ÂL-İ aba içindekiler



Yüklə 1,14 Mb.
səhifə28/42
tarix06.09.2018
ölçüsü1,14 Mb.
#78070
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   42

İMAM HASAN (A.S)


SÖZLERİNDEN - "KIRK HADİS" FAZİLETLERİ VE SİRESİ HAYATI

KISACA İMAM HASAN (A.S)’IN HAYATI, FAZİLETLERİ,

SİRESİ VE SÖZLERİ

Bismillahirrahmanirrahim


 

Hamt olsun Allah’a ki, insanların hidayeti ve mutluluğu için onlara kitap ve yaşam kanunları nazil etmiş, onların uygulanması için de onlara masum Peygamber ve İmamlar göndermiştir.

Salat ve selam olsun Hz. Peygamber’e ki, kendisinden sonra gelecek olan hidayet İmamlarının velayet ve hilafetini yerine oturtmak için İlahi vahyin emirleri doğrultusunda çeşitli şekillerde ve ele geçirdiği her fırsatta bazen isim ve tarifleriyle, bazen de genel bir şekilde bu ilahi makama tayin edildiklerini halka tebliğ etmiştir. Yine salat ve selam O’nun hidayet kandilleri olan Ehl-i Beyti’ne olsun ki, O’nlar da var güçleriyle, mal, can ve evlatlarıyla İslam’ın yok olmasını önlemiş ve parlak bir yolun baki kalmasını sağlamışlardır. Amel ve sözleriyle de, Kur’an ve Sünnetin hayatın değişik şartlarında nasıl uygulanacağını göstermiş ve kendilerine uyanlara da bu yolda kılavuzluk yapmışlardır.

Ehl-i Beyt’in söz, amel ve siyerinden haberdar olmak, O’nları tanımak için en iyi bir vesiledir. Peygamber (s.a.a), insanların ilim elde etmeleri için ilim kapıları olan Ehl-i Beyti’ni tanıtmış, onlara başvurulmasının gerekliliğini de bütün söz ve hareketleriyle vurgulamıştır.

Ehl-i Beyt’ten uzak kalmak, her şeyden önce O’nların zengin kültür ve kaynaklarından mahrum kalmaya, Kurân ve Resulullah ( s.a.a)’in gerçek sünnetini anlamada masum olmayan insanların düşüncelerine başvurmaya ve neticede ihtilafların baş göstermesiyle müslümanların kanının dökülmesine yol açmaktadır.

Elbette Ehl-i Beyt’i ve ilahi şahsiyetleri tanımak için ilk etapta, insan ilahi yardıma, mümin kardeşinin nasihatine ve kendi nefsinde olan bir öğütçüğe muhtaçtır; ikinci aşamada ise ilahi elçi ve İmamlar tarafından gelen bilgi ve eserlere muhtaçtır.

Ehl-i Beyt’in dördüncü şahısı olan İmam Hasan (a.s)’ın makamını daha iyi tanıyabilmek için Hz. Peygamber ( s.a.a)’in hadislerine göz atmamız yerinde olacaktır.

Resulullah ( s.a.a) bazen İmam Hasan’ı omzuna alarak şöyle buyuruyordu:

“Allah’ım, ben onu çok seviyorum, sen de onu sev.” [1]

Yine buyurmuştur ki:

“Kim Hasan ve Hüseyin’i severse beni sevmiştir; kim de O’nlara buğz ederse bana buğz etmiştir.” [2]

Yine buyurmuştur ki:

“Hasan ve Hüseyin cennet gençlerinin efendileridirler; babaları ise onlardan daha üstündür.” [3]

Yine buyurmuştur ki:

“Ben heybet ve ilmimi Hasan’a, cömertlik ve merhametimi ise Hüseyin’e verdim.” [4]

Başka bir hadiste de şöyle nakledilmiştir:

 Hz. Fatıma (a.s), Resulullah (s.a.a)’in hastalığı sırasında Hasan ve Hüseyin’i (a.s) Hazretin yanına getirerek şöyle arz etti: “Ya Resulellah! O’nları bir şeye mirasçı kıl.”

Resulullah (s.a.a) de şöyle buyurdular:

“Heybet ve ululuğum Hasan içindir; şecaat ve cömertliğim de Hüseyin içindir.”[5]

Yine buyurmuştur ki:

“Çocuk güldür; benim güllerim ise Hasan ve Hüseyin’dir.” [6]

Yine buyurmuştur ki:

“Hasan ve Hüseyin, benden ve babalarından sonra yeryüzündekilerin en üstünleridirler; anneleri ise kadınların en üstünüdür.” [7]

Hz. Ali (a.s) da şöyle buyurmuştur:

“Bir gün Hasan’la Hüseyin Resulullah( s.a.a)’in yanında güreşiyorlardı. Resulullah ( s.a.a); “Çabuk ol ya Hasan!” diye buyurdu. Fatıma; “Ya Resulellah! Küçüğü bırakıp da büyüğe mi yardım ediyorsun?” dediğinde Resulullah ( s.a.a) şöyle buyurdular: “Cebrail; çabuk ol ya Hüseyin diyor, ben de çabuk ol ya Hasan diyorum.” [8]

Bir gün İmam Hasan (a.s) gelerek Resulullah ( s.a.a)’in kucağında oturdu; Resulullah ( s.a.a) O’nun ağzından öperek üç kez şöyle buyurdular:

“Allah’ım, ben O’nu seviyorum, O’nu seven kimseyi de seviyorum.” [9]

Hz. Ali (a.s) da Hasan ve Hüseyin’e (aleyhima’s- selam) şöyle buyurdular:

“Siz benden sonra İmamsınız, cennet gençlerinin efendilerisiniz, masumlarsınız, Allah Teala her ikinizi korusun; Allah’ın laneti ise size düşmanlık yapan kimsenin üzerine olsun.” [10]

İmam Rıza (a.s) da babalarından şöyle nakletmiştir:

 “Hasan’la Hüseyin (a.s) gecenin geç vaktine kadar Resulullah ( s.a.a)’in yanında oynuyorlardı. Resulullah (s.a.a) onlara; “Artık annenizin yanına gidin.” buyurdular. Derken bir şimşek çaktı, onlar annelerinin yanına gidinceye dek oralar aydınlatmış oldu. Resulullah ( s.a.a) de şimşeğe bakarak şöyle buyurdular: “Hamd Allah’a ki biz Ehl-i Beyt’e ikramda bulunmuştur.” [11]

İmam Hasan (a.s)’ın fazileti hakkında Şia ve Ehl-i Sünnet kitaplarında pek çok hadis vardır; bu konuda daha fazla bilgi edinmek isteyenler, “Bihar’ul- Envar” kitabının 43. cildine müracaat edebilirler.

Ehl-i Beyt İmamları (a.s) zaman ve mekan şartlarına göre kendi vazifelerini yapmış ve halkı da hidayet etmeğe çalışmışlardır. Ama cahil ve bilgisiz halk, kasıtlı veya kasıtsız olarak O’nların bir takım amellerine itiraz etmeğe kalkışmışlardır. Tarih kitaplarını araştırdığımızda, birçok savaş ve barışlarda bu çeşit itirazlar göze çarpmaktadır. Örneğin: Hz. Peygamber ( s.a.a) Kureyş müşrikleriyle sulh yaptığında (Hudeybiyye Sulhunda), Hz. Peygamber’e tam inancı olmayan bazı kimseler, itiraz etmeğe ve Peygamber’in peygamberliğinde şüphe bile etmeğe başladılar; hatta bazı kitapların yazdığına göre; “Ben Peygamber’in peygamberliğinde şimdiye kadar böyle şüphe etmemiştim” diyenler bile oldu. Ama sonradan bu sulhun İslam için ne kadar faydalı olduğunu anlamış oldular. İmam Sadık (a.s) bu barış hakkında şöyle buyurmuştur; “Bu barıştan daha bereketli bir olay vuku bulmamıştır.”[12].

Zohri de şöyle diyor: “Hudeybiyye Sulhundan daha büyük bir zafer olmamıştır.” [13]

Hz. Ali (a.s) Muaviye’yle savaştığında birçok kimseler, hem savaşa, hem de kendi önerdikleri hakemiyete itiraz edip İmam Ali ile savaşmışlardır. İmam Hasan (a.s)’ın kıyamına da itiraz eden, hatta düşmanın safında yer alanlar bile olmuştur...

Ebu Said-i Akisa diyor ki:

İmam Hasan (a.s)’a; “Neden Muaviye ile sulh yaptın, oysa hak seninleydi; Muaviye ise sapık ve zalimdi?” dediğimde İmam (a.s) şöyle buyurdular:

“Acaba ben babam Ali’den sonra Allah’ın hücceti ve İmam değil miyim?”

Ebu Said-i Akisa: “Evet, öyledir.”

İmam (a.s): “Resulullah (s.a.a) benim ve kardeşim hakkında; ‘Hasan ve Hüseyin, kalksalar da otursalar da İmamdırlar’ buyurmamış mıdır?”

Ebu Said-i Akisa: “Evet, buyurmuştur.”

İmam (a.s): “Öyleyse ben İmamım, ister kıyam edim ister etmeyeyim. Benim Muaviye ile sulh yapmamın sebebi, Resulullah’ın Beni Zamre, Beni Eşca ve Hudeybiyye’de Mekke halkı ile yaptığı sulhun sebebinin aynısıdır; şu farkla ki onlar kafir idi, ama Muaviye ve ashabı kafir hükmündedirler... Ey Ebu Said! Eğer ben Allah tarafından İmam isem artık senin, maslahatı bilmediğinden dolayı bana itiraz etmenin bir anlamı yoktur; bizim meselimiz Hızır ve Musa’nın meseli gibidir. Hızır (a.s), Hz. Musa’nın, maslahatını bilmediği bazı işler yapıyordu, Musa (a.s) onun işlerini görünce sinirlenip itiraz ediyordu; ama Hızır (a.s) yaptığı işin hikmetini açıkladığında Hz. Musa rahatlayıp susuyordu. Şu kadarını bil ki, eğer Muaviye ile sulh yapmamış olsaydım yeryüzünde bir Şia dahi kalmazdı.” [14]

İmam Hasan (a.s) bu sulhu ile Şialarının canını korumasıyla birlikte Muaviye’nin kerih çehresini de aşikar etmiş oldu. Muaviye Nuhayle’de yapmış olduğu bir konuşmasında şöyle dedi:

“Ben namaz kılasınız, oruç tutasınız ve hacca gidesiniz diye sizinle savaşmadım; ben hükümet etmem için sizinle savaştım ve ona da ulaştım; şimdi Hasan bin Ali ile yapmış olduğum sulhun şartlarını ayağımın altına aldığımı ilan ediyorum.”[15]

İmam Hasan (a.s)’ı Muaviye ile sulh yapmaya mecbur eden amillerden bazıları da şunlardır: İmam Hasan (a.s)’ın ordusunda kendisine candan bağlı olanlar pek azdı, kimisi dünya malı elde etmek için uğraşıyordu, kimisi şüphe içindeydi, kimisi dini amaç için değil sırf kabile reislerinin emrine uymak için gelmişti, kimisi (Havariç gibi) İmam’ı savunmak değil sadece Muaviye’yi sevmedikleri için gelmişti,[16] kimisi yel hangi yandan eserse öte yana eğiliyordu, kimisi de Hâricilerin inancına kapılmıştı. Müslümanların içine düşen ayrılık, görüşlerinin birbirine zıt oluşu, vahdetin kalmayışı, servet elde etme sevdası iman kudretini oldukça zayıflatmıştı. Muaviye’nin casusları, bir an bile durmuyorlar, bu ayrılığı, bu zıddiyeti daha da derinleştirip genişletiyorlardı; vaatle, parayla, tehditle adam avlıyorlardı.[17] Ordu içerisinde İmam Hasan (a.s)’ı tutup kaçırarak Muaviye’ye teslim etmek isteyenler bile vardı.[18]

Bir kere çadırlarına girmişler, buldukları her şeyi yağma etmişler, altlarındaki seccadelerini bile çekip almışlardı; hatta birisi kendilerini ağır bir şekilde yaralamıştı...[19]

İmam Hasan (a.s) kesinlikle savaştan çekinmiyordu, Muaviye ile savaşmak için ordusuna hararetli konuşmalar bile yapıyordu. Bir ara Muaviye’nin casuslarını yakalatıp öldürttükten sonra Muaviye’ye şöyle bir mektup yazdı:

“Casus mu gönderiyorsun, savaşmak mı istiyorsun? Öyleyse savaşa hazırlan!” [20]

İmam Hasan (a.s) Muaviye’nin barış teklifini, bir yandan da kendi ordusunun durumunu görünce, maslahat gereği bazı şartlarla sulh yapmayı uygun gördü. İmam Hasan (a.s) sonradan şöyle buyurmuşlardı: “Vallahi ben bu işi Muaviye’ye teslim etmezdim; fakat yardımcı bulamadım, yardımcı bulsaydım gece de onunla savaşırdım günüz de; sonundaysa Allah benimle onun arasında hükmederdi.” [21]

Evet İmam Hasan (a.s) zamanın şartlarına göre barışıyla, İmam Hüseyin (a.s) şahadetiyle, diğer İmamlar da talebe eğitmeleriyle İslam dininin yok olmasını önlemiş ve Peygamber (s.a.a)’in mezhebi olan kendi mezheplerini yüceltme uğrunda ellerinden geleni esirgememişlerdir. Şia’nın görüşüne göre, eğer İmam Hasan (a.s) İmam Hüseyin (a.s)’ın zamanında olsaydı, O da aynı işi yapardı. Nitekim İmam Hüseyin de İmam Hasan’ın zamanında onun yaptığını onaylayıp İmam Hasan’a destek olmuştur. Eğer İmam Hasan’la İmam Hüseyin diğer İmamların zaman ve şartlarında olsalardı, O’nların yapmış olduklarını bunlar da yaparlardı. Şia’nın görüşüne göre, İmamların hepsi bir nurdandırlar, O’nların arasında hiçbir fark yoktur.

Allah’ım, İmam Ali (a.s)’ın sabrı, İmam Hasan (a.s)’ın mazlumiyeti, İmam Hüseyin (a.s)’ın şahadeti ve diğer İmamların dua ve çabaları hürmetine İmam Mehdi (a.s)’ın zuhurunu tacil ederek Ehl-i Beyt mektebini dünyaya hakim kıl; O’nların takipçilerini güçlendir, düşmanlarını ise zelil eyle.

 Allah’ım, bizi, sana varacak yollara hidayet et; bizi sana kavuşturacak en yakın yolda hareket ettir; uzağı bize yakınlaştır, zorluğu bize kolaylaştır; bizleri sana doğru koşan, gelip kapını çalan, gece-gündüz yalnız sana tapan ve azametinden korkan kullarından kıl; kendileri için kaynakları arındırdığın, arzularına ulaştırdığın, maksatlarına kavuşturduğun, kendi fazlınla ihtiyaçlarını giderip kalplerini sevginle doldurduğun kullarından eyle. Bu çalışmaları bizlerden kabul buyur; bizleri Ehl-i Beyt’ten ayırma; bu dünyada O’nların ziyaretlerini, ahirette ise şefaatlerini bizlere nasip eyle. Amin.





Yüklə 1,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   24   25   26   27   28   29   30   31   ...   42




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2025
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin