Hz. Ali (a.s)’ın Bağış ve Cömertliği
Osman’ın ölümünden sonra Arap bir adam Hz. Ali (a.s)’ın yanına gelerek; “Benim birçok hastalığım vardır; nefes darlığı, cahillik ve fakirlik” dedi. Hz. Ali (a.s) da cevaben şöyle buyurdular: “Hastalığı tabibe, cahilliği alime, fakirliği ise zenginin yanına götür.” O adam; “Siz hem tabip, hem alim ve hem de zenginsiniz” dedi. İmam (a.s) onun bu sözü üzerine hizmetçilerine şöyle buyurdular: “Ona, 1000 dirhem hastalığını iyileştirmesi, 1000 dirhem durumunu düzeltmesi ve 1000 dirhem de cahilliğini gidermesi için toplam 3000 dirhem verin.” [113]
Ebu’s- Seadat, “Fezail’ul- İtret” kitabında şöyle diyor:
Bir rivayete göre Hz. Ali (a.s) müşriklerden biriyle savaşıyordu. Bu esnada müşrik; “Ey Ebu Talib oğlu, kılıcını bana bağışla” dedi. Hz. Ali (a.s) kılıcını ona doğru atınca müşrik; “Hayret! Ey Ebu Talib’in oğlu, böyle bir anda kılıcını bana mı veriyorsun?” dedi. Hz. Ali (a.s); “Ey filani! Sen bana el açtın, el açanı geri çevirmek cömertlikten değildir” buyurunca, kafir olan adam kendisini toprağa attı ve; “Din ehlinin davranışı işte böyledir” diyerek Hz Ali (a.s)’ın ayaklarını öpüp Müslüman oldu.[114]
Hz. Ali (a.s)’ın Şecaat ve Yiğitliği
İmam Seccad (a.s) Yezid’in önünde kendisini tanıtırken Hz. Ali (a.s)’ın sıfat ve faziletlerini sayarak şöyle buyurdular:
“Ben öyle bir adamın oğluyum ki, herkesten daha cesaretli ve yiğit idi; iradede herkesten daha güçlü idi; savaşta bir aslan gibi düşmanı öldürüyordu; kuru otlarda esen bir kasırga gibi onları dağıtıyordu.” [115]
Allame İbn-i Ebi Cumhur el- İhsai şöyle naklediyor:
“Cabir-i Ensari şöyle rivayet etmiştir: Basra’da (Cemel Savaşında) Hz. Ali (a.s)’la birlikte idim. Yetmiş bin kişi bir kadınla (Aişe ile) toplanmışlardı, savaştan kaçan her insanın; “Ali beni hezimete uğrattı”, yaralanan her şahsın; “Ali beni yaraladı”, can veren herkesin; “Ali beni öldürdü” dediklerini gördüm. Ordunun sağ kolunda olduğumda Hz. Ali’nin sesini duyuyordum; sol kolunda olduğumda yine onun sesini duyuyordum. Talha’nın can verdiği an onun yanından geçerken; “Kim bu oku sana attı” dediğimde; “Ali bin Ebi Talib attı” dedi. Bunu duyunca; “Ey Bilkıys ve İblis hizbi! Ali ok atmamıştır, onun elinde sadece kılıç vardır” dedim. Talha dedi ki: “Ey Cabir! Ali’nin göğe çıktığını, yere indiğini, doğudan ve batıdan geldiğini görmüyor musun? Doğu ile batıyı bir şey yapmıştır, süvariye yetiştiğinde onu mızrak vs. şeyle dürtüyor; biriyle karşılaştığında onu öldürüyor, yaralıyor ve yüzüstü yere seriyor veya; “Ey Allah’ın düşmanı öl” dediğin de o adam ölüyor, ondan hiç kimse kurtulamıyor.” [116]
Savaşlardan birinde Hz. Ali (a.s)’ın komutanları İmama: “Eğer yenilgiye uğrarsak sizi nerede bulabiliriz?” diye sorduklarında şöyle buyurdular: “Beni nerede bıraktıysanız ben oradayım, oradan başka bir yere ayrılmam.” [117]
Hz. Ali (a.s)’ın Heybeti
Hz. Ali (a.s)’a; “Rakiplerine nasıl galip geldin?” dediklerinde; “Karşılaştığım herkes, bana kendi aleyhine yardım etti.” buyurdular.
Seyyid Rezi; “Hz. Ali (a.s) bu sözüyle, heybetinin karşı tarafın kalbine korku düşürdüğüne işaret etmiştir.”[118] diyor.
Hz. Ali (a.s) meydanda dolaşırken soluklar kesilirdi. Ona hamle eden herkes çok çabuk ölümü tatardı. Süfyani Sevri şöyle diyor: “Hz. Ali (a.s) müslümanların arasında çelik bir dağ gibiydi; kafir ve münafıklar için ise kuvvetli bir rakipti. Allah müslümanların izzet ve yüceliğini, kafirlerin ise zillet ve aşağılığını O’nun eline vermişti.”[119]
Hz. Ali (a.s)’ın Cesaret ve Kudreti
Enes, Ömer bin Hattap’tan şöyle naklediyor: Hz. Ali (a.s), beşikte iken bir yılanın ona doğru hareket ettiğini görünce, ellerini kundakta bağlı olmasına rağmen kundaktan çıkarıp yılanın boynundan tuttu, yılana bir bakıp parmaklarını ona geçirdi ve sıkarak onu öldürdü. Annesi onu o halde görünce bağırıp yardım diledi, bu sese akrabaları toplandı. Sonra annesi Ali’ye; “Şüphesiz sen bir haydar (aslan)sın” dedi.[120]
Hz. Ali (a.s)’ın şecaat ve kolunun gücünü düşmanları bile methetmiştir. İki parmağıyla Halid bin Velid’in boğazını sıkıştırdığı ve Halid bin Velid’in neredeyse ölmek üzere olduğu muşhurdur.[121]
Hz. Ali (a.s) Uhud savaşında, Beniabduddar kabilesinin savaşçılarını öldürdükten sonra o kabileden Sevap adlı bir köle Peygamberi öldürmek için yemin etti. Bu köle çok iri cüsseli ve kuvvetliydi. Müslümanlar korkuya kapılarak onunla savaşmaktan çekindiler. Ama Hz. Ali (a.s) onun karşısına çıkarak ona öyle bir darbe vurdu ki, belinden ikiye böldü; öyle ki üst bölümü yere düştü ve alt bölümü ise ayakları üstünde kalmıştı. Her iki ordu Hz. Ali’nin bu vuruşundan hayretler içerisindeydi ve müslümanlar gülüyorlardı.[122]
Hz. ALİ (a.s)’ın İmanı
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Eğer yer ve gökler terazinin bir kefesine, Ali’nin imanı da diğer kefesine bırakılırsa, Ali’nin imanı daha ağır basar.” [123]
Hz. Ali (a.s)’ın “Kumeyl Duası” adıyla meşhur olan duası, O’nun güçlü iman ve yakinini göstermektedir. Yine O’nun korku ve ümit içeren Sabah Duası ve diğer dua ve yakarışları O’nun teveccüh ve ihlasının göstergesidir. Zarar bin Zamre Muaviye’nin yanına geldiğinde Muaviye; “Ali’yi bana tarif et” dediğinde Zarar İmam (a.s)’ın özelliklerinden bir kısmını Muaviye’ye beyan ettikten sonra şöyle dedi:
“Hz. Ali geceleri (ibadet için) çok az uyuyordu; gece ve gündüzleri çok Kur’an okuyordu; canını Allah yoluna adamıştır; Allah’ın azameti karşısında göz yaşı döküyordu; kendisini bizden saklamazdı; bizden altın dolu keseler toplamazdı; yakınlarına şefkatli idi; cefakarlara (kendisine zulmedenlere) sert davranmazdı; gecenin zifiri karanlığında O’nu, kendisini yılan vurmuş bir insan gibi büküldüğünü ve üzüntülü bir fert gibi Allah korkusundan ağladığını ve şöyle dediğini görürdün:
“Ey dünya, bana mı cilve yapıyorsun, beni mi kendine meftun etmek istiyorsun? Heyhat! Benim sana ihtiyacım yoktur; sana üç talak vermişim; artık sana dönmem mümkün değildir.” Sonra şöyle buyuruyordu: “Ah azığın azlığından, seferin uzunluğundan, yolun zorluğundan!”
Muaviye bunları duyunca kendisini tutamayıp ağlamaya başladı ve; “Ey Zarar yeter, Allah’a andolsun ki, Ali öyleydi, Allah ona rahmet etsin” dedi.[124]
Dostları ilə paylaş: |