69- Sonra her türlü meyvelerden ye, Rabbinin sana kolaylaştırdığı yollara gir. “İşte o arının karnından değişik renkli bir şerbet çıkıyor; onda insanlar için şifa vardır. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için önemli bir ayet vardır.
70- Allah sizi yarattı. Sonra sizi vefat ettirir. Sizden bazıları da yaşamın en düşük şekline geri çevrilir. (Çocukluk haline döndürülür.) Nihayet bilgiden sonra hiçbir şey bilmez duruma gelir. Şüphesiz Allah sonsuz ilim ve kudret sahibidir.
71- Allah rızık konusunda bazınızı, diğerlerine üstün kılmıştır. Üstün kılınanlar, kazandıkları rızkı elleri altındaki (hizmetçilere ve) kölelere vermezler ki; o rızık konusunda eşit olsunlar. Artık Allah’ın nimetlerini nasıl inkar ediyorlar?.. (Kendileri, kölelerini ortak edinmezken, Allah’ın yarattığı şeyleri, O’na ortak koşuyorlar.)
72- Allah, sizin cinsinizden, size hanımlar kıldı. O hanımlardan da oğullar ve torunlar yarattı. Nice güzel hoş şeylerle sizi rızıklandırdı. Artık batıla mı inanacaksınız, Allah’ın nimetlerine mi nankörlük edeceksiniz?
73- Allah’ın dışında kendilerine göklerden ve yerden hiçbir rızka sahip olmayan ve hiçbir güçleri olmayan şeylere ibadet ediyorlar.
74- Artık Allah için örnekler vermeyin. (O’nun yarattıklarını O’na ölçü yapmayın.) Şüphesiz Allah bilir, siz ise bilmezsiniz.
75- Allah, hiçbir şeye gücü yetmeyen, başkasının malı olmuş bir köle ile hazinelerimizden kendisine verdiğimiz güzel rızıktan gizli ve açık olarak harcayan (hür) bir kimseyi misal verir. İşte bunlar hiç eşit olurlar mı?. (Durum bu iken, siz hiçbir özelliği olmayanları, her şeyi yaratan Allah’a eşit tutuyorsunuz. Allah’ı da öyle anlıyorsunuz.) Hâlbuki bütün hamd ve şükre sebep olan şeyler Allah’ındır. Fakat çokları bunu bilmiyorlar.
76- Ve Allah iki adam örneğini de verir ki biri dilsizdir, hiçbir şeye gücü yetmez, efendisine bir yüktür, nereye yönlendirilse hiçbir kazanç getirmez. İşte o kişi ile, adaleti emreden (doğru iş yapan) dosdoğru bir yol üzere olan bir olurlar mı?
77- Göklerin ve yerin gizliliklerini (bilmek,) Allah’a mahsustur. Kıyamet işi, göz açıp kapamak kadar veya daha kısadır. Şüphesiz Allah’ın her şeye gücü yeter.
78- Allah, sizi analarınızın karınlarından çıkardı. Siz hiçbir şey bilmiyordunuz. Sizin için kulaklar, gözler ve duyular kıldı ki şükredesiniz.
79- Göğün boşluğunda musahhar edilen kuşları görmüyorlar mı? Allah’tan başka hiç kimse onlara hâkim olamaz. Şüphesiz bunda inanan bir toplum için ayetler vardır.
80- Allah evlerinizin bir kısmını size barınak yaptı. Hayvanların derilerinden de, nakliyat zamanında ve ikamet zamanında hafif taşıyabileceğiniz evler kıldı. Yünlerinden, yapağılarından ve kıllarından, bir süre kullanacağınız ev eşyası ve ticaret malı sağladı.
81- Allah, yarattıklarından sizin için gölgeler yarattı. Ve sizin için dağlardan da barınaklar bulundurdu. Sizi sıcaktan koruyan elbiseler, savaşın şiddetinden koruyan zırhlar yaptırdı. Allah nimetlerini böylece tamamlıyor ki O’na teslim olasınız.
82- Artık, eğer arka verip kaçarlarsa, sana düşen ancak apaçık bir tebliğdir.
83- Onlar Allah’ın nimetini bilirler, sonra tanımamazlık ederler. Çünkü çokları kâfirdirler. (Hak ve hakikati, nimetleri tanımazlar.)
84- Bir gün her ümmetten bir şahit diriltip göndereceğiz. Sonra onlardan kafir olanlara ne izin verilir ne de özür dilemeleri istenilir.
85- O zulmedenler, azabı gördükleri zaman, onlardan ne azap azaltılacak ne de onlara mühlet tanınacaktır.
86- Müşrikler, Allah’a eş koştukları putlarını (o gün) gördükleri zaman: “Ey Rabbimiz! İşte Sen’in dışında ibadet ettiğimiz, sana eş koştuğumuz ortaklar, bunlar!” diyecekler. Onlar ise, sözü onlara çevirip: “Siz yalancısınız” diyecekler.
87- Onların hepsi teslim bayrağını Allah’a uzatacaklar ve iftira etmekte oldukları şeyler, onlardan kaybolup gidecektir.
88- Onlar ki; hak ve hakikati inkâr ettiler, Allah’ın yoluna engel oldular, yaptıkları bozgunculuktan dolayı, onlara azap üstünde azap artırdık.
89- O günü düşün ki; her ümmetin içinden kendilerine bir şahit göndeririz. Seni de bunlara şahit olarak getiririz. Müslümanlar için hidayet, rahmet ve müjde ve her şeyin bir açıklaması olarak, sana Kitab’ı indirdiğimizin (doğruluğu, o gün görünecektir.)
90- Muhakkak Allah, adaleti, iyiliği ve akrabalara yardım etmeyi emreder; fahiş şeyleri, iğrenç şeyleri ve zulmü yasaklar. Size öğüt veriyor ki hatırlayasınız.
91- Antlaşma yaptığınız zaman, Allah’a vermiş olduğunuz sözü tam yerine getirin. Yeminlerinizi, tam pekiştirdikten sonra, Allah’ı kefil gösterdiğiniz halde bozmayın. Şüphesiz Allah yaptıklarınızı çok iyi bilendir.
92- İpliğini sağlamca eğirip büktükten sonra bozup çözen kadın gibi olmayın: Yeminlerinizi (böyle bozarak) aranızda bir gelir kaynağı yapıyorsunuz ki, bir grup diğer bir gruptan, mal ve mülk yönünden daha varlıklı olsun. Allah bu mal ile sizi ancak deniyor. Ve kıyamet günü ihtilaf ettiğiniz her şeyi (bütün hak ve hukuku) size açıklayacaktır.
93- Eğer Allah dileseydi, hepinizi tek bir ümmet yapardı. Fakat (hikmeti gereği) bazılarını saptırır, bazılarını da doğru yola iletir. Ve yapmakta olduğunuz şeylerden mutlaka sorguya çekileceksiniz.
94- Yeminlerinizi aranızda bir gelir kaynağı yapmayın, ayaklarınız, (İslam’da) sağlamlaştıktan sonra kaymağa başlar. Ve Allah’ın yoluna engel olduğunuzdan dolayı kötülüğü tadarsınız, ayrıca size büyük bir azap olur.
95- Allah’a vermiş olduğunuz sözü, az bir paraya satmayınız. Allah’ın katında olan şey, sizin için daha hayırlıdır, eğer biliyorsanız…
96- Sizin yanınızdaki olan tükenir, Allah’ın katındaki ise bakidir. Andolsun! Biz sabredenleri yapmakta oldukları şeylerin en güzeliyle mükâfatlandıracağız.
97- Erkek olsun, kadın olsun, sizden kim mümin iken güzel bir amel işlerse, ona çok hoş bir hayat yaşatacağız. Ve onların ücretini, yaptıklarının en güzeliyle vereceğiz.
98- Kur’an okumaya başladığın zaman, kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.
99- İman edip Allah’a tevekkül edenlere karşı, onun hiçbir etkisi yoktur.
100- Onun gücü, ancak onu dost edinenler ve onu Allah’a ortak koşanlar için vardır.
101- Biz bir ayet yerine başka bir ayeti koyduğumuzda -ki Allah, ne indirdiğini çok iyi bilendir- Onlar: “Sen ancak bir iftiracısın!” derler. Hayır! Onların çoğu, (hakikati) bilmiyorlar.
102- De ki: O Kur’anı, Ruh-ul Kudüs senin Rabbinden hak ile sağlam bir şekilde indirdi. Ki iman edenleri takviye etsin, Müslümanlara hidayet ve müjde olsun.
103- Andolsun! Biz, “Ona ancak bir beşer öğretiyor” demelerini biliyoruz (işitiyoruz.) Yaslandıkları lisan yabancıdır. (Sen o lisanı bilmiyorsun.) Bu Kur’an ise, apaçık bir Arapçadır.
104- Allah’ın ayet ve mucizelerine inanmayanları, Allah doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır.
105- Allah’ın ayet ve mucizelerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. Onlar yalancıların ta kendileridir.
106- Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse, -kalbi iman ile dolu olduğu halde inkâra zorlanan müstesna- fakat kimin küfür ile gönlü seviniyorsa, işte onların üzerine Allah’tan bir gazap vardır ve ayrıca onlar için büyük bir azap vardır.
107- Çünkü onlar, dünya hayatını seve seve ahirete tercih ettiler. Ve Allah, (hakikati bile bile) inkâr eden bir toplumu doğru yola iletmez.
108- İşte Allah, bunların kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. Çünkü onlar, (hak ve hakikate) karşı ilgisiz kaldılar.
109- Gerçekten onlar, ahirette zarar edenlerin ta kendileridir.
110- (İşte bu kâfirlerden sonra, onlara mukabil) şüphesiz senin Rabbin, dini bir fitneye maruz bırakıldıktan sonra hicret eden, sonra cihad eden ve sabredenler ile beraberdir. Ve şüphesiz, fitneye düşürülmekten sonra da senin Rabbin, Gafur ve Rahimdir.
111- O günü düşün ki; herkes gelir, kendini savunur ve herkes ne yapmışsa, ona ödenir, onlara asla zulmedilmez.
112- Allah bir şehri misal veriyor: “O şehir imanlı idi, huzur içinde idi, onların rızıkları her taraftan onlara rahat bir şekilde gelirdi. Bunun üzerine onlar, Allah’ın nimetlerine karşı nankörlük etmeye başladılar. Allah da yaptıkları sanatlarından dolayı, açlık ve korku libasını onlara tattırdı.
113- Andolsun! Kendi içlerinden onlara bir elçi geldi. Onlar o elçiyi yalanladılar. Bunun üzerine onlar zulmederlerken, azap onları yakalayıverdi.
114- Artık Allah’ın size verdiği rızıktan helal ve hoş olarak yiyin. Eğer O’na ibadet ediyorsanız, O’nun nimetine karşı şükredin.
115- Allah, size ancak leş, kan, domuz etini, Allah’tan başkası için kesileni haram kılmıştır. Kim istemeyerek ve sınırı aşmayarak yemek zorunda kalırsa, bilsin ki Allah, Gafur ve Rahimdir.
116- Dillerinizin anlattığı yalana dayanarak, “bu helaldir, şu haramdır” demeyin. Nihayet Allah’a iftira etmiş olursunuz. Allah namına yalan uyduranlar, hiç şüphesiz felah bulmazlar.
117- (Onlar için dünyada) az bir yaşam ve (ahirette) elem verici bir azap vardır.
118- Yahudilere, daha önce sana anlattıklarımızı haram etmiş idik. Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendilerine zulmediyor idiler.
119- Sonra senin Rabbin, bilmeden kötülük işleyip ardından tevbe edip ıslah-ı hal edenlerledir. Şüphesiz senin Rabbin, tevbeden sonra, çok bağışlayan ve çok acıyandır.
120- İbrahim, gerçekten Allah’ı birleyen, O’na itaat eden bir önder idi. O asla müşriklerden olmadı.
121- O, Allah’ın bütün nimetlerine şükrederdi. Allah onu seçti ve ona doğru yolu gösterdi.
122- Biz ona dünyada iyilik ve güzellik verdik, Ahirette de o iyilerdendir.
123- Sonra “dosdoğru olarak İbrahim’in dinine uy!” diye sana vahyettik. İbrahim, müşriklerden değildi.
124- Cumartesi tatilindeki (ağır hükümler,) ancak onda ihtilaf edenler için idi. Şüphesiz senin Rabbin, kıyamet günü ihtilaf ettikleri konularda onları yargılayacaktır.
125- Sen, Rabbinin yoluna hikmet ve güzel öğüt ile çağır. Onlarla, mücadelenin en güzeliyle mücadele et. Çünkü senin Rabbin, kimin O’nun yolundan saptığını en iyi bilendir. Ve doğru yolda olanları da en iyi bilendir.
126- Eğer ceza verecekseniz, size yapılan zarar kadar ceza verin. Eğer sabrederseniz, şüphesiz o, sabredenler için ceza vermekten daha yararlıdır.
127- Sen de sabret. Ve sen ancak, Allah’ın yardımı ile sabredebilirsin. (Sabır, büyük bir nimettir.) Sakın seni dinlemeyenlere üzülme ve kurdukları tuzaklarından dolayı darlanma.
128- Çünkü Allah, kendini koruyanlarla ve iyilik ve güzellik yapanlarla beraberdir.
17- İsrâ Suresi Mekke’de nazil olmuştur. 111 ayettir. Bismillahirrahmanirrahim 1- Bir gece kendisine ayetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, (Muhammed) kulunu, Mescid-ül Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-ül Aksa’ya götüren Allah(*) her nevi eksikliklerden münezzehtir. O gerçekten işitendir, görendir.
(*) Arap dilinde aynı cümle içinde ifade biçimini değiştirmek, edebî bir sanat sayılır, zihni tahrik eder, vurguyu arttırır. Burada da Allah, kendisinden bahsederken, üçüncü şahıs zamirinden mütekellim (1. şahıs) zamirine geçiyor. Aynı sanat, Kur’anın birçok yerinde özellikle Fatiha’nın başında mevcuttur. Miraç; kâinatın iç yüzünü görmek, Allah’ın münezzehiyetini müşahede etmek seyahatidir. 2, 3- Musa’ya da Kitabı verdik, onu İsrailoğulları için bir rehber yaptık. Ki Ben’den başkasını, dayanılıp güvenilen bir Rab edinmeyin! Ey Nuh ile beraber yüklediklerimizin zürriyeti! Muhakkak Nuh, çok şükreden bir kuldu.
4- Kitapta İsrailoğullarına kesinkes bildirdik ki, siz yeryüzünde iki kere bozgunculuk yapacaksınız ve büyük bir yükselişle yükseleceksiniz.
5- Birincisinin zamanı gelince, üzerinize güçlü kuvvetli kullarımızı göndeririz. Evler arasından sizi ararlar. Bu, mutlaka yerine getirilecek bir vaattir.
6- Sonra onlara karşı, tekrar size galibiyet ve zafer veririz. Servet ve oğullarla gücünüzü arttırırız. Size daha çok savaşçı veririz.
7- Eğer iyilik ederseniz, kendinize etmiş, kötülük ederseniz, onu da kendinize etmiş olursunuz. İkinci vaadimizin zamanı gelince; yüzlerinizi karartmak, birinci sefer Mescid’e girdikleri gibi Mescid'e girmek ve ele geçirdikleri her şeyi yıkmak için, yine o kullarımızı göndeririz.
8- Rabbinizin size merhamet etmesi umulur. Fakat yine bozgunculuğa dönerseniz, Biz de cezalandırmaya döneriz. Ve Cehennemi o kâfirler için hapishane yaparız.
9- Şüphesiz bu Kur’an, en sağlam, en doğru yolu gösterir. Ve iyi işler yapan müminleri de “Onlar için büyük ecir vardır” diye müjdeler.
10- Ve ahirete inanmayanları da; “Onlara elem verici azap hazırlamışız” diye uyarır.
11- İnsan, iyiliği ve güzelliği istercesine kötülüğü ister. Çünkü insan, çok acelecidir.
12- Gece ve gündüz için birer alamet (ay ve güneşi) yarattık. Gece ayetini sildik. Gündüzün alametini de ışık veren kıldık ki, gündüzleyin Rabbinizin ihsanını (rızkını) arayasınız ve yılların sayısını ve hesabını öğrenesiniz. İşte Biz, her şeyi açık açık anlattık.
13- Her insanın boynuna kaderini taktık. Kıyamet günü de onun için, önünde açılmış olarak bulacağı bir kitap çıkartırız:
14- “İşte kitabını oku! Bugün hesaba çekici olarak senin nefsin, sana yeter.”
15- Kim doğru yolu bulursa, o kendisi için doğru yolu bulmuştur. Kim de saparsa, o kendi aleyhine sapmıştır. Hiç kimse, kimsenin yükünü (günahını) yüklenmez. Ve Biz, elçi göndermeden azap edici değiliz.
16- Biz bir şehri helak etmek istediğimiz zaman, önce zengin azgınlarına itaat etmelerini emrederiz. Onlar o şehrin içinde, emrimizin dışına çıkıp azgınlıklarına devam ederler. İlahî yasa, onlar hakkında tahakkuk eder, Biz de onları yerle bir ederiz.
17- Nuh’tan sonra nice çağları helak ettik. Kullarının günahlarını gören ve onlardan haberdar olarak Rabbin yeter.
18- Kim, önce olan dünya hayatını isterse, eğer onun için bir şey dilemiş isek, o şeyi hemen ona veririz. Sonra ona Cehennemi nasip ederiz. Kınanmış ve kovulmuş olarak orada kavrulur.
19- Kim de, sonra olan ahiret hayatını istese ve mümin olarak onun için gereği gibi çalışırsa, işte onların çalışmaları karşılıksız kalmayacaktır.
20- Hepsine de; bunlara da, onlara da, Rabbinin ihsanından veririz, imdatlarına yetişiriz. Rabbinin verdiği rızık ve ihsan, kimseden engellenmiş değildir.
21- İşte bak, (bu rızık konusunda) kimilerini, diğerlerinden üstün kılmışız. Şüphesiz, ahiretin dereceleri ise, daha büyüktür, üstünlüğü de daha büyüktür.
22- Allah ile birlikte başka bir ilah uydurma; kınanmış ve rahmetten mahrum olarak kalırsın.
23- Ve Rabbin hükmetti ki; O’ndan başka hiçbir şeye ibadet etmeyesin. Ana babaya iyilik edesin. Şayet onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlılığa ulaşırlarsa onlara “of” bile deme, sakın onları kovma, onlara güzel söz söyle!
24- Şefkatten gelen alçakgönüllülük kanadını onlara ger ve: “Ey Rabbim! Onlar beni küçük iken büyüttükleri gibi, Sen onlara rahmet et” de.
25- Rabbiniz olan Allah, içinizdekileri sizden daha iyi bilir. Eğer siz iyi iseniz, şüphesiz Allah, Kendisine dönüş yapanlar için bağışlayıcıdır.
26- Akraba hakkını, yoksul hakkını, yolcu hakkını ver. Sakın saçıp savurarak bozgunculuk etme.
27- Çünkü böyle edenler, şeytanların kardeşleridir. Şeytan ise, Rabbine karşı çok nankördür.
28- Eğer Rabbinden umduğun bir rahmeti (rızkı) aramak için, o hak sahiplerinden yüz çevirmek zorunda kalırsan, bari onlara hoş güzel bir söz söyle.
29- Ellerini boynuna asıp durma, büsbütün de ellerini açma. Sonra kınanmış ve yorulmuş olarak kalırsın.
[Yani; hiç çalışmamazlık da etme, kendini mahvedecek şekilde de çalışma veya ne çok cimri ol ne de müsrif ol, sırat-ı müstakimde git, diye iki çeşit mana verilebilir. Fakat israf bahsi iki ayet evvel geçtiği ve “mahsura” kelimesi de “yorgun” manasına geldiği için, birinci mana siyak-sibaka daha uygundur. Evet, çok çalışan insan yorulduğu gibi, hiç çalışmayan insan da toplum içinde kınanır.] 30- Şüphesiz Rabbin olan Allah, istediğine rızkı genişletir, istediğine de ölçülü verir. Hakikaten O, kullarından haberdardır ve onları her zaman görüyor. (Onların ihtiyaçlarını biliyor. Demek rızık, çok çalışmakla elde edilmiyor.)
31- İşte onun için, açlık korkusuyla çocuklarınızı katletmeyin. Sizin de onların da rızkını veren Biz’iz. Şüphesiz onları öldürmek büyük günahtır.
32- Ve sakın zinaya da yaklaşmayın! Çünkü o, çok fahiş bir şeydir ve çok kötü bir yoldur.
33- Haksız yere Allah’ın yasak ettiği cana da kıymayın. İşte kim, mazlum olarak öldürülürse, Biz onun velisine bir hak tanımışızdır. Fakat öldürmede aşırı gitmesin. Çünkü ona yardım edilecektir.
[Yani; mümkün ise öldürmesin, kan bedelini alarak yardım alsın.]
34- Yetimin malına da, buluğ yaşına erişecekleri zamana kadar, güzel bir yolun dışındaki yollarla yanaşmayın. (Nemalandırmak ve muhafaza etmek dışında, yetimin mallarına el sürülmez.) Ve sözünüzü yerine getirin. Çünkü her söz, mutlaka sorulacaktır.
35- Ölçtüğünüz zaman hakkını tam verin, doğru bir terazi ile tartın, bu sizin için daha hayırlıdır ve sonuca ulaşmak için daha güzeldir.
36- (Ve ey insan!) Bilmediğin bir işin ardına düşme. Çünkü kulak, göz, kalp, hepsi ondan sorumludur.
37- Ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Sen ne yeri delebilirsin ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
38- Bütün bunların kötü sonuçları, Allah katında çok iğrençtir.
39- Bunlar, Rabbin olan Allah’ın hikmetten sana vahyettiği hakikatlerdir. Sakın Allah ile beraber başka bir ilah uydurma. Kınanmış ve kovulmuş olarak Cehenneme atılırsın.
40- Yoksa Rabbiniz, size erkek çocuk vermekle sizi seçti de kendisi meleklerden kızlar mı edindi? Şüphesiz siz, büyük bir iftirada bulunuyorsunuz.
41- Andolsun! Biz bu Kur’anda anlasınlar diye bunları apaçık ve defalarca anlattık. Fakat kaçmalarından başka onlara bir katkısı olmuyor.
42, 43- De ki: “Dedikleri gibi eğer Allah ile beraber başka ilahlar olsaydı, o zaman bütün kâinatın (Arşın) sahibi ve idarecisi olan Allah’ın yanına çıkmak için bir yol arayacaklardı. O, onların dediklerinden çok yüce ve çok münezzehtir!”
44- Yedi gök, yer ve içindekiler, hepsi Onun münezzehiyetini bildirirler. Hiçbir şey yok ki, O’nun münezzehliğini, mükemmeliyetini bildiriyor olmasın. (O’na hamd ve tesbih etmesin.) Fakat onların tesbihlerini anlamazsınız. Buna rağmen Allah, çok yumuşak davranan, çok bağışlayandır.
45- Ve sen bu Kur’anı okuduğun zaman, seninle ahirete (ikinci hayata) inanmayanların arasına görünmez bir engel koyuyoruz. (Neticede onu anlamıyorlar.)
46- Anlamasınlar diye kalplerine kılıflar geçirmişiz, kulaklarına ağırlıklar koymuşuz. Çünkü sen Rabbini Kur’anda yalnız olarak zikrettiğin zaman sırtlarını dönüp kaçarlar.
47- Biz onların seni dinlerlerken ve bu iş için gizli toplantılar yaparlarken nasıl dinlediklerini ve zalimlerin “siz ancak büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz” dediklerini çok iyi biliyoruz.
48- İşte bak; senin için nasıl örnekler verdiler! Onun için öyle saptılar ki yol bulamıyorlar.
49- (Onun için) dediler ki: “Biz kemikler ve toz toprak olduğumuz zaman mı yeni bir şekilde diriltileceğiz?”
50, 51- De ki: İster taş olun, ister demir veya kafanızda büyüttüğünüz başka bir yaratık olun, (siz dirileceksiniz.) “Kim bizi tekrar diriltecektir?” diyecekler. Sen: “İlk olarak sizi gül goncası gibi açıp yaratan yine sizi diriltecektir” de. Bunun üzerine onlar, başlarını kaldırıp sallayacaklar ve “Ne zaman?” diyecekler. Sen: “Pek yakın olabilir” de.
52- O sizi çağırdığı gün. O’nun mükemmelliğini bildirir bir tarzda ona cevap vereceksiniz. Ve çok az beklediğinizi sanacaksınız.
53- Kullarıma de ki: Birbirlerine güzel sözler söylesinler, çünkü şeytan aralarını bozmak istiyor. Şüphesiz şeytan, insan için apaçık bir düşmandır.
54- Rabbiniz olan Allah sizi daha iyi bilir. İsterse size merhamet eder, isterse sizi azaplandırır. Ve Biz, seni onlara koruyucu ve sorumlu olarak göndermiş değiliz. (Sen ancak uyarıcı ve müjdeleyensin.)
55- Ve Rabbin göklerdeki ve yerdeki herkesi çok daha iyi bilendir. Ve andolsun! Biz, peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. (Örneğin) Davud’a (hem devleti, hem) Zebur’u verdik.
56- De ki: “Allah’ın dışında rab olduklarını iddia ettiğiniz melekler ve peygamberleri çağırın. Sizden hiçbir zararı gideremedikleri gibi engel de olamazlar.
57- İşte onların kendilerine dua ettikleri bu zatların Allah’a en yakın olanları dahi, Allah’a bir yol arıyorlar, O’nun rahmetini umuyorlar, O’nun azabından korkuyorlar. Şüphesiz Rabbinizin azabı çok sakınılan bir azaptır.
58- Kıyamet gününden evvel helak etmediğimiz veya şiddetli bir şekilde azaplandırmadığımız hiçbir şehir kalmayacaktır. Bu, Kitabda yazılı olarak bulunuyor.
59- Bizi mucizeleri göndermekten alıkoyan tek şey, evvelkilerin onları yalanlamasıdır. (Yani size de mucize gelse, siz de inkâr edeceksiniz.) Nitekim Semud kavmine apaçık bir mucize olarak deveyi gösterdik. Yalanladılar ve ona zulmettiler. Biz artık mucizeleri, ancak korkutmak için göndeririz. (Yani her mucize, kendilerine göründüğü kâfir toplumun başına bir belanın geldiğini bildirir. Çünkü böyle zalim bir toplum, mucizelere aldırış etmez, neticede azabı hak ederler.)
60- Hani bir vakit sana: “Rabbin insanları kuşatmıştır,” dedik.
[Bedir’de mağlup olacaklarını bildirdik. Bu gaybî bir mucize idi.]
Sana gösterdiğimiz rüyayı (miracı) ve Kur’anda lanetlenmiş zakkum ağacını da, ancak o insanları imtihan için söyledik.(*) Biz onları böyle uyarıyoruz. Fakat bunun onlara büyük bir azgınlıktan başka bir katkısı olmuyor.
(*) Miraç ve gayb âleminden olan Cehennem ile ilgili haberler Peygamberin en büyük mucizelerindendir. 61- Ve bir vakit meleklere: “Âdem’e secde edin!” dedik. İblis hariç hepsi secde ettiler. İblis: “Senin çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?” dedi.
62- Ve dedi ki: “Benden üstün kıldığın bu kişi kimdir? Andolsun, eğer kıyamet gününe kadar erteletirsen, az bir kısmı hariç, onun zürriyetinin kökünü kazıyacağım.”
63- Allah ise şöyle dedi: “İşte git! Onlardan kim sana tabi olursa şüphesiz Cehennem size mükemmel bir cezadır.
64- Onlardan gücünün yettiği kimseleri sesinle havalandır, süvarilerinle, yayalarınla onları yaygaraya boğ; mallarına, evlatlarına ortak ol. Kendilerine vaatlerde bulun.” Fakat şeytanın vaadetmesi, aldatmaktan başka bir şey değildir.
65- “Şüphesiz hakiki kullarımın üstünde senin bir tesirin olmaz.” Koruyucu olarak Rabbin yeter.
66- O Rab ki, sizin için gemileri denizde yüzdürür. Ki O’nun fazl ve ihsanını arayasınız. Muhakkak Allah size çok acıyandır.
67- Denizde size bir zarar dokunduğu zaman, Allah’tan başka bütün çağırıp yalvardığınız şeyler kaybolur. Allah sizi denizden karaya çıkarıp kurtarınca, yine (O’ndan) yüz çevirirsiniz. Çünkü insan çok nankördür.
68- Onun, sizi kara tarafında yerin içine batırmayacağından veyahut başınıza taşlar savuran bir kasırga göndermeyeceğinden emin misiniz? Böyle bir durumda kendinize hiçbir koruyucu bulamazsınız.
69- Yoksa O’nun, sizi bir kez daha denize iade edip, üstünüze, her şeyi kırıp savuran bir rüzgâr göndererek, küfrünüzden dolayı sizi batırmasından güvende misiniz? Böyle bir durumda, sizin için Bizi sorguya çekecek hiç kimse bulamazsınız.
70- Andolsun! Biz Âdemoğullarını mükerrem kıldık. Onları karada ve denizde taşıdık, nice güzel şeyler ile onları rızıklandırdık. Ve yarattıklarımızın çoğundan onları üstün kıldık.
71- Her grup insanı önderleriyle çağırdığımız gün(ü düşün!) O gün kimin kitabı sağ eline verilirse, işte onlar kitaplarını okurlar ve en küçük bir haksızlığa uğramazlar.