kuranda nesh
Kuran'da nesh konusu oldukça tartışmalı bir konu olagelmiştir. Bu tartışmaların da ana kaynağı eski ve yeni âlimler arasında nesh için ortak bir tanımın bulunmamasıdır.
Nesh kavramı, önceki âlimler arasında daha geniş bir anlamı ifade etmekteydi ve bir hükmün çeşitli yönlerden değişikliklere uğramasına deniliyordu. Oysa günümüzde kullanılan anlamı; önceki hükmün tamamen kaldırılıp yerine yeni bir hükmün konulmasıdır. Bu tanımlardan yola çıkarak eski âlimler arasında, genel bir hükmün özelleştirmesi yahut mutlak olan bir hükmün şartlandırılması gibi konuları da içine alıyordu. Fakat günümüz âlimlerine göre neshin olabilmesi için hüküm tamamen değişmesi gerekmektedir, böylece özelleştirilen yahut şartlandırılan hükümler nesh kapsamına girmemektedir.
Neshin Tanımı
Nesh etme, sözlükte giderme anlamında kullanılmıştır. Güneş gölgeyi ortadan kaldırıp yok edince, Araplar, "Nesehat'iş-şems'üz-zille" yani, "Güneş gölgeyi giderdi (nesh etti)" derler.
Deyimsel anlamı ise; birleştirilmesi mümkün olmayan iki hükümden eski hükmün yürürlülüğünü kaybetmesi ve yerine başka bir hükmün yürürlüğe girmesidir. Başka bir tabirle şerii bir delil ile şerii bir hükmün kaldırılmasıdır.
Bu tanıma göre, nasıh ve mensuh kapsamına giren konular sadece fıkıhsal hüküm ve hukuk kurallarıdır. Ayrıca iki hüküm bir biriyle çelişmelidir, eski ve yeni hüküm arasında uyuşmazlık olmalı, bu hükümleri birleştirmenin bir yolu bulunmamalıdır. Eğer iki hüküm bir şekilde birleştirile bilirse ve ikisi de devamlılığını koruya bilirse o zaman nesh gerçekleşmez. Örneğin birinci hüküm genel yeni hükümde şartlı olursa, böylelikle sonraki hüküm önceki hükmü sınırlar, ortadan kaldırmaz, bu yüzden de nasıh ve mensuh burada geçerli değildir.
Nesh Konusunun Önemi
Eğer Kuran-ı Kerim'de muhkem ayetlerin yanı sıra hükümleri kaldırılmış bir takım ayetlerin bulunduğu kabul edilirse, o zaman nesh konusunun önemi belli olacaktır. Bu yüzden Kuran araştırmacısı için en önemli konulardan biri de muhkem ve mensuh ayetleri birbirinden ayırmak, nesh edilmiş ayetleri tanımaktır. Öyleyse Kuran'dan fıkhi hükümler çıkaracak bir fakih öncelikle hangi ayetlerin nasıh ve hangi ayetlerin de mensuh olduğunu bilmek zorunda, aynı şey bir mütekellim, müfessir ve hâkim içinde geçerlidir.
Ebu Abdurrahman Sülemi şöyle nakletmektedir: "İmam Ali (a.s) Küfe mahkemelerinde hâkimlik yapan biriyle karşılaştı ve kendisine: Nasıh ve mensuh ayetleri birbirinden ayıra biliyor musun? diye sordu. Hâkim: Hayır, cevabını verdi. Bunun üzerine İmam şöyle buyurdu: Öyleyse hem kendini, hem de başkalarını saptırmışsın."1
Aynı şekilde İmam Cafer Sadık (a.s) Küfe fakihlerinden birine şöyle buyurdu: "Sana Irak halkının fakihi diyorlar, değil mi? Cevaben: Evet öyle, dedi. İmam sordu: Fıkıhta hangi kaynaktan yararlanıyorsun? Fakih: Allah'ın kitabı ve Resulünün sünnetinden yararlanıyo rum, dedi. İmam buyurdu: Peki Allah'ın kitabını biliyor musun, örneğin nasıhı mensuhtan ayırıyor musun? Fakih: Evet, diyince İmam: Oldukça geniş bir ilmi iddia ettin, senin biliyorum dediğin ilmi yüce Allah sadece seçkin kullarına vermiştir, diye buyurdu."2
Elbette bu rivayetlerde nasıh ve mensuh kavramları genel anlamda kullanılmıştır, yani genel ve özel, mutlak ve kayıtlı, üstü kapalı ve açık nitelikli ayetleri de kapsamına almaktadır.
Neshin Hikmeti
Toplumda birtakım reformları gerçekleştirebilmek ve ileriye yönelik işleri başara bilmek için bazı kanun ve kuralların geçi olması ve daha sonra yenileriyle değiştirilmesi icap eder; çünkü tedrici bir harekette değişik aşamaların bulunması, eğitsel bir programın izlenmesi, zaman ve mekân şartlarının değişmesi ve tüm bunlar var olan kuralların yeniden gözden geçirilmesini gerekli kılmaktadır. Mükemmelleşmeye kadar bu değişikliklerin yaşanması kaçınılmazdır ve tekâmül gerçekleşince nesh de / değişim de biter. Yeni şekillenen ve toplumları düzeltmeye çalışan bir dinde nesh, aslında hastanın sağlık durumunun değişmesiyle doktorun vermiş olduğu ilâçların da değişmesi gibidir. Doktorun dün vermiş olduğu reçete dün için iyi idi, ama bu gün vermiş olduğu reçete bugün için iyidir, dünkü reçete bugüne bir fayda sağlamaz. Dolayısıyla yüce Allah şöyle buyurmaktadır:
"Biz bir ayeti nesh edersek veya unutturursak, ondan daha hayırlısını veya onun benzerini getiririz. Allah'ın her şeye kadir olduğunu bilmedin mi?" 1
Gerçekleşen her nesh kendi yerinde güzeldir, hem nasıhta ve hem de mensuhta şartlar, konumlar ve kurallara dikkat edilmiştir.
"Daha iyisi ve benzeri" cümlesinde mutlaka dikkat etmemiz gereken iki önemli husus bulunmaktadır: Eğer bugünkü şartlara göre dünkü hükme bakılırsa doğal olarak bugünkü hükmün daha iyi olduğu görülecektir, fakat her hüküm kendi zamanına göre değerlendirildiği takdirde, her iki hükmün de eşit öneme sahip olduğu görülecektir. Çünkü her biri kendisine uygun şartlara göre mükemmel bir intibak arz eder.
Neshin Hakikati
Buraya kadar belirttiklerimiz, neshin zahiri anlamıyla alâkalıydı, tanıma göre nesh; yeni hükmün gelerek önceki hükmü değiştirmesidir. Bu değişim bilinen anlamıyla durumun yeniden gözden geçirilmesidir; çünkü Allah önceki hükmü genel bir halde belirlemiş ve devamlı olacağı izlenimini vermiştir. Fakat şartların değişmesi ve farklı gereksinimlerin ortaya çıkması nedeniyle var hükmün genel oluşu gözden geçirilmiş, oluşan şartlara uygun yeni bir hüküm konulmuş ve sonuç itibarîyle de önceki hüküm yürürlülükten kaldırılmıştır. Eğer böyle olmasaydı ve kanun koyucu işin başında hükmü gözden geçirmeyi düşünmemiş olsaydı, önceki hükmü mutlak değil de şartlı olarak beyan ederdi, lâkin önceki hükmün mutlak anlamda teşrii edilmesi bir nevi cehaletin göstergesidir. Bu da her şeyi kuşatan yüce Allah'ın ezeli ilmiyle uyuşmamaktadır.
Bu anlamıyla nesh, insanlar tarafından yapılan hukuksal düzenlemeler için olağan bir şeydir; çünkü insanların bilgileri kısıtlıdır, her şeyi önceden tahmin edemezler. Lâkin neshi yeniden gözden geçirme anlamıyla ele aldığımızda bu semavî dinler için geçerli değildir. Allah tarafından konulan kanunlarda sonradan gerçekleşen değiştirmeler sadece zahiridir, yüce Allah sonsuz bilgisiyle bu hükmün belli bir süre için olduğunu ve sonra başka bir hükümle değiştireceğini biliyordu. Yani insanlar görünüşte bir değişikliğin olduğunu zannederler, oysa bu değişiklik insanlar için geçerlidir, Allah için değil, yüce Allah en başından bu hükmün sürekli değil de geçici olduğunu biliyordu. Kavramsal olarak buna "gerektiği zamanına kadar açıklamayı ertelemek" denilmektedir. Usul ilmi âlimlerine göre böyle bir ertelemenin hiçbir sakıncası yoktur, sakıncalı olan gerektiği zamanda açıklamanın yapılmamasıdır. Öyleyse, gerçek anlamda bir neshin olmadığını, önceki hükmün Allah tarafından belirli ve sınırlı bir zaman için konulmuş olduğu, ancak Allah'ın bu hükmün nihaî geçerlilik tarihini, zamanı gelmeden önce açıklamadığı sonucuna varmış olduk.
Dostları ilə paylaş: |