İbnul-Esir şöyle söylemiştir: "Giyinik çıplak kadınlar":
"Bunlar vücutlarının bazı yerlerini gösterirler. Başörtülerini de arkadan (yani başlarını tam kapatmayacak şekilde) bağlarlar. Göğüslerinin bir kısmını gösterirler. Böylelikle giyik çıplak sayılmaktadırlar. Çünkü vücutlarının bazı kısımları açıktır. Bunların, altını gösteren şeffaf giysiler giyinen kadınlar oldukları da söylenmiştir. Dolayısıyla bunlar görünüşte giyinik olmakla birlikte gerçekte çıplaktırlar.
"Kendileri (haktan) sapan, başkalarını da saptıran":
"Kendileri Allah'a itaattan ve mahrem yerlerini örtmek gibi üzerlerine düşen bir takım görevleri yerine getirmekten kaçınırlar. Ve başkalarını da kendileri gibi hareket etmeye yöneltirler. Bu ifadenin açıklanması konusunda şöyle de denilmiştir:
Meyletmeleri (mailat), yürürken büyüklenmeleri ve gösteriş yapmalarıdır. Meyletmeleri (mumilat) ise, omuz bükmeleri ve gösteriş yapmalarıdır. Meyletlettirmeleri (mumilat) ise, omuz bükmeleri ve sırtlarını kaldırmalarıdır. Yine, bunların meyletmeleri (sapmaları) ise kendilerinin fenalığa yönelmelerinin, meylettirmeleri (saptırmaları) ile de erkekleri fitneye sokmaları anlamının kastedildiği de söylenmiştir.
"Bu kadınların başları develerin horgüçleri gibidir":
Bu kadınların, başlarının üzerinde saçları, başörtüleri veya başlarına taktıkları başka şeyleri ile tepe gibi bir şey oluşturmaları dolayısıyla böyle bir benzetme yapılmıştır."
Burada, İbnul-Esirin hadisi şerifle ilgili bazı açıklamalarını verdik. Ancak hadisi şerifte neyin anlatılmak istendiğini, en güzel şekilde günümüzde görmekteyiz. Günümüzde, gerek Allah'ın yaratıklarına batıl amaçlar dolayısıyla işkence etmeyi kendilerine meslek edinmiş erkeklerin, gerekse Resulullah (a.s)'ın sözünü ettiği özellikleri kendilerinde taşıyan kadınların varlığı, bu hadisi şerifte bildirilenlerin gerçekliğini ortaya koymaktadır. Hatta, günümüzde pek çok kadında gördüğümüz özelliklerin bu hadisi şerifte bu kadar net bir şekilde ortaya konulmuş olması, tek başına, Resulullah (a.s)'ın hak peygamber olduğunu ortaya koymaya yetecek bir mucizedir.
Günümüzde pek çok kadın öyle giysi türleri ortaya çıkarmışlardır ki, bu giysiler, vücutlarının bütün güzelliklerini ortaya koymaktadır. Aynı şekilde saç düzenlemesinde ve değişik saç şekillerinin ortaya çıkarılması konusunda da hayli gelişmeler olmuştur. Hatta günümüzde kafanın üstünde saçların yüksekçe yığın haline getirilmesi yoluyla oluşturulan bazı saç şekilleri "yüksek duvar" diye adlandırl maktadır. Bu isimlendirme hadisi şerifte, bu kadınların başlarının üstündeki şeylerin develerin hörgüçlerine benzetilmesinin ne kadar yerinde bir benzetme olduğunu ortaya koymaktadır. Bunları çok sayıda kadın yapmakta ve sonra da o görünümleri ile iletişim araçlarının karşısına çıkmaktadırlar.
Kadının vücudunu en çok teşhir eden giysi ise mayodur. Bu giysi, çoğunlukla vücudun, iki kalçanın dışında kalan her yerini açığa çıkarmaktadır. Bu tür mayo giyen kadınların, iletişim araçlarında gösterilmesinde de bir sakınca görülmemektedir. Bu gelişmeler sözle anlatılabilecek gibi değildir. İslam ümmeti bunlardan ötürü çok fena bir durumla karşı karşıya bulunmaktadır.
986- Müslim, Ebu Said el-Hudri (r.a)'den rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Dünya tatlı ve hoş görünür. Yüce Allah da, sizi oraya belli bir süre için yerleştirmiştir ve islediklerinize bakmaktadır. Dünyadan sakının, kadınlardan sakının. İsrailoğullarının içinde ortaya çıkan ilk fitne, kadınların arasında olmuştu."163
987- Ahmed, Abdullah bin Busr (r.a)'un şöyle söylediğini rivayet etmiştir: "Bir süre önce ben şöyle bir hadis duymuştum:
"Yirmi kadar adamdan veya bundan daha az ya da daha çok adamdan oluşan bir topluluğun içinde bulunursan ve onların her birinin yüzlerine yüzünü sürersen (kendileri ile musafaha edersen) de içlerinde Allah için bir heybet gösteren (yani kendisine bakılıp da Allah hatırlanabilecek, başkalarını Allah'tan korkmaya teşvik edecek) birine rastlamazsan bil ki, iş hayli hassas noktaya gelmiştir"164
988- Ahmed, Ebu Umame Bahili (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"İslam'ın kulpları teker teker çözülecektir. Bu kulplardan biri çözülünce, insanlar onu izleyen kulpa sarılacaklar. İslam'ın kulplarının ilk çözülecek olanı hüküm (yargı, Allah'ın hükümleri ile hükmedilmesi), sonuncusu ise namazdır."165
989- Ahmed, Seleme bin Nufeyl Seklini (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s)'ın yanında oturuyorduk. Bir ara birisi "Ey Allah'ın Resulü! Sana gökten yiyecek indirildi mi?" diye sordu. Resulullah (a.s) da şöyle buyurdu:
"Evet bana tava içerisinde yiyecek indirildi."
Adam "Onun içinde senin yediğinden bir şey arttı mı?" diye sordu. Resulullah (a.s) da
"Evet" buyurdu.
Adam bu kez:
"Peki o ne oldu?" diye sordu. Resulullah (a.s) da şöyle buyurdu:
"Göğe yükseltildi ve bu arada bana vahyedildi ki, benim canım alınacak; sizin içinizde artık kalmayacağım. Siz de benden sonra çok beklemeden "nerede?" demeye başlayacaksınız. Bana birbirlerini öldüren guruplar halinde geleceksiniz. Kıyamet öncesinde toplu ölüm olayları yaşanacaktır. Bu olayların ardından da sarsıntı yılları gelecektir."166
Bir Açıklama
Resulullah (a.s)'ın: "Kıyamet öncesinde toplu ölüm olayları yaşanacaktır. Bu olayların ardından da sarsıntı yılları gelecektir" sözleri, birinci ve ikinci dünya savaşları ve iki dünya savaşının ardından görülen ve birbirini izleyen depremlere işaret olabilir. Neredeyse dünyada depremin yaşanmadığı bir bölge kalmamıştır.
Bununla birlikte bu hadisi şerifte, daha büyük musibetlerle karşılaşılacak ve daha çok insanın öleceği bir başka dünya savaşına da işaret ediliyor olabilir. Kuvvetli bir ihtimale göre üçüncü bir dünya savaşının yaşanması durumunda, yeryüzünde çok az insan sağ kalabilecektir.
990- Ahmed, Enes bin Malik (r.a)'ten şöyle rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"İnsanlar camilerde birbirlerine karşı övünmedikçe kıyamet kopmaz."167
991- Ebu Davud, Muaz bin Cebel (r.a)'in dostlarından olan Yezin bin Amire'den rivayet etmiştir:
"Bu kişi, herhangi bir meclise sohbet için otursa, otururken "Allah hakemdir (hüküm sahibidir) adildir. Şüpheye düşenler helak olmuşlardır" derdi. Bir gün Muaz bin Cebel (r.a) söyle söyledi;
"Önünüzde çeşitli fitneler bulunmaktadır. Bu fitnelerin ortaya çıkacağı zamanda mal-mülk çoğalır. O zamanda mü'minin de, münafığın da, kadının da, erkeğin de, kölenin de, hürün de, büyüğün de, küçüğün de, ondan bir şeyler alması için Kur'anı Kerim açılır. O zamanda bir kimse:
"Şu insanlara ne oluyor da bana uymuyorlar. Oysa ben Kur'an-ı Kerim'i okumaktayım. Herhalde insanlar ben bundan başka bir şey ortaya çıkarmadıkça bana uymazlar" diyebilir. Bu kimsenin Kur'an-ı Kerim'den ayrı olarak ortaya çıkardığı şeyden sakının. Onun ayrı olarak ortaya çıkaracağı bu şey sapıklıktır. Hükmedenin (hüküm verenin, yargıcın veya yöneticinin) sapıtmasından sizi sakındırırım. Şeytan sapıklık sözünü, hüküm veren kişinin (yargıcın veya yöneticinin) dili ile söyletebilir. Bazen münafık da hak söz söyleyebilir." (Yezid bin Amire) dedi ki:
"Ben Muaz (r.a)'a. "Allah'ın rahmeti üzerine olsun, sen hakimin (hüküm verenin) sapıklık sözünü, münafığın ise hak sözü söyleyebileceğini nereden biliyorsun?" diye sordum. O da söyle cevap verdi:
"Evet. Bir hakimin (yargıcın, hüküm verenin veya yöneticinin) meşhur olan sözlerinden, hakkında "bu da neyin nesi?" demelerinden kaçın. Ancak bu söz, seni ondan uzaklaştırmasın. Olur ki, bu adam o sözünden dönebilir. Hakkı da duyduğun zaman kabul et. Şüphesiz hakkın bir nuru vardır."
Bir başka rivayette ise Muaz'ın şöyle söylediği bildirilmiştir:
"Evet. Hakimin sözlerinden "Acaba bu kişi, bu sözü ile neyi kasdetmiştir?" diyebileceğin nitelikte ve pek iyi anlayamadığın türden olanlarına karşı dikkatli ol"168
992- Buhari, Ebu Hurayre (r.a)'nin şöyle söylediğini rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s)'ın bir topluluk içinde, insanlara bir şey anlatmakta olduğu sırada bir bedevi yanına geldi ve: "Kıyamet ne zamandır?" diye sordu. Resulullah (a.s), sözüne devam etti (yani bedevinin sorusuna cevap vermedi.) Bazıları;
"Resulullah (a.s) adamın söylediğini duydu ama söylediğinden pek hoşlanmadı herhalde" dediler. Bazıları da:
"Herhalde Resulullah (a.s) adamın söylediğini duymadı" dediler. Ancak Resulullah (a.s) konuşmasını tamamlayınca:
"Az önce soru soran kişi nerede?" diye buyurdu.
Soruyu soran adam:
"Benim, ey Allah'ın Resulü!" dedi. Resulullah (a.s) da şöyle buyurdu:
"Emanet zayi edildiği zaman kıyameti bekle."
Adam:
"Emanetin zayi edilmesi nasıl olur?" diye sordu. Resulullah (a.s) da şöyle buyurdu:
"İşler, ehli olmayan kişilere verilirse kıyameti bekle."169
993- Buhari, Ebu Malik el-Eş'ari -veya Ebu Amir el-Eş'ari- (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
"Abdurrahman bin Ğanm el-Eşar'i söyledi: "Bana Ebu Malik el-Eş'ari veya-Ebu Amir el-Eş'ari- (r.a) bildirdi ve vallahi yalan söylemedi:
"Resulullah (a,s) şöyle buyurdu:
"Ümmetimden zinayı, ipek giymeyi, şarabı ve çalgı aletlerini helal gören bazı topluluklar olacaktır. Bazı topluluklar bir dağın eteğine yerleşecekler. Etraflarında da sürüleri dolaşacak. Bir adam bir ihtiyaç için yanlarına gidecek. Ona "Yarın yanımıza gel" diyecekler. Yüce Allah o gece onları (yani o dağın eteğine yerleşmiş olanlan-Çeviren) helak eder. Dağı indirir (yerle bir eder-Çeviren) Ötekileri de kıyamet gününe kadar maymunlara ve domuzlara dönüştürür."
Ebu Davud'un rivayetinde ise şöyle denilmektedir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Ümmetimden zinayı ve ipek giymeyi helal gören topluluklar bulunacaktır."
Bunun ardından bir söz veriliyor. Sonra Resulullah (a.s)'ın şöyle buyurduğu bildiriliyor:
"Allah, onların diğerlerini de kıyamet gününe kadar maymunlara ve domuzlara dönüştürür." 170
Bir Açıklama
Bu ümmetin içinde zinayı, ipeği ve çalgı aletlerini caiz görenler bir çok kez ve değişik şekillerde ortaya çıkmışlardır. İnsanın üzerinden yükümlülüğün düştüğünü ileri sürenler ile batınilerin bazı gurupları, bu gibi şeyleri caiz görmüşlerdir. Avamdan olanların çoğu da sözü edilen fiilleri işlemekte bir sakınca görmemektedirler. Hatta bunların bazıları, söz konusu fiilleri işlemeyi caiz görenlerin söyledikleri sözleri söylemektedirler.
Ancak bu gibilerin hayvanlara dönüştürülecekleri yolundaki tehdidin şu ana kadar gerçekleşmiş olduğuna dair bir şey bilmiyoruz. Manevi yönden dönüştürülme ise gerçekleşmiştir.
994- Taberani, Huzeyfe (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"İnsanların üzerlerine, Deccal'in ortaya çıkmasını isteyecekleri bir zaman gelecektir."
(Huzeyfe (r.a) dedi ki):
"Ben "Ey Allah'ın Resulü! Anam babam sana feda olsun, böyle bir şeyi ne yüzden isteyecekler?" diye sordum. O da şöyle buyurdu:
"Başlarına gelen zorluklar ve sıkıntılar dolayısıyla."171
Bir Açıklama
İslam ümmetinin tarihi içinde öyle zamanlar oldu ki, müslüman kişi çektiği sıkıntılar ve karşılaştığı zorluklar nedeniyle kıyametin kopmasını arzular oldu. Hatta bu gibi sakıntılar ve zorluklar hala çekilmektedir. Kıyamet de, Deccal'in ortaya çıkmasından önce kopmayacağından, müslümanlar, Deccal'in ortaya çıkmasını ve onun ortaya çıkmasından önce gerçekleşeceği bildirilen, Mehdi (a.s)'nin ortaya çıkması, Hz. Mesih İsa bin Meryem (a.s)'in inmesi gibi olayların gerçekleşmesini de isteyeceklerdir.
Bugün de çok sayıda müslümanın, bir kurtarıcı olarak Mehdi (a.s)'nin ortaya çıkmasını gözlediğini görüyoruz. Ancak hadisi şerif metinlerinden (naslardan) anlaşılana göre ve ileride de geleceği üzere, yaşadığımız zaman ile Mehdi (a.s)'nin ortaya çakacağı zaman arasında uzun bir süre bulunmaktadır. En doğrusunu ise ancak yüce Allah bilir.
995- İbni Mace, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Savaşlar olduğunda, yüce Allah bazı yardımcılar gönderir. Bunlar ata binmede Araplardan daha üstün ve silah kullanmada onlardan daha beceriklidirler. Yüce Allah bunlarla dine güç kazandırır."
Bir Açıklama
Anlaşılana göre, burada savaşlar ile kastedilen, haçlı ve Moğol-Tatar saldırılandır. Bu saldırılar yaşandıktan sonra Kürtler, Türkler ve Berberiler gibi Arap olmayan çeşitli toplumlar bu dine destek vermişlerdir. Yusuf ben Taşefin bir Berberidir; Selahaddini Eyyubi Külttür, Nureddin Şehid ise bir Türktür.
Daha sonra Osmanlı devleti ortaya çıktı ve büyük bir rol üstlendi. Bunlar ve benzerleri, yüce Allah'ın üzerlerindeki haklarını yerine getirdiler. Bunların kurdukları devletlerden bazılarının merkezleri Şam, bazılarının merkezleri ise daha başka yerlerdi.
Ayni Calut savaşının kumandanı Kutz'un ve Kölemenlerin yürüttüğü cihad hareketinde büyük rol üstlenmiş olan Baybars'ın hizmetlerini de unutmamak gerekiyor.
Yine Şam'ın Selahaddini Eyyubi, Nureddin Şehid ve Baybars gibi kumandanlar tarafından hareket merkezi edildiğini biliyoruz.172
996- Müslim, Ebu Hureyre (r.a)'den şu şekilde rivayet etmiştir:
"Resulullah (a.s) şöyle buyurdu:
"Evler İhab'a veya Yehab'a kadar ulaşır."
Zuheyr dedi ki;
"Süheyl'e "Burası Medine'ye ne kadar uzaklıktadır?" diye sordum. "Yaklaşık şöyle şöyle bir uzaklıktır," cevabını verdi."173
997- Müslim, Musa bin Ali (r.a)'den rivayet etmiş, o da babasının şöyle söylediğini bildirmiştir:
"Mustevrid Kureyşi (r.a), Amr bin As (r.a)'ın yanında şöyle söyledi:
"Kıyamet, Rumların, insanların en kalabalık kitlesi oldukları bir sırada kopar." Bunun üzerine Amr (r.a) ona: "Ne konuştuğuna dikkat et" dedi. O da: "Ben Resulullah (a.s)'tan duyduğumu söylüyorum" diye söyledi. Buna karşılık Amr bin As (r.a) da şöyle söyledi:
"Eğer bu söylediğin gibiyse, onlarda dört özellik var demektir: Onlar insanların fitneye karşı en dayanıklılarıdır. Musibetten sonra en hızlı şekilde kendilerine gelenleridir. Kaçıştan sonra saldırıda en gevşekleridir. Fakire, yetime ve zayıfa karşı en iyi davrananlarıdır. Beşincisi ise gerçekten güzel bir özelliktir: Kırattarın zulümlerini önlemede en güçlü olanlarıdırlar."174
Bir Açıklama
Rum kelimesi ile bazen hıristiyanların tümü ifade edilir. Bilindiği üzere Rusya, Avrupa, Kuzey ve Güney Amarika ile Avustralya halkları, büyük çoğunlukla hıristiyanlardır. Bu itibarla, eğer Avrupa, Sovyetler Birliği'nin Avrupa tarafında kalan cumhuriyetlerinin halkları hıristiyandır. Ve Kuzey ve Güney Amerika üzerinde yaşayan halkların dünya nüfusu içinde önemli bir oran oluşturduklarını düşünürsek, dünya haritasında (hıristiyanların) çoğunluğu oluşturduklarını görürüz.175
Dostları ilə paylaş: |