Kur'an ve akil çERÇevesinde hz. Ali(A. S)’NİN İmameti


HER KAP İÇİNDEKİ İLE ÇALKALANIR



Yüklə 0,7 Mb.
səhifə16/18
tarix15.09.2018
ölçüsü0,7 Mb.
#82142
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18

HER KAP İÇİNDEKİ İLE ÇALKALANIR


İbn-i Halikan «Vafiyyat El Ayaan» adlı kitabında "Ehl-i Sünnetin emanet ve doğruluğu ile tanınmış alimlerinden Nasrullah İbn-i Macli'nin dilinden şu olayı nakleder: "Rüyasında İmam Ali (a.s)'yi gören büyük Şeyh, ona 'Ey Emir El Müminin, Mekke'yi fethettiğinizde Ebu Sufyan'nın evine giren güvenlik içinde olur dediniz, ama bakın Kerbela'da oğlunuz Hüseyin'e ne yaptılar!?' der.

İmam Ali ona: "Şair İbn-i Sayfiy'in bu konuda yazdığı şiiri duydun mu?" der.

Şeyh: «Hayır» diye cevap verir.

İmam Ali: "O halde git kendisinden dinle" diye cevap verir. Şeyh uyandığında Hıys Bıys (38) adıyla tanınmış şair İbn-i Sayfiy'in yanına gider ve rüyasını anlatır. Şair hüzünlenir ve hıçkırmağa başlar. "Allah (c.c)'a yemin ederim ki söz konusu şiiri bu gece yazdım ve henüz hiç kimseye okumadım." der ve

şiiri okumağa başlar:

ملكنا فكان العفو منا سجية

فلما ملكتم سال بالدم أبطح

وحللتم قتل الاسرى وطالما

غدونا عن الاسرى نمن ونصفح

فحسبكم هذا التفاوت بيننا

وكل إناء بالذي فيه ينضح


Af hükümrandı dünyaya

Biz hükmettiğimizde

Kan dökmek hükümran oldu

Siz hükmettiğinizde

Esirleri bağışlamaktı bizim şanımız,

Ve hep öldürmekti sizin şanınız!

Aramızdaki fark neden mi aşikar?

Çünkü kapta ne çalkalanırsa

Onun mayası çıkar.

Hz. Ali (a.s)'nin evinden çıkan ilim, iman, takva ve bunların sonucu: Hz. Hüsyin (a.s)'in şahadeti, Zeyn’el Abidin'in ibadeti, El Bakır'ın ve Essadık 'ın ilmi oldu. Düşmanlarının evinden de içki, fuhuş, gaddarlık ve cinayetler çıktı.

Ünlü Arap şairi Ebu Firas El Hamadani, Ehl-i Beyt (a.s)'i düşmanları ile kıyaslayan şiirinde şöyle der.

لا يغضبون لغير الله إن غضبوا

ولا يضيعون حكم الله إن حكموا

تبدوا التلاوة من أبياتهم ابدا

ومن بيوتكم حكم الأوتار والنغم

ما في منازلهم للخمر معتصر

ولا بيوتهم للشر معتصم

ولا تبيت لهم خنثى تنادمهم

ولا يرى لهم قرد، له حشم

الركن والبيت والاستار منزلهم

وزمزم والصفا والحجر والحرم

Sadece Allah için kızarlar

Eğer kızarlarsa

Ve sadece Allah'ın hükmü ile hükmeder

Eğer Hükmederlerse

Evlerinden duyulan

Daima Kur'an sesi,

Sizin evinizdense

Her zaman nağme sesi.

Evlerinde içkiye yer yoktur,

Şer, evlerinde hiç barınamaz,

Evlerinde Nedime cariyeler de yoktur

Süslü cicili maymun da bulunamaz.

Evleri Rükün, Kabe

Ve Sitare’dir.

Zemzem, Safa,

Hacer ve Beytullah'tır.
Cahilliye devrinde Ali'nin dedesi Abdu’l Muttalib ile Muaviyenin dedesi Harb İbn-i Ümmeyye mahkemeleştiler, mahkeme Ali'nin dedesinin lehine sonuçlandı ve hakim Muaviyenin dedesine: "Babanın babası iffetli idi ama baban sapıktır." demişti.

Çocuklar da torunlar da babalarının dedelerinin kişiliklerinden kendilerine düşen payı aldılar. Ünlü edebiyatçı Corc Cırdak "İmam Ali" adlı eserinin 4. cildinde Muaviye'den bahsederken "O Ümeyyeyi tam olarak temsil eden kişidir, onun ne İslam'la ne de insanlıkla hiçbir alakası yoktu." dermiştir.

İslam'dan uzaklığı konusunda kendisi de bunu inkar etmezdi. Onu altından yapılmış tas ile su içerken gören Ebu’l Derda ona "Hz. Muhammed (s.a.a)'in "altın veya gümüş tasla su içenin içi cehennem ateşi ile doldurulacaktır." dediğini bilmiyor musun? dedi. Muaviye de ona: "Ben şahsen bunda hiçbir sakınca görmüyorum." diye cevap verdi.

Onun bu sözü Osman'ın sözüne ne kadar da benziyor. Hz. Muhammed (s.a.a)'in kendisi için: "Ne karalar ne denizler Ebu Zerr'den daha dürüst daha doğru insan görmedi" dediği Ebu Zerr için Osman, "Bana akıl verin bu yalancıya ne yapayım ? Dayak mı, hapis mi yoksa idam mı edeyim?" demişti.

Emevilerin tarihini okuyan, (Ömer İbn-i Abdulaziz hariç) hepsinin yapılarının aynı madenden olduğunu görür. Muaviye, Peygamberin torunu Hz. Hasan (a.s)'ı öldürttü. Oğlu Yezid de Peygamberin torunu Hz. Hüseyin (a.s)'i öldürttü. Baba da oğul da Cennet gençlerinin efendilerini öldürtmüşlerdi. Fark sadece Hz. Hasan'ın zehirle gizlice, Hz. Hüseyin'in ise alenen kılıçla öldürülmesidir. Kötü insanlar her devirde, şeklen ayrı olur; ancak özde birdirler.

İnsanlığın kendisinden ve yaptıklarından teberru etmesine gelince, kendisi de ne adaletli ne de insaflı davrandığını kabul eder. El Muğire İbn-i Şube Muaviye ile geçen konuşmasını şöyle anlatır:

"Muaviye'ye: "Artık yaşlandın kocadın, biraz adaletli olsan ahretin için iyi bir amel yapsan ve iyi bir isim bıraksan daha iyi değil mi?" dedim o da bana "Heyhat heyhat, hangi iyi isimden söz ediyorsun? Ebu Bekir hükmetti adil davrandı ölürken ismi de beraberinde öldü, Ömer on yıl hükmetti, bir sürü içtihat yaptı ölürken ismi de beraber öldü, 'Hz. Muhammed (s.a.a)'i kastederek' İbn-i Ebi Kebşeye gelince ona günde beş defa: " ... Eşhedü enne Muhammeden Resul-u-llah" diye bağırıyorlar. Babasız kalasıca! Hangi amel, hangi isim kalacak?" diye karşılık verdi.

İnsanlığın kendisinden teberru ettiğinin başka bir örneği de, Hz. Hasan'ı zehirli balla öldürttükten sonra "Allah'ın baldan askerleri vardır." demesidir. Ayrıca, katil Bişr İbn-i Artaa'yı ölüm ve soygun için silah ve askerle donattıktan sonra "Medine'ye git oradaki insanları kov, yok et, olanların mallarını al" dedi. Sufyan İbn-i Avf'ı da Irak'a aynı gayeyle gönderirken "Seninle aynı düşünmeyenleri öldür, karşılaştığın bütün köyleri tahrip et" diye emir verdi.

Merhametine gelince, o tahtı ve arşı için şerrinden korktuğu kimselere karşı sabırlı ve müsamahakardı. Ancak cellatlarına ve şeytanlarına bıraktığı vasiyetten öğrendiğimiz gibi zayıf ve çaresiz insanlara karşı acımasızdı.

Haricilerin lideri cariye ona geldiği zaman Muaviye ile arasında şu konuşma geçer.

Muaviye:"Ali İbn-i Ebu Talip'le beraber olan sen değil miydin! şimdi taraftarlarınla birlikte köyleri dolaşıp kan döküyorsun." .

Cariye:"Biz Ali'yi sevdiğimizden beri ondan nefret etmedik, onu aldatmadık da..."

Muaviye: "Ailen için çok basittin ki sana Cariye:adını verdiler."

Cariye: "Sen de ailen için daha çok basittin ki sana 'Muaviye' (Uluyan Dişi Köpek) adını verdiler."

Muaviye: "Sen anasızın birisin"

Cariye: "Beni annem doğurdu, ve Sıffin'de sana çekilen kılıçlarımız hala ellerimizde. duruyor"

Muaviye: "Tehdit mi ediyorsun?"

Cariye: "Ülkemizi şiddetle fethetmedin, ama hükmediyorsun. Sana söz vermiş seninle anlaşmalar yapmışız. Bize vefalı olursan biz de vefalı oluruz, başka türlü davranırsan geride bir çok sayıda cesur savaşçı, bilenmiş silah ve keskin dilli şair bıraktım eğer bize bir miktar gaddarlık yaparsan sana on mislini yaparız"

Evet Muaviye Cariye ve benzerine sabırlı ve müsamahakardı; ama Ubeydullah İbn-i Abbas'ın çocuklarına ve zavallı köylülere karşı ne merhameti ne dini ne de vicdanı vardı!

Muaviye'nin kayda değer başka bir özelliği de, Hz. Muhammed (s.a.a)'in çiçeği, cennet gençlerinin efendisi Hz Hasan (a.s)'ın ölüm haberi geldiği zaman Allah'a şükretmek için secde etmesidir. Abdullah İbn-i Abbas bu olayı duyduğu zaman Şam'da idi. Muaviye'nin meclisine çıktı ve "duydum ki Hasan'ın ölümüne çok sevinmişsin, vallahi onun cesedi senin çukurunu doldurmayacak, azalan ömrü senin ömrüne eklenmeyecektir. O ölürken senden daha hayırlı olarak öldü. Eğer onu kaybetme felaketine uğradıysak daha önce ondan daha hayırlısı olan dedesini kaybetmiştik. Peygamber (s.a.a) yerine en büyük halife olan babası Ali'yi bırakmıştı, onu da kaybettik." dedi. Sonra hıçkırarak ağlamağa başladı ve bütün meclistekiler ağladı.

Muaviye sordu: "Duyduğuma göre ardından küçük çocuklar bıraktı."

İbn-i Abbas: "hepimiz küçüktük büyüdük."

Muaviye: "Öldüğünde kaç yaşında idi?"

İbn-i Abbas: "Hasan, doğumu da kendisi de unutulmayacak kadar önemlidir. diye cevap verdi." (İbn-i Abbas, Hasan'ın Ahzap yılında yani Muaviye, babası ve kardeşi ile birlikte Hz. Muhammed (s.a.a)'e ve Müslümanlara karşı savaştıkları yılda doğduğuna işaret ediyordu).

Muaviye sordu: "Şimdi orada kavminin efendisi sen misin?"

İbn-i Abbas: "Hayır Hüseyin var iken ben olamam" .

Muaviye: "Helal olsun! Her konuda her şeye hazırsın" diye karşılık verdi.

Muaviye İmam Hasan (a.s)'ı öldürtmüştü. Oğlu Yezit de İmam Hüseyin (a.s)'i öldürterek üzerinde şahadet kelimesi yazılı bir değnekle kesik başına vurup eğlenmiş,. daha sonra halka cemaat namazını kıldırmak için ayağa kalkmıştı (!)

Dün bunu yaptılar, her asırda olduğu gibi bugün de aynı şeyi yapıyorlar. Bu bölümü genişletecek olsak ciltler dolusu yazılabilir. Ancak biz bir örnekle bitirelim:

Bir gün Abdulmelik, İmam Zeyn El Abidin (a.s)'i gördü. Alnındaki secde izi onu şok etti ve ona: "Ey Ebu Muhammed, bu gayret niçin? Allah (c.c)'a yakınsın, Peygamber (s.a.a)'den bir parçasın, kendi ailenden de çağdaşlarından da üstünsün. İlimde, fazilette, dinde ve takvada öyle bir mertebeye geldin ki senin gibisi yoktur." dedi ve buna benzer sözlerle ona iltifat etmeğe devam etti. İmam ona "Bütün bu anlattıkların ve benim yaptıklarım Allah (c.c)'ın lütufundan, büyüklüğünden ve desteğinden kaynaklanmıştır. Bunlar için benim şükretmem gerekemiyor mu?" dedi ve devam etti: "Hz. Muhammed (s.a.a), ayakları tutmayacak duruma gelinceye kadar namaz kılar, ağzı kuruyuncaya kadar oruç tutardı, çevresi ona "Ya Muhammed Allah (c.c) senin günahlarının geçmişini ve geleceğini silmedi mi?" diye sorduklarında "her şey için ona şükretmem gerekmiyor mu? Dünyada ve ahrette Allah (c.c)'a şükürler olsun" diye karşılık vermişti." dedi. Sonra Abdulmelik'e "Vallahi, damarlarım kesilse, gözlerim çıksa Allah (c.c)'a yine şükrederim çünkü onun nimetleri sayılmayacak kadar çoktur. Vallahi hiçbir şey beni gece gündüz, açık ve gizli olarak ona şükretmekten alıkoyamaz" dedi ve ağladı. bu durumdan etkilenen Abdulmelik de ağladı ve şunu söyledi: "Ahreti isteyen ve onun için çaba sarf eden kulla; Dünyayı isteyen, dünya kendiliğinden ona gelen ve Ahrette hiçbir şeyi olmayan kul arasında ne kadar büyük fark vardır.!"

İmam (a.s)'ı Allah (c.c)'a ibadet etmekten ve ona şükretmekten nasıl hiçbir şey alıkoyamadıysa, Ehl-i Beyt (a.s)'in düşmanlarını da Allah (c.c)'a itaatsizlikten hiçbir şey alıkoyamadı. Kendini ve ailesini "Dünyayı isteyen, dünya kendiliğinden ona gelen ve Ahrette hiçbir şeyi olmayan ... " diye tarif eden Abdulmelik: "Kim beni takvaya davet ederse onun boynunu vurdururum" demişti.

Abdulmelik'in oğlu Yezit bir gün "Habbabe" ve "Seleme El Kıss" adlı iki cariyesi ile birlikte mest olduğu bir sırada coşmuş "Bırakın uçayım" diye haykırmıştı. cariyelerden biri: "Müslümanların işini kime bırakacaksın" diye takıldığında: "Sana bırakacağım" diye cevap vermişti. Abdulmelik'in torunu Velid İbn-i Yezid ise çocukluğundan beri içtiği içkiye çok düşkündü. Bahçesine özel bir havuz yaptırmış içini içki ile doldurmuştu. Zina ve fısk işledikten sonra kendini havuza atar içer içer tekrar zina yapmak üzere çıkardı. namaz vakti geldiğinde de sarığı giyer millete namaz kıldırmak için çıkardı.



Bu konuda eklemek istediğim şey: "Oniki İmamın herbiri Zeyn El Abidin (a.s)'dir, Ehli-i Beyt (a.s) düşmanlarının her biri de Yezid'tir "




Yüklə 0,7 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   10   11   12   13   14   15   16   17   18




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin