6- KUR’AN-I KERİM’DE ALLAH'IN İSİM VE SIFATLARI
1- Giriş:
Sıfat, Allah'ın zâtına nisbet edilen bir kavramdır. Kâinatın yaratıcısı ve yöneticisi, şüphe yok ki zihni bir varlıktan ibaret olmayıp, “Hak” isminden de anlaşılacağı üzere zihin dışında fiilen de vardır. 808 Bir şeyin var olması, bir isim taşımasını kendiğilinden gerektirdiğinden ve varlıkların, kendi özlerinde taşıdığı değerlerle, onların adları arasında çok yakın bir ilgi olduğundan dolayı 809 Yüce Allah'ın da, hem doğal olarak var olduğunun bir belgesi olarak ve hem de kullanrı tarafından hakkıyla tanınabilmesi için, kendisi için isbat edip belirtiği bazı isimleri vardır.
“En güzel isimler Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla dua edin. O'nun isimleri hakkında ayrılığa sapanları bırakın.”810
“Sıfat” kelimesi Kur'an-ı Kerim'de yer almamıştır. Fakat “isim”, yukarıda zikrettiğimiz ayette de olduğu gibi, birçok ayette Allah'a nisbet edilmiş, aynca O'nun “Esma-i Husnâ”sının olduğu da ifade edilmiştir. Kur'an'da geçen ayetlerin ve “Esma-i Husnâ” hadisinin 811 te'siriyle olacak ki, müslümanlar ilk dönemlerden itibaren Allah'ı nitelendirmek için isim ve esma terimlerini kullanmışlardır. Fakat müslümanlar, (en erken) Hicri 2. yüzyıldan itibaren İslâm inancını gayr-i İslâmı unsurlar karşısında savunma esnasında “sıfat” terimini kullanmışlar ve böylece bu kavram, akaid literatürümüze girmiş oluyor.812
Görülen o ki, İslam tarihi boyunca bazan isim, sıfat yerine; bazan da sıfat, isim yerine kullanılmıştır. Fakat isim yerine sıfat kelimesinin kullanılıp kullanılmayacağı konusunda birçok tartışmalar da yapılmıştır. Ancak biz bu tartışmalara dalmadan, Kur'an-ı Kerim'de “Allah” ismi dışında, Allah'ın kendisi için isbat ettiği isimlerden kastolunanın sıfatlar olduğu kanaatindeyiz. 813 İsimlerin en güzel olması ise Allah'ın kendisinde, noksanlık olan isimler bulunmadığındandır. Bu demektir ki, Allah hakkında izlenecek yol, O'nu kemâl derecesindeki isim ve sıfatlarıyla tanımak olacaktır.
Özellikle sunnî kelâm kitaplarında görülen yaygın bir tasnife göre sıfatlar tenzîhî, sübûti ve fiili olmak üzere üç gruba ayrılmıştır. Tenzihi sıfatlar Allah'tan nefyedilmesi gereken ve O'nun aşkmhğmi ifade eden sıfatlardır. Sübutî sıfatlar ise Allah'a nisbet edilmesi gereken ve O'nun yetkinliğini ifade eden sıfatlardır. Birinci gruba imanın hedefini oluşturan ulûhiyyet sıfatları, ikincisine de ibadetin hedefini oluşturan rubûbiyet sıfatlan demek mümkündür. Fiilî sıfatlara gelince bunlar, Allah'ın kainatla olan münasebetini daha açık bir şekilde ifade eden ve O'nun kâinatı yaratılış ve idare edişini oldukça ayrıntılı bir biçimde anlatan kavramlardır.814 Ancak, bizim çalışmamızın eksenini Kur'an-ı Kerim oluşturduğu için böylesi ayırım ve tasniflere girmeden sadece Kur'an'da isim olarak geçen Allah'ın sıfatlan üzerinde duracağız.
Allah Teala’nın Kur'an-ı Kerim'de zikredilmeyen, fakat hadislerle beyan edilen başka ismi ve sıfatlan da vardır. Zira Kur'an-ı Kerim'de de Allah'ın zâtı itibariyle tekliğine, fakat O'nun sıfatlarının çokluğuna işaret edilir. İbnTeymiyye bu konuya işaretle, Allah'ın Kur'an'da kendisini bazen “Ben” bazen de “Biz” olarak vasfetmesinde, zâtının birliği, sıfatlarının çokluğu gerçeğini bulur ve bu hususta geniş malumat verir.815
Her şeyden önce, inanan ve inandığına ibadet etmek isteyen insan için Allah'ın bazı sıfatlarla nitelendirilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır. Bilinmeyene tapınmak mümkün değildir, 816 Kısacası, Allah'ın zâtı bir, isim ve sıfatları çoktur diyor, sıfatlar konusunda muhafazakar davranan selefin görüşlerine yer vermek istiyoruz. 817
2- Selefin Görüşü: Tefviz
Allah'a imanın ilk şartı O'nun varlık ve birliğini kabul etmek, yani Tevhid'e iman etmektir. Tevhid'in: “Akıllarda düşünülen ve zihinlerde hayal edilen her şekilden Allah'ın zâtını soyutlamak, uzak tutmak”; Allah'ın birliğini kabul etmenin, yani O'nun tek olmasının anlamının ise “zâtında bölünmeyi reddetmek, zât ve sıfatlarında benzeri ve ortağının varlığını nefyetmek” 818 demek olduğunu daha önceki bölümlerde zikretmiştik.
Cenab-ı Allah, her insana Rabbinin varlık ve birliğini kavrama gücü vermiştir. Herkes hangi şartlar altında olursa olsun, bundan sorumludur. Ancak mü’min, inandığı, var ve bir olduğunu tasdik ettiği Allah'ı daha yakından tanımak, bilmek ister. Allah'ı bilmek ise O'nun isim ve sıfatlarını bilmekle mümkündür. 819 Ne var ki, İslâm tarihi boyunca Allah'ın sıfatları 820 konusu, üzerinde en çok konuşulan, tartışılan, görüş belirtilen, fikir beyan edilen bir mesele olmuştur. Fakat bu hususta en isabetli yolu tutanlar özellikle haberi sıfatlan Allah'a nisbet ederken daima “bilâ keyf ve lâ ma'nâ” (mahiyet ve keyfiyeti bilinmeden) demek suretiyle teşbihi andıran kavramları zat'tan ayrı tutan selef alimleri olmuştur.
Selefin yolunu Kur'an ve Sünnet yolu olarak tavsif edebiliriz. Bu yolun gereği olarak selef, Allah'ın sıfatları ve sair itikadı konularda tafsilata girişmeyip, inceden inceye fikir yürütmeden, 821 müteşabihat’ın anlamlarına inanan, keyfiyetini Allah'a bırakan bir yolu kabul etmiş, tefvize kail olmuşlardır. 822 Allah Teala’nın isim ve sıfatları hakkında Kur'an ve sahih sünnette vârid olan lafızları aynen kabul etmiş, bunların muhtevasına tam olarak vâkıf olmasalar bile, Allah Tealâ’nın yüceliğine ve kemâline layık şekilde mânaları olduğuna inanmış, Hz. peygamber (s.a.v.) Allah'ı nasıl vasfetmişse, O'na öylece kanaat getirmişlerdir.823
Kendilerine “Sıfatiyye” ve “Eseriyye” de denilen sahabe ve tabiün ve onlann mezhebini benimseyip onlar gibi düşünen 824 Ma’mer b. Râşid (153/707), Evzâî (157/774), Süfyan es-Sevrî (161/778), Mâlik b. Enes (179/795), Süfyân b. Uyeyne (198/814), İmam Şafii (204/819), Ahmed b. Hanbel (241/885),825 İmam A'zam Ebu Hanife (150/767), İbnTeymiyye (728/1328), İbn Kayyım el-Cevziyye (751/1350) gibi selef düşüncesinde olan ulemanın üzerinde birleştiği husus, Allah Teala'yı teşbih ve tecsimden tenzih etmek için müteşabihâtın zahirine inanmak, batını tasdik etmek, iç yüzünün anlaşılmasını Allah'a havale etmektir.826 Zaten selefiyye akidesine mensup olanlara “sıfatiyye” de denmesinin sebebi, Allah'ın zâtı, fiili ve haberi sıfatlarının hepsini Kur'an ve Sünnet'te varid olduğu gibi aynen kabul ettiklerinden dolayıdır.827
Ancak selefin müteşabihattan olan Allah'ın sıfatları ile ilgili nasların manaları üzerinde hiç durmadıkları, onları tamamen Allah'a havale ettikleri, mânâlarını söylemekten kaçındıkları neticesini çıkarmamak gerekir. Bu haberlerde anlatılanların mânâlarını bilmek ayn şey, keyfiyetlerini bilmek ayn şeydir. Allah'ın sıfatlarının keyfiyet ve hakikatlerini bilmek, insan aklını aşan bir durumdur. Kıyas yoluyla keyfiyetlerini bilmeye de yol yoktur. Allah'ın bir benzeri yoktur ki, insan, Allah'ı ona kıyaslasın. Nasıl Allah'ın zâtının hakikat ve keyfiyetini bilmekten âciz isek, sıfatların m da hakikat ve keyfiyetini bilmekten âciziz. İşte bu sebeple selef, sıfatlarla ilgili nasslarda anlatılanların keyfiyetleri üzerinde durmamış ve ayrıntılara dalmaktan kaçınmışlardır. Onlara göre bu gibi şeylerin hakikat ve keyfiyetleri üzerinde durmak, bid'attir. Daha açık bir ifadeyle, Allah'ın sıfatlarıyla ilgili nasslar, müteşabihattan olup bu nasslarda anlatılanların hakikat ve keyfiyetleri, onların tevilleridir ve insanoğlu bunların te'villerini bilmekten âcizdir; te'villerini ancak Allah bilir.828
Biz, selef alimlerinin Allah'ın sıfatları hakkındaki düşüncelerini kendi sözlerinden alıntılar yaparak vermek ve sonuca ulaşmak istiyoruz:
Sıfatlar konusunda İmam Evzai şöyle demiştir:
“Biz ve bütün tabiiler Allah'ın arş üzerinde olduğunu söyler ve Allah'ın sıfatlan hakkında Hz. Peygamber (s.a.v.) den gelen rivayetlere inanırız.”829
İmam Malik b. Enes'e “İstiva”nın keyfiyeti sorulduğunda: “İstivanın keyfiyeti akıl ile bilinmez. İstivâ(nın manası) da bilinmeyen değildir. Ayrıca buna iman etmek vacip, hakkında soru sormak bid'attir.” 830 demiştir.
İmam Ahmed b. Hanbel sıfat konusunda şunları söyler: “Cenab-ı Hakk” m sıfatlarını bilmeye sem' (nakil)den başka yol yoktur. Allah Tealâ, bizzat Kur'an'da kendisinin ve Resulünün O'nu vasfettiği sıfatlardan başka sıfatlarla tavsif edilemez.”831
İbn Teymiyye zât ve sıfatlar meselesinde selefin akidesine dönmenin gerekliliğini şöyle açıklar: “Bu hususta şümullü söz, Allah'ın kendini ve Rasûlünün O'nu vasfetmesidir. Selefin mezhebi, Allah'ın bizzat kendisinin ve Rasûlünün O'na tahrifsiz ve ta'tilsiz, nasıl olduğunu bilmeksizin ve benzetme yapmaksızın vasıflanmalarıdır.”832
İmam Azam Ebû Hanife'de sıfatlar konusunda selefin cumhuruna uymuş, onlarla aynı noktada birleşmiştir. O, Allah'ın haberi sıfatlarından “yed: el” konusunda şöyle demektedir: “El'den maksat Allah'ın kudreti, yahut nimetidir denilmez. Zira bu türlü te'villerde Allah'ın sıfatlarını ibtal vardır. Allah'ın sıfatlarını ibtal ise Kaderiyye ve Mu'tezile taifesinin sözleridir. Lâkin Allah'ın eli, keyfiyetsiz olarak sıfatıdır. Allah'ın gazap ve rızası da yine keyfiyetsiz olarak Allah'ın sıfatlarıdır.833
Naklettiğimiz bu sözler selef bilginlerinin sıfatlar konusundaki düşüncesini bütün netliğiyle ortaya koyarken, onların bu konuda takip ettiği yolun doğruluğunu aklımızla kavramamız mümkündür. Çünkü zâtı bütün yönleriyle kavranamayan Allah'ın, sıfatları da bütün yönleriyle kavranamaz. Sınırlı ve sonlu olan idrakimiz, algılama gücümüz ve aklımız, Allah Teala'nın zâtını bütün yönleriyle nasıl kavrayamıyorsa, aynı şekilde O'nun sıfatlarını da bütün boyutlarıyla kavrayamaz. Kendi mahiyetini bile gerçeği üzere ve bütün boyutlarıyla kavrayabilmekten aciz olan insan, nasıl Allah'ın zât ve sıfatları hakkında yeterli bilgiye sahip olabilir? Bu gerçeğin farkında olan ashab, tabiin ve et-bauttabiine konu hakkında olan sorulduğunda nassı zikreder, kâlu-kile (dedi-koduya) dalmaktan sakınırlardı. Allah böyle buyuruyor, bunun ötesini bilemeyiz; bilmediğimiz bir hususta da konuşmayız, der ve çeşitli te'villere girmezlerdi. 834
3- İsim Ve Sıfatlarda “İlhâd” Konusu:
Kur'an-ı Kerim'de: “En güzel isimler Allah'ındır. Öyleyse O'na bunlarla çağırın. O'nun isimlerinde ilhada (aykırılığa, inkâra, eğriliğe) sapanları bırakın. Onlar yapageldikleri dolayısıyla yakında cezalandırılacaklardır.” buyrulur.
Ayette geçen “yulhidûn” lafzı “İlhâd” masdarından türemiş olup, lügatte aykırılık, inkâr, eğriliğe sapmak, kasıttan meyil, istikametten udûl anlamlarına gelir. Istılahta ise, Allah Teala'ya isim ve vasıf/sıfat vermekte kayıtsız, laubali, disiplinsiz kimselerin,835 Allah'ın kendisini isimlendirmediği, hakkında ne Kur'an, ne de Sünnett'e nas varid olmamış olan bir isimle Yüce Allah'ı isimlendirmeleri anlamına gelir. 836 Mulhid'i, haktan sapıp ona haktan olmayanı sokmak, ilhadıda dinden sapıp dini olmayana meyletme olarak anlayan tefsir uleması bu hususta özetle şu görüşleri ileri sürmüşlerdir:
a- Allah’ın isim ve sıfatlarını başkalarına isnâd etmek. Arap müşrikleri, Allah'a ait olan isimlerle putlarını isimlendirirlerdi. İbn Abbas ve Mücahid'den rivayet edildiğine göre Arap müşrikleri putlarının isimlerini Allah'ın isimlerinden çıkarmışlardır. Allah adından Lât, Uzîz'den Uzza, Mennân'dan Menât gibi.837
b- Cenab-ı Allah'ı, kenidisine vermediği, kendisi için caiz görmediği ve hakkında nas bulunmayan isimlerle adlandırmak. Mesela, “Arif ile “Âlim” aynı anlamda olmakla beraber, biz Kur'an'a uyarak O'na “Âlim” deriz, fakat “Arif diyemeyiz. Yine “Yağdibu” ile “Yağtâzu” aynı anlamdadır. Ancak “Yağtâzu” Allah hakkında kullanılamaz. Aynı şekilde “Kadîm” ve “Atîk” de mana olarak aynı şeyi ifade ettiği halde biz Allah için “Atîk” diye bir isim veremeyiz. 838 Zira Allah Teala’nın isimleri tevkifidir. Yukarıda zikrettiğimiz A'raf suresinin 80. ayeti, nassın ortaya koyduğu, meşhur ve ma'ruf isimlerden başka bir isimle Allah'ı vasfetmenin sakıncalı olduğunu, Allah'ın isim ve sıfatları hususunda naslann tevkif ettiği yerde durmak gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. 839 Bu noktada alimlerimiz geçmiş kavimlerin sapmalarının sebebi olarak onların, Allah'ın sıfatları hususundaki kayıtsız ve laubaliliklerini göstermiş 840, Allah'ı, hakkında naslarda varid olmayan isim ve sıfatlarla vasıflandınlmasmm sakıncalarını dile getirmişlerdir.
c- Allah’ın birbirine zıd (gibi görünen) sıfatlarını gösteren isimleri tek başına kullanmak. A'raf: 80. ayet bu hususu da ilhâd olarak kabul etmektedir. Çünkü birbirine zıd olan isim ve sıfatlar tek başlarına kullanılamaz, Ancak mukabili eriyle kullanılabilirler. “Evvel” olduğunu söylerken, “Âahir” olduğunu da aynı zamanda söylemek gerekir. “Zahir” sıfatını “Bâtın” sıfatından ayırmamak lazımdır. 841 “Nâfi” isminden ayrı olmak üzere sadece “Daarr” denmemelidir. 842
d- Cenab-ı Hakkı manası bilinmeyen isimlerle anmak. Zira insan, anlamını bilmediği bir isimle Allah'ı isimlendirirse Allah'ın şanına yakışmayan kelimeleri sarfetmiş olur. Bu şekildeki kullanımlar çoğu kez Celâl-i İlahi'ye lâyık olmaz. 843
4- Allah'ın isimleri (el- Esmâu'l-Husnâ) nin Tasnifi:
Esmau'l-Husnâ'nın manalarında ortaya çıkan uîuhiyyet hakkında, beşeri imkanlar çerçevesinde nisbeten derli toplu bir fikir edinebilmek için, Allah'ın sayı bakımında oldukça fazla olan isim ve sıfatları bazı esaslara göre tasnif ve taksimlere tabi tutularak açıklanmıştır. Başta kelâm bilginlerimiz olmak üzere İslâm alimleri bazı esaslara göre Allah'ın isimlerini tasnif yahut taksime tabi tutmuşlar, böylece uluhiy-yet hakkında derli toplu bilgi verme yoluna gitmişlerdir. Fakat yapılan bu taksim ve tasniflerin hiçbirinin tam itminan vermediğini, gerekli mükemmellikte olmadığını ve eksik kaldığını bizzat kendileri itiraf etmişlerdir. 844 İsimleri; sıfatlara irca, manalarına göre taksim, delâletleri yönünden de ayırma gibi metotlar takip ederek Cenab-i Allah'ı tanıtmayı amaç edinmişler, ama isimleri bu şekilde sınıflama yöntemlerinden hiçbirisi tam bir itmina verecek düzeye ulaşamamıştır.
Biz, rahmetle andığımız geçmiş alimlerimizin ortaya koydukları bu taksim ve tasnifleri bir kenara bırakarak çalışmamızın ana mihverini oluşturan Kur'an'a yöneliyor ve onun ortaya koyduğu yöntemi takip ediyoruz. Allah'ın isimlerini, Kur'an-ı Kerim'in kronolojik tasnifine, yani Kur'an vahyi boyunca geliş sırasına göre ele alacak ve bu isimleri teker teker tetkik edeceğiz.
Allah'ın isimleri ve sıfatlarını, Kur'an’ın kronolojik esasına riayet ederek tetkik ederken, bu isimleri önce Mekkî ve Medenî ayrımına tabi tutacak, cumhurun meşhur sıralamasına göre, genel kabul görmüş nüzul sırasını gözönünde bulunduracak 845 ve Kur'an'da insanlığa Uluhiyyetin takdiminde ve Tevhid'in kalplere yerleştirilecek şirk'in iptali gibi itikadı hususlarda, ahkâm ile ilgili konularda olduğu gibi tedrici bir yöntemin takip edilip edilmediğini öğrenmeye çalışacağız.846
5- Sonuç:
Sıfatlar konusunda söyleyeceklerimizi noktalamadan önce, bu hususta takip edilmesi gereken yöntem hakkında özetle bir kaç söz söylemeyi gerekli görüyoruz:
Allah Teala, kemâl sıfatlarıyla muttasıf,847 eksiklik ifade eden sıfatlardan münezzehtir.848 Allah birdir. Kadimdir. Cisim, cevher ve araz değildir. 849 O'nu akıl ile tasavvur etmek her müslüman için kaçınılmaz bir husustur, diyebiliriz. Hatta Yüce Allah'ın kendisine verdiği isim ve sıfatlara inanmak, müslüman için vaciptir. Kim ki, bu isim ve sıfatlan kabul etmezse küfre girer. 850 Bu isim ve sıfatları sonradan olanların isim ve sıfatlarına benzeten kişi ise şirk koşmuş ve dolayısıyla da küfre girmiş olur. 851 Çünkü bu konuda Yüce Allah'ı yalanlamak ve O'nun adına yalan söylemek gibi suçları işlemiş olur bu kimse. 852
Sıfatlar konusunda gözetilmesi gereken hususlan üç temel esas halinde zikretmeyi faydalı görüyoruz:
1- Allah'ın sıfatları, yaratıkların sıfatlanrına benzemekten münezzehtir:
“O'na benzer hiçbir şey yoktur. O işitendir, bilendir.”853
2- Kur'an ve hadislerde Allah hakkında isbât edilen sıfatlara te'vilsiz iman gerekir.
“En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na onlarla dua edin ve O'nun isimleri hakkında eğriliğe sapanları bırakın. Onlar yaptıklarının cezasını çekeceklerdir.” 854
3- Allah'ın sıfatlarının keyfiyeti, insan aklının idrakinin ulaşamayacağı bir husustur. Bu nedenle keyfiyetlerini araştırmak, hem beyhude bir çabadır ve hem de bid'attir.855
“...O'nun ilminden, ancak kendisinin dilediği kadarından başka bir şey kavrayamazlar...”856
“Allahım! Sana, senin Allah olduğunu ve senden başka hiçbir ilah olmadığına tanıklık ettiğimle yalvarıyor ve istiyorum. Sen birsin, herkes sana muhtaç, sen kimseye muhtaç değilsin. Ne doğurdun, ne de doğruldun. Senin herhangi bir dengin de yoktur.”857
Sıfatlar konusunda son sözü İmam A'zam Ebu Hanife (r.a.)'ye bırakalım:
“Biz, yüce Allah'ı kendisini kitabında tavsif ettiği bütün sıfatlarıyla gerçek olarak biliriz.” 858
Şimdi biz, Allah Teala’nın Kur'an'da geçen isimlerini tek tek ele alıp izah etmeye çalışacağız. 859
Dostları ilə paylaş: |