514 krş: M.Ş. el Âlûsî, Bulûgul-Ereb, II, 218-219.
515 En’am: 6/91; 10, 2; 17, 94
516 Kuran beşeri bir kitap olsaydı, içinden doğduğu, hitap ettiği çevrenin adını anmaması, anlaşılmazdı. Herkes bilir ki, mesajlar, talimatlar, uyarılar vb. taşıyan her müellif ve dava adamı, eserlerinde mensub olduğu milleti and bir sınırlama vardır. İsrail oğulları “seçilmiş millet”tir. (Çıkış, 19, 3-6). Hz. İsa, yalnız İsrail oğullarına gönderilmiştir (Matta, 10, 5-6; 15, 24). Bunlardan tahrif söz konusu değilse, Allah'ın o risaletleri mahdud kıldığı anlaşılır. Hatta Hz. Peygamber hile, bazı hadislerde beşerî tarafıyla, haliyle “araplar” dan bahsetmiştir. Tabiatiyle milliyetçilik yaparak değil.
517 Bu şiir pasajlarından bol örnekler ve onların delâleti hakkında bk. Cevâd 'Alî, Târîhu'l-'arab, VI, 297 vdd.; Izutsu, Kur'ân'da Allah ve insan, “Allah kelimesi, “esas” ve -izafî- mânaları” bölümü (s. 88-113), özellikle s. 103-110.
518 Bu hipotezi ileri sürenler için bk. Werner Caskel, Das Schicksal İn der al-tarabischen Poesie, Leipzig, 1926, s. 8; Goldziher, Abhandlungen, II, s. IX-LXXVI, Ahhvardt, Bemerkungen über die Aechtheit der alten Arabischen Gedichte'den naklen C. 'Alî (VI, 305). C. 'Alî bu iddiadaki tutarsızlıkları gösterenlerden biridir.
519 Izıtsu, s. 106.
520 Bas., II, 12 vdd.
521 TA, İLH md.
522 Bas., II, 12; Hamdi Yazır, I, 29'da Ebû Hayyân'dan naklen.
523 Tab., I, 122-126.
524 Mesela Tab., 7, 54 hk., XII, 482.
525 bk. el-Keşşâf, I, 35-39; es-Sıhâh, İlh md., VI, 2223.
526 el-Beydâvî, I, 7.
527 Hamdi Yazır, I, 28; C. 'Alî, V, 23-24. Referansları için buraya bk.
528 Tefsiru'l-Menâr, I, 44. el-Cevherî ise Sîbeveyhi'den şunu nakleder: “Lâh” kelimesinin başına eliflam getirilmek suretiyle, lafzlı celâl teşekkül etmiştir(es-Sıhâh, VI, 2248).
529 Muf., s. 21.
530 Nisa: 4/171
531 En’am: 6/3
532 el-Beydâvî, II, 85-86; eş-Şirbîni, I, 338; Hamdi Yazır, III, 1877.
533 Tehzîb, 'LH md., VI, 422-423.
534 es-Sıhâh, VI, 2248.
535 Jean Leveque, Job et son Dieu, Paris, 1970, s. 148.
536 Aynı eser, s. 149.
537 Aynı eser, s. 151
538 Aynı eser, s. 161. t
539 E. Jacob, s. 34-35. Yazarın bir çok referansı için oraya bk.
540 Les Religions Arabes preislamiques, s. 21-22; krş. Çağatay, s. 37, 57.
541 E. Jacob, s. 34.
542 İbn Kesîr, III, 517; RM, IX, 125; Hamdi Yazır, III, 2340.
543 Prof. Dr. Suad Yıldırım, Kur'an'da Ulûhiyyet, Kayıhan Yayınevi:100-108.
562 Prof. Dr. Suad Yıldırım, Kur'an'da Ulûhiyyet, Kayıhan Yayınevi: 109-110.
563 et-Tirmizî, Tefsir, 74. sûre tefsirinde; İbn Mâce, hadis no: 4299; Tefsîru'n-Ne-sâ'î, v. 110a, (İstanbul Üniv. Ktp. Arapça yazmalar kısmı, No: 3257); el-Mus-tedrek, II, 508; el-Fethu'r-rabbânî li Tertibi Musnedi Ahmed b. Hanbeİ, XVIII, 321.
564 Prof. Dr. Suad Yıldırım, Kur'an'da Ulûhiyyet, Kayıhan Yayınevi:110-111.
565 RM, I, 59.
566 Tab., I, 126-127; îbn Kesîr, I, 35.
567 RM, I, 61'de el-Cuveynî'den (Ö.478/1085) naklen,
568 Muf., s. 191.
569 Bey., s. 52. el-Halîmî'nin (ö. 403/1012) çok keskin “Kelâmî” çizgilerle tarifine göre: “Er-Rahmân, engelleri gideren (muzîh li'l-'ilel) dir. Allah cin ve insten, Kendisine kulluk etmelerini isteyince (...) onlara kulluğun çeşitli vecihlerini tanıttı, şart ve sınırlarını açıkladı. Onlar için hisler, idrâkler, kuvveler, organlar yarattı; onlara hitap etti ve onları mükellef kıldı, (ahiret hakkında) müjdeledi veya sakındırdı (...) böylece engeller kalkmış oldu, asîlerin ve kusurluların bahaneleri de düşmüş oldu” (Bey., s. 49-50).
570 Hemen her tefsirin baş kısmında, Besmelenin açıklanması sırasında, bu ince farklara az veya çok yer verilir. Özellikle şunları belirtmekle yetinelim: Tab., I, 126-134; RM, I, 58-63; Hamdi Yazır, I, 33-37.
571 Yasin: 36/5; 26, 217
572 Müseylime hakkında bir şiirde “mâ zilte rahmana” denilmiş olması istisnadır. Ona yaltaklanan birinin nitelemesinden ibarettir. Kaldı ki, ıtlak ifade eden eliflam ile getirilmemiştir.
573 Tevbe: 9/128
574 İsra: 17/66
575 Ahzab: 33/43 vb
576 Tehzîb, V, 50; krş. RM, 1,161; Tefsîru'l-Menar, I, 48.
577 Bey., s. 50'de el-Hattabi'den.
578 Tehzîb, V, 49-50.
579 Emeviler devrinin şairi Cerir olmalı.
580 Furkan: 25/60
581 el-Buhârî, Şurût, 9, III, 181; Vekâle, 2, III, 60'da ise el-Buhârî 'Abdurrahmân b. 'Avf'in, bu islâmî ismine karşı şirk taassubunu gösteren bir hadise nakleder. Ahmed b. Hanbel'in rivayetinde “Bismi'llâhi'r-rahmâni'r-rahîm'i tanımıyorum” şeklindedir ki, İslâm'ın sembolüne itiraz edildiğini gösterir Müsned, IV, 86). Ayrıca bk. İbn Hişâm, Sîre, II, 317.
582 Van tmschoot, I, 24-25; E. Jacob. s. 44-46; Dheilly, Dic. Bib., 109-110.
583 KM, I. Krallar, 18, 21-46.
584 (Hey'et), Les Musulmans, Paris, 1971, s. 16-17. Hatta Türkiye'de bir çok çevrelerin Türkçe olan “Tanrı” ismini, “Allah” yerine kullanmamak sekimde tecelli eden kuvvetli direnişleri de, üzerinde bulunduğumuz konu ve yakından ilgilidir.
585 Furkan: 25/60
586 Tab., I, 13l Bakara: 2/146
587 Bu iddiada olanlardan bazıları: Gaudefroy-Demombynes, “Sur quelques noms d'Allâh”, s. 6; Ryckmans, s. 47-, Jomier, “Le nom divin “al-Rahman”, s. Târihu'l-'Arab, V, 145, 362'de “Blachere ve bazı müsteşriklere” bu iddiayı nisbet eder, kendisi de benimser; Macdonald, ÎA, “Allah” ve çeşitli yerler; L. Gardet, El, yeni neşir, “Allah”, md., I, 418a'da bir ihtimal olarak bahseder; C.'Ali, md., I, 364b(Mordtmann ve Müller, WZKM, X, 285 vd. referans vererek); Y. Moubarac, “Les noms, titreş, et attributs ae Dıeu dans le Coran et leurs correspondants en epigraphie sudsemitique”, Le Museon, 67(1954), s,
588 Anlaşılan, normal olarak dilimizde “rahmetli Allah, “merhamet”! ise inlanlar hakkmda kullanmak tesadüfi değildir. Beled: 90/17
625 Rahman isminin hadislerde bu şekilde kullanılışları için: el-Buhârî, Tevhîd, I; Ebû Dâvûd, Zekât, 45; ed-Dârimî, Fadâ'ilu'l-Kur'ân, 1.5.
626 Taha: 20/5
627 İsra: 17/110
628 Nöldeke, bu devreye koyduğu 21 adet sûreyi, 616-619 seneleri arasına yerleştirir. Blachere, çok az bir farkla aynı işi tekrar eder (II, 131 ve). Bu sûreler şunlardır: 54, 37, 71, 76, 44, 50, 20, 26, 15, 19, 38, 36, 43, 72, 67, 23, 21, 25, 17, 27s 18'nci sûreler.
629 Bu iddiada olanların bazıları için bk: Blachere, III, 713, n.29; Aynı müellif, II, 352'de yalnız iki istisna kabul ederse de, büyük ihtimalle onların da, ikinci devrede olması gerektiğini söyler; Gaudefroy-Demombynes, Sur quelques noms d.Allah, s. 7; Buhl'un bu fikri hk. bk. Blachere, I (Inrtoduction), s. 255'de El, II, 1137b'den naklen; Jomier, Le nom divin “al-Rahmân-, s. 364, 378 (bu ismin varlığını 2. Mekke devresinin işareti saymak fikrini genel olarak müsteşriklere nisbet ederek); Chelhod, Note sur l'emploi de mot Rabb..., s. 165; Grimme'in aynı fikri için bk. Chelhod, s. 167. krş. L. Gardet, El, yeni neşir, “Allah- md., I, 418b. R. Caspar, nakil müsadesi vermediği bir eserinde, bu sınıflamayı uygularsa da, bir başka makalesinde, 2. ve 3. Mekke devresine konulan sûrelerin “Çok tahminî ve tesadüfi” olduğunu söyler (“La foi selon le Coran”, Proche-Orient Chretien, 18 (1968), S. 20-21, n.10). Buna rağmen “âdet-i belde”den kurtulamayarak: “Kur'ân'ın Tanrısı Kendisini, 1. Mekke devresinde Rabb, 2. Mekke devresinde Rahman, 3- Mekke ve Medine devrelerinde Allah diye isimlendirir” der (s. 23).
630 J. Jomier, “Le nom divin “al-Rahmân” dans le Coran, Melanges L. Massignon'da, t. II, s. 361-381, Damas, 1957.
631 Aynı makale, s. 370.
632 Tesniye, 34, 5-12
633 Verdiğimiz bu kısa bilgi “mütearife” halindedir. Dinî makamların tasvibine mazhar olmuş, ansiklopedik bilgiler haline gelmiştir. Mesela bk. Robert ve Feuillet, Introduction a la Bible, I. 281-342; Dheilly, Dic. bib., “Elohiste” rad., s, 330-331; “Pentateuque” md., s. 920-923 vs.
634 Blaehere, II, 74. Bu iddiaya göre er-Rahman sûresi, 46-60 ve 62-78 ayetleri böyle olmalıdır. Bunu göstermek için Blaehere, bu pasajları iki ayrı sütun halinde yan yana koyar.
635 Rahman: 55/1
636 Blachere, II, 74.
637 Ahkaf: 46.
638 Saffat: 37-40,
639 Aynı eser, II, 69.
640 Saffat: 37/38.
641 Aynı eser, III, 713, n.29 ve II, 352, n.4.
642 Bakara: 2/163 ve 59, 22
643 Furkan: 25/63-77
644 Aynı eser, II, 312.
645 Aynı eser, III, 713, n.29; Jomier, s. 364, 378; Chelhod, s. 167; Caspar, s. 23.
675 bk. el-Beydâvî, I, 122 ve II, 348. Bakara: 2/37; 9, 118
676 Kehf: 18/58; 6, 133. 147.
677 Aynı eser, II, 143, 151 ve III, 135.
678 Aynı eser, III, 389.
679 Zümer: 39/71.
680 A’raf: 7/151; 12, 64.92; 21, 83.
681 Mü’minün: 23/109
682 En’am: 6/133 ve 18,58
683 Prof. Dr. Suad Yıldırım, Kur'an'da Ulûhiyyet, Kayıhan Yayınevi:111-127.
684 Tab., I, 148-150; el-Keşşâf, I, 57.
685 Muf., S. 472.
686 Aynı eser, s. 553.
687 LA, DYN rad., XIII, 169; Hamdi Yazır, I, 81-82.
688 Mecaz, I, 23.
689 Fatiha: 1/4
690 İnfitar: 82, 19; 6, 73; 40, 16 vb
691 En’am: 6/73
692 İnfitar: 82/19
693 RM, I, 85.
694 TA, MLK md., I, 180.
695 Muf., s. 472.
696 Bey., s. 29'da el-Halîmî'den.; RM, III, 113.
697 Fatır: 35/13,
698 Mülk: 67/1
699 Taha: 20/114; 23, 116
700 Saff: 62/1; 59,23;
701 Nas: 114/1;
702 Al-i İmran: 3/24
703 Tab., VI, 299.
704 Kamer: 54/55
705 Nas: 114/2
706 Taha: 20/114; 23, 116
707 Haşr: 59/23; 62, 1
708 Al-i İmran: 3/26
709 F. Challaye, Dinler Tarihi, 2. baskı, çev. Samih Tiryakioğlu, İstanbul, 1963. s. 37-38.
710 Eliade, Traite, s. 65; Challaye, s. 81.
711 Eliade, Traite, s. 67.
712 Challaye, s. 117.
713 Eliade, Traite, s. 64,
714 Aynı eser, s. 65.
715 Aynı eser, s. 64.
716 'A. M. el-'Akkâd, Allah, 6. baskı, Mısır, 1969, s. 74.
717 Eliade, Traite, s. 72.
718 H. Rousseau, Les Religions, s. 114.
719 Eliade, Traite, s. 77.
720 Aynı eser, s. 78.
721 Challaye, s. 94.
722 Prof. Dr Mehmet Taplamacıoğlu, Din Sosyolojisi, 2. baskı, Ankara, 1975, s. 290.
723 R' Bultmann' Jesus, Paris, Seuil, 1968, s. 44.
724 Aynı eser, s- 127' Van Imschoot, I, 22-24; Dheilly, s., 1047-1051.
725 KM.. II. Sanmel, 16.18.
726 E. Jacob, s. 190.
727 Taplamacıoğlu, s. 290,
728 KM, Matta, 27,11.
729 Dheüly, Dic.bib., s. 1053; krş. KM, Resullerin İşleri, 2,29 vdd.
730 KM, Matta, 6, 10, krş. Dheilly, Dic. bib., “Pater” md., s. 876-880.
731 Dheilly, Dic. bib., “Royaunıe” md., s. 1051-1054. 1
732 Otto, S. 124-125.
733 Yazar, ayrı ayrı yerlerde tek olarak inanılan semavî Tanrı"yı kastediyor. Ancak çeşitli isimlerle anılan, çeşitli zaman ve yerlerdeki Tanrı telâkkileri söz konusu olduğu için, çoğul olarak -Tanrılar” diyor.
734 Eliade, Traite, s. 101. 'Monoteizm, dünyanın hiç bir yerinde, -geçen asırdaki gelişmeci telakkinin iddia ettiği gibi- çok tanrıcılığın tedrici gelişmesiyle ortaya çıkmamıştır. Her zaman bir peygamber şahsiyetinin eliyle olan cezri bir inkılab ile olmuştur” (H. Rousseau, s. 43). Eliade, aynı fikirde olduğu içindir ki “monoteist inkılab” deyimini kullanıyor.