Kuran insan iÇİn konuştu 3 İnsan olmak



Yüklə 227,8 Kb.
səhifə1/4
tarix29.10.2017
ölçüsü227,8 Kb.
#19752
  1   2   3   4

KURAN İNSAN İÇİN KONUŞTU 3

İNSAN OLMAK KOLAY DEĞİL.
İncelenen konular

1- İnsan olmak---------------------------------------------------------------------------(Sayfa 1-3)

2- Ben değil sen demek---------------------------------------------------------------(Sayfa 3-4)

3- Ye iç eğlen keyfine bak------------------------------------------------------------(Sayfa 5-6)

4- İyilik ,tam yerinde ve zamanında yapılırsa işte o zaman iyiliktir.------ (Sayfa 6-7)

5- İnsan olmak zor zenaat------------------.-----------------------------------------(Sayfa 7-11)

6- Sabır ve bağışlamak ,işlerin en zorlularındandır----------------------------(Sayfa11-15 )

7- Benim bağım sonsuza kadar yok olmaz ,sen işine bak.------------------(Sayfa15-17 )

8- Sadece bir soru sorup çıkacağım--------------------------------------------- -(Sayfa17-19 )

9- İşte bunlardır takva sahipleri.--------------------------------------------------- (Sayfa 19-25) 10-Erkek ne, kadın ne,insan ol insan----------------------------------------------(Sayfa-25-27)

11-Yardımdan ayrı kalmayın,yaklaşın…------------------------------------------(Sayfa 27-29)

12-Kalplerle gözler yer değiştirecek------------------------------------------------(Sayfa-29-30)

13-Alay etmeyin,lakap takmayın,zanla hareket etmeyin,ayıp aramayın,

dedikodu yapmayın,tövbe edin.-------------------------------------------------(Sayfa-30-33)

14-Adalet Allah için yapılır.-----------------------------------------------------------(Sayfa-33-34)

15-Ulan senin Allah’ına da kitabına da !...---------------------------------------(Sayfa-34-36 )

16-Yalan dünya be ,yalan dünya.--------------------------------------------------(Sayfa-36-39 )

17-Sodom ve Gomore-----------------------------------------------------------------(Sayfa-39-42)

1
İNSAN OLMAK


Türkçemizde bazı deyimler vardır ki üzerine kitaplar yazılabilir.Örneğin;Adam olmak,insan olmak,olgun olmak, terbiye takınmak,ahlaksız olmak,gün görmek,feleğin çemberinden geçmek,görmüş geçirmiş olmak,alçak gönüllü olmak,burnu büyük olmak,burnu kaf dağında olmak,gelen ağam giden paşam,Allah için iyi adamdır,azgın teke,cehalet diz boyu,bilge kişi,ne kokar ne bulaşır gibi.

Bu deyimlerin her biri insan olmakla bire bir ilgilidir.Kur’an insan olmaya daha değişik açılardan baktığı gibi ,bu açılardan da bakmıştır.İnsana insan olma yolunda kılavuz olmaya çalışmıştır.Bir kere şunu belirtir Kur’an; Allah sizin durumunuzu biliyor Sizler de Allah’ın durumunuzu bildiğini aklınızdan çıkarmayın.Yani düşünce ve eylemlerinizde bunu bilerek davranın.Yani bir seçim yapmalısınız ya insan olmanın Allah’la bağlantısını kabul ederek yaşayacak ya da Allah’ı ya hiç hatırlamadan , ya da çok az hatırlayarak insan olmayı deneyeceksiniz.Biri sizi bağlayıcı gözükür ama aslında özgürlüğün ta kendisidir.İkincisi size özgürlük vaat eder aslında mahkumiyetiniz de olabilir.

Allah ibadette aşırılığı sevmiyor.Bunu da şöyle açıklıyor;Bir defa zamanınız kısıtlı.Bir gündüzünüz bir de geceniz var.Bu zamanın içinde hasta olabilirsiniz,işinizle uğraşırsınız,hatta savaşmaya gidebilirsiniz.Yani bir çok meşguliyetiniz olabilir.Ve diyor ki o zaman Kur’an’ dan kolay geleni okuyun.Elbette iki anlamı var bu cümlenin.Arap olanlar ve Arapça bilenler için sorun yok ,onlar hem kuranı Arapça okur hem manasını da bilirler.Ya Arapça bilmeyenler.İşte onlar da okudukları ayetlerin anlamını mealden okuyup öğrenmekle mükellef, hatta mecburiyetindedirler.Kur’an dan kolay geleni okuyun dediğinde , bizim için Arapça okumanın kolay geleni olmaz zaten.Her yeri aynı.Ama mealden, kolayımıza gelen yerden bir ayetin hem arapçasını hem manasını kolayca öğrenip, hem öğüt alırız hem namazda okuruz.Bir örnek verelim.Alak suresini okurken diyelim ki 8. ayet bizde olağanüstü bir etki bıraktı hemen arapçasını bir yere yazarız. Şöyle ;


8.

İnne ila rabbikerrü'ca

Manası ise:


Dönüş yalnız Allah’adır

İşte Kur’an’dan kolay okunan bir ayet.İster öğüt al , ister namazda oku.Birileri bu kadar kısa bir ayet namazda okunur mu diyebilirler.Ama düşünmezler ki manası koca ciltleri doldurur .Allah’a döneceğini unutmadan yaşayan ,davranan .düşünen insan tam bir insan değil de nedir.Yani Kur’an okuyup manasını da mealden araştıran insan, insan olmanın en güzel yoluna girmiştir ,namazını Allah için kılıp zekatını da elbet verecektir.O insan bilir ki mal melal geçicidir ve onlarla ne kadar iyilik yaparsak o kadar değerlenirler.Yoksa malın Karun kadar olsa , paran bankalarca olsa, bir hayra vesile olmuyorsa (Gösteriş için yapılan cami ve okullar , birbirini ezen yoksullara tepeden malzeme ya da yiyecek atan ve attıranlar asla vesile olamazlar Allah’a varma yolunda ) hiçbir değeri yoktur.Oysa bir fakirin yine mahallesindeki bir fakire ,bir tas çorba götürmesi , Karun’un servetinden daha değerli olabilir.İşte insan hayır ve barış için çalışandır ve Yüceler yücesi Allah karşılığını kat kat verecektir.Bazen yanlış işler, ibadette aksamalar olmaz mı , olur elbet ,işte o zaman da içten bir tövbe Allah’ın bize sözüdür,O yaradan bizim iyiliğimizden başka ne ister ki.


İnsan mı olacaksın:

İbadette aşırıya kaçma.

Allah’ın sizin her şeyinizi bildiğini bilerek yaşa.

Kur’an’dan kolayına geleni oku.Özellikle manasını araştır mealden.

Namaz kıl ,zekat ver,iyilik yap ama gösteriş için değil Allah için.

Hata ve yanlışların için tövbe et,

Allah’ın affedici olduğunu unutma.

İnsan olmaya çalıştığını ve bunun bir ömür süreceğini anla öyle davran… En güzelini ve doğrusunu Allah bilir.

Müzzemmil suresinin Peygamberimize ve sahabelerine seslenişi bunları düşündürdü bana.
MÜZZEMMİL 20. Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah'ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur'an'dan, kolay geleni okuyun! Namazı/duayı yerine getirin! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah'a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah'tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.

**********************************************************************************************



2

BEN DEĞİL SEN DİYECEKSİN


Yaşam süresince bizi en çok etkileyen ama çoğu zaman farkında olmadığımız iki sözcükten söz etmek istiyorum.Ben ve sen.Evet ben ve sen.Bir düşünürseniz her olayın temelinde bu iki sözcüğün bazen bir katil kadar suçlu, bazen bir melek kadar masum olduğunu görürsünüz.Ama her zaman etkindir.Hiç durmadan bir şeyler yapmak ister.Bu sözcükler en pısırık göründükleri anda bile tahmin edilemeyecek kadar güçlüdürler.Kendilerinden umulmadık şeyler yaparlar.Vay canına yahu hiç beklemezdik bunu dedirtirler.Bu nedenle bu iki sözcük daima kontrol altında tutulması gereken kaçak birer mahkum gibidirler.

Ben, her zaman kendini düşünen. kendini beğenen,kendini layık olmadığı derecede yücelten,hatta bazen bu konuda hiç sıkılmadan yalanlar söyleyen,bu yalanları da kötü bir şey kabul etmeyen hemen hemen her konuda kendisini haklı çıkaran , dünyanın kendisinin çevresinde döndüğünü zanneden (Aslında pekala öyle olmadığını bilir ama itiraf etmez ) ego da denen şey.

Çok nadir olarak bazı insanlar ben kelimesinin o kadar da iyi olmadığını anlarlar.Ona karşı amansız bir savaş açarlar.Ben sözcüğünü yakalayıp bir yere koyar ve fazla yaramazlık yapma derler.Ne kadar savaşmaya karar verseler de onun düşmanları olmadığını ve onsuz da yaşanamayacağını bilirler.Bir şey daha keşfederler,şimdiye kadar pek de dostça bakmadıkları sen kelimesi çok güzel bir taze geline benzemektedir.Ona güzel sözler söylemeye başlarlar .Bir an gelir ki ben demeyi neredeyse unuturlar.Ama garip bir mucize olur.Herkes kendisine ben kelimesinin en çok sana yakıştığını, çünkü ben kelimesinin sende sen kelimesine dönüştüğünü söylemeye başlar .

Ben yok olurken yerine güzel davranış ve düşünceler gelmeye başlar.Bunların başında hakkı öneren bir insan olmak gelir.Hem kendisi hak üzere davranır ,hem çevresine hak üzere davranmayı bir şekilde zorlamadan ,kimseyi aşağılamadan önerirler.Bu olayın en güzel yanı ise karşılıklı olarak birbirlerine hakkı önermeye başlamaları olur.İki güzel insan ,çok güzel insan birbirlerine hakkı önermektedirler.Nedir hakkı önermek ;Her şeyde doğru,adil,iyi insan olmaktır.Ama sürekli böyle olma savaşı vermektir.

Şimdi soracaksınız sen kelimesine ne oldu.O ben oldu.Yani yaşamında önce sen diyen bir insan mutluluğu da yakalamış demektir.Ne güzel şeydir önce sen demek,seni yüceltmek,seni sevdiğini söylemek,sen değerlisin demek,sen güzelsin, sen ne büyüksün demek…

Bunu denemek şart.Bir zaman ben demeden yaşamayı deneyin.Harika şeyler olacaktır yaşamınızda.

Bu savaşı vermek o kadar kolay değil elbet.Sabır gerek,hem de peygamber sabrı gerek.Kimse de bunun kolay olacağını söyleyemez.Bu bir zayıf çelimsiz bir insanın devle savaşı gibidir.Ama zaman geçtikçe, sabrettikçe ,devin azametli göründüğünü ama hastalıklı bir dev olduğunu,ve o zayıf,çelimsiz gibi görünenin ne kadar güçlü olduğunu anlar insan.Ama sabır,sabır, sabır gerek.
Özetle;

Ben kelimesini çok kullanmayan insan ,hakkı öneren insanlar ne güzel insanlardır.Hele bunu karşılıklı olarak yaptıklarında.

Benliğini yenip sen kelimesini yaşamında öne alan insan ne güzeldir.

Hayır ve barışa yönelik işler yapanlar ne güzel insanlardır.

Ve

İnsan olmaya çalıştığını ve bunun bir ömür süreceğini anla öyle davran… En güzelini ve doğrusunu Allah bilir.



Asr suresi 3. ayet ne güzeldir…
ASR-3. inanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanlar, birbirlerine hakkı önerenler, birbirlerine sabrı önerenler müstesnadır.

3

ye iç eğlen keyfine bak


Yüceler yücesi Allah’ın insanlara verdikleri elbette kitaba sığmaz.Bunu tartışacak değiliz.Verdiklerini çok kabaca ayrıştırırsak,diyebiliriz ki:Maddi olarak verilenler ve manevi olarak verilenler.Ya da dünya için verilenler,ahrete hazırlık için verilenler.

Dünya için verilenler o kadar çok ki…Ye iç eğlen zevkine bak.Eğer yaşamaksa zevk içinde zengine de fakire de bol bol var.Allah verdiğine yasak koyacak değil ya diye düşünmek doğru.Elbette yasak koymamış.Fakat geçicilik kuralını koymuş.Yani demiş ki:Bakın bunlar ne ki ,birer gölge, asılları ise öldükten sonra görülecek.Asıllarını elbette siz tahmin bile edemezsiniz.Onları görmek isterseniz bu dünya nimetlerine iyi bakın.Bunlar için Allah’a bir ücret ödediniz mi.Doğar doğmaz anneniz sütünüzü verdi annenize besinler verildi.Giysileriniz oldu.dünyada çağlayanlar ,ormanlar görüp hayran oldunuz.Hadi ödeyin gözlerinizin gördüğü güzelliklerin kirasını,tattığınız lezzetlerin kirasını,yaşam için aldığınız nefesin kirasını.Hayır efendim bunlar doğduğumuzdan beri vardı ya .Sanki bunları biz yarattık ya.Bakın nasıl da dünyanın sahibi gibi yaşıyoruz.Peki bir de şöyle akıl yürütsek:Bunlar geçici ama dünyanın da süsleri.Onlara ihtiyacımız var.Başkalarının da ihtiyaçları var.Bizde olanları nasıl Allah’ımız bize ücretsiz verdiyse , biz de elimizdeki olanları paylaşmayı,karşılıksız olarak paylaşmayı bilsek.Ahret yani asılların dünyası bu nimetlerin içinde olmasın sakın.Bu nimetlerle insan ilişkilerimiz arasında ne gibi bağlar olabilir asılların dünyasında.Bu nimetlere saygı bir yol oluşturabilir mi asıllar dünyasına.Aşırı düşkünlük ise, aşırı sahiplenme ise, yolda çürük bir köprü demek olabilir mi.Ve sırat köprüsü dedikleri aşırılıklarımızın ördüğü köprü olabilir mi…Bu çürük köprüyü kaldırmak elimizde olabilir mi…

İşte tam burada sadece kendimize güvenmenin ,aklımıza güvenmenin ,imanımıza güvenmenin yeterli olmadığını anlamamız gerekiyor.Allah bize bu yolda da karşılıksız yardımlarda bulunuyor.Asıllar dünyasına yolculukta engelleri kaldırmakta sayısız yardımlarda bulunuyor.Biz farkında oluyor muyuz…Farkında olmadan bir ömür geçtiği halde Tanrı’nın tahmini zor gazabı bize uğramıyor bile.Ara sıra uyarılar dışında.Biz yine farkında olmuyoruz.Yoksa Allah’ımızın ,yazık şu kullara sözünden haberimiz yok mu…

Yazık etmeyelim kendimize.Allah’ın verdikleri içinde asıllar dünyası olan ahreti arayalım.Bizse ne yapıyoruz,onun var benim yok hasedi fesadı içinde ömür tüketiyoruz. Burada bir yanlış anlaşılmaya meydan vermek istemiyorum.Kişinin kıskançlığı ayrı ,vahşi kapitalizmin yaşattıkları ayrıdır.Nimetleri paylaşma yolunu tıkayan ,Rabbena hep bana diyen emperyalistlerle mücadele Allah’ın emridir.Elbet onlarla savaşacağız.Onun var benim yok bireyler arası kıskançlıklar için söylendi.Diğeri ile karıştırmamak gerekir.Devam edelim :Birilerini birilerine yanlış aksettirerek ara bozuyoruz. Olumsuz düşüncelerimizle kafa karıştırıyoruz.Oysa bilip duruyoruz ki Allah fesat yayanları sevmez.Kasas suresi 77 . ayet de öyle diyor.

Yine şu aklımızda olsun:

İnsan olmaya çalıştığını ve bunun bir ömür süreceğini anla öyle davran… En güzelini ve doğrusunu Allah bilir.

kasas 77 . "Allah'ın sana verdikleri içinde âhret yurdunu ara, dünyadan da nasibini unutma. Allah'ın sana güzel davrandığı gibi sen de güzel davran/Allah'ın sana lütufta bulunduğu gibi sen de lütufta bulun. Yeryüzünde fesat isteyip durma, çünkü Allah fesat peşinde koşanları sevmez."


4

İYİLİK , TAM YERİNDE VE ZAMANINDA

YAPILIRSA

O ZAMAN İYİLİKTİR.



Belki dikkatinizi çekmiştir,en çok anlaşmazlığa akrabalar arasında hatta kardeşler arasında düşülmektedir.Oysa Kur’an yardımda adalette akrabayı kardeşleri ilk sıraya almaktadır.Onların hakkının yenmemesi onlarla iyi geçinilmesi konusunda uyarılarda bulunmaktadır.Yani senin en yakınların muhtaçken yedi kat ele yardım hoş görülmemektedir.Ama o kardeş de,ama o akraba da gibi mazeret üretmeyelim.Hele siz sevginizi ,hoşgörünüzü bir gösterin, bakın sonuç nasıl güzel olacak.Kendinizden başlayın,başkalarından beklemeyin efendim…Yedi kat el meselesine gelince ,bunu senin vatanın okula muhtaçken yedi kat ele okul yapmaya kalkmak gibi yanlışlara da benzetebiliriz.Aslında kime ve ne zaman yardım yapılır konusunda da yanılgılarımız var.Son zamanlarda bu yanılgılar daha da arttı.Bir kere yardım gerçekten o yardıma muhtaç olanlara yapılır.Ama zamanında yapılmalıdır.Diyelim ki okula giden çocuğa yardım yapılacak,tam okulların açılmasına yakın yardım yapacaksın ve tam olarak neye gereksinim duyduğunu sorup bir liste yapıp onları alacaksın.Ve en önemlisi onurlarını kırmadan yapacaksın,gönüllerini alarak yapacaksın.Asla kendine almayacağın eskilerle yardım yapmayacaksın.Başta yetimlere ,yoksullara,yolda kalmışlara çaresizlere olmak üzere yardım yapacaksın.Yardımda ırk din ayırımı yapmayacaksın.Komşun Yahudi ise ve çaresiz kalmışsa yardım et.Yardımın milliyeti yoktur sırası vardır.Önce vatanın gelir.Önce yakınların gelir.En güzel iyilik ise tam zamanında yapılan iyiliktir.Hastadır ama ameliyat parası yoktur.İşte tam o anda yapılan yardımı bir düşünün…Ismarlama yardımların ise hesabı acı olacaktır.Bu günlerde her esnafta sadaka kutuları var.Para içine atılıyor kimin topladığını soruyorsun bilinmiyor,nereye harcandığını gören yok.Sadece din adına talebelere gittiği söyleniyor.Bu bilinmezler içinde yapılan üstelik hiçbir resmiyeti olmayan yerlere yardım edenler Allah’a hesap vermek durumundadırlar.Ben verdim onlar ne yaparsa yapsın günahı onlara diyerek de sıyrılamazlar.Bir kere akıllarını kullanıp yardımlarını sağlam bir yere yapmadıkları için sorumludurlar,ikincisi hile karışırsa ki karıştığı Almanya’daki deniz feneri olayında görüldü,hileye yardım ettikleri için yapanlar kadar sorumlu olacaklardır.Yani Almanya’da yardım eden deniz fenerciler Allah’a tek tek hesap vereceklerdir.Çünkü hile yapanlara zemin hazırlamışlardır.Eğer vakıflara yardım edilecekse neler yaptıklarını ve sizin yakınlarınızda neler yaptıklarını hesaplarını da izlemeniz gerekir.Bana ne sorumlu onlar deyip kurtulamayız.

Bir de iyilik yapacağım diye saçıp savuran ,sonra da iflas edip ya da borçlanıp perişan olanlar vardır.Allah’ımız bunu da istemiyor.Ne cimri olacaksın ama ne de saçıp savuracaksın.Orta yolu bulmak zorundayız.Zaten Kur’an genelinde de aşırılıkların her türüne karşı çıkar ve orta yolu dengeli davranmayı yaşamın ilkesi haline getirmemizi ister.Şimdi hadi canım sen de ,bunları bilmeyen mi yok.Sen de bunları yazıp duruyorsun diyebilirsiniz.Gerçekten haklısınız .Herkes bunları biliyor.Bilmekte bir sorun yok.Sorun bilip de yapmamakta ,yapsak ta yaşam boyu değil zaman zaman yapmakta,sorun bu…İşte isra suresi 26. ayet te bundan söz ediyor.

Biz de sözümüzü edelim:

İnsan olmaya çalıştığını ve bunun bir ömür süreceğini anla öyle davran… En güzelini ve doğrusunu Allah bilir.

İsra 26. Akrabaya hakkını ver! Çaresize, yolda kalana da. Fakat saçıp savurma!

5

insan olmak zor zenaat…

İnsan olmak zor zenaat.Yalancıktan insan olunuyor da gerçek insan olmak daha zor.Yalancıktan insan ,insan olmanın sorumluluğunu taşır gibi yapıyor ve tam insan olduğuna kendini de inandırıyor,çevresini de…Ama gerçek insan acı çekiyor ,yalnız kalıyor ,kınanıyor,hatta işkence çekiyor ama kin ve nefret bile duymuyor.İşte zor olan da bu tür insan olmak.

Yalancıktan insan diliyle der ki :Aman ha Allah’a ortak koşmayın.Cehenneme gidersiniz.Der demesine de kendisi öylesine para,mal ve evlat düşkünüdür ki Allah’a üç ortak birden koşar.Bunlara kadın ,şan şöhret,peygamberimizi kutsallaştırma,yani İsa peygambere benzetme (Allah’ın oğlu gibi)çabaları,Kur’an yerine Said-i Nursi'nin kitaplarını koymayı da katabiliriz.Bunlar açıktan değil ama gizliden Allah’a ortak koşma değil mi…

Gerçek insana gelince ,onun böyle dert ve tasaları yoktur.Allah’a yukarda sayılanların hiç biriyle ortak koşmaz.Hepsinde dengeli bir davranış ve Allah rızası arar.O Allah’ın ortağı olmayacağına öylesine inanmıştır ki ,niyetlerine bile Allah’tan başkasını asla karıştırmaz.Kimsenin hürmetine demez.Allah’ın rahmetine merhametine der ,rızasına der.Allah’a ortak koşacağını bilse dilini ,ortak koşmaya yol açacağını bilse elini keser atar.O gerçek insandır ki ;La ilahe illallah demenin anlamını çok iyi bilendir.Yoksa camilerde ezanın ardından topluca ama manasını bile bilmeden ezbere la ilahe illallah diyenlerden değildir.Tevhit dininin gerçek temsilcisi olmaya çalışır,Ezbercisi değil.

Ana ve babaya çok iyi davranmak.İnsanlar bu konuda oldukça iyiler.Bazı istisnalar sizi aldatmasın.Biz ulus olarak takdir edilecek düzeydeyiz.Dünya da öyle.O elleri öpülesi annelerimize babalarımıza iyi davranmanın erdemini biliyoruz.Fakat bir iki noktada daha dikkatli davranmamız gerekmiyor mu sizce.Örneğin onların hayat tecrübelerinden yeterince yararlanıyor muyuz ? Yoksa onların çağı geçti diye mi düşünüyoruz.Elbette onların çağı geçti ama evrensel değerler konusunda onlar yaşayarak öğrendiler.Bizlerin yıllarımızı vererek öğreneceğimiz şeyler onların söz ve davranışlarında var.Acaba dikkatle izliyor muyuz onları.Sanmıyorum.O kadar her şeyi bilmekle meşgulüz ki o elleri öpülesilerin bazen bağırarak söylemek zorunda kaldıkları tecrübe dolu sözlere bile kulaklarımızı tıkıyoruz.Hatta gündelik konularda bile dediklerine kulak asmıyoruz.

Sizlere basit bir örnek vereyim.Bir tahtaya ince bir çivi çakılacaktır.Her şeyi bilen bizler her defasında çiviyi yamultuyor ve kızıyoruz.Sonra Baba geliyor ve bir kerede hiç yamultmadan çiviyi çakıyor.Çünkü o hızlı vurmanın bazen işe yaramadığını ,bunun tahtanın liflerinin bir özelliği olduğunu ,o zaman ağır çok fazla şiddetli olmayan darbelerle çivinin milim milim tahtaya çakılacağını biliyor.O cahille ayrı alimle ayrı konuşulacağını biliyor.Oğlu ise cahile fikrini kabul ettirmek için habire dil döküyor.Oğlu çok bilgili ama bilmiyor ki onun anlattığını değil kendi anlayabildiğini öğrenir cahil.Baba bunu çoktan öğrenmiştir.Cahille uğraşma oğlum,der.Der ama anlayan kim…

Bir de şunu unutmayın,onların hakkın rahmetine kavuştuğu gün,gerçek insan niçin daha çok şey yapamadım diye pişmanlık duyandır.Öteki insan ise her zaman onları övendir.Annem şöyleydi babam böyleydi.İyi de sen nasıldın İslam kardeş,,,İşte onların vefat ettiği zaman kendinle hesaplaşmadan evvel, onlar sağken onlara var olan tüm sevginizi verin.Hatta onlar Allah’ı inkar dışında ya da bu yolda, sizi etkileme dışında ne yanlış yaparlarsa yapsınlar, hoş görün.Çünkü yaradılış gereği ne kadar eğitim alsanız,dindar olsanız da, benzer hataları siz de yapacaksınız.Yapacağız.

Gerçek insan olmak zor.Bir kere çok güçlü bir oto kontrol sistemi oturtması gerekiyor.Kötülükleri sınıflandırsak kağıt yetmez.Çok çeşitli ,çok fazla sayıda kötü yollarla karşılaşırız.Hatta bazen bilmeden bile kötülük yaparız.Hatta daha da ileri giderek diyebilirim ki bilmeden katil bile olabiliriz.Söylediğimiz bir söz nelere yol açar ,ormana atılan bir izmarit o anda avlanan bir avcıyı yakarsa onu yakan biz olmaz mıyız.Ya da ormanda yanan canlıları bir düşünün… Bir kuşun daha uçamayan yavrularını almışsınız yanan bir aygaz ocağının kızgın alevine tutarak yanışını seyrediyorsunuz. Ormana izmariti atıp yada mangal yaptıktan sonra iyice söndürmeden gidip,yada bir bira içip şişeyi yere çarpan ve ormanın yanmasına neden olan kişi, o kuşun yavrularını aygazın harlı ocağında canlı canlı yakanla aynı cinayeti işlemiştir,Ama haberi bile yoktur.Acaba siz biz kaç cinayet işledik…Kötülüğün görünenini biliriz ondan kaçınırız ama ya görünmeyenleri hiç düşündünüz mü.Onlardan da kendini sakınan insandır gerçek insan.

Bilerek ,planlayarak işlenen cinayetleri hoş mu göreceğiz ,elbette hayır.Allah’ın aziz kıldığı canı alanın Allah’a karşı gelen şeytandan az suçlu olduğunu düşünebilir miyiz.Bir anlık öfke,bir dedikodu,benlik davası,gurur,namus belası ne derseniz deyin cinayetinizi haklı çıkaramazsınız.Siz can alarak Allah’a Yaradana karşı geldiniz.Bu açık ve net.Ya adam beni öldürmeye gelmiş silahı doğrultmuşsa…İşte o zaman kendini savunacaksın ,öldürsen bile haklısın.

Böyle bir insan olmak için işleyen bir akıl olmalı,Deli değilsek bir aklımız var demektir.O zaman işletin o aklı beyler.Beni günaha sokma demeyin,ben günaha girmekten kaçınmalıyım deyin ve bir ömür boyu uygulayın.Tekrar etmekte yarar var,kimse sizi günaha sokmaz, siz biz günah işleriz.Mazeret üretmeden yaşamayı öğrenmek zorundayız.

Kur’an bir şeye çok önem verir.Yetimlere. Yetimler korunmalıdır.Yetim mallarına el sürülmemelidir.O sadaka kutularında cennet arayanlar ,hiç mi yetim yok mahallenizde.Allah’ın çok önem verdiği yetimlere sadaka verseniz ,o kimlerin cebine gittiği belli olmayan sadaka kutularına para atmaktan daha hayırlı bir iş yapmış olmaz mısınız…Bir düşünün bunu.Bakınız dine bir din ideolojisi efendisi , siyaset adamı girdi mi ondan hayır gelmez.Hayır mı yapacaksınız ,yetime yoksula bizzat ellerinizle verin.İşte hayır odur.

Eskiden ölçü ve tartıda hile yapanlara Kur’an uyarısını yapmıştır.Şimdi ölçü ve tartıda hile zor.Her şey elektronik ve denetimi kolay.Ama hüküm kalktı mı.Elbette hayır.Bankalar kredilerde öyle fahiş faiz alıyorlar ki işte ölçüde hiledir bu.Esnaf vadeli satışta ne kadar faiz koyar.Evet ölçü ve tartı bunlardır şimdi.Ama bu vahşi kapitalizmde ses çıkaran bir şekilde cezalandırılıyor.Kur’an'i gerçekleri anlamazsak böyle de devam eder.

Her insanın bir kapasitesi var.Akıl yönünden,duygu yönünden ,fiziksel yönden,yani yaradılış olarak kapasitemiz farklı olduğu gibi ,yaşadığımız sosyal çevre şartlarına,aldığımız eğitime.yaşadığımız doğal şartlara göre de değişebilen bir kapasiteye sahibiz.Allah bizlere bir kolaylık olarak ,kapasitemiz kadar sorumluluk vermiş bunu ayetlerde de belirtmiştir.Bunun ne büyük bir nimet olduğunun farkında mısınız.Aynı sınavlardan geçsek bile değerlendirme kapasitemize göre olacak demektir.Yani bana öğretmen olduğum için kuran ayetlerinin anlamlarını bilip bilmediğim elbette sorulacak.Bu ayetlerden anladıklarıma uygun yaşayıp yaşamadığım da.Ama benim ninem zamanında okul yoktu.Nineme bana sorulanlar sorulmayacak demektir bu.Bir başka deyişle,kim şu anda okuma yazma biliyor da mealden günde hiç olmazsa bir ayet okuyup anlamını düşünmüyorsa hesabı sorulabilir.Hep söylediğim gibi bir meal üç lira,Allah rızası için alın ve okuyun.Size mealden anlaşılmaz diyenlere sakın kanmayın .Bu bin yıllık yalandır.O yüce yaradan Kur’an’ı kendi dilinden okuma hakkını yalnız Araplara mı vermiştir.Yani onlara Kur’an’ı ana dilinizden okuyup anlayın aman ha başka uluslar ana dillerinde okuyup anlayamasınlar mı demiştir.Allah böyle der mi,.Elbette demez.Ama insan şeytanları diyorlar.Onlara uymayın.Kitabı olan kitapsızlar gibi yaşamayalım.Bin yıldır duvarda asılı duran Kur’an, meal olarak yere insin artık.Kapasitemiz mealden sonra hadise de tefsire de yetecek düzeyde .Yeter ki aklımızı kullanalım. Aslında namazda kurandan başka okunmaz diyenler de yalancı.İspatı o kadar kolay ki :Oturduğumuza okunan Ettehiyatü duası Kur’an da yoktur,salli ve barik te yoktur. Şimdi hemen denecektir ki hadislerde var bu duaları peygamber öğretti.İyi ya işte.Peygamberimiz bize örnek değil mi.Kur’an dan başka şeyleri de namazda söyleyerek dua edilebileceğini o bize öğretmiş olmuyor mu. Allah'a yakarmaya kimse karışamaz ,namaz Allah’a yakarmadır.Yakar da nasıl yakarırsan yakar.Arapça yada Türkçe ,Kurandan yada kalbinden gelen bir şekilde.Yeter ki ne dediğini bil. Esas olan ne dediğini bilmektir.

Aklımızı adalete yanlış yorum getirecek şekilde kulanmayalım.Adalet ilahi ve evrensel bir olgudur.Yanıldığımız nokta şu;Adaleti başkaları söz konusu olduğunda bağıra çağıra istiyoruz,sıra kendimize geldiğinde hep bizden yana olsun ,hiç aleyhimizde olmasın istiyoruz.Ailemiz akrabalarımız için de adaletin tek taraflı olmasını istiyoruz.Oysa kendi aleyhimize bile olsa adalet isteme erdemini ne zaman göstereceğiz.Ailemiz akrabalarımız bile olsa adaletin doğru kara vermesini ona razı olacağımızı çekinmeden ne zaman haykırma erdemini göstereceğiz..Kişilerin çıkarına göre adalet olmaz .Yasalar varsa herkese aynen uygulanmalıdır.Adalet budur.Kişiler için yasa çıkaramazsınız.Allah adaletini falancaya ayrı filancaya ayrı olarak uygulamayacağı gibi,insan yasaları da falana filana göre değildir.Herkese aynı olmalı ve uygulanmalıdır.Ama önce kendi vicdanımızda adil olmalı adil davranmalıyız ki adalet istemeye yüzümüz olsun.Adaleti çocuk oyuncağına çeviren insanlardan oluşan bir devletin yasaları da çocuk oyuncağı gibi uygulanır.En önemlisi kendi mahkemeni kendin kur ,kendini adil olarak yargıla,ondan sonra başkalarını yargılamaya kalk…

Allah’la konuşur musunuz ? Elbette konuşuyorsunuzdur.O yüce yaradana ne sözler vermiş ne isteklerde bulunmuşsunuzdur.İşte bunlar bir konuşmadır.Cevap ta almışsınızdır ama farkına varan azdır.Eğer Allah’a bir söz vermişseniz bunun sorumluluğunu da mutlaka yerine getiriniz.Unutmayınız ki söz verdiğiniz makam büyüklüğüne akıl sır ermeyen bir makamdır.Rahmeti merhameti kadar öfkesi de büyük olacaktır.Normal yaşantınızda bir dostunuza da verdiğiniz sözü tutmak zorundasınız.İkide bir söz bozan insan hayırlı biri olamaz.Her şeyde olduğu gibi sözünde durmayı da yaşam ilkesi haline getirmeliyiz.Halk deyimiyle sözümüzde duramayacağız diye ödümüz kopmalı.Tutamayacağımız sözü ise asla vermemeliyiz.En’am suresi 151 ve 152. ayetler de böyle demiyor mu ?

Biz de sözümüzü edelim:

İnsan olmaya çalıştığını ve bunun bir ömür süreceğini anla öyle davran… En güzelini ve doğrusunu Allah bilir.

enam 151. De ki onlara: "Hadi gelin, Rabbinizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım: Hiçbir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin; biz sizi de onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları önerdi ki, aklınızı işletebilesiniz."


enam 152. "Yetimin malına yaklaşmayın! Ancak rüştüne erişinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçme ve tartmayı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üstünde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman, yakınlarınız aleyhine de olsa, adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi.
Yüklə 227,8 Kb.

Dostları ilə paylaş:
  1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin