Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə8/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   42

146- Tevbe edip ıslah-ı hal edenler, Allah’a bağlanıp dinlerini O’na halis kılanlar müstesna… Onlar müminlerle beraberdir (ve onlardandır.) Allah ilerde müminlere büyük bir mükâfat verecektir.
147- Şükredip inanırsanız, Allah size azap vermekle ne yapacaktır? Allah her şeye karşılık veren, her şeyi çok iyi bilendir.
148- Allah kendisine haksızlık edilen kişi dışında (hiç kimseden) aşikârca kötü söz söylenmesini sevmez. Muhakkak Allah, (mazlumun ahını) işiten, (her şeyi hakkıyla) bilendir.
149- Bir iyiliği açığa vurursanız veya onu gizlerseniz yahut bir kötülüğü affederseniz, (bilin ki) Allah da affedicidir (ve affetmeye) gücü yetendir.
150, 151- Allah’ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah ile peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyenler, “bir kısmına inanırız, bir kısmına inanmayız” diyenler, iman ile küfür arasında bir yol tutmak isteyenler, işte onlar, gerçek kâfirlerin ta kendileridir. Ve o kâfirler için alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.
[Çağımızdaki siyasilerin çoğu; bu ayetin örneğidirler. Allah’a iman ile dinleri birbirinden ayırırlar. İşlerine gelen kısmına inanırlar, gelmeyen kısmına ise inanmazlar.]
152- Allah’a ve peygamberlerine inananlar ve (Yahudilerle Hıristiyanlar gibi) peygamberler arasında ayırım yapmayanlar, işte onlara Allah mükâfatlarını verecektir, (günahlarını da bağışlayacaktır.) Çünkü Allah Gafur ve Rahimdir.
153- Ehl-i kitap senden istiyorlar ki, onların üzerine gökten bir kitap indiresin. Şüphesiz onlar, Musa’dan daha büyüğünü istediler. Ona: “Allah’ı bize açıkça göster” dediler. Onun üzerine, zalimliklerinden dolayı, yıldırım onları yakaladı. Sonra onlara açık deliller geldiği halde, buzağıyı put edindiler. Bunu da affettik ve Musa’ya açık güçlü bir yetki verdik.
154- Onlardan söz almak için Tur dağını onların üstünde yükselttik. “(Şehir) kapısına secde ederek girin” dedik. “Cumartesi yasağında sınırları aşmayın” dedik. Ve onlardan ağır bir söz aldık.
155- Antlaşmalarını bozmalarından, Allah’ın ayetlerini inkâr etmelerinden, haksız yere peygamberleri öldürmelerinden, “kalplerimiz kılıflıdır” demelerinden dolayı (onlar belalara müstahak oldular.) Hayır, (kalpleri) kılıflı değil, belki inkârlarından dolayı, Allah onların kalplerini kapatmıştır. Artık çok az inanırlar.
156- Kâfirliklerinden ve Meryem’e büyük bir iftira atmalarından,
157- Ve “Allah’ın elçisi Meryemoğlu İsa’yı öldürdük” demelerinden (böyle belaları hak ettiler.) Hâlbuki onlar, gerçekten onu öldürmediler onu asmadılar da. Yalnızca (öldürme ve asmanın) benzeri onlara gösterildi. Onda ihtilaf edenler de şüphe içindedirler. Onun hakkında zandan başka bir bilgileri yoktur. Onu gerçekten öldürmediler.
158- Hayır, onu gerçekten öldürmediler. Sadece Allah onu yanına aldı. Şüphesiz Allah, Aziz ve Hakîmdir (istediğine güç getirir ve her şeyi yerli yerinde yapar.)
159- Ehl-i kitaptan hiçbiri yoktur ki, onun (gerçek) ölümünden önce ona inanmış olmasın. Kıyamet günü de o, onlara karşı şahit olacaktır.
160, 161- O Yahudilerden gelen bir zulüm sebebiyle kendilerine helal olan nice temiz şeyleri onlara haram kıldık. Çoğu zaman Allah yolundan sapmaları, yasaklandığı halde faiz almaları ve haksız yere insanların mallarını yemeleri sebebiyle (böyle yaptık.) Ve onlardan kâfir olanlar için elem verici bir azap hazırladık.
162- Fakat onlardan, ilimde kök salmış olanlar ve dindar olanlar, hem sana inen hem senden önce inen vahiylere inanırlar. Onlar, namazı kılar, zekâtı verir, Allah’a ve ahirete gerçekten inanırlar. İşte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz.
163- Biz Nuh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına, İsa, Eyyüb, Yunus, Harun ve Süleyman’a da vahyettik. Ve Davud’a Zebur’u verdik.(*)
(*) Özellikle Davud’un ayrı olarak zikredilmesi, onun öbürlerinden ayrı bir özelliğe sahip oluşundandır. Çünkü o, hem peygamberdi hem de devlet başkanıydı.
164- Daha önce sana anlattığımız nice peygamberlere daha vahyettik. Sana anlatmadığımız peygamberlere de vahyettik. Ve Allah vasıtasız olarak Musa ile konuştu.
165- Bunları uyarıcı ve korkutucu olarak gönderdik. Ki peygamberlerden sonra insanların Allah’a karşı dava hakları olmasın. Muhakkak Allah, Aziz ve Hakîmdir. (Güçlüdür ve her şeyi yerli yerinde yapar.)
166- Fakat (bilhassa) Allah, sana indirdiğine, indirdiği şeyi bilerek indirdiğine şahitlik ediyor, melekler de şahitlik ediyor. Ve şahit olarak Allah yeter.
[Evet, bütün peygamberler, meleklerin varlığı, Allah’ın hakkaniyeti, Hz. Muhammed’in peygamberliğine birer şahit oldukları gibi, o da onlar için mucizeli, ilmî bir hüccet ve delildir.]
167- O kâfir olanlar, Allah yolunu engelleyenler, hiç şüphesiz (haktan) çok uzak bir sapıklık içine düşmüşlerdir.
168- O kâfir olup zulmedenleri, Allah bağışlayacak değildir, onlara yol gösterecek de değildir.
169- Yalnızca onlara içinde ebedî kalacakları Cehennem yolunu gösterir. Ve bu da Allah için çok kolaydır..
170- Ey insanlar! Muhakkak Peygamber, Rabbinizden hak haberle geldi. Kendi yararınız için ona inanın. Eğer (başka bir gaye için) inkâr ederseniz, bilin ki göklerdeki ve yerdeki her şey Allah’ındır. Ve Allah, sınırsız ilim ve hikmet sahibidir.
171- Ey Ehl-i kitap! Dininizde aşırı gitmeyin. Gerçek olmayan şeyleri Allah’a iftira ederek söylemeyin. Meryemoğlu İsa, ancak Allah’ın elçisi, Meryeme ilka ettiği kelimesi, O’ndan bir ruhtur. Artık Allah’a ve elçilerine inanın. Ve üç Allah demeyin. Yararınıza olarak bu işten vazgeçin. Allah ancak tek bir tanedir. O, kendi evladı olmasından çok yücedir. Göklerdeki ve yerdeki her şey O’nundur. Her şeyin koruyucusu ve sahibi olarak Allah yeter.
172- Ne Mesih (olan İsa,) ne de mukarreb melekler, Allah’a kul olmaktan kaçınmayacaklardır. Kim Allah’ın kulluğundan kaçarsa ve kibirlenirse, Allah onların hepsini (mahşerde) toplayacaktır.
173- İman edip uygun işler yapanlar ise, Allah onlara ücretlerini tam olarak verecektir ve fazlından fazlasını da verecektir. İbadetten kaçınıp kibirlenenlere ise, elem verici bir azap verecektir. Kendileri için, Allah’a karşı ne bir sahip ne de bir yardımcı bulamayacaklardır.
174- Ey insanlar! Artık Rabbinizden size kuvvetli bir delil ve burhan gelmiştir. Ve apaçık (kuvvetli) bir nuru size indirdik.
175- Allah’a iman edip o nur ile tutunanlar(korunanlar)ı Allah kendinden bir rahmet ve lütuf içine koyacaktır. Ve kendi tarafına onlar için doğru bir yol gösterecektir.
176- Senden fetva istiyorlar. De ki: “Allah, evladı, erkek kardeşi ve babası olmayan kişi hakkında hükmünü şöyle açıklıyor: Bir adam ölür de çocuğu olmayıp bir kızkardeşi varsa, mirasın yarısı onundur. Eğer bu durumda ölen kişi kızkardeş ise, erkek kardeşi ona tam olarak varis olur. Eğer kızkardeşler iki tane ise, mirasın üçte ikisi onlarındır. Eğer erkekler ve kızlar olarak varis olsalar, bir erkeğe iki kadının payı vardır. Allah size hükümlerini açıklıyor ki sapmayasınız. Çünkü Allah, her şeyi en iyi bilendir.


5- Mâide Suresi
Medine’de nazil olmuştur. 120 ayettir.
Maide, sofra manasına gelir. 112. ve 114. ayetlerinde Hz. İsa’nın Allah’tan istediği sofradan bahsedildiğinden sureye bu ad verilmiştir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Ey iman edenler! (Helal ve haramlar konusunda Allah’la yaptığınız) antlaşmaları yerine getirin. İhramlı iken avcılığı helal etmemek şartıyla, size (haram oldukları) okunacak olanlar müstesna, bütün uysal hayvanlar size helal kılındı. Şüphesiz Allah, istediği hükmü verir.
2- Ey iman edenler! Hac ibadetlerine, yasak aylara, kurbanlara, gerdanlıklara, Rablerinden lütuf ve rıza isteyen Kâbe ziyaretçilerine saygısızlık ederek ortamı bozmayın. İhramdan çıktığınız zaman avlanabilirsiniz. Sizi Mescid-ül Haram’dan çevirdiler diye bir topluma kızmanız, sizi saldırıya geçirip suç işletmesin. İyilik ve öz korunma (takva) üzerine yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzerine yardımlaşmayın. Allah’tan sakının. Muhakkak Allah’ın ağır azabı çok serttir.
3- Leş, kan, domuz eti, Allah’tan başkasının ismiyle kesilen (ve verilen yiyecek,) boğularak ölen, dövülerek ölen, dağdan düşerek ölen, dövüşerek ölen, canavarın ısırdığı –ölmeden, yetişip keserseniz o hariç- putlara kesilen ve kumar oyunu ile dağıtılan (et)(*) size haram kılındı. Bunlar fasıklıktır. (İlahî hijyenik ve sosyal yasalara aykırılıktır.)
İşte bugün, o kâfirler dininizi mağlup etmekten ümitlerini kestiler. Sakın onlardan korkmayın, yalnızca Ben’den korkun. İşte bugün dininizi size tamamladım, üzerinize olan nimetimi tamamladım. Ve din olarak İslam’ı sizden kabul ettim. Kim günaha meylederek değil de açlık içinde olup (bunlardan bir şey) yemeye mecbur kalırsa, (bilsin ki) Allah Gafur ve Rahimdir (bağışlar.)
(*) “Fal okları ile kısmet aramanız” şeklinde meal verilmişse de, burada konu yiyeceklerin helal ve haramlığı olduğundan, “fal oklarıyla dağıtılan et ve yiyecek” şeklinde tercüme ettik. (Bkn: Elmalılı Hamdi Yazır Tefsiri)
4- Sana neyin kendileri için helal kılındığını soruyorlar. De ki: Hoş olan her şey ve Allah’ın size öğrettiğinden öğreterek alıştırdığınız avcı hayvanların avı size helal kılındı. Artık o hayvanların tuttuklarından yiyin. Üstünde Allah’ın ismini anın. Allah’tan sakının ve bilin ki Allah’ın hesabı çok seridir.
5- İşte bugün hoş ve güzel olan her şey size helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği de size helaldir. Sizin yemeğiniz de onlara helaldir. Müslüman hür kadınlar ile sizden önce kitap verilenlerden hür kadınlar da, mehirlerini vererek, namuslu olmanız, zina etmemeniz ve gizli dost tutmamanız şartıyla size helal kılındı. Kim dindarlığı kabul etmezse, onun bütün yaptıkları boşa gider. Ve o, ahirette asıl zarar edenlerdendir.
6- Ey iman edenler! Namaz için kalktığınız zaman, yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızı meshedin ve ayaklarınızı da topuklara kadar yıkayın (veya meshedin.) Eğer cenabet iseniz, temizlenin (yıkanın.) Eğer hasta veya yolcu iseniz veya biriniz tuvaletten gelir(*) veya kadınlara dokunmuşsanız ve su bulamazsanız temiz bir toprağa yönelin, onunla yüzlerinizi ve ellerinizi meshedin. Allah sizi zora sokmak istemiyor. Yalnızca sizi temizlemek, size olan nimetini tamamlamak istiyor ki şükredesiniz.
(*) Herkes kendi başına tuvalete girdiği için, çoğul ifadesi içinde tekil olarak zikredilmiştir.
7- Allah’ın size ikram ettiği hidayet ve İslam nimetini ve “işittik itaat ettik” dediğiniz zaman (Akabe’de) sizi sağlamca bağladığı o antlaşmasını hatırlayın. Artık Allah’tan sakının ve bilin ki Allah sinelere sahip her canlıyı çok iyi bilendir.
8- Ey iman edenler! Allah için adaletle şahitlik yapın. Başka bir topluma kızmanız, sizin adalet göstermemenize sebep olmasın. Adil davranın; bu sizin korunmanız için daha uygundur. Allah’ın (azabından) sakının ve (bilin ki) Allah sizin yaptığınızdan haberdardır.
9- Allah, iman edip uygun ve yararlı işler yapanlara vaadetti (ki) onlar için bağışlanmak ve büyük bir mükâfat vardır.
10- İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlar ise, işte onlar Cehennemin asıl sahipleridir (ondan ayrılamazlar.)
11- Ey iman edenler! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın ki, bir toplum size saldırmaya yeltenirken, Allah onların ellerini sizden çekti. Allah’(ın azabın)dan sakının. Ve imanlı olanlar yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.
12- Andolsun ki, Allah İsrailoğullarından söz aldı: -Biz onlardan on iki başkan seçmiştik- Allah onlara dedi ki: “Ben sizinle beraberim. Eğer namaz kılar, zekât verir, elçilerime inanır, onlara destek olursanız, Allah için güzel bir şekilde borç verirseniz, sizin günahlarınızı sizden sileceğiz ve sizi altlarında nehirler akan Cennetlere koyacağız. Artık bu sözleşmeden sonra kim küfe girerse, o doğru yoldan tamamıyla sapmış demektir.
13- Andlaşmalarını bozduklarından dolayı, onları rahmetimizden mahrum bıraktık, kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yersiz bir şekilde yorumluyorlar. Kendilerine öğüt olarak verilenden nasiplenmeyi unuttular. Çok azı hariç, çoğunu çoğu zaman hain olarak bulursun. Artık vazgeç, aldırma. Çünkü Allah, iyilik yapanları sever.
14- “Biz Hıristiyan’ız” diyenlerden de söz aldık. Fakat öğüt aldıkları şeyden nasiplenmeyi unuttular. Biz de kıyamete kadar aralarına düşmanlık ve kindarlık döküverdik. Allah onların ustaca yaptıklarını(*) ilerde onlara haber verecektir.
(*) Ayetteki “yasneun” kelimesi Hıristiyanlık dünyasında sanayinin gelişeceğine ve bu sanayileri onların başına bir felaket getireceğine işaret eder.
15- Ey ehl-i kitap! Kesin olarak elçimiz size gelmiştir. Sizin kitaptan gizlediğinizin çoğunu size açıklıyor. Çoğundan da vazgeçiyor. Şüphesiz Allah’tan size bir nur ve apaçık bir kitap gelmiştir.
16- Allah o nur ile rızasına tabi olanları selamet yollarına iletir. Ve onları kendi izniyle karanlıklardan nura çıkartır ve doğru yolu (İslam dininin gerçeğini) onlara gösterir.
17- “Allah, Meryemoğlu Mesih’tir” diyenler, muhakkak kâfir olmuşlardır. De ki: Allah, Meryemoğlu İsa’yı, anasını ve yeryüzündeki herkesi helak etmek istese, ona karşı kim gelebilir? Hâlbuki yerin, göklerin ve arasındakilerin mülkiyet ve hâkimiyeti Allah’ındır. O, istediği şeyi yaratır. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.
18- Yahudi ve Hıristiyanlar: “Biz Allah’ın çocukları ve sevgilileriyiz” dediler. De ki: “Madem öyledir, neden günahlarınızdan dolayı sizi azaplandırıyor? Siz ancak Allah’ın yarattıklarından bir beşersiniz. Allah istediğini affeder, istediğini azaplandırır. Çünkü göklerin ve yerin ve aradakilerin (hayatın) mülkiyeti Allah’ındır. Ve her şey en sonunda O’na dönecektir.
19- Ey ehl-i kitap! Peygamberlerin arasının kesildiği bir dönemde, kesin olarak elçimiz size geldi, (ayetlerimizi) size açıklıyor ki, demeyesiniz: “Bize uyarıcı ve müjdeleyici gelmedi.” İşte size müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Muhakkak Allah, her şeye gücü yetendir.
20- Hatırlayın ki, Musa kavmine şöyle demişti: “Ey kavmim! Allah’ın size olan nimetini hatırlayın. Çünkü sizden peygamberler kıldı ve sizi hükümdar yaptı. Ve insanlardan hiç kimseye vermediği şeyleri size verdi.”
21- “Ey kavmim! Allah’ın size yazdığı kutsal topraklara girin, geri geri dönmeyin. Dönerseniz zarara uğramışlardan olursunuz.”
22- Onlar dediler ki: “Ey Musa! Şüphesiz o topraklarda zorba bir toplum vardır. Onlar oradan çıkmadıkça, biz asla oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa, biz muhakkak oraya gireriz.”
23- Allah’ın kendilerine nimet verdiği, (Allah’tan) korkanlardan iki adam dediler ki: “(Ey arkadaşlar!) Düşman üzerine kapıdan girin. Eğer girerseniz, muhakkak siz üstün gelirsiniz. Eğer inanmışsanız, yalnızca Allah’a tevekkül edin.”
24- Onlar “Ey Musa! Onlar orada oldukları müddetçe, biz asla oraya girmeyeceğiz. Sen ve Rabbin gidin onlarla savaşın; biz burada oturacağız” dedir.
25- Musa: “Ey Rabbim! Ben yalnızca kendime ve kardeşime sahip olabilirim. Bizim ve yoldan çıkmış o isyankâr toplumun arasını ayır” dedi.
26- (Allah): “Muhakkak onlar, kırk sene o topraklarda mahrum kalacaklardır. Yeryüzünde şaşkın şaşkın dolaşacaklardır. Artık sen, Allah’ın emrine karşı gelen o topluma üzülme!” dedi.
27- Onlara iki âdemoğlunun (insanoğlunun) kıssasını gerçek bir şekilde anlat. Bir vakit, her biri bir kurban sundu. Birisinden kabul edilirken öbüründen kabul edilmedi. Kurbanı kabul edilmeyen, kurban edilene: “Seni öldüreceğim” dedi. O ise: “Allah ancak, kendini koruyanlardan kabul eder.”
28- “Eğer beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatacak değilim. Ben hiç şüphesiz insanların sahibi olan Allah’tan korkarım.”
29- “Ben istiyorum ki; hem günahlarımı hem günahlarını yüklenip Cehennem ehlinden olasın. Çünkü zalimlerin cezası ancak budur” dedi.
30- Bu konuşmanın akabinde, onun nefsi, kardeşini öldürmeyi ona hoş gösterdi. O da kardeşini öldürüp zararlı çıkanlardan oldu.
31- Bunun üzerine Allah, yeri deşen bir karga gönderdi ki; ona kardeşinin ceset ve avretini örtmeyi göstersin. O ise: “Yazıklar olsun bana, ben bu karga gibi olup da kardeşimi gömmekten aciz miyim?” dedi. Ve pişman olanlardan oldu.(*)
(*) Bu kıssa, insan nev’inin iki türü olan iyilerle kötülerin halini sembolize ediyor. Kavga konusu, kadındır. Her insan kendi emeğinden, kadın için bir kurban sunuyor. Hayvancılar hayvan, ziraatçılar başak adıyor.
Demek yerleşik düzene geçenler, hayvancılıkla geçinen göçebelere üstün gelerek onları öldürmüş, onlara zulmetmişler. İlk nesiller, ölülerini nasıl gömeceklerini bilmezken Allah hayvanların diliyle onlara bilgi vermiştir.
32- İşte bundan dolayı (göçebe bir millet olan) İsrailoğullarına buyurduk ki: “Kim, insan öldürmemiş ve yeryüzünde bozgunculuk yapmamış bir canı öldürürse, o bütün insanları öldürmüş demektir. Kim de onu diriltirse, bütün insanları diriltmiş demektir. Şüphesiz elçilerimiz, açık delillerle onlara geldiler. Fakat onların çoğu bu gerçeklerden sonra da yeryüzünde, azgınlık yapıyorlar. (*)
(*) Yahudi milleti, Habil Kabil kıssasının canlı bir örneğidirler. Göçebelikten yerleşik düzene geçişleri hiç bitmemiştir. Daima bozgunculuk yapıp dünyada daima savaşı tahrik etmektedirler. Onlar, bir Yahudi için, bütün insanların mahvına razı oluyorlar.
33- Allah ve Resulü ile savaşıp yeryüzünde bozgunculuk yapanların cezası, ancak öldürülmeleri veya asılmaları veya el ve ayaklarının çapraz kesilmesi (engellenmeleri) veya yeryüzünde (bulundukları yerden) sürülmeleridir. Bu, onlar için dünyada bir rezilliktir. Ahirette de onlar için büyük bir azap vardır.
34- Fakat onları yakalamanızdan evvel tövbe edenler müstesna. Artık bilin ki Allah, Gafur ve Rahim’dir.
35- Ey iman edenler! Allah’ın azabından sakının. Ve ona doğru bir vesile arayın. (Yani) Allah yolunda savaşın ki kurtulasınız.
36- Hiç şüphesiz o kâfir olanlar, eğer yeryüzündeki her şey ve bir katı daha onların olsa ve onu kıyamet günü azabından kurtulmak için fidye verseler, onlardan kabul olmayacaktır. Ve onlar için elim bir azap vardır.
37- (O gün) ateşten çıkmak isterler, fakat çıkmaya layık değiller. Ve onlar için devamlı bir azap vardır.(*)
(*) Ebediyet ve ahiret gününe inanmak, her şeyin temelidir. Eğer toplumda ve fertte bu inanç yoksa mal ve mülk para etmediği gibi, kişide ruhi ızdıraplar, sıkıntılar, toplumda iç savaşlar, hırsızlıklar, yağmalar baş gösterir. İman ve huzur olmayınca, herkes “ne koparsam, kardır” düşüncesiyle maddeye saldırır. İşte İslam’ın el kesme cezası, böyle küfrî bir davranışa verilen bir cezadır. Yoksa açlığa, zor duruma düşmüşlüğe verilen bir ceza değildir. Nitekim hırsızlıktan söz eden ayetin, ahiret gününden bahseden ayetten sonra gelmesi, bu manaya işarettir.
38- Hırsızlık yapan erkek ve kadının, yaptıklarından dolayı Allah’tan bir azap olarak ellerini kesin. Şüphesiz Allah, Aziz ve Hakîm’dir.
39- Kim zulmen yaptığı hırsızlıktan sonra tövbe edip ıslah-ı hal yaparsa, muhakkak Allah, onun tevbesini kabul eder. (Böylelerin eli kesilmez.) Çünkü Allah, Gafur ve Rahim’dir.
40- Bilmiyor musun? Göklerin ve yerin mülkiyeti Allah’ındır. Allah istediğini azaplandırır, istediğini affeder. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.
41- Ey Peygamber! Ağızlarıyla inandık deyip, kalpleri inanmamış olanlardan ve Yahudilerden küfürde yarışanlar seni üzmesin. Onlar yalan (propaganda) için casusluk yapıyorlar: Sana gelmemiş başka bir toplum için casusluk yapıyorlar. “Kelimeleri, yerlerinden saptırırlar: “Eğer size böyle bir şey verilirse alın, verilmezse sakının” derler. Kim ki Allah onu şaşırtırsa, sen Allah’a karşı ona bir şey yapamazsın. İşte (hakettikleri için) Allah, bunların kalplerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada alçaklık vardır. Ve onlar için ahirette de büyük bir azap vardır.
42- Yalan propaganda için casusluk yaparlar. Bereketsiz mal (olan rüşvet ve faiz) yerler. Eğer (yargılanmak için) sana gelirlerse, onlara hakem ol veya vazgeç. Onlardan vazgeçersen, onlar sana zarar verecek değiller. Eğer hakemlik yaparsan, adaletle hüküm ver. Şüphesiz Allah, adaletle hüküm verenleri sever.
43- Seni nasıl hakem seçerler. Hâlbuki Tevrat yanlarındadır. İçinde Allah’ın hükmü yazılıdır. Yine bundan sonra da yüz çeviriyorlar. Bunlar asla inanmış değildir.
44- Şüphesiz Biz, Tevrat’ı indirdik. Onda hidayet ve nur vardır. İslam olmuş peygamberler, Yahudi milleti için onunla hüküm verirlerdi. Rabbaniler ve Allah’ın kitabından koruyabildikleri kadarıyla –ki o kitabı tam korumakla yükümlü idiler- Yahudi âlimleri de onunla hüküm verirlerdi. (O kitapta demiştik ki: Ey hâkimler!) Sakın insanlardan korkmayın, yalnızca Ben’den korkun ve ayetlerimizi ucuz bir fiyata satmayın. (Ve bilin ki) kim, Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermezse (onlara inanmazsa) işte onlar kâfirlerin ta kendileridir.
45- Ve Tevrat’ta Yahudiler üzerine yazdık ki; cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe diş ve yaralamalarda kısas vardır. Kim hakkını bağışlarsa, o onun günahları için bir kefarettir. Artık kim, Allah’ın indirdikleriyle hüküm vermezse (uygulatmazsa) onlar zalimlerin ta kendileridir.
46- Peşlerinden Meryemoğlu İsa’yı elindeki Tevrat’ı tasdik edici olarak gönderdik. İçinde nur ve hidayet olan, önündeki Tevrat’ı doğrulayıcı olarak, kendini koruyanlar için öğüt hidayet verici olan İncil’i ona verdik.
47- Artık İncil ehli, Allah’ın İncil’de indirdikleriyle hükmetsinler, Kim (İncil’deki) o öğütlerle amel etmez, onun yol göstermesine kulak asmazsa, işte onlar, fasıkların ta kendileridir.(*)
(*) İbn-i Abbas demiştir ki: “Allah’ın hükmüne inanmayanlar kâfir olurlar. İnanıp da uygulatmayan idareciler zalim ve o hüküm ve öğütlere uymayan kişiler de fasık olurlar” İbn-i Mesud da: Bu ayetler umumidir. Yalnız Yahudilere has değillerdir” demiştir. (Nesefi: 1. S. 285)
48- Ve sana da hak ve hakikat ile dolu, önündeki (semavi) kitapları doğrulayıcı ve koruyucu olarak Kur’anı (kitabı) indirdik. Artık aralarında Allah’ın indirdikleriyle hükmet. Sana gelen hak ve hakikatten vazgeçip onların heva ve heveslerine uyma. Sizden her birinize ayrı bir şeriat ve yol tayin etmişiz. Eğer Allah isteseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat size verdikleri konusunda sizi denemek için (ayrı ayrı ümmetler kılmıştır.) Artık iyilik ve hayratta yarışın. Hepiniz Allah’a döneceksiniz. O sizin ihtilaf ettiğiniz konuların (hakikatini) size haber verecektir.
49- Ve onlar arasında Allah’ın indirdikleriyle hükmet. Onların hevalarına uyma ve Allah’ın sana indirdiği hükümlerin bir kısmından seni vazgeçirmelerinden kendini koru. Eğer Allah’ın hükümlerini kabul etmeyip sırt çevirirlerse, bil ki bu, günahlarından dolayı Allah’ın, onlara musibet vermek istiyor olmasındandır. Şüphesiz insanların çoğu, fasıktırlar. (İlahî yasalara uymazlar.)
50- Yoksa cahiliyyet (ve vahşet) yasalarını mı istiyorlar. Hâlbuki araştıran bir toplum için kim, Allah’tan daha güzel hüküm ve yasa koyabilir?
51- Ey iman eden Müslümanlar! (Bu şekilde cahiliyet yaslarını isteyen) Yahudi ve Hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostlarıdırlar. Sizden kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalim olan bir topluma doğru yolu göstermez.
52- Kalplerinde hastalık olanları (münafıkları) görürsün, kâfirlere (Mekke müşriklerine) yardım etmekte yarışıyorlar. “Başımıza bir felaket gelmesinden korkuyoruz” diyorlar. Fakat yakın bir zamanda Allah fetih nasip eder veya kendi katından (münafıklar ile ilgili) bir emir verirse, içlerinde gizlediklerinden dolayı pişman olanlardan olurlar.
53- Ve Müminler: “Bunlar mı bütün güçleriyle yemin edip sizinle beraber olduklarını söyleyenler?” diyecekler. O zaman bu münafıkların bütün hileleri boşa gider ve zararlı çıkanlardan olurlar.
54- Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, (bilsin ki) Allah, kâfirlere karşı sert, müminlere karşı yumuşak, Allah’ı seven Allah’ın da onları sevdiği bir toplumu getirecektir. Onlar Allah yolunda cihad ederler. Ve kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bunlar, Allah’ın lütuf ve ihsanıdır, istediğine verir. Şüphesiz Allah’ın kudret ve ilmi sonsuzdur.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin