Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə33/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   42

21- Onlar yeryüzünde seyredip onlardan öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? İşte onlar kendilerinden kuvvetçe daha güçlü idiler, yeryüzünde daha çok eserler yaptılar. Böyle iken Allah, günahlarından dolayı onları yakalayıverdi. Ve Allah’a karşı onları koruyacak hiç kimse de olmadı.
22- Böyle oldu. Çünkü peygamberleri onlara mucizeler ile gelirlerdi. Onlar inkâr edince, Allah onları yakalayıverdi. Şüphesiz Allah çok güçlüdür; cezası da çok şiddetlidir.
23- Andolsun! Biz Musa’yı mucizelerle ve apaçık bir delil ile,
24- Firavun, Haman ve Karun’a gönderdik. Onlar (ona;) çok yalancı bir sihirbaz,” dediler.
25- Kendi katımızdan bir hak ile onlara geldiğinde, onlar: “Onunla beraber inananların erkek çocuklarını öldürün, kadınlarını yaşatın.” dediler. Fakat kâfirlerin tuzakları hep boşa çıkar.
26- Ve Firavun: “Bırakın beni, Musa’yı öldüreyim de o Rabbine yalvarsın. Çünkü ben, onun dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde bozgunculuk yapmasından korkarım.” dedi.
27- Musa: “Ben, hesap gününe inanmayan her büyüklenenden, Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a sığınırım.” dedi.
28- Firavun milletinden, imanını gizleyen bir mümin dedi ki: “Rabbinizden size mucizeler getirerek “Rabbim Allah’tır” diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Eğer bu adam yalancı ise, yalanı ona olur. Eğer doğru ise, size vaadettiklerinin bir kısmı size gelir. Şüphesiz Allah, müsrif ve yalancıları sevmez.
29- Ey kavmim! Bugün yeryüzünde açık olarak iktidar ve idare sizin elinizdedir. Allah’ın azabı bize gelirse, kim bize yardım edecektir?” Firavun ise: “Ben ancak kendi görüşümü size gösteriyorum (emrediyorum.) Ve sizi doğru, kararlı bir yoldan başka bir yola iletiyor da değilim.” dedi.
30- O inanan adam dedi ki: “Ben sizin için, müttefiklerin (ahzabın) başına gelen azabın benzerinin başınıza da gelmesinden korkarım.”
31- “Nuh, Ad, Semud kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin (küfri) hallerinin (cezasının) benzerinden korkarım. Hâlbuki Allah, kullarına zulmetmek istemez.”
32- “Ey kavmim! Sizin için feryad u figan edilen bir günden dolayı korkarım.
33- Sizin sırt çevirip kaçacağınız gün…(*) O gün Allah’a karşı size bir koruyucu olmayacaktır. Artık Allah kimi saptırmışsa, ona doğru yol gösteren olmaz.”
(*) Bedir’de kâfirlerin yenileceğinden işareten haber vermektedir.
34- (O mümin adam devamla:) “Andolsun! Yusuf daha önce mucizelerle size geldi. Onun size getirdiklerinde tereddüt içinde kaldınız. Nihayet vefat ettiği zaman: “Ondan sonra Allah asla peygamber göndermeyecektir.” dediniz. İşte Allah, müsrif ve şüpheci olanları böylece saptırır.
35- O müsrifler ki kendilerine gelen güçlü bir delil olmadan Allah’ın ayetleri hakkında mücadele ederler. Onların bu yaptıkları, Allah katında da inananların yanında da büyük bir nefretle karşılanır. İşte Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini böylece mühürler.
36, 37- Ve Firavun dedi ki: “Ey Haman! Bana bir kule yap. Belki sebeplere (imkânlara,) göklerin imkânlarına ulaşırım da Musa’nın ilahının yanına çıkarım. Ve gerçekten ben onu yalancılardan sanıyorum. İşte Firavunun yaptığı kötülükler, ona böylece güzel gösterildi. Ve (doğru) yoldan saptırıldı. Firavunun yaptığı tuzak, zarar ve helaketten başka bir işe yaramadı.
38- Ve o inanan kişi dedi ki: “Ey kavmim! Bana uyun, ben size doğru yolu göstereyim.”
39- “Ey kavmim! Bu dünya hayatı, ancak geçici bir faydalanmaktır. Asıl istikrar yurdu ahirettir.”
40- Kim bir kötülük işlerse, ancak onun misliyle cezalandırılır. Erkek olsun kadın olsun, kim mümin iken yararlı bir iş yaparsa, işte onlar Cennete girerler, hesapsız bir şekilde orada rızıklandırılırlar.
41- Ey kavmim! Ne oluyor bana? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.
42- Siz, beni Allah’a karşı nankörlük etmeye, hakkında hiçbir bilgim olmayan şeyleri O’na eş koşmaya çağırıyorsunuz. Hâlbuki ben sizi, çok güçlü, aziz ve bağışlaması bol olan bir Allah’a çağırıyorum.
43- Gerçekten sizin beni çağırdığınız şeyin, ne dünyada ne de ahirette çağırma yetkisi yoktur. Çünkü hepimizin son dönüşü Allah’adır. Ve şüphesiz müsrifler ateş ehlinin ta kendileridir.
44- Siz, benim size söylediklerimi hatırlayacaksınız. Ben bütün işlerimi Allah’a bırakıyorum. Şüphesiz Allah kullarını çok iyi görendir.
45- Bunun üzerine Allah, onların yaptığı tuzakların kötülüklerinden onu korudu. Ve azabın en kötüsü, Firavun milletinin başına geldi.
46- Azabın en kötüsü o ateştir ki, sabah-akşam ona sunulurlar. Ve kıyametin kopacağı gün de: “Firavun milletini, azabın en şiddetlisine sokun!” denilir.
47- Düşün ki onlar, ateşte tartışacaklar. Zayıflar, büyüklenenler: “Biz size tabi idik. Siz bugün, bir miktar ateşi bizden giderebilir misiniz?” derler.
48- Büyüklenenler: “Gerçekten hepimiz, eşit (olarak) ateşte kalacağız. Gerçekten Allah, kulları arasında hükmünü vermiştir.
49- Ve ateştekiler, Cehennem bekçilerine: “Rabbinize dua edin de bir gün bizden azabı hafifletsin.” derler.
50- Cehennem bekçileri: “Peygamberler açık mucizeler ile size gelmediler mi?” derler. Onlar: “Evet, geldiler.” diye cevap verirler. Bekçiler: “Öyle ise siz kendiniz yalvarın.” derler. Fakat kâfirlerin yalvarması hep boşa gider.
51- Biz gerçekten peygamberlerimize ve (onlara) inananlara, hem dünya hayatında hem de şahitlerin şahitlik ettiği günde yardım ederiz.
52- İşte o gün zalimlerin mazeret beyan etmeleri, onlara bir fayda vermeyecektir. Onlara lanet edilecektir. Ve yerlerin en kötüsü onların olacaktır.
53, 54- Andolsun! Biz Musa’ya hidayet (kaynağı olan kitabı) verdik. Akıl sahipleri için bir hatırlama ve hidayet olan o kitabı, İsrailoğullarına miras bıraktık.
55- Artık sen sabret! Çünkü Allah’ın vadi haktır. Günahların için bağışlanma dile. Ve akşam-sabah Rabbinin mükemmelliğini bildirerek (O’na hamd ederek) O’nu tesbih et.
56- Kendilerine güçlü bir delil gelmeden Allah’ın ayetlerine karşı mücadele edenlerin ise, gönüllerinde hiçbir zaman ulaşamayacakları bir büyüklük vardır. Artık sen (onlara karşı) Allah’a sığın. Şüphesiz O, (her sesi) işiten ve (her ihtiyacı) görendir.
57- Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyüktür. Fakat insanların çoğu bilmezler. [Kendilerini kâinattan daha büyük hissediyorlar.]
58- Evet, kör ile gören bir olmaz. İnanıp yararlı işler yapanlar ile kötü işler yapan da bir olmaz. Ne kadar da az idrak ediyorsunuz!
59- Kıyamet günü mutlaka gelecektir. Onda asla şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu inanmazlar.
60- Ve Rabbiniz dedi ki: “Beni çağırın (Bana dua edin!) Ben size cevap vereyim. Çünkü Bana ibadet etmeye karşı büyüklük taslayanlar, zelil olarak Cehenneme gireceklerdir.
61- Allah O’dur ki; istirahat etmeniz için geceyi size (serin ve karanlık) yapmıştır, gündüzü de (işinizi) görmeniz için aydınlık yapmıştır. Şüphesiz Allah, insanlara karşı büyük ikram ve ihsan sahibidir. Fakat insanların çoğu şükretmiyorlar.
62- İşte Rabbiniz, sahibiniz olan Allah budur. O, her şeyin yaratanıdır. O’ndan başka ilah yoktur. Artık nereye (ve nasıl) dönüyorsunuz?
63- İşte ayetlerimizi tamamıyla inkâr edenler, böylece haktan çevriliyorlar.
64- Allah O’dur ki; yeryüzünü size bir karargâh kılmıştır, göğü bir dam yapmıştır. Sizi şekillendirmiş ve şeklinizi güzelleştirmiştir. Ve çok güzel hoş şeyleri, size rızık olarak vermiştir. İşte Rabbiniz olan Allah budur. Bütün âlemlerin sahibi olan Allah, bütün kusurlardan münezzehtir.
65- O diridir, O’ndan başka ilah yoktur. Artık dini O’na has kılarak O’na dua edin. Bütün hamd ve kemalat, âlemlerin sahibi olan Allah’ındır.
66- De ki: “Ben, Rabbimden bana açık deliller gelince, sizin Allah’ın dışında yalvardıklarınıza tapmaktan menolundum ve Rabb-ül alemin’e teslim olmakla emrolundum.”
67- O’dur ki ilk olarak sizi topraktan, sonra meniden, sonra döllenmiş yumurtadan yarattı. Sonra sizi çocuk olarak çıkartıyor. Sonra erginliğe ulaşırsınız, sonra ihtiyar olursunuz. Sizden kimi de, bundan önce canı alınır ve kiminiz de belli bir ecele ulaşır. Artık aklınızı çalıştırmanız lazım.
68- Dirilten ve öldüren O’dur. O, bir şeye hükmettiği zaman, ancak ona “ol!” der, o şey hemen oluverir.
69- Allah’ın ayetlerine karşı mücadele edenleri görmedin mi? Nasıl (haktan) döndürülüyorlar.
70- Onlar ki, kitabı (vahyi) ve peygamberlerimizle gönderdiğimiz (mesajları) yalanladılar. İşte onlar bilecekler:
71, 72- Demir halkaların ve zincirlerin boyunlarına geçirildiğini, sıcak suda yüzdürüleceklerini, sonra ateşte kavurtulacaklarını…
73, 74- Sonra onlara: “Allah’ın dışında O’na eş koştuklarınız nerede?” diye sorulacaktır. Onlar: “Bizden kayboldular. Daha doğrusu biz bundan önce hiçbir şeye tapıyor değildik” diyecekler. İşte Allah, kâfirleri böylece saptırır.
75- İşte sizin yeryüzünde haksız olarak sevinip şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden başınıza böyle geldi.
76- Cehennem kapılarına ebedî olarak girin. Büyüklenenlerin dönüp gideceği o yer, ne kötü yerdir!
77- Artık sen sabret. Çünkü Allah’ın va’di haktır. Şayet onlara vaadettiğimizin bir kısmını sana göstersek veya seni vefat ettirsek, şüphesiz onlar Bize döneceklerdir.
78- Andolsun! Senden önce de nice peygamberler gönderdik. Onlardan kimini sana anlattık, bir kısmını da anlatmadık. Ve Allah’ın izni olmadan hiçbir peygamber hiçbir mucize getiremez. İşte Allah’ın emri onlara geldiğinde, hak yerine getirilir. Ve işte o zaman boş fikirlerle uğraşanlar, zarar etmiş olacaklar.
79- Kimine binmeniz, kiminden yemeniz için size hayvanlar yaratan Allah’tır.
80- Ve o hayvanlarda sizin için faydalar vardır. Onlara binerek gönüllerinizdeki bir arzuya ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.
81- Allah, ayetlerini size gösteriyor. Artık Allah’ın hangi ayetini inkâr edersiniz?
82- Onlar yeryüzünden dolaşıp kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bakmadılar mı? Onlar bunlardan daha çok ve daha güçlü idiler. Ve yeryüzünde daha sağlam eserler yaptılar. Fakat kazandıkları şeyler, onlara hiçbir fayda vermedi.
83- Peygamberleri, onlara mucizeler ile geldiğinde kendi yanlarındaki bilgi ile sevindiler. (Onunla yetindiler.) Ve alaya aldıkları (azap) başlarına gelmiş oldu.
84- Şiddetli azabımızı gördüklerinde: “Biz yalnızca Allah’a inanıyoruz. O’na ortak koştuklarımızı inkâr ediyoruz.” dediler.
85- Fakat şiddetli azabımızı gördükleri zaman, artık (yeniden) iman etmeleri, onlara bir fayda vermedi. Bu, Allah’ın kulları içinde yürürlükte olan yasasıdır. İşte (Allah’ın yasası yürürlüğe girdiği) o zaman, kâfirler zarar etmiş olurlar.


41- Fussilet Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 54 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Hâ, Mim.
2- (Bu kitap,) Rahman ve Rahim olan Allah’tan indirilmedir.
3- Ayetleri, bilen bir toplum için Arapça bir Kur’an olarak açıklanan bir kitaptır.
4- O Kur’an, müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat insanların çoğu yüz çevirdiler ve dinlemiyorlar.
5- Ve dediler ki: “Sizin bizi çağırdığınız mesaja karşı kalbimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da ağırlık vardır, bizimle senin aranda da bir perde vardır. Sen çalış, biz de çalışacağız.”
6- Sen de ki: “Ben ancak sizin gibi bir insanım. İlahınız bir tek ilahtır, diye bana vahyediliyor. Artık O’na doğru yönelin. O’ndan bağışlanma dileyin. Ve (O’na) eş koşanların (müşriklerin) vay haline!
7- O müşrikler ki, zekât vermezler. (Sosyal yardımlaşma bağlarına riayet etmezler.) Ve ahiret hayatını da temelli inkâr ediyorlar.
8- İman edip yararlı işler yapanlar için ise, kesintisiz bir ücret vardır.
9- De ki: “Siz, yeri iki günde (dönemde) yaratan Allah’a karşı nankörlük edip O’na ortaklar mı koşarsınız? (Hâlbuki) O, bütün âlemlerin sahibidir.
10- Ve Allah, dört günde (dönemde) yeryüzünün üstünden demirlenmiş gemiler gibi dağlar yarattı, bu yeryüzünü mübarek ve bereketli kıldı. Ve arayıp soranlar için eşit olarak bütün gıdalarını onda takdir etti.
11- Sonra Allah, göğe yöneldi; gök duman halinde idi. Ona ve yere: “İsteyerek veya istemeyerek (emrimize) gelin!” dedi. Onlar: “Biz isteyerek geldik” dediler.
12- Bunun üzerine Allah, iki devrede gökleri yedi kat olarak yaptı. Her göğe de idaresini vahyetti. Ve dünya göğünü yıldızlarla süsledik ve (şeytanlardan) koruduk. İşte bu, güçlü izzetli ve her şeyi bilen Allah’ın takdiridir.
13- Eğer yüz çevirirlerse, de ki: “Ben sizi, Ad ve Semud kavimlerinin başına gelen yıldırım gibi bir yıldırım ile uyardım.
14- Hani, Allah’tan başka hiçbir şeye kulluk etmeyin diye, her taraftan onlara peygamberler geldi. Onlar: “Eğer Rabbimiz dileseydi, melekler indirirdi. Dolayısıyla biz, sizin getirdiğiniz mesajları inkâr ediyoruz” dediler.
15- Ama Ad kavmi ise, yeryüzünde haksız olarak büyüklük tasladılar. “Bizden daha güçlü kim var?” dediler. Bilemediler mi? Ki onları yaratan Allah, onlardan daha güçlüdür. (Durum böyle olduğu halde) onlar ayetlerimizi bile bile inkâr ediyorlardı.
16- Bunun üzerine uğursuz günlerde fırtınalı, soğuğuyla yakıcı bir rüzgârı onların üzerine gönderdik ki dünya hayatında zillet ve alçaklık azabını çeksinler. Ahiret azabı ise daha alçaltıcıdır. Ve onlara (orada) yardım da edilmez.
17- Ama Semud kavmi ise, Biz onlara yol gösterdik, onlar körlüğü hidayete tercih ettiler. İşte bunun üzerine yaptıklarından dolayı, aşağılayıcı ve zayıflatıcı bir azabın yıldırımı, onları yakalayıverdi.
18- Ve inanıp da (özlerini) koruyanları kurtardık.
19- Ve Allah’ın düşmanları ateşe doğru toplatıldıkları zaman, onlar sürülüp tutuklanırlar.
20- Nihayet o ateşe geldikleri zaman; kulakları, gözleri ve derileri, onların aleyhine olarak yaptıklarına şahitlik edecekler.
21- Derilerine: “Neden aleyhimize şahitlik ettiniz?” derler. Derileri: “Her şeyi konuşturan Allah bizi konuşturdu. İlk olarak sizi yaratan O’dur. Ve O’na döneceksiniz.” derler.
22- Siz (günahları işlerken) kulaklarınızın, gözlerinizin ve derilerinizin, aleyhinize şahitlik etmesinden gizlenmiyordunuz. Üstelik yaptıklarınızın çoğunu Allah bilmez sanıyordunuz.
23- İşte sahibiniz olan Allah hakkında beslediğiniz bu zannınız, sizi helak etti. Böylece zarar edenlerden oldunuz.
24- Artık sabrederlerse de, onların sığınıp gideceği yer ateştir… Özür de beyan etseler, özürleri kabul edilmeyecektir.
(Son cümleye onlar dönmek isterlerse de dönemeyeceklerdir şeklinde meal verilebilir.)
25- Biz onlara birtakım arkadaşlar ayarladık. Onlar, kendilerine geçmiş ve geleceklerini güzel gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş cin ve insan toplumlarında geçerli olan bir söz (yasa,) onlar aleyhinde gerçekleşti. (Azaba uğradılar.) Çünkü onlar, daima zararlı işler yaparlardı.
26- O kâfirler. “Bu Kur’ana kulak asmayın. Arasına boş laflar karıştırın ki, üstün gelesiniz” dediler.
27- İşte Biz, o kâfirlere şiddetli bir azap tattıracağız. Ve yaptıklarının en kötüsü ile onları cezalandıracağız.
28- Çünkü Allah düşmanlarının cezası, ateştir. Onlar için onda ebedî bir yurt vardır. Onlar ayetlerimizi bile bile inkâr ettikleri için bu, onlara ceza olarak verilecektir.
29- Ve o kâfirler: “Ey Rabbimiz! Bizi saptıran insan ve cinleri bize göster, onları ayaklarımızın altına alalım da alçaklardan olsunlar” diyecekler.
30- Hiç şüphesiz, “Rabbimiz Allah’tır” diyen, sonra istikametli bir hayat yaşayanların üzerine melekler iner. (Onlara:) “Korkmayın, üzülmeyin, size vaadedilen Cennet ile müjdelenin!” (derler.)
31, 32- Biz dünya hayatında da ahirette de sizin Sahibiniziz. Ahirette iştahınızın çektiği her yiyecek ve içecek vardır. Arzuladığınız her şey, sizin için orada vardır. Bu, Gafur ve Rahim olan Rabbinizden bir ikram olarak (size verilir.)
33- Artık Allah’a çağıran, yararlı işler yapan ve “gerçekten ben Müslümanlardanım” diyenden daha güzel sözlü kim olabilir?
34- Ve iyilik ile kötülük bir olamazlar. Sen (düşmanını) en güzel yol ile sav! Bakarsın, senin ile arasında düşmanlık olan kişi, sanki sıcacık bir dost oluvermiştir.
35- Fakat bu, ancak sabredenlere söylenir ve ancak büyük nasibi olan kişilere söylenir. (Ancak onlar, bunu anlarlar.)
36- Şayet şeytandan sana bir dürtü gelirse, hemen Allah’a sığın. Çünkü O, her yalvarışı işiten, her ihtiyacı bilendir.
37- Allah’ın ayetlerinden biri de gece-gündüz, güneş ve aydır. Sakın güneşe ve aya secde etmeyin. Ve eğer Allah’a kul iseniz, onları yaratan Allah’a secde edin!
38- İşte eğer onlar (Allah’a secde etmekten) büyüklük taslarlarsa, Rabbinin katında olan (melekler) bıkmadan, usanmadan O’nu gece gündüz tesbih ederler. (Münezzehiyetini bildirirler.)
39- O’nun ayetlerinden biri de; yeryüzünü kupkuru bükük görürsün, üzerine bir su indirdiğimiz zaman, hemen titreşir ve gelişir. İşte o yeri dirilten, ölüleri de diriltecektir. Çünkü O, her şeye gücü yetendir.
40- Hiç şüphesiz ayetlerimizden sapanlar, Biz’den gizli kalamazlar. Artık, ateşe atılan mı, yoksa kıyamet günü güven içinde (Rabbinin huzuruna) gelen mi daha yararlıdır? İstediğinizi yapın. Şüphesiz O, yaptıklarınızı çok iyi görendir.
41- Şüphesiz (yasa, ilim ve zikir ile dolu olan) Kur’an kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler (sonucuna katlanacaklar.) Çünkü o, eşsiz, güçlü bir kitaptır.
42- Ne geçmişte ne de gelecekte, batıl boş şeyler ona karışamaz. Her şeyi yerli yerinde yapan, bütün kemalata sahip olan Allah katından gelmedir.
43- Senden önceki peygamberlere söylenilenden başkası sana söylenmiyor. Şüphesiz Rabbin büyük bağışlama ve elem verici ağır bir azap sahibidir.
44- Eğer Biz, o kitabı yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık: “Ayetleri açıklanmalı değil midir? Kendisi Arap da kitabı yabancı mı?” diyeceklerdi. De ki: “O, inananlar için hidayet ve şifadır. İnanmayanlar ise, kulaklarında ağırlık vardır. O (Kur’an,) onlara kapalı ve karanlık kalıyor. İşte onlara çok uzak bir yerden sesleniliyor. [Onlar hakikatten çok uzak düşmüşlerdir.]
45- Andolsun! Biz Musa’ya kitap verdik, fakat onda ihtilaf ettiler. Eğer Rabbinden verilmiş bir söz (bir ecel tayini) olmasaydı, yargılanıp işleri bitecekti. Çünkü onlar o kitap hakkında kuşku verici bir tereddüt içindedirler.
46- (Hâlbuki) kim iyi bir iş yaparsa, o kendine yapar. Kim de kötü bir iş yaparsa, o da aleyhine olur. Çünkü Rabbin, kullarına zulmedici değildir.
47- Kıyamet zamanını bilmek, Allah’a havale edilir. O’nun bilgisi olmadan, hiçbir meyve çeşidi kabuğundan çıkmaz, hiçbir dişi ne gebe kalır ne de doğurur. Allah: “Bana eş koştuklarınız nerede?” diye seslendiği gün, sana arz ederiz ki: “Biz’den hiç kimse gören yok” derler.
48- Daha önce yalvarıp çağırdıkları şeyler, onlardan kaybolur gider ve kendilerine hiçbir kurtuluş olmadığını anlarlar.
49- İnsan, hayır ve mal istemekten bıkmaz, usanmaz. Fakat kendisine bir şer dokunduğu zaman, bitmiş bir şekilde ümitsizliğe kapılır.
50- Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir rahmet (rahat ve fayda) tattırsak, elbette. “Bu, benimdir. Ben kıyametin kopacağını sanmam. Eğer Rabbime dönsem (ölsem) de, O’nun katında da bana güzellik olacak” der. Biz, o inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve onlara kaba, sert bir azap tattıracağız.
51- İnsana nimet verdiğimiz zaman, (Biz’den) yüz çevirir ve kendini çeker. Ona bir şer dokunduğu zaman, uzun uzadıya yalvarmaya başlar.
52- De ki: “Gördünüz mü? Eğer bu Kur’an Allah katından ise, sonra siz de onu inkâr etmişseniz, artık (haktan, doğruluktan) büyük çapta uzaklaşmış olandan daha sapık kim olabilir?
53- Biz dış dünyada ve iç dünyada ayetlerimizi onlara göstereceğiz. Ta ki O’nun hak olduğu onlara açıklanmış olsun. Rabbinin her şeye şahit olup (idare etmesi, onlar için) yeterli değil mi?
54- İyi bilin ki onlar, Rableri ile buluşmaktan şüphe içindedirler… İyi bilin ki O, her şeyi kuşatmıştır. [Onlar ahirete inanmak istemedikleri için, Allah’ı inkâr ediyorlar. Yoksa O’nun varlığının delillerini bilmiyor değiller.]


42- Şûrâ Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 53 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1, 2- Hâ, Mim, Ayn, Sin, Kâf.
3- İşte eşsiz güçlü, her şeyi yerli yerinde yapan Allah, böylece sana ve senden öncekilere vahyeder.
4- Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nundur. O, çok yüce ve çok büyüktür.
5- (O’nun heybetinden) nerede ise gökler üstlerinden çatlayacaklar. Melekler de Rablerine hamd ile tesbih ederler. Ve yeryüzündekiler için bağışlanma diliyorlar. İyi bilin ki gerçekten Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır.
6- O’nun dışında mabudlar edinenlerin (yaptıkları her şeyi) Allah kaydeder. Sen onların üzerinde koruyucu değilsin.
7- İşte böylece sana Arapça bir Kur’an vahyettik ki ana şehri ve etrafındakileri uyarasın, kendisinde hiçbir şüphe olmayan toplanma (kıyamet) gününü de hatırlatasın. (O gün) bir grup Cennette, bir grup da şiddetli ateş içindedirler.
8- Eğer Allah dileseydi, hepsini bir tek toplum (ümmet) yapardı. Fakat Allah, istediğini rahmetine mazhar eder. Zalimler ise, onlar için hiçbir dost ve yardımcı olamaz.
9- Hayır, onlar, Allah dışında kendilerine mabudlar edindiler. (Hâlbuki) gerçek mabud ve dost Allah’tır. (Çünkü) O, ölüleri diriltendir. (Çünkü) O, her şeye gücü yetendir.
10- Ve ihtilaf ettiğiniz her şeyin hükmü (çözümü,) Allah’ta biter. (O, her şeyin son merciidir.) İşte Rabbim olan Allah budur. Yalnızca O’na tevekkül ettim. Ve yalnızca O’na dönerim.
11- O, gökleri ve yeri açıp yaratandır. Nefislerinizden (cinsinizden) size eşler yaratmıştır. Hayvanlardan da çiftler yaratmıştır. Allah sizi, o anaların rahminde ekip yaratıyor. (Böyle yapan bir Allah’ın) hiçbir benzeri olamaz. O, her isteği işiten, her ihtiyacı görendir.
12- Göklerin ve yerin kilitleri O’nundur. İstediğine rızkı açan ve kısandır. Hiç şüphesiz O, her şeyi en iyi bilendir.
13- Allah’ın dinden Nuh’a emrettikleri ile sana vahyettiğimizi, İbrahim, Musa ve İsa’ya emrettiklerimizi, sizin için din olarak yasallaştırdık ki (evrensel) dini ayakta tutasınız ve onda hiç tefrikaya girmeyesiniz. Sizin müşrikleri davet ettiğiniz mesaj (dini birlik,) onlara çok ağır geliyor. (Hâlbuki) Allah, istediğini (peygamberlik için) seçer ve O’na yönelenleri doğru yola iletir.
14- Ve onlar, ancak kendilerine doğru bilgi geldikten sonra kıskançlık ve azgınlıktan dolayı tefrikaya düştüler. Eğer Rabbinden belli bir süre için verilmiş bir söz olmasaydı, işleri bitirilecekti. Ve onlardan sonra Kitaba (Tevrata) varis olanlar, onun hakkında kuşkulu bir tereddüt içindedirler.
15- İşte (onlar böyle oldukları için) Sen (hakka) çağır. Emredildiğin gibi doğru git. Onların heva ve arzularına uyma ve de ki: “Allah’ın indirdiği bütün kitaplara inandım. Aranızda adaletle hükmetmek ile emrolundum. Allah, benim de sizin de Rabbinizdir. Bizim yaptıklarımız bize, sizin yaptıklarınız size… Aramızda bir düşmanlık yoktur. Allah hepimizi (mahşerde) toplayacaktır. Bütün dönüşler O’nadır.”
16- Kendilerine cevap verildikten sonra Allah’ın dini hakkında tartışanların delilleri, Rableri olan Allah katında batıl ve boştur. Onların üzerine gazap yağacaktır. Ve onlara şiddetli bir azap vardır.
17- Allah, sağlam ve doğru olarak kitabı (yasaları) ve mizanı (yargıyı) indirendir. Ne bilirsin, belki de kıyamet çok yakındır.
18- Ona inanmayanlar, onun acilen gelmesini istiyorlar. İnananlar ise, ondan titriyorlar. Onun hak ve doğru olduğunu biliyorlar. İşte bilin ki kıyamet hakkında şüpheci bir halde tartışanlar, büyük çapta bir sapıklık içindedirler.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   29   30   31   32   33   34   35   36   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin