|
|
səhifə | 23/62 | tarix | 18.08.2018 | ölçüsü | 1,74 Mb. | | #72164 |
| HİCR SURESİ (15/54)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
-
Elif, Lam, Ra. İşte sana o Kitap’ın ve açık anlatımlı Kur’an’ın ayetleri.
-
O küfre batmış olanlar zaman zaman, keşke Müslüman olsaydılar diye derin bir özlem duyarlar.
-
Bırak onları yesinler, nimetlenip zevk etsinler ve sonu gelmez arzu kendilerini oyalasın. Ama yakında bilecekler.
-
Biz hiçbir yurt ve medeniyeti, belirlenmiş bir yazgısı olmadan ortadan kaldırmadık.
-
Hiçbir ümmet kendisi için belirlenen sürenin ne önüne geçebilir ne de o süreyi geriletebilir.
-
Şöyle haykırdılar: “Hey! Kendisine o vahiy indirilen. Sen gerçekten tam bir delisin.”
-
“Hadi, getirsene bize o melekleri, eğer doğru sözlülerdensen.”
-
Biz o melekleri ancak ve ancak hak üzre, hak bir yolla indiririz. Ve o zaman inkarcılara göz açtırılmaz.
-
Hiç kuşkusuz, o Zikir’i / Kur’an’ı biz indirdik, biz. Ve herhalde onun koruyucusu da biziz.
-
Andolsun ki, senden öncekilerin o ilk kümeleri içine de nebiler gönderdik biz…
-
Onlara bir tanrı elçisi gelir gelmez, onunla mutlaka alay ederlerdi.
-
Biz o Zikir’e, günaha batmışların gönüllerinde böyle bir yol veririz.
-
Ona inanmazlar. Oysa ki, öncekilerin davranış ve akıbetleri gözlerinin önünden geçmiştir.
-
Üzerlerine gökten bir kapı açsak da oradan yükseliyor olsalardı,
-
Kesinlikle şöyle diyeceklerdi: “Bizim gözlerimiz döndürüldü, bakışlarımız sarhoş edildi. Belki de biz büyüye çarptırılmış bir toplumuz.”
-
Andolsun, biz gökte burçlar oluşturduk ve onu, seyredenler için süsledik.
-
Ve onu, her kovulup taşlanmış şeytandan koruduk.
-
Ancak kulak hırsızlığı eden olur; onun peşine de parlak bir ateş alevi düşer.
-
Yeri yayıp döşedik, ona kuvvetli dağlar diktik ve içinde ölçülü / ahenkli herşeyden bitirdik.
-
Orada sizin için ve rızıklandırıcısı siz olmadığınız kimse için geçimlikler yarattık.
-
Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri bizim yanımızda olmasın. Ama biz onu ancak belirli bir ölçüde indiririz.
-
Rüzgarları dölleyiciler olarak gönderdik; gökten bir su indirdik de onunla sizi suvardık. Onun depolayıcıları siz değilsiniz.
-
Biziz, elbette biziz o hayat vermekte olan, o öldürmekte olan. Ve biziz sonunda mirasçı kalan.
-
Andolsun, sizin önden gidenlerinizi bilmişizdir; andolsun, geriye kalanları da bilmişizdir.
-
Hiç kuşkusuz, Rabbindir, evet O’dur onları haşredecek olan. Hakim’dir O, Alim’dir.
-
Andolsun, biz insanı; kuru çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattık.
-
Cini / İblis’i de daha önce kavurucu ateşten yaratmıştık.
-
Hatırla o zamanı ki Rabbin meleklere, “ben, kupkuru bir çamurdan, değişken-cıvık balçıktan bir insan yaratacağım” demişti.
-
“Onu, amaçlanan düzgünlüğe ulaştırıp öz ruhumdan içine üflediğim zaman, önünde hemen secdeye kapanın.”
-
Meleklerin tümü, toplu halde secde ettiler.
-
İblis müstesna. O, secde edenlerle beraber olmaya karşı çıktı.
-
Allah dedi: “Ey İblis! Sana ne oluyor da secde edenlerle beraber olmuyorsun?”
-
Dedi: “Kuru bir çamurdan, değişken-cıvık bir balçıktan yarattığın bir insana secde etmek için var olmadım.”
-
Buyurdu: “Öyleyse çık oradan, çünkü kovuldun.”
-
“Din gününe kadar üzerinde lanet var.”
-
Dedi: “Rabbim, onların diriltileceği güne kadar bana süre ver.”
-
Buyurdu: “Hadi, süre verilenlerdensin.”
-
“Bilinen vaktin gününe kadar…”
-
Dedi: “Rabbim! Beni azdırmana yemin ederim ki, yeryüzünde onlar için mutlaka süslemeler yapacağım ve onların tümünü kesinlikle azdıracağım.”
-
“İçlerinden riyaya sapmamış, samimi kulların müstesna.”
-
Buyurdu: “İşte bana varan dosdoğru yol budur.”
-
“Benim kullarım aleyhine senin elinde hiçbir güç / kanıt olmayacak. Azgınların seni izleyenleri müstesna.”
-
Cehennem onların tümünün şaşmaz buluşma yeridir.
-
Yedi kapısı vardır onun. Her kapıya onlardan bir bölük ayrılmıştır.
-
Allah’tan korkup korunanlar ise cennetlerde pınarlar içindedir.
-
“Güvene kavuşmuş olarak selamla girin oraya.”
-
Göğüslerindeki kini çekip almışızdır. Köşkler / divanlar üzerinde karşı karşıya oturan kardeşler olmuşlardır.
-
Orada kendilerine zahmet / yorgunluk dokunmaz. Oradan çıkarılmazlar da.
-
Haber ver kullarıma: Hiç kuşkusuz benim, evet benim, Gafur ve Rahim.
-
Ama acıklı azabın ta kendisidir azabım benim.
-
Onlara İbrahim’in misafirlerinden bahset.
-
Hani onun yanına girmişlerdi de “selam” demişlerdi. O da “biz sizden korkuyoruz” diye konuşmuştu.
-
“Korkma! Biz sana bilgin bir oğlan müjdeliyoruz.” dediler.
-
Dedi: “İhtiyarlık yakama yapıştıktan sonra mı bana müjde veriyorsunuz! Neye dayanarak müjde veriyorsunuz?”
-
Dediler: “Hakk’a dayanarak müjdeledik sana, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma.”
-
Dedi: “Sapıtmışlardan başka kim ümit keser Rabbinin rahmetinden!”
-
“Amacınız nedir ey elçiler?” diye sordu.
-
Dediler: “Biz, günahkar bir topluluğa gönderildik.”
-
“Yalnız Lut’un ailesi suçlu değildir. Biz onların hepsini kurtaracağız.”
-
“Lut’un karısı hariç. O, günahkarlarla geride kalacaktır. Öyle takdir ettik.”
-
Elçiler Lut ailesine geldiklerinde,
-
Lut: “Siz tanınmayan kimselersiniz.” dedi.
-
Dediler: “Gerçek şu ki biz, günahkarların, hakkında kuşku edip durdukları şeyi sana getirdik.”
-
“Sana gerçeği getirdik. Biz, özü-sözü doğru olanlarız.”
-
“Gecenin bir yerinde aileni yola çıkar. Sen de arkalarından onları izle. Hiçbiriniz geri dönüp bakmasın. Emredildiğiniz yere kadar gidin.”
-
Ona şu emri, bir hüküm olarak ilettik: Şunlar, kökleri kesilmiş olarak sabahlayacaklardır.
-
Şehir halkı, elçileri duymanın sevinci içinde geldi.
-
Lut dedi: “Bunlar benim konuklarımdır, aman beni utandırmayın.”
-
“Allah’tan korkun, beni rezil etmeyin.”
-
Dediler: “Seni elalemin işiyle uğraşmaktan men etmemiş miydik?”
-
Lut dedi: “Eğer birşey yapacaksanız, işte kızlarım.”
-
Senin ömrüne yemin olsun ki onlar, kendi sersemlikleri içinde bocalıyorlardı.
-
Nihayet o korkunç titreşimli ses, onları güneş doğarken yakaladı.
-
O kentin üstünü altına getirdik. Ve üzerlerine pişmiş çamurdan taşlar yağdırdık.
-
Hiç kuşkusuz bunda, işaretlerden anlam çıkaranlar için ibretler vardır.
-
O kentin haberleri, hala işleyen bir yol üzerindedir.
-
İnananlar için bunda elbette bir ibret vardır.
-
Eyke halkı da gerçekten zalim insanlardı.
-
Onlardan da intikam aldık. Her ikisi önde, belirgin bir biçimde durmaktadır.
-
Andolsun, Hicr halkı da gönderilen elçileri yalanladı.
-
Ayetlerimizi onlara verdik ama onlardan yüz çeviriyorlardı.
-
Dağlardan güvenli güvenli evler yontuyorlardı.
-
Korkunç titreşimli ses onları da sabaha girecekleri sırada yakaladı.
-
Kazanıp durdukları şeylerin kendilerine hiçbir yararı olmadı.
-
Biz gökleri, yeri ve bunların arasındakileri hak olarak yarattık, başka değil! O saat elbette gelecektir. Şimdi sen ellerini tut, güzel davran.
-
Kuşkusuz, senin Rabbin, evet O, Hallak’tır, hiç durmadan yaratır; en iyi şekilde bilir.
-
Andolsun ki biz sana ikişerlerden / ikililerden / iç içe kıvrımlar halindeki çift manalılardan yedi taneyi ve şu büyük Kur’an’ı verdik.
-
Sakın, onlardan bazı çiftlere sunduğumuz nimet ve zevklere gözlerini dikme. Onlar için tasalanma da. Müminler için kanadını indir sen!
-
Ve de ki: “Ben, evet ben, açıkça uyaran bir haberciyim.”
-
Aynı şekilde, o bölücülere / yemin edip duranlara da indirmiştik.
-
Onlar ki Kur’an’ı parça parça / bölük bölük yaptılar.
-
Rabbine yemin olsun ki, biz onları toplu halde sorgu suale çekeceğiz / hepsinden mutlaka hesap soracağız;
-
Yapıp ettiklerinden…
-
Emrolunduğum şeyi, kafalarını çatlatırcasına tebliğ et; şirke bulaşmışlara aldırma.
-
Alay edip eğlenenlere karşı biz sana yeteriz.
-
Allah ile beraber başka tanrılar benimzeyenler yakında bilecekler.
-
Andolsun ki, onların söyledikleri yüzünden senin göğsünün daraldığını biliyoruz.
-
Şimdi sen, Rabbine hamd ile tespih et ve secde edenlerden ol.
-
Sana şaşmaz ve kesin bilgi gelinceye kadar Rabbine ibadet et.
Dostları ilə paylaş: |
|
|