41- EL-KAYYÛM, EL-KÂİM
Kayyûm, “kıyam” masdanndan gelen “kaim” mübalağa sigasıdır. 1339 Allah Teala’nın vasfı olarak “yaratıklarından her şeyin üzerinde kâim olan, onları dilediği şekilde idare eden, her şeyin gözetimini üzerine alan, zeval bulmayan, sürekli olarak kâim olan” 1340 anlamlarına gelir.
Kayyûm ismi Kur'an-ı Kerim'de toplam olarak üç ayette vârid olmuş ve her üç ayette de “el-Hayy” ismiyle beraberce gelmiştir. 1341
Kâim ise, “hıfzeden, bilen, görüp-gözeten” 1342 demektir. Kur'an-ı Kerim'de bu anlamda sadece Ra'd suresinin 33. ayetinde Allah'ı tavsif etmektedir. 1343
42- EL-HAKK
“Hakk” kelimesi masdardır. Bu kelimenin aslı “mutabakat ve muvafakat” 1344 anlamlarına gelir. Yüce Rabbimizin bir vafı olarak Hakk, “inkarı mümkün olmayan, varlığının itiraf edilmesi gerekli olan, 1345 varlığı ve ulûheyiti su götürmez bir gerçek olan, her şeyi dilediği gibi, belirli bir hikmete göre yaratan” 1346 anlamlarında kullanılmıştır.
Hakk, Kur'an'da bir ayette zikrolunmuştur. Peygamber (s.a.v.) de zikrinde: “Allah'ım! Sensin hakk, va'dinde hak, sözünde hak, sana kavuşmak da hakdır. Cennet, cehennem ve kıyamet de hakdır.” 1347 buyurarak bu vasıfla Allah'ı tavsif etmiştir. 1348
43- EL-AZÎM
Azîm, “azame” masdarmından sıfattır. Büyüklük ve ululuk ifade eden bu kelime Allah'ın bir vasfı olarak “büyüklük, ululuk, kuvvet sahibi demektir ki, Allah'ın şanmm büyüklüğüne, kadrinin yüceliğine delâlet eder.”1349
Bu isim Kur'an'da altı ayeti kerimede Allah'ı tavsif etmek için vârid olmuştur. Üç ayette “Rabbuke'l-Azîm” 1350 iki ayette “Aliyyü'l-Azîm” 1351 ve bir ayette de lafza-i celâlin sıfatı olarak gelmiştir. 1352
44- ZU'L-FADL
ZiL'i-Fadl, “lütuf ve ihsan sahibi” demektir. Allah'ın vasfı olarak da “yaratıklarında sevip istediğine lütfeden ve ihsanda bulunan” 1353 demektir.
İnsanların dünyada maddi ve manevi alanda sahip oldukları her şey, Allah'ın lütuf ve ihsanıdır. Allah'ın insanlara sunduğu bu ni’ınetlerde esas itibariyle kulların hiç bir hakkı yoktur. Onlar hak sahibi olmadan, Allah kendi katından kularına inamda bulunmaktadır.
Zûfadlin ale'n-nâs, “insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat çokları şükretmezler.”1354
Zûfadlin ale'l-âlemin, “âlemlere karşı lütûfkâr” demektir:
“...Allah'ın insanları birbirleriyle savması olmasaydı, şüphesiz yeryüzünün düzen ve dengesi bozulurdu. Ancak Allah âlemlere karşı lütufkardır.”1355
Bu ayet, şirk dinini temsil eden Câlût'a karşı, Tevhid dinini temsil eden Taîût'un ordusunun üstün gelmesi ve Hz Davud'un Câlût'u öldürdüğü belirtildikten sonra varid olmuştur.
Tâlût ve Câlût kıssasından da anlıyoruz ki, yeryüzünde banş ve düzeni korumak amacıyla Allah farklı grup, millet ve partilerin belli bir sınıra kadar güç kazanmalarına izin verir. Fakat onlar bu sınırları aşarlarsa 1356, Allah onların karşısına kendisine isyan etmeyen, bilakis itaat eden mü’minleri diker. Böylece onların yerine yeni kimseler gelmiş ve Allah'ın arzı karışıklık ve düzensizliklerden kurtulmuş olur. Bu Allah'ın sünnetidir. Tevhid erleri bu sünnetin farkında olarak, Câlût'a karşı mücadele veren Tâlût ve beraberindekiler gibi sayıları az da olsa Allah'ın koyduğu sınırları tanımayan tâğûtlara karşı yılmadan, bıkmadan, usanmadan, büyük bir azim ve sebatla savaşını vermelidirler. İşte o zaman Allah'ın ne kadar lütuf ve ihsan sahibi olduğunu göreceklerdir...
Zû'l-fadli'l-azîm, “büyük lütuf ve ihsan sahibi” demektir:
“...Allah rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf ve ihsan sahibidir.”1357
Zûfadlin ale'l-mü’minin, ‘mü’minlere karşı lütûfkâr ve ihsan sahibi” demektir:
“...Allah size sevdiğiniz (galibiyet)i gösterdikten sonra (verilen) emir hakkında birbirinizle çekişip isyan ettiniz: Kiminiz dünyayı istiyordu, kiminiz âhireti istiyordu. Sonra Allah sizi denemek için onlardan geri çevirdi (yenilgiye uğrattı. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah mü’minlere karşı çok lütufkârdır.”1358
Bu ayet, Allah'ın mü’minleri, yaptıkları hatalardan dolayı, tevbe etmek koşuluyla afvedeceğini beyân etmektedir. Zira bu ayette, Uhud gazvesinde bir kısım mü’minlerin, peygamber (s.a.v.)'in emrinden çıkmaları üzerine savaşın seyrinin değişmesi konusunda inmiştir. Yüce Rabbimiz mü’minlerin bu isyanlarına rağmen onları afvettiğini bildirdikten sonra “Zû fadlin ale'l-mü’minin” vasfını irad etmiş, Allah'ın mü’minlere karşı her zaman lütufkâr ve ihsan edici olduğunu açıkça belirtmiştir. “Fakat (bütün bu lütuf ve ihsanlara rağmen) insanların çoğu şükretmezler!...” 1359
45- EL-VÂRİS, HAYRU'L-VARİSİN
Vâris, “irs” ve “virâse” gibi masdarlardan ism-i fail vezninde bir sıfattır. “Varis olan” anlamındadır. Allah Teala’nın bir vasfı olarak el-Varis, “ölümsüz, baki olan, her şeyin kendisine döneceği 1360 merci” demektir. Zira Yüce Allah dünyada nimet verdiği mülk sahiplerinin ölüp gitmelerinden sonra baki kalır. Çünkü hem beşeriyetin ve hem de mal ve mülklerin varlığı, Allah'ın varlığı iledir. Oysa Yüce Allah'ın varlığı, başkalarının varlığına bağlı değildir. 1361
Burada yeri gelmişken bir noktayı açıklamakta yarar görüyoruz. Varis vasfı, ilk anda hatıra gelen beşeri anlamda değil, “Allah Teala’nın baki olduğu ve sonuçta her şeyin O'na döneceği” şeklinde anlaşılmalıdır.1362
“Biz refah içinde şımarmış nice şehirleri helak ettik. İşte yerleri!... Kendilerinden sonra pek az kimse oturabilmiştir. Onlara hep biz varis olduk (sonuçta hepsi bize kaldı).”1363
“Biziz, elbette biziz ki, yaşatır ve öldürürüz. Gerçek varis olan da biziz (her faninin mülkü bize kalır. Ölmeyen, daima kalan, baki olan biziz).”1364
Hayru'l-vârisin, “varislerin en hayırlısı” demektir. Kur'an-ı Kerim'de bu vasıf Hz. Zekeriyya'nın bir duasında geçmektedir:
“Zekeriyya'yi da hatırla. Hani Rabbine: “Rabbim! Beni yalnız bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın (sonuçta her şeyim sana kalacaktır)” diye dua etmişti.”1365
Bu ayet-i kerimeden de anlıyoruz ki, kendisinden başka her şey ölümlü olan, her şeyin helak olmasından sonra bile Baki olarak kalan ve kulların dünyada sahip oldukları mal ve mülk kendisine râci olan yegane güç Allah Teala'dır. Kur'an-ı Kerim'in şu ayetleri gayet manidardır:
“Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah yapıp ettiklerinizi çok iyi bilendir.”1366
“Bu gün mülk kimindir?” denilir. Hepsi de: “Mutlak Hakîm olan tek Allah'ındır.” derler.”1367
Dostları ilə paylaş: |