B. Eski Ahit’te Ahiret İnancının Fonksiyonelliği
Benî İsrail’e eskatolojik bir mesajla gelen Peygamberler’in Kitaplarında bu mesajın fonksiyonel tarafını anlayabilmek için, önce muhatablann o mesajdan önceki durumunu görmek yerinde olacaktır. Bu dönemde Kuzey Kırallığı yani İsrail, en parlak çağını yaşamaktadır. İsrail bölgenin güçlü devleti olarak görünmektedir.732 İsrail dışarıya karşı bu başarıyı yaşarken içeride de alabildiğine lüks ve zenginlik içinde bir hayat sürmektedir. Görülmedik bir servet ve paranın salın alabileceği her türlü lüks bulunmakta idi. Ancak diğer tarafta çok acı ve umutsuz bir fakirlik yaşanmakta idi, Toplum kokuşmuş bir maddecilik içinde ve son derece hasta idi. Vicdan’ın bulunmadığı açgözlülüğün ve mal hırsının hakim olduğu, malın İnsandan ve Allah’tan üstün görüldüğü bir ortam bulunmakta idi. Din de yozlaşmış, kokuşmuş bir halde idi. Tapınaklar dolup taşmakta idi.733 Fakat din mekanik bir alış veriş haline getirilmişti. Kutsal olan şeyler satın alınabiliyordu. Din büyük ahlaksızlıklara izin veriyor, göz yumuyordu.734 Yine din devletin hizmetine verilmişti ve ona karşı hiçbir eleştiride bulunmuyordu.735
Beni İsrail Peygamberleri Ve Ahiret
İsrail’in bir kavim olarak güçlü ve başarılı oluşu, onda boş bir kendine güven duygusunun doğmasına da sebep olmuştu.736 Beni İsrail her zaman gelecekte büyük şeylerin olacağı beklentisi içinde olmuştur. Onlar Allah’ın kavmi olduklarına inanmışlardır. Bu yüzden, Allah’ın tarihe belirlediği gayenin gerçekleşmesine, yani Beni İsrail’in izzet içinde hükümran oluşuna doğru gittiğine İnanmışlardır. Bu yüzden Yahve’nin Günü’nün, Hükümranlık’ın kurulacağına ve onlara zafer getirecek gün olacağına inanmışlardır. Bu anlayış doğrultusunda israil, kendisine son derece güvenerek Allah’ın Hükümranlığının kendisine zafer getireceği beklentisi içinde olmuştur.737
Amos
İşte Amos, böyle bir topluma hitab etmişti. Amos, adını taşıyan Kitabın anlattığına göre aslında bir çobandır.738 Ancak daha sonra Allah tarafından kendisine İsrail’i uyarma görevi verilmiştir739. Amos kavminin hastalıklarını onun yüzüne açıkça vurmaktan çekinmemiş zenginlerin sorumsuzluklarını ve ahlaksızlıklarını bütün açıklığı ile şöyle anlatmıştır:
“Bunu dinleyin, sizler ki yoksulu yutmak istiyorsunuz ve memleketin fakirlerini helak ediyorsunuz ve diyorsunuz: Ne vakit aybaşı gelecek ki, zahire satalım? Ve ne vakit Sebt günü gelecek ki, satılığa buğday çıkaralım, efayı (bir zahire ölçüsü birimi) küçültelim ve şekali (bir tartı ölçüsü birimi ve hileli teraziler kullanalım da fakirleri gümüşle ve yoksulları bir çift çarığa satın alalım ve buğdayın süprüntüsünü satalım.”740 “Ey hakkı pelin otuna döndürenler ve adaleti yere atanlar... Kendilerini kapıda azarlayan adamdan nefret ediyorlar ve doğrulukla söyliyenden nefret ediyorlar, Bundan ötürü, mademki fakiri ayak allına alıyorsunuz ve ondan buğday hediyeleri kopanyorsunuz, yonulmuş taştan evler yaptınız, fakat onlarda oturmıyacaksınız; güzel bağlar diktiniz, fakat onların şarabını içmiyeceksiniz... Ey salihi sıkıştıranlar, rüşvet alanlar ve kapıda yoksulların hakkını saptıranlar”741
“... Salihi, paraya ve yoksulu bir çift çarığa sattılar, onlar ki, yoksulların başı üzerindeki toz toprağa can atarlar ve hakirlerin yolunu saptırırlar ve mukaddes ismini kirletmek için bir adamla babası aynı genç kadına giderler.”742
Amos, İsrail’in hanımefendilerini ineklere benzetmektedir:
“Ey sizler, Samiriye dağındaki Başan inekleri, fakirleri sıkıştıran, yoksulları ezen, efendilerine: Getir de içelim diyen kadınlar, şu sözü dinleyin...!”743
Peygamber, ileri gelenlerin mütref hayatlarını ayrıntılarıyla dile getirmektedir:
“Sîonda kaygısız olanlara ve Samriye dağında emniyette bulunanlara, milletlerin birincisinin tanınmış adamlarına, İsrail evinin kendilerine baş vurduğu o adamlara ne yazık!...
Ey sizler, fil dişi yataklar üzerinde yatanlar ve sedirleri üzerinde uzananlar ve sürüden kuzular ve ahırın içinden buzağılar alıp yiyenier, satır sesi ile boş türküler söyliyenler, Davud imiş gibi kendileri için musiki aletleri icat edenler, taslarla şarap içenler ve âlâ yağlar sürünenler ve Yusuf’un kırgını üzerine kederlenmiyenler.”744
Dinin ruhundan uzaklaşılmış, din mekanikleştirilmiştir. Hatta din, Allah’a bir isyan, kutsallığa bir saldırı haline gelmiştir, ibadetler riyadan öte birşey değildir:
“Beyt-ele gelin de günah işleyin. Gügala gelin de günah artırın ve her sabah kurbanlarınızı ve her üç günde bir ondalıklarınızı getirin ve mayalı şükran takdimesini arzedin ve gönüllü tekdimeleri ilan edip işittirin; çünkü hoşunuza giden budur...”745
“Bayramlarınızdan nefret ediyorum, onları hor görüyorum ve bayram toplantılarınızdan hoşlanmam. Yakılan takdimelerinizi ve ekmek takdimelerinizi bana arzetseniz de razı olmıyacağım ve besili hayvanlarınızdan selamet cekd ime Serine bakmayacağım. İlâhilerin gürültüsünü benden uzaklaştır; çünkü santurların ahengini de dinlemeyeceğim. Ancak hak sular gibi ve adalet kuvvetli ırmak gibi aksın.”746
Amos’un bu tenkitleri toplumda ve din adamları zümresine ciddi bir darbe indirmiş olmalıdır. Dini kuruma bağlılık, mekanik olarak yapılan ibadetler ve dini kurallara bağlılık gösterileri hiçbir zaman, hayatın her yönünde Allah’ın İradesine gönülden bağlanmanın yerine konulamaz. Amos dini kurumun iman ile ahlakı birbirinden ayırdığını vurgulamaktadır. Din ve kurumları artık toplumun maddeci yapısının bir parçası, hatta ona güç veren bir kaynağı haline gelmiştir. Din artık toplumdaki mutref sınıfın hizmetindedir ve toplumda zayıf kalmışların, yoksulların ve hakkını arayanların üzerinde bir kabus gibidir, işte böyle bir topluma Amos, bir azab, bir saat ve hüküm bildirisi getirmiştir:
“Ve dedi: Rab Sion’dan gümürdiyecek ve Yaruşalim’den sesini yükseltecek ve çobanların otlakları yas tutacaklar ve Karmelin tepesi kuruyacak.”747
“Şam’ın,748 Gaza’nın,749 Sur’un,750 Edom’un,751 Ammon’un oğullarının,752 Moab’ın,753 Yahuda’nın754 ve İsrail’in755 “üç hatta dört kat cinayetlerinden ötürü cezaları geri alınmayacak”.
“Demet dolu araba nasıl yeri ezerse, işte ben de olduğunuz yerde sizi öyle ezeceğim. Ve çabuk koşan kaçamıyacak ve kuvvetli adam kendi kuvvetini gösteremiyecek ve yay çeken ayakta duramayacak ve ayağı tez olan kendisini kurtaramıyacak ve ata binen canını kurtaramıyacak ve yiğitler arasında yürekli adam o gün çıplak kaçacak, Rabbin sözü.”756
“İsrail oğulları ve Samiriye’de sedir köşesinde ve yatağın ipekli yastıkları üzerinde oturanlar” aslanın ağzından artakalan “iki bacak ve bir kulak parçası” gibi kalacaklar.757 İsrail’in cinayetlerinden ötürü yoklandığı gün, kışlık evler, yazlık evler ve fildişinden evler yok olacak.”758 “Bütün meydanlarda ve dağlarda figan kopacak”759 “O gün sarayın türküleri ulumalara dönecek”760 “İsrail’in günahlarından ötürü; yer titremiyecek mi, ve onda oturan her adam yas tutmayacak mı? Evet, bütün yer ırmak gibi yükselecek, Mısır’ın Irmağı gibi kabarıp yine inecek........”
“Rab Yahve diyor, öğleyin güneşi batıracağım ve güpegündüz diyarı karartacağım.”761
“O gün Rabbin hükmünden kurtuluş olmayacak, İsrailoğulları nereye kaçsalar, bulunup çıkarılacaklar.”762 “Bela bize erişmez” diyenler o gün öleceklerdir.”763
“İsrail kızı düştü, bir daha kalkamayacak; toprağı üzerine serilmiş, onu kaldıran yok.”764
Amos muhatablarını bu hüküm günü mesajının etkisi ile, uykularından uyandırmaya çalışmıştır. Son derece lüks ve refah içinde bir hayat yaşayan, dünya hayatına kalın iplerle bağlı olan insanların bu bağlardan kurtarılması ancak böyle şok etkisi yaratacak bir mesaj ile sağlanabilirdi. Kuzey Kırallığında kurulan materyalist, dünyaya oldukça bağlı, haksızlıklar üzerine kurulmuş bir düzenden insanların dikkatlerini ayırabilmek, ancak bu düzenin bir anda altüst olabileceğini, yok olabileceğini ortaya koyabilmek üe mümkün olurdu. Çünkü muhatab, o kadar bu düzenle ilgili idi ki, varlığını adeta onunla özdeşleştirmiş durumdaydı. Amos’un yaptığı, yüce bir kudrete dayandırdığı mesajının yaptırım gücünü dikkatlere sunmak olmuştur. Bunun için Beni İsrail sadece gelecekte vuku bulacak olaylarla tehdid edilmemiştir. Aynı zamanda, ona kendi başına gelen, kendisinin bizzat yaşadığı cezalardan ve önceki kavimlerin cezalandırılmasından da örnekler verilmiştir.
“Allah Sodom ve Gomora’yı nasıl alt üst etti ise, öylece aranızda şehirler alt üst ettim ve ateşten kurtarılan yarı yanmış odun parçası gibi idiniz ve bana dönmediniz, Rabbin sözü.”765
“İsrail’i en çok sarsan ifadeler ise herhalde, Yahve’nin Günü’ünün İsrail’e izzet değil, zillet getireceğini bildiren pasajlar olmuştur. Çünkü İsrail Yahve’nin seçilmiş kavmi olarak o günü, kendine güven içinde hasretle bekliyordu:
Rabbin gününü isteyenlerin vay başına! Rabbin gününü niçin istiyorsunuz?
Rabbin günü ışık değil karanlık olmayacak mı? Evet koyu karanlık, ve onda parıltı yok.”766
Amos, son gün mesajı ile muhatabların ilgilerini, onların canalıcı noktaları üzerine giderek yakaladıktan sonra, şimdi, kurtuluşun nerede olduğunu onlara göstermeli idi:
“Kötülüğü değil iyiliği arayın ki yaşıyasınız ve böylece Rab, orduların Allah’ı, dediğiniz gibi sizinle beraber olur. Kötülükten nefret edin ve iyiliği sevin ve kapıda hakkı pekiştirin; belki Rab, orduların Allah’ı Yusuf un bakiyesine lütfeder.”767
Amos burada iyiliğin ne olduğunu açıklamaya girmemiştir. Buna da gerek yoktur, çünkü o Beni İsrail’e gelen ilk uyarıcı değildir. Onun bir hatırlatmada bulunması yeterlidir. Diğer taraftan zaten, eskatolojik mesajında kötünün ne oluduğunu açıkça belirtmektedir.
Onun getirdiği bildirinin eskatolojlk tarafının fonksiyonelliğini burada görmekteyiz. Muhatab, azab ve hüküm korkusu ile kötülükten uzaklaştırılırken, kurtuluş haberi ile iyiliğe özendirilmektedir. Böylece muhatabda mesajın etkisi ile sağlanması hedeflenen ahlakilik oluşturulmaktadır.768
Amos’un mesajının önemli ahlaki yönlerinden birisi de, onun Beni İsrail’i, Allah ile arasındaki misakın bilincine varmaya çağırmasıdır. İsrailoğulları bütün tarihi boyunca Allah’ın seçilmiş kavmi oldukları inancını taşımıştır. Allah onları korumuş, yüceltmiştir ve bu böylece devam edecektir. Seçilmiş kavim olarak İsrail’in geleceğe, Allah’ın düşmanlarının yok edileceği Yahve’nin Günü’ne umut ve güvenle bakmaya hakkı vardır. Onun için korkacak birşey yoktur. Ancak İsrail burada misakın karşılıklı olduğunu unutmaktadır. Mîsak kavmin yalnız Allah’a ibadet etmesini ve bütün insan ilişkilerinde, onun Şeriat’ine boyun eğmesini gerektiriyordu. İsrail bunu unuttu. Mîsak’ın ahlaki yanı giderek kayboldu. Mİsak ve diğer kavimlere üstün kılınmış olmak mekanik bir hale getirildi. Mi-sak’ın getirdiği sorumluluklar hatırlanmış olsa bile bu, gerçek anlamlarını kaybetmiş olarak, ibadethanelerde bol bol kurban kesmek, adaklar adamak şeklinde anlaşılır oldu. Böylece Allah ile Beni İsrail arasındaki sözleşme, bütün işlevini yitirmiş bir hale geldi. Mîsak bir ırkçılık ve birtakımf ibadet kültlerini ifa etmekten ibaret oldu. İşte Amos, böyle bir mİsak fikrini redederek geldi. Allah’ın Beni İsrail’e olan nimetini ve ondan aldığı ahdi onlara yeniden hatırlattı. Bu ahdin gerçek manasını onlara anlattı:
Ve ben sizi Mısır diyarından çıkardım ve Amorinin memleketini mülk edinmek için talde kırk yıl size yol gösterdim ve oğullarınızdan peygamberler ve Amitlerinizden Nezirler çıkardım.769
Amos’a göre Allah ile arasında bir mİsakın bulunması, Beni İsrail’in şımarmasını gerektirmemektedir. Aksine, onun omuzlarına iki kat sorumluluk yüklemektedir. Hatta mİsaka rağmen İsyan, günahı daha da büyük kılar, Allah’ın hükmü önünde aslında İsrail de dahil, bütün kavimler birdir:
“Benim için Habeşlerin oğullan gibi değil misiniz ey İsrailoğulları? Rabb’in sözü, İsraili Mısır diyarından ve Filistîleri Kaftor’dan, Suriyelileri de Kir’den çıkarmadım mı? İşte, Rab Yahve’nin gözleri bu suçlu ülkenin üzerindedir ve onu toprağın yüzü üzerinden söküp atacağım.”770
İsrailoğullarının diğer kavimler arasından seçilmesi sorumluluk içindir. Yoksa seçkin bir ırk ya da soy yoktur:
Yeryüzünün bütün aşiretlerinden yalnız sizi tanıdım, bundan dolayı bütün fesatlarınızı sizin üzerinizde yoklayacağım.771 İsrail Kırallığı da, Allah’ın Kırallığı değildir. Allah’ın Hükümranlığı olamazdı çünkü o, Allah’ın Şeriat’ini çiğnemişti ve misakı bozmuştu. İsrail Kıralhğı şimdi Allah’ın hükmü altında idi.772
Yüklendiği görevin başlangıcında Amos’un getirdiği hüküm ve son gün mesajının fonksiyonel oluşunu, inanç esaslarının tesis edilmesi ve pekiştirilmesi bakımından da değerlendirmek gerekli görünmektedir. Dünya hayatı ve onun zevklerine bağlanmış İsrail’e, Rabb’i ve O’nun kudretini hatırlatmak gerekliydi. Hüküm günü mesajı ile kötülükten uzaklaştırılıp iyiliğe yöneltilen toplumun böylece ahlakilik kazanması sağlanmış olmaktadır. Bunun yanısıra onun inançlarının da pekiştirilmesi gereklidir.
Allah’ın İsrail’e verdiği nimetleri nasıl hatırlattığını yukarıda görmüştük. İsrail bu pasajlarla Allah’tan başka hiç hirşeye ve kimseye kulluk etmeye hakkı olmadığını hatırlamaya çağırılır. Yine Allah mutlak kudrete sahip olan her şeye boyun egdirendir:
“Ey İsrail, Allah’ını karşılamaya hazır ol. Çünkü işte, dağlara biçim veren ve yeli yaratan ve düşüncesi ne olduğunu insana bildiren, tam karanlık eden ve dünyanın yüksek yerleri üzerine ayak basan O’nun ismi Rabb’dir, orduların Allah’ıdır.”773
“O Allah, Ülker burcunu ve Oriyon burcunu yaratmıştır. Ölüm gölgesini sabaha çevirir, gündüzü gece ile karartır, Denizin sularını çağırır ve onu yeryüzüne döker.”774 “Odalarını göklerde yapan, kubbesini yer üzerine kurandır.”775
Amos’un anlattığı kudretli Allah fikrini onun eskatolojik mesajında da görmek gerekir. Çünkü orada Allah günahlanndan ötürü kavimleri adaleti İle yargılayacak, cezalandıracak, boyun eğdire-cektir. O’nun hükmü geldiğinde yer sarsılacak ve onun düzeni bozulacaktır ve bütün bunlara güç yetirebilecek olan yalnızca Allah’tır.
Dostları ilə paylaş: |