Şia Olmanın Şartları
17- Bir adam hanımına şöyle dedi: Resulullah (s.a.a)’in kızı Hz. Fatıma (a.s)’ın yanına giderek ondan, benim onların şiilerinden olup olmadığımı sor. O kadın Hz. Fatıma’ın yanına giderek bu soruyu ondan sorduğunda Fatıma (a.s) şöyle buyurdu: “Ona de ki; eğer emrettiğimiz şeyi yerine getiriyor ve sakındırdığımız şeyden de sakınıyorsan, bizim şiilerimizdensin; aksi takdirde değilsin.”
Kadın geri dönüp aldığı cevabı kocasına iletince kocası şöyle dedi: “Ey vah! Kim günah ve hatadan ayrılıp-kurtulabilir ki! Öyleyse ben bu durumda sürekli cehennemde kalacağım; çünkü onların şialarından olmayan kimse ebedi cehennemde kalacaktır.” Kadın Hz. Fatıma (a.s)’ın yanına gelerek kocasının sözünü ona iletti. Bunun üzerine Fatıma (a.s) şöyle buyurdular:
“Ona de ki; durum düşündüğü gibi değildir. Şiilerimiz cennet ehlinin en iyilerindendirler. Bizi seven, dostlarımızı dost edinen, düşmanlarımızı kendine düşman bilen, kalbi ve diliyle de bize teslim olanlar, emir ve nehiylerimize muhalefet ettikleri takdirde şiilerimizden olamazlar. Elbette bununla birlikte bunlar da bela ve musibetlere duçar olmak veya herkesin toplanacağı kıyamet sahnesinde çeşitli zorluklara katlanmak veya cehennemin üst tabakasının azabını tatmakla günahlardan temizlendikten sonra, bize karşı duydukları sevgilerinden dolayı cehennemden kurtulacak ve cennette bizim yanımızda olacaklardır.[78]
Müminlerin Kendilerinden Onlara Daha Evla (Hak Sahibi) Olanlar
18- Sehl bin Sa’d el-Ensari şöyle diyor: Resulullah (s.a.a)’in kızı Fatıma (a.s)’dan İmamlar hakkında sorduğumda şöyle buyurdular: “Resulullah (s.a.a) Hz. Ali’ye buyurdular ki: ‘Ya Ali! Sen İmam ve benden sonra halifesin; sen müminlere onların kendilerinden daha evlasın (hak sahibisin); sen öldüğünde oğlun Hasan, müminlere onların kendilerinden daha evladır; Hasan öldüğünde oğlun Hüseyin, müminlere onların kendilerinden daha evladır; Hüseyin öldüğünde, oğlu Ali bin Hüseyin (Zeyn’ul- Abidin), müminlere onların kendilerinden daha evladır; Ali bin Hüseyin öldüğünde onun oğlu Muhammed (Bakır), müminlere onların kendilerinden daha evladır; Muhammed öldüğünde, oğlu Cafer (Sadık), müminlere onların kendilerinden daha evladır; Cafer öldüğünde, oğlu Musa (Kazım) müminlere onların kendilerinden daha evladır; Musa öldüğünde, oğlu Ali (Rıza), müminlere onların kendilerinden daha evladır; Ali öldüğünde, oğlu Muhammed (Taki), müminlere onların kendilerinden daha evladır; Muhammed öldüğünde, oğlu Ali (Naki), müminlere onların kendilerinden daha evladır; Ali öldüğünde, oğlu Hasan (Askeri), müminlere onların kendilerinden daha evladır; Hasan öldüğünde Kâim (kıyam edecek) olan Mehdi, müminlere onların kendilerinden daha evladır; Allah Teala onun vesilesiyle yeryüzünün doğu ve batısını fethedecektir. Onlar Hakkın İmamları ve Sıdkın (Peygamberin) dilleridirler; onlara yardım edenler yardım görecek, onları yalnız bırakanlar ise yardımcısız kalacaklardır.”[79]
Dört Şeyi Yapmadıkça Uyuma!
19- Hz. Fatıma (a.s) buyurmuştur ki:
“Bir gün Resulullah (s.a.a), uyumak için yatağı sermiş olduğum halde yanıma geldi ve şöyle buyurdu: “Ey Fatıma, şu dört şeyi yapmadıkça uyuma: Kur’an’ı hatmetmek, Peygamberleri şefaatçi kılmak, müminleri razı etmek, Hac ve Umreyi yerine getirmek.” Resulullah (s.a.a) bunları buyurup namaza koyuldu, namazını bitirinceye kadar sabrettim. Sonra; “Ya Resulellah! Dört şey yapmayı bana emrettin, oysa onları şu halde yapmaya kadir değilim dedim. Resulullah (s.a.a) gülümseyerek şöyle buyurdular: “Kulhu vellah (İhlas) suresini üç defe okuduğunda Kur’an’ı hatmetmiş gibi olursun; bana ve benden önceki peygamberlere salavat getirdiğinde kıyamet günü senin şefaatçin oluruz; müminlere mağfiret dilediğinde hepsi senden razı olur; “Subhanellah velhamdu lillah vela ilahe illellah vellahu ekber” dediğinde ise Hac ve Umreyi yerine getirmiş (gibi) olursun.”[80]
Komşuyu İncitmek ve Çirkin Söz Söylemekten sakınmanın Gerekliliği
20- İbn-i Mes’ud şöyle diyor:
Bir adam Hz. Fatıma’nın yanına gelerek şöyle dedi: “Ey Resulullah’ın kızı! Acaba Resulullah (s.a.a) senin yanında bana göstereceğin bir hadis bırakmış mı?” Hz. Fatıma (a.s) onun bu sözü üzerine cariyesine; “Ey Cariye! Filan ipeği getir.” buyurdu. Cariye o ipeği arayıp bulamayınca Hz. Fatıma (sinirlenerek) şöyle buyurdu: “Yazıklar olsun sana, onu arayıp bulsana! Şüphesiz o, benim yanımda Hasan ve Hüseyin kadar değerlidir.”
Nihayet cariye onu süpürmüş olduğu çerçöp içerisinde buldu. O ipekte şöyle yazılmıştı: “Muhammed Peygamber (s.a.a) şöyle buyurdu: “Komşusu, şerrinden emniyette olmayan kimse, müminlerden değildir; Allah’a ve ahiret gününe inanan, komşusuna eziyet etmemelidir; Allah’a ve kıyamet gününe inanan, hayır söz söylemeli veya susmalıdır. Allah Teala hayırlı, halim ve iffetli insanı sever; ama ağzı bozuk cimriyi ve ısrarcı dilenciyi sevmez. Şüphesiz, hayâ imandandır, imanlı da cennettedir; ağzı bozukluk çirkinliktendir, çirkin konuşan da ateştedir.”[81]
Azap Gören Kadınlar
21- Uzun bir hadiste, Resulullah (s.a.a) miraç gecesi ümmetinin kadınlarının çeşitli azaplara duçar olduğu nakledilmiştir. Resulullah (s.a.a) onların görmüş oldukları azabı anlattığında Hz. Fatıma (a.s) şöyle dedi: “Ey habibim, ey gözümün nuru! O kadınların amel ve hareketlerinin nasıl olduğunu ve Allah Teala’nın onları böyle cezalandırmasının sebebini bana açıklar mısın?”
Resulullah (s.a.a) cevaben şöyle buyurdular:
“...Saçıyla asılan kadına gelince; o kadın saçını erkeklerden kapatmıyordu. Diliyle asılan kadına gelince; o kadın kocasını incitiyordu. Döşlerinden asılan kadına gelince; o kadın kocasının yatağından kaçınıyordu. Ayaklarından asılan kadına gelince; o kadın kocasının izni olmaksızın evinden dışarı çıkıyordu. Bedeninin etini yiyen kadına gelince; o kadın bedenini halk için süslüyordu. Elleri ayaklarına bağlanan, yılan ve akreplerin kendisine musallat olduğu kadına gelince; o kadın necis bir şekilde necis elbiseyle abdest alıyordu, cenabet ve hayız guslü yapmaz, temizliğe riayet etmezdi ve namazı önemsemezdi. Kör, sağır ve lal olan kadına gelince; o kadın zinadan çocuk doğurup onu kocasına mal ediyordu. Bedeninin eti makasla kesilen kadına gelince; o kadın kendisini erkeklere sunuyordu. Yüzü ve bedeni yakılan ve bağırsaklarını yiyen kadına gelince; o kadın pezevenklik yapıyordu. Başı domuz başı, gövdesi de eşek gövdesi olan kadına gelince; o kadın söz taşıyan ve yalancı idi. Köpek şeklinde olan ve ateşin, altından girip ağzından çıkan kadına gelince; o kadın makyaj yapan (veya şarkı söyleyen), bağırarak ağlayan ve herkesi kıskanan idi.”
Daha sonra şöyle buyurdular: “Kocasını öfkelendiren kadına yazıklar olsun; kocası kendisinden razı olan kadına da ne mutlu!”[82]
Dostları ilə paylaş: |