94- Onlar dediler ki: “Zül-Karneyn! Yecüc ve Mecüc (Moğol ve Mançur) yeryüzünde bozgunculuk yapıyorlar. Bizimle onlar arasında bir sed yapman için bir vergi verelim mi?”
95- Zül-Karneyn: “Rabbimin bana verdiği imkân daha yararlıdır. Bana kuvvetinizle yardım edin, sizinle onlar arasında bir yığma yapayım.
96- Bana demir parçalarını getirin” dedi. Nihayet iki dağın arasını düzeltince “körükleyin” dedi. Nihayet o demirleri kızdırınca: “Getirin, üzerine bakır dökeyim” dedi.
97- Artık onu ne aşmaya güçleri yetti ne de delebildiler.
98- “Bu, Rabbimin (mazlum milletler için olan) bir rahmetidir. Rabbimin sözü gerçekleştiği (kıyamet koptuğu) zaman, bunu yerle bir eder. Şüphesiz Rabbimin sözü ve vaadi haktır.
99- O kıyamet günü insanları birbirine girmiş, çalkalanır bir halde bırakırız. İsrafil, borazanıyla emir verir, hepsini toplamış oluruz.
100- O gün, Cehennemi de kâfirler için ortaya çıkartıp teşhir ederiz.
101- O kâfirler ki; gözleri zikir ve mesajıma karşı perde içinde idi ve bizi dinleyemiyorlardı.
102- Kâfirler, beni bırakıp da kullarımı kendilerine sahip kabul ederek faydalanacaklarını mı sandılar? Şüphesiz Biz, Cehennemi kâfirler için konak olarak hazırladık.
103- De ki: “Amel yönünden en zararlı çıkanları size haber vereyim mi?
104- Onlar ki, dünya hayatındaki çalışmaları kaybolup boşa gitmiştir. Hâlbuki onlar güzel işler yaptıklarını sanıyorlardı.
105- İşte Rableri olan Allah’ın ayetlerini ve onunla karşılaşacaklarını (Allah’a ve ahirete imanı) inkâr edenlerin bütün yaptıkları boşa gitmiştir. Kıyamet günü, onlar için tartıyı hiç kaldırmayacağız. (Onlara hiçbir değer vermeyeceğiz.)
106- İşte Allah’ı ve ahireti inkâr ettikleri, ayetlerimi ve elçilerimi alaya aldıkları için, onların cezaları Cehennemdir.
107- İman edip iyi işler yapanlar ise, onların konakları Firdevs Cennetleridir.
108- Orada ebedidirler, oradan asla ayrılmak istemezler.
109- De ki: “Eğer deniz, Rabbimin sözleri için mürekkep olsaydı ve bir o kadar da ilave getirseydik de Rabbimin sözleri bitmeden deniz bitecekti.
110- De ki: “Ben ancak sizin gibi bir insanım. Mabudunuz tek bir İlahtır diye bana vahyediliyor. Artık kim Rabbiyle buluşmak istiyorsa, güzel ibadet ve iyi işler yapsın, Rabbine yaptığı ibadete hiç kimseyi ortak etmesin.
19- Meryem Suresi Mekke’de nazil olmuştur. 98 ayettir. Bismillahirrahmanirrahim 1- Kaf, Hâ, Yâ, Ayn, Sad.
2- Bu, Rabbinin Zekeriyya kuluna olan rahmetinin anılmasıdır.
3- Hani gizli bir şekilde Rabbine yalvardı.
4- Şöyle dedi: “Ey Rabbim! Benim kemiklerim zayıfladı, başım ihtiyarlık yangınıyla tutuşmuştur. Ve sana ettiğim duadan hiç bedbaht olmadım. (Duam daima kabul oldu.)
5- Doğrusu, arkamdan benim yerime geçecek yakınlarım(ın iyi hareket etmeyeceğin)dan korktum. Hanımım da kısırdır. Artık Sen kendi katından, benim yerime geçecek bir yakın bana ver.
6- Bana ve Yakup ehline varis olsun. Ve ya Rabbi! Onu rızana mazhar kıl.”
7- (Melekler:) “Ey Zekeriyya! İsmi Yahya olan bir erkek çocuğu sana müjdeliyoruz.. Daha önce ona hiç eş ve benzer yapmadık” (dediler.)
8- Zekeriyya: “Nasıl evladım olacak? Hanımım kısırdır, ben de yaşlılıktan dolayı kupkuru oldum!”
9- (Melekler:) “Bu iş böyledir. Rabbin; “Bu iş bana çok kolaydır. Şüphesiz sen hiçbir şey değilken seni de önce yarattım” diye buyurur” dediler.
10- Zekeriyya: “Ey Rabbim! Bana bir belirti kıl” dedi. Allah: “Senin belirtin, işaretin, (şudur: Sapasağlam olduğun halde) üç gün üç gece konuşamayacaksın” dedi.
11-Bunun üzerine Zekeriyya, mabedden kavminin karşısına çıkıp: “Sabah akşam Allah’ı tesbih edin” diye onlara işareten söyledi.
12- “Ey Yahya! (Allah’ın) kitabına sımsıkı sarıl” dedik. Ve henüz çocuk iken ona ilim ve hikmet verdik.
13- Ve kendi katımızdan bir rahmet ve şefkat ile bir sağlamlık verdik. O (kendini) çok iyi koruyan idi.
14- Ana-babasına çok iyi idi. Zorba ve isyankâr değildi.
15- Doğduğu gün, öleceği gün ve sağ olarak dirileceği gün ona selam olsun!...
16- Kitapta Meryem’i de an. Hani doğuya doğru ailesinden uzaklaştığı zaman..
17- Onlara karşı kendine bir perde edindi. Biz de Ruhumuzu ona gönderdik. Ona sapasağlam bir insan olarak temessül etti.
18- Meryem: “Senden, Rahman olan Allah’a sığınırım. Eğer sakınan bir kimse isen (bana dokunma!)
19- Ruh (melek:) “Ben, Rabbinin elçisiyim, başka bir şey değilim. Geldim ki tertemiz bir oğul sana hibe edeyim” dedi.
20- Meryem: “Nereden oğlum olabilir? Şimdiye kadar insan bana dokunmadı, ben iffetsiz de değilim” dedi.
21- Melek: “Bu iş böyledir. Rabbin dedi ki: “Ona evlat vermek, Bana çok kolaydır. Biz onu insanlar için bir mucize yapacağız ve Biz’den onlara bir rahmet olacak.” Bu iş kesinleşmiştir” dedi.
22- Bunun üzerine Meryem, o oğula hamile kaldı. Onunla çok uzak bir yere ayrıldı.
23- Doğum sancıları, onu bir hurma dalının yanına getirdi. “Keşke, daha önce ölseydim ve hepten unutulmuş olsaydım.” dedi.
24- Oğul Meryem’in altından ona seslendi: “Sakın üzülme! Allah senin altında bir su arkı yaratmıştır.
25- Hurma dalını kendine doğru salla! Taptaze hurmalar sana dökülsün.
26- Ye, iç ve gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: “Ben Rahman olan Allah’a oruç (söz orucu) adadım. Artık hiçbir insanla konuşmayacağım.”
27- Sonra onu taşıyarak kavmine getirdi: “Ey Meryem! Andolsun, sen çok acayip bir şey getirdin.”
28- “Ey Harun’un kız kardeşi! Baban kötü bir adam değildi. Anan da iffetsiz değildi” dediler.
29- Meryem çocuğu işaret etti. Onlar: “Beşikte olan bir çocuk ile nasıl konuşalım?” dediler.
30- O çocuk: “Ben Allah’ın kuluyum, bana kitap verdi ve beni peygamber yaptı.
31- Ve nerede olursam beni bereket ve rahmetine mazhar kıldı. Sağ olduğum müddetçe bana namaz ve zekâtı emretti.
32- Bana, anama iyilik yapmamı da emretti. Beni zorba ve bedbaht etmedi.
33- Doğduğum gün, öleceğim gün ve sağ olarak dirileceğim gün bana selam olsun!...” dedi.
34- İşte hakkında tartıştıkları Allah’ın gerçek bir sözü olan Meryemoğlu İsa budur.
35- Allah’ın evlat edinmesi olacak iş değil. O çok yücedir. O bir işi yapmaya karar verdiği zaman, ona ancak ol der, o da oluverir.
36- Allah, benim de sizin de Rabbinizdir. Yalnızca O’na ibadet edin. İşte doğru yol budur.
37-Ondan sonra o gruplar, kendi aralarında ihtilafa düştüler. Büyük bir günün görünümünden dolayı o kâfirlere yazıklar olsun!
38- Bize gelecekleri gün, çok iyi işitir ve çok iyi görürler. Fakat zalimler büyük bir sapıklık içindedirler.
39- İş bittiğinde, hasret çekecekleri günü hatırlatarak onları uyar. Çünkü onlar gaflet içindedirler. Ve inanmıyorlar.
40- Yeryüzünün ve üstündekilerin asıl varis ve sahibi Biz’iz. Ve hepsi Biz’e döneceklerdir.
41- Ve kitapta İbrahim’i de an. Şüphesiz o çok sadık ve peygamber idi.
42- Hani babasına: “Ey babacığım! İşitmeyen, görmeyen sana hiçbir faydası dokunmayan şeylere neden ibadet ediyorsun?
43- Ey babacığım! Şüphesiz sana gelmeyen bilgi, bana geldi.. Bana uy, sana dosdoğru bir yolu göstereyim.
44- Ey babacığım! Şeytana ibadet etme. Çünkü şeytan, Rahman olan Allah’a karşı isyan etti.
45- Ey babacığım! Ben Rahman olan Allah’tan sana bir azap dokunup şeytana dost olmandan korkarım.” dedi.
46- Babası: “Ey İbrahim! İlahlarımızdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer buna son vermezsen, seni taşlayacağım. Uzun bir süre benden ayrıl” dedi.
47- İbrahim: “Sana selam olsun! Senin için Rabbimden bağışlanmak dileyeceğim. Çünkü Rabbim beni rahmetiyle kuşatmıştır.
48- Sizi ve Allah’ın dışında ibadet ettikleriniz şeyleri bırakacağım. Ve (sizin için) Rabbime dua edeceğim. Rabbime yaptığım dualardan dolayı bedbaht olmayacağımı umarım”dedi.
49- Onları ve Allah’ın dışında ibadet ettiklerini bıraktığında, ona Yakub ve İshak’ı bağışladık. Hepsini de peygamber yaptık.
50- Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk ve kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.
51- Kitapta Musa’yı da an. O halis bir yaradılışta idi. Peygamber ve resul idi.
52- Ona Tur dağının sağ tarafından seslendik. Ve özel konuşmak için kendimize yaklaştırdık.
53- Ve rahmetimizden kardeşi Harun’u peygamber olarak ona bağışladık.
54- Kitapta İsmail’i de an. O çok doğru sözlü idi. Ve peygamber ve elçi (resul) idi.
55- Ailesine namaz ve zekâtı emrederdi. Rabbinin katında O’nun rızasını kazanmış idi.
56- Kitapta İdris’i de an. O çok sadık ve peygamber idi.
57- Onu çok yüce bir makama yükselttik.
58- İşte bunlar, Âdem’in zürriyetinden, Nuh ile beraber (gemiye) yüklediklerimizin zürriyetinden, İbrahim ve İsrail’in (Yakup) zürriyetinden, hidayet edip seçtiklerimizden Allah’ın onlara nimetler verdiği kişilerdir. Ki Rahman olan Allah’ın ayetleri onlara okunduğu zaman, secde ederek ve ağlayarak yere kapanırlardı.
59- Fakat onlardan sonra yeni bir nesil geldi. Namazı kaybettiler, şehvetlerine uydular. Onlar kötü bir ceza ile karşılaşacaklar.
60- Tevbe edip iman ederek iyi işler yapanlar hariç. İşte onlar Cennete gireceklerdir. Zerre miskal zulmedilmeyeceklerdir.
61- Öyle ikamet Cennetleri ki; Rahman olan Allah, gıyaben kullarına onları vaadetmiştir. Şüphesiz O’nun va’di gerçekleşecektir.
62- Onlar orada hiç boş bir şey işitmezler. Ancak selam işitirler. Ve sabah akşam rızıkları orada hazır bulunur.
63- İşte kullarımızdan muttaki olanlara miras bıraktığımız Cennet budur.
[Cebrail bir müddet vahiy getirmeyince, Peygamber ona: “Neden, daha bize vahiy getirmiyorsun?” diye sordu. Bunun üzerine şu ayet indi.] 64- “(Biz melekler) ancak senin Rabbinin emriyle ineriz. Geçmişimiz, geleceğimiz ve aralarındaki her şeyimiz O’nundur. Rabbin seni terk etmiş değildir.
65- O, göklerin, yerin ve aralarındakilerin sahibidir. Yalnızca O’na ibadet et. Ve O’na ibadette sebat et. O’nun bir eşi ve benzerini biliyor musun? (O’nun eşi ve benzeri yoktur.)
66- İnsan diyor ki: “Öleceğim de ondan uzun bir zaman sonra mı (kabrimden) sağ olarak çıkacağım? (Bu olacak iş değil.)
67- İnsan idrak etmiyor mu? O daha önce hiçbir şey değilken Biz onu yarattık.
68- İşte Rabbine andolsun, Biz onları ve şeytanları mahşerde toplayacağız. Sonra onları dizüstü çökmüş bir halde Cehennem’in etrafında hazır bulunduracağız.
69- Sonra her fırkadan, Rahman olan Allah’a karşı en azgın olanlarını ayıracağız.
70- Sonra Biz, kimin o Cehenneme atılmaya layık olduğunu çok biliriz.
71-Sizden hiç kimse yok ki, oraya uğruyor olmasın. Bu, Rabbinin (geliştirme gereği olarak) üzerine aldığı kesin bir hükümdür.
72- Sonra Biz, kendilerini koruyan muttakileri koruruz. Zalimleri de dizüstü çökmüş olarak orada bırakırız.
73- Ayetlerimiz apaçık olarak onlara okunduğu zaman o kâfir olanlar müminlere dediler ki: “Hangimizin makamı ve mekânı daha yararlı ve meclis arkadaşları daha iyidir?”
74- Onlardan önce nice çağları helak ettik ki, onların görünüş ve evleri bunlarınkinden çok daha güzel idi.
75- De ki: “Kim sapıklık içinde ise, Rahman olan Allah ona mühlet ve imkân tanısın (tanır.) Nihayet kendilerine vaadedilen şeyleri: Ya azabı veya kıyameti gördüklerinde, işte o zaman kimin yerinin daha kötü ve askerlerinin daha zayıf olduğunu bileceklerdir.
76- (İşte o gün) Allah, hidayette olanların hidayetini daha da arttırır. Çünkü ebedî olan yararlı işler, Rabbin katında mükâfat yönünden daha yararlıdır ve sonuç bakımından da daha iyidirler.
77- Ayetlerimizi inkâr eden ve şüphesiz bana mal ve evlat verilecek diyen adamı gördün mü?
78- Gayba muttali mi oldu, yoksa Rahman olan Allah’tan bir söz mü aldı?
79- Hayır! Biz onun söylediklerini yazacağız ve azabı ona uzattıkça uzatacağız.
80- Onun dediği mal ve evladı ondan alacağız. O yalnız başına Bize gelecektir.
81- Allah’tan ayrı olarak ilahlar edindiler ki, onlara izzet ve şeref olsun.
82- Hayır, hayır!... O ilahlar, onların yaptığı ibadeti inkâr edecekler ve onların zıddına gidecekler.
83- Görmedin mi? Biz şeytanları kâfirlerin üzerine göndeririz. Onları sarsarlar.
84- Artık sen, onlara azabın gelmesine acele etme. Biz ancak onların günlerini sayıyoruz.
85- Kendilerini koruyanları Rahman olan Allah’ın huzurunda heyetler halinde topladığımız gün(ü düşün!)…
86- O gün suçluları da susuz olarak Cehenneme sürükleriz.
87- İman edip Rahman olan Allah’tan bir söz alan hariç, hiç kimse o gün şefaate sahip olamaz.
88- O kâfirler, “Rahman olan Allah evlat edindi” dediler.
89- Andolsun! Onlar çok korkunç bir şey ortaya atıyorlar.
90, 91- Allah’a evlat isnad ediyorlar diye, nerede ise gökler patlayacak, yer parçalanacak, dağlar yerle bir olacak.
92- Rahman olan Allah’ın evlat edinme ihtiyacı yoktur.
93- Göklerde ve yerde hiç kimse yoktur ki, kul olarak, Rahman olan Allah’ın huzuruna gelecek olmasın.
94- Andolsun! Allah onların hepsini kuşatmış, tek tek saymıştır.
95- Ve hepsi de kıyamet günü tek başlarına O’na geleceklerdir.
96- İman edip iyi işler yapanları, Rahman olan Allah sevecek ve sevdirecektir.
97- İşte Biz bu Kur’anı senin lisanınla kolaylaştırdık ki, kendini koruyanları müjdeleyesin ve hakka şiddetle düşman olan bir toplumu uyarasın.
98- Onlardan önce nice çağları helak ettik. Onlardan kimseyi hissediyor musun? Veya cılız da olsa, onlardan bir ses işitiyor musun?
20- Tâhâ Suresi Mekke’de nazil olmuştur. 135 ayettir. Bismillahirrahmanirrahim 1- Ta, Hâ.
2- Biz Kur’anı, bedbaht olman için indirmedik.
3- O ancak, Rabbinden kesinkes korkan kişi için bir mesajdır.
4- Yeri ve yüksek gökleri yaratan bir zatın indirdiği vahiydir.
5- O Rahmandır (bütün mahlûkata şefkat eden, onları rızıklandırandır.) Arş’a (kâinatın bütün idare merkezlerine) hâkim olandır.
6- Göklerdeki, yerlerdeki, aralarındaki ve yerin altındaki her şey yalnızca O’nundur.
7- (Dua ve ibadetlerde) sesini yükseltsen de, (bil ki Allah’ın yüksek sese ihtiyacı yoktur.) Çünkü O, sırları da, ondan daha gizli olanı da bilir.
8- O, ondan başka hiçbir ilah olmayan bir ilahtır. Bütün güzel (yüce) isim ve sıfatlar O’nundur.
9- Ve Musa’nın haberi sana geldi mi?
10- Hani, bir ateş gördü. Ailesine: “Bekleyin! Ben bir ateş ile tanıştım. Belki ben ondan size bir parça getiririm. Veya o ateş yanında bir hidayet bulurum” dedi.
11- Musa ateşe yaklaşınca: “Ey Musa!” diye ona seslenildi:
12- “Şüphesiz Ben, senin Rabbin ve sahibinim. Artık ayakkabılarını çıkar. Çünkü sen, mukaddes bir vadi olan Tuva’dasın.
13- Ben seni peygamberlik için seçtim. Artık sen, vahyedilenlere kulak ver.
14- Ben, Ben’den başka ilah olmayan bir Allah’ım. Artık yalnızca Bana kul ol ve Ben’i hatırlamak için, namazı doğruca kıl.
15- Şüphesiz kıyamet gelecektir. Nerdeyse onu ortaya çıkaracağım(*) ki, herkes çalışmalarından dolayı mükâfatını ve cezasını çeksin.
(*) Nesefi, Ebu Ubeyde.
16- O’na inanmayan, heva ve hevesinin peşinde koşan kişi, seni ona hazırlık yapmaktan caydırmasın. Yoksa sen helak olursun.
17- (Allah:) “Ey Musa! Şu sağ elindeki nedir?” diye sordu.
18- Musa: “O benim asamdır. Ona dayanıyorum, koyunlarımın üzerine onunla yaprak silkeliyorum. Ve onda başka ihtiyaçlarım da vardır” dedi.
19- Allah: “Ey Musa! Onu yere at!” dedi.
20- Musa onu atınca, yürüyen bir yılan oluverdi.
21- Allah: “Onu tut ve korkma! Biz onu ilk haline çevireceğiz.
22- Ve elini koynuna yapıştır, başka bir mucize olarak lekesiz, bembeyaz olarak ortaya çıksın.
23- Ki büyük ayet ve mucizelerimizden sana gösterelim.
24- İşte Firavuna git. Çünkü o azmıştır” dedi.
25- Musa: “Ey Rabbim! Gönlümü aç.
26- İşimi kolaylaştır.
27- Dilimdeki düğümü çöz.
28- (Ki) sözümü anlasınlar.
29- Ailemden bana bir yardımcı ver.
30- Kardeşim Harun’u.
31- Onunla kuvvetimi artır.
32- Onu işime ortak et.
33- Ki Sana çokça tesbih edelim.
34- Ve çokça zikredelim.
35- Şüphesiz Sen bizi görensin.” dedi.
36- Allah: “Senin isteklerin sana verildi.
37- Bir kere daha sana ikram ve ihsan etmiştik:
38- Hani annene, bildirilmesi gereken şeyi bildirdik:
39- “Önce onu (çocuk olan Musa’yı) sandığa koy. Ardından onu hemen (Nil) denizine at; deniz onu sahile vurur. Bana da ona da düşman olan biri onu alır” (dedik.) Ve senin üzerine kendimden bir sevgi bıraktım. Ki sevilesin ve Benim gözetmemde kişiliğin oluşsun.
40- Hani kız kardeşin orda dolaşıp “Onu kendi ailesine katacak birini size haber vereyim mi?” diyordu. Böylece Biz seni annene geri çevirdik ki göz (yaşları) dinsin ve üzülmesin. Ve sen bir can aldın, Biz seni meraktan kurtardık. Seni çeşit çeşit imtihanlardan geçirdik. Medyen ahalisi içinde yıllarca kaldın. Sonra belli bir programla buraya geldin. Ey Musa!
41- Seni özene özene seçtim.
42- Sen ve kardeşin, ayetlerimizle gidin. Mesajlarımı iletmekte bıkkınlık ve gevşeklik göstermeyin.
43- Firavuna gidin. Çünkü o azmıştır.
44- Ona yumuşak bir söz söyleyin. Belki hatırlar, mesajları kabul eder veya gerçekleri görür, çekinir.
45- Musa ile Harun. “Ey Rabbimiz! Şüphesiz biz, onun bize haksızlık etmesinden veya tamamıyla azmasından korkarız” dediler.
46- Allah: “Korkmayın! Çünkü Ben, sizinle beraberim. İşitir ve görürüm.
47- Ona gidin, deyin ki: “Biz senin Rabbinin elçileriyiz. İsrailoğullarını bizimle gönder, onlara işkence çektirme. Biz, Rabbinden gelen bir mucize ile sana geldik. Selam ve esenlik, doğruya tabi olana olsun!...”
48- “Azap, yalanlayıp haktan sırt çevirenin üzerinedir diye, gerçekten bize vahiy geldi” deyin.
49- Firavun: “Ey Musa! Rabbiniz kimdir?” dedi.
50- Musa: “Rabbimiz O zattır ki; her şeye özel bir şekil (ve cihazlar) veren, sonra (karmaşık yollar içinde) ona doğru yol gösterendir” dedi.
51- Firavun: “İlk çağların hali ne olacak?” dedi.
52- Musa: “Onların hal bilgisi Rabbimin kitabında mevcuttur. Rabbim ne şaşırır ne de unutur. (Hiç kimseyi kaybettirmez.)
53, 54- O Rabbim ki, yeri sizin için bir beşik kılmıştır. İçinde de sizin için yollar yaratmıştır. Ve gökten su indirendir” dedi. (Ve Rabbinden şu mesajı ona aktardı:)
“Biz o su ile muhtelif bitkilerden çiftler çıkardık. Yiyin ve hayvanlarınızı otlatın. Muhakkak bunlarda, akıl sahipleri için ibret alınacak ayetler vardır.
55- Sizi yerden yarattık ve sizi ona iade ediyoruz. Yine bir daha sizi ondan çıkartacağız.”
56- Andolsun! Biz bütün ayetlerimizi (delillerimizi) ona gösterdik. O ise yalanladı ve imtina etti.
57- “Ey Musa! Sihrinle bizi yurdumuzdan çıkarmak için mi geldin?”
58- “Biz senin sihrinin aynısını sana getireceğiz. Orta bir yerde ne senin ne bizim gelmemezlik etmeyeceğimiz bir randevu ver bize!” dedi.
59- Musa: “Randevunuz, bayram günü olsun. Milletin kuşluk vaktinde orda toplatılmaları şartıyla…” dedi.
60- Firavun bırakıp gitti, bütün hile ve gücünü topladı, sonra geldi.
61- Musa onlara dedi ki: “Yazıklar olsun size! Allah’a yalan yere iftira etmeyin, azap ile her şeyinizi mahveder. Çünkü şimdiye kadar iftira edenler kaybetmiştir.”
62- Aralarında durumlarını tartıştılar. Ve gizlice fısıldaştılar.
63- Dediler ki: “Bunlar ancak iki sihirbazdır. Büyüleri ile sizi yurdunuzdan çıkarıp herkesçe örnek alınan düzeninizi kaldırmak istiyorlar.”
64- “Artık bütün hile ve gücünüzü toplayın. Sonra sıra sıra gelin. Çünkü bugün kim üstün ise, o kurtulmuş demektir.”
65- “Ey Musa! Ya sen atarsın veya ilk önce atan biz oluruz” dediler.
66- Musa: “Hayır, siz atın!” dedi. Birden yaptıkları sihirden dolayı halatları ve sırıkları sanki yürüyorlarmış gibi ona hayal ettiriliyor gibi gördü.
67- Ardından Musa içinde bir korku hissetti.
68- Biz: “Sakın korkma! Çünkü sen, en üstün olacaksın..”
69- “Sağ elindekini at! O, onların yaptıkları sanatı yutacaktır. Onların yaptıkları, sihirbazın tuzağından başka bir şey değildir. Ve sihirbaz nerede olursa olsun, iflah etmez” dedik.
70- Bunun üzerine sihirbazlar secde ederek yere kapandılar. “Harun ve Musa’nın Rabbine inandık” dediler.
71- Firavun: “Ben size izin vermeden ona inandınız. Demek o, size sihri öğreten büyüğünüzdür. Ben ellerinizi ve ayaklarınızı çapraz olarak keseceğim. Ve sizi hurma dallarına asacağım. Ve hangimizin azabının daha sert olduğunu ve hangimizin ebedî kalacağını bileceksiniz.” dedi.
72- Onlar: “Seni, bize gelen açık delillere ve bizi şekillendirip yaratan Rabbimize tercih etmeyeceğiz. Sen yapacağını yap. Sen ancak dünya hayatını bitirebilirsin.
73- Şüphesiz biz Rabbimize inandık ki; yanlışlarımızı ve bize zorla yaptırdığın büyüyü bağışlasın. Allah daha yararlıdır ve asıl ebedî olan O’dur.” dediler.
74- Şüphesiz kim suçlu olarak Rabbinin huzuruna gelirse, kesinlikle onun için Cehennem vardır. Orada ne tam ölecektir ne de tam dirilecektir.
75- Ve kim de iyi işler yapmış bir mümin olarak Rabbinin huzuruna gelirse, işte onlar için de çok yüce dereceler vardır.
76- Onlar için içlerinde ebedî kalacakları, aralarında nehirler akan ikamet Cennetleri vardır. Günahlardan arınanların mükâfatı işte budur.
77- Biz Musa’ya kesinlikle vahyettik ki: “Geceleyin kullarım (olan İsrailoğullarını) götür. Onlar için denizde kuru bir yol aç. Ne onların size yetişmesinden korkacaksın ne de denizde boğulmaktan ürkeceksin.”
78- Firavun da askerleriyle beraber onları takip etmeye koyuldu. Harika bir şekilde deniz onları örtüverdi.
79- Firavun milletini saptırdı. Çıkış yolu da bulamadı.
80- Ey İsrailoğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık. Tur dağının sağında sizinle randevulaştık. Üzerinize bıldırcın ve kudret helvasını indirdik.
81- Artık size verdiğim rızıkların güzellerinden yiyin. Onda azgınlık etmeyin, üzerinize Benim gazabım düşer. Gazabım kimin üzerine düşerse, o kesinlikle uçuruma yuvarlanmıştır.
82- Ve kesinlikle Ben, dönüş yaparak iman edip salih ameller yaptıktan sonra, doğru yolda gitmeye devam eden kişi için çok bağışlayanım.
83- (Allah:) “Ey Musa! Milletini bırakıp buraya gelmen için ne acelen vardı?” (dedi.)
84- Musa: “Onlar benim izimdedirler. Ey Rabbim, acilen geldim ki (bizden) razı olasın” dedi.
85- Allah: “Senden hemen sonra, onları fitneye (denemeye) attık. Samiri onları saptırdı.”
86- Bunun üzerine Musa, kızgın ve üzüntülü olarak kavmine döndü: “Ey kavmim! Rabbiniz size güzel şeyler vaadetmedi mi? Araya uzun bir zaman mı girdi, yoksa Rabbinizden bir gazabın başınıza düşmesini mi istediniz. Ki bana verdiğiniz sözde durmadınız” dedi.
87- Onlar: “Kendi imkân ve gücümüzle sana verdiğimiz sözden caymadık. Fakat Mısırlılar’ın mücevheratından bir kısım ağırlıkları beraberimizde taşıdık, onları (ateşe) attık” dediler. Samiri onlara öylece telkinde bulunmuştu.
88- O mücevherattan, böğüren cesetli bir buzağıyı onlar için ortaya çıkardı. Onlar: “İşte sizin de Musa’nın da ilahı budur. Fakat Musa unutmuştur” dediler.