Kur'an ve akil çERÇevesinde hz. Ali(A. S)’NİN İmameti



Yüklə 0,7 Mb.
səhifə15/18
tarix15.09.2018
ölçüsü0,7 Mb.
#82142
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18

İNSANLIĞIN HAYALİ


İnsanlığın var olduğu günden beri bir hayali vardır ve her insan bu hayalin gerçekleşmesini ister. Ancak bunun mümkün olmadığını bilir veya öyle olduğunu düşünür. Ancak Ehl-i Beyt (a.s) bunun gerçekleşeceğini kesin ve mutlak bir dille bildirdiler. Bu hayalin gerçekleşme müjdesini şu şekilde bildirdiler. El Şecere El Mubareke ve Bihar ül Anvar'ın 12. cildinde şöyle yazar:



"Mirasın paylaşılmadığı, ganimete sevinilmediği, hiç kimsenin zulmedilmediği, hiç kimsenin hiç kimseden korkmadığı, kanın akıtılmadığı, rızkların denkleşeceği ve eşit paylaşılacağı, herkesin iyi bir durumda ve güvende olacağı, kurtların koyunlarla otlayacağı çocukların vahşi hayvan ve aslanlarla oynayacağı rızkın toprak kadar bol olacağı, birisinin bir yerden bir yere yolculuk yaparken yanına ne yemek ne para alacağı, gökyüzünün bereketini indireceği, yeryüzünün hazinelerini ve verimini çıkaracağı, fakirin zenginleşeceği, hiç kimsenin hiç kimseye büyüklük yapmayacağı, sıtmanın pire ve sinekten, zehirin haşerelerden yok edileceği zaman gelmeden kıyamet kopmayacaktır.

Miras paylaşılmayacak çünkü rızk toprak gibi bol olacak. Onun için ne miras bırakmağa ne almağa gerek kalacak. Kan dökülmeyecek çünkü paylaşım eşit şekilde olacak. Gökyüzü bereketini ve yeryüzü verimini çıkartacaktır, çünkü bilim bazı ülkelerin tekelinde kalmayıp bütün ülkelere yayılacak ve bilim nerede olursa verim ve bereket olacaktır. Sıtma pire ve sinekten, zehir haşerelerden yok edilecek çünkü ilerleyecek olan ilimle haşereler ve hayvanların hatta insanın bile yapısı değiştirilecektir. Bilim bütünüyle yıkım ve yok etme yerine yapım ve üretime yönelecek, insanlığın hayalini gerçekleştirecektir. Bu asırdaki insanın hayatını bir asır öncesinin hayatı ile karşılaştıracak olursak farkın korkunç derecede büyük olduğunu göreceğiz. Bunun nedeni de bilimin ilerleyişidir. Hayatımızdaki ve düşüncelerimizdeki bu değişikliklerin nedeni de büyük buluş ve keşiflerdir. Gelecekte ki buluşlar da geçmişe göre çok büyük olacaktır. İlim büyük bir hızla ilerlemekte, onunla birlikte hayatımızdaki arzulanan sonuca doğru yürülmektedir.

Göstergeler o yönde gelişiyor ki gelecekte doğa insana kendi kızlarından daha çok itaat edecektir. İnsanların savaşsız, barış sever ve daha iyi bir yaşamı tercih ettiklerini göz önüne alacak olursak bunun kesin sonucu her şeyin değişeceği ve insanların hayatının Peygamber (s.a.a) ve Ehl-i Beyt (a.s)'inin müjdelediği gibi olacağı kesindir. Gelecek olan her şey de yakındır.

HZ.ALİ (A.S)'NİN BAZI ÖZELLİKLERİ

İnsan, herhangi bir insan, kendi kişiliğinden ve izlenimlerinden ayrı olamaz. Bilgi ve düşüncelerini gayret etse de kişiliğinden ve birikiminden uzak tutup olaylara mal edemez. Nasıl ki alimsiz ilim, ressamsız resim olamazsa; failsiz fiil yazarsız yazı ne kadar imkansızsa bu da o kadar imkansızdır.

Eğer herhangi bir konuda bilgi sahibi olur ve o konuda konuşacak olursak, o şey hakkında kendi kavramımız ve tasavvurumuzla konuşmuş oluruz. Bazen uyumlu bazen uyumsuz olabilir, gerçekle onu akseden duygu arasında benzerlik olmayabilir. Çünkü gerçek, fikirden bağımsızdır. fikirde de gerçeği bilme zorunluluğu yoktur. Bu ilke peygamber ve Allah (c.c)'ın kitabını kavramış olan ve Hz. Ali (a.s) gibi ilmi doğrudan Peygamber (s.a.a)'den alan veliler haricinde herkes için geçerlidir. Onun ilmi gerçeğin kendisini teşkil eder bunun içindir ki o "örtü açılsaydı imanım artmazdı" demişti. Çünkü bilgisini arttıracak yeni bir şey olmayacaktır. Tıpkı hacca giden bir insanın Kabe'nin varlığı hakkında daha fazla bilgiye ihtiyacı olmayacağı gibi. İmam (a.s)'ın bilgisi de hatasız ve kusursuz olarak gerçeği tam olarak ifade etmektedir.

Şu bir gerçektir ki, Allah (c.c)'ın Kitabına ve Peygamber (s.a.a)'in mütevatir hadisine (ard arda sıralanan) dayanan kişinin ilmi gerçektir. Biz de bu bölümde söz konusu temele bağlı kalarak İmam (a.s)'ın sıfat ve özelliklerini anlatacağız. Kur'anın dışında ve hem Şii hem Sünni rivayetçilerin naklettiği hadislerin dışında hadis zikretmeyeceğiz.


PEYGAMBERİN KARDEŞİ

İbn-i Hacer’in, 1375 tarihinde basılan "El Savaik El Muhrika" adlı kitabının 122. sayfasında şu hadis mevcuttur: Peygamber (s.a.a) dedi ki "Kardeşlerimin en hayırlısı Ali, amcalarımın en hayırlısı Hamza'dır." 120. sayfada da Hz. Ali (a.s)' ye "Sen dünyada ve ahrette kardeşimsin" "Ali benden ben de Ali'denim" hadislerini zikreder. Bir grup müfessir Hud suresinin 17. ayetindeki şahidin Ali olduğu konusunda birleşmektedir.
أَفَمَنْ كَانَ عَلَى بَيِّنَةٍ مِنْ رَبِّهِ وَيَتْلُوهُ شَاهِدٌ مِنْه ... (هود/17)
"Rabbinden apaçık bir delile sâhip olan, bundan başka bir de kendinden bir şahidin okuduğunu ... Hud:17"
El Razi, "şahit kelimesinin üç ayrı yorumu vardır. Üçüncüsü Ali'dir okuyan ise Muhammed'tir." demektedir. El Suyuti, Eddur El Mensur kitabında Tabari de tefsirinde "Rabbinden apaçık bir delile sâhip olan Hz. Muhammed (s.a.a)'tir, kendinden olan şahit de Hz. Ali (a.s)'dir" diye yazmaktadır. (35)

NECVA SAHİBİ (SIRDAŞ)


يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا إِذَا نَاجَيْتُمْ الرَّسُولَ فَقَدِّمُوا بَيْنَ يَدَيْ نَجْوَاكُمْ صَدَقَةً ذَلِكَ خَيْرٌ لَكُمْ وَأَطْهَرُ فَإِنْ لَمْ تَجِدُوا فَإِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ رَحِيمٌ (المجادلة/12)
Ey inananlar, Peygamberle gizlice konuşacağınız vakit, konuşmaya başlamadan önce bir sadaka verin; bu, sizin için hem daha hayırlıdır, hem de daha temizdir...... Mucadele:12
Hem Şii hem Sünni müfessirler bu ayeti uygulayan tek kişinin Hz. Ali (a.s) olduğu konusunda hemfikirler. Peygamber (s.a.a), Müslümanlar tarafından fazla soruya muhatap olunca sıkılmış ve bu ayet inmiştir. Bu ayette sorudan önce bir sadaka verilmesi emredilince soru sormaktan vazgeçmişlerdi. Sadece Hz. Ali (a.s) sadaka vererek soru sormağa devam etmişti. Daha sonra bu ayet neshedilmiştir. İmam (a.s), Peygamber (s.a.a)'le aralarındaki yakınlığı anlatırken şöyle der: "eğer ona sorarsam cevap verirdi; susarsam o benimle konuşurdu."

İLK MÜSLÜMAN

وَالسَّابِقُونَ السَّابِقُونَ / أُوْلَئِكَ الْمُقَرَّبُونَ (الواقعة 10/11)
"İlk inananlar ki onlar yakın olanlardır. Vakıa:10"
Sünnilerin büyük alimlerinden El Fadıl İbn-i Ruzbahan "İbtal El Batıl" adlı kitabında der ki: "Sünni rivayetlere göre Ümmetlerin ilk inananları üç kişidir. Firavunların mümini, Habib El Naccar ve Hz. Ali (a.s)dir." Şüphesiz Hz. Ali (a.s) İslam'a ilk inanan kişi ve inkar edilemeyen faziletlerin sahibidir.

Altı sahih kitabında zikredilen bir hadis de şöyledir: "Talha İbn-i Şube övünerek dedi ki: 'Allah'ın evini ben hakkediyorum; çünkü anahtar bendedir.' Abbas da dedi ki: 'Ben daha çok hakkediyorum; çünkü su verme şerefi bana aittir.' Hz. Ali (a.s) de dedi ki: 'Ben İslam'a ilk inanan ve Allah (c.c) yolunda en çok cihat yapan kişiyim.' ardından İmam (a.s)'ın diğerlerinden daha çok faziletli olduğunu kanıtlamak için Allah (c.c) tarafından şu ayet indirilmiştir:


َجَعَلْتُمْ سِقَايَةَ الْحَاجِّ وَعِمَارَةَ الْمَسْجِدِ الْحَرَامِ كَمَنْ آمَنَ بِاللَّهِ وَالْيَوْمِ الآخِرِ وَجَاهَدَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ لاَ يَسْتَوُونَ عِنْدَ اللَّهِ وَاللَّهُ لاَ يَهْدِي الْقَوْمَ الظَّالِمِينَ/ الَّذِينَ آمَنُوا وَهَاجَرُوا وَجَاهَدُوا فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِهِمْ وَأَنفُسِهِمْ أَعْظَمُ دَرَجَةً عِنْدَ اللَّهِ وَأُوْلَئِكَ هُمْ الْفَائِزُونَ (التوبة 19/20)

"Hacılara su verme ve Mescid-i Harâm’ı îmâr etme işiyle uğraşanların derecesini Allah’a ve âhret gününe inanıp Allah yolunda savaşan kimsenin derecesiyle bir mi tutarsınız? Allah, zulmeden topluluğu doğru yola sevk etmez. İnananların, yurtlarından göçenlerin ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla savaşanların Allah katında dereceleri pek büyüktür ve onlardır muratlarına erenlerin, kurtulup nusret bulanların ta kendileri. Tevbe:19-20"

BELLEYEN KULAKLARIN SAHİBİ


... لِنَجْعَلَهَا لَكُمْ تَذْكِرَةً وَتَعِيَهَا أُذُنٌ وَاعِيَةٌ (الحاقة/12)
"Bu, size bir öğüt ve ibret olsun ve belleyip unutmayan kulaklarda kalsın diye. Hakka:12"
El Fadıl İbn-i Ruzbahan "İbtal El Batıl" adlı kitabında der ki: "Müfessirler (Ehl-i Sünnet Müfessirleri) bu ayeti şöyle açıklar: Bu ayet indiği zaman Peygamber (s.a.a), Ali'ye dönerek dedi ki: "Bu kulakların senin olması için dua ettim." ve Hz. Ali (a.s) bu konu için "O günden sonra hiçbir şey unutmadım." dedi. Bu da onun ilmini, kavrayışını ve faziletinin büyüklüğünü gösterir. "1956 baskılı Zahair El Ukba" kitabının 61. sayfasında da şu hadis mevcuttur: "Hz. Muhammed (s.a.a), Hz. Ali (a.s)'ye "Ya Ali ben ne zaman Allah (c.c)'tan bir hayır vermesi veya bir şerden koruması için dua ettiysem, senin için de aynı şekilde dua ettim."

ARŞIN ÜZERİNDE YAZILIDIR


هُوَ الَّذِي أَيَّدَكَ بِنَصْرِهِ وَبِالْمُؤْمِنِينَ الانفال/62)
"... seni, kendi yardımıyla ve inananlarla güçlendirmiştir. Enfal:63"

Suyuti'nin Delailu Essidk kitabının Eddir El Mensur bölümünde Ebu Hureryre'den nakledilen bir hadise göre "Arşın üzerinde: Benden başka Allah yoktur, ortağım yoktur, Muhammed de benim kulum ve Resul'ümdür, onu Ali ile destekledim" yazılıdır.


GİZLİ VE AÇIKTA İHSAN EDEN

الَّذِينَ يُنفِقُونَ أَمْوَالَهُمْ بِاللَّيْلِ وَالنَّهَارِ سِرًّا وَعَلاَنِيَةً فَلَهُمْ أَجْرُهُمْ عِنْدَ رَبِّهِمْ وَلاَ خَوْفٌ عَلَيْهِمْ وَلاَ هُمْ يَحْزَنُونَ}(البقرة/274)
"Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açıkta harcayanlar yok mu, onların sevapları Rableri katındadır ve onlara ne korku vardır, ne de mahzun olurlar. Bakara:274"

El Fadıl İbn-i Ruzbahan'nın ifade ettiği gibi Sünni müfessirler bu ayetin Hz. Ali (a.s) için indiğini anlatırlar. Aynı kişi ayrıca,

أَفَمَنْ كَانَ مُؤْمِنًا كَمَنْ كَانَ فَاسِقًا لاَ يَسْتَوُونَ(السجدة 18

" İnanan kişi, inançtan çıkan kişiyle bir olur mu hiç? Eşit olamazlar. Secde:18"

"ayetinde kastedilen inanan kişi Ali'dir." Demektedir.

Ahmed El Tabari'nin Zahair El Ukba" kitabında

أَفَمَنْ شَرَحَ اللَّهُ صَدْرَهُ لِلإِسْلاَمِ فَهُوَ عَلَى نُورٍ مِنْ رَبِّهِ فَوَيْلٌ لِلْقَاسِيَةِ قُلُوبُهُمْ مِنْ ذِكْرِ اللَّهِ أُوْلَئِكَ فِي ضَلاَلٍ مُبِينٍ}(الزمر/22)

Allah'ın, İslâm için gönlünü açtığı kişiye kim benzer ki..." Zümer:22

أَفَمَنْ وَعَدْنَاهُ وَعْدًا حَسَنًا فَهُوَ لاَقِيهِ كَمَنْ مَتَّعْنَاهُ مَتَاعَ الْحَيَاةِ الدُّنْيَا ثُمَّ هُوَ يَوْمَ الْقِيَامَةِ مِنَ الْمُحْضَرِينَ}(القصص/61)



"Kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz ve vaat ettiğimize kavuşmuş olan kimse... Kasas:61"

ayetlerinin Hz. Ali ile Hz. Hamza için indiğini

إِنَّ الَّذِينَ آمَنُوا وَعَمِلُوا الصَّالِحَاتِ سَيَجْعَلُ لَهُمْ الرَّحْمَان ُوُدًّا}(مريم/96

"İman edip, salih amel işleyenler var ya, Rahmân olan Allah onları gönüllere sevdirecektir. Meryem:96"

ve “Allah onları gönüllere sevdirecektir.” ayetinin anlamının Hz. Ali (a.s) ve Ehl-i Beyt (a.s)'ine sevgi duymayan hiçbir müminin olmadığını rivayet eder.

KİTABIN ( KUR'AN-I KERİM'İN ) VARİSİ
ثُمَّ أَوْرَثْنَا الْكِتَابَ الَّذِينَ اصْطَفَيْنَا مِنْ عِبَادِنَا فَمِنْهُمْ ظَالِمٌ لِنَفْسِهِ وَمِنْهُمْ مُقْتَصِدٌ وَمِنْهُمْ سَابِقٌ بِالْخَيْرَاتِ بِإِذْنِ اللَّهِ ذَلِكَ هُوَ الْفَضْلُ الْكَبِيرُ}(فاطر/32)
"Sonra kitabı, kullarımızdan seçtiklerimize mîras bıraktık.... Fatır:32"
El Fadıl der ki: "Ali, Kitabın gerçeklerini bilenlerden olduğu için Kitabın varislerindendir. Bu da onun ilminin genişliğini ve derinliğini gösterir.

HİDAYETE ERDİREN


إِنَّمَا أَنْتَ مُنذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ (الرعد/7)
"Sen bir uyarıcısın ve her kavim için bir hidayetçi vardır. Raid:8"
Peygamber (s.a.a) dedi ki: "Uyarıcı benim, Hidayetçi de Ali'dir. Ey Ali Hidayete erenler seninle ereceklerdir." Bu hadisi Dalail-u Sıdk kitabı Kenz El Ummal C:6,S:157'den nakledilmiştir. Ayrıca Essuyuti bu ayetin Hz. Ali (a.s) hakkında indiğine dair "Eddurrul El Mensur" kitabında dört hadis rivayet etmiştir.

HEPİNİZ ALİ'NİN VELAYETİNDEN SORUMLU-SUNUZ


وَقِفُوهُمْ إِنَّهُمْ مَسْئُولُونَ (الصافات/24)
"Durdurun onları, sorguya çekilecekler. Saffat:24"
İbn-i Hacar, "El Savaik" adlı kitabında Ehl-i Beyt hakkında inen ayetlerin dördüncüsü ile ilgili olarak "Eddeylemi Ebi Said"ten naklettiği rivayette Hz. Muhammed (s.a.a)'in "Onlar Ali'nin velayeti için sorguya çekilecekler" dediğini yazar.

İNSANLARIN KISKANÇLIĞI


َأمْ يَحْسُدُونَ النَّاسَ عَلَى مَا آتَاهُمْ اللَّهُ مِنْ فَضْلِهِ فَقَدْ آتَيْنَا آلَ إِبْرَاهِيمَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَآتَيْنَاهُمْ مُلْكًا عَظِيمًا}(النساء/54
"Yoksa Allah'ın, lütfedip insanlara ihsân ettiği şeylere haset mi ediyorlar?. Nisa: 53"
İbn-i Hacar, "El savaik" adlı kitabında: "Ebu El Hasan El Meğazili'nin naklettiği rivayette İmam Muhammed El Bakır (a.s)'ın "Vallahi bu ayette kast edilen insanlar biziz." dediğini nakleder.

MÜSLÜMANLARIN MEVLASI


إِنَّمَا وَلِيُّكُمْ اللَّهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذِينَ آمَنُوا الَّذِينَ يُقِيمُونَ الصَّلاَةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكَاةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ(المائدة/55)
"Sizin dostunuz, sahibiniz, Allah'tır, Peygamberidir ve namaz kılanlar, rükû ederken zekât verenlerdir. Maide:55"
Bütün tefsir kitaplarında ve Kütübi Sitte'de (Altı sahih kitabında) bu ayetin, Sahabelerin huzurunda namaz kılarken yüzüğünü bir fakire sadaka verdiği zaman Hz. Ali (a.s) için indiğini yazar.

Aslında aşağıda yazılmış olan Tathir ile Meveddet (sevgi) ayetlerinin Hz. Ali (a.s) ve çocukları için inmiş olması; bizim daha fazla hadis ve rivayet aramamızı veya delil göstermemizi gereksiz kılar.


إِنَّمَا يُرِيدُ اللَّهُ لِيُذْهِبَ عَنْكُمْ الرِّجْسَ أَهْلَ الْبَيْتِ وَيُطَهِّرَكُمْ تَطْهِيرًا}(الأحزاب/33 )
"Allah, ey Ehl-i Beyt, sizden her çeşit pisliği, suçu gidermek ve sizi tam bir temizlikle tertemiz hale getirmek diler. Ahzab Suresi (33)"
İle:
قُلْ لاَ أَسْأَلُكُمْ عَلَيْهِ أَجْرًا إِلاَّ الْمَوَدَّةَ فِي الْقُرْبَى وَمَنْ يَقْتَرِفْ حَسَنَةً نَزِدْ لَهُ فِيهَا حُسْنًا إِنَّ اللَّهَ غَفُورٌ شَكُورٌ}(الشورى/23)
"Sizden, tebliğime karşılık bir ücret istemiyorum, istediğim, ancak yakınlarıma sevgidir" Şura: 23 Ayrıca:

وَيُطْعِمُونَ الطَّعَامَ عَلَى حُبِّهِ مِسْكِينًا وَيَتِيمًا وَأَسِيرًا (الإنسان/8)


" Ve ona ihtiyaçları olduğu halde yemeklerini yoksula ve yetime ve tutsağa verirler, onları doyururlar...." İnsan:8
هلْ أَتَى عَلَى الإِنسَانِ حِينٌ مِنَ الدَّهْرِ لَمْ يَكُنْ شَيْئًا مَذْكُورًا (الإنسان 1)
"Gerçekten de insana, zamânın bir çağı gelmişti ki, insan anılır bir şey bile değildi." İnsan:1
ayetlerini de herkes bilir. (36)

Bu ayetler bir bütünün parçaları ve bir denizin damlacıklarıdır. Hicri 1325 baskılı El Savaik kitabı 125. sayfasında, İbn-i Abbas'tan nakledilen bir hadiste şöyle yazar: "Ali, Kur'an-ı Kerim'deki bütün ayetlerin Emiri ve Şerifidir. Allah (c.c) Kur'an-ı Kerim'de birkaç yerde sahabelere sitem etti. Hz. Ali (a.s)'den de hep iyi bir şekilde bahsetti. İbn-i Asakir bu konuda "Ali için inen ayetler hiç kimse için inmedi." ve "Onun için inen ayetlerin sayısı üç yüz ayet kadardır." demişti.

Bu konuda daha çok aydınlanmak isteyen Şeyh Muhammed Hasan el Muzaffer'in yazdığı 400 sayfalık Delaili Sıdk kitabını okusun. O kitapta Hz. Ali (a.s) hakkında Kur'an-ı Kerim'de inen ayetleri zikretmiş ve Muteber Sünni kaynaklara ve Kütübi Sitte'ye dayanarak yazmıştır. Ve eğer Kur'an-ı Kerim'de onun için hiç özel bir ayet inmemiş bile olsaydı

Kur'an-ı Kerim'de iyiliklerin her türlüsü için inen ayetler onu kapsar, açıkça ona işaret ederdi; çünkü o bütün faziletlerde birincidir. Ben söz konusu kitabın kaynaklarını araştırırken beni dehşete düşüren garip bir çelişki gördüm. Gerek "El Savaik" kitabının yazarı İbn-i Hacer gerek diğer Sünni Şeyhleri, Hz. Ali (a.s)'nin faziletlerini ve menkıbelerini birer birer sayarken İmami'ler dahil onun bütün taraftarlarını kötülemekte, bidat ve sapkın saymaktadırlar. Bu konuda yer darlığı nedeniyle sadece bir örnek vereceğim:

El Fadıl İbn-i Ruzbahan "İbtal El Batıl" adlı kitabında: "Şiilerin Hz. Ali (a.s) hakkında yazdıkları bütün Fazilet ve Menkıbeleri inkar etmiyoruz; çünkü Ehl'i Beyt (a.s)'in faziletleri sayılamaz ve onları ancak Güneş'i ve Ay'ı inkar edenler inkar edebilir." Diye yazdıktan sonra aynı kitabın başka bir yerinde "Şiilerin Kitaplarının kaynağı İslam'ı bölmek isteyen bir Yahudidir! Bunları yazdı ve İmam Hz. Cafer Sadık 'ın yanında emanet olarak bıraktı, İmam ölünce millet bunları İmam'ın sözleri sandı..." diye yazmıştır.

Biz, "yalan söyle, tekrar söyle, tekrar söyle mutlaka sana inanan birilerini bulacaksın" teorisini Batının ve sömürgecilerin bir ilkesi sanırdık. Meğer bu ilke çok eskiymiş. Belki de Batılılar Doğu felsefesi ve uygarlığını naklederken El Fadıl İbn-i Ruzbahan 'dan bu ilkeyi nakletmişlerdir.

Şiiler, İmam Essadık (a.s)'tan bire bir görüşerek, konuşarak ona sorarak naklettiler. Hiç biri ne İmam için ne de başkası için «o öldükten sonra ben bu kitabı veya bu sayfayı buldum» demedi. İşte Şiilerin Hadis, Fıkıh ve Tefsir kitapları ortadadır. Kim incelemek istiyorsa buyursun.

Satılmışlar, yüzlerce yıl önce entrika ve fitne amacıyla bu yalanları yazdı. çağımızda da Ahmed Emin ve benzerleri, cehaletten veya ırkçılık nedeniyle bunları aynen nakletti. Onlardan da bu bilim ve teknoloji çağında yaşayan iki Lübnanlı Dr. Halil El Carr ve Kardinal Hanna El Fakhuri bu yalanları olduğu gibi 900 sayfalık "Tarih El felsefe el Arabiyya" (Arap Felsefesi Tarihi) adlı kitaba naklettiler.(37)

Çok garip şeylerden biri de Dünyadaki her şey değiştiği halde, Şiilik Mezhebine ve Şiilere yönelik yalan ve iftiralar hiç değişmedi. Yüzyıllar önce kötü niyetli bir Şeyh veya şirretli bir Fakih: "Şiiler, (İmamiler dahil) Ali hakkında gulattır (tutucudur) ve dinlerini Yahudi kökenli İbn-i Seba'dan aldılar." dedi. Bu iftiracı, iftirasını attı ve gitti. Ancak saçtığı fitne ve yaydığı iftira kaldı.

Şimdi size bu iftiranın kısa hikayesini ve nedenlerini anlatayım. Şiiler, zalim ve diktatör yöneticilere karşı isyan ederdi. Onlar da, kendilerine karşı gelen Şiileri zındıklıkla ve dinden çıkmakla itham ederdi. Tıpkı bugün diktatörlerden kurtulmak isteyen gruplara terörist ve anarşist dendiği gibi! Bu aydınlık çağda bile dikta rejimler, kendilerini savunacak, muhalifleri en kötü vasıflarla kötüleyecek, çıkar için kendilerini satan medya kuruluşları bulabiliyorsa; o karanlık çağda Şiileri kafirleştirecek kitap ve eserler yazacak satılıkları daha rahat bulurlardı. Dün ne ise bugün de odur.



Zalimler geçmişte, masum insanlara iftira atmak için dinlerini ve vicdanlarını satan kalem sahiplerini satın aldılar. Satın alan da satılan da bilinçli olarak iftira atıyordu. Halefler, yüzyıllar sonra (Hayırlı Seleflerin!) matbu yazısını gördü, incelemeden araştırmadan okudu, vahiyle inmiş gibi kutsallaştırdı, karşısında secde etti ve onu kutsal bir metin gibi sabit bir fikirle tekrarlamağa başladı.

İnsaf sahibi bir alim, başka bir fırkanın inançlarından bahsedeceği zaman inanç ve mezhep konusunda düşmanlarının hakkında yazdıklarını değil, o fırkanın muteber kitap ve kaynaklarını okuyarak bilgilenir öyle bahseder. Bunu yapmazsa, bir davalıyı hiç ifadesini ve şahitlerini dinlemeden mahkum eden bir yargıçla bir olur.

Tesadüf müdür bilemiyorum; ne zaman Şiilere yapılan iftiraları okusam aklıma Seybevi'nin (çok ünlü Arapça dil uzmanı) öyküsü gelir. Bir gün Küfe şehrinde Arapça gramer uzmanları ile tartışıyordu. Tartışmanın uzun sürdüğünü ve neticesiz kaldığını gören bir dostu ona nedenini sorunca "Ben onlarla dil bilgisi ve gramer kuralları ile tartışıyorum, onlar kendi mantıkları ile tartışıyorlar." dedi. Yani kendisinin tezi mantık ölçülerine dayanırken onların tezi temelden yoksundu.



Yüklə 0,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin