Kur’ÂN'in tüRKÇe meâLİ


inecek; kurtulamayacaklar



Yüklə 3,65 Mb.
səhifə22/30
tarix08.01.2019
ölçüsü3,65 Mb.
#92052
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   30
inecek; kurtulamayacaklar. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez/miadını şaşırmaz.383

(96/13, Ra‘d/16-29, 31)

Necm: 591



30İşte böyle, seni, onlar Rahmân'a [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah'a] inanmazlarken, sana vahyettiklerimizi onlara okuyasın diye, kendilerinden önce nice önderli toplumlar gelip geçmiş olan bir önderli toplum içinde elçi yaptık. De ki: “Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], benim Rabbimdir, O'ndan başka ilâh diye bir şey yoktur. Ben, yalnızca O'na işin sonucunu havale ettim, dönüşüm de yalnızca O'nadır.”

32Andolsun ki senden önceki elçilerle de alay edildi. Ve Ben, kâfirlere; Benim ilâhlığımı ve rabliğimi bilerek reddeden /inanmayan kişilere süre verdim. Sonra da onları yakalayıverdim, haydin bakalım Benim azabım nasılmış!

38Andolsun ki Biz senden önce de peygamberler gönderdik. Onlara da eşler ve nesil [oğlan-kız çocuklar] verdik. Hiç bir peygamber için Allah'ın izni/ bilgisi olmadan herhangi bir alâmet/ gösterge getirmek de yoktur. Her süre sonu için bir yazı vardır.

39Allah, dilediğini imha eder, dilediğini de yerinde bırakır. Kitabın anası; bilginin kaynağı da yalnızca O'nun katındadır.384

(96/13, Ra‘d/30, 32, 38-39)

Necm: 592



33Peki, o, kazandığı şeyler ile birlikte her bir kişinin üzerinde dikilen/görüp gözeten kimdir? Onlar ise Allah'a ortaklar edindiler. De ki: “Onları isimlendirin! Yoksa siz, O'na yeryüzünde bilmediği bir şey mi ya da sözden açık olanı mı haber vereceksiniz? Aslında kâfirlere; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kişilere plânları güzel gösterildi de Yol'dan saptırıldılar. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için yol gösteren kimse yoktur.

34Onlar için şu basit dünya hayatında bir azap vardır. Âhiret azabı ise kesinlikle daha ezicidir. Onları Allah'tan koruyacak biri de yoktur.

(96/13, Ra‘d/33-34)

Necm: 593



35Allah'ın koruması altına girmiş kişilere söz verilen cennetin örneği şöyledir: Onun altından ırmaklar akar, nasiplikleri; meyveleri, renkleri, tatları ve gölgeleri süreklidir. İşte bu, Allah'ın koruması altına girmiş kişilerin âkıbetidir. Kâfirlerin; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenlerin âkıbeti de Ateş'tir.

(96/13, Ra‘d/35)

Necm: 594



36Ve kendilerine Kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilen ile sevinirler. Karşıt grup oluşturanlardan, onların bir kısmını tanınmaz hâle getiren kişiler de vardır. De ki: “Ben, ancak Allah'a kulluk etmekle ve O'na ortak kabul etmemekle emrolundum. Ben yalnızca O'na davet ediyorum, dönüşüm de yalnız O'nadır.”

37Ve Biz, böylece Kur’ân'ı Arapça; mükemmel bir yasa olarak indirdik. Ve eğer sana gelen bilgiden sonra onların boş-iğreti arzularına uyarsan, Allah'tan sana “bir yardımcı, yol gösterici yakın ve bir koruyucu” yoktur.

40Ve onlara vaat ettiğimizin bir bölümünü sana göstersek yahut sana geçmişte yaptıklarını ve yapman gerekirken yapmadıklarını bir bir hatırlattırsak, şüphesiz yine de sana düşen sadece tebliğ etmektir. Bize düşen de hesap görmektir.385

(96/13, Ra‘d/36-37, 40)

Necm: 595



41Ve onlar, şüphesiz Bizim yeryüzüne geldiğimizi, onu etrafından noksanlaştırdığımızı görmediler mi? Allah hükmeder. O'nun hükmünü engelleyecek hiçbir kimse yoktur. Ve O, hesabı çok hızlı görendir.

42Onlardan önceki kimseler de hileler yapmışlardı. Fakat bütün hileleri bozup cezalandırmak Allah'a aittir. O, her kişinin ne kazandığını bilir. Bu yurdun âkıbetinin kim için olduğunu, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedenler de yakında bilecekler.

43Ve küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kişiler: “Sen elçi değilsin” diyorlar. De ki: “Benimle sizin aranızda en iyi tanık olarak Allah ve yanında Kitab'ın bilgisi bulunan kişi yeter.”

(96/13, Ra‘d/41-43)

RAHMÂN SÛRESİ

MEDÎNE DÖNEMİ
Necm: 596

1-4Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], Kur’ân'ı/ öğrenip öğretmeyi öğretti, insanı oluşturdu, ona hayır ve şerri, iyiyi, kötüyü ayırmayı öğretti.

5Güneş ve ay bir hesap ile akıp gitmektedir.

6Gövdesiz bitkiler ve ağaçlar da boyun eğip teslimiyet göstermektedirler.

7-9Ve semayı da oluşturdu, onu yükseltti ve terazide/ölçüde/dengede taşkınlık etmeyesiniz diye teraziyi/ölçüyü/dengeyi koydu. Ölçüyü hakkaniyetle dikin/ayakta tutun, teraziye/ölçüye/dengeye zarar vermeyin.

(97/55, Rahmân/1-9)

Necm: 597



33Ey cin ve ins386 toplulukları! Eğer göklerin ve yerin kenarlarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın, ancak üstün bir güç olmadan aşamazsınız.

34Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

31Ey ağırlığı olan iki grup! Yakında sizin hesabınıza bakacağız.

32Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

35İkinizin de üzerine ateşten alev ve duman gönderilir de siz yardımlanamazsınız.

36Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

10-12Ve kendisinde, meyvelar ve salkımlı hurma ağaçları, yapraklı taneler ve hoş kokulu bitkiler olan yeryüzünü oluşturdu, onu oranın yaratıkları için alçalttı.

13Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

14,15O, görünen, bilinen varlıkları pişmiş çamur gibi kuru balçıktan/değişken bir maddeden oluşturdu. Görünmez varlıkları, güçleri de ateşin dumansızından/enerjiden oluşturdu.

16Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

17Rahmân [yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet eden Allah], iki doğunun Rabbi ve iki batının Rabbidir.

18Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

19İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıverdi. 20Aralarında bir engel vardır, birbirlerine geçip karışmıyorlar.

21Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

22İkisinden inci ve mercan çıkar; her ikisinden de sizin yararınıza olan birçok şey; gıda ve süs aleti, içme suyu, sulama suyu ve ulaşımda kolaylık elde edilir.

23Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

24Denizde koca dağlar gibi yükseltilen gemiler de O'nundur.

25Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

26,27Yeryüzünün üzerindeki her kişi gelip geçicidir. Ve o celal ve ikram sahibi Rabbinin bizzat Kendisi baki kalır.

28Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

29Göklerde ve yerde bulunan kimseler, O'ndan istekte bulunurlar. O, her an bir iştedir.

30Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

37Sonra da gök yarılıp zeytinyağı gibi bir gül olduğu zaman...

38Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

39Artık işte o gün, bildik-bilmedik, gelmiş-gelecek hiç kimse, bir başkasının günahından sorumlu tutulmaz.

40Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

41Suçlular, nişanlarından tanınır da alınlarından ve ayaklarından tutuluverirler.

42Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

43İşte bu, suçluların yalanladığı cehennemdir. 44Onlar, onunla kaynar su arasında dolaşır dururlar.

45Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

46Ve Rabbinin makamından korkan kimseler için iki cennet vardır.

47Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

48İkisinin de dalları vardır.

49Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

50İkisinde de akıp giden iki pınar vardır.

51Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

52İkisinde de her meyvedan çift çift vardır.

53Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

54Astarları kalın ipekten/atlastan yataklara yaslanmış kimseler olarak, iki cennetin de devşirmesi yakındır.

55Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

56Oralarda, daha önce bildik, bilmedik, geçmiş, gelecek hiç kimse tarafından dokunulmamış; el ve göz değmemiş, bakışlarını dikenler vardır.

57Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

58Sanki onlar yâkut ve mercandırlar.

59Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

60İyilileştirmenin-güzelleştirmenin karşılığı, iyileştirme-güzelleştirmeden başka olabilir mi?

61Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

62Bu ikisinin astından iki cennet daha vardır.

63Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

64Bunlar yemyeşildirler.

65Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

66İkisinde durmaksızın coşan iki pınar vardır.

67Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

68İkisinde de meyve, hurma ve nar vardır.

69Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

70O meyvelerin içlerinde iyilikler-güzellikler vardır.

71Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

72Çadırlara kapanmış parlak gözlüler vardır.

73Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

74Bunlardan önce onlara bildik-bilinmedik hiç kimse dokunmamıştır.

75Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

76Yeşil yastıklara ve “Abkari” sergilere; hârikulâde güzel işlemeli döşeklere yaslananlar olarak…

77Peki siz ikiniz, Rabbinizin güç yetirdiklerinin; eşsiz gücünün, eşsiz nimetlerinin hangisini yalanlıyorsunuz?

78Azamet ve büyüklük sahibi, emir ve yasak koyma hakkına sahip, saygınlaştırma sahibi Rabbinin adı, ne cömerttir!387

(97/55, Rahmân/33-34, 31-32, 35-36, 10-30, 37-78)
İNSÂN SÛRESİ

MEDÎNE DÖNEMİ


Necm: 598

1İnsan üzerine, henüz kendisi anılabilecek bir şey değilken, dehrden/milyarlarca yıldan bir süre geçti mi? Elbette ki geçti!

2,3Şüphesiz Biz, insanı karışık bir nutfeden oluşturduk. Onu yıpratacağız/yükümlülükler vereceğiz. Bu nedenle onu çok iyi işitici, çok iyi görücü yaptık; iyiyi kötüyü ayıracak bilgileri yollayarak bilgilendirdik. Şüphesiz Biz, ona yolu gösterdik, ister kendisine verilen nimetlerin karşılığını ödeyen biri olsun, ister nankör.

4Şüphesiz Biz, kâfirler; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddeden kimseler için zincirler, tasmalar ve alevli bir ateş hazırladık.

5-22Şüphesiz, “iyi adamlar”, kâfur katılmış bir tastan içerler, fışkırtıldıkça fışkırtılacak bir pınardan ki ondan, verdikleri sözleri yerine getiren, kötülüğü yayılan bir günden korkan ve “Biz sizi, ancak Allah rızası için doyuruyoruz ve sizden bir karşılık ve teşekkür beklemiyoruz; evet, biz asık suratlı ve çatık kaşlı bir günde Rabbimizden korkarız” diyerek Allah sevgisi için/sevmesine rağmen yiyeceği, yoksula ve öksüze ve tutsağa veren Allah'ın kulları içerler.

Allah da, bu yüzden onları, o günün kötülüğünden korur; onlara aydınlık ve sevinç rastlayacak, sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve ipekleri verecek; orada tahtlara kurulmuş olarak kalacaklar; orada bir güneş de, dondurucu bir soğuk da görmeyecekler ve bahçenin gölgeleri onların üzerlerine sarkacak ve toplanmaları alçaltıldıkça alçaltılacak. Ve aralarında gümüş bir kap ve billûr kâseler dolaştırılacak, -kendilerinin ayarladığı billûrları gümüştendir-. Ve orada onlar, karışımı zencefil olan bir tastan sulanırlar, orada Selsebil denilen bir pınardan... Ve aralarında büyümez, yaşlanmaz çocuklar dolaşır; onları gördüğünde, saçılmış birer inci sanacaksın! Orayı gördüğünde, mutluluk ve büyük bir mülk ve yönetim göreceksin; üzerlerinde ince, yeşil ipekli, parlak atlastan giysiler olacak; gümüş bileziklerle süslenmiş olacaklar; Rableri onlara tertemiz bir içecek içirecek. Şüphesiz ki bu, sizin için karşılıktır. Çalışmalarınız da karşılık ödenecek niteliktedir.



(98/76, İnsân/1-22)

Necm: 599



23Şüphesiz Biz, evet Biz, Kur’ân'ı sana indirdikçe indirdik.

24-26O hâlde Rabbinin hükmü için sabret. Onlardan bir takım günahkârlara yahut bir takım aşırı nankörlere itaat etme ve daima/ her zaman Rabbinin ismini an. Gecenin bir bölümünde de O'na boyun eğip teslimiyet göster. Ve O'nu uzun gecede her türlü noksanlıktan arındır.

27Sen elçi değilsin” diyenler, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar ve ağır bir günü arkalarına atıyorlar.



28Biz, onları Biz oluşturduk. Bedenlerini Biz sağlam yaptık. Dilediğimizde de benzerleriyle değiştirdikçe değiştiririz.

29Şüphesiz bu, bir öğüttür. Artık dileyen kişi Rabbine doğru yol edinir.

30,31Ve siz, Allah dilemedikçe dileyemezsiniz. Şüphesiz Allah, en iyi bilendir, en iyi yasa koyandır, dilediğini rahmetine sokar. Şirk koşarak yanlış; kendi zararlarına iş yapanlara da, acıklı bir azap hazırlamıştır.

(98/76, İnsân/23-31)

TALÂK SÛRESİ

MEDÎNE DÖNEMİ
Necm: 600

1Ey Peygamber! Kadınları boşadığınız zaman onları iddetleri388 için boşayın ve iddeti sayın. Ve Rabbiniz Allah'ın koruması altına girin. Apaçık bir aşırılık, iffetsizlik yapmaları hâli dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar, Allah'ın sınırlarıdır. Artık kim Allah'ın sınırlarını aşarsa, kesinlikle kendine haksızlık etmiş olur. Bilmezsin, olur ki Allah, bundan sonra bir iş ortaya çıkarıverir.

2,3Artık sürelerinin sonuna vardıklarında onları örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde tutun yahut örfe uygun/herkesçe kabul gören bir şekilde onlardan ayrılın. Ve sizden adalet sahibi iki kişiyi şâhit tutun. Şâhitliği de Allah için ayakta tutun. İşte bu, Allah'a ve son güne inanan kimseye öğütlenendir. Ve kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona bir çıkış yolu sağlar ve onu hesaba katmadığı bir yönden rızıklandırır. Kim de Allah'a işin sonucunu havale ederse, O ona yeter. Şüphesiz Allah, Kendi emrini yerine getirip gerçekleştirendir. Allah, kesinlikle her şey için bir ölçü koymuştur, belirlemiştir.

(99/65, Talâk/1-3)

Necm: 601



4Ve kadınlarınızdan aybaşından kesilenler ve ay hâli olmayanlar; eğer şüphe ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların da bekleme süresi, yüklerini bırakmaları; doğum yapmaları veya düşük yapmalarıdır. Kim Allah'ın koruması altına girerse, Allah ona işinde bir kolaylık sağlar.

(99/65, Talâk/4)

Necm: 602



5İşte bu, Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim de Allah'ın koruması altına girerse, Allah onun kötülüklerini örter ve onun için ödülü büyütür.

6O kadınları, gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun ve onları sıkıştırmak için onlarla birbirinizin zararına olacak herhangi bir şey yapmayın. Şâyet gebe iseler, yüklerini bırakıncaya kadar onlara harcama yapın/nafaka verin. Sonra sizin için emzirirlerse, onlara ücretlerini verin ve aranızda örfe uygun/ herkesçe kabul gören bir şekilde müşavere yapın. Ve eğer güçlük çekerseniz, artık ücreti babaya ait olmak üzere, başka bir kadın emzirecektir.

7Geniş imkânları olanlar, geniş imkânlarına göre harcasınlar/ nafaka versinler. Rızkı kısıtlı tutulan da, artık Allah'ın kendisine verdiğinden versin. Allah, hiçbir kişiye ona verdiğinden başkasıyla yükümlülük koymaz. Allah, bir güçlüğün ardından bir kolaylık sağlayacaktır.

(99/65, Talâk/5-7)

Necm: 603



8Kentlerden niceleri var ki Rablerinin ve O'nun elçilerinin emrine başkaldırdı da Biz, onları çetin bir hesaba çektik ve onlara görülmemiş, duyulmamış bir azapla azap ettik.

9Böylece onlar, işlerinin vebalini tattılar. İşlerinin sonucu da tam bir zarara/ kayba uğrayarak acı çekmek olmuştur.

10,11Allah, onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. O hâlde, ey kavrama yetenekleri olan iman etmiş kimseler! Allah'ın koruması altına girin. Kesinlikle Allah, iman etmiş ve düzeltmeye yönelik işler yapmış kimseleri, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için, size bir öğüt, size Allah'ın açık açık âyetlerini/ alâmetlerini/ göstergelerini okuyan bir elçi indirdi. Ve her kim, Allah'a inanır ve sâlihi işlerse, Allah onu, altlarından ırmaklar akan, içinde sonsuza dek kalacakları cennetlere girdirir. Allah, onun için rızkı güzelleştirmiştir.

12Allah, yedi göğü ve yerden de onlar kadarını oluşturandır. Allah'ın her şeye kâdir olduğunu ve Allah'ın bilgisinin, her şeyi kuşattığını bilesiniz diye buyruk gökler ve yer arasında iner durur.

(99/65, Talâk/8-12)

BEYYİNE SÛRESİ

MEDÎNE DÖNEMİ

Necm: 604



1-3Kitap Ehlinden ve ortak koşanlardan küfretmiş; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddetmiş olan şu kimseler, kendilerine açık delil; içinde tertemiz/sapasağlam yazgılar bulunan, tertemiz sayfaları okuyan, Allah tarafından gönderilmiş bir elçi gelinceye kadar serbest bırakılmadılar, gözden çıkarılmadılar.

4Ve o, Kitap verilen kişiler, ancak kendilerine açık kanıt geldikten sonra ayrılığa düştüler.

5Oysa ki onlara sadece, dini yalnız Allah için arındıran kişiler hâlinde sadece Allah'a kulluk etmeleri, salâtı ikame etmeleri [mâlî yönden ve zihinsel açıdan destek olma; toplumu aydınlatma kurumları oluşturmaları, ayakta tutmaları], zekâtı/vergiyi vermeleri emredilmişti. Ve işte bu, doğru/eksiksiz/aşınmaz dindir.

6Şüphesiz Kitap Ehlinden ve müşriklerden küfretmiş olan şu kişiler, içinde sürekli kalanlar olarak cehennemin ateşi içindedirler. İşte onlar, yaratılanların en şerlilerinin ta kendileridir.

7Şüphesiz inanan ve sâlihâtı işleyen kimseler, yaratılanların en hayırlılarının ta kendileridir. 8Onların, Rableri katındaki ödülleri, içinde sürekli kalanlar olarak altlarından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuş, onlar da O'ndan razı olmuşlardır. İşte bu mükâfat, Rabbine bilgiyle, sevgiyle, saygıyla ürperti duyan kimseler içindir.

(100/98, Beyyine/1-8)

HAŞR SÛRESİ

MEDÎNE DÖNEMİ
Necm: 605389
1Göklerde ve yeryüzünde olan şeyler, Allah'ı her türlü noksanlıktan arındırdılar. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.

2Allah, Kitap Ehli’nden Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kimseleri, toplanmanın ilki için yurtlarından çıkarandır. Siz, onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da, şüphesiz kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağına kesinkes inanıyorlardı da Allah'ın azabı, onlara hesaba katmadıkları yerden geliverdi. Ve Allah, onların yüreklerine, evlerini kendi elleriyle ve mü’minlerin elleriyle harap edileceği korkusunu düşürdü. Ey sağduyu sahipleri! Artık ibret alın!

3Ve eğer Allah, onların hakkında sürgünü yazmamış olsaydı, kesinlikle, onları dünyada azaplandırırdı. Âhirette de onlar için Ateş'in azabı vardır.

4İşte dünyada sürgün, âhirette ateş cezası, onların Allah'a ve Elçisi'ne karşı çıkıp sırt dönmeleri nedeniyledir. Ve kim Allah'a karşı çıkıp sırt dönerse, bilsin ki, şüphesiz Allah, azabı/kovuşturması pek çetin olandır.

5Hurma ağaçlarından herhangi bir şey kesmeniz veya onları kökleri üzerinde bırakmanız hep Allah'ın izniyle/ bilgisiyle ve O'nun, hak yoldan çıkan kimseleri rezil-rüsva etmesi içindir.

(101/59, Haşr/1-5)

Necm: 606



6Ve Allah'ın, onlardan Elçisi'ne verdiği fey'ler [savaşmadan zahmetsizce elde edilen gelirler]; siz, o gelirler için at oynatmadınız, deve de sürmediniz; hiç zahmet çekmediniz. Fakat Allah, elçilerini, dilediği kimselerin üzerine musallat eder. Ve Allah, her şeye en iyi güç yetirendir.

7,8Allah'ın, o kent halkından, Elçisi'ne verdiği fey'ler [savaşmadan zahmetsizce elde edilen gelirler], içinizden yalnız zenginler arasında devlet; gücün getirdiği refah olmasın diye Allah'a, Elçi'ye, yakınlık sahiplerine; göç eden fakirlere –ki onlar, Allah'ın armağan ve rızasını ararken yurtlarından ve mallarından çıkarılmışlardır, Allah'a ve Elçisi'ne yardım ederler. İşte onlar, doğruların ta kendileridir–, yetimlere, miskinlere, yolcuya aittir. Elçi, size ne verdiyse onu hemen alın. Sizi neden alıkoyduysa ondan geri durun. Allah'ın koruması altına da girin. Şüphesiz Allah, kovuşturması/azabı çok çetin olandır.

9Onlardan önce o yurda ve imana yerleşen kimseler de, kendilerine göç edenleri severler ve onlara verilenlerden ötürü göğüslerinde bir ihtiyaç duymazlar. Kendilerinin ihtiyaçları olsa dahi, onları kendilerine tercih ederler. Kim de nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar, başarıya erenlerin ta kendileridir.

10Ve Peygamber dönemindeki inananlardan sonra gelen kimseler, “Rabbimiz! Bizi ve iman ile bizi öne geçmiş kardeşlerimizi bağışla, kalplerimizde iman etmiş kimseler için kin oluşturma! Rabbimiz! Şüphesiz Sen çok şefkat ve merhamet gösteren, çok esirgeyen, kolaylık sağlayansın, engin merhamet sahibisin!” derler.

(101/59, Haşr/6-10)

Necm: 607



11Kitap Ehlinden Allah'ın ilâhlığına ve rabliğine inanmayan kardeşlerine: “Andolsun, eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, kesinlikle biz de sizinle beraber çıkarız, sizin aleyhinizde kimseye sonsuza dek itaat etmeyiz. Eğer sizinle savaşılırsa, kesinlikle size yardım ederiz” demekte olan, münâfıklaşan kimseleri görmedin mi/hiç düşünmedin mi? Ve Allah, şâhitlik eder ki şüphesiz onlar kesinlikle yalancılardır.

12Andolsun eğer onlar çıkarılırlarsa, onlarla beraber çıkmazlar. Yine andolsun eğer onlarla savaşılırsa, onlara yardım etmezler; andolsun eğer yardım etseler bile kesinlikle arkalarını dönüp kaçarlar. Sonra da kendilerine yardım edilmez.

13Kesinlikle siz, onların kalplerinde adamlık yönünden, Allah'tan daha çetinsiniz. Onların, Allah'tan çok sizden korkmaları, şüphesiz bunların iyi anlamayan bir toplum olmasındandır.

14-16Onlar, toplu olarak sizinle savaşamazlar, ancak, müstahkem şehirlerde yahut duvarların ardından savaşırlar. Kendi aralarındaki çekişmeleri, kendilerinden az önce, işlerinin günahını tatmış olan, âhirette de kendileri için acı bir azap bulunan kimselerin durumu gibi pek çetindir. Sen onları toplu sanırsın, oysa onların kalpleri, tıpkı, hani insana “Küfret; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddet” deyip de küfredince; Allah'ın ilâhlığını ve rabliğini bilerek reddedince de “Kesinlikle ben, senden uzağım; şüphesiz ben, âlemlerin Rabbi olan Allah'tan korkarım” diyen o şeytanın örneğinde olduğu gibi darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar, aklını kullanmayan bir topluluktur.

17Sonunda ikisinin de âkıbeti, ikisinin de, içinde sürekli kalanlar olarak Ateş'in içinde olmaktır. Ve işte bu, şirk koşarak, küfrederek yanlış, kendi zararlarına iş yapanların cezasıdır.

(101/59, Haşr/11-17)

Necm: 608



18,19Ey inanmış olan kişiler! Allah'ın koruması altına girin; her kişi yarın için ne hazırladığına bir baksın. Ve Allah'ın koruması altına girin. Şüphesiz Allah, işlediklerinize haberdardır. Ve Allah'ı umursamayan kimseler gibi olmayın: Böylece Allah, onlara kendilerini umursatmaz. İşte onlar, yoldan çıkmış kimselerin ta kendileridir.

20Ateş'in ashâbı ve cennetin ashâbı eşit olmaz. Cennet ashâbı kurtulanların ta kendileridir.

21Eğer Biz, bu Kur’ân'ı bir dağa/çok iri cüsseli bir yükümlü varlığa indirseydik, Allah'a olan saygıyla, sevgiyle ve bilgiyle ürpertiden onu samimiyetle saygı duyar, baş eğer ve parça parça olmuş görürdün. Ve Biz, bu örnekleri iyiden iyiye düşünürler diye insanlara veriyoruz.

(101/59, Haşr/18-21)

Necm: 609



22O, kendisinden başka ilâh diye bir şey olmayan Allah'tır. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, yarattığı bütün canlılara dünyada çokça merhamet edendir, engin merhamet sahibidir.

23O, Kendisinden başka ilâh diye bir şey olmayan Allah'tır. O, bütün kâinatın hükümdârı, tertemiz, her türlü kötülük ve eksiklikten uzak, her türlü kusurdan uzak; sapasağlam, güven veren, gözetici, koruyucu, doğrulayıcı ve güvenilir, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olan, dilediğini zorla yaptıran, ulaşılmaz, azametli, ihtiyaçları gideren, işleri düzelten, derman veren, büyüklük ve ululukta tek olan; her şeyde ve her hâdisede büyüklüğünü gösterendir. Allah, onların ortak koştukları şeylerden arınıktır.

24O, oluşturan, kusursuz yaratan, her şeye şekil ve sûret veren Allah'tır. En güzel isimler O'nun içindir. Göklerde ve yeryüzünde olanlar O'nu noksan sıfatlardan arındırırlar. Ve O, en üstün, en güçlü, en şerefli, mağlûp edilmesi mümkün olmayan/mutlak galip olandır, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapandır.

(101/59, Haşr/22-24)

NÛR SÛRESİ

MEDÎNE DÖNEMİ
Necm: 610

1İndirdiğimiz ve parça parça ayırdığımız bir sûre! Öğüt alasınız diye onda apaçık âyetler de indirdik.

2Zina eden kadın ve zina eden erkek, hemen her birini yüz kamçı ile kamçılayın, Allah'a ve âhiret gününe inanıyorsanız, Allah dininde sizi, onlara acıma duygusu tutmasın! Ve mü’minlerden bir grup onların cezalandırılmasına tanık olsun.

4Ve evli, hür kadınlara zina isnadında bulunup, sonra dört tanık getiremeyen kimseler; hemen bunları seksen kamçı ile kamçılayın ve onların tanıklığını ömürleri boyu kabul etmeyin. Ve onlar, yoldan çıkmışların ta kendileridir.

6,7Eşlerine zina isnadında bulunup da kendilerinden başka şâhitleri olmayanlar; onların her birinin şâhitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa, beşincide de, eğer yalan söyleyenlerden ise, Allah'ın dışlayıp gözden çıkarmasının kendi üzerine olmasına Allah'ı şâhit tutmasıdır.

8,9Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa, beşincide de, eğer kocası doğru söyleyenlerden ise, Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasına Allah'ı şâhit tutması, kendisinden cezayı savar.

5Ancak iftira attıktan sonra tevbe eden; iftiracılığını itiraf ve bir daha yapmayacağına söz veren ve düzelten kimseler hariçtir. Artık, şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok merhametlidir.

10Ya Allah'ın size armağanları ve rahmeti olmasaydı!... Ve şüphesiz Allah, tevbeleri çokça kabul eden, çok tevbe fırsatı veren, en iyi yasa koyan, bozulmayı iyi engelleyen/sağlam yapan olmasaydı…

3Zina eden erkek, zina eden veya ortak koşan bir kadından başkası ile evlenmiyor; zina eden bir kadınla da ancak zina eden veya ortak koşan erkek evleniyor. Ve bu; böyle bir evlilik kuralı, mü’minlere haram kılınmıştı.390

(102/24, Nûr/1-2, 4, 6-9, 5, 10, 3)

Necm: 611391



11Şüphesiz bu ağır iftirayı getirenler, sizden bir gruptur. –Bunu kendiniz için bir kötülük saymayın; tersine o, sizin için bir iyiliktir.– Onlardan, her bir kişiye, günahtan
Yüklə 3,65 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   ...   30




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin