Kızıldağ Millî Parkı, Isparta'nın Şarkikaraağaç ilçesi sınırları içerisinde yer alır. Millî park sâhası içerisinde konaklama ve piknik yapma amaçlı hazırlanmış yerler mevcuttur. Burada otelde değil çadırlarda, ahşap evlerde kalınır



Yüklə 92,3 Kb.
tarix07.01.2019
ölçüsü92,3 Kb.
#91612

Kızıldağ Millî Parkı, Isparta'nın Şarkikaraağaç ilçesi sınırları içerisinde yer alır. Millî park sâhası içerisinde konaklama ve piknik yapma amaçlı hazırlanmış yerler mevcuttur. Burada otelde değil çadırlarda, ahşap evlerde kalınır.

Kızıldağ Millî Parkı, Isparta merkeze 120, Şarkikaraağaç ilçesine ise 5 km uzaklıktadır.

Kızıldağ'ın ardında Sultan Dağları yer almaktadır. Piknik alanı, kamp alanı, çadır ve konaklama alanları bulunan Kızıldağ Millî Parkı'nın yüksekliği 1342 metredir.

Kızıldağ Milli Parkı sınırları içerisinde 2 ilçe (Şarkîkaraağaç-Yenişarbademli) ve 13 köy yerleşimi (Gölkonak, Gedikli, Sarıkabalı, Belceğiz, Armutlu, Karayaka, Kıyakdede, Yassıbel, Beyköy, Çeltek, Yeniköy, Çaltı, Fakılar) bulunmaktadır.

Milli Park alanının çok büyük olmasından dolayı iki bölüm halinde irdelemek daha doğru olacaktır. Buna göre;

Kızıldağ bölümünde: 1 Adet Kır gazinosu, 1 Adet Müşterek tesis, 5 adet ahşap bungalov, 20 Adet prefabrik bungolov, 1 Adet mescit, çadırlı kamp alanı, 2 Adet WC ve 2 Adet Çeşme bulunmaktadır.

Yenişarbademli bölümünde : (Pınargözü Günübirlik Kullanım Alanı) 1 adet Kırgazinosu, 1 adet WC ve 1 Adet bulaşık Yıkama Yeri bulunmaktadır

kızıldağ milli parkı

JEOLOJİK YAPISI

Jeolojik yapısını kalkerler ve karstik yer şekilleri meydana getirir. Karstik bir polye olan Beyşehir gölünün oluşumunda tektonik hareketlerin rolü bulunmaktadır.



FAUNASI

Memeliler: Yaban Keçisi, Sansar, Yaban Domuzu, Porsuk, Tavşan, Ağaç Sincabı, Ayı, Tilki, Kurt, Vaşak.
Kuşlar: Keklik, Çulluk, Sığırcık, Ardıç kuşları, Kartal, Şahin, Akbaba, Baykuş, ve diğer böcekçil kuşlar.
Su kuşları: 62 yerli, 43 kış göçmeni, 49 yaz göçmeni, 27 transit göçmen olmak üzere 181 kuş türü tespit edilmiştir.
Balıklar: Kadife, Sudak, Sazan, Tatlı su kefali balığı ve Kerevit bulunmaktadır.

YABAN KEÇİSİ



Yaban keçisi Capra aegagrus Dünya genelinde Capra cinsine ait yayılış gösteren 9 türden biridir. 
Boyları 130-180 cm, kuyrukları 15-18 cm ve omuz yükseklikleri 80-100 cm olup ağırlıkları ise erkeklerde 50-85 kg, dişilerde 35-60 kg arasındadır. 
Postları kısa, sık ve sert kıllıdır. Ergin tekelerde, çene altında sert kıllı, siyah ve uzun bir sakal bulunur. Erkeklerin boynuzları uzun ve geriye hançer gibi kıvrıktır. Her yıl büyüyen boynuz kısmı bir çizgi ve boğumla ayrılır. Bu çizgi ve boğumlardan yaş saptamasında yararlanılır. İyi gelişmiş bir erkekte 150 cm’ye kadar uzunlukta boynuza rastlanabilir. Dişilerinde de 25-28 cm uzunlukta kısa ve küt boynuzlar bulunur. 
Çok ürkek bir canlı olup sürekli tehlikelere karşı tetiktedir. 


SANSAR


Elçiler takımının Sansargiller familyasında yer alan kediden biraz büyük boylu, etçil hayvanların ortak adıdır.

Yerleşme alanlarına inerek kümes hayvanlarına büyük zarar verirler. Yırtıcı ve saldırgan bir memelidir. Vücudunun üst kesimi külrengi, göğsü beyazdır. Kuyrukları tüylü ve uzundur. Bacakları siyaha yakın, arka kesimi beyazdır. Uzunluğu 60-70 cm kadardır. Başı üçgen biçiminde, kulakları yuvarlak, pençeleri küçüktür. Posta değerlidir. Dişisi ortalama 55 günlük bir gebelik süresinden sonra bir batında 6-7 yavru doğurur. Bazı küçük elçi memeliler de sansar cinsine girerlerse de ayrı adlar taşırlar

YABAN DOMUZU



Sus cinsinde bulunan hayvanlara verilen genel isimdir. Sus cinsi Suidae familyasına bağlıdır.

Memeli bir hayvan türü olan domuzun kökeni Avrasya'dadır. Hepçil olan domuzlar hem otobur hem de etoburdurlar. İnsanlar tarafından evcilleştirilmiştir, ve çiftlik hayvanı olarak kullanılmaktadır. Ayrıca sert kılları geleneksel olarak fırçalarda kullanılmaktadır.

Domuzlar genellikle eğitilebilir, evcilleştirilebilir hayvanlar bu nedenle bazıları evcil hayvan olarak barındırılmaktadır.

Bir seferde yaklaşık 6-12 arasında yavru doğuran domuzlar, tutsaklık halinde kendi yavrularını yiyebilirler. Domuzların ter bezleri yoktur, bu nedenle sıcak havalarda kendilerine serin tutabilmek için sürekli olarak su veya çamura erişmeleri gerekir. Ayrıca çamuru derilerini güneş yanıklarından korumak için kullanırlar.

PORSUK


Porsuk (Meles meles), sansargiller (Mustelidae) familyasından memeli hayvan türü.

Kuzey yarıkürede Asya ve Avrupa'nın belirli kısımlarında yaşayan, boyu 90 cm'yi, ağırlığı 20 kg'ı bulabilen, sırtı açık sarımsı-kurşuni, karın kesimi kestanerengi, bacakları ve karnının altı siyah renkli usta bir kazıcı olan porsuk, yeraltı tünellerinden oluşan karmaşık labirentler, odalar kazar. Yuvasından geceleri çıkarak mantarlar, küçük meyveler ve balla beslenir. Eskiden sert kıllarından giysi fırçası ve resim fırçası yapımında yararlanılmıştır. En korkusuz hayvanlardan birisi olarak bilinirler.

KUŞLAR


Keklik, çulluk , sığırcık, ardıç kuşları ,kartal, şahin, akbaba, baykuş ve diğer böcekçil kuşlar.

Su kuşları :62 yerli, 43kış göçmeni,49 yaz göçmeni, 27 transit göçmen olmak üzere 181 kuş türü tespit edilmiştir



ÇULLUK


  • Çulluklar , Kuzey yarımkürede yayılış gösterirler.

  • Kıyılar, sazlıklar, bataklık ve ormanlar yerleşim bölgeleridir.

  • Solucanlar, yumuşakçalar, eklembacaklılarla, bazen de bitkisel beslenirler.

  • Gagaları değişik yapılardadır. Kısa mesafeli uçabilirler.

SIĞIRCIK


Omurgalı hayvanlardan Kuşlar sınıfının ötücükuşlar üst familyasına giren bir familyasıdır. Dünyanın hemen hemen her yanında sürü halinde yaşarlar, kış mevsiminde sıcak bölgelere göç ederler. Sesleri çok güzeldir, lekeli renkli dişiler ötücüdür. Gagaları düz ya da hafifçe aşağıya doğru kıvrıktır. Tüyleri yumuşak ve parlaktır. İnsana sokulgan kuşlardır. Böcek, kurkçuk, solucan ve meyvelerle beslenirler. 32 cins ve 125 kadar türü vardır.

ARDIÇ KUŞLARI



Ardıç kuşu; bünyeleri gereği kutuplar hariç dünyanın her bölgesinde yaşamaktadırlar. Genellikle 20-26 çapında uzunlukları olmakta ve göçücü kuşlar arasında yer almaktadırlar. Gagaları ise oldukça uzundur ve yandan basık olup, ön uç kısımları hafif olarak kertiklidir.

Ardıç kuşlarının ömrü;

Diğer pek çok kuş türlerine bakarak Ardıçlar en fazla 20-25 sene kadar yaşayabilmektedirler. Ardıç kuşları arasında en meşhur olanlar ve adlarından sıklıkla bahsettirenler, kolyeli, gök, ökse ve gerçek Ardıç olarak sıralanabilinir.

Ardıçlar, karatavuk ailesinden olup, tombul vücut hatlarına sahip ve müthiş ötücü kuşlardır. Bacakları ve gagaları oldukça uzundur. Yenidünya ve eski dünya kıtalarda yaşarlar.

Ardıç kuşunun görünmesi ile baharın müjdesi gelmiş olur. Sonbahar mevsiminde genelde Güneye doğru göç yaparlar. İlkbahar da ise Kuzeye giderler. Saatte 48 km kadar koşabilen bu kuşlar yırtıcı hayvanlardan çabucak kaçabilirler.

Yerleşimleri;

Genelde ağaç kavuklarına ve yarıklarına yuva yaparlar. Ancak toprak üstünde de yaşayan türleri bulunmaktadır. Genelde yuvaların üstleri açık olur. Her seferinde 5-6 tane benekli, yeri geldiğinde beneksiz yumurta yapıp, senede iki kez kuluçkaya yatarlar. Kuluçka süreleri ise 12-14 gün arasında değişkenlik gösterebilir. Ardıç kuşlarının minik yavruları iki hafta içerisinde gelişimlerini tamamlarlar ve uçma çalışmalarına başlarlar.

Beslenme şekilleri;

Çoğunlukla diğer kuşlar gibi salyangoz, böcek ve kurtçuklar ile beslenirler. Ancak tükettikleri besinlerin % 75 kadar olan civarını üzüm nevinden tohumlar oluşturur. Zaten kuşun ‘’Ardıç’’ adı alması da tohuma düşkünlüğünden ve ardıç meyvesine bağımlılığından gelmektedir. Ardıç kuşları oldukça oburlardır ve üzüme dayanamazlar. Bağ bozumu, olduğu dönemlerde onları üzümlerin başlarında görebilirsiniz. Ziraattan çok etkilenmektedirler ve oldukça da lezzetli kuş türleri arasındadır.  

Ardıç Kuşlarının lezzet alarak yediği o ardıç meyvesinin hiç bitmemesi için bu kuşlara ihtiyaç vardır. Ardıç kuşları olmasaydı eğer ardıç meyvelerini rahatlıkla bulmazdık. Ardıç ormanlarının hala var oluyor olması bu kuşlar sayesindedir. Ardıç kuşları, ardıç meyvelerinden yerken tohumlarını da ağacın etraflarına ve köklerine doğru dökerler. Ağaç, bekler sabırsızlıkla tohumları da toplayacak mı diye! kuş tohumları da yer ve sonuç olarak ağacın ilk üreme işlemi başlamış olur. Ardıç kuşlarının dışkılama yaptıkları yerlerde genelde ardıç ağaçları çıkmaya başlar. 

KARTAL


Yırtıcı kuşların en büyüğü olan kartal, genelde dağlık ve ormanlık alanlarda yaşar. Etçil bir kuştur. Uzun ve kıvrık gagalı geniş kanatlı bir hayvandır. Dünyada en uçarak yükseğe çıkabilen kuş türüdür. Görme yetileri çok gelişmiş olankartallar, çok yüksek tepelerde, kayalıkların en üst noktalarına yuva yaparlar ve oraya yumurtlarlar. Aile yaşantısı vardır. Ömürleri boyunca ek eşle yaşarlar ve aynı yuvayı kullanırlar. Yumurtaların kuluçka dönemi 7-8 hafta sürer. En fazla 4-5 yumurta yumurtlayan kartal, her üç saatte bir yumurta yapışmasın diye döndürürler, anne ve baba olarak yuvayı sırayla beklerler. Bu sürenin sonunda yumurtadan çıkan yavruların en iri olanı, diğer kardeşlerini yer. Anne ve baba buna seyirci kalır, müdahale etmezler. Bu kartalların vahşi yaradılışlarının bir getirisidir. Yaklaşık 4 ile 5 yaşına girmiş bir kartal tam olarak yetişkin sayılır. Bu yaştan sonra yetişkin tüyleri çıkar, kanat uzunluğu 2 metreye yaklaşır. Dünya üzerinde bilinen yaklaşık yirmi tür kartal yaşar. 

Bunların en çok bilinenleri; Kaya Kartalı, Tavşancıl Yılan Kartalı, Kara Kartal, Bozkır Kartalıdır. Ülkemizde en çok bulunanı yılan kartalıdır. Çok akıllı bir hayvan olan kartal, yüksek bir yerde etrafı gözetlemeye başlar. Radar gibi bir görme becerisi olduğundan, çok uzakta bile olsa yılanı görüp havalanır. Saatte yaklaşık 350 Km. hızla avına yaklaşır. Yılanı kendisini sokamayacak şekilde yakalayıp, çok yükseklere doğru havalanır. Kayalıklara veya asfalt yollara gelecek şekilde yılanı bırakır. Kayalara çarpan yılan ölür ve tekrar gelip avını alan kartal, götürüp yavrusuna verir. Avlanma şekli budur. Bu şekilde, tavşan, fare, yılan, balık, maymun vb. gibi birçok hayvanı avlayabilirler. 

Öyle ki kırsal yaşam alanlarında, bağ, bahçe işi yaparken ağacın altına yatırılan bebekleri bile çalarak avladığı söylenir. Bir koyunu kaldırabilecek güçtedirler. Bacakları kaygan ve tüysüz olup avını yakaladığı sırada canlı olan av tarafından zarar görmemesi için özle bir deriye sahiptir.

Çok tüylü olmasına rağmen toplam tüy ağırlığı yarım kiloyu geçmez. Ortalama 70 ile 100 sene yaşayan hayvan yaradılışı gereği esaret altında yaşamayı sevmez.

Yaradılışları gereği; güçlü ve kendinden emin tavrı, asil duruşu sebebiyle birçok ülkenin, siyasi partinin, futbol kulübünün sembolü haline gelmiştir. Örneğin; ülkemizin en köklü futbol kulübü Beşiktaş kartal figürünü kullanır. Ayrıca tarihte birçok büyük devlet din ve devlet işlerini temsil etme anlamına gelen çift başlı kartal figürünü sembol olarak kullanmışlardır. Kısaca; kartal gücün simgesidir.

BALIKLAR


Kadife, sudak, sazan, tatlı su kefali balığı ve kerevit bulunmaktadır.

KADİFE BALIĞI



Türkiye’nin sadece kuzeyinde, yani batı ve doğu karadeniz bölgelerinin tatlı sularında bulunur.
Kadife balığının doğal rengi yeşil-zeytin rengidir, ama insanlarca yetiştirilmiş olan altın renkli türü “altın kadife balığı” sadece suni göllerde bulunur. Dış özelliklerinden en çok dikkati çeken kalın kuyruğudur. Kalın derisi bir sürü çok küçük pullar ve salya ile kaplıdır. Görünüşünden ve ele çok yumuşak geldiğinden dolayı türkçede “Kadife” diye adlandırılmıştır.


SAZAN


Sazan balığı (Cyprinus carpio), sazangiller (Cyprinidae) familyasına adını veren tatlısu balığı. Göl ve yavaş akan derelerde bulunur. Uzun gövdeli, solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenen bir dip balığıdır. 1,5 metre boyunda, 35 kg ağırlıkta olanları vardır. Ömrü 40-50 yıla kadar varabilir. 

Türkiye'nin Akdeniz ve Güneydogu bölgesi haricinde heryerinde bulunur.

Sazangiller familyasından, uzun ve iri gövdeli bir tatlı su balığı. Anayurdu Asya'dır. 12. yüzyıldan sonra, Avrupa ve 

Amerika'nın tatlı sularında üretilmiştir. Suni balıkçılıkta önemli yer tutar. Göl ve yavaş akan derelerin dip sularında yaşar. Solucan, böcek larvaları ve bitkilerle beslenir. Çoğunlukla boyları 1 metreden fazla olur. Ağırlığı 25 kg'dan fazla olanları da vardır. Her ısıdaki suya uyum sağlar. 3-30°C arasındaki sularda rastlanır. Aşırı soğuklarda toplu halde çamura gömülerek 

kış uykusuna yatarlar. Kışın ölmeden donabilirler. Su akıntısına karşı yüzebilirler. Kuyruğunu çeneleri arasına sıkıştırır, bıraktığında zemberek gibi boşanarak 3-5 metre sıçrayarak çağlayanları aşabilirler.

Pullu ve pulsuz birçok çeşidi vardır. Pullu türleri iri pulludur. Renk ve biçimleri yaşadıkları ortama göre değişir. Genellikle sırtı koyu yeşil, yanları ve karın altı yeşilimtrak kahverengidir. Küçük ağızlı kalın ve oynak dudaklıdır. Üst çenelerinden dört bıyık sarkar. Ağız dişleri yoktur. Yutak (farinks) dişleriyle besinlerini öğütürler. Bıyıkları dokunma organı olarak görev yapar.

Dipleri karıştırır, suyu bulandırırlar. Çevik ve hareketli balıklardır. Sürüyle dolaşırlar.

Eti fazla kılçıklıdır. İrileri iyi pişirildiğinde eti beğenilir. Nisan-Haziran arasında yumurtlarlar. Yumurtaları bitkilere yapışır. Bir dişi, bir defada yarım milyon yumurta bırakabilir. Yumurtaların çoğu diğer balıklar tarafından tüketilir. Ortam ısısına bağlı olarak en geç bir hafta içinde yumurtalar açılır. Üç yılda erginleşirler. Sazanların 100 yıl kadar yaşadığı söylenirse de, ömürleri normal olarak 40-50 yıl kadardır. Balıkçılar bunları harekete geçirmek için gürültülü sesler çıkarırlar. Ağla bol miktarda avlanırlar.Durusu gölünde 30 kg gelenleri vardır.

Bin yıldan beri insanlarca suni olarakta yetiştirilen sazan balığından insanlar tarafından çesitli süs balıkları türetilmiştir. Bunların en tanınmışları bir akvaryum balığı olan altın balık (Goldfish) ve Japonya'da yüzyıllardır rengarenk ceşitleri türetilen  koi Sazanıdır.

KEFAL


Balık Türü : Kefal
Familya : Mugilidae
Latincesi : Mugil cephalus
İngilizcesi : Striped mullet
Yaygın Kullanım : Has kefal


Vücut füze şeklinde olup yanlardan hafif basıktır. Üst dudak ince yumuşak ve pürüzsüzdür. Gözler bir perde ile kapalıdır. Vücudun sırt kısmı gri,yanları mavimsi bantlar ihtiva eder. Kör bağırsak iki kısımlıdır. 10-15 yıl yaşarlar. Diğer kefallerden göz üzerinde kalın yağ kapakçığı ve anüs ışın sayısının azlığı ile ayrılırlar.

Denizlerimizde yaygın bulunan bir Kefal türüdür. Ortalama 35 - 50, en çok 75 cm. boyda olabilir. Bütün Kefaller gibi ürkek ve çevik bir balıktır. Açık denizle sahiller arasında gidip gelirler. Bazen beslenmek için sürüler halinde acısulara, lagünlere, hatta nehirlerin içlerine girerler. Denizdibi bitkileri ve yumuşakçalarla beslenir. Yaz aylarında üreyip 150.000 - 1.000.000 yumurta verir. Beyaz etinin lezzeti ve mumlanarak pazarlanan 'havyar' yumurtasıyla ekonomik değeri çok yüksektir.

Yaz ayları dışında lezzetli olan pullu ve göçmen olmayan bir balıktır. Bütün denizlerimizde yetişir. Sonbahar, Kış ve İlkbahar'da çok lezzetlidir. Kefalin buğulaması ve pilakisi çok güzel olur. Ayrıca likorinoz denilen tütsülüsü de çok makbuldur. Bir kefal türü olan haskefalin kurutulmuş yumurtaları çok aranan bir deniz ürünü, bir mezedir. Sarı kulak kefalin tavası ve fileto ızgarası da yapılır.
Kefal alırken çok dikkat etmek, tercihan tanıdık balıkçıdan almak gerekir.


Çünkü kefal kirli ve bulanık suları çok sever ve buralarda diğer balıklar yaşamazken o yaşar. Örneğin İzmir Körfezi'nde diğer balıklar yaşamazken kefal bol miktarda bulunmaktadır. Bu gibi sularda yakalanmış kefal insan sağlığı için büyük tehlike arzeder.

KEREVİT


Kerevitler nehirlerde, göllerde, çaylarda ve hatta bataklıklarda yaşarlar. Çoğu kez çakıllı diplerde, yassı taşların altında veya sığ çukurların içinde barınırlar. Çok derin olmayan kıyıları, bol bitkili, taşlıklı, balçıksız suları severler. Toprak fazla sert değilse kuyrukları ile toprağı oyarak yuva yaparlar. Bu çukurlar genellikle 15-20 cm büyüklükte olup, yan yana birkaç tane olabilir. Kafalarını yaptıkları yuvalardan dışarı çıkartırlar ve yakınlarından geçen ufak balık ve küçük canlıları kendilerini göstermeden avlayabilirler. Kerevitlerin normal olarak ağır ve titrek bir yürüyüşleri vardır. Yürüme bacaklar vasıtası ile öne doğru olur. Ancak yüzmeleri geriye doğrudur. Genç kerevitler daha iyi yüzerler. Bir kerevit sudan alındığında kuyruğunu karın altına doğru bükerek durursa bu hayvanın sağlıklı olduğunu gösterir. Tedirgin canlılar oldukları için sürekli olarak saklanma güdüsüyle yaşadıklarından, kendilerini yuvalarında güvende hissederler. Özellikle kış aylarında don olaylarının yaşandığı sularda soğuklar başlamadan evvel kışlama yuvaları yaparlar. Kışın yüzey suları donduğunda soğuktan, çamura gömülerek korundukları bildirilmektedir. Kerevitler genellikle nötr  ve hafif bazik suları (pH 7-8) tercih ederler. Kalsiyumca zengin sularda kabukları daha iyi sertleşir, yumuşak sularda kabuk sertleşmediği için hayatta kalamazlar. Yuvalarından sadece üreme, kabuk değiştirme ve beslenme amacıyla çıkarlar, ancak en kısa zamanda yuvalarına geri dönerler. Hassas canlılardır, çevrelerinde onları rahatsız edici unsurlar bulunuyorsa, örneğin çevreleri diğer su canlıları bakımından kalabalık ve hareketliyse o ortamdan uzaklaşıp, daha sessiz, sakin bir yaşam alanı bulmaya çalışırlar. Hatta bazen bu amaçla karada büyük mesafeler kat ettikleri bildirilmektedir. Güneş ışınlarını sevmedikleri için gündüzleri çukurlarda veya yuvalarında saklanırlar, karanlık ve loş yerleri daha çok tercih ederler.

Doğal Habitatlarında Ne ile ve Nasıl Beslenir?

Omnivor beslenme özelliğine sahip olan kerevitlerin besin kaynaklarının temelini mikrobiyal açıdan zengin olan detritus oluşturur. Besinler hayvansal kaynaklı(kurtlar, böcekler, mollusklar, zooplankton vb.) olabileceği gibi bitkisel kaynaklıda olabilir. Yeşil bitkilerle beslenen kerevitlerin asıl besin olarak yararlandıkları kaynaklar dekompoze olmuş bitki saplarının üzerinde bulunan bakteri, mantar ve diğer mikroorganizmalardır. Kerevit yavrularının, özellikle su bitkileri arasında yaşayan krustaselerle beslendiğini, yetişkinlerin ise besin kaynaklarının %70’inin bitkisel orijinli olduğunu bildirmişlerdir. Kerevitlerin biyokütlesi omurgasız topluluğu içinde çok bol ve baskın olabilir, bu nedenle tatlı su besin zincirinde makrofit, alg ve detritus’u bolca tüketerek diğer omurgasızların beslenmesi üzerinde önemli bir rol oynarlar. Her ne kadar kerevitler omnivor olsalar da belirli bazı omurgasız ve makrofitleri seçici olarak tüketen türleri vardır. Kerevitler sucul besin ağlarının çeşitliliği ve yapısı üzerinde doğrudan tüketim ve dolaylı besleyici olarak güçlü etkiye sahiptir. Kerevit popülasyonları sucul habitatın yapısını makrofitleri tüketerek ve sığınak yaparak değiştirir.
http://esuf.sdu.edu.tr/assets/uploads/sites/96/other/3544.jpg

FLORA

Karaçam, sedir, Toros göknarı ardıç(kokar, boylu, katran, adi),meşe(kasnak ,pırnal, Lübnan, saçlı, mazı) titrek kavak dere boylarında ;ıhlamur , çınar ,söğüt gibi ağaçlar bulunur.

  • Karamuk , laden ,yabani gül, böğürtlen, boyacı sumağı, geven gibi çok yıllık bitkilerin yanında tam tespiti yapılmamakla birlikte 80’den fazla tıbbi ve aromatik otsu bitki türü mevcuttur.

  • Saha genelinde tespit edilen 1200 taksondan 195 i endemiktir.

Keşfi yapılmamış ancak 20 kilometreden uzun olduğu tahmin edilen pınargözü mağarası ve buradan çıkan çaydere akarsuyu dedegöl dağının zirvesindeki karagöl , Beyşehir gölündeki adalarda bulunan kudabadat sarayı, kız kulesi ve kilise adası belli başlı doğal ve kültürel kaynaklarıdır.

ARDIÇ


Kozalaklılardan; 2-5 metre boyunda bir ağaçtır. Yaprakları ince, uzun, sivri ve güzel kokuludur. Meyveleri; siyah, parlak kozalak şeklindedir. Bunlara “Ardıç tohumu” da denilir. Kasım ve Aralık aylarında toplanıp, kurutulur. Bir çok türü vardır.



Ardıç, servigiller (Cupressaceae) familyasından Juniperus cinsine ait iğne yapraklı ağaç ve çalı formundaki taksonların ortak adı.

Üremesi için bir başka türe bağlı olabilmektedir. Ardıç tohumları yere dökülür ancak bu tohumlar bir ardıç kuşu tarafından yenmedikçe çimlenme gerçekleşmez.

Ardıç kuşunun sindirim sisteminde ardıç ağacının tohumlarının kabukları açılır. Ardıç kuşu dışkısı ile birlikte toprağa karışan tohumlar kolayca çimlenir.[1][2]

Şaman Türkmen'lerde ve Bektaşi - Alevilerde kutsal olarak kabul edilen bir ağaçtır. Dallarına bez baglanarak dilek tutulur veya dalları tekkelerde tütsü olarak kullanılır.

Türkiye'deki en eski ardıç ağacının Konya, Taşkent Alata (Balcılar)'da bulunduğu iddia edilmektedir. Bu iddiaya göre bin veya 2300 yaşında olan bu ağaca yöresel oalrak ağıl ağaç denilmektedir.[3]

Ardıç tohumları pek çok hastalığın tedavisinde "bitkisel ilaç" olarak yaygın bir biçimde kullanılmaktadır. Ardıç tohumları yemeklere koku ve tat vermek maksadıyla da kullanılırlar - özellikle yağlı et yemeklerinde yemeği "hafifletmek"te de çok yararlıdır.

TOROS GÖKNARI



Uzun, düzgün ve dolgun gövde yapar Sivri tepe oluşturur. Kazık kök sistemine sahiptir. Bununla birlikte yan köklerin bir bölümü sığ olarak yayma yeteneğindedir. Gölgeye dayanıklı bir ağaçtır. Nemli ve serin iklim bölgelerinde derin havadar nemli topraklarda iyi yetişir.

BOYACI SUMAĞI



Bulunduğu yerler: Çalılıklar ve seyrek meşe ormanları arasında, ekseriya kireçli topraklarda, kuru ve taşlıklı yerlerde yatişi. 

Yapısı: 6 m. kadar çalı ve bodur ağaçtır. Dallar kırmızımsı düz kabuklu ve ağaç kısmı sarıdır. Yapraklar almaşık, yuvarlak ile geniş yumurta biçiminde uzun saplı, mavimsi yeşil üst tarafı koyu yeşil, karakteristik kokulu, güz mevsiminde kızarırlar. Çiçekler yeşilimsi beyaz, iki cinsiyetli, çiçek demeti süpürgemsi vaziyette toplu bulunurlar. Çanak 5 yapraklı, taçta 5 yapraklı ve beş erkek organlıdır; bunlar taç yapraklarının arasında bulunurlar. Çiçek soluduktan sonra çiçek sapları büyür ve kırmızı menekşe ile kırmızı arası tüylerle kaplanır. Meyve siyah ve çıplaktır.


Kullanılan kısımlar: Yapraklar kullanılır. Bunlar çiçek açma zamanında veya sonra, meyvelerin teşekkülünden evvel (Temmuz- Ağustos aylarında) toplanır, gölgede veya 50 dereceye kadar ısılı fırınlarda kurutulur, sık sık karıştırılır. Kuru yaprakların üstü koyu yeşil ve alt tarafı boz yeşildir. Karakteristik kokulu ve buruk tattadır. Rrutubet miktarı %12’^dir. Torbalarda paketlenir, kuru ve havadar binalarda muhafaza edilir.
Kimyevi terkibi: %25 kadar sepi maddeler, başlıca galotanenler, miristirin ve fustin flavonoidleri, gal asidi, (mirsen, a-pinen, kamfen,linalool, ı-terpineol vs’den mürekkep) eterik yağ, gövdede fizetin flavonoidi bulunmuştur.

Hangi hastalıklarda kullanılır:Bitki sıkıştırıcı, iltihaplanmaya karşı ve antiseptik te’sirdedir. İshal ve dizanteriye karşı kullanılır.

Boyacı sumağı halk tebabetinde mide ülseri ve ekşimesi, nefes darlığı, kan tükürme, böbrek hastalıklarında kullanılır.
Haricen diş etlerinin kuvvetlenmesi (tuz ve nişadır karışımı ile), diş ağrısında ağzı çalkalamakta; beyaz akıntıda yıkamada; ergenlik sivilcelerinde kompres, basurlarda ve ayak şişmelerinde banyo şeklinde; cerahatlı yara ve çıbanlara karşı lapa halinde kullanılır. Dericilik, parfümeri ve boyacılık sanayiinde de kullanılır.
Kullanılışı: Bitkiden 1 çorba kaşığı 0,5 lt. suda 5 dakika kaynatılır. Günde 4 defa yemeklerden evvel birer kahve fincanı alınır. Banyo ve kompres için 50 gr. tetere 2 lt. suda 20 dakika kaynatılır.

GEVEN


Diğer İsimleri : Ketre, Çekme,Ak geven, Püs geveni, zamk geveni, Astragalus glycyphyllus, Astragalus cicer,  Leguminosae

Bilinen Bileşimi : Asparagin, gliserizin, acı maddeler, şekerler, proteinler, dekstroz, manit, flavanoidler.

Botanik Bilgi : Baklagillerden olup, çok yıllık bitkilerdendir. Yetiştiği bölgelere göre farklılaşan 2000 kadar türü vardır. Yapraklar eliptik bir şekilde dal boyunca karşılıklı sıralanmıştır. Sarı, açık sarı, beyaz ve pembe açan türleri mevcuttur. Çok yıllık otsu, dikenli bitkilerdir. Boyları türüne göre 5 - 100 cm ve bulunduğu yükseklikler 200 - 2700 m arası değişir. Ak geven, püs geveni ve zamk geveninden ebru yapımında kullanılan “kitre” denilen zamk çıkarılmaktadır. Ayrıca kitre ilaç yapımında da kullanılır.

Faydaları :

Soğuk algınlığı ve grip, süregen enfeksiyon, kronik yorgunluk ve astımda şifa sağlamaktadır.

Kalp rahatsızlıkları, böbrek rahatsızlıkları, mide ülserleri rahatsızlıklarında şifa sağlar.

Çeşitli allerjiler ve yaraları geçirir.

Genel hazım sorunlarını yok eder.

Kemoterapiyle ilişkili olarak iştah kaybı veya yorgunluğu ortadan kaldırmaktadır.

Vücutta bir dizi bağışıklık işlevini destekleyen Aatragli Polysaccharoses bileşini içeren geven bitkisi hakkında  yapılan araştırmalarda;

  • Soğuk algınlığı vakalarının şiddetini ve süresini azaltabildiği,

  • Kalbin kan pompalama hacminde iyileştirmeler sağlayabildiği,

  • Karaciğerde hücre hasarına karşı koruma sağlayabildiği,

  • Kalp ve beyin dokularına oksijen taşınmasına yardımcı olduğu ve vücudun şevk ve direncini geliştirdiği,

  • Fareler üzerindeki araştırmalarda astragalus özü kullanılan farelerde idrar torbası kanserinin daha az görüldüğü,

  • Akciğer kanseri hastalarında tümör ilerleyişini tersine çevirebildiğine işaret edildiği,Bilinen belirgin faydalarındandır.


BÖĞÜRTLEN



Kırmızımtırak siyah renkli, duta benzeyen üzümcüklerden oluşan böğürtlen adlı meyvelerini yaz sonuna doğru veren ve bazen bahçe çitlerini berkitmek üzere yetiştirilen Böğürtlen bitkisi, Gülgiller'dendir. 400'ün üzerinde doğal ya da kültür türü olan Rubus cinsi bitkilerden, burada R. fruticosus adlı olanı ele alacak ve Adi Böğürtlen veya kısaca Böğürtlen adıyla anacağız.

3 m'ye kadar boylanabilen bu türün anayurdu Güney, Batı ve Orta Avrupa'dır. Kütüğü çokyıllık ve sürgünleri ikiyıllık olan bu hepyeşil, çok dallı ve çalı karakterindeki bitkinin yay biçimindeki sürgünlerinin üzerleri, ucu kıvrık sert dikenlerle kaplıdır. Üstü parlak, koyu yeşil kenarları testere gibi dişli olan yaprakları 5 yaprakçıktan oluşur. Bu yaprakçıkların altı gri-yeşil renkli ve beyaz tüylerle kaplıdır.

Haziran -temmuz aylarında açan çiçeklerinin rengi beyazdan kırmızıya kadar değişir. Bu çiçekler yaz sonuna doğru olgunlaşıp yuvarlak biçimli, sert çekirdekli üzümcüklerden oluşan kırmızımtırak siyah meyvelere dönüşür. Böğürtlen bitkisinin üzerinde, hem çiçek hem de meyveleri bir arada görülebilir. Çabuk bozulan bu meyveler tazeyken yenildiği gibi reçeli, şurubu, şekerlemesi, pastası, likörü ve sirkesi yapılarak da tüketilir.

BİTKİSİNİN YETİŞTİRİLMESİ

İklim isteği: Böğürtlen bitkisi, iklim isteği yönünden fazla seçici değildir. Değişik iklim koşullarına oldukça fazla uyum gösterir. Sıcaklık ve kuraklığa çok duyarlı değildir. Ancak kış ve ilkbahar donlarından zarar görür. Genelde sıcak ılıman bölgelerde iyi sonuç verir. Sert rüzgârlar, üzerinde kar birikmesi ve dolu yağışı böğürtlenlere zarar verir. Kışın sert donlar yaşanırsa ertesi yılın ürün verimi düşer. Sonbaharın başlarındaki (eylül) derim döneminde don olayını yaşayan bölgelerde böğürtlen yetiştirilmemelidir.
Toprak isteği: Böğürtlen bitkisi, toprak isteği yönünden de çok seçici değildir. Yüksek ürün verimi elde etmek ve meyvelerinin iriliğini sağlamak için sıcak ve nemli topraklarda yetiştirilmesi yeterli olur. Ancak, böğürtlene en uygun toprak tipi, humusça zengin, orta ağır ve geçirgen karakterli topraklardır. Bu toprakların pH'ı 6,5 olmalıdır.

Toprak işleme: Böğürtlenin toprağı sık sık kazılmalı, çapayla çevresindeki yabani otların temizliği yapılmalıdır. Bu bitki, herbisitlere karşı çok duyarlıdır. Bu nedenle yabani ot mücadelesinde herbisit ilaçlar kullanılmamalıdır.

Sulama: Böğürtlen bitkisi, ilkbaharda sürgün oluşturmasından meyvelerini olgunlaştırıncaya dek fazla neme gereksinir. Meyvelerin bol ve iyi nitelikli oluşu da düzenli sulamayla sağlanır. Özellikle haziran-ağustos ayları arasındaki dönemde kuraklık yaşanması durumunda, böğürtlenler haftada 1-2 kez bol bol sulanmalıdır. Ancak, meyvelerinin olgunlaşması döneminde, meyvelere zarar vermemek için yağmurlama yöntemiyle sulama yapılmamalıdır.

Gübreleme: Humusça zengin toprakları seven böğürtlen bitkisine, yapılacak toprak ve yaprak analizlerinden sonra saptanan oranda iyi yanmış çiftlik gübresi verilir. Ayrıca sürgünlerinin gelişimi için azotlu, bol ve iyi nitelikli ürün vermelerini sağlamak için potasyumlu fenni gübre verilmesi de böğürtlenlere yararlı olur.

Budama: Böğürtlen bitkisi yetiştiriciliğinde, budama da önemli işlemlerden biridir. Böğürtlenin meyveleri iki yaşındaki dallardan alınır. İkinci yılında meyve veren bu dallar kurur. Derimden sonra kuruyan dallar kesilmelidir. Ayrıca zayıf gelişmiş sürgünler ile çok sayıda ortaya çıkan piçler de kesilip temizlenir. Dondan zarar görmüş olan dallar da budanmalıdır.



Hasat (Derim): Böğürtlenler, eylül ayı başında meyve tipik kırmızımtırak siyah rengini alınca ve sapı hafif esmerleşince hasat edilmeye başlanır. Bu durumdaki meyvenin sapı kolayca kopup ayrılır. Derimde gecikilirse meyveler yumuşar ve bozulur.

KARAMUK


Karamuk bitkisi, sarı ağaç olarak da bilinir. Yaz sonlarında siyah renkli meyvaları olan, sarı çiçekli 2 metrelik bir çalıdır. Balkanlar ve özellikle Kuzey Anadolu’da yaygın bir türdür. Kullanılan kısmı: Kökü, kabukları, yaprakları, meyveleri. Tohumları zehirlidir.

Karamuk ağacının kısaca faydaları ise şöyledir. Kurutulmuş kökleri suda kaynatılarak içilir. Bunun yanında meyvası mayhoş, ekşi tadıyla oldukça lezzetlidir. Meyva, hoşaf, şerbet, reçel olarak tüketilebilir. Yapraklarından çorbalara ekşi lezzet vermek amacıyla kullanıldığı bilinmektedir.
Karamuğun bilinen yararları

  • Soğuk algınlığını giderir.

  • Kökler iştah açıcı, ateş düşürücü olarak kullanılır.

  • Meyveler ise idrar söktürücü ve göğsü yumuşatıcı olarak bilinir.



PINARGÖZÜ MAĞARASI

15 Km uzunluğu ile Türkiye’nin en uzun mağarasıdır. Bulunduğu alan olarak mağaralar yönünden oldukça zengin olup, keşfedilmemiş birçok mağaranın bulunma olasılığı yörenin jeolojik açıdan zengin olduğunu göstermektedir.

Mağaranın başlangıcı ve bitişi arasında 720 m. lik kot farkı bulunmaktadır. Mağaranın keşfi tam olarak bitirilememiştir. Diğer yandan Dedegöl dağında 1996 yılında keşfedilen Kuyukuyu mağarası 832 m. lik derinliği (1231 m. uzunlukta) derinliği ile dünyada en derin mağaralar içinde 125. ülkemizde ise 3. sırada bulunmaktadır




Yüklə 92,3 Kb.

Dostları ilə paylaş:




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin