Kuran-i kerim ve hz. Muhammed (S. A. V)



Yüklə 399,36 Kb.
səhifə19/38
tarix09.01.2022
ölçüsü399,36 Kb.
#95631
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38
HENDEK SAVAŞI

İslam ordusunun Uhud savaşını kazanmaması, Arap kabileleri üzerinde çok fena tesir yapmıştı. İslam düşmanları daha da artmış ve Müslümanlar her görülen yerde saldırıya uğruyorlardı. Onun için Müslümanlar silahsız olarak hiçbir yere çıkamıyorlardı.

Yahudi kabilelerinden Beni Kaynuka ile, Beni Nadir Medine şehri yakınında oturmakta idiler. Müslümanlarla aralarında bir anlaşma yapılmış, fakat buna riayet etmedikleri için Medine’den kovulmuşlardı.

Hayber kalesine sığınan Beni Nadir reisleri Müslümanlardan öç almak istiyordu. Esasında günden güne ilerleyen Müslümanların bu durumundan, Yahudiler açıkça endişe ediyorlardı.

Müslümanlığı ortadan kaldırmak için, Hayber’den 70 kişilik bir Yahudi kafilesi Mekke’ye giderek, Kureyş’lilerle işbirliği yaptılar. Dar-ün Nedve'de toplanan Kureyş reisleri Müslümanlarla savaş etmeye ittifak ettiler. 4000 kişilik bir savaş ordusu ile Mekke’den yola çıktılar.

Bedeviler’in yolda bunlara katılması ile on b. kişilik bir ordu ile Medine’ye doğru ilerlemeye başladılar.

Hz. Muhammed (s.a.v) Kureyşli müşriklerin bu hareketlerini işitince hemen sahabeleri toplayarak onlarla istişarede bulundu. Ashab arasında İranlı zat olan Selmanı Farisi (r.a) bu toplantıda söz aldı:

“Ya Rasülallah!” dedi, “Bizim İran’da bir adet var. Hariçten düşman bir şehre hücum ederse, ahalisi o şehir etrafında hendek kazar, memleketlerini böylelikle müdafaa ederler.”

Selman-ı Farisinin toplantıda ileri sürmüş olduğu bu fikir sahabelerle Hz. Muhammed (s.a.v) tarafından uygun görüldü. Başta Hz. Muhammed (s.a.v) olmak üzere diğer bütün Müslümanlar hep birlikte Medine’nin etrafında hendek kazmaya başladılar.

Hz. Muhammed (s.a.v) bizzat amele gibi bu hendek işinde çalıştı.

Selman-ı Farisi bu gibi işlere alışık olduğu için on kişinin yapacağı işi tek başına yapıyordu. Hendek kazılırken çok sert bir taşa rastlamış, bütün sahabeler bunu kırmaya muvaffak olmamışlardı. O yüce peygambere haber verildiğinde, oraya giderek hendeğe indi. Eline balyozu alarak Bismillah deyip o kayaya vurdu. Sert kaya üç vuruşta kum gibi dağıldı. Hendek iki hafta içinde bitirildi.

Kureyş ordusu gelip, Medine’nin gün batısında karargahını kurdu. İslam ordusu da ona karşı üç bin kişilik bir kuvvetle saf olup durdu.

Müşrikler bu hendeği görünce şaşırdılar. Sağa sola döndülerse de hendeği geçemeyeceklerini kesin olarak anladılar. Medine’yi sıkı bir şekilde kuşatıp, uzaktan İslam ordusuna oklar yağdırmaya başladılar.

Medine’nin yakın bir yerinde oturan Beni Kurayza Yahudileri ile Hz. Muhammed (s.a.v) arasında daha evvelden yapılmış bir anlaşma vardı. Bir ara savaş esnasında Yahudilerin bu anlaşmayı bozdukları söylentileri, Müslümanlar arasında büyük bir endişeye sebep oldu. Çünkü bütün kadın ve çocuklar Medine’nin içinde idi. Peygamberimiz (s.a.v) Sa’d b. Muaz ile Sa’d b. Ubade’yi gizlice oraya yolladı. Gönderilen bu zatlar Beni Kurayza Yahudilerine, yapılan anlaşmaya riayet edip etmediklerini sordular. Yahudiler anlaşmayı bozduklarını açıkça ilan ettiler.

Bunun üzerine Yahudilerin muhtemel bir saldırısından Medine’yi korumak için Zeyd b. Haris’e 300, Seleme b. Eslem’e 200 kişilik kuvvet verilerek şehre yollandı.

Medine kuşatması bir ay sürdü. Hz. Muhammed (s.a.v) ve Müslümanlar, erzak bulamadıkları için birkaç sefer, üçer gün aç kaldılar. Açlıktan karınlarına taş bağlıyorlardı. İki ordu arasında hendek olduğu için göğüs göğüse çarpışmayıp devamlı uzaktan karşılıklı olarak birbirlerine ok atıyorlardı.

Fakat müşriklerin meşhur süvarileri olan (Dırar, Cübeyre, Nevfel ve Amr b. Abdived) gibi şahıslar, atlarını zorlayıp hendeğin dar yerinden geçmeye muvaffak oldular. Bunlardan bilhassa Abdullah b. Abdived çok cesurdu. Şöhreti bütün Arabistan’a yayılmıştı. Amr çok vakalar görmüş ve bir alaya denk tutulurdu.

Savaş meydanında ilerleyerek kendisiyle çarpışacak bir er istedi. Hz. Muhammed (s.a.v):

“Buna kim çıkacak? diye sordu. O sırada Hz. Ali (r.a) ayağa kaktı. “Ona karşı ben çıkarım.” deyince, ”Sen otur ya Ali! Gelen Amr’dır.” buyurdu.

Amr tekrar Müslümanlara meydan okuyarak onlarla alay etmeye başladı. Ali tekrar ayağa kalkarak ona karşı çıkmak istedi.

Hz. Muhammed (s.a.v) yine ona izin vermedi.

Amr’a karşı kimse çıkmayınca bu sefer tamamen şımardı. Yüksek sesle “Er meydanına çıkacak kimse yok mu?” diye haykırdı.

Bunun üzerine Hz. Ali (r.a) “Velev ki Amr olsun çıkarım. Ya Rasulallah” diyerek ayağa kalktı.

Hz. Muhammed (s.a.v) Ali’ye kendi zırhını giydirdi. Ve “Zülfikar” adlı kılıcını beline bağladı. Sonra ellerini kaldırarak:

“Ya Rabbi! Amcamın biri Bedir’de, diğeri Uhud’da şehit oldu. Yanımda, amcamın oğlu kaldı. Onu bana bağışla” diye, Allah ü Teala’ya yalvarmaya başladı.

Hz. Ali (r.a), savaş meydanına doğru yaya olarak ilerlemeye başladı. Bu canlı tabloyu her iki ordu heyecanla seyrediyordu. Amr kendisine karşı çıkanı merak ederek öğrenmek istedi. ”Ebu Talib oğlu Ali” olduğunu öğrenince “Amcaların içinde yaşlı başlı biri yok muydu? Senin ağzın henüz süt kokuyor. Ben babanla dostluk yapmıştım. Şimdi senin kanını dökmek istemem” dedi. Hz. Ali “İslam dinini kabul etmesini” teklif etti. Amr bu davete kahkaha ile gülerek reddetti.

Amr kılıcını çekerek, Hz. Ali’nin üzerine yürüdü. Vurduğu darbe ile Ali’nin kalkanı ikiye bölündü ve alnından onu hafifçe yaraladı. Sıra Ali’ye gelince, Zülfikar ile bir vuruşta Amr’ı öldürdü.

Sonra müşriklerden Nevfel dövüş meydanına çıktı. Sahabelerden Zübeyr b. el Avvam ona karşı çıktı. Bir vuruşta Nevfel’i yukarıdan aşağıya ikiye böldü. Hendeği geçen diğer müşrikler, kaçmaya mecbur kaldılar, bu durum Müslümanları haddinden fazla sevindirdi. Müşrikleri de o kadar üzdü.

Ertesi gün Kureyş’lilerle Beni Kurayza Yahudileri her tarafı kuşatıp akşama kadar Müslümanları ok yağmuruna tutular. O sıralarda Nuaym Bin Mesut Gatfani gizlice gelip Müslüman oldu. Kureyş’lilerin ve Yahudilerin Nuaym’a sonsuz bir şekilde itimatları vardı. Sıkışık bir vaziyette olan Müslümanlara yardım yapmayı düşündü. Yahudilere giderek şöyle dedi;

”Kureyş ve Gaftan kabileleri dört gün sonra Medine kuşatmasını bırakıp Mekke’ye gidecekler. O zaman siz antlaşmayı bozmakla itham edilip, Müslümanların pençesine düşersiniz. Bana kalırsa siz Kureyş ve Gatfan’ın ileri gelenlerinden birkaç kişiyi rehin olarak alınız, eğer onlar sizi bırakıp giderse, rehin aldığınızı hapsedersiniz”

Nuaym, oradan kalkıp Kureyş meclisine vardı. “Yahudiler Müslümanlarla gizli bir ittifak yapmışlar. Kureyş ve Gatfan’dan birkaç kişiyi rehin alıp onları Müslümanlara verecekler. Eğer Yahudiler rehin isteseler vermeyiniz” diyerek, Kureyş’lileri şüpheye düşürdü.

Esasen hava da gayet soğuktu. Kışın ortasında böyle büyük bir orduyu beslemek çok güçtü. Ebu Süfyan Yahudilerin bu fikrini kesin olarak öğrenmek için onlara bir haberci gönderdi.

Yahudiler, gelen haberciye Kureyş’in ileri gelenlerinden 70 kişiyi rehin istediler. Ancak bu şekilde savaşabileceklerini söylediler.

Kureyş ve Gatfan reisleri Yahudilerin bu isteğini işitince “Nuaym’ın dediği doğru imiş” dediler.

“Biz size rehin vermeyiz, memleketimize gider, siz de Müslümanların pençesine düşersiniz” diye Yahudilere haber gönderdiler.

Yahudiler de aynı şekilde “Nuaym’ın dediği doğru imiş” dediler.

Böylelikle Kureyş’lilerle, Yahudiler arasında büyük bir ihtilaf çıktı. O sıralarda meydana gelen şiddetli bir fırtına korkunç kasırgaya döndü. Kureyş ordusu korku ve kuşkuya düştü. Başkomutan olan Ebu Süfyan mecburen askerlerini çekmeye başladı.

Müşriklerin böyle perişan bir vaziyette ayrılıp gitmesinden, Müslümanlar sevinç duydular. Sabah olunca Müslümanlar hendekten çıkarak müşriklerin bıraktıkları deve ve erzakları topladılar.

Hendek savaşında Müslümanlardan 5 kişi şehit oldu. Ensarın ulusu olan Sa’d Bin Muaz bir okla ağır yaralanmıştı. Sa’d hazretlerinin yarası gittikçe fenalaştı ve Beni Kurayza savaşından sonra o da şehit oldu.

Müşriklerden ise savaşta 4 kişi ölmüştü. Fakat burada Müslümanlar çok büyük bir zafer kazanmışlardı.

Hz. Muhammed (s.a.v) Medine’ye gelince, Cebrail (a.s) gelip antlaşmayı bozan Beni Kurayza Yahudileri üzerine yürümesi için Allah Teala’dan kendisine bir emir getirdi.

Hz. Muhammed (s.a.v) sancağı Hz. Ali’ye vererek, Beni Kurayza üzerine onu öncü olarak yolladı. Yahudiler Hz. Ali’yi görünce kaleye kapanarak kendilerini müdafaaya başladılar. Nüfusları 900 kişi idi. 3000 kişilik İslam ordusu, Beni Kurayza’yı 25 gün kuşattı. Yahudiler neye uğradıklarını anladıkları için kayıtsız şartsız teslim oldular.

Bu Yahudiler Evs kabilesinin himayesinde oldukları için Hz. Muhammed (s.a.v)in hakemliğini kabul etmediler. Evs kabilesi başkanı Sa’d Bin Muaz’ın hakemliğini talep ettiler. O zaman Sa’d Hendek savaşında yaralandığı için evinde tedavi altında idi. Sa’d Bin Muaz’a haber gönderilerek hasta bir vaziyette getirildi. Hakemliği yaptı.

Yahudiler, Hz. Musa şeriatine tabi oldukları için Sa’d hükmünü onların şeriatine göre verdi.

“Eli silah tutan erkekler idam edilecek, kadın ve çocuklar esir edilecek, malları zapt olunacak”

Burada elde edilen mal ve ganimetlerin 5/1’i Beytülmal için ayrıldı, geriye kalanlar ise Müslümanlar arasında eşit olarak bölüştürüldü.




Yüklə 399,36 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin