Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə27/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   42

10- Ve Musa’nın annesinin gönlü boş bulundu. Bize inananlardan olması için onun kalbine sebat vermiş olmasaydık, nerede ise onun kendi evladı olduğunu açıklayacaktı.
11- Ve Musa’nın kızkardeşine: “Onu takip et” dedi. O da onlar farkına varmadan onu gözetledi.
12- Ve anasından önceki bütün sütannelerinin sütünü ona yasak ettik (emdirtmedik.) Kızkardeşi: “Ben sizin için ona sahip çıkacak, onu eğitecek bir aileyi size göstereyim mi?” dedi.
13- Böylece onu annesine geri çevirdik. Ki annesinin gözü dinsin, üzülmesin ve insanların çoğunun bilmemesine rağmen, Allah’ın va’dinin hak ve doğru olduğunu bilsin (görsün.)
14- Ve Musa, erginliğine ulaşıp olgunlaşınca, Biz ona hüküm ve ilim verdik. Biz iyilik ve güzellik ile davrananları böylece mükâfatlandırırız.
15- Ve Musa, şehirdekilerin habersiz oldukları bir sırada şehre girdi. Birbiriyle dövüşen iki adam gördü. Biri kendi partisinden, diğeri düşman partisinden idi. Kendi partisinden olan adam, düşmanına karşı ondan yardım istedi. Musa onu yumruklayıp işini bitirdi. “Bu, şeytanın işi oldu. Şüphesiz o, saptırıcı, apaçık bir düşmandır.” dedi.
16- “Ey Rabbim! Şüphesiz ben kendime zulmettim. Sen beni bağışla!” dedi. O’nun terbiyecisi ve sahibi olan Allah da onu affetti. Şüphesiz O, çok bağışlayan ve çok acıyandır.
17- Musa: “Ey Rabbim! Bana verdiğin bu imkân ve nimetler ile suçlulara yardımcı olmayacağım.” dedi.
18- Ve korkarak, şehirde etrafı gözetlemeye başladı. Baktı, dün ondan yardım dileyen adam, onu yine çağırıyor. Musa ona: “Sen apaçık bir aldatıcısın.” dedi.
19- Ne zaman ki Musa, ikisine de düşman olan o adamı şiddetle yakalamak istedi. Adam: “Ey Musa! Dün bir can aldığın gibi, benim canımı da mı almak istiyorsun? Sen ancak memlekette bir diktatör olmak istiyorsun, barıştıranlardan olmak istemiyorsun.” dedi.
20- Ve şehrin uzak bir mahallesinden bir adam koşarak geldi. “Ey Musa! Meclis seni öldürmek için görüşüyor. Sen hemen çık. Şüphesiz ben senin iyiliğini istiyorum.” dedi.
21- Musa korkarak, etrafı gözetleyerek oradan çıktı. “Ey Rabbim! Beni bu zalim toplumdan kurtar!” dedi.
22- Medyen tarafına yönelince “Umarım Rabbim beni doğru yola iletir.” dedi.
23- Musa, Medyen suyuna varınca, hayvanlarını sulayan bir insan topluluğunu gördü. Gerilerinde de hayvanlarını sudan meneden iki hanım gördü. Musa: “Nedir bu haliniz?” dedi. Onlar: “Çobanlar, hayvanlarını sudan çekmeden biz hayvanlarımıza su vermeyiz. Babamız da çok yaşlıdır.” dediler.
24- Musa, onlar için hayvanlarını suladı. Sonra gölgeye geri döndü. Ve: “Ey Rabbim! Şüphesiz ben, Senin bana indirdiğin (önüme getirdiğin) hayra çok muhtacım.” dedi.
25- Ve hemen o iki hanımdan biri utana utana yürüyerek ona geldi. “Babam, hayvanlarımızı suladığının ücretini sana vermek için seni çağırıyor” dedi. Musa, onun babasına gelip başından geçen olayı anlatınca o, Musa’ya: “Sakın korkma! Sen o zalim toplumdan kurtulmuşsun.” dedi.
26- O kızlardan biri: “Ey babacığım! Bu adamı ücretli olarak tut. Çünkü ücretle çalıştırmak istediğin en iyi kişi, güçlü ve güvenilir olan bu adamdır.” dedi.
27- Kızların babası: “Bana sekiz sene hizmet etmenin karşılığında, kızlarımdan birini seninle evlendirmek istiyorum. Eğer on seneye tamamlarsan, o senden bir iyilik olur. Fakat sana zorluk çıkarmak istemiyorum. Allah dilerse, benim iyilerden olduğumu göreceksin.” dedi.
28- Musa: “Bu, benimle senin aranda olacak. Hangi süreyi bitirirsem, bana haksızlık edilmeyecektir. Ve Allah konuştuklarımıza kefildir.” dedi.
29- Musa, süreyi bitirip ailesini götürünce, Tur dağı tarafından bir ateş ile tanıştı. Ailesine: “Bekleyin. Çünkü ben bir ateş ile tanıştım. Umarım ondan, ya bir haber getiririm veya ısınasınız diye kor bir parça ateş getiririm.” dedi.
30- Musa o ateşe gelince, o mübarek bölgenin vadisinin sağ tarafında ağacın içinden Musa’ya şöyle seslenildi: “Ey Musa! Şüphesiz Ben Allah’ım, bütün âlemlerin terbiyecisi ve sahibiyim.”
31- “Ve asanı at!” Musa asasının, yılanmış gibi hareket ettiğini görünce, arkasını dönerek kaçtı ve geriye dönüp bakmadı. (Biz ona:) “Ey Musa! Dön ve korkma! Şüphesiz sen, emniyet içinde olanlardansın.”
32- “Elini koynuna sok. Hiçbir leke olmadan bembeyaz olarak çıkacaktır. Ve korku salan kanadını takın. İşte bu asa ve el, Rabbin olan Allah’tan, Firavun ve meclisine gösterilmek üzere iki açık ve kuvvetli delildirler. Çünkü Firavun kavmi, ilahî yasaları çiğneyen bir toplumdur.” (dedik.)
33- Musa: “Ey Rabbim! Ben onlardan bir can öldürdüm. Onların beni öldürmelerinden korkarım.
34- Ve kardeşim Harun, dilce benden daha fasihtir. Tasdik edici, yardımcı ve koruyucu olarak onu de benimle beraber gönder. Ben onların beni yalanlamalarından korkarım” dedi.
35- Allah: “Senin pazunu kardeşinle destekleyeceğiz. Size güçlü bir delil vereceğiz. Mucizelerimiz sayesinde(*) onlar size dokunmayacaklardır. Siz ve size tabi olanlar, gerçekten üstün ve galip olacaksınız.” dedi.
(*) Veya: “Onlara ayetlerimiz açıklandığından dolayı, onlar size el uzatamayacaklardır.” Şeklinde de meal verilebilir.
36- Musa, apaçık mucizelerimizle onlara geldiği zaman: “Bu, uydurulan bir büyüden başka bir şey değildir. Biz, eski atalarımızda böyle bir şey işitmedik.” dediler.
37- Ve Musa: “Rabbim, kimin O’nun katından hidayet (doğru bir iş) getirdiğini, neticede memleketin kime kalacağını çok daha iyi biliyor. Şüphesiz zalimler iflah bulmaz” dedi.
38- Ve Firavun: “Ey meclis! Kendimden başka sizin için bir mabud bilmiyorum. Ve ey Haman(*)! Çamurları tutuştur (tuğla yap.) Bana bir kule inşa et. Belki Musa’nın ilahının yanına çıkarım. Fakat ben onun yalancılardan olduğunu sanıyorum.
(*) Firavunun başbakanı.
39- O ve ordusu, haksız yere yeryüzünde büyüklük tasladılar. Ve Bize hiç dönmeyeceklerini sandılar.
40- Biz de onu ve askerlerini yakaladık. Onları denize attık. İşte bak, zalimlerin sonunun nasıl olduğunu gör!
41- Ve onları ateşe (Cehenneme) çağıran önderler kıldık. Kıyamet günü de kendilerine yardım edilmeyecektir.
42- Bu dünyada onların ardına lanet bıraktık. Kıyamet günü de onlar kovulmuş, suçlu ve kabahatlilerden olacaklar.
43- Andolsun! İlkçağları helak ettiğimizden sonra, insanlar için sağlıklı görüşler veren, onlara hidayet ve rahmet olan o kitabı (Tevrat’ı) Musa’ya verdik. Ki o insanlar, düşünüp idrak etsinler.
44- Musa’ya işi (vahyi) yönelttiğimiz zaman, sen (Tur dağının) batı tarafında değildin. Ve (orayı) görenlerden de olmadın.
45- Fakat Biz birtakım çağlar inşa ettik. Ömürleri uzadı da uzadı… (Musa’nın getirdiği mesaj kayboldu.) Ve Medyen ehli içinde oturup da onlara ayetlerimizi okuyan değildin. Bu haberleri sana gönderen yalnızca Biz’iz.
46- Tur tarafında Musa’ya seslendiğimiz zaman da orada değildin. Fakat Rabbinden bir rahmet olarak bunları sana vahyediyoruz ki senden önce kendilerine hiçbir uyarıcı gelmeyen bir toplumu uyarasın. Ola ki düşünüp idrak ederler.
47- Kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde: “Ey Rabbimiz! Bir peygamber gönderseydin de ayetlerine uysaydık ve inananlardan olsaydık.” dememeleri için;
48- Kendi katımızdan onlara hak ve doğru din geldiği zaman: “Neden, Musa’ya verilenler gibi buna da (mucizeler) verilmedi?” dediler. Acaba daha önce Musa’ya verilenleri yalanlamadılar mı? (Musa ve Muhammed için:) “Birbirini destekleyen iki büyücüdürler” dediler. (“Ne Kur’anı ne Tevratı) hiçbirini kabul etmiyoruz” dediler.
49- De ki: “Öyle ise, eğer doğru iseniz, Allah katından bu iki kitaptan daha doğru bir kitap getirin de ben ona tabi olayım.”
50- Eğer sana cevap vermezlerse, bil ki onlar ancak heva ve heveslerine uyarlar. Artık Allah’tan bir bilgi ve hidayet olmadan kendi hevasına uyandan daha zalim kim olabilir? Şüphesiz Allah, zalim olan bir toplumu doğru yola iletmez.
51- Andolsun! Biz peşpeşe birbirlerini destekleyen bir sözü (Kur’anı) onlara ulaştırdık ki, idrak edip düşünsünler.
52- Bu Kur’andan önce kitap verilenler, ona gerçekten inanırlar.
53- Bu Kur’an, onlara okunduğu zaman; “Biz ona inandık, o Rabbimiz katından gelen bir haktır. Biz ondan önce de Allah’a teslim olanlardan idik.” derler.
54- İşte onlar, sabrettiklerinden dolayı, onlara iki kere ücretleri verilecektir. Onlar, kötülüğe karşı iyilikle mukabele ederler. Ve onlara verdiğimiz rızıktan, başkasına harcarlar.
55- Boş lafları işittikleri zaman, ondan yüz çevirirler. Ve: “Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size. Üzerinize selam olsun! Biz cahilleri istemeyiz.” derler.
56- Şüphesiz sen, istediğini doğru yola iletemezsin. Fakat Allah, istediğini doğru yola iletir. O, kimin hidayete ve doğru yola gelmek istediğini çok daha iyi bilir.
57- Ve: “Eğer seninle beraber gösterdiğin yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız.” dediler. Hâlbuki Biz onlara güvenli, saygın bir bölgeyi (Mekke’de Kâbe çevresini) sağlamadık mı? Kendi katımızdan bir rızık olarak, bütün meyvelerden oraya celbedilmiyor mu? [Evet, böyledir.] Fakat çokları bilmez, cahil kişilerdir.
58- Biz, refah içinde şımarmış nice şehirleri helak ettik. İşte meskenleri! Çok azı hariç, kendilerinden sonra oralarda hiç oturulmadı. Her şeylerine yalnızca Biz varis olduk.
59- Ana şehre, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir elçi göndermeden, terbiyecin ve sahibin olan Allah, etraftaki şehirleri helak edici değildir. Ve ahalisi zalim olmadan, Biz şehirleri yok edici değiliz.
60- Şimdiye kadar size verilen şeyler, dünya hayatının yaşamı ve süsüdür. Allah’ın katında olan ise daha yararlı ve daha bakidir. Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?
61- Şu halde, kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuzdan hemen sonra o vaadedilen şeye kavuşan zat, dünya hayatının nimetleriyle yaşattığımız, fakat sonra (kıyamet günü) sorgu için ihzar edilenler içinde olan kişi gibi mi olur?
62- Bir gün Allah, onlara seslenecek: “Ortaklarım olduklarını iddia ettiğiniz şeyler nerede?” diyecektir.
63- O gün, kendileri için azabın tahakkuk ettiği kişiler: “Ey Rabbimiz! İşte aldattığımız bunlar! Kendimiz aldandığımız gibi, onları da aldattık. (Onlardan) Sana sığınıyoruz. Zaten onlar bize ibadet etmiyorlardı. [Kendi hevalarına tapıyorlardı.]
64- Ve: “Allah’a eş koştuklarınızı çağırın!” denilir. Onlar, o eş koştuklarını çağırırlar. Fakat o putlar, kendilerine cevap vermezler. İşte o zaman azabı görürler… Keşke daha önce doğru yola gelmiş olsalardı!
65- Allah’ın onlara seslenip: “Peygamberlere ne ile cevap verdiniz?” diyeceği günü hatırlat!
66- İşte o gün, bütün haberler onlardan gizlenmiş olacak. (Hiçbir cevap veremeyeceklerdir.) Birbirlerinden de soramayacaklar.
67- Fakat böyleler içinde tevbe eden, iman edip iyi işler yapan olursa, onun kurtuluşa ermesi kuvvetle muhtemeldir.
68- Rabbin olan Allah, istediğini yaratır ve seçer. Seçme yetkisi onlarda değildir. Allah onların eş koşmalarından çok münezzeh ve çok yücedir.
69- Ve Rabbin, onların gönüllerinde gizlediklerini de açıkladıklarını da çok iyi bilir.
70- İşte O, (her şeyin yaratanı olan) Allah’tır. Ondan başka hiçbir ilah yoktur. Dünyada da ahirette de bütün hamd ve kemalat, yalnızca O’nundur. Hüküm ve yargı, yalnızca O’nundur. Ve Hepiniz yalnızca O’nun huzuruna döneceksiniz.
71- De ki: “Düşündünüz mü? Eğer Allah, geceyi kıyamete kadar üzerinizde devamlı kılsaydı. Allah’tan başka hangi ilah, size ışık getirebilir? Artık dinlemeyecek misiniz?
72- De ki: “Düşündünüz mü? Eğer Allah, gündüzü kıyamete kadar üzerinizde devamlı kılsaydı, Allah’tan başka hangi ilah, içinde sükûnete ereceğiniz geceyi size getirebilir? Artık görmeyecek misiniz?
73- Ve Allah kendi rahmetinden, gece ve gündüzü sükûnete ermeniz, O’nun fazlından rızkınızı aramanız için yaratmıştır. İşte artık şükretmeniz umulur!
74- Allah’ın, onlara seslenip: “Ortaklarım olduklarını iddia ettiğiniz (o putlar) nerede? Diyeceği günü hatırla!
75- Ve (o gün) her bir ümmetten bir şahit çıkarırız. “Delilinizi getirin!” deriz. Onlar, bütün haklılığın Allah’ın olduğunu bileceklerdir. Ve iftira ettikleri şeyler, onlardan kaybolup gidecektir.
76- Şüphesiz Karun, Musa’nın kavminden idi. Onlara karşı azgınlık etti. Biz hazinelerden öylece ona vermiş idik ki; ancak kuvvetli bir topluluk o hazinelerin anahtarlarını taşıyabilirdi. Hani onun kavmi ona: “Şımarma! Allah şımaranları sevmez.”
77- “Allah’ın sana vermiş olduğu mal ile ahiret yurdunu iste! Dünyadan da nasibini unutma. Allah’ın sana iyilik yaptığı gibi sen de iyilik yap. Yeryüzünde bozgunculuğu arama. Şüphesiz Allah, bozguncuları sevmez.” dedi.
78- O ise: “Bu (servet,) ancak bendeki ilim ve bilgi üzere bana verildi” dedi. Bilemedi mi ki, Allah ondan önce, ondan daha güçlü ve topladıkları malca daha zengin nice nesilleri kesinlikle yok etti. Ve (bilemedi mi?) azgın suçlular, günahlarından dolayı sorguya çekilmezler. (Sorgulanmadan azaplandırılırlar.)
79- Bunun üzerine Karun süs ve debdebe içinde, kavminin yanına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karun’a verilenlerin bir benzeri bize de verilseydi, şüphesiz o, büyük bir haz ve pay sahibidir.” dediler.
80- Kendilerine ilim verilenler ise: “Yazıklar olsun size! İnanıp salih işler yapanlar için, Allah’ın vereceği mükâfat daha yararlıdır.” Fakat bu söz, ancak sabredenlere söylenir.(*)
(*) Yani, ancak sabredenler bu sözü anlayabilir.
81- Nihayet Biz, onu da evini de yere batırdık. Allah’tan başka, ona yardım edecek bir cemaati olmadı. Kendi kendine de yardım edemedi. (Kendi imkânları da ona bir fayda vermedi.)
82- Ve dün onun yerinde olmayı temenni edenler, şöyle demeye başladılar: “Yazıklar olsun bize! Allah’ın istediğine rızkı açtığını, istediğine de kıstığını anlamadık. Eğer Allah bize iyilik etmeseydi, bizi de yere batırırdı. Çok yazık, kâfirlerin hiçbir kurtuluş yönü yoktur.”
83- İşte şu ahiret yurdu! Onu, yeryüzünde üstünlük kurmak istemeyen ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere nasip ederiz. Ve hayırlı sonuç, kendi (ruhunu) koruyanlarındır.
84- Kim bir iyilik ile gelirse, ona ondan daha iyisi vardır. Kim de bir kötülük ile gelirse, işte kötü şeyler yapanlar, yaptıklarından başka hiçbir şey ile cezalandırılmazlar.
85- Bu Kur’anı(n tebliğ ve yaşamını) sana farz kılan Allah, hiç şüphesiz seni ahirette diriltecektir. De ki: “Terbiyecim ve sahibim olan Allah, kimin doğru yolda olduğunu ve kimin de apaçık sapıklık içinde olduğunu çok daha iyi bilir. [Hiçbir şeyi değersiz bırakmaz. Benim bu görevimin de mükâfatını verecektir.]
86- Sen, bu kitabın sana tebliğ edileceğini ummuyordun. Bu Kur’an, ancak Rabbinden gelen bir rahmettir. Artık, sakın o kâfirlere yardımcı olma!
87- Ve ayetlerimiz sana indirildikten sonra, sakın o kâfirler, seni onlardan alıkoymasınlar. Ve Rabbinin yoluna davet et. Sakın müşriklerden olma!
88- Sakın Allah ile beraber başka bir ilaha yalvarma. Allah’tan başka (tesir sahibi) hiçbir ilah yoktur. O’nun zatından başka her şey fanidir. (Yok olmaya mahkumdur.) Hüküm ve yetki, yalnızca O’nundur. Ve her şey, (sonunda) O’na dönecektir.


29- Ankebut Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 69 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Elif, Lam, Mim.
2- İnsanlar imtihan edilmeden, “inandık” demekle kurtulacaklarını mı sandılar?
3- Andolsun! Biz onlardan öncekileri de imtihana tabi tuttuk. Elbette Allah, doğru olanları da ortaya çıkaracaktır, yalancı olanları da ortaya çıkaracaktır.
4- Yoksa o kötülükleri yapanlar, Bizi geçeceklerini mi (Bizden kurtulacaklarını mı) sandılar? Ne kötü bir yargıda bulunuyorlar!
5- Kim, Allah ile buluşmayı umuyorsa, işte kesinlikle bilsin ki; Allah’ın tayin ettiği ecel (süre) mutlaka gelecektir. O Allah (her isteği) işiten, (her şeyi) bilendir.
6- Kim cihad ederse, o ancak kendi yararına cihad eder. Çünkü Allah’ın insanlara (yaratıklara) hiçbir ihtiyacı yoktur.
7- İman edip yararlı işler yapanlar ise, şüphesiz Biz, kötülüklerini onlardan sileceğiz. Ve yaptıklarından daha güzeli ile onları mükâfatlandıracağız.
8- Biz insan için, ana-babasına iyi davranmasını tavsiye ettik. “(Ona:) “Eğer, hakkında hiçbir bilgiye sahip olmadığın şeyleri, Bana eş koşman için çalışırlarsa, sen onlara itaat etme! Hepinizin dönüşü yalnızca Bana’dır. Sizin yaptıklarınızı(n iç yüzünü) size haber vereceğim.” (dedik.)
9- Artık kim iman edip uygun işler yaparsa, şüphesiz Biz onu iyiler arasına koyacağız.
10- İnsanlardan öyleleri de var ki; “Allah’a inandık” derler. Onlardan biri Allah yolunda eziyete maruz kaldığı zaman, insanların yaptığı işkenceyi Allah’ın azabı gibi görür. Ve eğer Senin Rabbin olan Allah’tan bir yardım gelirse: “Biz sizinle beraberdik” diyecekler. Acaba Allah, insanların gönüllerinde olan şeyleri, (onlardan) daha iyi bilen değil midir? (Ki Allah’a karşı böyle ikiyüzlü davranıyorlar.)
11- Andolsun! Allah, inananları da ortaya çıkaracaktır, münafık olanları da ortaya çıkaracaktır.
12- Ve kâfir olanlar, inananlara: “Bizim yolumuza uyun, günahlarınızı biz yüklenelim” dediler. Fakat onlar, o inananların günahlarından hiçbir şey yüklenebilecek değiller. Şüphesiz onlar, yalancıdırlar.
13- Andolsun! Onlar ağırlıklarını da, ağırlıklarıyla beraber başka ağırlıkları(*) da yükleneceklerdir. Ve kıyamet günü, yaptıkları iftiralardan dolayı da sorguya çekileceklerdir.
(*) Başkalarının vebalini de…
14- Andolsun! Biz Nuh’u, kavmine (Peygamber olarak) gönderdik. Binden elli sene az bir müddet, içlerinde kaldı.(*) İşte onlar, zalim oldukları bir halde, tufan onları yakalayıverdi.
(*) Nuh (a.s.)’ın kavmi içinde 950 sene yaşamasından maksat, O’nun getirdiği din ve ilahî mesajın onlar içinde 950 sene devam etmesidir. Nitekim bu dönem, İbrahim (a.s.) ile bitmiştir. “İbrahim de, Nuh’un etabından idi.” (Saffat, 83. Bakınız: Al-i İmran, 33)
15- Biz, onu ve geminin içindekileri kurtardık. O gemiyi de insanlar için bir belge ve delil yaptık.
16- İbrahim’i de Peygamber olarak gönderdik. Hani kavmine şöyle dedi: “Allah’a ibadet edin ve O’nun yasalarını çiğnemekten sakının! Eğer biliyorsanız, bu, sizin için daha hayırlıdır.”
17- “Siz, Allah’ın dışında bazı putlardan başka bir şeye tapmıyorsunuz. Ve Allah namına yanlış şeyler uyduruyorsunuz. Hiç şüphesiz, Allah dışında ibadet ettiğiniz şeyler, size rızık vermeye sahip değiller. Artık Allah’ın katından rızık isteyin, O’na kulluk edin, O’na şükredin. En sonunda O’na döneceksiniz.”
18- (De ki:) “Eğer siz (beni) yalanlayacaksanız, muhakkak sizden önce de birçok toplum, (peygamberleri) yalanladılar. (Başlarına azap geldi.) Çünkü Peygamberin üzerinde apaçık bir tebliğden başka bir görev yoktur. (Onları azaptan kurtaramaz.)
19- Görmediniz mi,(*) Allah nasıl yaratmaya başlar, sonra onu tekrar eder? Şüphesiz tekrar tekrar yaratmak, Allah’a çok kolaydır.
(*) Kûfi kıraatine göre.
20- De ki: “Yeryüzünde dolaşın, bakın: Allah’ın nasıl ilk olarak yarattığını, sonra ikinci dirilişi tekrar ettiğini görün!(*) Şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir.
(*) Mecaz-ül Kur’an.
21- O, istediğini azaplandırır, istediğini rahmetine mazhar eder. Ve dönüşünüz yalnızca O’na olacaktır.
22- Yeryüzünde ve gökte Allah’ı aciz bırakacak (O’ndan kurtulacak) değilsiniz. Allah’tan başka ne bir sahibiniz ne de yardımcınız vardır.
23- Demek, Allah’ın ayetlerini ve O’nunla buluşmayı inkâr edenler, işte onlar Benim rahmetimden ümit kesenlerdir. Ve işte onlara elem verici bir azap vardır.
24- Kavminin İbrahim’e karşı cevabı, yalnızca: “Onu öldürün veya yakın” demek oldu.(*) (Onlar, onu ateşe attılar.) Allah da onu ateşten kurtardı. Şüphesiz bunda, inanan bir toplum için önemli ibretler vardır.
(*) Hz. İbrahim bahsi arasına Hz. Muhammed’i muhatap kılan 18. ila 23. ayetlerin girmesinin sebebi; Hz. Muhammed ile Hz. İbrahim’in aynı görevi icra ettiklerine, Hz. İbrahim’in kıssasıyla Hz. Muhammed’in teselli edildiğine işarettir.
25- Ve İbrahim: “Siz ancak dünya hayatında bir sevgi bağı olmak üzere, Allah’ın dışında bazı putlar edinmişsiniz. Sonra kıyamet günü birbirinizi inkâr edeceksiniz ve birbirinize lanet yağdıracaksınız. Son sığınağınız Cehennem olacaktır. Ve size yardım eden de olmayacaktır” dedi.
26- Bunun üzerine Lut, ona iman etti. Ve İbrahim: “Rabbimin emrettiği yere gidiyorum. Şüphesiz Rabbim, her şeye gücü yeten ve her şeyi yerli yerinde yapandır” dedi.
27- Biz de İbrahim’e, İshak ve Yakub’u bağışladık. Onun neslinden gelenlere peygamberlik ve kitap verdik. Ve dünyada ona mükâfatını verdik. Ahirette de o, salihlerdendir. (En yüce mertebede olanlardandır.)
28- Lut’u da peygamber olarak gönderdik. Hani kavmine: “Siz fahiş bir şeye varıyorsunuz. İnsanlar içinde sizden önce hiç kimse, bu işe öncülük etmiş değildir.”
29- “Sizler, erkeklere (şehvetle mi) varıyorsunuz? Yol mu kesiyorsunuz? Meclisinizde iğrenç işler mi yapıyorsunuz?” dedi. Ona kavminin cevabı ise, ancak: “Eğer doğrulardan isen, bize Allah’ın azabını getir” demek oldu.
30- Lut da: “Ey Rabbim! Bu bozguncu kavme karşı bana yardım et!” dedi.
31- Elçilerimiz, müjde ile İbrahim’e geldiklerinde: “Biz, bu şehrin ahalisini helak edeceğiz. Çünkü onun ahalisi zalim olmuşlar” dediler.
32- İbrahim: “Fakat orada Lut vardır” dedi. Onlar: “Biz orada kimin olduğunu daha iyi biliriz. Biz, onu ve ailesini kurtaracağız. Yalnız hanımı, (azaba uğrayacak olanların içinde) kalacaklardandır.” dediler.
33- Elçilerimiz Lut’a geldikleri zaman, Lut bozuldu. Onlara güç yetiremeyeceğini anladı. Fakat onlar: “Korkma! Üzülme! Biz, seni ve aileni kurtaracağız. Yalnız hanımın, azap içinde kalacaklardan olacak.
34- Hiç şüphesiz, İlahî yasaları çiğnediklerinden dolayı, Biz bu şehir ahalisine gökten pis bir azap indireceğiz” dediler.
35- Andolsun! Biz, idrak eden bir toplum için, o şehirden apaçık bir belge bıraktık.
36- Medyen halkına da kardeşleri Şuayb’ı peygamber olarak gönderdik. Onlara: “Ey kavmim! Allah’a ibadet edin. Kıyametin kopacağını umut edin.. Yeryüzünde bozguncular olarak koşturmayın” dedi.
37- Onlar ise, onu yalanladılar. Bunun üzerine bir deprem, onları yakalayıverdi; evleri içinde dizüstü yığılmış olarak kaldılar.
38- Ad ve Semud kavimlerini de helak ettik. Siz, onların evlerini görmüşsünüzdür. Şeytan, onların yaptıklarını onlara güzel gösterdi de onları doğru yoldan saptırdı. Hâlbuki onlar, (hak ve hakikati) görebiliyorlardı.
39- Karun, Firavun ve Haman’ı da helak ettik. Andolsun! Musa onlara açık deliller ile geldi de onlar yeryüzünde büyüklük tasladılar. Fakat Bizi geçemediler (Bizden kurtulamadılar.)
40- Günahlarından dolayı hepsini yakalayıverdik. Kimisinin üzerine taş fırtınasını gönderdik, kimisini de bir patlama yakalayıverdi. Kimisini yere batırdık, kimisini de suda boğduk. Allah, onlara zulmeden değildi. Fakat onlar, kendi kendilerine zulmettiler.
41- Allah dışında dostlar (mabutlar) edinenlerin örneği, örümcek örneği gibidir: Kendine bir ev edinmiştir. Hâlbuki evlerin en zayıfı, örümcek evidir. Keşke bilmiş olsalardı!
42- Hiç şüphesiz Allah, onların kendi dışında yalvardıkları her şeyi bilir. (Bildiği için de onları cezalandıracaktır.) O, izzet, kudret ve hikmet sahibidir. (Bu sıfatları, suçluların cezalandırılmasını gerektiriyor.)
43- İşte bu örnekleri insanlara anlatıyoruz. Fakat âlimlerden başka hiç anlayan yok.
44- Allah, gökleri ve yeri hak ve hakikat ile yarattı. Şüphesiz bunda, inananlar için önemli bir ayet vardır.
45- Kitaptan sana vahyedileni oku ve namazı doğruca kıl. Çünkü namaz, (insanı) fahiş (aşırılıklardan) ve iğrenç şeylerden (geri kalışlardan) alıkoyar. (Namaz gibi, içinde) Allah’ın anıldığı zikir(ler,) daha büyüktür(ler.) Ve Allah, (yaptıklarınızı) çok iyi bilendir. (Onun için, bir an bile O’ndan gafil olunmamalıdır.)
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   23   24   25   26   27   28   29   30   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin