Kurs ve Ders Hedefleri) Prof. Dr. Feridun Yenisey (Örgütlü Suçlar ve Terör Suçlarının Muhakemesi) Yrd. Doç. Dr. Namık Kemal Topçu


Ceza Soruşturmasından Önceki "İnceleme"



Yüklə 3,66 Mb.
səhifə23/77
tarix16.01.2019
ölçüsü3,66 Mb.
#97569
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   77

9.1.2. Ceza Soruşturmasından Önceki "İnceleme"

Suç öncesi polis araştırmaları, yani suç fiili henüz oluşmadan önce yapılan araştırmalar, yeni bir kavramdır.

Bunun için bilgi edinme, bilgileri saklama ve daha sonra da analiz etme yetkileri kabul edilmiştir.

Türk Hukukuna yetki olarak „önleme dinlemesi" ile giren ön alan araştırmaları, kişi hak ve özgürlüklerini yakından ilgilendirdiği için, kolluğun bu alanda hangi yetkilerinin bulunduğu açıkça düzenlenmeli (bellilik ilkesi) ve önlenecek olan tehlikeye nazaran ölçülü olmalıdır (orantılılık ilkesi).



Bu alan suç öncesi "beyaz" alan ile "gri" alanı kapsadığı için, gizlidir.

Suç öncesi polis araştırmaları veya "soruşturma öncesi araştırma evresi", aynı zamanda kolluğun "istihbarat" yetkilerini de ifade eder.



a. Faili Belli Olmayan Suçlar

CMK 160/1 anlamında "suç işlendiği izlenimini veren hâl" varsa, yukarıda belirtildiği gibi, C. savcısının ceza soruşturmasını başlatarak, araştırma yapması veya yaptırması mecburidir. Suç işlendiği konusunda bir bilgi edinildiği zaman, önce bir soruşturma numarası verilerek, araştırmalara başlanır. Fakat bu aşamada bazen şüpheli bellidir veya suç neticesi ile ortadadır ama faili belli değildir.



Faili belli olmayan bir suç ile ilgili araştırmalar, gerçek bir ceza soruşturmasıdır.

"Suç", neticesi ile meydanda, fakat suçun kimin tarafından işlendiği henüz belli değilse, genel anlamı ile ceza soruşturmasını başlatmak mümkün ise de, teknik anlamda şüpheli yoktur. Bu gibi hâllerde, ileride şüpheli durumuna girebilecek olan ilgililer vardır. Fakat Devlet bu kişiler hakkında ceza muhakemesinin öngördüğü araştırma veya koruma tedbirlerini, henüz uygulamayamaz.



b. Bilgi Toplama

Suç işlendiği izlenimi "tatmin edici bir yoğunluğa ulaşmamış" ise, yani suçun işlenip işlenmediği henüz belli değilse, C. savcısının soruşturma evresini başlatması mümkün değildir. İşte, bu gibi hâllerde soruşturma öncesi araştırmalar, yani inceleme gündeme gelir.



Bu aşama bilgi toplama aşamasıdır.

Ceza muhakemesinin henüz başlamadığı bu sırada, kolluk üçüncü kişilere veya ileride şüpheli konumuna gelebilecek olan ilgililere, konu hakkında çeşitli sorular sorarak bilgi toplamak yetkisini haizdir.

Teknik anlamda ceza soruşturması başlamış olmadığı için, bu aşamada henüz C. savcısı yoktur. Eğer kolluk bilgi toplamanın ötesine geçerek soruşturmanın C. savcısı tarafından başlatılmasından önce ön araştırma yapacak olursa, bu hukuka aykırı olur, Bu şekilde elde edilen bilgiler ceza muhakemesinde delil olarak kullanılamaz: ilgili ileride şüpheli durumuna gelecek olursa, hakları bildirilmeden ifadesi alınmış olduğu için, CMK 147 anlamında kanuna aykırı delil elde edilmiştir. Üçüncü kişilerin verdikleri bilgilerin tanık beyanı olarak da değerlendirilmesi mümkün değildir, Zîra görüşme yapılırken üçüncü şahsın hukukî durumu kendisine bildirilmemiştir.

c. "İnceleme" Örnekleri

Ceza Muhakemesi Hukukunun temel ilkelerinden biri olan "re'sen araştırma ilkesi" soruşturma evresinin başlamasından önce dahi, (ön araştırma niteliği almaması gereken) bu tür bir incelemenin yapılmasını zorunlu kılar.

Ancak, yapılan incelemenin sonunda soruşturma açılıp açılmayacağı belli değildir. Zîra bu aşamada "somut olgulara dayanan, mevcut bir basit başlangıç şüphesi" henüz yoktur. Sadece, "araştırmaya değer nitelikte bir olay", "şüpheli bir durum" vardır ve yapılacak inceleme neticesinde, olayın ayrıntıları öğrenilebilecektir.

Şüpheli bir durum, CMK 160 ın kabul ettiği şüphe kategorisi olan suç işlendiği izlenemini veren hâl kapsamına girmediği için, ceza muhakemesinin soruşturma evresi başlamamıştır. Ancak, belli bir araştırmanın da yapılması gereklidir.

Suç işlendikten sonra ortaya çıkan "başlangıç şüphesi" (CMK 160/1), bir otomobilin kontak anahtarının çevrilmesi gibi, soruşturma evresini başlatır. Ancak, 

"somut olgulara dayanan ve basit nitelikteki bir şüphe derecesinin" oluşmasından önce de, yapılan "klasik" araştırma işlemleri vardır. Türk Hukuk uygulamasında bazen "inceleme" adı verilen bu tür "soruşturma öncesi araştırmalar" yapılarak, ceza soruşturması başlatılıp başlatılmamasına karar verilecektir. Bu araştırmalar yapılmadan, "başlangıç şüphesi" zaten oluşmaz.

Örnek olarak, ihbar gösterilebilir. Savcılığa gelen isimsiz bir ihbar mektubu üzerine inceleme yapılması gerekir. Diğer bir örnek, kaza gibi görünen bir ölüm olayıdır.



d. "İncelemeyi" Yapmakla Görevli Makam Sorunu

Ceza soruşturmasının resmen başlatılmasından önce yapılagelen ve inceleme adı verilen bu araştırmanın hangi organ tarafından yapılacağı sorunu çıkar.

Suçun işlenip işlenmediği henüz belli olmadığı için, C. savcısı prensip olarak devre dışıdır. Fakat kolluğun suçu önleme görevi de söz konusu değildir, Zîra suçun işlendiği konusunda; "tatmin edici bir yoğunluğa ulaşmamış suç işlendiği izlenimi" vardır.

Hukukun düzenlemediği bu gri alan tehlikelerle doludur; her iki organ da bu alana tasarruf etmek isteyebilir. Bizde C. savcısı tarafından ele alındığı görülmektedir.

Burada incelediğimiz inceleme’ den çok farklı bir kavram olan ön alan araştırması aşağıda ele alınacaktır.

9.1.3. Ön Alan Araştırmaları

Gelecekte işlenebilecek olan suçların delillerini, suç işlenmeden önce elde etmeye yönelik çalışmalara, ön alan araştırması adı verilir. Bu kavram teknolojinin gelişmesi ile ortaya çıkmıştır.



a. Beyaz, Gri Ve Siyah Alanlar

"Ön alan araştırmaları", C. savcısının yapacağı "inceleme" (ceza soruşturmasının başlatılmasından önce yapılan araştırmalar) öncesi bir aşama (yukarıda 2) olup, kolluğun tehlikeyi önlemek için kullandığı yetkilerden (aşağıda 4) de farklı bir kavramdır.

Ön alan araştırmaları Polis Hukuku ile Ceza Muhakemesi Hukuku'nun iç içe geçtiği bir alan olup kolluğun suçu önleme görevi (proaktif görevler) ağır basar.

Bir başka ifade ile "ön alan araştırmaları" "beyaz alanı" oluşturan Polis Hukuku ile "siyah alanı" oluşturan, suç işlendikten sonra başlayan soruşturma ve kovuşturma evreleri içinde, "gri alanı" oluşturan bir hukuk alanıdır.

Belli suçların genellikle işlenegeldiği yerler veya ortamlar vardır. Meselâ, yankesicilik olayları kalabalık yerlerde daha sık yaşanır veya alkollü içki servis yapan lokantaların bulunduğu yerlerdeki yollarda araç sürücülerinin alkollü olması olasılığı daha yüksektir. Ortam açısından bakıldığında, örgütlü yapılanmaların suç işlemede kolaylık sağladığı görülür. 

Suçların işlenmesi olasılığının bulunduğu bu tür durumlarda, somut bir suçun işlenmesi tehlikesini (Polis Hukuku) veya işlenmesini (Ceza Muhakemesi Hukuku) beklemeksizin, ileride işlenebilecek suçların işlenmesini genel olarak önlemek ve bu suçlar işlendiğinde şüphelilere kısa bir sürede ulaşmak amacı ile bu kriminojen ortamda bilgi toplanmasına, ön alan araştırması adı verilmektedir. Örgütlü suçla mücadele etmek için başka çare de, hemen hemen yoktur.



b. Örgüt Suçlarındaki Ön Alan Araştırmaları

Örgüt suçları söz konusu olduğu zaman, polis tarafından yapılan ön alan araştırmaları, değişik bir boyut kazanır. "Örgütü oluşturmak" başlı başına bir suçtur,



Örgütün işlediği araç suçların araştırılması, C. savcısının görev alanındadır. Ancak, örgütün var olup olmadığının araştırılması, ön alan araştırması olarak polisin görevine girer.

c. Kolluğun "Ön Alan Görevleri" İle "Adli Görevleri" Arasındaki Fark

Kolluğun sahip bulunduğu idari yetkiler ile adli görevler açısından bakıldığında, ileride işlenebilecek olan suçların delillerinin önceden hazırlanması niteliğindeki ön alan araştırmalarında, önleyici adli görev özelliği bulunduğu görülür.

Ön alan araştırmaları sırasında toplanan bilgiler, polisi ileride suç işlemek niyeti içindeki kişilere götürebilir. Ancak, ön alan araştırmaları fikri abartılacak olursa, toplumda yaşayan her birey hakkında önceden bilgi toplanması ve bu kişi ileride suç işlerse, suçunun ispatı için kullanılması amacı ile kişisel veri toplama tehlikesi ortaya çıkabilir.

"Gri alan" bakımından hangi organın görevli olduğunu belirlerken, "yapılan araştırmaların ağırlık noktası" ölçütü kullanılır: somut olayda yapılan ön alan araştırmasının ağırlıklı amacı, "delil elde etmek" ise, adli görev söz konusu olur.

Fakat suç işleyen bir örgütün başka suçlar işlemesinin önlenmesi amacı ağırlık kazanıyorsa, Polis Hukuku uygulanır.



d. Ön Alan Araştırmalarını Yürüten Makam

Ön alan araştırmalarının sorumlusunun kim olduğu, doğal olarak Ceza Muhakemesi Kanununda belli edilmemiştir. C. Savcısının sorumluluğu CMK 160/1 ile düzenlenmiştir. "Suç işlendiği izlenimi veren hâlden" önceki alan ise, kolluğun görev alanındadır.

Ancak, ileride işlenebilecek suçların delillerini önceden tespit etmek söz konusu olduğunda, ön alan araştırmasının adli yönü ağır basar.

Bu nedenle, ön alan araştırmaları açısından C. savcılığının görevli olması gerekir.

Nitekim 4422 sayılı Kanun döneminde düzenlenmiş olan projeli çalışma bu anlama geliyordu ve C. savcısı yönetiminde yapılıyordu. Bu gün de, kanunda açıklak olmamasına rağmen aynı yöntemin uygulandığı görülmektedir.

9.1.4. Kolluğun Tehlikeyi Önleme Görevi

"Suç işlenmesi", toplum için bir tehlike yarattığından, belli fiiller suç hâline getirilmiştir. "Tehlikeyi önlemek", yani suç işlenmesini önlemek, polisin görevidir.

Suçun işlendiği, "bu izlenimi veren hâller" mevcut olduğu (CMK 160/1) belli ise, yani başlangıç şüphesi oluşmuşsa, iş artık C. savcısının hâkimiyeti altına girmiştir.

Fakat henüz suç işlendiğini gösteren "somut olgular" yok ise de, "suçun işlenmesi tehlikesi" varsa, bu tehlikeyi önlemek ve çıkabilecek olayları bastırmak polis görevi olduğu için, bu görevin polis tarafından, kendiliğinden yapılması, Polis Hukukundan kaynaklanan bir görevdir.

Tehlikenin "somut bir tehlike" olması gerekir.



9.1.5. İstihbarat Ve Önleme Amaçlı İletişim Denetleme

a. İstihbarat

İstihbarat, açık veya gizli kaynaklardan elde edilen kişisel verilerin ve olaylara ilişkin genel bilgilerin bilimsel yöntemlerle analiz edilmesi ve topluma veya Devlete yönelik tehlikeleri önceden algılayarak, tedbir alması için hükümete rapor verilmesi ile ilgili faaliyete verilen isimdir. Bu nedenle, ön alan araştırması ile istihbarat arasında da büyük farklar vardır.



b. İstihbarat Amaçlı İletişim Denetleme

Anayasa'nın 22'inci maddesine göre, herkes, haberleşme hürriyetine sahiptir. Haberleşmenin gizliliği esastır. İletişimin denetlenmesi Anayasal bir hak olan "haberleşme hürriyetini" kısıtlayan bir işlemdir. Bu hakkın sınırlanma sebepleri; milli güvenlik, kamu düzeni, suç işlenmesinin önlenmesi, genel sağlık ve genel ahlakın korunması veya başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması sebeplerinden biri veya birkaçı olarak Anayasa'da sayılmıştır. Usulüne göre verilmiş hâkim kararı olmadıkça yine bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde de kanunla yetkili kılınmış merciin yazılı emri bulunmadıkça; haberleşme engellenemez ve gizliliğine dokunulamaz.

Yetkili merciin kararı yirmi dört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulur. Hâkim kararını kırk sekiz saat içinde açıklar; aksi hâlde karar kendiliğinden kalkar. İstisnaların uygulanacağı kamu kurum ve kuruluşları kanunda belirtilir.

Telefon konuşmalarının ve hatta insanların karşılıklı konuşmalarının istihbarat amacı ile gizlice denetlenmesi ve banda kaydedilmesi mukayeseli hukukta düzenlenmişken Türk Hukukunda yer almamıştı. 



Ancak 2001 yılında Anayasada yapılan değişiklikten sonra istihbarat denetlemelerinin kanunla düzenlenmesinin zorunlu hâle gelmesi üzerine, PVSK Ek m. 7'ye, Jandarma Kanunu ve MİT Kanuna 2005-5397 numaralı Kanunla eklenen fıkralar, Avrupa standartlarında olmasa da, bu yetkiyi düzenlemektedir.

MİT Kanunundaki düzenleme 2014 yılında değişiklik geçirmiştir.

Avrupa standartlarına göre, topluma ve iletişimi denetlenen kişiye bilgi verilmesi gerekmektedir. Bu konudaki yasalarda, meclislere kaç kişinin iletişiminin denetlendiği ve ne gibi olayların önlendiği konularında yıllık raporlar verilmesi öngörülmüştür. Bizde 2014 öncesinde böyle bir kural bulunmadığı için, bir milletvekilinin TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca sorduğu sorduğu soruya, Adalet Bakanlığı 5.5.2008 tarihli 1194/674 sayılı yazısı ile cevap vermiş ve genel yasal açıklamalarla yetinmişti.



2014 değşikliği ile gelen kural uyarınca, TBMM de kurulan Güvenlik ve İstihbarat Komisyonuna yıllık raporlar verilmesi mecburiyeti vardır.

c. PVSK Ek 7 Uyarınca Önleme Denetlemesine Tabi Suçlar

Önleme denetlemesine tabi olan suçlar, 2012-6352 sayılı üçüncü yargı paketi ile yürürlükten kaldırılmış bulunan CMK 250 de suçlar sayılarak belirlenmişti. 2012¬6352 sayılı Kanun (geçici madde 2/7), CMK 250 ve sonraki maddeleri yürürlükten kaldırırken, CMK 250/1 maddeye göre ağır ceza mahkemelerine yapılan atıfların TMK 10/1 maddesinde belirtilen ağır ceza mahkemelerine yapılmış sayıldığını belirtmiştir,

2014 yılında TMK 10 yürürlükten kaldırılırken de aynı atıf yöntemi uygulandığı için, Mayıs 2014 tarihi itibariyle, ağır ceza mahkemesinin görevine giren terör suçlarının önlenmesi söz konusudur.

Yanlız burada sadece mülga TMK 10 kapsamında olan suçlarda önleme denetlemesi yapılabileceği, tüm ağır cezalık suçlarda önleme denetlemesi yapılamayacağını dikkat etmelidir. Zîra, Kanun atıf metodu ile çalıştığından, PVSK Ek 7 sadece ağır ceza mahkemesinin görevine yeni eklenen suçlar bakımından yetki vermektedir:

Mülga Terörle Mücadele Kanunun 10 uncu maddesinin 4 üncü fıkrasının a, b, c bendlerinde (CMK mülga 250/1-a, b, c) sayılan ve Mart 2014 itibariyle ağır ceza mahkemelerinin görev alınına verilen suçlar şunlardır:

a) örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçu (TCK 188),

b) suçtan kaynaklanan malvarlığı değerini aklama suçu (TCK 282: bu madde listeye 2012 değişikliği ile eklenmiştir),

c) haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün (TCK 220) faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar;

ç) 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332 nci maddeler hariç, TCK İkinci Kitap,

Dördüncü Kısmın Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (TCK 302,

303, 304, 306, 307, 308, 309, 310, 311, 312, 313, 314, 315, 316, 317, 320, 321,

322, 326, 327, 332, 333, 334, 336, 339). 

Bu suçlardan başka, Terörle Mücadele Kanunun mülga 9 uncu maddesinde mülga CMK 250 ile kurulan ağır ceza mahkemelerine de atıf yapıldığı için, TMK da yer alan diğer suçlar da önleme denetlemesine tabi suçlar arasında idi. Ancak Terörle Mücadele Kanununun 9 uncu maddesi, 2012-6352 sayılı Kanun ile yürürlükten kaldırıldı.

"Kanundan kanuna atıf yapılarak" mahkemelerin görevlerinin belirlenmesi yönteminin ne kadar sakıncalı olduğunu yukarıda yapılan açıklamalar göstermektedir: Mülga CMK 250 ye yapılan atıf, bu madde yürürlükten kaldırılıp, yerine mülga TMK 10 geçtikten sonra, bu da kaldırılınca, bir hukuk labirenti daha doğmuştur.



ç. Önleme Denetlemesi Kararı

Önleme denetlemesi kararını, talepte bulunan kolluk biriminin bulunduğu yer itibariyle yetkili olan ve mülga CMK 250/1 uyarınca kurulan ağır ceza mahkemesinin üyesi verir (PVSK Ek 7/3).



Kanunlarda yapılan değişiklikler ve atıf yöntemleri nedeni ile Mayıs 2014 itibarı ile bu kararı Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenen Ankara Ağır Ceza Mahkemesi verir (TMK ya 2014-6526 ile eklenen Geçici Madde 14/6).

Böylece CMK 135 ile PVSK Ek 7 arasında bir uyumsuzluk ortaya çıkmıştır CMK 135 uyarınca iletişimin denetlenmesi kararını yer itibariyle yetkili ağır ceza mahkemesi oybirliği ile verirken, önleme denetlemesi kararını Ankara ağır ceza mahkemesi ülke çapında tek mahkeme olarak ve genel oylama kuralları kapsamında vermektedir.

Gecikmesinde sakınca olan hâllerde, Emniyet Genel Müdürü veya İstihbarat Daire Başkanı da yazılı emir verebilir. Bu emir yirmidört saat içinde hâkimin onayına sunulur (PVSK "2005-5397" Ek m. 7/2).

2012 değişikliği ile terör ve cebirle işlenen örgüt suçlarından koruma tedbiri kararlarını vermek üzere ayrı hâkimler görevlendirildi. Ancak bu yetki önleme denetlemesine yansıtılmadığı ve CMK mülga 250 ye atıf yapıldığı ve bu atıf TMK 10'a gönderme yaptığı için, önleme denetlemesi kararının, eskisi gibi, mahkemenin üyesi tarafından verilmesi gerekiyordu.

Uygulamada yeknesaklık bulunmayıp, bazı yerlerde önleme denetlemesi kararlarının "özgürlükler hâkimi" tarafından verildiği görülmüştü.

2012 değişikliğinden önce, CMK 250 mahkemesi sadece kendi yargı çevresi için karar veriyordu. TMK 10 ağır ceza mahkemelerinin ülke genelini kapsayacak şekilde yetki kullanmaları hukuka aykırı bulunmuştu (9 CD. 4.6.2008, K. 2008¬22381).



d. Delil Yasağı

Önleme denetlemesi yasada açıkça belirtilen suçların işlenmesinin önlenmesi için kabul edilmiştir (PVSK EK 7/7). Bu nedenle elde edilen bulgulan sadece suçun işlenmesinin önlenmesi için istihbarat amaçlı olarak kullanılabilir, ceza muhakemesinde

delil olarak kullanılamaz (CGK 17.5.2011, K. 2011-95).

9.1.6. İncelenen veya Ön Alan Araştırmalarına Muhatap Olan Kişi

a. İnceleme Aşamasındaki Kişiye Verilen Hukukî Sıfat: "Kuşkulanılan Kişi".

İnceleme yapılırken belli bir kişiden şüpheleniliyorsa, bu kişi henüz "şüpheli" hukuk durumuna girmemiştir; "kuşkulanılan kişi" durumundadır.

Mülga Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu bu konuyu düzenlemiş ve "suç işlediğinden şüphelenilen kişi" (mülga CMUK 94) terimini kullanmıştı; bu kişi, suç işlediği "tahmin edilen", fakat henüz hakkında "suç işlediği izlenimini veren bulgu" bulunmayan bir kişidir.

"Suç işleme tahmini" de somut olgulara dayanan makul bir şüphe olmalıdır. Somut olguya dayanmayan bir tahmin, Devlete müdahâle yetkisi vermez.

"Tahmin", somut delillere dayanmaksızın, suç fiilinin varlığını, hayat tecrübesi veya mesleki tecrübeye yani "kriminalistik verilere" dayanarak kabul etmek demektir.

"Suç işlendiği izlenimi veren hâller" (CMK 160/1) bulunması, yani "zehap derecesinde şüphe": StPO 152/2, ceza muhakemesinde araştırmaların başlaması için, bir ön koşuldur. Buna, "başlangıç şüphesi" adı verilir. Savcı bu durumda araştırma başlatır.

"Resmî savaş ilanı" gibi, Devlet bir kişiden suç işlediği için şüphelendiğini ona açıklarsa, kişi artık "şüpheli" hukuk durumuna girer. Bunun öncesinde, "suç işlediği somut, fakat basit bulgulara dayanılarak kendisinden kuşkulanılan bir kişi" söz konusudur.



Şüphenin kuvvet derecesinin belirlenmesi, bir ihtimal değerlendirmesi yapmak demektir.

Bununla birlikte, "şüpheli" sıfatının ortaya çıkması için, daima resmî bir bildirim yapılması beklenirse, sanık haklarının kullandırılmasının geciktirilmesi yolu açılabilirdi. Bu nedenle, AİHM kararları doğrultusunda, bildirim yapılmadan önce de, Devletin saygı göstermesi gereken "kuşkulunun pasif hakları" bulunduğu kabul edilir.

Sübjektif olarak yapılan bir değerlendirmede, elde edilmiş bulunan bulgular objektif açıdan ele alınarak yarıdan fazla mahkûmiyet olasılığı varsa, başlangıç şüphesi olduğu kabul edilebilir.

b. Ön Alan Araştırmaları Sırasında İşleme Muhatap Olan Kişiler: "İlgili'

İncelemenin aksine, henüz ortaya hiç bir şuç şüphesi çıkmadığı için, toplumda yaşayan her birey bu işlemlerin hedefi hâline gelebilir.

Bu nedenle bu kişilere "ilgili" denilmektedir. 

c. Ön Alan Araştırmaları Kapsamında Yapılan İşlemler; Projeli Çalışmalar

Tehlikeyi önlemekle kanunen görevli olan polis, herhangi bir suçun işlenmiş olduğu durumlarda, ileride işlenecek suçların önlenmesi açısından da görevlidir.

Tehlikeyi önlerken, polisin iki ayrı görevi vardır: ileride işlenecek olan suçların muhakemesinde kullanılabilecek olan "delilleri önceden hazırlamak" ve ileride işlenecek olan suçların "işlenmesini önlemek".

Polis, "ön alan araştırmaları" kapsamında olarak, parmak izi almak, DNA bilgi bankası oluşturmak, bilgi toplama, gizli izleme, devriye görevi, genel arama-tarama, x ajan kullanma, sürekli görev yapmayan kolluk görevlileri kullanmak ve kişisel verilerin önleyici amaç ile kullanılması gibi yöntemler uygulamaktadır.

Türk Hukukunda PVSK Ek 7 madde ile düzenlenen iletişimi denetleme yetkisi sadece ağır ceza mahkemesinin görevine giren terör suçlarının (mülga TMK 10 ve mülga CMK 250'nin yaptığı atıf) işlenmesinin önlenmesi amacı ile verildiği ve ceza muhakemesinde delil olarak kullanılamayacağı için, bizce ön alan araştırması kapsamında değildir.

Ön alan araştırmalarının ise, hangi makam tarafından yönlendirileceği belli değildir. Bu alanda da, C. savcısının yönlendirmesi faydalı olur.



Projeli çalışmaların yeniden yasal düzenlemeye kavuşturulması gerekir

TERÖR VE ÖRGÜT SUÇLARININ SORUŞTURULMA

10.3. Asıl ceza davasında ve tali ce

10.1. Soruşturma evresi

10.2. Ceza muhakemesi şartları davalarındaki şüphenin kuvvet dereceleri

10. Terör ve Örgüt Suçlarının Soruşturulması1

10.1. Soruşturma Evresi

10.1.1. "Soruşturmanın Başlaması" Kavramı

CMK 160 açısından, soruşturmanın başlaması konusunda terör ve örgüt suçları yönünden genel hükümlerden sapma gösteren bir özellik yoktur.

Ancak, yukarıda sözünü ettiğimiz ön alan araştırmaları konusuna dikkat etmek gerekir: terör veya örgüt suçu işlendiği konusunda henüz başlangıç şüphesinin bulunmadığı durumlarda, bu araştırmaları hangi makamın yürüteceği hususunda kanunda bir boşluk vardır.

Ön alan araştırmaları dışıdaki hâllerde, yani, somut olgular suç işlendiği hususunda sıradan, uzman olmayan bir kişide "suç işlendiği izlemini" doğracak kadar açık ve net şekilde ortada ise, CMK 160 daki genel kural uygulanır.

CMK'nın 160. maddesinde "Cumhuriyet Savcısı, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırmaya başlar" şeklindeki hüküm;

1. Soruşturmayı Cuımhuriyet Savcısının başlatacağını,

2. Soruşturmayı başlatabilmek için bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâl olmasının yeterli olduğunu,

3. Bu araştırmanın sonucunda mutlaka kamu davası açmak veya açmamak şeklinde bir karar verilmesi gerektiğini belirtmektedir.

Terör ve örgüt suçlarında suçun işlendiği izlenimi veren hâllerin neler olduğu, Cumhuriyet savcısının takdirine bırakılmıştır.

C. savcısı kendisine yapılan bir ihbarda, "Bir falcının çok yakında şehirde çok büyük patlamalar olacak bu durumu kahve falından tespit ettim." şeklindeki ihbarına itibar etmezken, emniyet müdürlüğünün e-posta adresine gelen "Çok yakında şehirde çok büyük patlamalar olacak, patlamalar ABC terör örgütü tarafından Ahmet ile Mehmet'e yaptırılacak, ben bunları kahvede konuşurlarken duydum" şeklindeki ihbarı, kanun gereğince araştıracak ve bir karar verecektir.



10.1.2. Cumhuriyet Savcısının Yaptığı Soruşturma

Mülga TMK 10 kapsamındaki terör soruşturmaları, bu suçlar için HSYK tarafından görevlendirilen C. Savcılarınca bizzat yapılıyordu.



2014 değişikliği ile bu düzenlemeler kaldırıldığı için, örgüt ve terör suçlarında da genel usul uygulanır.

Soruşturma yetkisi, ağır ceza mahkemesinin görevine olmakla beraber, bu suçlarla bağlantısı olan suçları da kapsar, 

Teknolojik gelişmeler, ticarî ve uluslar arası ilişkilerin geldiği aşama itibariyle de işlenen suçlar yer bakımından pek çok mahkemenin görev ve yetki alanı kapsamında kalabilir.

Bir suç örgütü, Ankara ilinde işlediği yağma suçunun ardından, örgütün amacı doğrultusunda mağdurun İstanbul'daki ticarethanelerinden de haraç alınması hâllerinde iki ayrı mahkemenin yetkisi söz konusudur.

Bu tür hâllerde örgütün faaliyetlerinin en çok nerede yoğunlaştığı husususun tartışılması bazen soruşturmayı zayıflatabilir. 2014 değişikliği öncesinde, kendi görev alanında bu tür bir suçun işlendiğini ilk olarak tespit edip soruşturmayı başlatan C Savcısı, soruşturmayı yürütebiliyordu (mülga CMK 250).

Ancak, 2014-6526 sayılı Kanun ile TMK 10 ile birlikte özel yetkili savcılık kurumu kaldırıldığı ve ayrık bir düzenleme yapılmadığı için, artık genel kural uygulanmaktadır.



Bu nedenle yargı çevresi dışındaki araştırma işlemlerinin, işlemin yapılacağı yer Cumhuriyet savcısından (CMK 161/1), arama kararı gibi hâkim tarafından yapılabilecek bir soruşturma işlemlerinin ise, bu işlemin yapılacağı yerin sulh ceza hâkiminden veya iletişimin denetlenmesi gibi tedbirlerin de, o yer ağır ceza mahkemesinden istenmesi gerekir.

Ceza Muhakemesi Kanununun genel hükümleri uyarınca, suçlara ilişkin soruşturmalar Cumhuriyet savcısı tarafından başlatılır (CMK İ60/1). Bu Cumhuriyet savcısı, Cumhuriyet Başsavcısı tarafından hazırlanan çalışma planına göre (5235 sK 18/1-n.2) görevlendirilen Cumhuriyet savcısı olup, araştırma ve soruşturmayı Başsavcılık makamı adına, bağımsız bir şekilde yürütür (5235 sK 17/1).

Cumhuriyet savcıları tarafından yapılan idari ve adli görevleri ilişkin işlemler, Cumhuriyet başsavcıvekili tarafından incelenir ve Cumhuriyet başsavcısına bilgi verilir.

Cumhuriyet savcısı tarafından başsavcılık adına yapılan soruşturmanın sonunda kamu davasının açılmasına yer olup olmadığına karar vermek, Cumhuriyet başsavcılığının görevidir (5235 sK 17/1).

Bu nedenle, hazırlanan iddianame, Başsavcılık makamının iddianamesidir.

Hazırlanan iddianame, Başsavcılık görüldüsünden sonra, soruşturmayı yürüten savcı tarafından imzalanır (CMK 170).

Ceza Muhakemesi Kanunu ile Adli Yargı Mahkemeleri Kanunundaki düzenleme (m. 17/1) arasında ilk okuyuşta anlaşılması zor olan ifadeler vardır.



Ancak, her iki madde birlikte okunup analiz edildiğinde, Cumhuriyet savcısının Başsavcılık makamı adına hareket ettiği açıktır.

Nitekim iddianamenin iadesi kararı verildiğinde, iddianame Cumhuriyet Başsavcılığına iade edilmektedir (CMK 174/1). İade edilen iddianameyi Cumhuriyet savcısı tamamlayıp düzeltecek (CMK 174/4) veya karara itiraz edecektir (CMK 174/5).

Cumhuriyet savcıları, Başsavcılık makamı adına işlem yaptıkları için, Başsavcılık Cumhuriyet savcılarının görevlerini değiştirebilir, bir savcının başladığı soruşturmayı bir başka Cumhuriyet savcısına verebilir.

Hâkimin değişmemesi kuralı (CMK 188/3), Cumhuriyet savcıları için geçerli değildir (CMK 189).

Cumhuriyet Başsavcılığı makamı adına, Başsavcılıkça yapılan iş bölümü uyarınca görevlendirilmiş bulunan bir Cumhuriyet savcısı gerekli araştırma ve soruşturma işlemlerini kendiliğinden yapar. Her bir işlem için Başsavcılık makamından izin alması gerekmez.

Fakat Cumhuriyet savcılarının adli ve idari görevlerine ilişkin işlemleri Cumhuriyet Başsavcı vekili tarafından incelenir ve Başsavcı vekili tarafından Cumhuriyet başsavcısına bilgi verilir (5235 sK 19/1, n.2).

Suç ayrımı yapılmaksızın verilmiş olan bu inceleme ve bilgi verme yetkisi mecburi yetkilerdendir, takdire bağlı değildir. Bu nedenle, 21.12.2013 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan Adli Kolluk Yönetmeliği değişikliği ile 6 ıncı maddeye eklenen fıkra ile CMK 135/6 kapsamındaki suçlar nedeni ile yapılan soruşturmaların doğrudan Cumhuriyet savcısı tarafından veya Cumhuriyet başsavcıvekili aracılığı ile Cumhuriyet Başsavcısına bilgi verilmesine ilişkin Yönetmelik maddesi hem Kanuna aykırı, hem de lüzumsuz bir düzenleme idi. Danıştay Onuncu Dairesi'nin 27.12.2013 tarih ve 2013/8108 sayılı kararı ile yürütülmesinin durdurulması yerinde olmuştur.



Yüklə 3,66 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   19   20   21   22   23   24   25   26   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin