Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə31/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   42

38- (O adalardan biri olan) güneş, kendi etrafında ve belli bir hedefe doğru dönüyor. Bu; sonsuz izzet, kudret ve ilim sahibi olan birinin planlamasıdır.
39- Ay için de menziller ayarlamışız. Eskiyip kıvrılmış asma ipçiği gibi oluncaya kadar o menzilleri dolaşır.
40- Aya ulaşıp kavuşmak, güneşe yakışmaz.(*) Gece de gündüzü (ay da güneşi) geçmez.(**) Her biri kendi feleğinde yüzüyor.
(*) Büyük küçüğe gitmez; küçük büyüğe gider.
(**) Mesafesi daha yakın da olsa; 1400 yıl önce bu mesafe bilinmezdi.
41- Onlar için diğer bir mucize de, onların zürriyetlerini (çocuklarını ve babalarını) dolu gemide(*) taşımamızdır.
(*) Nuh(a.s.)’un gemisi, insanın meni kesecikleri ve rahim denizi veya normal deniz gemisi, maksat olabilir. 3. mucize olarak denizi gösteriyor.
42- O dolu gemiyi ve bindikleri nice benzeri şeyleri onlar için yarattık.
43- İstesek onları batırırız (suyun kaldırma kuvvetini kaldırırız veya başka bir sebeple;) o zaman ne yardıma çağrılacak kimse bulurlar ne de kurtarılırlar.
44- Ancak Bizden bir rahmet ile ve belli bir zamana kadar, (imtihan için) verilen mühletten yararlanarak kalıyorlar.
45- Onlara “Geçmiş ve geleceğinize dikkat edin, belki rahmete mazhar olursunuz.” denildiğinde (yüz çevirirler.)
46- Ve Rablerinin herhangi bir ayeti onlara geldiğinde yine yüz çevirirler.
47- Onlara “Allah’ın size verdiği rızıktan nafaka verin.” denildiğinde, o kâfirler müminlere derler ki: “Allah yedirmek isteseydi yedirirdi. (Ve yedirmediği kişiyi biz nasıl yediririz! Siz ancak apaçık bir sapıklık içindesiniz.”
48- Ve derler: İyiliklerin karşılıklarının verileceği bu Ahiret günü va’di ne zaman gerçekleşecek; eğer bu iddianızda doğru iseniz?
49- Onlar füc’eten olacak bir patlamadan başka bir şey beklemiyorlar. Onlar birbiriyle boğuşurken, o ses ve patlama onları yakalayacaktır.
50- Öyle ki ne bir vasiyette bulunabilirler ne de evlerine dönebilirler.
51- (Ve ikinci patlama olarak) Sur’a (borazana) üfürülür. O zaman kabirlerinden çıkarak Rablerinin huzuruna akıp giderler.
52- Derler: “Kim bizi istirahatgahımızdan kaldırdı? İşte bu diriliş, Rahman olan Allah’ın vaadettiğidir ve elçiler doğru söylediler.
53- Onların hepsi tek bir ses (emir) ile yanımızda hazır olurlar.
54- O gün hiçbir kimsenin hiçbir hakkı yenilmez ve “Size yaptığınızdan başka bir şey verilmeyecektir.” denilir.
55- Cennet ehli o gün acayip bir meşgale içindeler; her çeşit nimetten faydalanırlar.
56- Onlar ve eşleri gölgeler içinde koltuklara yaslanmışlardır.
57- Onlar için her çeşit (gıda ve) meyve vardır; onların her istediği yerine gelir. (O gün onlara şöyle denilir:)
58- Rabb-ı Rahiminizden size selam olsun! (Ve Cehennemdekilere de:)
59- “Ey mücrimler! Siz (sakın bunlara karışmayın) ayrılın!” denilir.
60- Ey insanoğulları! Ben size bildirip söz almamış mıydım? Sakın şeytana kul olmayınız. O sizin için büyük bir düşmandır. (Ve sizden söz almadım mı?)
61- Yalnız Bana kul olacaksınız; doğru yol budur!
62- And olsun! O şeytan, sizden büyük bir halk kesimini saptırmıştır. Artık aklınızı kullanan olmayacak mısınız?
63- (Ey mücrimler) işte size tehditle vaadedilen Cehennem budur!
64- Kâfirliğinizden dolayı, bugün artık bu Cehenneme dolanın.
65- O gün biz onların ağızlarını mühürlerken, elleri bizimle konuşur, ayakları şahitlik(*) yapar. Tek tek ne kazandıklarını ve ne iş yaptıklarını bize bildirirler.
(*) El ve ayakların dili farklıdır. Biri ilmî, diğeri avamîdir; biri medeni ve tekniktir, diğeri bedevî ve kum çöllerinde kullanılır.
66- İstesek gözlerini giderir; onlar öylece sırata (yola veya Sırat köprüsüne) girerler. Fakat nasıl ve neyi görebilirler? (Asla göremezler.)
67- İstesek, onları kendi yerlerinde (hayvan veya taşa) dönüştürürüz. O zaman ne ileri ne de geri gidebilirler.
68- Bu kâfirler akıl etmiyorlar mı? (Her şeyin bir sonu vardır.) Kimi yaşlandırsak, şeklini tersyüz ediyoruz (güzellik çirkinliğe, kuvvet zaafa, akıl bunamaya dönüşür.) Ve düşünmüyorlar mı?
69- Biz ona (Peygamber’e) şiir kabiliyetini vermedik. Şiir ona yakışmaz. (Peygamberlik, hak ve hukuk yoludur. Şiir, his ve hayal aynasıdır.) Bu ayetler, ancak bir zikir(mesaj-öğüt)dir ve açık bir Kur’andır (kitaptır, kanundur, ilimdir, zikirdir.)
70- Ki içlerinde hayat kalmış kişi (ve toplumları) uyarsın (kurtarsın,) kâfirler için de azap tahakkuk etsin.
71- (Delil olarak:) Görmüyorlar mı? Biz kendi ellerimizle onlara evcil hayvanlar yarattık; onlar o hayvanlara sahip olmuşlar.
72- Biz o hayvanları onlara musahhar etmişiz. Bir kısmı onların binekleridir, bir kısmını da yiyorlar.
73- Ve o hayvanlardan nice faydalar ve içecekler elde ediyorlar. Hala şükretmiyorlar mı?
74- Yardım ediliriz diye Allah’tan başka bir sürü ilah (tanrı) edindiler.
75- O tanrılar onlara yardım edemezler. Aksine onlar, o tanrıları için hazır askerlerdir.
76- Onların sözleri (propagandaları) seni üzmesin. Biz neyi gizlediklerini ve neyi açıkladıklarını çok iyi biliyoruz.
77- O insan görmedi mi (bilmiyor mu?) Biz onu bir damla meniden yarattık, şekil verdik; o ise kalkıp apaçık bir hasım kesilmiştir.
78- Kendi yaradılışını unutmuşçasına bizim için misal biçti. “Kemikler çürümüşken kim onları canlandırabilir?” dedi.
79- Sen söyle: “Her çeşit yaratma şeklini bilen ve o kemikleri ilk olarak inşa eden, onları canlandıracaktır.
80- O, öyle biridir ki sizin için yaş ağaçtan kuru ateşi yaratmıştır. Siz de o ağaçtan ateş yakıyorsunuz. (Bütün zıtların ve o zıtların fayda ve zararlarının tek sahibi O’dur.)
81- Gökleri ve yeri yaratan, bu insanların benzerlerini (ahiretteki dirilerini) yaratmaya muktedir olamaz mı? Evet muktedirdir. O, her şeyi en güzel şekilde yaratandır. Ve sonsuz ilim sahibidir. (Bilen yapabilir ve yapacak gücü de vardır.)
82- O’nun işi, bir şeyi yapmak istediğinde “Ol” der, o şey de oluverir.
83- Her şeyin içyüzü elinde olan ve dönüşünüz Ona olan (her şeyin mercii) O Allah, bütün kusur ve eksikliklerden (bilgisizlikten, güçsüzlükten, madde ve manend’den) münezzehtir. (Azizdir, Alîmdir.)


37- Sâffât Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 182 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Dizilmiş saflara,
2- Kötülükleri menedenlere,
3- Zikir ve mesajı okuyanlara andolsun ki;
4- İlah ve mabudunuz bir tanedir.
5- O, göklerin ve yerin ve aralarındakilerin Rabbi ve doğuların(*) Rabbidir.
(*) Madde dışındaki diğer boyutların… Çünkü her şey başka bir boyuttan doğuyor. Veya Müslümanların memleketleri olan doğu bölgelerinin Rabbi veya…
6- Şüphesiz Biz, yakın göğü yıldızlar süsü ile süsledik.
7- İnatçı her nevi şeytandan koruduk.
8- Onlar, (semavi) yüce meclise kulak dayatamazlar. Ve her taraftan ateşe maruz kalırlar.
9- Kovulurlar ve onlar için daimi bir azap vardır.
10- Meğer o meclisten bir söz kapan olursa, peşini delici bir alev takip eder.
11- Şimdi onlara sor: “Onlar mı daha güçlüdür, yoksa Bizim yarattıklarımız mı? Şüphesiz Biz, onları yapışkan, bir çamurdan yarattık.
12- Hayır! Sen (onlara) şaşıyorsun, onlar da alay ediyorlar.
13- Uyarıldıkları zaman da öğüt almıyorlar.
14- Bir mucize gördükleri zaman da alaya alıyorlar.
15- Ve: “Bu, apaçık bir büyüdür.”
16- “Biz toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı dirilecekmişiz?”
17- “Eski atalarımız da mı dirilecekler?” dediler.
18- De ki: “Evet (dirileceksiniz!) Hem de hor ve hakir olarak.”
19- Evet, onların dirilişi tek bir sayha ile olacak. Hemen dirilip bakacaklar.
20- “Yazıklar olsun bize! İşte ceza ve din günü budur!”
21- “Sizin yalanladığınız, her şeyin birbirinden ayrıldığı gün, budur!” diyecekler.
22, 23- Biz de: “O zalimleri, eşlerini ve Allah’ın dışında taptıkları şeyleri toplayın, onlara Cehennem yolunu gösterin.”
24- “Ve onları tevkif edin. Çünkü onlar sorguya çekileceklerdir.”
25- “Neden birbirinize yardım etmiyorsunuz?” (deriz.)
26- Fakat onlar, o gün tam teslim olmuşlardır.
27- Birbirine dönüp soruşacaklar:
28- “Şüphesiz siz, sağ tarafımızdan (güveneceğimiz bir tarz ile) bize sokuldunuz” derler.
29- (Diğerleri:) “Zaten siz inanmadınız.”
30- “Bizim sizin üzerinizde bir gücümüz yoktu. Bilakis siz, azgın bir toplum idiniz.”
31- “Artık Rabbimizin sözü, hepimizin aleyhine gerçekleşmiştir. Çare yok, biz (bu azabı) tadacağız.”
32- “Çünkü biz, aldanmış olduğumuz için sizi de aldattık.” diye cevap verirler.
33- Evet, onlar o gün azapta ortaktırlar.
34- İşte Biz, suçluları böyle yaparız.
35- Çünkü onlara: “Allah’tan başka ilah yoktur.” denildiği zaman, onlar büyüklük taslıyorlardı.
36- “Deli bir şair için mi ilahlarımızı terk edeceğiz?” diyorlardı.
37- Tam aksine o Peygamber, doğruluk ile gelmiştir, geçmiş bütün peygamberleri doğrulamıştır.
38- İşte hiç şüphesiz, siz elim bir azabı tadacaksınız.
39- Ve yaptıklarınızdan başka bir şey ile cezalandırılmayacaksınız.
40- Allah’ın ihlâsa muvaffak olmuş olan kulları hariç.
41- İşte onlar için belli bir rızık vardır.
42, 43, 44- Her nevi meyveler… Ve onlar, nimetler Cennetlerinde, karşılıklı koltuklar üstünde ikrama mazhar olacaklardır.
45, 46, 47- Onlara başağrısı vermeyen, sarhoş etmeyen içenlere zevk veren, berrak bir kaynaktan doldurulmuş kadeh(ler) sunulur.
48, 49- Yanlarında, saklı yumurta gibi bembeyaz, bakışlarını yalnız onlara tahsis etmiş (onları beğenmiş) ceylan gözlü eşler vardır.
50- Ve onlar birbirine dönüp soruşturuyorlar:
51- Onlardan biri dedi: “Benim bir arkadaşım vardı.
52, 53- Gerçekten sen doğru mu söylüyorsun? Ölüp toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı cezalandırılacağız?” diyordu.
54- “Hiç çıkıp baktınız mı?”
55- Kendisi baktı, o arkadaşını Cehennemin ortasında gördü.
56- Şöyle dedi: “Allah’a andolsun! Gerçekten, nerede ise beni de helak edecektin.”
57- “Eğer Rabbimin bana olan nimeti olmasaydı, ben de Cehennemde hazır olanlardan olacaktım.
58- İşte bak! Biz ölümsüzler değil miyiz?!
59- Birinci ölümümüz müstesna… Ve biz azaplandırılanlar da değiliz.
60- Hiç şüphesiz en büyük kazanç, bu içinde bulunduğumuz durumdur.”
61- İşte çalışanlar, asıl bunun için çalışmalıdırlar.
62- İkram edilen şey olarak bu mu yararlı, yoksa zakkum ağacı mı?
63- Şüphesiz Biz o ağacı, zalimler için bir fitne (azap veya imtihan vesilesi) yaptık.(*)
(*) Kâfirler, Cehennemde biten ağaç sözünü işittikleri zaman: “Ateş ağacı yakarken Cehennemde nasıl ağaç olur?” diye alay ettiler. Bundan dolayı bu söz, onlar için bir imtihan oldu. Bu sözden kastedilen manayı anlamadıkları için, büsbütün küfre saplandılar. Allah istedikten sonra Cehennemin yakmayacağı bir ağaç yaratabileceğini düşünmediler.
64, 65- O gerçekten Cehennemin dibinden çıkan bir ağaçtır. Salkımları, sanki şeytanların başlarıdır.
66- Onlar gerçekten ondan yiyecekler, karınlarını ondan dolduracaklar.
67- Sonra onlar, çok sıcak bir sudan o yediklerinin üzerine içecekler.
68- Sonra hiç şüphesiz onlar, ateşe (Cehennem’e) dönerler.
69- Çünkü onlar, babalarını sapık olarak buldular.
70- İşte onların izinde böylece koşturulurlar.
71- Andolsun! Onlardan öncekilerin çoğu sapıttılar.
72- Hâlbuki Biz, onlara uyarıcılar göndermiştik.
73, 74- İhlâsa muvaffak olmuş olan kullarımız hariç; o uyarılanların sonunun nasıl olduğunu gör!
75- Andolsun! Nuh, Bize yalvardı da (onun yalvarmasına karşılık verdik.) En iyi karşılık veren Biz’iz!
76- Onu ve ailesini büyük sıkıntıdan kurtardık.
77- Biz onun neslini (yeryüzünde) devamlı kıldık.(*)
(*) Bütün insanların Nuh’un zürriyetinden olmalarına dair olan bilgi, bölgesel anlamdadır, bütün dünya çapında değil.
78- Sonra gelenler içinde ona (iyi bir ün) bıraktık:
79- Âlemler içinde Nuh’a selam olsun! (denilir.)
80- Biz gerçekten iyi davrananları böylece mükâfatlandırırız.
81- Çünkü o, mümin kullarımızdan idi.
82- Sonra diğerlerini suda boğduk.
83- Ve onun etabından biri de hiç şüphesiz İbrahim’dir.
84- Hani İbrahim, sağlam bir kalp ile Rabbinin huzuruna geldi de,
85- Babasına ve kavmine: “Neye tapıyorsunuz?”
86- “Allah’ın dışında uydurma ilahlar mı istiyorsunuz?”
87- “Bütün âlemlerin sahibi olan Allah’ı ne sanıyorsunuz?” dedi.
88- Yıldızlara bir baktı.
89- “Ben gerçekten hastayım” dedi.
90- Onlar sırt çevirerek onu bıraktılar.
91- Bunun üzerine gizlice onların ilahlarına vardı. “Hiç yer misiniz?” dedi.
92- “Ne oluyor size, neden konuşmuyorsunuz?”
93- Sağ eliyle (kuvvetli bir şekilde) onlara bir darbe indirdi.
94- Onlar İbrahim’in üzerine koşturup üşüştüler.
95- İbrahim: “Yonttuğunuz şeylere mi taparsınız?
96- Hâlbuki Allah, sizi de yaptıklarınızı da yaratandır.” dedi.
97- Onlar: “İbrahim için bir bina (hapishane) yapın, onu orada ateşe atın!” dediler.
98- Ona bir tuzak kurmak istediler. Biz (onların tuzağını boşa çıkarmakla) onları alçalttık.
99- Ve İbrahim: “Ben Rabbime gidiyorum. O, bana yol gösterecektir.”
100- “Ey Rabbim! Bana yararlı bir zürriyet ver.” dedi.
101- Biz ona şefkatli, (delikanlı olacak) bir çocuğu müjdeledik.
102- O çocuk babasıyla beraber, çalışma çağına erişince, babası: “Ey oğulcuğum! Hiç şüphesiz, ben rüyamda seni boğazladığımı görüyorum. Bak da ne düşüneceksin?” dedi. O: “Ey babacığım! Emredildiğini yap! İnşaallah, beni sabredenlerden bulacaksın.” dedi.
103- İkisi Allah’a teslim olup, İbrahim onu yere yan yatırınca,
104, 105- Biz: Ey İbrahim! Sen gerçekten rüyanı doğru çıkardın. (Artık onu kesme!) diye ona seslendik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.
106- Hiç şüphesiz bu, büyük bir imtihandı. (O, imtihanı verince:)
107- Biz, büyük bir kurban ile fidyesini verdik.
108- Ve diğerleri içinde ona (önemli bir ün) bıraktık:
109- “İbrahim’e selam olsun!” (denilir.)
110- İşte Biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.
111- Çünkü o, mümin kullarımızdan oldu.
112- Biz de ona, salihlerden bir peygamber olarak İshak’ı müjdeledik.
113- Onu ve İshak’ı mübarek ve bereketli kıldık. Onların zürriyetlerinden iyiler olduğu gibi, apaçık kendine zulmedenler de vardır.
114- Andolsun! Biz Musa ve Harun’a da iyilik ettik.
115- Onları ve kavimlerini büyük bir sıkıntıdan kurtardık.
116- Onlara yardım ettik. Onlar gerçekten üstün oldular.
117- Onlara güçlü, açık bir kitap verdik.
118- Onları doğru yola ilettik.
119- Ve diğerleri içinde onlara (bir ün) bıraktık:
120- “Musa ve Harun’a selam olsun!” (denilir.)
121- İşte Biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.
122- Çünkü onlar, mümin kullarımızdan idiler.
123- Ve şüphesiz İlyas da gönderilmiş peygamberlerden idi.
124- Hani, kavmine: “Sakınmayacak mısınız?
125- Her şeyi en güzel yaratan Allah’ı bırakıp da Ba’le mi yalvaracaksınız?
126- O Allah ki sizin ve eski atalarınızın sahibi ve yaratanıdır.” dedi.
127- Fakat onlar, onu yalanladılar. Hiç şüphesiz onlar azap içine getirileceklerdir.
128- Allah’ın ihlâsa muvaffak olmuş kulları, bunun dışındadırlar.
129- Biz başkaları içinde ona bir ün bıraktık:
130- “İlyas’a selam olsun!” (denilir.)
131- İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
132- Çünkü o, mümin kullarımızdan idi.
133- Ve şüphesiz Lut da gönderilmiş peygamberlerdendir.
134- Hani Biz, onu ve bütün ailesini kurtardık.
135- Azap içinde olanlar arasında kalan bir koca karı hariç.
136- Sonra diğerlerini yerle bir ettik.
137, 138- Ve şüphesiz siz, sabah-akşam onların üzerinden geçiyorsunuz. Artık aklınızı kullanmayacak mısınız?
139- Ve şüphesiz Yunus da gönderilmiş peygamberlerdendir.
140- Hani, dolu gemiye kaçtı.
141- Kur’a çekti. Mağlup olup suya atılanlardan oldu.
142- O kendi kendini kınarken, balık onu yuttu.
143- Eğer Rabbini tesbih etmiş olmasaydı;
144- Dirileceği güne kadar, onun karnında kalacaktı.(*)
(*) Dünya bir deniz, nefis bir balık, eğer insan, Allah’a yalvarıp kurtulmazsa, kıyamet gününe kadar nefsin dar, kısır sahası içinde boğulup kalır.
145- Fakat Biz onu, hasta olarak boş bir yere attık.
146- Ve üzerine kabak türünden (geniş yapraklı) bir ağaç bitirdik.
147- Biz onu yüz bin ve fazlasına peygamber olarak gönderdik.
148- Ona inandılar. Biz de belli bir zamana kadar onları yaşattık.
149- Sor bakalım, erkek çocuklar onlar için var iken Allah’a da kızlar mı olacak?
150- Yoksa Biz, onların gözleri önünde melekleri kızlar olarak mı yarattık?
151, 152- İşte onlar, iftiralarından diyorlar ki: “Allah doğurmuştur.” Hâlbuki onlar yalan söylüyorlar.
153- Allah kızları seçip oğlanlara tercih mi etti?!
154- Ne oluyor size?! Nasıl yargılıyorsunuz?
155- Artık idrak etmeyecek misiniz?
156- Yoksa güçlü bir deliliniz mi var?!
157- Eğer doğru iseniz, kitabınızı getirin!
158- Allah ile cinler (melekler gibi gizli mahlûklar) arasında bir soy bağı kurdular. Andolsun! Cinler de kendilerinin hesaba getirileceğini bilirler.
159- Allah, onların tavsiflerinden çok münezzeh ve çok yücedir.
160- İhlâsa muvaffak olmuş Allah’ın kulları hariç. (Onlar böyle düşüncesizliklere düşmezler ve azap görmezler.)
161, 162, 163- Sizler ve ibadet ettikleriniz (cinler,) Cehenneme girecek olandan başkasını, Allah’a karşı bozamazsınız.
164- (Melekler ise:) “Her birimizin belli bir makamı vardır.
165- Ve gerçekten biz, sıra sıra diziliriz.
166- Ve gerçekten devamlı tesbih ederiz.” (derler.)
167, 168- Gerçi o müşrikler: “Eğer eskilere gelen bilgiden bizde de bir şey olsaydı;
169- Elbette, Allah’ın halis kullarından olurduk” diyorlar.
170- Fakat bilgi onlara geldiğinde, onu inkâr ettiler. Onlar ilerde neyin ne olduğunu bilecekler.
171- Andolsun! Peygamber kullarımıza söz verdik.
172- Ki elbette onlara yardım edilecektir.
173- Ve gerçekten askerlerimiz üstün gelecekler.
174- Artık sen, belli bir süreye kadar onlardan yüz çevir.
175- Onları gözetle, başlarına neler geleceğini görecekler.
176- Yoksa azabımızın çabuk gelmesini mi istiyorlar?
177- Fakat o azap onların sahasına indiği zaman, uyarılanların sabahı ne kötü sabah olacaktır!
178- Ve belli bir zamana kadar onlardan yüz çevir.
179- Onları gözetle, başlarına neler geleceğini görecekler.
180- Büyüklük ve izzet sahibi olan Allah’ı, onların tavsiflerinden tenzih et.
181- Selam ve esenlik, peygamberlere olsun!
182- Bütün hamd ve kemalat, âlemlerin sahibi olan Allah’ındır.


38- Sâd Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 88 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Sâd.(*) Mesaj, ilim, kanun yüklü Kur’ana andolsun!
(*) Salât (namaz,) sabır, rahmet manasına gelen salâvat kelimelerine işaret olabilir. Manen Peygamber’e şöyle diyor: “Sana inen rahmet, zikir dolu ve i’cazlı Kur’an ve namaz ile dayan, kâfirlere karşı sabret!
2- Fakat o kâfirler, (izzet-i nefis ismi altında) büyük bir aldanış, ayrılık ve aykırılık içindedirler.
3- Onlardan önce nice çağları helak ettik. Kurtulmak için bağırıp çağırdılar. Heyhat, nerede o kurtuluş anı!?
4, 5- (Onların yola gelmeyişlerinin bir nedeni; onlara gelen uyarıcının kendilerinden olması idi.) Kendilerinden, onlara bir uyarıcı geldi diye, tuhaflarına gitti. (İkinci neden:) Onların kâfir(önder)leri: “Bu yalancı, büyüleyici bir adamdır. Bütün ilahları bir mi yapıyor; kesinlikle bu çok acayip bir şeydir” dediler.
6- Meclisleri dağıldı. “Yürüyün, ilahlarınıza bağlı kalın, bu bize gelen bir felakettir.
7- Biz en son (gelişmiş) millette böyle bir şey hiç işitmedik, bu bir uydurmadan başka bir şey değildir.
8- Aramızda neden zikir (mesaj) ona insin?” (dediler.) Fakat onlar, mesajımız hakkında tereddüt içindedirler. Daha doğrusu onlar, henüz azabımızı tatmış değiller.
9- Yoksa büyük kuvvet sahibi, her şeyin vericisi olan Rabbinin hazineleri, onların yanında mı? (Ki paylaştırıyorlar.)
10- Yoksa göklerin, yerin ve aralarındakilerin mülkiyeti onların mıdır? Öyle ise sebepler içinde yükselsinler.
11- İşte oradaki ahzap’tan (müttefiklerden) olan askerler hezimete uğrayacaklardır.
[Gelecekten haber veriyor. Ahzap savaşında müşriklerin yenileceğine işarettir.]
12- Onlardan önce Nuh kavmi, Ad ve piramitler sahibi Firavun da yalanladı.
13- Semud kavmi ve Lut kavmi ve Ormanlık ehli (Şuayb kavmi) de yalanladılar. Bütün bunlar (peygamberlerine karşı) müttefik idiler.
14- Hepsi de peygamberleri (mesajları) yalanladılar. Bunun üzerine Benim büyük azabım gerçekleşti.
15- Bunlar, bir tek patlamadan başka bir şey beklemiyorlar. Öyle bir patlama ki, ayrılma ve geri dönüşü olmayacaktır.
16- Onlar dediler ki: “Ey Rabbimiz nimetlerden payımızı, ne varsa hesap gününden evvel ver.” (Yani onlar senin va’dlerini alaya alıyorlar.)
17- Sen onların dediklerine karşı sabret. Nice kuvvet ve imkân sahibi olan kulumuz Davud’u an! O her zaman, Biz’e yönelendi.
18- Biz dağları ona musahahar kıldık. Sabah-akşam onunla beraber Allah’ı tesbih ediyorlardı.
19- Kuşları da toplu olarak ona musahhar kıldık. Her şey ona dönüp onu dinliyordu.
20- Onun iktidarını sağlamlaştırdık. Ona ilim, hikmet ve açık bir hitabet verdik.
21- Hiç davacıların haberi sana ulaştı mı? Onlar kaleye tırmandıklarında,
22- Davud’un yanına girdiklerinde, Davud onlardan korktu. Onlar: “Korkma! Biz birimiz öbürüne zulmetmiş iki hasımız. Adalet ile aramızda hüküm ver. Haddi aşma, yolun doğrusunu bize göster!”
23- “Bu kardeşimdir; onun doksan dokuz koyunu var. Benim ise tek bir koyunum var. Onu da benim sorumluluğuma ver, dedi. Ve söz ile beni yendi.”
24- Davud dedi ki: “O, senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana zulmetmiştir. Ortakların çoğu birbirine zulmeder. İman edip iyi işler yapanlar müstesna, onlar da azdır. (Bunların ani gelişlerinden) Davud, Biz’im onu fitneye attığımızı sandı. Rabbinden bağışlanmak diledi, hemen rükûa vardı ve Rabbine yöneldi.
25- Biz onun bu korkusunu sildik. Kesin olarak onun bizim yanımızda yüce bir makamı ve güzel yeri vardır.
26- Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife kıldık. Sen insanlar arasında hak ve adalet ile hüküm ver, arzuna uyma! Arzuların, seni Allah yolundan saptırır. Allah yolundan sapanlar için (kıyamet ve) hesap gününü unuttuklarından dolayı şiddetli bir azap vardır.
27- Biz göğü, yeri ve aralarındakileri boşu boşuna yaratmadık. Başıboşluk, kâfirlerin sandığı bir şeydir. Girecekleri ateşten dolayı, o kâfirlere yazıklar olsun.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin