Yemin olsun, biz onları bir ilim sayesinde alemlere üstün kılmıştık.
Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan ayetler vermiştik.
Şimdi, şunlar tutmuş diyorlar ki:
“İlk ölümümüzden başkası yok. Biz diriltilecek falan değiliz.”
“Eğer doğru sözlülerseniz, atalarımızı geri getirin.”
Onlar mı hayırlı yoksa Tübba’ halkıyla onlardan önce gelenler mi? Onları helak ettik; çünkü onlar, günaha batmış insanlardı.
Biz gökleri, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenmek için yaratmadık.
İkisini de, sadece gerçeği göstermek üzere yarattık. Ama onların çokları bilmiyorlar.
Hiç kuşkusuz, ayrım günü hepsinin buluşma zamanıdır / buluşma yeridir.
Bir gündür o ki, dostun dosta yararı olmaz. Onlara yardım da edilmez.
Allah’ın rahmet ettiği kimse müstesna. Allah Aziz’dir, Rahim’dir.
Şu bir gerçek ki zakkum ağacı,
Günahkarların yemeğidir.
Erimiş maden misali, karınlarda kaynar.
Sıcak suyun kaynaması gibi…
“Tutun onu, cehennemin tam ortasına götürün.”
“Sonra başının üstüne, kaynar su azabından dökün.”
“Tat bakalım! Hani sen onurluydun, seçkindin.”
“İşte budur o kuşkulanıp durduğunuz şey.”
Korunup sakınanlar, güvenli bir makamdadır;
Bahçelerde, pınar başlarında.
İnce ipekten, parlak atlastan giymiş olarak, karşılıklı oturmaktadırlar.
İşte böyle! Onları iri gözlü hurilerle de eşleştirmişizdir.
Orada, güvenli bir biçimde her türlü meyvayı isterler.
Orada, ilk ölüm dışında ölüm tatmazlar. Allah onları cehennem azabından korumuştur.
Rablerinden bir lütuf olarak böyledir. İşte budur o büyük başarı.
Biz o Kur’an’ı senin dilinle / senin diline kolaylaştırdık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
Artık, beklemeye geç. Çünkü onlar da beklemekteler.
CASİYE SURESİ (45/65)
Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Ha, Mim.
Aziz ve Hakim olan Allah’tan Kitap’ın indirilişidir bu.
Kuşkusuz, göklerde ve yerde iman sahipleri için sayısız ayetler vardır.
Ve sizin yaradılışınızda, her yana yaydığı canlılarda, kesinliği yakalayan bir topluluk için ibretler, işaretler vardır.
Geceyle gündüzün birbiri ardınca gelişinde, Allah’ın gökten bir rızık indirip de onunla yerküreyi ölümünden sonra hayata kavuşturmasında, rüzgarların herbir yana sevkedilişinde de aklını çalıştıran bir topluluk için izler, işaretler vardır.
İşte bunlar, Allah’ın ayetleridir ki, onları sana hak olarak okuyoruz. Hal böyle iken Allah’tan ve onun ayetlerinden sonra hangi hadise inanıyorlar?!
Yazıklar ve azaplar olsun günaha batmış her yalancı iftiracıya,
Ki Allah’ın ayetlerinin kendisine okunuşunu dinler, sonra böbürlenmiş olarak inadına devam eder. Sanki hiç duymamıştır onları. Artık acıklı bir azapla muştula böylesini.
Ayetlerimizden birşeyin bilgisine ulaşınca, alaya aldı onu. İşte onlar içindir horlayıp yere batıran azap.
Arkalarından cehennem. Ne kazanmış oldukları ne de Allah dışında edindikleri veliler onlara hiçbir yarar sağlamayacaktır. Çok büyük bir azap vardır onlar için.
İyiye ve güzele bir kılavuzdur bu. Rablerinin ayetlerini inkar edenler için, korkunç bir pislik azabı olacaktır.
Allah size denizi boyun eğdirdi ki, içinde gemiler O’nun emriyle akıp gitsin, lütfundan istekte bulunasınız ve şükredebilesiniz.
Göklerde ne var, yerde ne varsa tümünü, O’ndan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir. Bunda, derin derin düşünen bir topluluk için elbette ibretler vardır.
İman edenlere söyle: “Allah’ın günlerini ummayanları affetsinler ki, O, bir toplumu kazandıklarıyla cezalandırsın.”
Kim hayra ve barışa yönelik bir iş yaparsa kendi lehinedir. Kötülük yapan da aleyhine yapmış olur. Sonunda Rabbinize döndürülürsünüz.
Yemin olsun biz, İsrailoğullarına Kitap’ı, hükmetme gücünü, peygamberliği verdik, onları temiz yiyeceklerden rızıklandırdık ve kendilerini alemler üzerine imtiyazlı kıldık.
Onlara, iş ve yönetime ilişkin açık-seçik belgeler sunduk. Onlar, kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki azgınlık ve kıskançlık yüzünden ihtilafa düştüler. Hiç kuşkusuz, Rabbin, onlar arasında, tartışıp durdukları şeyle ilgili olarak kıyamet günü hüküm verecektir.
Daha sonra seni, iş ve yönetimde bir yol ve metod üzerine koyduk. Arık ona uy. Bilmeyenlerin keyifleri ardınca gitme.
Kuşkun olmasın ki onlar, Allah karşısında sana hiçbir yarar sağlayamazlar / Allah’tan gelecek hiçbir şeyi senden uzaklaştıramazlar. Zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah ise takvaya sarılanların Veli’sidir.
Bu Kur’an, insanların kalp gözlerini açacak ışıklardan oluşur. Gereğince inanan bir toplum için de bir kılavuz ve bir rahmettir o.
Kötülüklere cesaretle dalanlar sanıyorlar mı ki, biz kendilerini, iman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanlarla aynı tutacağız. Hayatları ve ölümleri onlarla aynı mı olacak?! Ne kötü hüküm veriyor bunlar!
Ve Allah, gökleri ve yeri hak olarak yarattı. Ta ki her benlik, kazancının karşılığıyla, hiç kimse zulme uğratılmaksızın, yüzyüze getirilsin.
İğreti arzusunu ilah edineni gördün mü? Allah onu bir ilim üzerine saptırmış, kulağı ve kalbi üzerine mühür basmış, gözünün üstüne de bir perde çekmiştir. Allah’tan sonra ona kim kılavuzluk edecektir. Hala düşünüp ibret almıyor musunuz?
Dediler ki: “Şu dünya hayatımızdan başkası yok. Ölüyoruz, diriliyoruz. Bizi zamandan başkası helak etmiyor.” Onların bu konuda hiçbir bilgileri yoktur. Sadece sanıda bulunuyorlar.
Ayetlerimiz, karşılarında açık-seçik mesajlar halinde okunduğunda, delilleri sadece şöyle demek olmuştur: “Doğru sözlüler iseniz atalarımızı getirin.”
De ki: “Sizi Allah yaşatıyor; sonra sizi öldürecek, sonra da o hakkında hiç kuşku bulunmayan kıyamet gününde biraraya getirecek. Ama insanların çokları bilmiyorlar.”
Göklerin ve yerin mülkü / saltanatı Allah’ındır. Kıyamet kopunca, işte o gün, gerçekleri hükümsüz kılanlar hüsrana uğrayacaklardır.
O gün tüm ümmetleri, toplanıp diz çökmüş görürsün. Her ümmet kendi kitabına davet edilir. Bugün, yapıp-ettiklerinizin karşılığıyla yüzyüze getirileceksiniz.
Bu bizim kitabımız, karşınızda gerçeği söylüyor. Çünkü biz, yapıp-ettiklerinizin kopyasını çıkarıyorduk / yaptıklarınızı kaydediyorduk.
İman edip hayra ve barışa yönelik işler yapanların durumu şu: Rableri onları rahmetine sokacaktır. İşte açık zafer budur.
İnkar ve nankörlüğe sapmış olanlara gelince, onlara şöyle denecek: “Ayetlerimiz karşınızda okunurdu ama siz büyüklük taslardınız, günahkar bir toplum oldunuz, öyle değil mi?”
Hani size, “hiç kuşkusuz, Allah’ın vaadi haktır, kıyamet saatinde de şüphe yoktur” dendiğinde, siz şöyle demiştiniz: “Saat nedir, bilmiyoruz. Sadece birşeyler var sanıyoruz; kesin bir bilgimiz olmadığı için inanmıyoruz.”
Yaptıklarının kötülükleri karşılarına dikilmiş, alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıvermiştir.
Şöyle denilir: “Unutuyoruz sizi bugün. Tıpkı sizin, bugününüze kavuşmayı unuttuğunuz gibi. İşte böyle! Sığınağınız ateştir; hiçbir yardımcınız da olmayacaktır.”
Bunun sebebi şudur: “Siz, Allah’ın ayetlerini eğlence aracı yaptınız, dünya hayatı sizi aldattı / gurura itti. Bugün ateşten çıkarılmayacaklar, özür dilemeleri de kabul edilmeyecek.”
Hamd; göklerin Rabbi, yerin Rabbi, alemlerin Rabbi olan Allah’adır.
Göklerde ve yerde ululuk / büyüklük O’nundur. Aziz’dir O, Hakim’dir.