Kurs ve Ders Hedefleri) Prof. Dr. Feridun Yenisey (Örgütlü Suçlar ve Terör Suçlarının Muhakemesi) Yrd. Doç. Dr. Namık Kemal Topçu



Yüklə 3,66 Mb.
səhifə5/77
tarix16.01.2019
ölçüsü3,66 Mb.
#97569
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   77

3.7.2. Hiyerarşik Bir Yapının Bulunması

Suç işlemek için örgüt kurma suçunun oluşabilmesi için örgüt mensupları arasında hiyerarşik bir yapının bulunması gerekir. Yargıtay'ın hem 765 sayılı TCK döneminde hem de 5237 sayılı TCK döneminde verdiği kararlarında bu husu istikrarlı bir şekilde aranmaktadır.



Yargıtay bazen açıkça hiyerarşi kelimesini kullanmakta, bazen ise bu yapıyı anlatan başka ifadelerle bu unsurun varlığını denetlemektedir.

Doktrinde de, hiyerarşik bir yapının gerekmediğini savunan az sayıdaki görüşün karşısında çoğunluk görüş, bu yapının suç örgütünün varlığı bakımından gerekli olduğu kanısındadır. Hiyerarşinin niteliği konusunda ise, doktrin ve uygulama basit ve gevşek bir hiyerarşinin yeterli olduğu görüşündedir.



Hiyerarşik yapının bulunması şartı TCK'nın 220. maddesinde doğrudan aranmasa bile, maddenin 7. fıkrasında yer alan "Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dâhil olmamakla birlikte..." ibaresinden Kanunun dolaylı da olsa suç işlemek amacıyla kurulan bir örgütün hiyerarşik yapıda olmasını aradığı anlaşılmaktadır. Maddenin gerekçesinde ise açıkça hiyerarşi unsuru vurgulanmıştır:

"Örgüt soyut bir birleşme değildir, bünyesinde hiyerarşik bir ilişki hâkimdir. Bu hiyerarşik ilişki bazı örgüt yapılanmalarında gevşek bir nitelik taşıyabilir. Bu ilişki dolayısıyla örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet tesis eden bir güç kaynağı niteliğini kazanmaktadır." Diğer yandan 220. maddenin örgüt kuran ve yönetenlerle örgüte üye olanlar arasındaki cezayı farklılaştırması da kanunun örgütün varlığı için hiyerarşi aradığının bir göstergesidir.

Hiyerarşik bir yapıdan ne anlaşılması gerektiği hususu ise doktrinde şöyle açıklanmıştır:

"Örgüt, soyut bir birleşme olmayıp bünyesinde hiyerarşik bir yapının, ast-üst ilişkisinin, emir-komuta zincirinin hâkim olduğu bir yapılanmadır. Bu yapı sayesinde örgüt, mensupları üzerinde hâkimiyet kuran bir güç kaynağı hâline gelmektedir.

Bu yapıda yöneticilerle üyelerin ayırt edilebilmeleri, verilen görevlerin saptanabilmesi gerekir. Ancak yönetici sıfatı bütün örgütsel yapıya hâkim olma anlamını taşımamaktadır. Organizasyon içinde alt derecelerde de olsa, diğer üyeleri yöneten, bunların hiyerarşik üstü olanlar da yönetici kabul edilmelidir. Diğer yandan bu yapının kâğıt üzerinde kalmaması, işler hâlde olması, kâğıt üzerinde dağıtılan görevlerin, yapılan iş bölümünün uygulanır durumda olması, yöneticilerin bu konumlarına somut olarak sahip olmaları gerekir. Sadece soyut olarak alınan kararlar örgütsel yapıyı ortaya koymaya yetmez.



Burada önemle dikkat edilecek husus ise hiyerarşik bir yapının olduğunu gösteren dış emarelerin, birtakım olguların bulunmasıdır.

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçu başlı başına cezalandırılan bir suç olduğu, henüz amaçlanan suçların işlenmesi aranmadığı için bu aşamada hiyerarşinin bulunup bulunmadığını tespit etmek uygulamada zorluk yaratabilir. Suçların işlenmesine başlandıktan sonra bu yapı daha kolay tespit edilebilir. Ancak tekrar vurgulamak gerekir ki, henüz amaçlanan suç işlenmeden önce de örgüt mevcuttur.



Bu durumdaki bir örgüt içindeki hiyerarşik yapıyı çözmek için de salt anlaşmayı değil, daha çok bunun dış dünyaya yansıyan hareketlerini, emarelerini aramak gerekir.

Yargıtay bu konuda genellikle iş bölümü, görev dağılımının varlığını arayarak karar vermektedir.

Hiyerarşik yapı bakımından şu hususu da vurgulamak gerekir:

Her ne kadar örgütün varlığı için hiyerarşik bir yapı aranacaksa da bu yapıyı askeri nitelikte veya karmaşık, resmî bir yapı şeklinde anlamamak gerekir.

Üyelerin yöneticilere başkaldırmaları, onları pasif hâle getirmeleri her zaman mümkündür. Bu itibarla yöneticilik ve üyelik sıfatlarının yer değiştirmesi de gerçekleşebilir. Ancak bu yapıda her zaman yöneten, buyruk veren, sözünü dinleten birilerinin olması gerekir.



Diğer yandan bu yapının Devlet Kurumu veya şirketlerde olduğu gibi yazılı kurallara veya yerleşmiş kurumsal uygulamalara da ihtiyacı yoktur.

Ancak bu şekildeki bir örgütlenme bazen örgütün amaç suçlar bakımından elverişliliğini belirlemede göz önüne alınabilir.

Bir diğer üzerinde durulması gereken husus ise, niteliği itibarıyla hiyerarşik bir yapılanma içinde bulunan resmî ya da gayri resmî kurumlar içinde veya bunlar vasıtasıyla suç işlenmesi ya da bu kurumlara mensup birkaç kişinin suç işlemek amacıyla bir araya gelmelerinin örgüt kurma suçu bakımından hiyerarşi teşkil edip etmediğidir. Örneğin Devlet memuru olan kişilerin bir araya gelerek suç işlemeye karar vermeleri durumunda bu husus gündeme gelebilir. Bu soruya otomatik olarak evet ya da hayır cevabı verilemez. Öncelikle belirtmek gerekir ki, muvazaalı bir şekilde mevzuat çerçevesinde kurulmuş olan siyasî parti, sendika, dernek, vakıf ve şirket görünümündeki oluşumlar da suç örgütü vasfını taşıyabilir. Yürürlükteki mevzuata göre kurulan bir oluşum bünyesinde daha sonra sistemli bir şekilde suç işlenebilir. Bu oluşumlar suç faaliyetlerinin icrasında bir şemsiye görevi yerine getirebilirler. Kamu kurumlarının bünyesinde ise Anayasa, kanun ve diğer mevzuatla belirlenmiş olan ve bu nedenle de yasal olan bir hiyerarşik ilişki bulunmaktadır. Bu nedenle kurum bünyesinde çalışan kamu görevlileri arasında bu hiyerarşiye uygun bir ilişki biçimi söz konusu ise, burada suç işlemek için kurulmuş bir örgütten bahsedilemez. Ancak bu kişiler arasında mevzuatla belirlenenin dışında bir hiyerarşik yapılanma meydana gelmiş ise, suç işlemek için bir örgütlenme söz konusu olabilir. Bu itibarla, bir kamu kurumunda var olan yasal hiyerarşik ilişkinin gereklerine uygun hareket edildiği sürece kamu görevlilerinin suç işlemek amacıyla örgüt kurduğundan söz edilemez.

Ancak belirtmek gerekir ki, görevin gereklerine aykırı davranıldığı ve mevcut hiyerarşik yapının işlenen suçlar açısından da uygulanmaya devam edildiği durumlarda kamu görevlilerinin de, diğer koşulların da yerine gelmesi hâlinde, örgüt kurma suçunu işleyebileceğini kabul etmek gerekir.

Bu açıklamalardan sonra Yargıtay'ın hiyerarşinin gerekliliği konusundaki kararlarına gelecek olursak, öncelikle Yargıtay'ın birçok kararında hiyerarşik ilişki ya da alt üst ilişkisi ifadesini kullandığını görüyoruz: "Somut olayda; sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikle oldukları anlaşılmakta ise de, aralarında hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık olduğuna ilişkin kanıtların neler olduğu denetime olanak sağlayacak şekilde karar yetinde açıklanıp gösterilmeden..." (Yargıtay

6. CD, 7.10.2008, 2007/23786, 2008/16408)

"TCK'nin 220. maddesinde suç oluşturan birden çok veya belirsiz sayıda fiil işlemek amacıyla birleşmeyi ve sürekliliği ifade eden örgütlenme' ile buyruk verme ve alt üst ilişkisini oluşturan yapılanmanın nasıl kurulduğu ve işlediği; karar yerinde tanışılmadan ve mahkûmiyete yeterli kanıtlar gösterilmeden, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle... hükümlülüğüne karar verilmesi,.". (Yargıtay 6. CD. 8.10.2008. 5141/16603)'

"Somut olaya bakıldığında, sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte olduğu anlaşılmakla ise de aralarındaki hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık saptanmadığı ve hususi olay dışında işlenmiş suç tespit edilemediği gibi, işlenmesi planlanan suçlara ilişkin maddî delil elde edilmemesi karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nin 188/5 maddesinin uygulanması koşullarının bulunmadığı gözetilmeden, TCK nin 188/5. maddesi uyarınca cezanın artırılması." (Yargıtay 10. CD, 5.2.2009. 2008/14257, 2009/1312).

"... Somut olayda: „.sanıklar arasındaki hiyerarşi temeline dayanan sürekli bir birleşmenin bulunduğuna dair her türlü kuşkuyu bertaraf edebilecek nitelik ve yeterlilikte deliller mevcut olmadığından gerek 4422 gerekse 5237 sayılı Yasalar açısından çıkar amaçlı suç örgütü kurmak, yönetmek, bu örgüte üye olmak ve yardım etmek suçlarının oluştuğundan bahsedilemeyeceği... " (Yargıtay CGK. 20.10 2009. 8-152/245).

"Somut olaya bakıldığında: „sanıkların arasında hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık da saptanmadığı anlaşılmaktadır Açıklanan durum karşısında sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nin 220. maddesinin uygulanmasının koşulları bulunmadığı dikkate alınarak lehe yasanın buna göre belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi..." "(Yargıtay 10. CD, 13 3 2008, 2008/544-4308).

"Mahkemece bozmaya uyulduğu halde, 5237 sayılı TCK'nin 220. maddesinde suç oluşturan birden çok veya belirsiz sayıda eylemleri işlemek amacıyla birleşmeyi ve sürekliliği ifade eden örgütlenme' ile buyruk verme ve alt üst ilişkisini oluşturan yapılanmanın nasıl kurulduğu ve işlediği; var olduğu kabul edilen birlikteliğin üye sayısı ve araç gereç bakımından amaç suçları işlemeye yeterli olup olmadığı karar yerinde tartışılmadan... " (Yargıtay 6 CD, 8.10.2008, 5141/16603).

Yargıtay, bazı kararlarında hiyerarşinin niteliği konusunda da karar vermiş ve hiyerarşinin basit ve gevşek olmasını yeterli görmüştür: "...Üyeler anısında gevşek de olsa hiyerarşik bir bağ bulunmalıdır Örgütün varlığı için soyut bir birleşme yeterli olmayıp, örgüt yapılanmasına bağlı olarak gevşek veya sıkı bir hiyerarşik ilişki olmalıdır" (Yargıtay CGK, 3.4.2007, 2006/10-253, 2007/80)

"... Örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, ... Gerekir" (Yargıtay 10 CD. 25.12.2008, 13985/19560).

"örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; üye sayısının en az üç kişi olması, üyeler arasında soyut bir birleşme değil gevşek de olsa hiyerarşik bir ilişkinin bulunması, suç işlenmese bile suç işlemek amacı etrafında fiili bir birleşmenin olması, niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gerektiği, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısıyla araç ve gereç bakımından, amaçlanan suçları işlemeye elverişli olması da arandığı, örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu olmadığı, soyut olarak sanık sayısının üç kişiden fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebileceği." (Yargıtay 10. CD., T. 12.10.2011, E. 2011/9702 K. 2011/55850).

Yargıtay bazı kararlarında hiyerarşik ilişki yanında 765 sayılı TCK döneminde kullandığı, "iş birliği", "eylemli paylaşım", "disiplin içinde" kavramlarını da kullanmaktadır: " „.bu oluş kapsamında adı geçen tüm sanıkların, iş birliği, eylemli paylaşım anlayışı ve disiplin içinde amaçlan doğrultusunda faaliyette bulundukları, örgütün yapısı, sahip olduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçlan işlemeye elverişli olduğu anlaşılmakla." (Yargıtay 8 CD, 16.2.2009, 2008/15390. 2009/2146)

"... 2- Sanıkların, yasanın aradığı anlamda kanunun suç saydığı fiiller işlemek amacıyla hiyerarşik yapı ve disiplin içinde suç işlemek için örgüt kurduklarına ilişkin kuşkudan uzak ve mahkûmiyetleri için yeterli kanıt bulunmadığı gözetilmeden, ... " (6. C.D., 25.11 2008, 2007/17648. 2008/22617

"... Sanıkların „tam bir iş birliği, eylemli paylaşım anlayışı ile araç ve gereç açısından amaç suçları işlemeye elverişli olduğunun anlaşılması karşısında..." (Yargıtay

8 CD, 19. 11. 2007, 2006/8693, 2007/7884)

"Sanıkların T.'nin liderliğinde bir araya gelerek tam bir iş birliği, eylemli paylaşım anlayışı içinde hareket ettikleri anlaşılmakla, sanıklar T ve R.'nin örgüt kurma ve yönetme, diğer sanıkların örgüt üyesi olma suçundan dolayı cezalandırılmaları gerekir". (Yargıtay 8.CD., T 25.6.2009, E. 2008/12977 K. 2009/9829)

"...sanıkların örgütün faaliyeti çerçevesinde illeri dolaşarak piyasaya altın sürdükleri .altınların satımı, satımdan elde edilen paraların muhafazası, konaklama ve beslenme gibi ihtiyaçların karşılanması noktasında tam bir iş birliği .ve disiplinli biçimde hareket ettikleri'.." (Yargıtay 8. CD. 2007/3981-2007/4415)

".sanıkların, otomobil kampanyası düzenleyip herhangi bir teslimat yapılmaksızın müşterilerden usulsüz para toplamak amacıyla bir örgütlenme disiplini ve dayanışma içinde bir araya geldiklerini gösterir ve mahkûmiyetlerine yeter kesin ve inandırıcı kanıt bulunmadığı." (Yargıtay 8 CD. 28.11.2007, 10605-8313)

Yargıtay bazı kararlarında ise, hiyerarşik ilişkiyi ifade etmek üzere "organize olma" ifadesini kullanmaktadır: "Sanıkların muhtelif tarihlerde birlikte ya da münferit tehdit, yaralama ya da ırza geçme veya ırza geçmeye teşebbüs biçiminde gerçekleştirdikleri ve mahkûm edildikten eylemlerinin gelişen olaylar zincirinde sanıkların önceden tasarlama ile organize olma ve fikir birliğine vararak örgütün amacına uygun suç işlemek için teşekkül oluşturduklarından söz edilemeyeceği gözetilmeden." (Yargıtay 8. CD, 21.7.2008, 2007/500, 2008/935)

3.7.3. Devamlılık Unsuru

Suç islemek amacıyla örgütlenmenin en ayırt edici özelliği, bu yapının niteliği itibariyle devamlılık arz etmesi ve belirsiz sayıda ve tipte suç islemek üzere bir araya gelinmesidir.

Zira ancak bu unsurlar ile bireylerin bir toplumda barış ve düzen içinde yaşama haklarını korumayı amaçlayan, kamu barışı ve düzeni şeklinde somutlaştırılan korunan hukukî menfaate zarar verilmesi tehlikesi belirgin hâle gelmekledir.



Böyle bir örgütlenme, belirgin bir hedefe yönelik olarak kurulup bu hedefe ulaşmak amacıyla faaliyet görmekten daha farklı olarak sürekli şekilde faaliyet göstermekte, topluma korku yaymakta, suç işlenmesini kurumsallaştırmakta ve kolaylaştırmaktadır.

Suç işlemek amacıyla kurulmuş bir örgütün varlığı için gerekli olan unsurlardan birisi de, örgütsel yapının niteliği itibariyle devamlılık arz etmesidir,



Buna göre, diğer unsurlara sahip bir birleşme bulunsa dahi, bu birleşmenin süreklilik arz etmemesi, ömrünün belirli bir veya birden fazla suçun işlenmesi ile sınırlı olması hâlinde suç işlemek amacıyla kurulmuş örgütün varlığından bahsedilmeyecektir.

Ancak devamlılık unsuru örgütün sonsuza kadar devam etmesi gerektiği ya da herhangi bir sebeple dağılan veya gerekli koşulları yitiren birleşmelerin devamlılık unsuruna sahip olmadığı şeklinde anlaşılmamalıdır. Bu unsur bakımından önemli olan örgütsel yapının süreklilik amacı gütmesi, yani somut suç ya da suçları işlemek üzere harekete geçip bunları işledikten sonra dağılmayı düşünmemesidir. Ancak örgütün kurulduktan sonra çeşitli nedenlerle ortadan kalkması ya da kısa ömürlü olması devamlılık unsurunun olmadığı anlamına gelmez. Örneğin örgütün kurulduktan kısa bir süre sonra yetkili makamlar tarafından tespit edilmesi ve bunun sonucunda üyelerinin yakalanması süreklilik unsurunun gerçekleşmediğini göstermez. Önemli olan örgütün sürekli olarak belirli amaçları gerçekleştirmek için kurulmuş olmasıdır.



Devamlılık unsurunun nasıl belirleneceği hususu araştırılırken dikkat edilmesi gereken husus, devamlılığı gösteren birtakım işretlerin olmasıdır. Bu bakımdan faillerin sadece bir araya gelip suç işleme yönünde iradelerini birleştirmeleri yeterli görülmemelidir. Suçun kesintisiz suç olmasının gereği olarak kesintisizlik oluşturacak asgari bir süre bu birlikteliğin devam etmesi, bu evrede faillerin aralarında iş bölümü vs. yapmaları, suç işleme yönündeki niyetlerinin toplum barışını ve güvenliğini tehlikeye sokar bir hâle girmesi aranmalıdır.

Bunu her somut olayda hâkim tespit edecektir. Örgütün amaçladığı suçları işlemeye başlaması devamlılık unsurunun tespitini elbette kolaylaştıracaktır. Ancak yine de bu suçların örgüt kapsamında işlenmiş suçlar mı, yoksa iştirak ilişkisi içinde işlenen suçlar mı olduğuna dikkat etmek gerekir. Bu bakımdan, suç ya da suçlar işlendikten sonra da birlikteliğin devam edip etmediğine bakılabileceği gibi, devamlılık unsurunu diğer unsurlarla birlikte değerlendirmek de gerekir.

Yargıtay örgütün varlığı ile ilgili kararlarında devamlılık unsurunun bulunup bulunmadığını denetlemektedir: ".sanıkların iş birliği ve eylemli paylaşım anlayışı ve disiplinli biçimde hareket ederek süreklilik gösterir biçimde suç işlemek amacıyla örgüt kurduklarına dair kesin kanıt bulunmadığı ve olay tarihinde göçmen kaçakçılığı için bir olaya mahsus sanıkların bir araya gelmeleri eylemlerinin de suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu oluşturmadığı gözetilmeden ..." (Yargıtay 8. CD, 13. 5. 2008, 2007/12848. 2008/5496)

".sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikte olduğu anlaşılmakla ise de, aralarında hiyerarşik bir ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık saptanmadığı anlaşılmaktadır..." (Yargıtay 6. CD. 9.6.2009, 1030/10354)

"Somut olayda; sanıkların örgüt oluşturmak için sayısal yeterlikle oldukları anlaşılmakta ise de, aralarında hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık olduğuna ilişkin kanıtların neler olduğu denetime olanak sağlayacak şekilde karar yetinde açıklanıp gösterilmeden..." (Yargıtay 6. CD, 7.10.2008, 2007/23786, 2008/16408)

"Somut olaya bakıldığında: .sanıkların arasında hiyerarşik ilişki ve suç işleme iradelerinde devamlılık da saptanmadığı anlaşılmaktadır Açıklanan durum karşısında sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK'nin 220. maddesinin uygulanmasının koşulları bulunmadığı dikkate alınarak lehe yasanın buna göre belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi." "(Yargıtay 10. CD, 13 3 2008, 2008/544-4308).

"Sanıklardan S. liderliğinde kurulan suç örgütünün, .bu şekilde oluşan ve gelişen eylemlerinin silahlı örgütün devamlılığı ve etkinliğini korumaya yönelik olduğunun anlaşılması karşısında sanıkların 4422 sayılı Yasaya aykırılık suçundan mahkûmiyetleri yerine beraat kararı verilmesi." (Yargıtay 8. CD, 25.11.2009, 2007/10550, 2009/l5006)

" .sanık A.K liderliğinde sanıklar ...'nin iş birliği ve eylemli paylaşım anlayışı ve disiplinli biçimde hareket ederek süreklilik gösterir şekilde. Eylemi sonuçlandırdıkları." (Yargıtay 8 C.D, 21.06.2010, 2009/3472 E, 2010/8965 K).

".sanığın temyize gelmeyen diğer sanıklarla birlikte iş birliği ve eylemli paylaşım anlayışı ve disiplinli biçimde hareket ederek süreklilik gösterir şekilde suç işlemek amacıyla örgüt kurduğuna dair kesin ve inandırıcı kanıt bulunamadığı, ." (Yargıtay 8.C.D. 10.05.2010, 2008/3322 E, 2010/7143 K)

"Sanığın kimlik bilgileri tespit edilemeyen şahıslarla iş birliği, eylemli paylaşım anlayışı ve disiplinli biçimde hareket ederek süreklilik gösterir şekilde suç işlemek amacıyla örgüt kurduğuna dair kesin kanıt bulunmadığı ve olay tarihinde göçmen kaçakçılığı için bir olaya mahsus sanık ve yakalanmayan şahısların bir araya gelmeleri eylemlerinin de suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunu oluşturmadığı." (Yargıtay 8 C.D. 28.03.2012, 2010/13801 E, 2012/110296 K)

"örgütün varlığının kabul edilebilmesi için; .niteliği itibariyle devamlılık göstermesi gerektiği, .soyut olarak sanık sayısının üç kişiden fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebileceği." (Yargıtay 10. CD., T 12.10.2011, E. 2011/9702 K. 2011/55850).

3.7.4. Belirsiz Sayıda ve Tipte Suçlar İşlemek İçin Bir Araya Gelme

Suç işlemek amacıyla örgüt kurma suçunun oluşabilmesi için gereken unsurlardan biri de belirsiz sayıda ve tipte suç işlemek üzere bir araya gelinmesidir.



Suç islemek amacıyla örgüt kurma suçunu iştirakten ayıran en önemli unsurlardan biri de budur. İştirakte belirli bir suçu işlemek için geçici bir iş birliği yapılmakta ve işlenecek suç ya da suçlar konu veya mağdur itibarıyla somutlaştırılmaktadır. Oysa suç işleme amacıyla kurulan örgütün işlemeyi amaçladığı suçlar belirsizdir, bir diğer deyişle konu veya mağdur bakımından somutlaştırılmamıştır.

Örneğin, ihalelerde yolsuzluk yaparak haksız kazanç sağlamayı ve bu amacı doğrultusunda gerektiğinde tehdit ve şantaja da başvurmayı planlayan bir suç örgütünün işlemeyi planladığı suçlar bakımından bir somutlaştırma yapması söz konusu değildir. Örgüt önceden genel olarak haksız çıkar sağlamak amacıyla bu tür suçları işlemeyi planlamış, ancak hangi ihalede, ne zaman, kime karşı işleyeceği gibi somutlaştırmalar yapmamıştır. Eğer bir araya gelen kişiler yalnızca tek ve belli bir ihalede yolsuzluk yapmak için bir araya gelmiş ve bundan sonra da aralarındaki iş birliği bitecekse bu durumda örgüt değil iştirak ilişkisi söz konusudur.

Suç örgütünün işlemeyi planladığı suçlar, örgütün amacına ulaşmak için işleyeceği suçlardır. Bu amaç ekonomik ya da siyasî anlamda haksız çıkar elde etmek şeklinde olabilir.

Suç örgütlerinin, amaçlarını gerçekleştirmek için işleyecekleri suçların türü, sayısı önemli değildir. İşlenmesi amaçlanan suçların aynı türden olması da gerekmez.

Bu anlamda suç örgütü haksız kazanç elde etmek için hırsızlık, yağma, dolandırıcılık, uyuşturucu madde ticareti suçlarını işleyebileceği gibi, amacına ulaşmak için önüne çıkan engelleri kaldırmak adına adam öldürme, kasten yaralama, tehdit, cebir gibi suçları da işleyebilir. Diğer yandan suç örgütünün amaçları doğrultusunda işlemeyi planladığı suç tipleri, konusu ve mağduru önceden somutlaştırılmadığı için her zaman değişebilir.



Örgütün amaçlarının farklılaşması, ya da başka amaçlara yönelmesi durumunda suç tipleri ve sayısı değişebilecektir. Ayrıca işlenmesi planlanan suçların re'sen kovuşturulan ya da kovuşturulması şikâyete bağlı suç olmasının da önemi yoktur.

Suç işlemek için örgüt kurma suçunun oluşabilmesi için işlenmesi planlanan suçların işlenmesine ise gerek yoktur.



Diğer yandan örgüt oluşturmak için bir araya gelen herkes belirsiz sayıda suç işlemek üzere iradelerini birleştirmelidir. Bu konu üzerinde mutabık olmayanlar örgütsel yapının parçası değildirler.

Örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenecek tek bir suça katılmak, yardımcı olmak gibi fiiller genel iştirak kuralları çerçevesinde değerlendirilecektir.



Örgüt yapılanmasının kabul edilebilmesi için saptanması gerekli olan "belirsiz sayıda suç işlemek için bir araya gelme" unsurunun somut eylemler ile ortaya konulması gerekir.

Diğer yandan örgütün belli birtakım suçları işlemek konusundaki kararını somutlaştırmış olması "belirsiz sayıda suç işleme kararı" unsurunu ortadan kaldırmaz, Örgüt bazı suçların işleneceği kararını almış, bu konuda birtakım hazırlık hareketlerine girişmiş olabilir. Bu durum, işlenecek suçun konusunun somutlaşmış olduğu ve dolayısıyla sadece belli bir suçu işlemek amacıyla bir araya gelinmiş olduğunu göstermez. Ancak, belirsiz sayıda suç işlemek amacı, örgütsel yapının sürekliliğine de işaret eder ve işleneceği kararlaştırılmış, konu itibariyle somutlaşmış suçların dışında, birtakım suçların da işleneceği konusunda fikir birliği olduğunu ortaya koyar.



Son olarak belirtmek gerekir ki, belirsiz sayıda suç işleme amacıyla bir araya gelme unsuru ile devamlılık unsurunu birlikte değerlendirmek gerekir.

Belirsiz sayıda suç işlemek kararı olmadığı sürece bir araya gelen kişilerin meydana getirdiği yapı, bir devamlılık arz etse bile örgüt oluşmayacaktır. Örneğin bir dernek ya da sosyal bir grubun mensubu olan kişilerin devamlı nitelikte bir organizasyon oluşturdukları söylenebilir. Bu kişiler bu organizasyon kapsamında suç işlemeyi de kararlaştırmış olabilirler. Ancak bu kişilerin belirsiz sayı ve tipte suç işleme kararına sahip olduklarını gösteren olgular olmadıkça örgüt kurduklarından söz edilemez. 

Yargıtay örgütün bulunup bulunmadığı konusunda verdiği kararlarında diğer unsurlar yanında belirsiz sayıda suç işlemek amacıyla bir araya gelme unsurunun varlığını da denetlemektedir: "...örgüt yapılanmasında işlenmesi amaçlanan suçların konu ve mağdur itibariyle somutlaştırılması mümkün, ancak zorunlu olmadığı, soyut olarak sanık sayısının üç kişiden fazla olması örgütün varlığının kabulü için yeterli olmayıp bu durumda iştirak ilişkisinden söz edilebileceği." (Yargıtay 10. CD., T 12.10.2011, E. 2011/9702 K. 2011/55850)

"Mahkemece bozmaya uyulduğu hâlde 5237 sayılı TCK'nin 220. maddesinde suç oluşturan birden çok veya belirsiz sayıda eylemleri işlemek amacıyla birleşmeyi ve sürekliliği ifade eden örgütlenme' ile buyruk verme ve alt üst ilişkisini oluşturan yapılanmanın nasıl kurulduğu ve işlediği; var olduğu kabul edilen birlikteliğin üye sayısı ve araç gereç bakımından amaç suçları işlemeye yeterli olup olmadığı karar yerinde tartışılmadan... " (Yargıtay 6 CD, 8.10.2008, 5141/16603)

".sanıkların önceden belirlenmemiş sayıda ve süreklilik anlayışı içinde, sahte olarak imal edilmiş altınları piyasaya sürmek için suç işlemek amacıyla örgüt kurdukları .sanıkların örgütün faaliyeti çerçevesinde illeri dolaşarak piyasaya altın sürdükleri .altınların satımı, satımdan elde edilen paraların muhafazası, konaklama ve beslenme gibi ihtiyaçların karşılanması noktasında tam bir iş birliği .ve disiplinli biçimde hareket ettikleri'.." (Yargıtay 8. CD. 2007/3981-2007/4415)

"... Olayımızda. Anlaşılmakla, belirli bir olayı gerçekleştirmek için bir araya gelen sanıkların eylemlerinde birden fazla suç işleme ve süreklilik öğeleri bulunmadığı." (Yargıtay 8 CD. 2005/2896-2006/1400) '



Yüklə 3,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin