Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə5/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42

33- Allah, Âdemi, Nuhu, İbrahim ailesini, İmran ailesini insanlık âleminde üstün kılmıştır.(*)
(*) İnsanlık tarihi dört ana döneme ayrılır:
1- Medeniyetlerin filizlendiği dönem, Âdem (insan) ile sembolize edilmiştir.

2- Nuhla başlayan peygamberlik ve tek bir Allah inancının çok önemli olduğu ve beşeriyetin şirkten kurtarıldığı dönem.

3- İbrahim ile başlayan dini pratiklerin uygulandığı dönem.

4- İmran ailesinden olan Musa ile başlayan dinin devletleştiği dönem.
Nuh’un ilk Resul olduğu, meşhur şefaat hadisiyle sabittir. İbrahim’in de dini pratikleri ilk uygulayan olduğu, yine Kur’anla sabittir. (Bakara: 124)
34- Bunlar, birbirlerinin nesli olarak gelmişlerdir. (Onun için üstünlüğün yalnız Yahudilerde olması gerekmez.) Allah, (onların “neden bu iş bizde değil” diye itirazlarını) çok iyi bilen ve işitendir. (Kimin dine ihtiyaç hissettiğini çok iyi bilir ve duyar.)
35- Hatırla o zamanı ki, İmran’ın hanımı: “Ya Rabbi! Ben karnımdaki bu bebeği hür olarak sana adadım. Sen onu benden kabul et! Sen her şeyi işiten ve bilensin!” dedi.
36- Doğurduğunda, “Ya Rabbim! Ben bunu kız olarak doğurdum” dedi.
Hâlbuki Allah, onun ne doğurduğunu çok iyi bilendir. –Erkek de kız gibi değildir.-
Sonra. “Ben ona Meryem ismini verdim. Onun ve zürriyeti için melun şeytandan sana sığınırım.” dedi.
37- Onun Rabbi, güzel bir şekilde o kızı ondan kabul etti. Ve onu güzelce büyüttü. Zekeriya da ona kefil (sahip) oldu. İbadet odasına her girdiğinde onun yanında rızık bulurdu. “Ey Meryem! Bunlar nerden sana geliyor?” derdi. Meryem: “Allah’ın katından.. Allah istediğine hesapsız rızık verendir.” diye cevap verirdi.
38- İşte o zaman Zekeriya, Rabbine karşı dua etti: “Ey Rabbim! Bana kendi katından iyi, yararlı bir nesil ver! Hiç şüphesiz Sen, duaları işitensin.” dedi.
39- O, mihrapta namaz kılarken, melekler ona şöyle seslendiler: “Allah, Yahya isminde bir çocuğu sana müjdeliyor. O, Allah’ın ol emriyle yaratılan İsayı doğrulayıcı, güçlü, namuslu, peygamber ve yararlılardan olacak.”
40- Zekeriya: “Ya Rabbi! Nasıl çocuğum olacak? Ben yaşlıyım, hanımım da kısırdır.” dedi. Allah: “Bu böyle olacak. Allah dilediğini yapar.” dedi.
41- Zekeriya: “Öyle ise bana bir belirti göster.” dedi. Allah: “Belirtin şudur: Sen üç gün işaret dışında insanlarla konuşamayacaksın. Rabbini çok hatırla. Sabah akşam O’nu tesbih et.”
42- Hatırla o anı ki; melekler Meryem’e şöyle dediler: “Ey Meryem! Allah seni (İsaya ana olman için) seçti ve seni temize çıkardı. Ve seni âlemlerin kadınlarından üstün kıldı.”
43- Ey Meryem! Rabbin için dua et, secde yap. (Kulluk için) eğilenlerle beraber eğil.”
44- Bunlar gaybi bilgilerdir. Onları sana vahyediyoruz. Onlar, hangisi Meryem’e kefil olacak diye kalemlerini ortaya atarken, sen onların yanında değildin. Ve tartışırlarken de sen onların yanında değildin.
45- O vakit melekler dediler ki: “Ey Meryem! Kendisinden bir kelime (ol) ile yaratılan bir bebeği Allah sana müjdeliyor. İsmi, Meryemoğlu İsa el-Mesih(*) olup dünya ve ahirette itibarlı ve Allah’a yakınlardan olacaktır.
(*) Mesih; düzelten, pürüzleri temizleyen demektir. Nitekim Hz. İsa, Yahudi şeriatında oluşan bazı pratik sıkıntıları düzeltmiştir.
46- Beşikte iken de olgun(*) iken de insanlarla konuşacaktır: (Onlara mesaj verecektir.) ve yararlılardan olacaktır.
(*) Kur’anda geçen “Kehlen” kelimesi, otuzu aşkın yaşında demektir. Hz. İsanın 33 yaşında vefat ettiğine işarettir.
47- Meryem: “Ya Rabbi! Kimse bana dokunmamışken nasıl bebeğim olacak? dedi. Allah: “Öyle olacak. Allah istediğini yaratır. O, bir şeyi dilediği zaman ona ol! der, o da oluverir.” diye cevap verdi.
48- Bir de ona kitap ve hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğretecektir. İsrailoğullarına Resul olarak şöyle diyecektir: “Ben, Rabbinizden bir mucize ile size geldim: Çamurdan kuş heykelini yaparım. Ona üflediğimde Allah’ın izniyle kuş olur. Allah’ın izniyle âmâ ve abrası(*) iyileştiririm, ölüleri diriltirim. Evlerinizde yediklerinizi ve stok ettiklerinizi size haber veririm.(**)
(*) Alaca hastalığına yakalanan kişi..
(**) Ahir zamanda, tıp ve yemek çeşitleri ile stoklamaların harika bir seviyeye çıkacağına işarettir. Zira İsa (as) aynı zamanda bir ahir zaman peygamberidir.
49- Eğer inanıyorsanız, sizin için bu konuda bir ayet (mucize ve ders) vardır.
50- Bir de elimdeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak ve size daha önce haram kılınmış bazı şeyleri helal kılmak için, Rabbinizden bir mucize ile size geldim. Artık Allah’ın azabından çekinin ve bana itaat edin.
51- Allah, benim ve sizin Rabbinizdir. (Beni mucizevî olarak sizi ise yasal olarak yratandır.) Yalnızca O’na kulluk edin. Bu çok doğru bir yoldur. (Çünkü birlik ve denge yoludur.)”
52- Bu tebligattan sonra İsa, onlardan küfür kokusunu hissedince; “Allah yolunda bana yardım edecek kim var?” dedi. Havariler(*): “Biz Allah’ın yardımcılarıyız. Ona iman ettik. Sen şahit ol, biz teslim olanlardanız.
(*) Havari; Hz. İsa’ya tabi olan, onun sohbetinde bulunan demektir.
53- Ey Rabbimiz! Senin bütün indirdiklerine inandık. Elçiye tabi olduk. Sen bizi şahitlerden yaz.” dediler.
54- Onlar bir düzen kurdular, Allah da bir düzen kurdu. Allah düzen kuranların en iyisidir.
55- O zaman ki, Allah İsa’ya şöyle dedi: “Seni vefat ettireceğim, seni yanıma yükselteceğim. Ve seni o kâfirlerden temizleyeceğim. Ve kıyamet gününe kadar sana tabi olanları o kâfirlerden üstün kılacağım. Sonra dönüşünüz bana olacak. İhtilaf ettiğiniz konularda sizi yargılayacağım.
56- O kâfirlere ise, dünyada ve ahirette elim bir azap tattıracağım. Bir yardımcı da bulamayacaklardır.(*)
(*) Hz. İsa’yı inkâr eden Yahudiler ve komünistler, Hıristiyanlara karşı daima mağlup kaldıkları gibi, dünyada da şiddetli azap çektiler. Sonuçta yardımcısız da kaldılar ve kalacaklar.
57- İnanıp yararlı işler yapanlar ise, Allah onların ücretlerini eksiksiz verecektir. Allah zalimleri asla sevmez.
58- Bunlar, sana okuduğumuz ayet(mucize)ler ve yerli yerinde bir mesajdır.
59- Allah katında İsa’nın örneği, Âdemin örneği gibidir. Onu topraktan yarattı. Sonra ona “ol!” dedi, o da oluverdi.
60- (İsa, Allah’ın oğlu değildir.) Gerçek, Rabbinin açıkladığı gibidir. Artık sen şüphe edenlerden olma.
61- Bu konuda sana bilgi geldikten sonra seninle tartışan olursa onlara söyle: “Gelin, çoluk çocuğumuzu ve kendimizi toplayalım, sonra dua edip, “Allah’ın laneti yalancılara olsun!” diyelim. (Ki kimin samimi olup olmadığı belli olsun.)
62- Bu gerçek bir anlatımdır. (İsa, Allah’ın oğlu değildir.) Allah’tan başka mabud yoktur. Allah, gerçekten Aziz ve Hakîmdir. (Gücü ve hikmeti, ortak edinmekten münezzehtir.)
63- Eğer bundan sonra sırt çevirirlerse bilsinler ki; Allah bozguncuları (samimi olmayanları) çok iyi bilir.
64- De ki: “Ey ehl-i kitap! Aramızda müşterek olan bir söze gelelim: Allah’tan başka hiçbir şeye kulluk etmeyelim. Hiçbir şeyi O’na eş koşmayalım. Birbirimize Allah’ın dışında rabler (mabudlar) edinmeyelim.” Eğer yüz çevirirlerse: “Siz şahit olun, gerçek Müslümanlar biziz.” deyin.
65- Ey ehl-i kitap! İbrahim konusunda neden mücadele ediyorsunuz? (Onun Hıristiyan ve Yahudi olduğunu söylüyorsunuz.) Hâlbuki Tevrat ve İncil, ondan sonra indiler. Hiç düşünmeyecek misiniz?
66- İşte sizler, bildiğiniz konularda tartıştınız. Hiç bilmediğiniz konularda neden tartışıyorsunuz? Sizler hiçbir şey bilmez iken Allah her şeyi bilir.
67- İbrahim ne Yahudi idi ne de Hıristiyan. O Müslüman bir hanif (muvahhid) idi. Ve müşriklerden de değildi.
68- Gerçekten İbrahim’e en yakın olan insanlar, Ona tabi olanlar ile bu Peygamber ve Müminler(Müslümanlar)dir. Şüphesiz Allah, Müminlerin yakını ve sahibidir.
69- Ehl-i kitaptan bir grup istediler ki, sizi saptırsınlar. Gerçekte onlar kendilerinden başka kimseyi saptırmıyorlar. Fakat farkında değiller.
70- Ey ehl-i kitap! Göz göre göre neden Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?
71- Ey ehl-i kitap! Neden hak ile batılı birbirine karıştırıyorsunuz, bildiğiniz halde hakkı gizliyorsunuz?
72- Ehl-i kitaptan bir grup dediler: “Müminlere inen Kur’ana gündüzleyin inanın (inanmış görünün,) akşamleyin inkâr edin. (İslam’a girin, çıkın.) Belki Müslümanlar dinlerinden dönerler.
73- Ve dininize uymayana inanmayın!” Sen de ki: “Doğru (samimi olan) yol, Allah’ın yoludur. Siz, size verilen vahyin aynısının başka birisine gelmesi veya sizi Allah’a davet etmesi (zorunuza mı gidiyor?)” De ki: “Bütün fazilet (üstünlük, vahyin ikram edilmesi,) Allah’ın elindedir. Onu istediğine verir. Çünkü Allah’ın imkânları boldur. O, kime neyi vereceğini çok iyi bilendir.
74- Rahmetini istediğine mahsus kılar. Allah, büyük fazl (ikram ve iyilik) sahibidir.”
75- (Ehl-i kitabın hepsi bir değil.) onlardan öyleleri var ki, bir ton altın emanet bıraksan onu sana geri öder. Öyleleri de var ki, bir dinar emanet bıraksan, ısrar etmedikçe onu sana geri ödemez. Çünkü onlar, “Arapların (ümmilerin) malları bize helaldir” derler. Bile bile Allah’a iftira etmiş olurlar.
76- Hayır, hiç şüphesiz Allah sözünü yerine getirenleri ve korunanları gerçekten sever.
77- Allah namına verdikleri söz ile ve yeminlerle az bir dünya menfaatini satın alanların ahirette nasipleri yoktur. Kıyamet günü Allah onlarla konuşmaz, onların yüzüne bakmaz, onları temize çıkarmaz. Ve onlar için elem verici bir azap vardır.
78- Onlardan bir fırka da, dillerini kitaba yaklaştırırlar ki, sen onların söylediklerini kitaptan sanasın. Hâlbuki o söyledikleri kitaptan (vahiyden) değildir. “Allah’ın katındandır” diyorlar. Hâlbuki o Allah’ın katından değildir. Bildikleri halde Allah’a karşı yalan söylüyorlar.
79- Bir insan ki, Allah ona kitap (yasa,) hüküm (iktidar) ve peygamberlik verdikten sonra, dönüp insanlara “Allah’tan ayrı olarak bana kul olun” demesi, ona yakışmaz (demez.) O, ancak “kitaptan öğrendiklerinizle, yaptığınız eğitimle Rabbani insanlar olun” der.
80- “Melekleri, peygamberleri ilahlar edinin,” diye de emretmez. Siz Allah’a teslim olmuş olduktan sonra size şirk ve küfrü mü emreder?
81- Allah, peygamberlerin (ümmetlerinden) söz aldı ki: “Size kitap ve hikmet (yasa ve ilim) verdim. Sonra elinizdeki hakikatleri tasdik edici bir elçi geldiğinde ona inanacaksınız ve ona yardım edeceksiniz.” Allah: “Kabul edip söz veriyor musunuz?” dedi. Onlar: “Kabul ettik” dediler. Allah: “Siz şahit olun, Ben de sizinle beraber şahitlerdenim.” dedi.(*)
(*) Her peygamber, bencillik göstermeden Allah namına, ondan sonra gelecek peygambere uymaları için ümmetlerinden söz almıştır.
82- Artık bu sözleşmeden sonra hangi ümmet sözünden dönerse, onlar fasıkların ta kendileridir.
83- Onlar, Allah’ın dininden başka din mi arıyorlar? Hâlbuki isteyerek veya istemeyerek her şey Allah’a teslim olmuştur. Ve her şey O’na dönecektir.
84- De ki: “Biz Allah’a, bize inen, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve zürriyetlerine inen vahye inandık. İsa’ya ve Musa’ya verilenlere ve Rablerinden aldıkları haberlerle peygamber olanlara verilen hakikatlere de inandık. Aralarında asla ayrım yapmayız. Biz Allah’a teslim olmuşlarız.”
85- Kim İslam’dan başka din ararsa, o ondan kabul edilmeyecektir. Ve o ahirette zararlı çıkanlardan olacaktır.
86- İnandıktan, peygamberin hak olduğunu kabul ettikten, kendilerine mucizeler geldikten sonra küfre giren bir topluluğa Allah nasıl hidayet verir? (Vermez.) Allah zalim toplumlara asla doğru yolu göstermez.
87- Bunların cezası; “Allah’ın, meleklerin ve bütün insanların lanetinin onların üzerlerine olmasıdır.(*)
(*) Lanet edilmek demek; Allah’ın, meleklerin, insanların yardım ve şefkatlerinden mahrum kalmak demektir.
88- Onlar o mahrumiyet içinde ebedî kalacaklar. Ne azapları hafifler ne de gözetilirler.
89- Bundan sonra tevbe edip yapıcı işler yapanlar ise, (bilsinler ki) Allah çok bağışlayan ve çok acıyandır.
90- İnandıktan sonra küfre girenler, sonra küfürde ileri gidenler ise, onların tevbeleri kabul olmaz. İşte gerçek sapıklar onlardır.
91- Küfrü tercih edip de kâfir olarak ölenlerden biri, dünya dolusu altın fidye de verse ondan kabul olmaz. İşte onlara elim bir azap vardır. Yardımcı da bulamayacaklardır.
(Madde hiçbir zaman mananın yerini doldurmaz. Onun için;)
92- Siz en sevdiğiniz şeyi bağışlamadıkça (ki nefsin en sevdiği şey mal ve maddedir) gerçek iyilik ve sevaba kavuşmuş olamazsınız. Bir şey nafaka verdiğinizde mutlaka Allah onu bilir.
[Özellikle yiyecekler konusunda ne nefsinizden ne de fakirlerden esirgemeyin. Şu yenilir, şu yenilmez demeyin. Allah’ın emri olmadan şu helaldir, şu haramdır, demeyin.]
93- Bütün yiyecekler, Yahudiler için helal idi. Tevrat inmeden evvel Yakub’un kendisine haram kıldığı şeyler müstesna. İşte Tevrat’ı getirin, (şu helaldir, şu haramdır demelerinizde) doğru iseniz, onu okuyun.
94- Bundan sonra, kim Allah adına iftira ederse, onlar zalimlerin ta kendileridir. (Onlar haksız yere helal yiyecekleri haram kılarlar.)
95- De ki: “Allah doğruyu söyledi. Artık tek bir Allah’a inanmış olarak İbrahim’in milletine uyunuz. İbrahim şirk koşanlardan değildi.” (Sizin sandığınız gibi, İbrahim Kudüs’te yaşamış ve ilk mabed Kudüs’te yapılmış değildir.)
96- İnsanların ibadet etmesi için ilk yapılan ev, âlemlere (insanlara) yol gösterici ve mübarek olan Mekke’deki evdir.
97- Onda açık ayetler (belirtiler) vardır. Makam-ı İbrahim ordadır… Kim oraya girerse, güven içinde kalır. Ve gücü yeten insanların o evi ziyaret etmesi, Allah’tan insanlara verilmiş bir vazifedir. Kim bu vazifeyi inkâr edip yapmazsa, bilsin ki Allah insanlara muhtaç değildir.
98- De ki: “Ey ehl-i kitap! Neden Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz? Şüphesiz Allah yaptıklarınıza şahittir.”
99- De ki: “Ey ehl-i kitap! Neden Müminleri Allah’ın yolundan saptırıyorsunuz? Doğruluğuna şahit olduğunuz halde Allah’ın yolunu eğri görmek istiyorsunuz. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan habersiz değildir.”
100- Ey müminler! Kendilerine kitap verilmişlerden bir fırkaya boyun eğerseniz, inanmışlığınızdan sonra sizi gerisin geriye kâfir yapmak isterler.
101- Üzerinizde Allah’ın ayetleri okunurken, O’nun elçisi sizin içinizde iken, siz nasıl kâfir olursunuz? (Sizden) kim samimi olarak Allah’a bağlanırsa, o, gerçekten, doğru yolu bulmuş demektir.
102- Ey inananlar! Allah’ın azabından gereği gibi sakının! Sakın Müslüman olmaktan başka bir şekilde ölmeyin.
103- Ve hepiniz Allah’ın ipine (Kur’ana) sımsıkı sarılın. Ve sakın dağılmayın. Allah’ın size olan nimetini hatırlayın ki siz birbirlerinize düşman iken, O, kalplerinizi birleştirdi. Onun nimetiyle kardeşler oldunuz. Ayrıca ateşten bir çukurun ağzında iken, O, sizi ondan kurtardı. Böylece Allah ayetlerini size açıklıyor ki, doğru yolu bulasınız.
104- Sizden iyiliğe çağıran, güzel şeyleri emreden, iğrenç şeylerden sakındıran bir topluluk oluşsun. İşte gerçek kurtuluşa kavuşanlar onlardır.
105- Kendilerine açık mucizeler geldikten sonra ihtilafa düşüp dağılanlar gibi olmayın. Böyleler için büyük bir azap vardır.
106- Bazı yüzlerin aklandığı, bazı yüzlerin karardığı günü hatırlayın! Yüzleri kararanlara denilecek ki: “İnandıktan sonra mı küfre girdiniz? Artık bu küfrî oluşumunuzdan dolayı azabı tadın.
107- Yüzleri aklananlar ise; onlar Allah’ın rahmeti içindedirler. Onlar o rahmet içinde ebedî kalacaklardır.
108- Bunlar, Allah’ın ayetleridir. Onları sağlam bir şekilde sana okuyoruz. Allah insanlara zulmetmek istemez. (Böyle bir yola ihtiyacı yoktur. Ayrıca:)
109- Göklerde ve yerde olan her şey O’nundur. Ve bütün işler son olarak O’na döner. (Sebepler perdesi aradan kalkar.)
110- İnsanlar için ortaya çıkmış en iyi toplum oldunuz. İyiliği emreder, kötülükten sakındırıyorsunuz. Ve Allah’a inanıyorsunuz. Eğer ehl-i kitap da inansaydı, onlar için daha yararlı olurdu. Bazıları inanıyor olmakla beraber, çoğu fasıktırlar.
111- Size sıkıntı vermekten başka bir zarar veremezler. Eğer sizinle savaşırlarsa, geri kaçacaklar. Sonra yardım da görmezler.
112- Nereye sokulmuşlarsa, başlarına alçaklık yağmıştır. Allah’ın ipine ve insanların ipine (antlaşmalarına) tutundukları zaman hariç… Onlar Allah’ın gazabını celbettiler. Ve üzerlerine miskinlik yağdı. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlardı, haksız bir şekilde peygamberleri öldürüyorlardı. Çünkü onlar, isyankâr ve azgın idiler.
113- Hepsi bir değiller. Ehl-i kitaptan bir toplum var ki; gece boyunca, ayakta durarak, secde ederek Allah’ın ayetlerini okuyorlar.
114- Allah’a ve ahiret gününe gerçekten inanırlar. İyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar. Ve yararlı işlerde yarışırlar. Onlar salihlerdendirler.
115- Yaptıkları hayır inkâr edilmeyecektir. Allah, kimin kendini (özünü) koruduğunu çok iyi bilir.
116- O azgın kâfirlere gelince, ne malları ne de evlatları kendilerine Allah’tan yana bir fayda vermeyecektir. Onlar ateşin arkadaşlarıdırlar. İçinde ebedî kalacaklardır.
117- Bu dünya hayatında yaptıkları iyiliklerin örneği ise, dondurucu bir soğuğa sahip olan bir fırtına gibidir ki; nefislerine zulmeden bir toplumun ekinine isabet edip onu yok eder… Allah onlara zulmedici değildir. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlar.
118- Ey Müminler! Mümin olmayan kişileri kendinize sırdaş edinmeyin. Onlar, size zarar vermekten geri kalmazlar. Sizin sıkıntıya düşmenizi istediler. Kin ve buğzlarını ağızlarıyla ifade ettiler. İçlerindeki kin ise daha büyüktür. Artık ayetleri (iman ile küfür arasındaki ayırımı) size açıkladık. Eğer düşünürseniz (bunu güzel anlarsınız.)
119- İşte ey Müminler! Siz onları sevdiğiniz halde onlar sizi sevmezler. Siz kitabın (semavi vahiylerin) tümüne inanıyorsunuz. (Onlar ise hem Kur’ana hem de kendilerine inen bütün ayetlere bir olarak inanmıyorlar.) Sizinle karşılaştıkları zaman “inandık” derler. Yalnız başlarına kaldıkları zaman kinlerinden parmaklarını ısırırlar. De ki: “Bu kininizle ölün. Şüphesiz Allah, sinelere sahip herkesi çok iyi bilir. (Hakkını da verir.)
120- Size bir iyilik dokunsa, onların zoruna gider. Bir kötülük başınıza gelse, onunla sevinirler. Eğer sabredip sakınırsanız, onların tuzağı size bir zarar veremez. Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır.
121- Hatırla o anı ki; sabahleyin evinden çıkıp müminleri savaş için uygun yerlere yerleştiriyordun. Ve Allah (konuştuklarınızı) işitiyor (ve iki grubun fikir ayrılığını) biliyordu.
122- O zaman sizden iki zümre dağılmak istediler. Hâlbuki Allah onların yardımcısı idi. İnananlar, yalnız Allah’a tevekkül etmelidirler.
123- Nitekim kâfirlere karşı kuvvetiniz düşük iken, Bedir’de Allah size yardım etti. Artık Allah’tan sakının. Belki böylece o nimetlerin şükrünü yerine getirmiş olursunuz.
124- Yine hatırla o zamanı ki, Müminlere: “Rabbinizin, indirilmiş üç bin melekle sizin imdadınıza gelmesi size yetmez mi?” diyordun.
125- Evet, eğer sabredip sakınırsanız, onlar hemen şu anda size gelseler de, sahibiniz ve Rabbiniz olan Allah, beş bin eğitici melekle imdadınıza gelir.
126- Allah’ın bu melek göndermesi, size bir müjde olması, kalplerinize itminan gelmesi içindir. Gerçek yardım, ancak Aziz ve Hakîm olan Allah’ın katındandır.
127- (Böylelikle Allah yardım eder ki;) o kâfirlerden bir kısmını kessin veya onları alçaltsın ve sonuçta onlar hüsrana uğramış olarak geri dönsünler.
128- Onları idare etmek veya Allah’ın onların tevbesini kabul etmesi veya zalim oldukları için onları azaplandırması senin elinde değildir.
129- Göklerde ve yerde olan her şey (ve her şeyin idaresi) Allah’ındır. İsterse affeder, isterse azaplandırır. Allah Gafur ve Rahimdir. (Her şey böylece Allah’ın mülkü olduğundan dolayı:)
130- Siz ey müminler! Kat kat artmış olan faizi yemeyiniz. Allah’tan sakının, belki kurtulursunuz.
131- Ve kâfirler (veya kâfirler gibi faiz yiyenler) için hazırlanmış ateşten de sakının. Ve:
132- Allah’a ve Resulüne itaat edin. Belki rahmet edilirsiniz.
133- Rabbinizden af kazanmak, muttakilere hazırlanmış, eni yer ve gökler olan bir Cennet için koşturun.
134- Öyle takva sahipleri ki; ferahlıkta da sıkıntı da infak ederler, kinlerini yutarlar, insanları affederler… Hiç şüphesiz Allah, güzel işleri yapanları sever. (Allah kimi severse, onu üstün kılar.)
135- Onlar öyleler ki, bir günah işlediklerinde veya (işleri eksik bırakmakla) kendilerine zulmettiklerinde Allah’ı anar, günahlarının affedilmesi için yalvarırlar. Ve Allah’tan başka hiç kimsenin af sahibi olmadığını bilirler. Ve bile bile işledikleri günahlarda ısrar etmezler.
136- Böylelerin mükâfatı; Rablerinin mağfireti ve altlarında nehirler akan, içlerinde ebedî kalacakları Cennetler(bahçeler)dir. Çalışanların en iyi ücreti budur.
137- Sizden önce nice medeniyetler ve gelenekler geçti. Artık yeryüzünde gezinin, yalancıların (kâfirlerin) sonlarının nasıl olduğunu görün!
[Ayete, sizden önce nice azap örnekleri gelip geçti, şeklinde de meal verilebilir.]
138- Bu, insanlara bir açıklamadır, bir yol göstermedir ve muttakiler (sakınanlar) için bir öğüttür.
139- (Uhud’daki mağlubiyetten dolayı) gevşemeyin ve üzülmeyin; eğer inanıyorsanız, üstünsünüz.
140- Eğer (Uhud’da) size bir yara dokunduysa, onun gibi bir yara o topluma (kâfirlere) de dokundu. Biz bu ilginç günleri insanlar arasında dolaştırıyoruz. Allah böylece mağlubiyetinizi diledi ki, kimin samimi olarak inandığını ortaya çıkarsın. Ve sizden şehitler edinsin… Hiç şüphesiz Allah zalimleri sevmez.
141- Ayrıca Allah bu savaşı diledi ki; müminleri özüne kavuştursun, kâfirleri de helak etsin.
142- Allah, kimin gerçek mücahid ve sabırlı olduğunu ortaya çıkarmadan Cennete gireceğinizi mi sandınız?
143- And olsun! Siz ölümle karşılaşmadan onu arzuluyordunuz. İşte, karşılaştığınız halde ona bakıp durdunuz. (Ölüme atılmadınız.)
144- Muhammed ancak bir elçidir. Ondan önce de nice elçiler geldi. Eğer ölür veya öldürülürse, siz dinden geri mi döneceksiniz? Kim dönerse o, Allah’a hiçbir zarar veremez. (Kim iman edip dinini yaşarsa, bilsin ki;) Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir.
145- Belirli bir yazı olarak Allah’ın izni olmadan hiçbir nefis ölemez. (Rızık da Allah’ın güvencesi altındadır.) Fakat kim dünya mükâfatını isterse, ondan ona veririz. Kim ahiret mükâfatını isterse onu da ona veririz. Ve Biz şükredenleri mükâfatlandıracağız.
146- Nice peygamberler vardır ki, nice Rabbani kişiler onlarla beraber savaştılar. Allah yolunda başlarına gelenlerden yılmadılar, zayıflık göstermediler, boyun eğmediler. Ve Allah sabredenleri sever. (Allah kimi severse, onu muvaffak eder.)
147- Onların tek sözü şu idi: “Ey Rabbimiz! Günahlarımızı, işimiz konusundaki israfımızı affet. Bize direnç ver, kâfir topluma karşı bize yardım et.”
148- Allah da dünya mükâfatını ve ahiret mükâfatının iyisini onlara verdi. Allah iyilik yapanları sever.
149- Ey iman edenler! Eğer o kâfirlere itaat ederseniz, onlar sizi gerisin geriye götürürler. Siz zarara uğramışlardan olursunuz. (Savaştan korkup geri dönmeyin. Çünkü)
150- Allah sahibinizdir: O, en iyi yardım edendir.
151- Allah’ın indirdiği bir delil olmaksızın Allah’a eş koştuklarından dolayı, o kâfirlerin kalplerine korku salacağız. Onların son sığınakları da ateştir. Zalimlerin yerleşeceği en kötü yer orasıdır.
152- Muhakkak Allah, (size olan yardım) sözünü doğru çıkardı. Çünkü siz, Allah’ın izniyle onların kökünü kazımaya başlamıştınız. Nihayet dağılıp, işi idare etme konusunda çekiştiniz. Ve Allah, sizin sevdiğiniz şeyi size gösterdikten sonra, itaatsizlik ettiniz. Sizden bir kısmınız, dünyayı istiyordu. Bir kısmınız da ahireti istiyordu. Sonra (zaferi elde etmeden) Allah sizi onlardan ayırdı. Ki sizi denesin… Muhakkak Allah sizi affetti. Allah müminler için fazl ve ikram sahibidir.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin