Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir


- Dost ve sahibiniz, ancak ve ancak, Allah ve Allah elçisi ile; isteyerek, itaat ederek iman edip namaz kılan ve zekât verenlerdir. 56-



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə9/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   42

55- Dost ve sahibiniz, ancak ve ancak, Allah ve Allah elçisi ile; isteyerek, itaat ederek iman edip namaz kılan ve zekât verenlerdir.
56- Allah’ı, Peygamber’i ve Müminleri dost edinenler (bilsinler ki,) hizbullah (Allah’ın cemaati,) esas galip olacak onlardır.
57- Ey iman edenler! Kâfirlerden ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden dininizi alay ve oyuncak konusu yapanları dost edinmeyin. Eğer inanmışsanız, Allah’ın (azabından) sakının.
58- Namaza çağırdığınız zaman, onu oyuncak ve alay konusu yaparlar. Çünkü onlar, akıl etmeyen bir toplumdurlar.
59- De ki: “Ey ehl-i kitap! Siz ancak Allah’a, onun bize indirdiği ile size indirdiğine inandığımız için, bizden intikam alıyorsunuz. Hâlbuki çoğunuz fasıksınız. (Kendinize inen Allah’ın emirlerine bile uymuyorsunuz.)
60- De ki: Allah katında (ebedî âlemde) bunlardan, mükâfat yönünden daha da kötüsünü size haber vereyim mi? Allah’ın lanet ettikleri, kendilerine gazap ettikleri, onlardan maymunlar ve domuzlar kıldığı kişiler ile azgın idarecilere (veya şeytana) kulluk edenlerdir. Bunların yeri makamı en kötü olandır ve bunlar yolun doğrusundan tam sapmış olanlardır.
61- Onlar size geldikleri zaman, “inandık” derler. Hâlbuki onlar kâfirlikleriyle içeri girdikleri gibi o kâfirlikleriyle beraber dışarı çıkıyorlar. Allah onların gizlediklerini çok daha iyi bilir.
62- Onların çoğunu, günahlarda, düşmanlıkta ve haram yemekte yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları ne kötü bir şeydir!
63- Rabbaniler ile hahamlar, onları günah söylemekten ve haram yemekten neden menetmiyorlar? Uyguladıkları bu sanat ne kötü bir şeydir.
64- Yahudiler: Allah’ın eli bağlıdır: (Allah’ın imkânları kıttır) dediler. Elleri bağlansın ve söylediklerinden dolayı lanet edilsinler. Hayır, Allah’ın iki eli (bütün imkânları) açıktır. İstediğine istediği gibi rızık verir. Fakat senin Rabbinden sana inen bu hakikatler, onların çoğunun azgınlık ve kâfirliklerini artıracaktır. Kıyamet gününe kadar onların arasına kin ve düşmanlığı atmışız. Onlar savaş ateşini tutuşturdukça, Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa çalışırlar. Fakat Allah, bozguncuları sevmez (onları muvaffak etmez.)
65- Eğer ehl-i kitap, inanıp kendilerini kötülüklerden korusalardı, onların eski günahlarını siler, onları nimet cennetlerine sokardık.
66- Eğer onlar, Tevrat, İncil ve Rablerinden kendilerine ineni uygulatsaydı, üstlerinden (meyvelerden) ve altlarından (zirai mahsulâttan) bol bol yiyeceklerdi. Onlardan doğru yolu bulmuş bir toplum var. Fakat çokları da çok kötü işler yapıyorlar.
67- Ey Peygamber! Sen, sana Rabbinden inen vahiyleri tebliğ et. Eğer yapmazsan, Rabbinin elçiliğini ulaştırmış olmazsın. (Sen hiçbir şeyden korkma.) Allah seni insanlara karşı koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfir olan o toplumu doğru yola iletmeyecektir.
68- De ki: “Ey kitap ehli! Siz Tevrat, İncil ve Rabbinizden size inen Kur’anla amel etmedikçe, hiçbir dayanağınız olmaz.” Senin Rabbinden sana inen bu hakikatler, onların çoğunun küfür ve azgınlıklarını arttıracaktır. Artık sen o kâfir topluma üzülme!
69- Hiç şüphesiz, Müminlerden, Yahudilerden, Sabiilerden, Hıristiyanlardan kim, Allah’a ve ahiret gününe inansa ve yararlı işler yapsa, ona ne (gelecek) korkusu ne de (geçmişin) üzüntüsü vardır.
70- Andolsun, Biz İsrailoğullarından söz aldık ve onlara elçiler gönderdik. Her elçi, onların nefislerinin istemediği şeyleri onlara getirdikçe, onlar elçilerden bir kısmını yalanladılar. Bir kısmını da öldürüyorlardı.
71- (Kendilerine) fitne ve savaş gelmeyeceğini sandılar. Fakat kör oldular, sağır oldular (anlamadılar.) Sonra Allah, onların tevbesini kabul etti. Sonra çokları yine körleşip sağırlaştı. (İslam’ı anlamadılar.) Hâlbuki Allah, onların yaptıklarını çok iyi görendir.
72- Şüphesiz “Allah, sadece Meryemoğlu Mesih’tir” diyenler kâfirdirler. Hâlbuki Mesih: “Benim ve sizin sahibiniz olan Allah’a kulluk edin. Kim Allah’a eş koşarsa, muhakkak ona Cenneti haram kılar ve onun sığınağı Cehennemdir. Şüphesiz zalimlerin yardımcıları olmaz. (Allah onlara yardım etmez) demiş idi.
73- Şüphesiz, “Allah, üçün üçüncüsüdür” diyenler, kâfir oldular. Hâlbuki tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer onlar, bu dediklerine son vermezlerse, onlardan kâfir olanlara elem verici bir azap dokunacaktır.
74- Hala, neden Allah’a tevbe etmiyorlar. O’ndan bağışlanmak dilemiyorlar? Hâlbuki Allah Gafur ve Rahimdir.
75- Meryemoğlu Mesih, ancak (Allah’ın) bir elçisidir. Ondan önce de nice elçiler (peygamberler) gelip geçtiler. Anası da çok samimi, doğru ve dürüst idi. İkisi de yemek yiyorlardı. (Acıkıyor, muhtaç oluyorlardı. Yani Allah olamazlar.) İşte bak! Biz onlara ayetleri nasıl açıklıyoruz! Sonra bak, nasıl saptırılıyorlar!
76- De ki: “Allah’tan ayrı olarak, size bir zarar veya menfaat vermeye malik olmayan şeylere mi kulluk edeceksiniz? Hâlbuki Allah, her şeyi işiten ve her şeyi bilendir.
77- De ki: “Ey ehl-i kitap! Gerçeklere aykırı bir şekilde dininizde aşırılık yapmayın. Sizden önce gerçekten sapmış ve insanların çoğunu sapıtmış ve yolun ortası olan İslam’dan (ve istikametten) mahrum kalmış olan bir kavmin (Yahudilerin) keyfine uymayın.”
78- İsrailoğullarından kâfir olanlar, Davud ve Meryemoğlu İsa lisanıyla lanet edildiler. (Onlar Davud ve İsa’ya tabi olmadıklarından (devlet ve maneviyatı eşit tutmadıklarından dolayı Allah’ın rahmetinden mahrum kalmışlardır.) Çünkü onlar isyankâr ve saldırgan idiler. (İsyankârlıklarıyla maneviyatı saldırganlıklarıyla da devleti incitiyorlardı.)
79- Yaptıkları iğrenç işleri birbirlerine yasak etmiyorlardı. O yaptıkları ne kötü bir şey idi!
80- (Onlar ehl-i kitap oldukları halde) çoklarının, dinsizleri dost edindiklerini görürsün. Yapıp ortaya koydukları, ne kötü bir şeydir! Bu Allah’ın gazabını başlarına getirir. Ve onlar ebedî olarak azapta kalacaklardır.
81- Eğer onlar, Allah’a ve peygamberine (Musa’ya) ve ona inen vahiylere dahi inanmış olsalardı, o kâfirleri dost edinmeyeceklerdi. Fakat onların çoğu fasıktırlar. (Dinlerinden çıkmışlardır.)
82- İnanmış olan Müslümanlara en sert düşman olarak Yahudiler ile dinsizleri (müşrikleri) göreceksin. Ve Müslümanlara sevgi yönünden en yakınlarını, “Biz Hıristiyan’ız” diyenleri bulacaksın. Çünkü onlardan (din ve ahireti bilen) âlimler ve rahipler vardır. Ve onlar kibirli değillerdir.
83- Peygamber’e inen vahileri işittikleri zaman, bildikleri hak ve hakikati (onda da) gördüklerinden, gözlerinin yaşla dolduğunu görürsün. “Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi şahitlerden yaz.
84- Rabbimizin, iyiler toplumu ile bizi (Cennete) koyacağını umarken, neden Allah’a ve bize gelen hak ve hakikate inanmayalım?” derler.
85- Bu söylediklerinde dolayı, Allah onlara mükâfat olarak ebedî kalacakları, altlarında nehirler akan Cennetleri verdi. İyi ve güzel davrananların mükâfatı işte böyledir.
86- Kâfir olup ayetlerimizi yalanlayanlar ise, büyük bir ateşin ehlidirler.
87- Ey iman edenler! (Bazı Hıristiyanlar gibi) Allah’ın helal kıldığı güzel şeyleri (kendinize) haram etmeyin. Fakat aşırı da gitmeyin. Şüphesiz Allah, aşırı gidenleri sevmez.
88- Allah’ın size rızık olarak verdiklerinden hoş ve helal olarak yiyin. Gerçekten inandığınız o Allah’(ın azabın)dan sakının.
89- Allah, boş (kasdi olmayan) yeminlerinizden sizi sorumlu tutmaz. Fakat sözleşmeli yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. (Böyle bir yemin bozmanın) keffareti, ailenize yedirdiğinizin vasatından on miskini yedirmek ve giydirmek veya bir köle azad etmektir. Kim böyle bir imkân bulamazsa (onun keffareti) üç gün oruç tutmaktır. Yemin edip bozduğunuz zaman, onun keffareti budur. Fakat (mümkün mertebe) yeminlerinizi koruyun (bozmayın.) İşte Allah ayetlerini böylece size açıklıyor ki (hak ve hukuka riayetsizlikten kurtulup) şükredesiniz.
90- Ey iman edenler! Şüphesiz alkol, kumar(la elde edilen mal) putlar(ın önünde kesilen et,) şans oyunları(yla kazandığınız şeyler) necistir ve şeytanın yaptığı bir iştir. O işten sakının ki kurtulasınız.
91- Şeytan, ancak içki ve kumar âlemlerinde aranıza düşmanlık ve kızgınlık atarak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan engellemek ister. Siz ey inananlar! Artık (bu pisliğe) son vermeyecek misiniz?
92- Allah’a da, elçisine de itaat edin ve kendinizi koruyun. Eğer sırt çevirirseniz, biliniz ki elçimizin asıl görevi, yalnızca mesajı güzel bir şekilde iletmektir.
93- İman edip de amel-i salihte bulunanların tattıklarında onlara bir günah yoktur. Sakındıkları takdirde, inanıp ibadet görevlerini yerine getirdikleri takdirde, sonra daha da sakınıp inandıkları takdirde, sonra daha da sakınıp bütün güzellikleri (ve ibadetleri) yaptıkları takdirde.. Şüphesiz Allah sakınıp da güzel ameller yapanları sever.
94- Ey iman edenler! Elinizin ve oklarınızın kavuştuğu avdan bir miktarıyla Allah sizi deneyecektir. Ki kimin, kimse onu görmediği zaman Allah’tan korkup korkmadığı ortaya çıksın. Artık kim, Allah’ın bu yasağından sonra sınırı aşarsa, ona elem verici bir azap olacaktır.
95- Ey iman edenler! İhramda iken avlanmayın. Kim bilerek bir av öldürürse, ona ceza olarak, sizden adil iki kişinin karar vereceği, öldürdüğüne muadil ve Kâbe’ye ulaşacak şekilde evcil bir hayvanı kurban etmesi gerekir! Veya miskinleri doyuracak bir şekilde kefaret vermesi gerekir. Veya o kefarete muadil olarak oruç tutması gerekir. Ki yaptığı işin cezasını çeksin. Allah geçmiş olayları affetmiştir. Kim bu suçu tekrar ederse, Allah ondan intikam alacaktır. Şüphesiz Allah izzet, kudret ve intikam sahibidir.
96- Sizin ve hacıların faydalanması için, deniz avcılığı helal edildi. Fakat ihramlı olduğunuz müddetçe kara avcılığı size haram kılındı. Huzurunda haşrolunacağınız Allah’(ın azabın)dan sakının.
97- Allah, Beyt-ül Haram (saygın ev) olan Kâbeyi insanların kıyamı (dirilişi) için yasallaştırmıştır. Yasak ayları, kurbanı, gerdanlıkları da… Ki Allah’ın göklerdeki ve yerdeki her şeyi bildiğini, her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz. Şüphesiz Allah her şeyi bilendir.
98- Bilin ki, Allah’ın cezası şiddetlidir. Ve Allah Gafur ve Rahimdir.
99- Elçiye düşen yalnızca mesajı iletmektir. Allah sizin açıkladığınızı da, gizlediğinizi de çok iyi bilendir. (O mesajların nefsinize hoş gelmediğini bilir.)
100- De ki: “İyi ile kötü eşit olamazlar. Her ne kadar kötünün çokluğu, seni şaşırtsa da.. Artık ey akıl sahipleri! Allah’ın azabından sakının ki kurtulasınız.
[İyi ve kötü ölçüsü ile, dinin meselelerinin çoğu kendiliğinden anlaşılır. Konular, detay ve şekle girmeden özlerinden belli olur.]
101- Ey iman edenler, açıklandığı zaman hoşunuza gitmeyecek meseleleri sormayın. Kur’an inerken onları sorarsanız, o meseleler açıklanır da, (hoşunuza gitmez.) Hâlbuki Allah o şeyleri affetmiştir. Şüphesiz Allah çok bağışlayan ve şefkatle muamele edendir.
102- Sizden önce bir kavim (toplum,) o meseleleri sordu, sonra onları inkâr etmeye başladılar.
103- Allah, bahire, sâibe, vasîle ve hâm diye bir şey yasallaştırmamıştır. Fakat o kâfirler, Allah adına yalan uyduruyorlar. Ve onların çokları da akıl etmez.
[Cahiliyye Araplarına göre; deve beş kez doğurur, beşincisi de dişi olursa, kulağı çentilip serbest bırakılırdı. Bahire adı verilen bu deveye binilmediği gibi, sütü de sağılmazdı. Bir kimse yakalandığı hastalıktan kurtulursa, devesini putlara adardı. O deve de bahire gibi binilmez ve sütü sağılmazdı. Ona da sâibe denirdi. Bir koyun hem erkek, hem dişi doğurursa, “dişi kardeşine kavuştu” denilip dişinin hatırı için erkeği de kesmezlerdi. Buna da vasîle denirdi. Erkek bir deveden on defa döl alınsa, o devenin sırtı haram sayılır, “sırtını korudu” denilerek onu sudan ve otlaktan menetmezlerdi. Buna da hâm denirdi.]
104- Onlara: “Allah’ın indirdiğine ve Resulullah’a gelin” denildiğinde, “babalarımızın gittiği yol bize yeter” derler. Ya babaları bir şey bilmiyorsa veya yanlış yolda iseler…
105- Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Sizler doğru yolda iseniz, sapan kişi size zarar veremez. Hepiniz Allah’a döneceksiniz. O sizin yaptıklarınızı size haber verecektir.
[İşte, doğru yolda olmanın bir belirtisi doğruluktur:]
106- Ey iman edenler! Ölüm birinize gelip vasiyet ettiği zaman, aranızdaki şahitlik şöyledir: Kendinizden iki adil kişiyi şahit tutun. Eğer sefere çıkıp, ölüm durumu varsa, başkasından iki şahit tutun. Eğer şahitlerden şüpheniz olursa, namazdan sonra onları alıkoyarak onlara: “Allah’a andolsun! Sanık akrabamız dahi olsa, biz şahitliğimizi ucuza satmayız, biz Allah için olan şahitliği gizlemeyiz, böyle bir durumda günahkârlardan oluruz” dedirterek yemin ettirin.
107- Eğer onların (yalancılıkla) günah işlediklerinin farkına varırsanız, hakkı yenilen taraftan o iki kişinin yerine geçecek daha layık iki kişiyi seçin. “Şahitliğimiz onların şahitliğinden daha gerçektir, biz hiçbir zaman kimsenin hakkını yemiş değiliz. Böyle bir durumda biz zalimlerden oluruz” diye Allah için and içsinler.
108- Bu, şahitliği gereği gibi yerine getirmek için veya yemin etmelerinden sonra yeminlerinin reddedilmesinden korkmaları için daha uygundur. Allah’tan sakının ve dinleyin. Allah, fasık olan (yasalara uymayan) bir toplumu doğru yola iletmez.
109- Hatırla o günü ki; Allah, peygamberleri toplar: “Size ne cevap verildi?” diye sorar. Onlar: “Bilmiyoruz. Şüphesiz gaybı bilen Sen’sin!” derler.
110- İşte o gün Allah, Meryemoğlu İsa’ya şöyle der: “Sana ve validene yaptığım nimeti hatırla! Hani seni Ruh-ul Kudüs ile teyid edip insanlarla beşikte ve olgun iken de konuşuyordun. Sana kitap ve hikmeti, Tevrat ve İncil’i öğrettim. Sen bir miktar toprak alıp iznimle kuş gibi yapardın. Ona üflediğinde Ben’im iznimle kuş olurdu. Yine Ben’im iznimle doğuştan kör olanı ve alacalıyı iyileştirirdin. Yine Ben’im iznimle ölüleri kabirden çıkarıp diriltirdin. Ve sen İsrailoğullarına mucizelerle geldiğinde, onların saldırılarını senden alıkoydum. Onlardan kâfir olanlar (o mucizeler için:) “Bu apaçık bir sihirden başka bir şey değildir” dediler.
111- Ve Ben, Havarilere: “Bana ve elçime inanın” diye vahyetmiştim. Onlar: “Biz inandık. Sen şahit ol ki, biz Müslümanlardanız!” dediler.
112- Hatırla ki; bir vakit Havariler: “Ey İsa! Rabbin, gökten bize bir sofra indirebilir mi?” dediler. İsa onlara: “Eğer inanmışsanız, Allah’ın azabından sakının!” dedi.
113- Onlar: “Biz istiyoruz ki, o sofradan hem yiyelim, hem kalbimiz mutmain olsun. Hem bize doğru söylediğini bilelim ve sofra için şahitlerden olalım” dediler.
114- Meryemoğlu İsa, “Ey sahibimiz olan Allah’ım! Bize gökten öyle bir sofra indir ki, ilklerimiz ve sonlarımız için bir bayram olsun ve Sen’den bir mucize olarak kalsın. Bize rızık ver, rızık verenlerin en iyisi Sen’sin!” dedi.
115- Allah dedi ki: “Ben onu indireceğim. Ondan sonra sizden kim inkâr ederse, ona öyle bir azap vereceğim ki hiçbir insana o azabı vermiş olmayacağım.
116- Ve hatırla ki, Allah: “Ey Meryemoğlu İsa! Sen mi insanlara dedin, “Allah’ın yanında beni ve anamı iki ilah edinin!” der. İsa: “Allah’ım! Seni tenzih ederim. Benim hakkım olmayan bir şeyi söylemek, bana yakışmaz. Eğer söylemişsem, muhakkak Sen bilirsin. Sen beni bilirsin, fakat ben Sen’i bilmem. Şüphesiz Sen bütün gaybleri bilensin.”
117- “Rabbim ve Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin” olan emrinden başkasını onlara söylemedim. Ben onların içinde olduğum müddetçe, onlara şahit idim. Beni yanına aldığında artık onları gözetleyen Sen oldun.
118- Eğer onlara azap verirsen, onlar Sen’in kullarındır. Eğer affedersen, şüphesiz affetme gücü ve hikmeti Sen’de vardır.
119- Allah dedi ki: “İşte bugün doğrulukların, doğrulara fayda verdiği bir gündür. Onlar için ebedî kalacakları, altlarında nehirler akan cennetler vardır. Allah, onlardan razıdır. Onlar da Allah’tan razıdırlar. İşte en büyük kazanç budur.
120- Bütün göklerin ve yerin içindekilerin mülkiyet ve hâkimiyeti yalnızca Allah’ındır. O her şeye gücü yetendir.


6- En’am Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 165 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Bütün hamd (övgü ve sena) gökleri ve yeri şekillendirip yaratan, karanlığı ve aydınlığı var kılan O Allah’a mahsustur. (Allah kâinatı bu ikilem üzerine yarattı. İnsanları imtihana tabi tuttu. Varlığının delillerini apaçık olarak onlara gösterdi. Fakat bu imtihan sonucunda) kâfir olanlar, Rab ve sahiplerinden (Allah’tan) yüz çeviriyorlar.
(Son cümleye; insanlar Rablerine eşler koşuyorlar, şeklinde de meal verilebilir.)
2- O’dur sizi çamurdan şekillendirip yaratan, sonra size bir ecel kılan. Ve asıl belli olan ecel, O’nun katındadır. Durum böyle olduğu halde siz yine de şüpheleniyorsunuz.
3- O, göklerde ve yerde kendisine ibadet edilen Allah’tır. Sırrınızı ve açığınızı ve ne kazanacağınızı O bilir.
4- Fakat Rablerinin hangi mucizesi onlara gelirse gelsin, illa onlar ondan yüz çevirirler.
5- Gerçekten hakikat onlara geldiği zaman yalanladılar. Kendisiyle alay ettikleri mesajın (gerçekleşmesinin) haberleri onlara gelecektir.
6- Görmediler mi? Onlardan önce nice çağları helak ettik. Yeryüzünde size vermediğimiz imkânları onlara verdik. Üzerlerine gökten bol yağmurlar indirdik, (saraylarının) altından nehirler akıttık. İşte günahlarından dolayı onları helak ettik. Ve onlardan sonra yeni bir çağ inşa ettik. [Çünkü onlar maddeye daldılar. Maddeye dalanlar ise, binlerce mana ve mucize görseler de inanmazlar.]
7- Eğer gökten kâğıt içinde yazılı bir kitap indirip ona elleriyle dokunsalardı da (yine inanmayacaklardı ve) o kâfirler; “bu apaçık bir sihirdir” diyeceklerdi.
8- “(Peygamberin) üzerine neden açıkça melek inmiyor?” dediler. Hâlbuki eğer açıkça melek indirseydik, işleri bitecekti ve onlara asla mühlet verilmeyecekti.
9- Eğer o peygamberi melek yapsaydık yine de onu adam şeklinde yapardık ve onları yine, düştükleri kuşkuya düşürürdük. (Çünkü bunlar imtihanı kaybetmeyi hak ediyorlar.)
10- Hiç şüphesiz, senden önceki peygamberlerle de alay edildi. Alay ettikleri hakikat, peygamberleri küçük gören o kâfirleri sardı.
11- De ki: “Yeryüzünde dolaşın, yalancıların sonunun nasıl olduğuna bakın!”
12- De ki: “Göklerdeki ve yerdeki her şey kimindir?” De ki: “Allah’ındır.” Rahmet etmek, o Allah’ın en temel özelliğidir. (Bu rahmet neticesi olarak) O, sizi kıyamet günü için toplayacaktır. Onda hiç şüphe yoktur. Fakat kendilerini zarara sokanlar, asıl onlar inanmayacaktır.
13- Hâlbuki gece ve gündüzdeki duran ve hareket eden her şey O’nundur. O işitendir, bilendir.
14- De ki: “Gökleri ve yeri açıp yaratan, yediren, fakat yedirilmeyen Allah’tan başka veli ve sahip mi edineyim?” “Ona ilk olarak teslim olanlardan olmam bana emredildi” de ve sakın Allah’a eş koşanlardan olma!
15- De ki: “Eğer Rabbime isyan edersem, büyük bir günün belasının başıma gelmesinden korkarım.
16- O gün o bela kimden alıkonmuşsa, muhakkak Allah ona rahmet etmiştir. Ve apaçık kazanç da işte budur.
17- Eğer Allah seni bir zarar ile yakalarsa, O’ndan başka kimse o zararı gideremez. Eğer sana bir hayır dokundursa, şüphesiz O her şeye gücü yetendir.
18- O, kullarının üstünden son derece hükümranlık sahibidir. O her şeyi yerli yerinde yapar ve her şeyden haberdardır.
19- De ki: “Şahitlik yönünden en büyük şey nedir?” De ki: “Allah, (O) benimle sizin aranızda şahittir. Bu Kur’an bana vahyedildi ki; sizi ve kendisine ulaşan herkesi onunla uyarayım. Yoksa siz Allah’la beraber başka ilahlar mı olduğuna şahitlik ediyorsunuz?” De ki: “Ben şahitlik etmiyorum.” De ki: “Allah birdir ve ben sizin eş koştuklarınızdan beriyim.”
20- Kendilerine kitap verdiklerimiz, çocuklarını tanıdıkları gibi o Peygamber’in (evsafını) bilirler. Fakat kendilerini zarara sokanlar, işte onlar inanmazlar.
21- Allah’a yalan yere (bile bile) iftira edenler veya onun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Hiç şüphesiz zalimler kurtuluşa ermeyeceklerdir.
22- Onların hepsini topladığımız gün(de onları hesaba çekeceğiz.) Sonra iddianız üzere o ortak koştuklarınız nerede? diye o müşriklere soracağız.
23- Sonra, “Rabbimiz olan Allah’a and içeriz ki, biz müşrik değildik” demekten başka çareleri olmaz. [Çaresizlikten dolayı yalandan başka bir iş beceremezler.]
24- İşte bak, nasıl kendilerini yalanladılar. Ve uydurdukları bütün yalan ve iftiraları onlardan kayboldu.
25- Onlardan bir kısmı sana kulak verirler. Fakat o Kur’anı anlamamaları için kalplerine kılıflar geçirdik, kulaklarına ağırlık koyduk. (İçten ve dıştan gelen mesajları alamıyorlar.) Demek bütün mucizeleri de görseler inanmayacaklar. Öyle ki sana ancak mücadele etmek için gelirler. (Çünkü) o kâfirler, Kur’an için “bu ancak eskilerin efsaneleridir” diyorlar.
26- Onlar, hem insanları o Kur’andan uzaklaştırırlar, hem kendileri ondan kaçarlar. Fakat ancak kendilerini helak ediyorlar ve farkında değiller.
27- Keşke görseydin! Ateşin başında bekletildikleri zamanı: “Ah, ne iyi olurdu, dünyaya bir daha dönüp Rabbimizin ayetlerini yalanlamayıp müminlerden olsaydık” dediklerini (işitseydin.)
28- Hayır, hayır! Daha önce gizlemiş oldukları hakikat, onlara belli olmuştu. Eğer dünyaya geri gönderilseler de yine yasaklandıkları şeylere dönecekler. Hiç şüphesiz onlar yalancılardır.(*)
(*) Ayetteki “lev” edatı mazi için olmakla beraber bazen fiil-i mazinin başına geldiği halde müstakbel manasını verir. Bakınız: Hall-ül Meakıd.
29- Onlar, “dünya hayatından başka hayatımız yoktur. Ve biz diriltilecek de değiliz” dediler.
30- Keşke görseydin: Rablerinin huzurunda bekledikleri zaman, Rableri: “Bu hak ve doğru değil mi idi?” diye buyurur. Onlar: “Evet, Rabbimize and olsun! Doğrudur” derler. Rableri: “Artık kâfirliğinizden dolayı bu azabı tadın!” der.
31- Hiç şüphesiz, Allah ile karşılaşmayı inkâr edenler, kaybettiler. Ta ki aniden kıyamet kopunca: “Ne yazık! Bununla ilgili çok eksiğimiz var” derler. O gün günah yüklerini sırtlarında taşırlar. Taşıdıkları ne kötü şeydir!
32- Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Ahiret diyarı, kendini koruyanlar için daha hayırlıdır. Artık akıl etmeyecek misiniz?
33- Şüphesiz, söyledikleri o laflarının seni üzdüğünü biliyoruz. Fakat onlar gerçekten seni yalanlamıyorlar. Onlar asıl olarak Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar.
34- Andolsun! Senden önce nice peygamberler yalanlandılar. Yalanlanmalarına karşı sabrettiler, eziyet gördüler. Ta ki yardımımız onlara geldi. Hiç şüphesiz Allah’ın yasalarında bir değişiklik olmaz. Nitekim peygamberlerin olaylarından bir kısmı sana geldi (vahyedildi.)
35- Eğer onların yüz çevirmeleri sana zor geliyorsa yerin içine bir tünel açıp veya göğe bir merdiven koyup onlara bir mucize getirebilsen (yap. Böyle harikalar göstersen de onlar inanmazlar.) Eğer (onlar layık olup) Allah dileseydi, hepsini doğru yol üzere toplardı. Sakın cahillerden (fevri hareket edenlerden) olma!
36- Gerçekten işitenler, bu hakikate cevap verirler. Ölüler (ruhen ölü olanlar) ise, Allah onları diriltir, sonra O’nun huzurunda toplanırlar. (İşte o zaman dinlerler.)
37- “Neden, Rabbinden bir mucize üzerine inmedi?” dediler. Sen de ki: “Allah’ın mucize indirmeye gücü yeter.” Fakat onların çoğu bilmiyorlardır.
38- Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan, kanatları ile uçan hiçbir kuş (türü) yoktur ki, sizin gibi birer toplum (ümmet) olmasınlar. Ana kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmış değiliz. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplatılacaktır.
39- Ayet ve mucizelerimizi inkâr edenler, karanlıkta kalıp görmeyen, sağır ve dilsizlerdir. Allah istediğini saptırır, istediğini de doğru yol üzere bırakır.
40- De ki: “Biliyor musunuz: “Allah’ın azabı veya kıyamet size gelse, Allah’tan başka bir şeye mi dua edersiniz? Eğer cidden doğru iseniz!
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin