Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir


- O, ancak vahyedilen bir vahiydir. 5-



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə37/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   42

4- O, ancak vahyedilen bir vahiydir.
5- Ona, müthiş kuvvetleri olan biri öğretti.
6- Üstün nüfuz sahibi (Allah,) Arş’a hâkim oldu.
7- O, en yüce ufukta idi. (Maddi âlemin, maddiyatın dışında idi.)
8- Sonra (kulu Muhammed’e) yaklaştı da yaklaştı.
9- İki yay kadar veya daha yakın oldu.
10- Kulu (Muhammed’e) vahyettiğini vahyetti.
11- Kalp (Muhammed’in kalbi,) gördüğünde tanımamazlık etmedi (hemen tanıdı.)
12- Yoksa siz, onun gördüğünde(*) onunla mücadele mi ediyorsunuz?
13- Andolsun! O, başka bir inişte (tecellide) de O’nu gördü.
(*) O, “Ben miraçta Allah’ı gördüm” demişti.
14- Sidretül- Münteha yanında.
15- Orada Cennet-ül Me’va vardır.
16- O Sidre’yi acayip birşeyin örtüverdiği an,(*)
(*) Sidretül- Münteha kâinat ağacı demektir. Allah’ın tecellileri o ağacı örtüvermiş. Hz. Muhammed Allah’ın öz zatının ehadiyet tecellisini görmüştür.
17- Göz (Muhammed’in gözü,) ne kaydı ne de yanlış gördü.
18- Andolsun! O, Rabbinin büyük (acayip) ayet ve belgelerini gördü.
19- Lat ve Uzza’yı.
20- Ve diğeri, üçüncü Menatı gördünüz (düşündünüz) mü?
21- Erkekler sizin de, kızlar O’nun mu olacak?
22- O zaman, bu çok eksik ve yanlış bir taksimdir.
23- Bunlar, ancak sizin ve babalarınızın taktığı birer isimdirler. Allah, bu konuda hiçbir delil indirmemiştir. Onlar, ancak zanna ve kendi hevalarına uyarlar. Hâlbuki Rablerinden kendilerine doğru bir bilgi gelmiştir.
24- Yoksa insan için, her istediği mi olacak? (Hayır, olmayacak.)
25- Çünkü ahiret ve dünya, Allah’ındır.
26- Ve göklerde nice melekler var ki, şefaatleri hiçbir fayda vermez. Ancak Allah’ın dilediği ve razı olduğu kişi için, izin verdikten sonra (şefaat edebilirler.)
27- Ahirete inanmayanlar, meleklere kızlar ismini verirler.
28- Hâlbuki bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Onlar ancak zanna uyuyorlar. Ve gerçekten zan, haktan yana hiçbir fayda vermez.
29- Artık sen, mesajımıza karşı sırt çevirip dünya hayatından başka bir şey istemeyenden yüz çevir.
30- Onların nihai bilgileri, dünya hayatıdır. Hiç şüphesiz Rabbin olan Allah, kimin O’nun yolundan saptığını çok iyi bildiği gibi, kimin doğru yolda olduğunu da çok iyi bilir.
31- Ve göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. Nihayet kötülük yapanları, yaptıkları ile cezalandıracaktır. İyilik yapanları da iyilik ile mükâfatlandıracaktır.
32- O iyiler k; büyük günahlardan ve fahiş şeylerden –küçük günahlar hariç- çekinirler. Şüphesiz Rabbinin mağfireti çok geniştir. O, sizi çok daha iyi bilir. Sizi topraktan yarattığı zaman ve siz ana karnında ceninler iken, (O, sizin nasıl aciz, bir şey yapamaz olduğunuzu görüyor.) Onun için, kendinizi temize çıkarmayın. O, kimin kendini kötülüklerden daha iyi koruduğunu en iyi bilendir.
33, 34- (Sana) sırt çevirip de, az birşey verdikten sonra elini sımsıkı tutanı gördün mü?
35- Acaba onun yanında gayb âleminin bilgisi var da (başka bir görüş) mü görüyor?
36, 37- Musa ve çok vefalı olan İbrahim’in suhuflarındaki mesaj ona haber verilmedi mi ki:
38-Kimse kimsenin günahını yüklenmez.
39- Ve insana çalıştığından başkası yoktur.
40- Ve insanın her çalıştığı ilerde görülecektir.
41- Sonra Allah, en uygun ceza (ve mükâfatı) ona verecektir.
42- Ve her şeyin nihai varışı, Allah’a olacaktır.
43- Ve gerçekten güldüren ve ağlatan O’dur.
44- Ve şüphesiz öldüren ve dirilten O’dur. (O, bütün zıtların yaratanı ve sahibidir.)
45- Ve O, eşleri (yani) erkek ve dişiyi yaratandır.
46- Akıtıldığı zaman, bir damlacık meniden…
47- Ve hiç şüphesiz ikinci inşaa (diriliş) de O’na aittir.
48- Ve gerçekten zengin edip doyuran O’dur.
49- Ve (taptıkları) Şira yıldızının sahibi O’dur.
50- Ve ilk Ad kavmini,
51- Ve kendilerinden hiçbir şey bırakmadan Semud kavmini helak eden O’dur.
52- Ve onlardan önce Nuh kavmini de helak eden O’dur. Çünkü onlar, çok zalim ve çok azgın idiler.
53- Altı üstüne gelen (Lut kavminin şehirlerini) de devirdi.
54- Onları acayip bir azap kapladı.
55- Artık Rabbinizin hangi nimetinden şüphe ediyorsunuz?
56- Bu (Muhammed,) ilk uyarıcılar gibi bir uyarıcıdır.
57- Artık yaklaşan kıyamet yaklaştı.
58- Allah’a karşı, ona (o azabın gelmesine) hiçbir engel yoktur.
59- Artık bu söze mi hayret ediyorsunuz?
60- Gülüyorsunuz ve ağlamıyorsunuz.
61- Ve boş şeylerle eğleniyorsunuz.
62- Artık yalnızca Allah’a secde edin ve O’na kul olun.


54- Kamer Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 55 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Kıyamet yaklaştı ve ay yarıldı.
2- Onlar bir mucize gördüklerinde, yüz çevirirler. Ve: “Tesiri devam eden bir büyüdür” derler.
3- Yalanladılar, heva ve heveslerine uydular. Hâlbuki (Allah’ın emrettiği) her iş yerini bulacaktır.
4- Andolsun! Onları kötülüklerden engelleyecek haber ve bilgiler onlara geldi.
5- Son derece beliğ bir bilgi ve hikmet, (onlara geldi.) Fakat uyarılar hiçbir fayda vermiyor.
6- Öyle ise sen onlardan yüz çevir. Çağırıcının korkunç bir şeye çağırdığı günü (bekle!)
7- (O gün) gözleri zillet içinde ufalmış olarak, yayılan çekirgeler gibi kabirlerden çıkarlar.
8- Boyunlarını uzatarak, o çağırıcıya koşarak gelirler. (Orada) kâfirler: “Bu, çok zor bir gündür” derler.
9- Onlardan önce, Nuh kavmi de yalanladı. Kulumuz olan peygamberi yalanladılar, ona “deli” dediler. Onu engellemiş oldular.
10- Bunun üzerine: “Ey Rabbim! Ben yenik düştüm. Sen yardım et!” diye Rabbine yalvardı.
11- Biz de, boşalan bir su ile göğün kapılarını açtık.
12- Yerden de (suyu) kaynaklar halinde fışkırttık. Takdir edilmiş bir miktar üzere su birleşti.
13- Biz; onu tahta, çivi ve halata(*) sahip bir gemiye yükledik.
(*) Muhatrussihah.
14- İnayet ve gözetimimizde yüzüyordu. Kendisi inkâr edilen (kulumuza) bir mükâfat olarak böyle yaptık.
15- Andolsun! Biz, o gemiyi bir belge olarak bıraktık. Artık ibret alan yok mudur?
16- İşte azabım ve uyarılarımın nasıl olduğunu görün!
17- Andolsun! Biz, Kur’anı zikir (öğüt alınması) için kolaylaştırdık. Artık öğüt alan yok mudur?
18- Ad kavmi de yalanladı. Artık azabımın ve uyarılarımın nasıl olduğunu görün!...
19- Biz onların üzerine, uğursuzluğu, onları helak edinceye kadar devam eden bir günde, çok soğuk, fırtınalı bir rüzgâr gönderdik.
20- İnsanları, sanki köklerinden sökülmüş hurma kütükleri imişler gibi koparıp deviriyordu…
21- İşte, azap ve uyarıcılarımın nasıl olduğunu görün!
22- Andolsun! Biz, Kur’anı zikir için kolaylaştırdık. Artık öğüt alan yok mudur?!
23- Semud kavmi de uyarıcıları inkâr etti.
24- “Kendi içimizden bir insana mı uyacağız?” Biz o zaman gerçekten, sapıklık ve delilik içinde oluruz.
25- Kendi içimizden ona mı mesaj indi? Belki o, bize üstünlük kurmak isteyen bir yalancıdır, dediler.
26- (Allah, Salih peygambere:) Onlar, yarın kimin, üstünlük kurmak isteyen bir yalancı olduğunu bilecekler.
27- “Biz onlara, kendilerini sınamak için dişi deveyi göndereceğiz. Artık sen bekle ve sabret!”
28- Ve onlara, suyun aralarında paylaşılacağını haber ver. Her içme sırası, şahitler huzurunda olsun.” (dedi.)
29- Onlar, elebaşlarını çağırdılar. O da bıçağını çekip deveyi kesti.
30- İşte azabımın ve uyarılarımın nasıl olduğunu görün!
31- Biz onlara tek bir ses gönderdik. Ağılcının topladığı kuru otlar gibi kırıldılar.
32- Andolsun! Biz Kur’anı, zikir için kolaylaştırdık. Artık öğüt alan yok mudur?
33- Lut kavmi de peygamberleri yalanladı.
34- Lut ailesi hariç, onların üzerine taş yağmurunu yağdırdık. Lut’a inanaları seher vaktinde kurtardık.
35- Kendi katımızdan bir nimet olarak onları kurtardık. İşte Biz, şükredenleri böylece mükâfatlandırırız.
36- O, onları bizim şiddetli azabımız ile korkuttu. Fakat onlar, peygamberler hakkında şüphe ettiler.
37- Onun misafirleri olan meleklere tecavüz etmek istediler. Biz hemen gözlerini kör ettik. “Azabımı ve uyarılarımı(n sonuçlarını) tadın!” dedik.
38- Ve andolsun! Erken bir sabahta, kararlı bir azap onları yakalayıverdi.
39- Azabımı ve uyarılarımı(n sonucunu) tadın!” (dedik.)
40- Andolsun! Biz Kur’anı, zikir için kolaylaştırdık. Artık öğüt alan yok mudur?
41- Ve andolsun! Firavun milletine de uyarıcılar geldi.
42- Onlar, bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de çok güçlü, üstün bir zatın yakalayışıyla onları yakalayıverdik.
43- Acaba sizin kâfirler bunlardan daha mı hayırlı, yoksa kitaplarda sizin için bir beraet mı var?
44- Yoksa: “Biz güçlü, yenilmez bir toplumuz” mu diyorlar?
45- Onların toplumu hezimete uğrayacak, arkalarını dönüp kaçacaklar.(*)
*) Bedir savaşını haber veriyor.
46- Asıl randevuları, kıyamet günüdür. Kıyamet, daha feci ve daha acıdır.
47- Gerçekten azgın suçlular, sapıklık ve delilik içindedirler.
48- Yüzleri üzerine ateşe sürüklendikleri gün, (onlara:) “Cehennemin dokunuşunu tadın!” (deriz.)
49- Biz her şeyi bir kader ile yaratmışız.
50- Bizim emrimiz, bir tek sözdür. (O söz çıkar çıkmaz,) göz açıp kapamak kadar (kısa bir zamanda, o iş gerçekleşir.)
51- Andolsun! Biz sizin benzerlerinizi helak ettik. Artık öğüt alan yok mudur?
52- Ve yaptıkları her şey kitaplardadır.
53- Küçük büyük, her şey de yazılıdır.
54- Gerçekten muttaki olanlar cennetler ve nehirler ortamındadırlar.
55- Çok güçlü bir padişahın huzurunda, arzulanan güzel bir makamdadırlar.

55- Rahman Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 78 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1, 4- Bütün kemal sıfatların sahibi olan Rahman, Kur’anı peyderpey öğretti: İnsanı yarattı, ona beyanı (anlama ve anlatmayı) öğretti.
5, 9- “Güneş ve ay dakik bir hesap iledirler. Necm (bitki ve yıldız) ve ağaçlar devamlı secde ederler. Göğü de Allah yükseltmiş; tartı ve ölçü (denge) koymuş ki, kendi mizanınızı (dengenizi) bozmayasınız. Adalet terazisini doğru tutunuz, (alışverişlerde) kâr terazisini zarara uğratmayınız.
10, 13- Yeryüzünü de insanlar için koymuş. Onda meyve ve salkımlı hurma ağaçları vardır. O yeryüzü hayvanlarınıza ve size rızık olan hububat ve bitkiler mahzenidir. Madem böyledir ey insan ve cin nevileri! Artık Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
14, 16- İnsanı; sert, sağlam, öz bir çamurdan dönüştürerek yarattı; cinleri de ateşin saf alevinden yarattı. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
17, 18- O iki doğunun ve iki batının sahibidir. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
19, 21- İki denizi salıvermiş, buluşuyorlar. Fakat aralarında bir engel olduğundan birleşemiyorlar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
22, 23- Onlardan inci ve mercan çıkar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
24, 25- Dağlar gibi denizde yükselen, akıp giden gemiler O’nundur. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
26, 28- Yeryüzündeki herkes fanidir. Celal ve ikram sahibi Rabbinin zatı (öz varlığı) ise bakidir. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
29, 30- Göklerdeki ve yerdeki herkes O’na yalvarır. O, her gün yeni bir faaliyet içindedir. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
31, 32- Ey günah yüklü ins ve cinler! Bir günü size ayıracağız: Bir gün cezanızı vereceğiz. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
33, 34- Ey cin ve ins toplulukları! Eğer göklerin ve yerin etrafından geçebilirseniz geçin. Fakat siz ancak üstün bir kuvvet ile geçebilirsiniz. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
35, 36- Üzerinize ateş şerareleri ve erimiş madenler gönderilir. Yardım da alamazsınız. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
37, 38- Gök yarıldığında, gül gibi kızıl, (kızgın) yağ gibi sıcak olduğunda… Artık ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
39, 40- O gün insanlar ve cinler sorguya çekilmezler… Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
41, 42- (Sorguya lüzum kalmadan) mücrimler yüzlerinden tanınırlar; alınlarından ve ayaklarından alınıp götürülürler. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
43, 45- Mücrimlerin yalanladığı Cehennem işte budur! O Cehennem ateşi ile son derece sıcak bir su arasında gidip gelirler. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
46, 47- Rabbinin büyük makam ve azametinden korkan için ise, iki cennet vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
48, 49- O iki Cennet değişik desen ve sanatlara sahiptirler. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
50, 51- Onlarda sürekli akan iki çeşme vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
52, 53- Onlarda her meyveden iki çeşit vardır. (Bilineni ve bilinmeyeni) Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
54, 55- O Cennet ehli, astarları atlas kumaştan olan yataklara yaslanırlar. Ve o Cennet meyveleri, ellerinin ulaşabileceği şekilde yakındırlar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
56, 57- O iki Cennette, kocalarından başka herkesten gözlerini saklı tutan, kocalarından evvel hiçbir insan ve cin ile yatmayan hanımlar vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
58, 59- O hanımlar sanki yakut ve mercandırlar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
60, 61- İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey mi olur? Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
62, 63- O iki Cennetin önünde ayrı iki bahçe daha vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
64, 65- Yemyeşildirler. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
66, 67- İçlerinde fıskiyeli iki çeşme vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
68, 69- Onlarda meyve, hurma ve nar vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
70, 71- Onlarda hayırlı güzle kızlar vardır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
72, 73- Çadırlarda bekletilen, tertemiz ceylan gözlü hurilerdir. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
74, 75- Onlardan evvel, insan ve cin onlarla yatmamıştır. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
76, 77- Yeşil, yumuşak yastıklara yaslanıp güzel kaliteli kumaşlara kurulurlar. Madem böyledir, ey insanlar ve cinler! Rabbinizin hangi yüce nimetini inkâr edeceksiniz?
78- Celal ve ikram sahibi Rabbinin isim ve şanı güzel ve yücedir. (Cennetteki bu güzellikler, o isimlerin gölgeleridir.)


56- Vâkıa Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 96 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Olacak vak’a olduğu (kıyamet koptuğu) zaman,
2- Onun olmayacağına dair hiçbir delil yoktur.(*)
(*) Onu yalanlamayı gerektiren hiçbir mesnet yoktur.
3- O, her şeyi alt üst eder.
4- Yerin sarsıldığı,
5- Dağların yürütüldüğü
6- Havada uçuşan toz haline geldiği,
7- Ve sizler üç sınıfa ayrıldığınız zaman,
8- Uğur ehli olanlar, ne uğurlu insanlardır!
9- Uğursuzluk ehli olanlar ise, ne uğursuzlardır!
10- Asıl hedefe varanlar ise, işte varanlar onlardır.
11- Allah’a yakın olanlar onlardır.
12- Nimet Cennetleri içindedirler.
13- Eskilerden büyük bir cemaat,
14- Ve sonrakilerden az bir grup (olan bu hedefe varanlar,)
15- Mücevheratla işlenmiş tahtlar üzerinde,
16- Yaslanmış olarak, karşılıklı (sohbet ederler.)
17- Gençlikleri ebedî olan gençler, onlara hizmet ederler.
18- Kaynağından doldurulmuş testiler, ibrikler ve kadehleri onlara sunarlar.
19- Ne o içecekten bıkarlar ne de o içecek tükenir.(*)
(*) Nesefi. Veya ne de sarhoş eder.
20- Ve seçtikleri meyve ve yemişleri de
21- Ve iştahlarının çektiği kuş etlerini de onlara sunarlar.
22- Ve onlar için ceylan gözlü hanımlar da var.
23- Saklı inci gibi güzeldirler.
24- (Bütün bunlar,) onların yaptıklarına karşılık, onlara verilir.
25- Orada ne boş bir söz işitirler ne de günaha sokan bir iş yaparlar.(*)
(*) Mecazül-Kur’an.
26- Yalnızca birbirinin selamına karşı selam verirler.
27- Sağ tarafın adamları, (uğurlular) ne büyük insanlardır.
28- Onlar, dikensiz ağaçlar altında,
29- Kökünden tepesine kadar meyve dizili muz ağaçları,
30- Uzun uzun gölgeler,
31- Fışkıran sular,
32- Ve bol meyveler…
33- Ne yasaklanan ne de biten meyveler içinde,
34- Şanlı, endamlı hanımlar yanındadırlar.
35- Biz onları harika bir yapıda yaratırız.
36, 38- Onları, sağ tarafın adamları için, yaşıt, güzel bakireler yaparız.
39- O sağ tarafın adamları; eskilerden bir cemaat,
40- Sonrakilerden de bir cemaattirler.
41- Sol tarafın adamları (uğursuzlar) ise, ne kötü adamlardır.
42- Zehirli bir ateş ve sıcak bir su,
43- Ve siyah dumanın gölgesi içindedirler.
44- O duman, ne serindir ne de hoştur.
45- Çünkü onlar, bundan önce refah içinde idiler.
46- Ve onlar, büyük günahı yapmada ısrar ediyorlardı. (Küfürde devam ediyorlardı.)
47- Ve: “Biz, toprak ve kemikler olduğumuz zaman mı yeniden dirileceğiz?” diyorlardı.
48- Önceki atalarımız da mı dirilecek?!
49- De ki: “Öncekiler de sonrakiler de…
50- Belli bir günde buluşmak üzere toplatılacaklar.”
51- Sonra siz ey sapık yalanlayıcılar (kâfirler!)
52- Zakkum(*) ağacından yiyeceksiniz.
(*) Zehirli bir ağaç..
53- Ondan karınlarınızı dolduracaksınız.
54- Üzerine sıcak su içeceksiniz.
55- Susamış develerin susayışı gibi içeceksiniz.
56- İşte kıyamet günü onlara sunulacak yemek ve içecek budur!
57- Sizi, Biz yarattık. Artık tasdik etmeniz gerekmez mi?!
58- Akıttığınız meniyi gördünüz mü?!
59- Siz mi onu yaratıyorsunuz yoksa yaratan Biz miyiz?!
60- Aranızda ölümü takdir eden Biziz. Ve Bizi geçemezsiniz. (Bizden kurtulamazsınız.)
61- Bizim, sizi benzerlerinizle değiştirmeye ve sizi bilmediğiniz başka bir şekilde yaratmaya gücümüz yeter.
62- Andolsun! Siz ilk yaradılışı bildiniz. Artık düşünüp idrak etmeniz gerekmez mi?
63- Ektiğinizi gördünüz mü?
64- Siz mi onu filizlendiriyorsunuz, Biz mi?..
65- İsteseydik, onu (verimsiz) bir çerçöp yapardık. Siz de seyredip dururdunuz.
66- “Biz gerçekten helaka uğradık.
67- Belki biz, şanssız insanlarız” derdiniz.
68- İçtiğiniz suyu gördünüz mü?
69- Siz mi onu beyaz (temiz) buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?
70- Eğer isteseydik, onu tuzlu su yapardık. Artık şükretmeniz gerekmez mi?!
71- Tutuşturduğunuz ateşi gördünüz mü?
72- Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan Biz miyiz?
73- Biz, o ağacı bir belge ve köylüler için bir yaşam aracı yaptık.
74- Artık yüce olan Rabbinin isimlerinin münezzehiyetini an!
75- Yıldızların (düştükleri ve) döndükleri yere yemin ederim.
76- Eğer bilirseniz, bu büyük bir yemindir.
77- Ki gerçekten o, değerli güzel bir Kur’andır.
78- Saklı bir kitaptadır.
79- Temizlerden başkası ona dokunmaz. (Onu anlamaz.)
80- Bütün âlemlerin sahibi olan Allah’tan gelmedir.
81- Siz bu söz hakkında mı gevşek davranıyorsunuz.
82- Ve rızkınıza şükredeceğiniz yerde, (onun Allah’tan olduğunu) yalanlıyorsunuz.(*)
(*) Nesefi.
83- Ya can boğaza dayandığı zaman,
84- Ve siz de o an bakıp durursunuz.
85- Ve Biz, sizden ona daha yakınız. Fakat siz görmezsiniz.
86- İşte eğer siz cezalandırılmayacaksanız.
87- Ve bu sözünüzde doğru iseniz, neden onu geri döndürmüyorsunuz?
88- İşte eğer o ruh, Allah’a yakınlardan ise;
89- Ona rahatlık, güzel rızık ve nimet Cennetleri vardır.
90- Eğer sağ tarafın ehlinden ise;
91- Ona, sağ tarafın ehlinden selam vardır.
92- Eğer sapık yalancılardan ise,
93- Ona sıcak su sunulur.
94- Ve o, Cehenneme yaslatılır.
95- Bu söz izan ve imandan gelen bir gerçek ve haktır.(*)
(*) Nesefi.
96- Artık Rabbinin yüce isminin münezzehiyetini an!... (Onu tesbih et.)


57- Hadid Suresi
Medine’de nazil olmuştur. 29 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ın mukaddesliğini ve münezzehiyetini ilan ediyor. O, üstün güç sahibi ve her şeyi yerli yerinde yapandır.
2- Göklerin ve yerin malikiyet ve idaresi O’nundur. O, diriltir ve öldürür. (Hayat ve ölüm, O’nun elindedir.) O, her şeye gücü yetendir.
3- İlk olan, son olan, açık olan, gizli olan O’dur. O’nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.
4- Gökleri ve yeri altı günde (dönemde) yaratan, sonra Arş’a (kâinatı idare etmeye) geçen O’dur. O, yere giren ve yerden çıkan ile gökten inen ve göğe çıkan her şeyi çok iyi bilendir. Nerde olursanız, O sizinle beraberdir. Allah, yaptığınız her şeyi çok iyi görendir.
5- Göklerin ve yerin mülkiyet ve hâkimiyeti O’nundur. Ve bütün işler, son olarak O’na dönecektir. (Ahirette O’nun hâkimiyeti gözle görülecektir.)
6- O, geceyi gündüze, gündüzü geceye sokandır. Ve O, sinelerde saklı olan her şeyi çok iyi bilendir.
7- Artık Allah’a ve Resulüne inanın ve Allah’ın sizi idarecisi kıldığı maldan nafaka verin. Sizden iman edip de nafaka verenler için büyük bir mükâfat vardır.
8- Allah’ın elçisi sizi, sahibiniz ve yaratanınız olan Allah’a iman etmeye (onu iyice tanımaya) çağırdığı zaman ve eğer imanlı iseniz, Allah sizden (“her gelen peygambere inanacaksınız” diye) söz aldığı halde, neden Allah’a (elçisine) inanmıyorsunuz.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   34   35   36   37   38   39   40   41   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin