Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir


- De ki: “Etkin hüccet ve beyan Allah’ındır. İsteseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.” 150-



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə11/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   42

149- De ki: “Etkin hüccet ve beyan Allah’ındır. İsteseydi, hepinizi doğru yola iletirdi.”
150- De ki: “Allah bu şeyi haram kıldı diye şehadet eden bütün bilginlerinizi getirin.” Eğer onlar böyle bir şeye şahitlik ederlerse, sakın sen onlarla beraber şahit olma. Ve hevalarına uyan, ayetlerimizi inkâr eden, ahiret hayatına inanmayan, Rablerine eş koşanlara sakın uyma!
151- De ki: “Gelin, Allah’ın size neyi haram kıldığını size okuyayım: Allah’a hiçbir şeyi eş koşmayın. Ana babaya güzelce davranın. Fakirlik konusunda çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da rızıklandıran biziz. Açık gizli hiçbir fuhuş ve günaha yaklaşmayın. Allah’ın haram kıldığı nefsi (canı) haksız yere öldürmeyin. İşte idrak edersiniz diye Allah bunları size tavsiye etmiştir.(*)
(*) İsra Suresi, 22-38
152- Ve yetim buluğa ermedikçe, onun malına yaklaşmayın. Güzel bir şekilde değerlendirmek isterseniz, o müstesna. Ölçü ve tartıyı da adaletle ifa edin… Biz hiçbir kimseye, kapasitesinin dışında yük yüklemeyiz. Şahitlik ve yargıda adaletli olun, sanık akrabanız da olsa. Allah’a verdiğiniz sözü tam yerine getirin. Belki idrak edersiniz diye, Allah bunları size tavsiye etmiştir..
153- Ve Bilin ki, doğru olan Benim yolum budur. O’na tabi olun. Değişik yollara uymayın, onlar sizi parça parça edip Allah yolundan ayırırlar. Belki sakınırsınız diye, Allah bunları size tavsiye etmiştir.
154- Sonra iyilik edenlere olan nimetimi tamamlama ve her şeyin açıklaması, hidayet ve rahmet olarak Musaya kitabı verdik. Ki insanlar Rableriyle karşılaşacaklarına inansınlar.
155- Bu Kur’an da mübarek (güzel ve bereketli) bir kitaptır, onu Biz indirdik. Siz ona uyun ve sakının ki rahmet edilesiniz.
156- Ki demeyesiniz: “Kitap (vahiy) ancak bizden önceki iki tayfaya (Yahudi ve Hristiyanlara) indi. Ve biz onların bilgilerinden habersiziz.”
157- Veya demeyesiniz: “Eğer üzerimize kitap indirilmiş olsaydı, biz onlardan daha doğru bir yolda olurduk. İşte gerçek bir şekilde Rabbinizden size apaçık bir delil ve rehber ve rahmet gelmiştir. Artık Allah’ın ayetlerini inkâr edip yüz çevirenden daha zalim kim olabilir? Ayetlerimizden yüz çevirdikleri için, onları azabın en kötüsü ile cezalandıracağız.
158- Onlar, ancak kendilerine meleklerin veya Rabbinin gelmesini veya Rabbinin mucizelerinden bir kısmının gelmesini bekliyorlar. Rabbinin bazı mucizeleri (veya ağır azapları) geldiği gün, eğer daha önce kişi iman etmemişse veya imanından bir hayır kazanmamışsa, o gün iman etmesi ona bir fayda vermez. De ki: “Allah’ın mucizelerini ve azabını bekleyin, Biz de bekleyenlerdeniz.”
159- Dinlerinde ayrım yapanlar ve grup grup olanların hiçbir şeyinde sen yoksun. Onların işi yalnızca Allah’adır. Allah, sonra, yapmakta oldukları şeylerin mahiyetini onlara haber verecektir.
160- Kim bir iyilik ortaya koyarsa, ona on misli sevap vardır. Kim bir kötülük yaparsa, ancak bir misliyle cezalandırılır. Ve onlar asla zulmedilmezler.
161- De ki: “Rabbim, bana dosdoğru bir yolu, muvahhid olan İbrahim’in değerli dinini nasip etti. İbrahim asla müşriklerden değildi.
162- De ki: İbadet ve namazım, haccım, yaşamım, ölmem, âlemlerin sahibi olan Allah’ındır.
163- O’nun ortağı asla yoktur. Ben bununla emredildim. Ve ben, O’na teslim olanların ilkiyim.”
164- De ki: “Allah, her şeyin Rab ve sahibi iken, O’ndan başka Rab mi arayayım? Herkesin kazancı yalnız kendisinedir. Kimse kimsenin yükünü taşımaz. Sonra hepiniz Allah’ın huzurunda toplanacaksınız. O, içinde olduğunuz ihtilafın iç yüzünü size haber verecektir.
165- O Allah’dır ki, sizi yeryüzünde halifeler yapmıştır. Birilerini diğerlerinden derecelerce üstün kılmıştır. Ki size verdiği nimetlerde sizi denesin. Şüphesiz senin Rabbin her şeyi çabuk sonuçlandırandır. Ve şüphesiz O, Gafur ve Rahimdir.


7- A’raf Suresi
Mekke’de nazil olmuştur. 206 ayettir.
Bismillahirrahmanirrahim
1- Elif, Lam, Mim, Sâd.
2- Bunlar, sana indirilmiş bir kitaptır. –Onunla (insanları) uyarman için, sakın göğsünde bir sıkıntı olmasın.- Ve bunlar müminler için öğüttürler:
3- Ey müminler! Rabbinizden sizin için indirilenlere uyun. Allah’tan başka şeyleri (şeytani kişileri) dostlar edinerek onlara uymayın. Ne kadar da az düşünüyorsunuz!
4- Nice şehirleri helak ettik. Onlar gece uyurlarken veya gündüz öğlen uykusunda iken azabımız onlara geldi.
5- Azabımız onlara geldiği zaman, “gerçekten bizler zalimler idik” demekten başka bir şey dava edemediler.
6- Kesinkes Biz, kendilerine elçiler gelen toplumları(n ne dediklerini) ve o elçileri(n nasıl karşılandıklarını) onlara soracağız.
7- Ve her şeyi bilerek onlara anlatacağız. Çünkü hiçbir şey Bizden kaybolmaz.
8- Tartı, o gün gerçekten hak olacaktır. Kimin tartıları ağır çıkarsa, işte onlar gerçekten kurtulmuş olanlardır.
9- Tartıları hafif gelenler işte onlar, ayetlerimizi haksız yere yalanladıkları için gerçekten zarar edenlerdir.
10- Andolsun! Biz sizi yeryüzünde yerleştirdik, onda sizin için geçim kaynaklarını yarattık, Artık ne kadar az şükrediyorsunuz!
11- Ve andolsun! Biz sizi yarattık, sonra sizi şekillendirdik. Sonra meleklere: “Âdem için secde edin!” dedik. İblis hariç, hepsi de secde ettiler. O iblis secde edicilerden olmadı.
12- Allah ona: “Sana emrettiğim zaman, neden secde etmedin? dedi. O: “Ben ondan daha hayırlıyım. Beni ateşten, onu da çamurdan yarattın” dedi.
13- Allah ona: “Oradan in, orada büyüklük taslayamazsın. Çık oradan. Şüphesiz sen alçaklardansın” dedi.
14- O: “Bana, insanların dirileceği güne kadar mühlet ver.” dedi.
15- Allah: “Şüphesiz sana mühlet verilmiştir” dedi.
16- O: “Andolsun ki; bana verdiğin bu zarardan dolayı, onların önünde Sen’in doğru yolunun üstünde oturacağım.
17- Sonra önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından onlara sokulacağım. Ve onların çoğunu şükredici olarak bulamayacaksın.”
18- Allah: “Oradan yerilmiş ve kovulmuş olarak çık. Andolsun! Sana tabi olanlar olursa, Ben sizden Cehennemi dolduracağım.” dedi.
19- “Ve ey Âdem! Sen ve zevcen cennette oturun. İstediğiniz yerden yiyin. Fakat bu ağaca yaklaşmayın, zalimlerden olursunuz.”
20- Şeytan, avretlerinden örtülü olan kısmı (farkına varmadıkları durumu) onlara göstermek için, onlara fısıldamaya başladı. Ve dedi ki: “Rabbiniz bu ağaçtan yemenizi, ancak iki melek veya ebedî kalıcılardan olmayasınız, diye yasak etti.”
21- Ve onlara yemin etti ki: “Ben size samimiyetle öğüt verenlerdenim.”
22- Aldatmakla onları o ağaçtan yemeye yaklaştırdı. Onlar ağacı tattıklarında avretleri onlara göründü. Ve bahçe yapraklarıyla örtünmeye başladılar. Rableri: “Ben bu ağacı size yasaklamamış mıydım? Şeytanın size apaçık bir düşman olduğunu söylememiş miydim?” dedi.
23- Dediler ki: “Ey Rabbimiz! Kendimize zulmettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen, şüphesiz zarar edenlerden oluruz.”
24- Allah dedi ki: “Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan inin. Belli bir zamana kadar yeryüzünde size bir karargâh ve yaşam olacaktır.”
25- Allah dedi ki: “Orda dirilir ve ölürsünüz ve oradan çıkartılırsınız.”
26- “Ey Âdemoğulları! Şüphesiz avretlerinizi örtecek bir elbise ve tüy indirdik. Takva elbisesi ise, o daha hayırlıdır. Bunlar, Allah’ın ayetlerindendir. (Düşünsünler) belki hatırlarlar.
27- Ey Âdemoğulları! Şeytan, ebeveyninizin avretlerini onlara göstermek için (görünmezlik) elbiselerini onlardan sökerken onları Cennetten çıkardığı gibi sizi de bela ve fitneye atmasın. Şüphesiz şeytan ve kabilesi, sizin onları görmediğiniz yerden sizi görürler. Biz, şeytanları inanmayanların dostları yapmışsız..
28- O kâfirler bir günah ve fuhuş işlediklerinde: “Biz babalarımızı böyle gördük. Allah bize böyle emretti” derler. De ki: “Şüphesiz Allah, fahiş ve günah şeyleri emretmez. Siz bilmediğiniz şeyleri iftira ederek Allah’a mı isnad edeceksiniz.
29- De ki: “Rabbim, adalet ile emreder. Her mescidin yanında yüzünüzü Allah’a yöneltin, dini O’na has kılarak O’na dua edin. O sizi ilk olarak yarattığı gibi, o model üzere O’na döneceksiniz.”
30- (Allah, bu dünyada yarattığı insanlardan) bir grubu doğru yola yöneltti, bir grubunu da saptırdı, sapıklık onlara hak oldu. Çünkü onlar doğru yolda olduklarını sanırlarken Allah’ın yerine şeytanları dostlar ve sahipler edindiler.
31- Ey Âdemoğulları! Her mescit yanında süslü elbiselerinizi giyinin, yiyin, için, fakat israf etmeyiniz. Şüphesiz Allah, israf edenleri sevmez.
32- De ki: “Allah’ın kulları için çıkardığı hoş rızıklar ile süsleri kim haram etmiştir?” De ki: “Onlar dünya hayatında müminlerindir. Kıyamet gününde de yalnızca onlara mahsustur.” İşte Biz ayetlerimizi, bilen bir toplum için böylece açıklıyoruz.
33- De ki: “Rabbim ancak fahiş şeylerin gizlisini ve açığını, günahı, haksız yere azgınlığı, hiçbir delile dayanmadan Allah’a eş koşmayı ve hiçbir bilgi dayanağı olmayanı, Allah’a iftira etmeyi haram kılmıştır.”
34- Ve her toplumun belli bir eceli vardır. Ecelleri geldiği zaman, bir an bile ne gecikirler ne de öne geçebilirler.
35- Ey Âdemoğulları! Size ayetlerimizi anlatan, sizden olan elçiler size geldiklerinde, kim özünü korur ve uygun işler yaparsa, onlara ne gelecek korkusu vardır ne de geçmişin üzüntüsü.
36- Ayetlerimizi yalanlayanlar veya kibirlenerek onlardan uzaklaşanlar işte onlar, ateşin arkadaşıdırlar. Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır.
37- Allah’ın ayetlerini yalanlayan ve yalan yere Allah’a iftira edenden daha zalim kim olabilir? Kader kitabından nasipleri ne varsa, onlara ulaşacaktır. Ta ki ölüm elçileri gelip onların canlarını alıncaya kadar.. Onlara: “Allah’tan başka ibadet ettikleriniz şeyler nerede?” diye sorarlar. Onlar: “Bizden kayboldular,” diye cevap verirler. Ve kendilerinin gerçeği inkâr ettiklerine dair aleyhlerine şahitlik yaparlar.
38- (İşte o zaman Allah onlara:) Sizden önce gelip geçen insan ve cin toplumları içinde ateşe girin der. Her bir grup içeri girdikçe diğer kardeş gruba lanet eder. Nihayet hepsi orada bir araya gelince sonrakiler, öncekiler için derler ki: “Ey Rabbimiz! İşte bunlardır bizi saptıranlar. Onlara ateşten iki kat azap ver.” Allah: “Hepiniz için de bir kat daha fazla azap vardır. Fakat siz bilmiyorsunuz!” der.
39- Öncekiler de sonrakilere derler ki: “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kendi kazançlarınızdan dolayı azabınızı tadın.”
40- Ayetlerimizi yalanlayıp, kibirlenerek onlardan uzaklaşanlara gök kapıları açılmaz. Ve deve iğne deliğinden geçmedikçe onlar Cennete giremezler. Ve böylece Biz, mücrimleri cezalandırırız.
41- Cehennem’den onlar için döşek(ler) vardır. Ve üstlerine de (ateşten) örtüler vardır. İşte Biz zalimleri böylece cezalandırırız.
42- İman edip de salih ameller yapanlar –ki Biz hiçbir nefse, kapasitesinden fazlasını yüklemeyiz- işte onlar, Cennetin ehlidirler ve onlar orada ebedidirler.
43- Gönüllerindeki kin ve sıkıntıyı gideririz. Altlarında nehirler akmaktadır. Ve derler ki: “Bütün hamd O Allah’a mahsustur ki bize bunu nasip etti. Eğer O, bize nasip etmeseydi, biz kendi imkânımızla bunu bulamazdık. Şüphesiz Rabbimizin peygamberleri hak ile gelmişlerdir.” Ve onlara “Yaptıklarınıza mukabil, bu cennetin varisleri sizlersiniz.” diye seslenilir.
44- Ve Cennet ehli, ateş ehline nida ederler ki: “Biz, Rabbimizin bize vaadettiklerini gerçek bulduk. Siz de Rabbinizin size vaadettiklerini gerçek buldunuz mu?” Onlar “Evet” derler. İşte o zaman, aralarında olan bir bildirici: “Allah’ın laneti zalimlerin üzerinedir.” diye bildirir.
45- O zalimler ki Allah’ın yolundan alıkoyarlar. Onu eğri büğrü görmek isterler. Ve onlar ahireti inkâr ediyorlar.
46- Cennet ile ateş arasında bir engel vardır. A’raf’da (yükseklerde) bazı erler vardır. Hepsini yüzlerinden tanırlar. Cennet ehline seslenirler ki: “Size selam olsun!” Onlar oraya henüz girmemişlerdir. Fakat arzuluyorlar.
47- Gözleri ateş ehli tarafına çevrilince: “Ey Rabbimiz! Bizi zalim toplumla beraber kılma!” derler.
48, 49- O A’raf ehli, yüzlerinden tanıdıkları bazı erlere seslenirler. Derler ki: “Sizin derleme ve toplamanız ve kibirlenerek Allah’ın ayetlerinden uzak durmanız, size hiçbir fayda vermedi. Allah’ın rahmet etmeyeceğine yemin ettiğiniz kimseler bunlar (bu Cennete girecek olanlar) değil miydi?” (Ve o Cennete girecek olanlara) “Cennete girin. Sizin için, ne (gelecek) korkusu ne de (geçmişin) üzüntüsü vardır.” (derler.)
50- Ateş ehli, Cennet ehline: “Allah’ın size verdiği rızıktan veya sudan üzerimize dökün!” diye seslenirler. Cennettekiler: “Allah, bunları kâfirlere haram kılmıştır.” derler.
51- O kâfirler ki dinlerini oyun ve oyuncak yaptılar ve dünya hayatı onları aldattı. İşte şimdi onlar, bugünleriyle karşılaşmayı unuttukları gibi ve ayetlerimizi yalanladıkları için, Biz de onları unuturuz (öylece bırakırız.)
52- Andolsun ki Biz onlara bir kitap ile geldik. O kitabı, inanan bir toplum için rahmet ve hidayet olarak bilgi ile açıkladık.
53- Onlar ancak o kitabın içindekilerinin gerçekleşmesini beklerler. O gerçekler geldiği gün, daha önce onu unutanlar derler ki: “Şüphesiz Rabbimizin elçileri hak ile gelmişlerdir. Bize şefaat edecek şefaatçiler yok mu veya daha önce yaptıklarımızın tersini yapabilir miyiz?” Şüphesiz onlar kendilerini zarara soktular. Ve iftira etmekte oldukları şeyler, onlardan kaybolup gitti.
54- Şüphesiz Rabbiniz o Allah’dır ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmıştır. Sonra arşa yönelip, gündüzü kovalayan geceyi gündüze giydirendir. Güneşi, ayı ve yıldızları da emrine musahhar kılandır. Yaratmak da, emir de yalnızca O’nundur. O, bütün kusurlardan münezzehtir, bütün âlemlerin sahibidir.
55- Sahip ve Rabbinize yalvararak ve gizli olarak dua edin. Şüphesiz O, azgınları sevmez.
56- Yeryüzünde, ıslah edildikten sonra bozgunculuk yapmayın. Korkarak ve rahmetini umarak Allah’a dua edin. Şüphesiz Allah’ın rahmeti, güzel davrananlara çok yakındır.
57- O Allah’tır ki, rüzgârları rahmetinin önünde müjdeleyiciler olarak salıverir. Nihayet o rüzgârlar ağır bulutları yüklenince, o bulutları ölü bir şehir için sevk ederiz. Onunla su indiririz. O su ile bütün ürünlerden ortaya çıkarırız. Ölüleri de bunun gibi (yerden) çıkarırız. (Düşünün!) Belki ibret alırsınız.
58- Güzel olan memleketin bitkisi, Allah’ın izniyle çıkar. Pis toprak ise, yararsız bitkiden başka bir şey çıkarmaz. İşte şükreden bir toplum için ayetleri böylece açıklıyoruz.
59- Andolsun ki Nuh’u milletine peygamber olarak gönderdik. Onlara dedi ki: “Ey milletim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka mabudunuz yoktur. Doğrusu sizin için büyük bir günün azabından korkuyorum.”
60- Toplumun ileri gelenleri dediler ki: “Biz seni, apaçık bir sapıklık içinde görüyoruz.”
61- Nuh: “Ey toplumum! Bende sapıklık yoktur. Ben ancak, âlemlerin Rabbi olan Allah’ın elçisiyim.
62- Rabbimin mesajlarını size ulaştırıyorum, size samimiyetle yaklaşıyorum ve Allah’tan, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.
63- Kötülüklerden sakınmanızı ve böylece merhamete mazhar olmanızı sağlamak üzere sizi uyarmak için, aranızdan birinizin üzerine Rabbinizden bir mesaj gelmesine mi şaşırıyorsunuz?” dedi.
64- Fakat onlar, onu yalanladılar. Biz de onu ve gemide onunla beraber olanları kurtardık. Ve ayetlerimizi yalanlayanları suda boğduk. Şüphesiz onlar kör bir toplum idiler.
65- Ad milletine de kardeşleri Hûd’u gönderdik. Onlara dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. Sizin O’ndan başka ilahınız yoktur. Artık sakınmayacak mısınız?”
66- Toplumundan ileri gelen o kâfirler dediler ki: “Biz seni aptallık içinde görüyoruz. Biz senin yalancılardan olduğunu sanıyoruz.”
67- Hûd: “Ey milletim! Bende aptallık yoktur. Ben yalnızca Rabb-ül âlemin olan Allah’tan gelen bir elçiyim.
68- Rabbimin mesajlarını size ulaştırıyorum. Ve ben sizin için samimi, güvenilir bir öğütçüyüm.
69- Sizi uyarmak üzere, aranızdan bir adam vasıtasıyla Rabbinizden size bir mesaj gelmesine mi şaşırıyorsunuz? Allah’ın sizi Nuh’un kavminden sonra yeryüzünün halifeleri kıldığı ve yaradılışça sizi üstün yaptığını hatırlayın! Allah’ın bu şahane nimetlerini hatırlayın ki kurtuluşa eresiniz” dedi.
70- Onlar: “Bize, yalnız Allah’a kulluk etmemiz, babalarımızın taptıklarını bırakmamız için mi geldin? İşte eğer doğrulardan isen, haydi bizi tehdit ettiğin azaba uğrat.” dediler.
71- (Hûd:) “Ey kavmim! Şüphesiz Rabbinizden manevi bir azap ve gazap size inmiştir. Allah’ın onlar için bir delil indirmediği, sizin ve babalarınızın taktığı bazı isimler hakkında benimle mücadele mi ediyorsunuz? İşte bekleyin! Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.” dedi.
[Bugün de bilimsellik ismi altında İlahî gerçeklere birer isim takıp, onları Allah’tan koparıyorlar. İsim takmakla gerçeği öğrendiklerini sanıyorlar.]
72- Biz de, Biz’den bir rahmet ile onu ve onunla beraber olanları kurtardık. Ayetlerimi yalanlayanların arkasını (kökünü) kestik. Onlar inanacak değillerdi.
73- Semud kavmine de kardeşleri Salih’i gönderdik. Dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka ilahınız yoktur. Rabbinizden size apaçık bir delil geldi. İşte Allah’ın bu devesi, sizin için bir mucize olarak duruyor. Bırakın Allah’ın meralarında otlasın. Ona kötülükle dokunmayın, elem verici bir azap sizi yakalar.
74- Ve hatırlayın ki Allah, sizi Ad kavminden sonra yeryüzüne idareciler yaptı. Sizi yeryüzünde yerleştirdi; yaylalarından saraylar ediniyorsunuz. Ve dağları evler olarak yontuyorsunuz. Artık Allah’ın o yüce nimetlerini hatırlayın. Ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya koşturmayın!”
75- Milletinden, büyüklük taslayan o ileri gelenler, iman eden ve zayıf bırakılanlara dediler ki: “Gerçekten Salih’in, Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?” Onlar: “Biz, onun getirdiği mesajlara inanıyoruz” dediler.
76, 77- O büyüklük taslayanlar: “Biz ise, o inandığınız şeyleri inkâr ediyoruz” dediler. Ve o devenin el ve ayaklarını kesip, azarak Allah’ın emrine karşı geldiler. Ve: “Ey Salih! Eğer peygamberlerden isen, bize vaadettiğin azabı getir!” dediler.
78- Bunun üzerine bir titreme (zelzele) onları yakaladı. Evlerinde üst üste yığılarak kaldılar.
79- Bunun üzerine Salih, onları bıraktı. Ve: “Ey kavmim! Şüphesiz ben, Rabbimin mesajını size ilettim, size samimi davrandım. Fakat siz, samimi davrananları sevmiyorsunuz” dedi.
80- Lut’u da peygamber olarak gönderdik. Hani toplumuna dedi ki: “İnsanlar içinde sizden önce hiç kimsenin yapmadığı bir fuhşu yapıyorsunuz.
81- Sizler, kadınlar yerine erkeklere şehvetle varıyorsunuz. Gerçekten, sizler müsrif (aşırı tüketici) bir toplumsunuz.”
82- Milletin onlara cevabı, sadece şöyle demek oldu: “Onları kasabanızdan çıkarın. Onlar (güya) temiz kalmak için bize bulaşmayan insanlardır.”
83- Biz onu ve ailesini kurtardık; hanımı hariç. O geride kalıp helakete uğrayanlardan oldu.
84- Onlara bir azap yağmurunu yağdırdık. İşte mücrimlerin (zalim ve kâfirlerin) sonunun nasıl olduğunu gör!
85- Medyen ehline de kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Onlara dedi ki: “Ey kavmim! Allah’a kulluk edin. O’ndan başka ilahınız yoktur. Rabbinizden size apaçık bir delil geldi. Ölçü ve tartıyı tam ifa edin; insanların eşyalarını eksiltmeyin; yeryüzünde, düzene girdikten sonra bozgunculuk yapmayın. Bu, sizin için daha hayırlıdır; eğer inanıyorsanız!”
86- “Allah’a inananları tehdit ederek, onları Allah’ın yolundan menederek, o yolu eğri büğrü görmek isteyerek, her yolun başına oturmayın. Hatırlayın ki sizler az iken, Allah sizi çoğalttı. Ve işte bozguncuların sonunun nasıl olduğunu görün.”
87- “Sizden, mademki benimle gönderilen mesaja inanmış bir toplum ile inanmayan bir topluluk var. O halde Allah’ın aramızda hükmünü vermesine kadar, sabredin. Çünkü Allah, hüküm verenlerin en iyisidir.”
88- Milletin ileri gelenleri olup inanmayı kibirlerine yediremeyenler. “Ey Şuayb! Biz seni ve seninler beraber inananları şehrimizden çıkartacağız. Veya siz, milliyetimize dönersiniz” dediler. Şuayb: “İstemesek de mi?
89- Allah, bizi milliyetinizden kurtardıktan sonra ona dönecek olursak, şüphesiz Allah’a karşı yalan yere iftira etmiş oluruz. Rabbimiz olan Allah’ın dilemesi hariç, biz bir daha o dine dönemeyiz. Rabbimiz her şeyi ilmiyle kuşatmıştır. Biz Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz! Bizim ile kavmimiz arasında hak ile hükmünü ver. Şüphesiz sen, hükmedenlerin en hayırlısısın.” dedi.
90- Milletinin kâfir olan o ileri gelenleri dediler ki: “Eğer Şuayb’a uyarsanız, şüphesiz zararlı çıkarsınız.”
91- Bunun üzerine bir deprem onları yakaladı; evlerinde yığılıp kaldılar.
92- Şuayb’ı yalanlayanlar, sanki o memlekette hiç yaşamamış gibi oldular. Asıl zararlı çıkanlar, onu yalanlayanlar oldu.
93- Şuayb, onları öyle bıraktı. Ve: “Ey kavmim! Şüphesiz ben Rabbimin mesajlarını size ilettim, size samimiyetle öğüt verdim. Artık kâfir olan bir topluma nasıl üzüleyim.” dedi.
94- Biz hangi memlekete bir peygamber gönderdiysek, yalvarıp yakarsınlar diye oranın halkını azap ve sıkıntıya uğrattık.
95- Sonra kötülüğün yerine iyiliği koyduk. Nihayet mal ve nüfusça çoğaldılar. Ve: “Babalarımıza da sıkıntı ve sevinç dokunmuştu.” (Bu normal, tabii bir kanundur) dediler. Bunun üzerine onlar farkına varmadan, aniden onları yakalayıverdik.
96- Eğer o kentler ahalisi inanıp kendilerini korusalardı, yerden ve gökten bereket kapılarını onlara açardık. Fakat yalanladılar. Biz de onların yaptıklarından dolayı onları (azap ile) yakaladık.
97- O kentliler, geceleyin uyurken azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden emin mi oldular?
98- Yoksa kuşluk vakti onlar oynarken, azabımızın kendilerine gelmeyeceğinden mi emindiler?
99- Yoksa Allah’ın karşı düzeninden mi emindiler? Şüphesiz kaybeden toplumdan başkası Allah’ın karşı düzeninden emin olamaz.
100- Oralarda yaşayanların yok olmasından sonra, yeryüzüne varis olanlara görünmedi mi (anlamadılar mı) ki; dilersek günahlarından dolayı onları da yakalarız. Ve kalplerini mühürleriz. İşte o zaman işitmez olurlar.
101- İşte bu şehirlerin haberlerini sana anlatıyoruz. Şüphesiz elçileri açık deliller ile geldi. Fakat daha önce aşırı bir derecede yalanladıkları için imana gelemediler. İşte Allah, kâfirlerin kalplerini böylece mühürlüyor.
102- Ve Biz insanların çoğunu, sözünde duranlar olarak görmedik. Ancak çoğunu yasaları çiğneyenler olarak bulduk.
103- Sonra o kavimlerin ardından, Musa’yı ayetlerimizle Firavun ve meclisine gönderdik. Onlar ayetlerimizi yalanladılar. İşte bak, bozguncuların sonunun nasıl olduğunu gör!
104- Musa dedi ki: “Ey Firavun! Ben, Rabb-ül âlemin olan Allah’tan sana gelen bir elçiyim.
105- Bana Allah hakkında ancak gerçeği söylemek yaraşır. Size Rabbinizden açık bir mucize getirdim. Artık İsrailoğulları’nı benimle beraber gönder.”
106- Firavun: “Eğer bir mucize getirdiysen, getir bakalım; eğer doğru söylüyorsan.” dedi.
107- Musa, asasını atar atmaz ortaya apaçık bir ejderha olarak çıkıverdi.
108- Elini koynundan çıkardı, ona bakanlar için bembeyaz bir ışık saçıyordu.
109- Firavun kavminin ileri gelenleri dediler ki: “Bu ancak bilgili bir sihirbazdır.
110- Sizi (ey millet,) memleketinizden çıkarmak istiyor. Sizler ne buyurursunuz?”
111, 112- Onlar: “Onu ve kardeşini alıkoy, şehirlere haber sal, (milleti) toplasınlar, bütün bilgili sihirbazları sana getirsinler.
113- Sihirbazlar, Firavuna gelerek dediler ki: “Eğer biz galip olursak, muhakkak bize bir ücret olacaktır.”
114- Firavun: “Evet, ücret olacaktır. Ve siz, yakınlarımdan olacaksınız.” dedi.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   7   8   9   10   11   12   13   14   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin