İMAM HÜSEYİN (A.S)
ŞİİRLER SÖZLERİNDEN - "KIRK HADİS" FAZİLETLERİ VE SİRESİ HAYATI
KISACA İMAM HÜSEYİN (A.S)’IN HAYATI, AZİLETLERİ,SİRESİ VE SÖZLERİ
Bismillahirrahmanirrahim
Yaratıklarında ortağı olmayan, azametinde benzeri bulunmayan, rüzgarı estiren, sabahı karanlıktan yarıp çıkaran, kudretiyle birlikte affı, gazabıyla birlikte büyük sabrı olan, yaratan, rızk veren, fazl ve nimet sahibi olan, izzetiyle izzetlileri mağlup eden, azametliler O’nun azameti karşısında boyun eğen, kudretiyle istediğine yetişen, çağırırken icabet eden, isyan edildiği halde ayıpları örten, verdiği nimetlere karşılık şükretmedikleri halde büyük nimetler bağışlayan, korkanlara güven veren, mustaz’afları yücelten, zorbaların belini kıran, zalimleri cezalandıran, imdat dileyenlerin imdadına yetişen ve muhtaçların mercisi olan Allah’a hamt ediyor, tesbih ederek de O’nu anıyorum.
Hz. Muhammed (s.a.a)’in de O’nun elçisi, peygamberlerinin sonuncusu ve yaratıklarının en üstünü olduğuna şehadet ediyorum; yine Hz. Peygamber’in Ehl-i Beyt’inin Allah’ın seçkin kulları, O Hazretin nur-u dideleri, ümmetin kurtuluş gemileri, ihtilaftan korunabilmek için de birer vesile ve hüccetler olduklarına tanıklık ediyorum. Allah’ım, ben O’nların dostlarıyla dost, düşmanlarıyla da kıyamete dek düşmanım. Allah’ım O’nlara salat ve selam gönder, O’nların hedeflerini gerçekleştir, O’nların düşmanlarını ise yeryüzünden silip at.
Ehl-i Beyt’in beşinci ferdi olan İmam Hüseyin (a.s)’ı tanımanın en güzel yolu, Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt’inin O’nun hakkındaki hadisleri ve kendisinin de buyurmuş olduğu sözleri teenni ile canı gönülden okumak ve onların üzerinde iyice düşünmektir. Biz bu hedefle hareket ederek bu mukaddimede ilk önce İmam Hüseyin (a.s)’ın faziletlerinden örnekler nakledeceğiz, sonra İmam (a.s)’ın kendi sözleriyle kıyamının sebeplerini açıklayacağız ve daha sonra İmam (a.s)’a ağlamak ve O’na yas tutmakla ilgili hadisleri Ehl-i Sünnet ve Şia kaynaklarından aktarmaya çalışacağız.
İmam Hüseyin (a.s)’ın Faziletlerinden Örnekler
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Hüseyin bendendir, ben de Hüseyin’denim; Hüseyin’i seveni Allah sevsin.” [1]
Resulullah (s.a.a) bir gün İmam Hüseyin’in elinden tutarak şöyle buyurdular:
“Ey cemaat! Bu Hüseyin bin Ali’dir; O’nu tanıyın; canım elinde olan Allah’a andolsun ki Hüseyin cennettedir, O’nu sevenler de cennettedir, O’nu sevenleri sevenler de cennettedir.” [2]
Bir gün İmam Hasan’la İmam Hüseyin (a.s) anneleriyle birlikte Resulullah (s.a.a)’i görmek için Aişe’nin evine gittiler. Resulullah (s.a.a) uyumuş olduğundan dolayı Fatıma (a.s); “Şimdi ceddiniz yatmış, başka bir saatte Hazretin yanına gelelim” buyurdular. Ama İmam Hasan’la İmam Hüseyin; “Biz ceddimizden ayrılamayız” diyerek birisi Resulullah’ın sağ kolu, diğeri ise sol kolu üzerinde yattılar. Fatıma (a.s) O’nların yattığını görünce kendi evine döndü. İmam Hasan’la İmam Hüseyin (a.s) uykudan ayılınca Aişe’den annelerinin nerede olduğunu sordular, o da; “Siz yattığınızda evinize döndü” dedi.
Bunun üzerine İmam Hasan’la İmam Hüseyin (a.s) karanlık ve şimşekli olan o gecede evden dışarı çıkıp gittiler...
Resulullah (s.a.a) uykudan uyanınca onların oraya gelip yalnız başlarına evlerine döndüklerini öğrenince, hemen Fatıma (a.s)’ın evine gitti. Ama onları orada bulamayınca onları aramaya koyuldu; nihayet onları Beni Neccar bahçesinin önünde yatmış olarak gördü; derken İmam Hasan’ı sağ omzuna, İmam Hüseyin’i de sol omzuna alarak eve doğru hareket etti. Bu arada İmam Ali (a.s) da Resulullah’a ulaştı. Ashaptan bazıları da Resulullah’la karşılaştıklarında; “Babam anam sana feda olsun, hafif olmanız için torunlarınızdan birini bize verin” dediklerinde, Resulullah (s.a.a); “Siz gidiniz, Allah sizin sözünüzü duydu ve makamınızı tanıdı” buyurarak vermekten kaçınıyordu...
İmam Ali (a.s) da; “Ya Resulellah, anam ve babam sana feda olsun, hafiflemen için onlardan birini bana veriniz” dediğinde Resulullah (s.a.a) İmam Hasan’a dönüp; “Ya Hasan, babanın omzuna gitmek istiyor musun?” diye sordu. İmam Hasan; “Ey dede, vallahi senin omzunu babamın omzundan daha çok seviyorum” dedi. Sonra İmam Hüseyin’e dönerek; “Ya Hüseyin, babanın omzuna gitmek istiyor musun?” diye sordu. İmam Hüseyin de; “Ey dede, ben de kardeşimin dediğini diyorum, senin omzunda olmayı babamın omzunda olmaktan daha çok seviyorum.” dedi. Resulullah (s.a.a) onları öylece omzunda Fatıma (a.s)’ın evine götürdü...” [3]
Resulullah (s.a.a) buyurmuştur ki:
“Kim cennet gençlerinin efendisine bakmak istiyorsa, Hüseyin bin Ali’ye baksın.” [4]
İmam Sadık (a.s)’dan şöyle buyurduğu nakledilmiştir:
“Resulullah (s.a.a) namaza durmuştu, Hüseyin bin Ali (a.s) da kenarında idi; derken Resulullah (s.a.a) tekbir getirdi. Ama Hüseyin (a.s) (dili tam açılmadığından) tekbir getiremedi. Resulullah (s.a.a) İmam Hüseyin’in tekbir getirebilmesi için onu yedi kez tekrarladı; yedicisinde İmam Hüseyin de tekbir getirdi; işte bundan dolayı (namaza başlamadan önce) yedi kez tekbir getirmek sünnet oldu.” [5]
Bir gün Resulullah (s.a.a) Fatıma (a.s)’ın evine gidip; “Ya Fatıma, bugün baban senin konuğundur” buyurdular. Fatıma (a.s) cevaben; “Ya Resulellah! Hasan ve Hüseyin benden yiyecek istiyorlar, ama ben onların açlığını gidermek için bir şey bulamadım.” dedi. Daha sonra Resulullah (s.a.a) içeri girip Hz. Ali, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ve Hz. Fatıma’yla birlikte oturdu. Ama Fatıma (a.s) şaşkınlık içerisinde kalmıştı, ne yapacağını bilmiyordu.
Daha sonra Resulullah (s.a.a) yüzünü göğe çevirdi, derken Cebrail nazil olup şöyle dedi: “Ey Muhammed! Aliyy’ul- A’la (yüceler yücesi olan Allah) sana selam söylüyor ve şöyle buyuruyor: ‘Ey Muhammed! Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’e de ki; cennet meyvelerinden hangisini canınız istiyor?”
Bunun üzerine Resulullah (s.a.a) şöyle buyurdular: “Ey Ali! Ey Fatıma, Ey Hasan, Ey Hüseyin! Aziz Allah sizin aç olduğunuzu bildi, o halde cennet meyvelerinden hangisini istiyorsunuz?” Hiç kimse utancığından cevap vermedi. Bu esnada İmam Hüseyin (a.s) şöyle dedi: “Ey baba, Ey Emir’ul- Muminin, ey alemlerin hanım efendisi olan anne, ey kardeş Hasan, sizin izninizle, cennet meyvelerinden sizin için bir şey seçeyim mi?” Hepsi birlikte; “Ey Hüseyin! Sen ne istesen ve bizim için ne seçsen biz ona razıyız.” dediler.
İmam Hüseyin (a.s) sonra şöyle dedi: “Ya Resulellah! Cebrail’e de ki, biz yeni yetişen hurma istiyoruz.” Resulullah (s.a.a) buyurdular ki; “Allah onu bildi.” Sonra Resulullah (s.a.a); “Ey Fatıma, kalk mutfağa git, hazır olanı bize getir.” buyurdular. Fatıma (a.s) mutfağa gidip üzeri yeşil örtüyle örtülen billurdan bir tabak gördü, içerisinde mevsimi olmayan yepyeni hurma vardı. Onu Resulullah’ın yanına getirdi. Resulullah (s.a.a); “Bismillahirrahmanirrahim” diyerek o hurmalardan bir tanesini alıp Hüseyin (a.s)’ın ağzına bırakarak; “Afiyet olsun ya Hüseyin” buyurdu, Sonra Hasan (a.s)’ın, sonra Fatıma (a.s)’ın, daha sonra da Ali (a.s)’ın ağızlarına birer hurma bırakarak hepsinin adını dile getirip; “Yiyin, afiyet olsun” buyuruyordu...” [6]
Dostları ilə paylaş: |