Kur’an-ı Kerim Meali - fatiha Suresi Mekke’de nazil olmuştur ayettir


- Onların Kâbe’deki namazları da, bağırmak ve alkıştan başka bir şey değildir. Artık kâfirliğinizden dolayı bu azabı tadın! 36-



Yüklə 2,57 Mb.
səhifə13/42
tarix20.11.2017
ölçüsü2,57 Mb.
#32304
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   42

35- Onların Kâbe’deki namazları da, bağırmak ve alkıştan başka bir şey değildir. Artık kâfirliğinizden dolayı bu azabı tadın!
36- O kâfir olanlar, insanları Allah’ın yolundan alıkoymak için mallarını harcarlar. Onlar mallarını harcayacaklar. Sonra o mal onlara hasret olacaktır. Sonra mağlup olacaklardır. Ve o kâfirler Cehenneme doğru toplatılacaklardır.
37- Ki Allah, pis olanları temizlerden ayırsın. Pisleri birbirinin üzerine getirerek hepsini toplasın ve onları Cehenneme koysun. İşte asıl zarar edenler onlardır!
38- O kâfirlere de ki: “Eğer yaptıklarınıza son verirseniz, geçmiş durumunuz affedilecektir.” Eğer bir daha dönerlerse, eskilerin başına gelen hüküm ve yasa gerçekleşti(ği gibi bunların da başına gelecektir.)
39- Fitne kalmayıncaya, bütün din ve ibadet Allah’ın oluncaya kadar onlarla savaşın. Eğer son verirlerse, muhakkak Allah onların yaptıklarını çok iyi görür.
40- Eğer sizi bırakıp giderlerse, bilin ki Allah, sahibinizdir. En iyi sahip ve en iyi yardımcı O’dur.
41- Ve bilin ki kazandığınız herhangi bir ganimetin beşte birisi Allah’a, Resulullah’a, akrabalara, yetimlere, miskinlere ve yolcuyadır; eğer hak ile batılın ayrıldığı, iki ordunun karşılaştığı gün kulumuza indirdiğimiz Kur’ana ve Allah’a inanıyorsanız… Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.
42- Sizler vadinin yakın tarafında iken, onlar da uzak tarafında idiler. Kervan da sizin biraz altınızda idi. Eğer böyle buluşmak için anlaşsaydınız da yine değişiklik olurdu. Fakat Allah, bunu böyle diledi ki olacak bir işi kaza etsin ve ölen kişi bir delil ile ölmüş olsun ve yaşayan da bir delille yaşasın. (Küfrün de, imanın da bir dayanağı olsun.) Şüphesiz Allah, işiten ve bilendir.
43- Hatırlayın ki Allah, uykunuzda onları size az gösteriyordu. Eğer onları çok gösterseydi, dağılırdınız ve idarede tartışırdınız. Fakat Allah selamet verdi. Allah sinelere sahip olan her şeyi çok iyi bilendir.
44- Ve hatırlayın ki; karşılaştığınız zaman, Allah onları sizin gözünüzde az gösteriyordu. Sizi de onların gözünde az gösteriyordu ki olacak bir işi kaza etsin ve şüphesiz bütün işler Allah’a döner.
45- Ey iman edenler! Bir cemaat ile karşılaştığınız zaman, direnin ve Allah’ı çokça zikredin ki kurtulasınız.
46- Ve Allah’a ve Resulüne itaat edin. Çekişmeyin, dağılırsınız. Kuvvetiniz dağılır, gider. Ve sabredin. Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir.
47- Çalım satarak ve insanlara gösteriş yaparak, memleketlerinden çıkıp (insanları) Allah’ın yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah, onların yaptıklarını kuşatmıştır. [Onlar O’ndan kurtulamazlar.]
48- Ve hatırlayın ki o şeytan, onların yaptıklarını onlara güzel gösterdi. “Bugün insanlardan sizi yenecek kimse yoktur ve ben sizi kurtaracağım” dedi. İki grup birbiriyle karşılaşınca, o şeytan geri geri kaçtı. Ve: “Ben sizden beriyim, ben sizin görmediğinizi görüyorum, ben Allah’tan korkuyorum. Allah’ın cezası serttir” dedi.
49- Ve hatırla ki; münafıklar ve kalbinde hastalık olanlar: “Bunların dinleri kendilerini aldattı” dediler. Hâlbuki kim Allah’a tevekkül ederse, şüphesiz Allah, Aziz ve Hakîmdir. [Güçlüdür. Onu korumaya gücü yeter ve hikmet dairesinde ona mükâfat verir.]
50- Melekler onların yüzlerine ve arkalarına vurarak canlarını aldıkları ve kendilerine “Ateş azabını tadın!” dedikleri zaman o kâfirleri keşke bir görseydin.
51- “İşte bu (azap) sizin kendi elinizle yaptıklarınızdan dolayıdır. Çünkü Allah, aciz kullarına asla zulmedecek değildir.”
52- Firavun ordusunu ve onlardan öncekilerin tarzı gibi: “Allah’ın ayetlerini inkâr ettiler. Allah da günahlarından dolayı onları yakaladı. Şüphesiz Allah güçlüdür, azabı şiddetlidir.
53- Bu, bir millet kendilerini değiştirmedikçe, Allah onlara verdiği nimeti değiştirmez (yasasından dolayı böyledir.) Ve Allah işiten ve bilendir. (Kimin neye müstahak olduğunu biliyor.)
54- Firavun ordusunun ve onlardan öncekilerin hali gibi, Rablerinin ayetlerini yalanladılar. Günahlarından dolayı onları helak ettik. Firavun ordusunu boğduk. Çünkü onların hepsi de zalim idiler.
55- Allah katında hayvanların en şerlisi, inanmayan o kâfirlerdir.
56- O kâfirler ki; onlarla anlaşma yaptın, sonra her seferinde anlaşmalarını bozarlar. Ve sakınmazlar.
57- Eğer savaşta onları yakalarsan, onlarla arkalarında kalanları korkutarak dağıt. Belki öğüt alırlar.
58- Eğer bir toplumun (antlaşmalarını bozup) hıyanet edeceklerinden korkarsan, onlara eşit olarak sen de antlaşmayı at. Şüphesiz Allah, hainleri sevmez.
59- O kâfirler, Bizi geçeceklerini (Biz’den kaybolacaklarını) sanmasınlar. Onlar, (Bizi) aciz bırakamazlar.
60- Onlara karşı gücünüz yettiği kadar kuvvet ve savaşlık atlar hazırlayın. Onunla Allah’ın düşmanını, düşmanınızı ve daha az düşman olanları korkutursunuz. Siz onları bilmezsiniz. Fakat Allah onları bilir. Allah yolunda harcadığınız her şey size geri ödenecektir. Size asla zulmedilmeyecektir.
61- Eğer onlar barışa yanaşırlarsa, sen de yanaş ve Allah’a tevekkül et. Çünkü O, işiten ve bilendir.
62- Onlar seni aldatmak isterlerse, Allah sana yeter. O’dur; seni özel yardımıyla ve Müminlerle güçlendiren.
63- Ve o Müminlerin kalplerini birleştiren. Eğer yeryüzündeki her şeyi harcasaydın da onları birleştiremezdin. Fakat Allah onların kalplerini birleştirdi. Çünkü O, sonsuz kuvvet ve hikmet sahibidir.
64- Ey Peygamber! Allah ve sana tabi olan Müminler sana yeter.
65- Ey Peygamber! Müminleri savaş için teşvik et. Eğer sizden yirmi kişi olursa, iki yüz kişiyi mağlup eder. Eğer yüz kişi olursa, o kâfir olanlardan bin kişiyi yener. Çünkü onlar, bilgisiz bir toplumdurlar.
66- Şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Ve sizde zayıflık olduğunu gördü. Eğer sizden sabreden yüz kişi olursa, iki yüz kişiyi yener. Allah’ın izniyle, bin kişi olursa, iki bin kişiyi yener. Çünkü Allah, sabredenlerle beraberdir.
67- Yeryüzünde tam hâkimiyetini sağlamadıkça, bir peygamberin esirler ile uğraşması, ona yakışmaz. Sizler (ey Müminler!) dünya hayatının menfaatini istiyorsunuz. Allah ise, ahireti istiyor. Allah, izzet, kudret sahibidir ve her şeyi yerli yerinde yapar.
68- Eğer Allah’tan daha önce gelen bir yazı (ruhsat ve yasa) olmasaydı, bu aldığınız fidyeden dolayı büyük bir azap size dokunacaktı. (Çünkü henüz İslami hâkimiyet kurulmamış iken, sizler mal ve menfaat ile uğraştınız. Esirlere İslam’ı anlatacak yerde, onları mal karşılığı salıverdiniz.)
69- Artık (bu ruhsattan istifade ederek) kazandığınız ganimetlerden helal ve hoş olarak yiyin ve Allah’tan sakının. Şüphesiz Allah, Gafur ve Rahimdir.
70- Ey Peygamber! Elindeki esirlere de ki: “Eğer Allah, kalbinizde bir iyilik görüyorsa, sizden alınan maldan daha hayırlı bir şeyi size verir. Ve sizi bağışlar. Çünkü Allah, bağışlayan ve acıyandır.
71- Eğer sana hıyanet etmeyi düşünüyorlarsa, daha önce Allah’a da hıyanet ettiler. Allah, onların hakkından geldi. Allah, her şeyi bilen ve her şeyi yerli yerinde yapandır.
72- İman edip hicret edenler, malları ve canları ile Allah yolunda savaşanlar ile onları barındıran ve onlara yardım edenler, işte onlar, birbirlerinin sahibidirler (akrabası ve sorumlu dostudurlar.) İman edip de hicret etmeyenlere ise, hiçbir velayetiniz ve sorumluluğunuz yoktur; onlar hicret edinceye kadar… Eğer din konusunda sizden yardım isterlerse, yardım etmeniz gerekir. Meğer sizinle onlar arasında antlaşma olan bir kavme karşı yardım isterlerse, o müstesna… Şüphesiz Allah yaptıklarınızı çok iyi görendir.
73- Kâfir olanlar da birbirlerinin dostu ve sorumlusudurlar. Eğer siz birbirinizi böyle kardeş görmezseniz, yeryüzünde büyük bir fitne ve fesad olur.
74- İman eden, hicret eden ve Allah yolunda cihad edenler ile onları barındıran, onlara yardım edenler, işte onlar gerçekten müminlerdir. Onlara bağışlanmak ve güzel bir rızık vardır.
75- Daha sonra inanıp da hicret eden sizinle beraber cihad eden, işte onlar da sizdendirler. Fakat akraba olanlar, Allah’ın kitabında (hukuk ve mirasta) birbirlerine daha yakındırlar. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilendir.
9- Beraet (Tevbe ) Suresi
Medine’de nazil olmuştur. 129 ayettir.
Bu sure, bir ültimatom niteliğinde olduğu için başına besmele yazılmamıştır.
1- Bu, Allah’tan ve elçisinden, kendileriyle antlaşma yaptığınız o müşriklere bir beraettir (ültimatomdur.) (Yani Allah ve elçisinin o müşriklerle hiçbir ilişkisi kalmamıştır. Onların hiçbir antlaşmalarına bağlı değiller.)
2- Ey müşrikler! Yeryüzünde dört ay dolaşın. Ve bilin ki siz, Allah’ı aciz bırakamazsınız. Ve şüphesiz Allah, kâfirleri rezil ve perişan edecektir.
3- Bu, büyük hacc gününde, Allah’tan ve elçisinden insanlara bir bildiridir ki; “Allah ve elçisi Allah’a eş koşanlardan beridirler.” Siz ey müşrikler! Eğer tevbe ederseniz, o sizin için daha hayırlıdır. Eğer sırt çevirirseniz bilin ki; Allah’a karşı gelerek O’nu aciz bırakamazsınız. (Ondan kurtulamazsınız.) Artık sen kâfirleri elim bir azap ile müjdele!
4- Kendileriyle antlaşma yapıp, sonra sizinle yapmış oldukları antlaşmalarından hiçbir şeyi eksiltmeyen, size karşı kimseyi desteklemeyen varsa, onların antlaşmalarını son müddetine kadar uygulayın. Şüphesiz Allah, hak ve hukuka riayet edenleri sever. [Kimi de severse onu muvaffak eder.]
5- Haram (yasak) aylar çıkınca, nerde bulursanız (o) müşrikleri öldürün, onları yakalayın, onları muhasara edin, her gözetleme yerinde onları bekleyin. Eğer tevbe edip (imana gelirlerse) namazı doğru kılar, zekâtı verirlerse, onların yolunu boşaltın. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve çok acıyandır.
6- Eğer müşriklerden biri senden korunmayı isterse, onu koru. Ta ki Allah’ın kelamını işitsin. Sonra onu güveneceği yere ulaştır. Böyle yap, çünkü onlar bilgisiz bir toplumdurlar.
7- Mescid-ül Haram’da kendileriyle antlaşma yaptıklarınız hariç, diğer müşrikler için Allah ve Resulü katında nasıl bir antlaşma olabilir? O antlaşma yaptığınız müşrikler, sizin için doğru davrandıkça, siz de onlar için doğru davranın. Şüphesiz Allah, hak ve hukuka riayet edenleri sever.
8- Nasıl antlaşma olur? Onlar size galip gelseler, sizden ne akrabalığı ne de antlaşmayı gözetmezler. Ağızları ile sizi razı ediyorlar, fakat kalpleri bunu reddediyor. Ve onların çoğu da fasıktırlar. (Hak ve yasalara riayet etmezler.)
9- Allah’ın ayetlerine karşın çok ucuz bir bedel (dünyanın üç-beş günlük yaşamını) satın aldılar. İnsanları Allah’ın yolundan çevirdiler. Yapmakta oldukları işler, ne kötü şeydir!
10- Onlar hiçbir mümin hakkında akrabalığı ve antlaşmayı gözetmezler. Ve onlar gerçekten haksızlık edenlerdir.
11- Eğer tevbe edip namazı doğruca kılar, zekâtı verirlerse, işte onlar din kardeşlerinizdir. Ve Biz bilen bir toplum için ayetlerimizi böyle açıklıyoruz.
12- Eğer antlaşmadan sonra yeminlerini bozarlarsa ve dininize sataşırlarsa, işte o zaman küfrün önderlerini öldürün. –Çünkü onların yeminleri geçerli olamaz.- (Onları öldürün,) belki bu yaptıklarına son verirler.
13- İşte sizler, yeminlerini bozan, Peygamberi memleketinden çıkarmaya çalışan ve ilk olarak savaşı kendileri başlatan bir topluluk ile savaşıyorsunuz. Onlardan mı korkuyorsunuz? Hâlbuki Allah’tan korkarsanız, O, kendisinden korkulmaya daha layıktır; eğer mümin iseniz…
14- Onlarla savaşın ki; Allah sizin elinizle onları azaplandırsın, onları perişan etsin, onlara karşı Allah size yardım etsin ve mümin olan bir toplumun kalbine şifa versin,
15- Yüreklerindeki öfkeyi gidersin ve Allah isteyenin tövbe sini kabul eder. Şüphesiz Allah, her şeyi en iyi bilen ve yerli yerinde yapandır.
16- Yoksa siz, Allah sizlerden cihad edip de Allah’tan, Resulünden, Müminlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ayıklamadan, böyle kendi halinizde bırakılacağınızı mı sandınız? (Böyle bırakmayacaktır. Sizi savaş gibi nedenlerle imtihandan geçirecektir.) Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
17- Müşrikler, kâfir olduklarını (Allah’tan ayrı olarak putlara taptıklarını) itiraf ettikleri halde, Allah’ın mescidlerini tamir edip şenlendirmek, onlara düşmez. Onların bütün yaptıkları boşa gider. Ve onlar Cehhennemde ebedî olarak kalacaklardır.
18- Allah’ın mescidlerini ancak, Allah’a ve ahiret gününe inanan, doğruca namaz kılıp zekât veren, Allah’tan başka kimseden korkmayanlar tamir edip şenlendirir… İşte bunların temelli olarak doğru yolda gitmeleri kuvvetle muhtemeldir.
19- Sizler, hacılara su vermeyi, Mescid-ül Haram’ı şenlendirmeyi (üstlenenlerle,) Allah’a ve ahiret gününe inanıp da Allah yolunda cihad edenleri bir mi tuttunuz. Onlar, Allah katında bir olmazlar. Çünkü Allah zulmeden bir toplumu doğru yola iletmez. [Cihattan kaçıp da mescitlerle uğraşmak zulümdür.]
20- İman edip de hicret edenler, malları ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenlerin Allah katında dereceleri daha büyüktür. Ve işte, asıl kazançlılar onlardır.
21- Rableri olan Allah, onları kendisinden bir rahmet ve rıza ile ve içlerinde ebedî nimetler olan Cennetler ile müjdeliyor.
22- Onlar orada ebedî olarak kalacaklardır. Şüphesiz Allah katında (ebedî âlemde) büyük bir ecir ve sevap vardır.
23- Ey iman edenler! Eğer severek küfrü imana tercih ederlerse, babalarınızı ve kardeşlerinizi dostlar edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte asıl zalimler onlardır.
24- De ki: “Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, hanımlarınız, aşiretiniz, kazandığınız mallar, kesadından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler, sizin için Allah ve Resulünden ve O’nun yolunda cihad etmekten daha sevimli ise, Allah, emrini (azabı, ölümü) getirinceye kadar bekleyin. Şüphesiz Allah, kendi yasalarını çiğneyenleri doğru yola iletmez.
25- Andolsun ki; çok yerde Allah size yardım etti ve Huneyn gününde… Hani çokluğunuz sizi böbürlendirdi. Fakat o çokluğunuz size bir fayda sağlamadı, yeryüzü genişliğiyle beraber size dar geldi. Sonra sırt çevirerek kaçtınız.
26- Sonra Allah sükûn ve huzur halini Resulullah ile Müminler üzerine indirdi, görmediğiniz askerler gönderdi, o kâfirleri azaplandırdı. İşte kâfirlerin azabı böyledir.
27- Sonra Allah, (o savaşın ardından) istediğinin tevbesini kabul eder. Şüphesiz Allah, çok bağışlayan ve acıyandır.
28- Ey iman edenler! Müşrikler gerçekten necistirler, bu yıllarından sonra Mescid-ül Haram’a yanaşmasınlar. Eğer (hacıların azalmasıyla olacak olan) fakirlikten korkarsanız, ilerde Allah sizi fazl ve ihsanından –eğer istese- zengin edecektir. Şüphesiz Allah her şeyi çok iyi bilen ve her şeyi yerli yerinde yapandır.
29- Kitap verilenlerden, Allah’a ve ahiret gününe inanmayan, Allah ve elçisinin haram ettikleri şeyleri haram saymayan, hak dine itaat etmeyenlerle, boyun eğip elden cizye verinceye kadar savaşın.
30- Yahudiler; “Uzeyr(*), Allah’ın oğludur.” dediler. Hristiyanlar da: “Mesih, Allah’ın oğludur,” dediler. Bunlar, ağızlarıyla söyledikleri laflardan ibarettir… Onların bu sözleri, daha önce kâfir olanların sözlerine benzer. Allah, onların canını alsın! Nasıl sağa sola yalpalanıyorlar.
(*) Uzeyr, Kitab-ı Mukaddeste “Ezra” olarak geçiyor. Bkz. Ezra, s: 466-476.
31- Hahamlarını, papazlarını ve Meryemoğlu Mesihi Allah’tan başka rabler edindiler. Hâlbuki onlara, tek bir ilaha ibadet etmekten başka bir emir gelmemişti. O’ndan başka ilah yoktur. O, bunların eş koşmalarından münezzeh ve yücedir.
32- Onlar, ağızları ile Allah’ın nurunu söndürmek isterler. Hâlbuki kâfirler istemese de, Allah nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı değildir.
33- Müşrikler istemese de, bütün dinlere üstün getirmek üzere elçisini doğru inanç (hidayet) ve hak din (hukuk dini) ile gönderen O Allah’tır.
34- Ey iman edenler! Haham ve ruhbanların çoğu, haksız bir yolla insanların mallarını yerler. Ve insanları Allah yolundan engellerler. Artık altın ve gümüş stok edenler ve Allah yolunda harcamayanları elem verici bir azap ile müjdele!
35- O gün Cehennem ateşinde o stoklar ısıtılır, yüzleri, yanları ve sırtları o stoklarla dağlanır. İşte kendiniz için stok ettikleriniz bunlardır. Artık bu stoklamanızın cezasını tadın!
36- Allah’ın gökleri ve yeri yarattığı gün, Allah katında, Allah kitabında ayların sayısı on iki aydır. Onlardan dördü yasak aylardır. Doğru din (ve yasa) budur. O aylarda kimseye zulmetmeyin. Fakat müşrikler topyekûn sizinle savaştıkları gibi, siz de onlarla topyekûn savaşın. Ve bilin ki Allah sakınanlarla beraberdir.
37- (Haram aylardaki sırayı değiştirmek) ve ertelemek, ancak küfürde ileri gitmektir. O kâfirler onunla saptırılırlar. Onlar belli bir ayı bir sene helal sayarlar, başka bir sene aynı ayı haram sayarlar. Ki Allah’ın haram kıldığı ayların sayısına eşit gelsin. Böylece Allah’ın haram kıldığını helal sayarlar. Çirkin işleri onlara güzel gösterildi. İşte Allah, (bile bile) kâfir olan bir toplumu doğru yola iletmez.
38- Ey iman edenler! Ne oldu size? “Allah yolunda akın edin” denildiğinde yere çakılıp kaldınız. Siz, ahiret yerine dünya hayatına mı razı oldunuz? Ahiret yanında, dünya hayatının faydası çok az bir yaşamdan başka bir şey değildir.
39- Eğer akın etmezseniz, Allah size elem verici bir azap verir. Başka bir kavim ile sizi değiştirir. Siz Allah’a asla zarar veremezsiniz. Çünkü Allah, her şeye gücü yetendir.
40- Eğer siz ona yardım etmezseniz, şüphesiz Allah ona yardım etti. Hani o kâfirler, onu iki(kişi)(*)nin ikincisi olarak yurdundan çıkardıkları zaman; onlar mağarada iken arkadaşına; “üzülme, Allah bizimle beraberdir” dediği zaman, Allah onun üzerine sükûn ve huzur halini indirdi, görmediğiniz askerlerle onu destekledi. O kâfirlerin çağrısını alçak bıraktı. Allah’ın çağrısı ise en yüce olandır. Çünkü Allah, güçlü, izzet sahibi ve her şeyi yerli yerinde yapandır.
(*) Hz. Peygamberle Hz. Ebubekir.
41- Gerek hafif, gerek ağır, (herhalde ve her şartta) akın edin. Allah yolunda mallarınız ve canlarınız ile cihad edin. Eğer biliyorsanız, bu sizin için daha hayırlıdır.
42- Eğer kolay elde edilir bir ganimet ve orta mesafeli bir yolculuk olsaydı, (o münafıklar) sana tabi olacaklardı. Fakat o uzun ve zor mesafe onlara uzak geldi. “Eğer gücümüz yetseydi, sizinler beraber çıkardık” diye yemin edeceklerdir. (Böyle yapmakla) kendilerini helak ediyorlar. Çünkü Allah onların yalancı olduklarını biliyor.
43- Allah seni affetsin! Doğrular ortaya çıkmadan (anlaşılmadan,) yalancıları tanımadan neden onlara izin verdin?
44- Allah’a ve ahiret gününe inananlar, mallarıyla ve canlarıyla cihad etmemek için, senden izin istemezler. Şüphesiz Allah, kendi emirlerine riayet edenleri bilir.
45- Ancak öyle kişiler senden izin isterler ki, onlar Allah’a ve ahiret gününe inanmazlar, kalpleri şüphelenmiştir. Onlar o şüpheleri içinde bocalamaktadırlar.
46- Eğer savaşa çıkmayı isteselerdi, savaş için bir şeyler hazırlayacaklardı. Fakat Allah, onların ayağa kalkmalarını (teşebbüs etmelerini) istemedi, onları vazgeçirtti. Ve onlara, “geriye kalanlarla beraber siz de oturun” denildi.
47- Eğer sizinle beraber çıksalardı, bozgunculuktan başka bir katkıları olmazdı. Başınıza fitne (bozgunculuk) gelmesini isteyerek (adamlarını) aranıza sokacaklardı. Nitekim içinizden onlara kulak verenler vardı.(*) Şüphesiz Allah, zalimleri çok iyi biliyor.
(*) Veya içinizde onlar namına casusluk yapanlar vardı.
48- Andolsun! Onlar daha önce de başınıza bir bozgun gelmesini istediler. Senin için işler çevirdiler. Nihayet onlar istemedikleri halde hak zafer geldi. Allah’ın emri üstün çıktı.
49- Onlardan bazıları var: “Bana izin ver, beni fitneye sokma,” derler. İşte gerçekten, onlar asıl fitneye düşmüşlerdir. Ve şüphesiz Cehennem, kâfirleri kuşatmıştır.
50- Sana bir iyilik geldiğinde, onların zoruna gider. Eğer başına bir kötülük gelse; “biz, daha önce tedbirimizi aldık” der ve sevinerek sırt çevirip giderler.
51- De ki: “Allah’ın bizim için yazdığından başka başımıza bir şey gelmez. O sahibimizdir. Ve gerçek müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.”
52- De ki: Siz, bizim için iki güzellikten (şehitlik ve gazilikten) başka bir şey beklemiyorsunuz herhalde! Biz de bekliyoruz ki Allah size bir azap versin, ya kendi katından veya bizim elimizle. Bekleyin! Biz de sizinle beraber bekleyenlerdeniz.”
53- De ki: “İster isteyerek, ister kerhen sadaka verin; o sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz fasık (İlahî yasaları çiğneyen) bir kavimsiniz.
54- Sadaka ve harcamalarının onlardan kabul edilmesini engelleyen şey, onların Allah’ı ve Resulünü inkâr etmeleri ve namaza ancak tembelce gelmeleri ve istemeyerek harcama yapmalarıdır.
55- Onların ne malları ne de evlatları gözünüzü kamaştırmasın. Muhakkak Allah, bu dünya hayatında o mal ve evlat ile onlara azap vermek istiyor. Ve onlar kâfir olarak (hiçbir uhrevi değeri kabul etmedikleri ve mahrum oldukları bir halde) can çekişeceklerdir.
56- Onlar, sizden olduklarına dair yemin ederler. Onlar sizden değiller. Fakat onlar korkak bir toplulukturlar.
57- Şayet onlar, bir sığınak veya mağaralar veya bir delik bulsalar, at koşarcasına sırt çevirip kaçacaklardı.
58- Onlardan bazıları, senin zekâtı ve sadakaları dağıtmana dil uzatırlar. Eğer onlara o zekât ve sadakadan verilse razı olurlar, eğer bir şey verilmezse, işte o zaman kızgınlaşırlar.
59- Keşke onlar, Allah’ın ve Resulünün verdiklerine razı olsalardı! “Allah bize yeter, Allah ve Resulü bize ikram ve ihsanda bulunacaklardır. Biz Allah’ı istiyoruz” deselerdi!
60- Zekât ancak; fakirlerin, miskinlerin, onda çalışan memurların, kalpleri (İslam’a) ısındırılacakların, (azad edilecek) kölelerin, borçluların, cihad edenlerin ve yolda kalanlarındır. Bu, Allah’tan bir tayin ve taksimdir. Şüphesiz Allah, her şeyi bilen ve her şeyi yerli yerinde yapandır.
61- Onlardan bazıları da Peygambere eziyet ederler. Ve: “O, bir kulaktır” derler. De ki: “O, sizin için iyilik kulağıdır. Allah’a inanır, Müminlere itimadı vardır, sizden inananlar için bir rahmettir.” Ve Allah’ın elçisine eziyet edenler için elem verici bir azap vardır.
62- Sizi razı etmek için Allah’a yemin ederler. Hâlbuki Allah ve Resulü razı edilmeye daha layıktırlar. Eğer (onlar Allah’a ve Resulüne) inanıyorlarsa…
63- Bilmediler mi? Allah’a ve Resulüne karşı gelenlere ebedî olarak Cehennem ateşi vardır. İşte, en büyük perişaniyet budur.
64- Münafıklar, kendileri için kalplerindekini haber verecek bir sure indirilmesinden çekiniyorlar. De ki: “Alay etmenize devam edin! Şüphesiz Allah, o çekindiğiniz durumları açığa vuracaktır.”
65- Eğer onlara sorarsan; “biz ancak dalıp oynuyorduk” diyecekler. De ki: “Allah ile, ayetleriyle, peygamberi ile mi alay ediyorsunuz?”
66- Özür beyan etmeyin, kesinlikle, inandıktan sonra kâfir oldunuz. Eğer bir grubunuzu affetsek de bir grubunuzu da suçlu, azgın oldukları için cezalandıracağız.
67- Münafık erkekler ve münafık kadınlar, birbirlerindendirler. Kötülüğü emreder, iyilikten insanları sakındırırlar, ellerini sıkı tutarlar. Allah’ı unuturlar, Allah da onları unuttu (terk etti.) Şüphesiz münafıklar, (ilahî) yasaları çiğneyenlerin ta kendileridir.
68- Allah, münafık erkeklere, münafık kadınlara ve kâfirlere ebedî olan Cehennem ateşini vaadetmiştir. Orası onların payı olarak onlara yeter ve Allah, onları rahmetinden mahrum bırakmıştır. Ve ayrıca onlar için, içinde oldukları daimi bir azap vardır.
69- Sizden önceki toplumlar gibi… Kuvvet yönünden sizden daha şiddetli, mal ve evlat yönünden daha bollukta idiler. Hayattan kendilerine düşen payla yaşadılar. Siz de onların yaşadığı gibi, payınızla yaşadınız, onların daldığı gibi siz de daldınız. İşte onların bütün yaptıkları, dünya ve ahirette boşa çıktı. Ve asıl zarar edenler onlardır.
70- Onlardan önce gelen Nuh, Ad, Semud kavimleri, İbrahim kavmi, Medyen ehli ve ters-yüz edilenlerin haberi onlara gelmedi mi? Peygamberlerimiz delil ve mucizelerle onlara geldi. (Onlar ise o peygamberleri yalanladılar) Allah onlara zulmeden değildir. Fakat onlar kendi kendilerine zulmettiler.
Yüklə 2,57 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   9   10   11   12   13   14   15   16   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin