28- Biz hiç, iman edip amel-i salih işleyenlerle yeryüzünde bozgunculuk yapanları bir tutar mıyız? Muttakilerle facir ve azgınları bir tutar mıyız?
29- Bu sana indirdiğimiz kitap, her nevi kusurdan paktır. İnsanlar, O’nun ayetlerini düşünsünler ve akıl sahipleri hatırlasınlar diye, indirilmiştir. (Yine sabret ve kulumuz Süleyman’ı hatırla!)
30- Biz Süleyman’ı, Davud’a bağışladık. O ne iyi kuldu! Kesinkes o her zaman Bize yönelirdi.
31- Hatırla ki; ikindi vakti görkemli, saf kan atlar ona gösterildi.
32- O: “Ben mal sevgisini Rabbimin zikrine tercih ettim. Atlar perdenin arkasına geçince:
33- “Onları bana getirin” dedi. Ayak ve boylarını okşamaya başladı.(*)
(*) Birinci görüşte atları, güzelliklerinden, mana-yı ismiyle sevmişti. Zikirden gafil kalmıştı. İkinci görüşte ise onları, Allah namına mana-yı harfiyle sevmişti. Bu ayetlerle ilgili İsrailiyatın İslamî bir kaynağı yoktur. 34- Biz Süleyman’ı da denedik. Onun makamına boş bir ceset (kafası çalışmayan birisini) attık. Sonra dönüş yaptı (makamına kavuştu.)
35- “Ya Rabbi! Beni affet, benden sonra hiç kimseye yaramayacak bir iktidar bana ver. Her şeyi gerçekten veren Sen’sin,” dedi.
36- Bunun üzerine ona rüzgârı musahhar kıldık. Nereye gitmek istese, onun emriyle rüzgâr o tarafa eserdi.
37- Şeytanları da usta ve dalgıç olarak ona musahhar kıldık.
38- Diğer şeytanları da birbirine kelepçeli olarak ona musahhar kıldık.
39- “Bu, Biz’im sana ikram ettiğimiz sonsuz ihsanımızdır. İster (başkasına) ver, ister tut.” (dedik.)
40- Onun, Bizim yanımızda yüce bir makamı ve güzel bir yeri vardır.
41- Kulumuz Eyyüb’ü de hatırla! “Şeytan, bana şer ve azap bulaştırdı” diye Rabbine yalvardığı anı hatırla!
42- Biz ona: “Ayağını sertçe yere vur! İşte sana yıkanacağın soğuk ve içilecek bir su!” dedik.
43- Biz, Biz’den bir rahmet ve akıl sahiplerine mesaj olarak ailesini ve bir o kadarını ona verdik.
44- Ve ona: “Eline bir demet değnek al, onunla vur, yeminini bozma!” dedik. Gerçekten onu sabırlı bir kul olarak gördük. Ne iyi kuldur o! Her zaman bize yönelirdi.
45- Kuvvet ve murakabe imkânlarına sahip kullarımız olan İbrahim, İshak ve Yakub’u da an!
46- Onları, ahireti sürekli hatırlama özelliğiyle, samimi halis kullar yaptık.
47- Onlar Bizim yanımızda seçkin ve iyilerdendirler.
48- İsmail, El-Yesa’, Zülkifl kullarımızı da hatırla! Hepsi de hayırlı insanlardı.
49- Bu(nlar sana) bir mesajdır! VE muttakiler için güzel bir gelecek vardır.
50- Kapıları onlara açılan ikamet Cennetleri…
51- Orada koltuklarına yaslanırlar. Bol bol meyve ve içecek isterler.
52- Ve onların yanında, onlara bağlı, onlarla yaşıt hanımlar vardır.
53- İşte bunlar, hesap günü için size va’d edilenlerdir.
54- Bu(nlar kullarımıza) verdiğimiz rızıktır, hiç tükenmeyecektir.
55- Bir tarafta bu, öbür tarafta azgınlar için kötü bir gelecek vardır.
56- İçinde kızartılacakları Cehennem var. Orası ne kötü bir beşiktir!
57- İşte bunu tatsınlar! O hem çok sıcaktır, hem çok soğuktur.
58- Bu şekilden daha başka çeşit çeşit azap vardır.
59- (Bir azapları da kendi aralarında boğuşmalarıdır:) “Elebaşlarına: Bunlar, sizinle beraber Cehenneme atılacaklardır. Rahat yüzü görmesinler! Onlar ateşte yanacaklardır.” (diye seslenilecek.)
60- Onlar elebaşlarına: “Siz oraya giresiniz, siz rahat görmeyesiniz, siz orayı bize sundunuz. Orası ne kötü bir mekândır” derler ve şöyle devam ederler:
61- “Ey Rabbimiz, bu ateş yolunu bize sunanın kat kat ateşteki azabını artır.”
62- “Neden kötü saydığımız bir kısım adamları göremiyoruz.?”
63- Onları alaya mı aldık! Yoksa gözlerimiz mi onları görmüyor? (Neden Cehennemde değiller!)
64- Bu ateş ehlinin davalaşmaları haktır. Kesinkes olacaktır.
65- De ki: “Ben ancak bir uyarıcıyım. Bir ve her şeye hâkim olan Allah’tan başka ilah ve mabud yoktur.”
66- “O; göklerin, yerin ve aradakilerin terbiye edicisi ve sahibidir. İzzet ve kudret sahibidir. Affedicidir.”
67, 68- De ki: “O, büyük bir haberdir. Siz ondan yüz çeviriyorsunuz.”
69- “Mele-i A’la(meleklerin yüce meclisi)nın ne tartıştıklarını bilmiyorum.”
70- “Ancak apaçık bir uyarıcı olduğum bana vahyediliyor.”
71- Hatırla ki; Rabbin, meleklere: “Ben çamurdan bir beşer yaratacağım.”
72- “Onu tesviye edip ruhumu içine üflediğimde, ona hemen secde edin!” dedi.
73- Hepsi de secde ettiler.
74- İblis müstesna. O büyük olduğunu sandı. Ve kâfirlerden oldu.
75- Allah dedi: “Ya İblis, ellerimle yarattığıma neden secde etmedin? Kendini büyük mü sandın? Yoksa gerçekten üstünlerden mi idin?”
76- İblis: “Ben ondan daha hayırlıyım; Beni ateşten, onu çamurdan yarattın” dedi.
77- Allah: “Sen bu ortamdan çık. Sen rahmetimden uzak kalacaksın.”
78- “Kıyamet gününe kadar bu rahmetten mahrumiyetin devam edecektir.” dedi.
79- İblis: “Ey Rabbim! Bu insanların dirileceği güne kadar bana mühlet ver” dedi.
80, 81- Allah: “Sen kesinlikle, o malum vakte kadar mühlet verilmişlerden olacaksın.”
82, 83- İblis: “İzzetin hakkı için ihlâsa muvaffak olmuşlar müstesna, onların hepsini saptıracağım, onları zarara uğratacağım.” dedi.
84- Allah: “Ben hak ile yemin ederim ve hak söylerim:
85- Seninle ve sana tabi olan (insan ve cinler) ile Cehennemi dolduracağım.
86- De ki: “Ben, bu mesajlara karşı sizden bir ücret istemiyorum. Ve ben, yapmacık işler yapanlardan değilim.
87- Bu tebligatım, âlemler (insanlar) için bir mesajdan başka bir şey değildir.
88- Ve çok kısa bir zaman sonra, haberini (gerçekliğini) kesinkes öğreneceksiniz.
39- Zümer Suresi Mekke’de nazil olmuştur. 75 ayettir. Bismillahirrahmanirrahim 1-Kitabın (bu Kur’anın) indirilişi; izzet, kudret ve hikmet sahibi olan Allah katındadır.
2- Biz gerçekten sana bu kitabı hak olarak indirdik. Artık din ve ubudiyeti Allah’a has kılarak, O’na ibadet et.
3- Gerçekten katıksız din ve ibadet Allah’ındır. O’nun dışında mabudlar edinenler ise: “Biz ancak, bizi Allah’a yakınlaştırsın diye, onlara ibadet ediyoruz” (diyorlar.) Şüphesiz Allah, onların ihtilaf ettikleri konularda onları yargılayacaktır. Hiç Şüphesiz Allah, nankör ve yalancı olanları doğru yola iletmez.
4- Eğer Allah, evlat edinmek istemiş olsaydı, yarattıklarından istediğini seçecekti. O, bundan çok münezzehtir. O, birliğiyle bütün kâinatı kuşatmıştır, her şeye egemen olandır.
5- Hak ile gökleri ve yeri yaratmıştır. Geceyi gündüze sarıyor, gündüzü de geceye. Ve O, güneş ve ayı musahhar edendir. Her birisi belli bir süreye kadar akmaktadır. Bilin ki O, izzet, kudret ve bağışlama sahibidir.
6- Tek bir nefisten (hücreden) sizi yaratmaya başladı. Sonra eşini ondan kıldı. (O hücreyi ikiz doğuracak şekilde yaptı.) Ve sizin için sekiz çift davar indirdi.(*) (Onların çiftleri de insanınki gibi ikiz olarak gelişmişler. Yani) Allah sizi analarınızın karnında dönem dönem, üç karanlık içinde yaratıyor. [Demek şimdiki yaradılış, ilk yaradılışın bir tekrarıdır.] İşte sahibiniz olan Allah, bu işleri yapandır. Bütün mülk ve idare O’nundur. O’ndan başka ilah yoktur. Artık nasıl haktan dönüyorsunuz?
(*) O hayvanların nimet yönü fazla olduğundan, gökten indirilmiş, olağanüstü bir nimet olarak ifade edilmişler. Yoksa maddeleri dünyada yaratılıyor, gökten değil. 7- Eğer Allah’ı inkâr edip nankörlük yaparsanız, bilin ki Allah, asla size muhtaç değildir. Fakat kulları için, onların nankör olmalarını istemez. Eğer O’na şükrederseniz, sizin için onu ister. Ve hiçbir günahkâr, başkasının günahını yüklenmez. Sonra hepinizin dönüşü, Rabbinize olacaktır. O, yaptıklarınızın iç yüzünü size haber verecektir. Şüphesiz O, gönüllerde saklı olan her şeyi çok iyi bilendir.
8- İnsana bir zarar dokunduğu zaman, Rabbine yönelerek O’na yalvarır. Sonra Allah, kendi katından ona bir nimet verince, o, daha önce O’na yalvardığını unutur. Allah’ın yolundan saptırmak için, Allah’ın emsalleri olduğunu söyler. De ki: “(Ey insan!) Küfrünle beraber az bir miktar yaşa! Hiç şüphesiz sen, ateşin ehlindensin.”
9- Bütün gece secde ederek ve ayakta yalvaran, ahiret azabından sakınan, Rabbinin rahmetini uman ile (böyle olmayan bir olur mu?) De ki: “Bilenler ile bilmeyenler, hiç bir olur mu? Hiç şüphesiz ancak akıl sahipleri (bunu) idrak edip anlar.”
10- (Benim namıma) de ki: “Ey inanan kullarım! Rabbinizin azabından sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Ve Allah’ın toprakları çok geniştir. [Bir yerde iyilik yapmazsanız, başka yere gidin.] İşte ancak (hicrete, sıkıntılara) sabredenler, hesapsız bir şekilde mükâfat alacaklardır.
11- De ki: “Ben, din ve ibadeti Allah’a has kılarak O’na ibadet etmekle emrolundum.
12- Ve Müslümanların ilki olmakla da emrolundum.”
13- De ki: “Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım.”
14- De ki: “Din ve ibadetimi O’na has kılarak yalnızca Allah’a ibadet ederim.
15- Siz, O’nun dışında istediğiniz şeye ibadet edin.” De ki: “Gerçek zarar edenler, kıyamet günü kendilerini ve ailelerini kaybedenlerdir. İşte apaçık (en büyük) kayıp budur!
16- Onlar için, üstlerinden ateş katmanları var. Altlarında da (ateş) katmanları var. İşte Allah, kullarını böyle bir şey ile korkutuyor. Ey kullarım, (azabımdan) sakının!
17- Azgın idarecilere ve putlara tapmaktan kaçınan ve Allah’a yönelenlere müjde vardır. Artık kullarımı müjdele!
18- Öyle kullarım ki sözü dinlerler, en güzeline uyarlar. İşte Allah, onları doğru yola iletmiştir. Ve işte akıl ve öz sahipleri onlardır.
19- Aleyhinde azap sözü gerçekleşmiş olanı ve ateş içinde olacak olanı sen mi kurtaracaksın?
20- Fakat Rablerinin azabından sakınanlar için, üst üste inşa edilmiş köşkler vardır. Altlarından nehirler akmaktadır. Allah bunu vaadetmiştir. Allah, asla sözünden caymaz.
21- Görmedin mi? Allah, gökten bir su indirdi, o suyu yerin damarlarına geçirdi. Sonra onunla renkleri değişik ekin(ler) çıkarıyor. Sonra o ekinler kuruyor, onları sapsarı görürsün. Sonra o ekinleri, çürüyen bir çöp haline getirir. (Sonra bir daha onları yeniden diriltir.) İşte bunda öz ve akıl sahipleri için bilgi ve uyarı vardır.
22- Allah’ın, İslam için gönlünü açtığı ve (dolayısıyla) Rabbinden gelen bir nur üzere olan zat (ile kalbi katı olup karanlıklar içinde kalan kişi bir olur mu?) Artık Allah’ın zikrine karşı kalbi katı kalanlara yazıklar olsun! İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
23- Allah, sözün en güzelini, birbirine benzeyen (destekleyen,) ikili bir sisteme dayalı(*) bir kitap olarak indirmiştir. Ondan, Rablerine karşı saygı duyanların derileri ürperir. Sonra derileri ve gönülleri Allah’ın zikrine ısınıp yumuşar. Bu, Allah’ın hidayetidir. Onunla istediğini doğru yola iletir. Allah kimi de saptırırsa, onun için artık doğru yol gösterici olamaz.
(*) Kur’anda ikilik esastır. Cennet-Cehennem, emir-nehiy, iyiler-kötüler gibi. Bunun yanında harfleri, kelimeleri ve kelime tekrarları dahi, matematik ilmindeki ikili sisteme göredir. Bu konuda öyle bir düzen var ki, bir insanın onu düşünüp yapabilmesi mümkün değildir. 24- Kıyamet günü, yüzüyle azabın en kötüsünden korunmaya çalışan (ile emniyet ve güven içinde olan bir olur mu?) O gün zalimlere “Artık kazandığınızın azabını tadın!” denilir.
25- Onlardan öncekiler de (mesajları) yalanladılar. Fakat farkına varmadıkları bir yerden azap onlara geldi.
26- Allah, dünya hayatında onlara alçaklık azabını tattırdı. Ve şüphesiz ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bilmiş olsalardı!
27- Andolsun! Biz bu Kur’anda, insanlar için her nevi örneği sunduk. Ki düşünüp idrak etsinler.
28- Hiçbir eğri tarafı olmayan (apaçık) Arapça bir Kur’anı indirdik ki sakınsınlar.
29- Allah bir misal vermiştir: Bir adam düşünün: Onda birbirine girmiş nice ortaklar vardır. Ve yalnız bir tek adama ait olan bir adamı düşünün. Mesela, bu iki adam hiç eşit olurlar mı?(*) (Hayır!) Bütün hamd, mükemmellikler, övgüler Allah’a mahsustur. Fakat çokları (bunu) bilmezler.
(*) Kâinat da, ya bir tek Allah’a verilecek ki o zaman iş kolaylaşır veya çok ortaklara dağıtılacak ki o zaman da düzen birbirine girer. 30- Hiç şüphesiz sen de öleceksin, onlar da ölecekler. (Hiçbiriniz Allah’a ortak değilsiniz.)
31- Sonra kıyamet günü, Rabbinizin katında hiç şüphesiz tartışacaksınız.
32- Allah namına yalan uydurandan ve doğru bilgi kendisine geldiğinde onu yalanlayandan daha zalim (haksız, vicdansız) kim olabilir? Acaba kâfirler için Cehennemde yer mi yok?
33- Doğru bilgi (vahy) ile gelen ve doğru bilgiyi doğrulayanlar, işte onlar (ruhlarını ve vicdanlarını) koruyanların ta kendileridirler.
34- Onlar için Rableri katında (ahirette,) istedikleri her şey vardır. İşte iyilerin mükâfatı böyledir.
35- Nihayet Allah, onların yapmış oldukları en kötü şeyleri onlardan siler. Ve yapmakta oldukları şeylerin en güzeliyle ücretlerini vererek onları mükâfatlandırır.
36- Allah, kulu için yeterli değil midir? (Evet, yeterlidir.) Hâlbuki onlar, Allah dışındaki şeyler ile seni korkutmak istiyorlar. Ve Allah kimi saptırırsa, artık onun için bir yol gösterici olamaz. (Onlar gibi.)
37- Ve Allah kime de doğru yolu gösterirse, onu saptıracak kimse olamaz. (Onun için onlar seni saptıramazlar.) Acaba Allah, izzet, güç ve intikam sahibi değil midir?
38- Eğer onlara: “Gökleri ve yeri kim yarattı?” diye sorarsan, elbette “Allah” diyecekler. De ki: “Öyle ise Allah’ın dışında taptığınız şeyleri görmediniz mi? Eğer Allah bana bir zarar vermek istese, onlar zararını giderebilirler mi? Veya bana bir rahmet dilese, onlar O’nun rahmetini geri tutabilirler mi?” De ki: “Allah bana yeterlidir. Tevekkül edenler yalnızca O’na tevekkül etmelidirler.”
39, 40- De ki: “Ey kavmim! Konumunuz üzere çalışın. Şüphesiz ben de çalışırım. İlerde alçaltıcı bir azabın kime geleceğini, daimi bir azabın kimin başına konacağını bileceksiniz.
41- Biz insanlar için kitabı, hak ile doğru bir şekilde sana indirdik. Artık kim doğru yolu bulursa, o kendi faydasına doğru yolu bulmuştur. Kim de sapıtırsa, o kendi aleyhine sapıtmış olur. Ve sen, onlar üzerine koruyucu değilsin. [Her şey Allah’ın elindedir.]
42- Allah, ölümleri anında bilinçleri alır, ölmeyip de uykuda olanların bilinçlerini de alır. Ölümüne hükmettiğini tutar, diğerini de belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için önemli ayetler vardır.
43- Yoksa onlar Allah’ın dışında şefaatçiler mi edindiler? De ki: “Şefaatçi olduklarını iddia ettiğiniz o şeyler, hiçbir şeye malik olmayan, hiç akılları olmayan nesneler olsalar da mı (şefaat edecekler)?”
44- De ki: “Bütün şefaat yetkisi Allah’ındır. Göklerin ve yerin mülkiyeti yalnızca O’nundur. En sonunda hepiniz O’na döneceksiniz.
45- Allah yalnız olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların kalpleri nefretle sıkışıp kalır. O’nun dışındaki putlar anıldıkları zaman hemen sevinirler.
46- De ki: “Ey gökleri ve yeri açıp yaratan, gayb ve şehadet âlemlerini bilen Allah’ım! Sen kullarının ihtilaf ettikleri konularda (kıyamet günü) hükmünü vereceksin.
47- Ve o gün, şayet yeryüzündeki her şey ve onunla beraber bir katı daha o zalimlerin olsa, kıyamet günündeki kötü azaptan kurtulmak için fidye verirler ve hiç hesap etmedikleri şeyler, Allah’tan önlerine gelir.
48- Yaptıklarının kötülükleri onlara görünür ve alaya aldıkları (azap) onları kuşatmış olacak.
49- İşte insana bir zarar dokunduğu zaman, Bize yalvarır. Sonra kendi katımızdan ona bir nimet ikram ettiğimizde, “Ben bunu ancak kendi bilgimle elde ettim” der. Hâlbuki o nimet, onun için bir imtihandır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
50- Kendilerinden öncekiler de bunu (kendi ilmimizle elde ettik) dediler. Fakat kazandıkları şeyler, onlara bir fayda vermedi. (Onları kurtarmadı.)
51- Bunun üzerine yaptıklarının kötülükleri (azabı) onların başına geldi. Bu şimdikilerin de kazandıklarının kötülükleri, onların başına gelecektir. Ve onlar, Bizi aciz bırakamayacaklardır. (Kurtulamayacaklardır.)
52- Onlar bilmediler mi? Ki Allah istediğine rızkı açan ve kısandır. Şüphesiz bu rızık konusunda, inanan bir toplum için önemli ayetler vardır.
53- (Benden taraf) de ki: “Ey kendi aleyhlerine olarak günahlarda aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah, bütün günahları bağışlayandır. Şüphesiz O Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır.”
54- “Ve ey kullarım! Sahibiniz olan Allah’a yönelin. Azap size gelmeden O’na teslim olun. Sonra size yardım edilmez.
55- Ve ansızın, farkına varmaksızın azap size gelmeden Rabbinizden size inen mesajların en güzeline (en azimetlisine, Kur’ana) uyun!
56- Ki kişi demesin: “Allah’tan yana yaptığım eksikliklerden dolayı bana yazıklar olsun! Ben gerçekten (o mesajlar ile) alay edenlerden idim.”
57- Veya demesin: “Eğer Allah bana doğru yolu göstermiş olsaydı, elbette kendini (azaptan) koruyanlardan olurdum.”
58- Veya azap gördüğü zaman, demesin: “Keşke bir daha dünyaya dönsem de iyilik yapanlardan olayım!”
59- Evet, ey insan! Kesinlikle ayetlerim sana geldi, sen onları yalanladın, büyüklük tasladın. Ve kâfirlerden oldun.
60- Kıyamet günü, Allah namına yalan uyduranların yüzlerini simsiyah görürsün. Yoksa cehennemde o büyüklenenler için yer mi yok?!
61- Ve Allah, özlerini koruyanları, kazandıkları ile kurtarır. Hiçbir kötülük onlara dokunmaz ve onlar üzülmezler de.
62- Allah, her şeyin yaratanıdır. Ve O, her şeyin üzerine koruyucu olandır.
63- Göklerin ve yerin anahtarları O’nundur. Allah’ın ayetlerini yalanlayanlar, işte onlar zarar edenlerin ta kendileridir.
64- De ki. “Ey cahiller! Allah’ın dışındaki şeylere ibadet etmemi mi bana emrediyorsunuz?
65- Andolsun! Sana da senden öncekilere de kesinlikle vahyedilmiştir ki; eğer Allah’a eş koşarsan, bütün yaptıkların boşa gider ve kesinlikle zarar edenlerden olursun.
66- Hayır, yalnızca Allah’a kulluk et ve şükredenlerden ol!
67- Onlar Allah’ı gereği gibi tanımadılar. Hâlbuki kıyamet günü bütün yeryüzü O’nun kabzasındadır. Gökler O’nun sağ eliyle (gücüyle) dürülür. Allah, onların eş koştuklarından çok münezzeh ve çok yücedir.
68- O gün sura (borazana) üfürülür. Allah’ın dilediği hariç, göklerdeki ve yerdeki herkes bayılır. Sonra ikinci bir kere sura üfürülür. Birden herkes ayağa kalkıp bakarlar.
69- Yer Rabbinin nuru ile parlar, kitap ortaya konulur, peygamberler ve şahitler getirilir. Aralarında onlara hiç zulmedilmeden haklı bir şekilde hüküm verilir.
70- Ve herkese yaptıkları şeyler geri verilir. Şüphesiz Allah, onların ne işlediklerini en iyi bilendir.
71- Ve o kâfirler, Cehenneme doğru grup grup sevk edilirler. Nihayet Cehenneme geldiklerinde, kapıları açılır. Ve Cehennemin bekçileri, onlara: “Sizden, Rabbinizin ayetlerini size okuyan, böyle bir gün ile karşılaşmaktan sizi uyaran peygamberler size gelmedi mi?” derler. Onlar: Evet, derler. Fakat artık kâfirlerin aleyhine azap sözü hak olmuştur.
72- Onlara: “Cehennemin kapılarına, orada ebedî kalmak üzere girin! Büyüklenenlerin yurdu olarak ne kötü yerdir orası!” denilir.
73- Rablerinin azabından kendilerini koruyanlar da gruplar olarak Cennete sevk edilirler. Nihayet oraya gelirken ve o Cennet kapıları açılırken oranın muhafızları: “Size selam olsun! Ne iyisiniz. Ebedî olarak oraya girin!” derler.
74- Ve o Cennettekiler: “Sözünü bizim için doğrulayan Cennet yurdunu, orda istediğimiz yerde yerleşebilecek şekilde bize miras bırakan Allah’a hamdolsun. Çalışanların en güzel ücreti, işte budur!” derler.(*)
(*) Kıyamet, Cennet ve Cehennem ile ilgili fiiller, gelecek zaman ile ilgili olmakla beraber, kesin olacaklarından dolayı sanki olmuşlar gibi mazi sığasıyla ifade edilmişler. 75- Melekleri, Rablerine hamd ve tesbih ederek Arşın etrafını kuşattıklarını görürsün. O gün aralarında hak ile hüküm verilecektir. Ve “bütün âlemlerin sahibi olan Allah’a hamdolsun!” denilir.
40- Mü’min Suresi Mekke’de nazil olmuştur. 85 ayettir. Bismillahirrahmanirrahim 1- Hâ, Mim.
2-Kitabın indirilişi; sonsuz izzet, kudret ve ilim sahibi olan Allah’ın katındandır.
3- O Allah; günahları affeden, tevbeleri kabul eden, cezası ağır ve şiddetli, imkân ve ihsanları bol olandır. O’ndan başka ilah yoktur. Her şeyin son dönüşü O’nadır.
4- O kâfirlerden başkası, Allah’ın ayetleri hakkında mücadele etmez. Artık onların şehirlerde dolaşmaları seni aldatmasın. [Onların sonu helak olacaktır.]
5- Onlardan önce de Nuh kavmi ile onlardan sonra gelen müttefikler, (peygamberleri) yalanladılar. Her bir toplum kendilerine gelen peygamberi tutmak (engellemek) için uğraştılar. Ona karşı hakkı ezmek için batıl bir silah ile mücadele ettiler. Bunun üzerine Ben, onları yakalayıverdim. İşte ağır azabımın nasıl olduğunu görün!
6- Ve böylece Rabbinin: “Onlar ateşin ehlidirler” olan sözü, o kâfirler hakkında gerçekleşmiş oldu.
7- Arşı taşıyan melekler ile arşın etrafında olan melekler, Rablerine hamd ve tesbih ederler. (O’nun mükemmelliğini bildirirler.) O’na inanırlar, iman edenler için mağfiret dilerler: “Ey Rabbimiz! Sen, her şeyi rahmetinle, ilminle kuşatmışsın! Tevbe edip Senin yoluna uyanları bağışla, onları Cehennem azabından koru!”
8- “Ey Rabbimiz! Onları ve salih olan babalarını, hanımlarını ve zürriyetlerini, onlara vaadettiğin ikamet Cennetlerine koy. Şüphesiz Sen, sonsuz izzet, kudret ve hikmet sahibisin.
9- Onları, o kötü azaplardan koru! Sen o gün, kimi o kötülüklerden korursan, gerçekten ona rahmet etmiş olursun. Ve en büyük kazanç da işte budur!”
10- O kâfirlere şöyle seslenilecektir: “İşte Allah’ın (size olan) buğzu, sizin birbirinize olan buğzunuzdan daha büyüktür. Çünkü imana çağrıldığınızda inkâr ediyordunuz.”
11- Onlar: “Ey Rabbimiz! Sen bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin. Biz günahlarımızı itiraf ediyoruz. Buradan çıkmak için bir yol yok mudur?” derler.
12- (Evet, böyle diyeceksiniz.) Çünkü Allah yalnızca anıldığı zaman, inkâr edersiniz. Ve eğer O’na ortak koşulursa, inanırsınız. Hâlbuki bütün yetki ve hâkimiyet, çok yüce ve çok büyük olan Allah’ındır.
13- Size ayet ve delillerini gösteren, gökten sizin için bir rızık indiren O’dur. Fakat O’na yönelenlerden başka bunu idrak eden yok.
14- Artık kâfirler istemese de, siz dini Allah’a has kılarak O’na yalvarın.
15- O, dereceleri yükseltendir, Arşın (kâinatın idare merkezinin) sahibidir. Kullarından istediğinin üzerine, emrinden bir ruh indirir ki kavuşma günüyle (insanları) uyarsın.
16- Onların (kabirlerden) çıkıp göründükleri günü düşün! (O gün) hiçbir şeyleri Allah’a karşı gizli kalmayacaktır. Bugün, iktidar ve idare kimindir?” (diye sorulacak.) “Birliğiyle her şeyi kuşatan, her şeye egemen olan Allah’ındır.” (denilecek.)
17- İşte o gün, kim ne kazanmışsa ona verilecektir. O gün, asla haksızlık olmaz. Şüphesiz Allah’ın hesabı çok seridir.
18- Onları, yaklaşan kıyamet günü ile uyar! Hani kalpler, üzüntü ile dolu olarak gırtlaklara gelecek. Zalimler için ne bir sıcak dost ne de itaat edilen şefaatçi olmayacak.
19- Allah, gözlerin hain bakışlarını ve sinelerin ne sakladığını çok iyi bilendir.
20- Allah, hak ile hükmeder. O’nun dışında yalvardıkları putlar ise, hiçbir hüküm veremezler. Şüphesiz Allah, (her sesi) işiten, (her ihtiyacı) görendir.