Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə35/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   42

6- İşte bunlar, Allah’ın (varlığının) delilleridir. Onları hak ile doğru olarak sana okuyoruz. Artık Allah’tan ve Allah’ın ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar!
7- Her yalancı günahkâr adama yazıklar olsun!
8- Allah’ın ayetleri ona okunurken, onları işitiyor, sonra hiç işitmemiş gibi kibir ve büyüklük taslamada ısrar ediyor. Artık ona, elem verici bir azabı müjdele!
9- Ayetlerimizden bir şey bildiği zaman, onları alaya alıyor. İşte böyleler için alçaltıcı bir azap vardır.
10- Önlerinde de Cehennem vardır. Kazandıkları şeyler ve Allah’ın dışında edindikleri mabudlar, onlara hiçbir fayda vermeyecektir. Ve onlar için (ayrıca) büyük bir azap vardır.
11- İşte doğru yol, bu Kur’andır. Rablerinin ayetlerini yalanlayanlara ise, çok kötü, elem verici bir azap vardır.
12- Allah size denizi musahhar kılmıştır ki gemiler, O’nun emriyle akıp gitsinler ve siz, O’nun verdiği fazl ve ihsanını (rızkı) arayasınız ve (Rabbinize) şükredesiniz.
13- Göklerde ve yerde ne varsa, hepsini kendisinden bir ikram olarak size musahhar etmiştir. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için önemli ayetler vardır.
14- İnananlara de ki: “Allah’ın azap günlerinden korkmayanları affetsinler. Ki Allah, yaptıklarından (affettiklerinden) dolayı o (iyi) toplumu mükâfatlandırsın.(*)
(*) Nesefi, Celaleyn.
15- Kim yararlı bir iş yaparsa, kendi yararına yapar. Kim de kötü bir iş yaparsa, o da aleyhine yapar. Sonra hepinizin dönüşü, Rabbiniz olan Allah’adır.
16- Andolsun! Biz İsrailoğullarına kitap, devlet ve peygamberlik verdik, onları hoş, güzel şeyler ile rızıklandırdık ve onları insanlardan üstün kıldık.
17- Ve onlara vahiyden açık bilgiler verdik. Ancak ilim kendilerine geldikten sonra, azgınlık ve kıskançlıktan dolayı ihtilafa girdiler. Şüphesiz senin Rabbin, kıyamet günü onların ihtilaf ettiği konularda onları yargılayacaktır.
18- Sonra seni vahiyden gelen bir şeriat (yasa) üzere koyduk. Sen artık o şeriata uy ve bilmeyen o cahillerin heva ve heveslerine uyma!
19- Onlar, Allah’a karşı sana hiçbir fayda veremezler. Ve şüphesiz zalimler, birbirinin dostudurlar. Allah ise, muttakilerin dostudur.
20- Bu Kur’an, insanların (kalpleri) için basiret ve araştırıp inanan bir toplum için hidayet ve rahmettir.
21- Yoksa kötülükleri kazananlar kendilerini, inanıp yararlı işler yapanlar gibi kılacağımızı mı sandılar? Onların hayatları ve ölümleri, (diğerleriyle) eşit mi olacak sandılar? Ne kötü yargılıyorlar!
22- Hâlbuki Allah, gökleri ve yeri, hak ve hukuka dayalı olarak yaratmıştır. Ki hiç zulmedilmeden herkes ne kazanmışsa, karşılığını görsün.
23- Heva ve hevesini kendine ilah edinip de Allah’ın, (ondaki) bilgi ve serbest seçim üzere saptırdığı, kulak ve kalbini (iç ve dış duyularını) mühürlediği, gözüne perde çektiği kişiyi gördün mü? Artık Allah’tan sonra kim onu doğru yola iletebilir? Neden düşünüp idrak etmiyorsunuz?
24- Ve: “Bu dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur. Bir nesil ölür, yeni bir nesil doğar. Zamandan başka bizi helak eden bir şey yoktur.” dediler. Hâlbuki bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar ancak zannediyorlar.
25- Ayetlerimiz açık olarak onlara okunduğu zaman: “Eğer doğru iseniz, eski atalarımızı (diriltip) getirin!” demekten başka bir bahaneleri olmaz.
26- De ki: “Allah sizi diriltir, sonra öldürür. Sonra kendisinde hiç şüphe olmayan kıyamet gününde sizi toplayacaktır. Fakat insanların çoğu bilmiyorlar.
27- Göklerin ve yerin mülkiyet ve idaresi Allah’ındır. Kıyamet koptuğu zaman, işte o gün boşa uğraşanlar zararlı çıkarlar.
28- O gün her toplum toplanıp diz çökerler. Her toplum kendi kitaplarına çağrılacaklar. (O kitap:) “İşte bugün yaptıklarınızın karşılığı(*) size verilecektir.” (der.)
(*) İyi olanlara iyilik, kötü olanlara kötülük verilecektir.
29- İşte bu kitabımız, aleyhinize olarak doğruyu ve hakkı söylüyor. Çünkü Biz, sizin yaptıklarınızı yazıyor idik.
30- Artık iman edip de yararlı işler yapanları, Rableri olan Allah, rahmetine (Cennete) koyacaktır. İşte apaçık (en büyük) kazanç budur!
31- Amma kâfirler ise, onlara: “Ayetlerim size okunurdu, siz büyüklük tasladınız ve suçlu bir toplum oldunuz değil mi?”
32- Ve: “Allah’ın va’di haktır, kıyametin kopacağında asla şüphe olamaz” dendiği zaman, siz: “Kıyametin ne olduğunu bilmiyoruz. Biz ancak (böyle bir şey olacağını) sanıyoruz, kesin bir kanaatimiz yoktur” dediniz.
33- Ve (böylece) yaptıklarının kötülükleri onlara göründü ve alaya aldıkları azap, onları kuşatmış oldu.
34- Ve onlara denilir ki: “İşte bugün siz, bu gününüz ile karşılaşmayı terk ettiğiniz gibi, Biz de sizi terk ederiz. Sığınağınız Cehennemdir. Ve size yardımcı da bulunmayacaktır.
35- Çünkü siz, Allah’ın ayetlerini alaya aldınız ve dünya hayatı sizi aldattı.” Artık o gün, o Cehennemden çıkamayacaklar ve özürleri de kabul edilmeyecektir.
36- Demek bütün hamd ve mükemmellikler, göklerin, yerin ve bütün âlemlerin sahibi olan Allah’a mahsustur.
37- Göklerde ve yerde büyüklük ve yücelik O’na mahsustur. O, üstün, güçlü ve her şeyi yerli yerinde yapandır.


46- Ahkâf Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 35 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Hâ, Mim.
2- Kitabın indirilişi, üstün güçlü ve her şeyi yerli yerinde yapan Allah’tandır.
3- Biz gökleri, yeri ve aralarındakileri, ancak hak ile(*) ve belli bir süre ile yarattık. O kâfirler ise, uyarıldıkları gerçeklerden yüz çeviriyorlar.
(*) Boşuna değil.
4- De ki: “Allah’ın dışında yalvardığınız putları gördünüz mü? Gösterin bakalım, onlar yerden neyi yaratmışlar? Yoksa göklerin idaresinde ortakları mı var? Eğer doğru iseniz, bundan önce size inmiş bir kitap veya bir bilgi kalıntısı getirin!
5- Allah dışında, kıyamete kadar kendilerine hiç cevap vermeyecek olan kişilere yalvaranlardan daha sapık kim olabilir? Çünkü o kişiler, onların dualarından habersizdirler.
6- Ve insanlar mahşerde toplatıldıkları zaman (o putlar,) onlara düşman olurlar. Ve onların (kendilerine) yapmış oldukları ibadeti inkâr ederler.
7- Ayetlerimiz, onlara açık olarak okunduğu zaman o kâfirlere hak geldiğinde (göründüğünde:) “Bu, apaçık bir büyüdür” derler.
8- Yoksa “O bunu uydurmuş” mu diyorlar? De ki: “Eğer ben bunu uydurmuşsam, siz Allah’a karşı benim için hiçbir şeye sahip olamazsınız. O, sizin içine daldığınız durumu çok iyi biliyor. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeterdir. O, çok bağışlayan ve çok acıyandır.
9- De ki: “Ben peygamberlerden yeni acayip bir peygamber değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmiyorum. Ben, ancak bana vahiy olunana tabi oluyorum. Ben açık bir uyarıcıdan başka bir şey değilim.”
10- De ki: “Gördünüz mü (düşündünüz mü?) Eğer bu Kur’an Allah katından ise ve İsrailoğullarından bir şahit O’nun benzerine şahitlik ettiği halde siz onu yalanlamış iseniz, o iman ettiği halde siz büyüklük taslamışsanız, (bile bile hakkı inkâr ettiğiniz için, siz zalim olmaz mısınız?) Şüphesiz Allah, zalim olan bir toplumu doğru yola iletmez.
11- O kâfirler, inananlar için: “Eğer bu Kur’an, hayırlı bir şey olsaydı, (bu aşağılar) ona varmak için, bizi geçemezlerdi” dediler. Onlar, bu Kur’anın gösterdiği doğru yola erişemedikleri için: “Bu, eski bir uydurmadır” diyecekler.
12- Hâlbuki: Ondan önce de önder ve rahmet olan Musa’nın kitabı var. Bu Kur’an da (onu) doğrulayıcıdır. Arapça bir dil ile inmiş ki, o zalimleri uyarsın ve iyilik yapanlar için bir müjde olsun.
13- Rabbimiz Allah’tır diyen, sonra istikamet üzere gidenlere ne (gelecek) korkusu ne de (geçmişin) üzüntüsü vardır.
14- İşte onlar, Cennet ehlidirler. Daha önce yaptıklarına karşılık, orada ebedî olarak kalacaklardır. [İşte onların yaptıklarından bir örnek:]
15- Biz insana ana babası için iyilik yapmasını tavsiye ettik. Anası onu (hamilelikte) zahmetle taşır ve zahmetle doğurur. Hamileliği ve sütten kesilmesi, otuz ay sürer. Nihayet erginlik çağına ulaşınca ve kırk yaşına basınca, şöyle dua etmeye başlar: “Ey Rabbim! Bana imkân ver ki, bana ve ana-babama verdiğin nimete karşı sana şükredeyim. Senin razı olacağın yararlı işler yapayım. Zürriyetimi de benim için yararlı kıl. Ben gerçekten Sana yöneldim. Ve gerçekten ben Müslümanlardanım.
16- İşte yaptıklarının en güzelini bunlardan kabul ederiz ve Cennet ehli içinde (onların mevcut) kötülüklerini onlarda sileriz. Bu, kendilerine daha önce vaadedilen doğru bir söz olarak gerçekleşecektir.
17- Fakat ana-babasına: “Bıktım sizden. Benden önce nice çağlar gelip geçmiş iken bir daha dirileceğimi mi bana vaadediyorsunuz?” diyen kimseye, ana-babası Allah’a sığınarak; “Yazıklar olsun sana! İman et, şüphesiz Allah’ın va’di haktır” derken, o: “Bu, eskilerin efsanelerinden başka bir şey değildir” diye cevap verenin…
18- İşte kendilerinden önce gelip geçmiş olan cin ve insan toplumlarında geçerli olan azap sözü, (yasası) böyleler aleyhinde gerçekleşir. Onlar gerçekten zararlı çıkanlardır.
19- Ve yaptıklarından dolayı her birisi için dereceler vardır. Nihayet onlara hiç zulmedilmeden, Allah bütün yaptıklarını onlara verecektir. (Ya cezalandıracaktır veya mükâfatlandıracaktır.)
20- O kâfirler ateşe arz edildikleri gün, (onlara şöyle denilir:) “Siz dünya hayatında, bütün hoş ve güzel şeylerinizi bitirdiniz, onlardan faydalandınız. Artık bugün yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladığınız ve yasaları çiğnediğiniz için alçaltıcı bir azap ile cezalandırılacaksınız.
21- Ad kavminin kardeşi Hud’u an! Hani kum çölündeki(*) kavmini uyarmış idi. Ondan önce ve sonra da nice uyarıcılar gelmiş idi. “Allah’tan başka hiçbir şeye kulluk etmeyin. Ben sizin için büyük bir günün azabından korkarım” (demişti.)
(*) Veya kum fırtınaları başlarına gelecek diye kavmini uyardı.
22- Onlar: “Sen, bizi ilahlarımızdan saptırmak için mi geldin? Eğer doğrulardan isen, bize vaadettiğin şeyi getir” dediler.
23- O: “Bu vaadettiklerimin ne zaman size geleceğini ancak Allah bilir. Ben, ancak benimle gönderilen mesajı size tebliğ ediyorum. Fakat sizin cahil bir toplum olduğunuzu görüyorum.
24- Onlar, kum fırtınasının bir bulut olarak vadilerine doğru geldiğini görünce: “Bu, bize yağmur getirecek bir buluttur” dediler. “Hayır, o, sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde elem verici bir azap olan bir fırtınadır.
25- Rabbinin emriyle her şeyi yıkar.” (dedik.) Öyle oldular ki evlerinden başka hiçbir şey görünmez oldu. İşte Biz, suçlu olan bir toplumu böyle cezalandırırız.
26- Andolsun! Onlara, size vermediğimiz imkânlar vermiştik. Onlara kulaklar, gözler ve duyular yarattık. Fakat Allah’ın ayetlerini yalanladıkları için kulakları, gözleri ve duyuları onlara bir fayda vermedi. Ve alaya aldıkları azap onları kuşatmış oldu.
27- Andolsun! Biz etrafınızdaki köy ve kasbaları helak ettik. Ayetleri tekrar tekrar açıkladık; belki dönerler diye…
28- Artık Allah dışında, (Allah’a) yaklaştırıcı ilahlar olarak mabud edindikleri ilahları, (o helak anında) kendilerine yardım etmeli değil mi idi? Hayır, o ilahlar kendilerinden kayboldular. İşte sapmalarının ve yalan uydurmalarının sonucu, bu oldu!
29- Hatırla ki, cinlerden bir topluluğu, Kur’an dinlemek üzere sana yönelttik. Kur’anı dinlemeye geldiklerinde (birbirlerine:) “Susun” dediler. Kur’an okunması bittiğinde, toplumlarına uyarıcılar olarak döndüler.
30- Dediler ki: “Ey kavmimiz! Biz Musa’dan sonra, onun kitabını doğrulayıcı olarak inen, hakkı gösteren, doğru yola vardıran bir kitap dinledik.”
31- “Ey kavmimiz! Allah’a çağırana icabet edin! O’na inanın. O, günahlarınızı affeder ve sizi elem verici azaptan kurtarır.”
32- Kim Allah’a çağırana cevap vermezse, o, yeryüzünde kurtulacak yer bulamaz. Allah’tan başka ona sahipler de olamaz. İşte onlar, apaçık bir sapıklık içindedirler.
33- Onlar bilmediler mi? Ki gökleri ve yeri yaratan, onları yaratmakla yorulmayan Allah, ölüleri diriltmeye gücü yetendir. Evet, O her şeye gücü yetendir.
34- O kâfirler ateşe arz edildikleri gün (Allah:) “İşte bu, gerçek değil mi?” (der.) Onlar: “Evet, Rabbimize andolsun, haktır” derler. Allah: “Öyle ise, eski küfrünüzden dolayı azabı tadın!” der.
35- Azim ve irade sahibi peygamberlerin sabrettikleri gibi sabret. Başlarına acilen azabın gelmesini isteme. Kendilerine vaadedilen azabı gördükleri gün, sanki gündüzden bir saat yaşamış gibi olacaklar. Onlar için yeteri kadar tebliğ yapıldı. Artık ilahî yasaları çiğneyenlerden başkası helak edilir mi?

47- Muhammed Suresi
Medine’de nazil olmuştur. 38 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Allah, inkâr edenlerin ve kendisinin yoluna engel olanların yaptıklarını boşa çıkardı.
2- (Allah’a) inanıp da yararlı işler yapanlar, Rablerinden hak ve doğru olarak Muhammed’in üzerine inen Kur’ana inananlar ise, Allah onların günahlarını onlardan sildi. Ve durumlarını ıslah etti.
3- Çünkü o kâfirler, batıla (boş şeylere) uydular. İnanalar ise, Rablerinden gelen hakka uydular. İşte Allah, insanların durumlarını onlar için böylece açıklıyor.
4- (Savaşta) o kâfirler ile karşılaştığınız zaman, boyunlarını vurun. Nihayet onları yendiğiniz zaman, ipleri sıkıca bağlayın. (Harb bittikten sonra,) ya onları bağışlarsınız veya fidye karşılığında bırakırsınız. Harb hali devam ettiği müddetçe, (bu yasa böyle geçerlidir.) Çünkü eğer Allah dileseydi, kendisi bizzat onların hakkından gelirdi. Fakat sizi birbirinizle denemek için (böylece savaştırıyor.) Allah yolunda öldürülenler ise, Allah onların yaptıklarını zayi etmeyecektir.
5- (Kabirde) onları, (doğru cevap vermeye) muvaffak edecektir. Ve onların halini düzeltecektir.
6- Onları (daha önce) kendilerine tarif ettiği Cennete koyacaktır.
7- Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a (Peygamber’ine) yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınıza kuvvet verir.
8,9- Kâfir olanlar ise; onlara yıkım vardır. Ve Allah onların yaptıklarını kaybettirir. Çünkü onlar, Allah’ın indirdiğinden iğrendiler. Allah da onların yaptıklarını boşa çıkardı.
10- Yeryüzünde dolaşıp kendilerinden öncekilerin durumunun nasıl olduğunu görmediler mi? Allah evlerini başlarına yıkmıştır. Bu kâfirler için de benzeri durumlar olacaktır.
11- Çünkü Allah, inananların sahibidir. Kâfirler için ise hiç sahip yoktur.
12- Şüphesiz Allah, inanıp da yararlı işler yapanları, altlarında nehirler akan Cennetlere koyacaktır. Kâfirler ise, geçici olarak yaşarlar, hayvanlar gibi yerler. Fakat son sığınakları ateştir.
13- Seni dışarı atan bu şehrinden daha güçlü nice şehirleri helak ettik de onlara yardım eden olmadı.
14- Rabbinden güçlü bir delil üzere olan kişi ile yaptıkları kötü işleri kendilerine güzel gösterilen, heva ve heveslerine uyanlar bir olur mu?
15- Muttakilere vaadedilen Cennetin örneği şudur: İçinde kokuşmayan sudan nehirler, tadı bozulmayan sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzülmüş baldan ırmaklar vardır. Ayrıca onlar için her çeşidinden ürünler ve Rablerinden bağışlanma vardır. Bunlar ile ateşte ebedî olarak kalacak olup da bağırsaklarını parça parça eden sıcak su içirilenler bir olur mu?
16- Onlardan kimileri de sana kulak verirler. Nihayet senin yanından çıktıkları zaman, kendilerine ilim verilen(Müslüman)lere: “Biraz önce Muhammed ne söyledi?” diye sorarlar. İşte Allah, bunların kalplerini mühürledi. Çünkü onlar, heva ve heveslerine uydular.
17- Doğru yolda olanlara ise, hidayetlerini artırdı ve onlara uyacakları yasaları açıkladı.(*)
(*) Veya onlara, kötülüklerden sakınma imkânını verdi.
18- Onlar ancak kıyametin aniden kendilerine gelmesini bekliyorlar. İşte kıyametin (ön) şartları çıkmıştır. Kıyamet kendilerine geldikten sonra, artık öğüt almaları nasıl mümkün olur?
19- (Madem kıyamet yakındır) Allah’tan başka ilah olmadığını bil, kendi günahların, inanan kadın ve erkeklerin günahları için bağışlanma dile. Çünkü Allah, dönüp dolaştığınız yer ile varıp duracağınız yeri(*) biliyor.
(*) Dünyadaki ve kabirdeki halinizi bilir.
20- İnananlar: “Neden (cihad ile ilgili) bir sure inmedi?” dediler. İşte hükmü açık, içinde savaşmaktan söz eden bir sure indiği zaman, kalplerinde hastalık olan münfıkların sana, ölümden bayılıp düşen kimsenin bakışı gibi baktıklarını görürsün. Başlarına yıkılsın!
21- (Kendilerinden istenilen, normal) bir itaat ve güzel bir söz idi. Eğer iş ciddiye bindiği zaman, Allah’a verdikleri sözde doğru çıkmış olsalardı, onlar için daha yararlı olurdu.
22- İşte eğer bu dinden geri dönerseniz, (bir daha) yeryüzünde bozgunculuk yapar, birleştirilmiş sosyal bağlarınızı keser duruma gelmeniz beklenilir değil mi?
23- İşte Allah, böylelerini rahmetinden mahrum bırakır, onları sağır eder ve gözlerini kör eder.
24- Acaba Kur’anı düşünmediler mi? Yoksa kalplerinin üzerinde kilitler mi var?
25- Hidayet ve doğru yol kendilerine açıklandıktan sonra gerisin geriye irtidat edenler ise, şeytan, onların yaptıklarını kendilerine güzel göstermiştir ve onları boş umutlara boğmuştur.
26- Çünkü onlar, Allah’ın indirdiği Kur’andan iğrenen(münafık)lere (gizlice:) “Bazı işlerde size itaat edeceğiz” dediler. Hâlbuki Allah, onların gizlemelerini biliyordu.
27- Artık melekler, onların yüzlerine ve sırtlarına vura vura canlarını alırken, halleri nice olur?
28- Çünkü onlar, Allah’ın kızdığı bir şeye uydular. Allah’ın rızasını (kazandıracak şeylerden) hoşlanmadılar. Bunun üzerine Allah da onların bütün yaptıklarını boşa çıkardı.
29- Yoksa kalplerinde hastalık olan o münafıklar. (Müslümanlara karşı) kalplerinde sakladıkları kinlerini, Allah’ın ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?
30- Eğer isteseydik, onları sana gösterirdik. Ve sen, onları yüzlerinden tanırdın. Ve elbette sen onları söz ve üsluplarından tanırsın. Allah ise, bütün yaptıklarınızı bilir.
31- Andolsun! Biz, sizden olan mücahid ve sabredenleri bilinceye kadar ve kalplerinizde olan gizlilikleri ortaya çıkartıncaya kadar sizi deneyeceğiz.
32- Hiç şüphesiz inkâr edip Allah’ın yoluna engel olanlar ve kendilerine hidayet açıklandıktan sonra Peygamber’e karşı muhalefet edenler, Allah’a hiçbir zarar veremezler. Ve Allah, onların bütün yaptıklarını boşa çıkaracaktır.
33- Ey iman edenler! Allah’a da Resulüne de itaat edin. Ve sakın yaptıklarınızı iptal etmeyin (boşa çıkarmayın.)
34- Şüphesiz inkâr edip de Allah’ın yoluna engel olan, sonra kâfir olarak ölenleri Allah affetmeyecektir.
35- Siz üstün iken barışı isteyip gevşemeyin. Çünkü Allah sizinle beraberdir. Ve O, sizin yaptıklarınızdan hiçbir şey eksiltmeyecektir.
36- Gerçekten dünya hayatı, ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer inanıp sakınırsanız, Allah size ücretinizi verecektir. Ve sizden bütün mallarınızı istemeyecektir.
37- Eğer isteseydi ve ısrar etseydi, cimrilik ederdiniz. Allah da içinizdeki (oluşacak) kini ortaya çıkarırdı.
38- İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. Fakat sizden kimisi cimrilik eder. Ve kim cimrilik ederse, o kendine karşı cimrilik etmiş olur. Çünkü Allah hiçbir şeye muhtaç değilken, siz çok şeye muhtaçsınız. Ve eğer sırt çevirirseniz, Allah sizi başka bir toplum ile değiştirir. Sonra onlar, sizin gibi olmazlar.


48- Fetih Suresi
Medine’de nazil olmuştur. 29 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Biz, sana (senin ümmetine) apaçık bir fetih yolunu (Mekke fethinin yolunu) açtık.
2- Ki Allah, senin (senin ve Sahabe şahs-ı manevisinin) geçmiş ve gelecek bütün günahlarını gidersin; üzerindeki nimet ve ihsanını tamamlasın ve sana doğru bir yolu nasip etsin.(*)
(*) Nitekim Mekke fethi, İslami fetihlerin anahtarı oldu. İslam nimeti tamamlandı; İslamiyet doğru bir yol olarak tarihe damgasını vurdu.
3- Ve Allah sana güçlü (izzetli) bir yardımla yardım etsin.
4- O’dur müminlerin kalplerine huzur ve sükûneti (yani iman halini) indiren. Ki eski imanları üzerine kat kat imanları artsın. Ve (biliniz ki) göklerin ve yerin askerleri Allah’ındır. (Müşrikleri temizlemek için Onun hiç kimsenin kılıcına ihtiyacı yoktur.) O Âlimdir ve Hakîmdir… (Hudeybiye sulhunu ne için yaptırdığını en iyi bilen, en iyi şekilde faydalı kılacak olan O’dur.)
5- (Allah bu tertibi yaptı ki:) Mümin ve mümineleri, altlarında nehirler akan ebedî kalacakları Cennetlere koysun ve günahlarını gidersin. Allah katında en büyük kazanç budur. (Mal ve ganimet değildir.)
6- Münafık ve münafıkaları, Allah’a kötü zan besleyen (Allah’ı yanlış anlayıp Peygamber’ine yardım etmeyeceğini sanan) müşrik ve müşrikeleri de azaplandırsın. Kötülük çemberi onları kuşatsın. Allah’ın gazap ve laneti onların üzerine olsun. Allah onlar için Cehennemi hazırlamıştır. Orası ne kötü dönüş yeridir!
7- (Allah onların hakkından çok rahat gelir.) Çünkü yer ve göklerin askerleri O’nundur. O, Aziz (güçlü, izzetli) ve Hakîmdir (kimin hangi cezaya müstahak olduğunu daha iyi bilir.)
8- (Onların bir mazereti de olamaz. Çünkü) Biz seni (insanlar için) şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.
9- Ki Allah ve Resulüne inansınlar, onu desteklesinler, ona saygı duysunlar ve sabah akşam Allah’a tesbih ve kulluk etsinler.(*)
(*) Bu ayetteki meal, Mekke ve Ebu Amr kıraatine göre verilmiştir. Yani ayetteki fiiller muhatap sığası ile değil de gaip sığasıyla okunmuştur.
10- Sana biat edenler, onlar Allah’a biat edenlerdir. Allah’ın eli onların elleri üstündedir. Kim sözünden dönerse (biatını bozarsa,) o kendi nefsine zarar vermiş olur. Kim de Allah’a verdiği sözde durursa, Allah ona büyük bir ecir verecektir.
11- Savaşa katılmayan bedeviler “mal ve çoluk çocuğumuz bizi savaştan alıkoydu; bizim için Allah’tan mağfiret dile” diyecekler. Bunlar kalplerinde olmayan bir şeyi sadece dilleriyle diyorlar. Sen de ki: Allah size bir zarar veya yarar vermek isterse kim mani (engel) olabilir. (Yalan söylemeyin! Çünkü) Allah yaptığınızdan haberdardır.
12- Hayır, siz (ey bedevi ve münafıklar!) sandınız ki Peygamber ve Müminler, ailelerine asla dönemeyecekler. Bu durum da hoşunuza gitti: (Kalbinize süslü göründü.) Bozgun olacak sandınız. Bozuk kalpli değersiz bir kavim oldunuz.
13- Evet kim Allah ve Resulüne inanmasa (bilsin ki) biz kâfirler için sert bir ateş hazırlamışız (ve bilsin ki:)
14- Yer ve göklerin mülkü Allah’ındır. İstediğini affeder, istediğini azaplandırır. Allah, Gafur ve Rahimdir.
15- Savaştan (Hudeybiye seferinden) geri kalanlar, size: “(Hayber) ganimetlerini almak için çıktığınızda, bırakın biz de size tabi olalım.” diyecekler. Bunlar Allah’ın kelamını (kanunu) değiştirmek istiyorlar. De ki: “Siz bizimle asla olmayacaksınız. Allah daha evvel bunu böyle söylemiştir.” Onlar: “Siz, bizi kıskanıyorsunuz” diyecekler. Hayır, belki onlar anlayışları kıt insanlardır.
16- Savaştan geri kalan o bedevilere söyle: “Siz çok güçlü çetin bir kavim ile savaşmaya çağırılacaksınız. Onlarla ya dövüşeceksiniz veya o kavim teslim olacaktır. Eğer bu çağrıya uyarsanız, Allah size güzel bir ücret verir. Eğer daha önce geri döndüğünüz gibi bu sefer de geri dönerseniz, Allah size elim bir azap tattırır.”
17- Gözlerinden sakat olanın (savaşa gelmemesinde) sakınca yoktur. Topal ve hastanın da, (savaşa katılmamalarında) sakınca yoktur. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse, onu altlarında nehirler akan Cennetlere sokacaktır. Kim de savaştan geri dönerse, ona elim bir azap tattırır.
18- O ağaç altında Müminler sana biat ederken, muhakkak Allah onlardan razı oldu. Kalplerindeki sıdk ve ihlâsı gördü, onların üzerine sekineti (iman ve huzur halini) indirdi ve karşılık olarak onlara yakın bir fetih verdi.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   31   32   33   34   35   36   37   38   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin