İKİ Nasuhi Ünal Karaarslan
HARİS b. HİŞÂM
Ebû Abdirrahmân el-Hâris
b. Hişâm b. el-Muglre b. Abdillâh
b. Mahzûm el-Kureşî
(ö. 18/639 [?])
Sahâbî.
Ebû Cehil'in kardeşi ve Hâlid b. Velîd'in amcasının oğludur. Kureyş kabilesinin ileri gelenlerinden olup cömertliğiyle tanınmıştır. Bedir ve Uhud gazvelerine müş-
HARİS b. KÂ'B
riklerin safında katılmış ve Bedir'de savaş meydanından kaçmıştır.
Haris b. Hişâm. Mekke'nin fethedildiği gün Hz. Ali'nin kız kardeşi Ümmü Hânî'-nin evine sığındı. Ümmü Hânî, evine sığınan diğer kişilerle birlikte onu da himayesine alıp durumu Hz. Peygamber'e bildirdi. Hz. Peygamber de Ümmü Hânî'nin himayesine aldığı kişileri kendi himayesinde kabul ettiğini söyledi. Aynı gün müslüman olan Haris b. Hişâm daha sonra Huneyn Gazvesi'ne katıldı. ResûM Ekrem Huneyn ganimetlerini taksim ederken onu müellefe-i kulûbdan sayarak kendisine 100 deve verdi. Haris bu tarihten itibaren samimi bir müslüman oldu ve ashabın ileri gelenleri arasında yer aldı. İslâmiyet'i kabul ettikten sonra da Mekke'de oturdu ve ridde savaşlarına katıldı.
Hz. Ebû Bekir'in halifeliği döneminde Suriye'de Bizans'a karşı yapılan sefere katılan Haris bütün mal varlığını da bu sefere tahsis etti. Ecnâdeyn Savaşı'nda İslâm ordusunun sancağını taşıdı ve Fihl Savaşı'nda bulundu. Bir rivayete göre Yermük Savaşı'nda (15/636), daha güvenilir bir başka rivayete göre ise 18 (639) yılında Amvâs veba salgını sırasında vefat etti. Aynı zamanda iyi bir şair olan Haris b. Hişâm'ın, Bedir Gazvesi'nden kaçması üzerine aleyhine söylenen şiirlere verdiği cevap savaştan kaçanların mazeretine en güzel örnek kabul edilir.
BİBLİYOGRAFYA :
Vâkıdî. el-Meğâzî, I, 42, 58, 71, 96; II, 784-785, 829-831; 111, 946; İbn Hişâm, es-Sıre2, IV, 56; İbn SaU et-Tabakât, V, 444; VII, 404; İbn Abdülber, et-İst?âb (Bicâvî), I, 301-304; İbnü'l-Esîr. e(Bennâ), I, 420; İbn Seyyidün-nâs. Minehu'l-midah (nşr İffet Visal Hamza), Dımaşk 1407/1987, s. 75-76; Mizzî. Tehzibü'l-Kemal, V, 294-304; Zehebî, A'lâmü'n-nübelâ', IV, 419-421; İbn Hacer. el-işâbe, 1, 293; Zirikiî. et-AHâm, II, 161-162; Cevâd Ali. et-Mufaşşat, IX, 714-715. r—ı
IAJ Mustafa AĞırman
F HARİS b. KÂ'B n
(Benî Haris b. Kâ'b)
Kahtânîler'e mensup
bir Arap kabilesi.
L J
Belhâris adıyla da anılan bu kabile Mez-hic'in bir koludur. Kabileye adını veren Haris b. Kâ'b'ın soyu Amr b. Ule (İlle) b. Celd b. Mezhic yoluyla Kahtân'a ulaşır. Necran'da yaşayan kabile Evfâ, Ezd, Hem-
197
HARİS b. KA'B
dân, Becîle ve Has'am kabileleriyle komşuydu. Câhiliye döneminde komşuları ve diğer kabilelerle yaptığı savaşların çoğundan galip çıkan Hârisoğulları'nın büyük bir bölümü müşrik olmakla beraber içlerinde Hıristiyanlığı benimseyenler de vardı. Müşriklerin bir kısmı Yegüs. bir kısmı da Zülhalesa putuna tapardı. Kabilenin hıristiyan olan Benî Abdülmedân b. Deyyân kolu, Necran'ın Kabe'si (Deyrü Nec-rân) denilen büyük bir kilise inşa ettirmişti. Bazı tarihçilere göre bu kilise 300 parça deriden yapılmış bir çadırdı.
İslâmiyet'in Medine'de yerleşmesinden sonra hıristiyan Hârisoğulları 8 (629), 9 veya 10 yılında Hz. Peygamber'e bir heyet gönderdiler. Heyetin içinde hıristiyan din adamları da vardı. Resûl-i Ekrem heyet mensuplarına müslüman olmalarını teklif edince bunlar Hıristiyanlığı kabul ettiklerini. îsâ'nın da ilâh olduğunu söyleyerek bu teklifi reddettiler. Hz. Peygamber îsâ"nın Allah'ın kulu olduğunusöy-ledi. Heyet mensuplarının Resûlullah'a, "Eğer peygamber isen îsâ hakkında bizi memnun edecek son sözünü söyle de dönüp yurdumuza gidelim" demesi üzerine ertesi gün Hz. îsâ hakkında Âl-i İmrân sûresinin 1-70. âyetleri nazil oldu. Hz. Peygamber onlara bu sûrenin, "Allah nez-dinde îsâ'nın durumu Âdem'in durumu gibidir. Allah onu topraktan yarattı, sonra 'ol' dedi ve oluverdi. Gerçek rabbinden gelendir. Öyle ise şüphecilerden olma. Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım; sonra da dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lanet dileyelim" mealindeki 59-61. âyetlerini okuyup kendilerini mübâheleye davet etti; Hz. Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin'i yanına alarak kendisinin buna hazır olduğunu bildirdi (bk. MÜbÂhele). Necranlı hıristiyanlar, Hz. Muhammed'in Allah'ın resulü olduğuna kanaat getirip neticede Allah'ın lanetine uğramaktan korktukları için onunla mübâhele yapmayı doğru bulmadılar; ancak müslüman da olmadılar. Resûl-i Ekrem kendileriyle bir anlaşma yaptı. Cizye tahsili için güvenilir birinin gönderilmesini istemeleri üzerine Ebû Ubeyde b. Cerrâh'ı onlarla birlikte Necran'a gönderdi. İslâm devletinin hâkimiyetini kabul eden Necranlilar dinlerinde hür ve serbest olduklarını bilerek memleketlerine geri döndüler.
198
Resûl-i Ekrem, Hâlid b. Velîd'i 10(631) yılında Hârisoğulları'nı İslâmiyet'e davet etmek üzere 400 kişilik bir kuvvetle Nec-ran'a gönderdi. Hâlid'in davetiyle Benî Haris müslüman oldu. Hâlid, Bilâl b. Haris el-Müzenî ile gönderdiği bir mektupla durumu Hz. Peygamber'e bildirdi. Hz. Peygamber cevabî mektubunda Hâlid'-den onları müjdelemesini ve aralarından seçecekleri bir heyetle beraber Medine'ye dönmesini istedi.
Hâlid b. Velîd, Kur'an öğretmek ve bazı dinî hükümleri tebliğ etmek üzere bir süre aralarında kaldıktan sonra bir heyetle birlikte Medine'ye döndü. Heyeti evinde on gün misafir edip ağırladı. Resûl-i Ekrem de heyete ikramda bulundu ve kendilerine 10'ar ukıyye gümüş hediye etti. 12,5 ukıyye verdiği Kays b. Husayn'ı Hârisoğulları'na emîr tayin ederek heyeti memleketlerine uğurladı (Şevval-Zilkade 10/Ocak-Şubat 632}. İslâm dinini ve Kur'an'ı öğretmek, zekâtları toplamak üzere Amr b. Hazm el-Ensârî'yi onlarla birlikte yolladı. Kendisine fıkhî hükümler ihtiva eden bir de mektup verdi. Ayrıca kabileye mensup bazı kişi ve ailelere de dokuz mektup gönderdi. Böylece Nec-ran'da büyük bir kabile İslâmiyet'i kabul etmiş oldu. Peygamberlik iddiasında bulunan Esved el-Ansî ile adamları daha sonra kabile mensuplarının bir kısmını yanlarına çekerek Amr b. Hazm'ı bölgeden uzaklaştırdılar. Ancak müslüman olanlar İslâm dinine sadık kaldılar, hıris-tiyanlar da Hz. Ebû Bekir'le anlaşmayı yenilediler. Hz. Ömer daha sonra Necranlı hıristiyan lan Küfe tarafına sürmüştür (20/641).
BİBLİYOGRAFYA:
İbnü'l-Kelbî. Kitâbü'l-Esnâm, s. 45; İbn Hişâm. es-Sîre1, III, 239-242; İbn Sa'd, et-Tabakât, I, 339-340, 357-358; Taberi. Târih (de Goeje), I, 1724-1729; İbn Haldun, el-cİber, II, 255-256; Yâ-küt, Mu'cemü't-büldân, Tahran 1965, IV, 756; İbn Kayyım el-Cevziyye, Zâdü7-mecâd (nşr Tâhâ Abdürraûf), Kahire 1970,111,41-42; Kalkaşendi. Şubhu'l-a'şâ (Şemseddin). I, 380; L. Caetani. İslâm Tarihi (trc. Hüseyin Cahid), İstanbul Î925, VII, 10-18, 97 vd.; Hamîdullah, İslam Peygamberi, I, 667-677; Kehhâle. Mu'cemü kabâ'üi'l-cArab, Beyrut 1402/1982, 1, 231-232; Mustafa Fayda. İslâmiyetin Güney Arabistan'a Yayılışı, Ankara 1982, s. 19-20, 23-51; a.mif., Allah'ın Kılıcı Halid Bin Veiid, İstanbul 1990, s. 221-226; Koksal. İslâm Tari/ıi (Medine). X, 22-33; J. Schleifer "Haris", M, V/l, s. 239-240; a.mlf.. "Hariltı b. KaTj", El2 (İng.). 111, 223; İrfan Sha-hid, "Nadjrân", a.e., VII, 872.
İRİ Mustafa Ağırman
HARİS b. KELEDE
el-Hâris b. Kelede b. Amr
b. İlâç b. Ebû Seleme es-Sekafî
(Ö. 13/634)
Câhiliye
ve İslâm dönemlerinde yaşayan Arap hekimi.
Tâif'te doğdu. Sakif kabilesine mensuptur. Klasik kaynaklardan öğrenildiğine göre Doğu ve Batı tıbbının buluştuğu en önemli merkez olan İran'ın Hûzistan bölgesindeki Cündişâpûr tıp okulunda tahsil gördükten sonra, bu ülkede bir süre hekimlik yaparak önde gelen devlet büyüklerini tedavi edip üne kavuşmuş ve bol para kazanmıştır (İbn Cülciil, s. 54; İb-nü'1-Kıftî, s. 111-112}; bu arada mûsikiye merak sardığı ve ud çalmayı öğrendiği rivayet edilir. Taife döndükten sonra Ye-men'e gittiği ve bir süre orada hekim olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Ancak onun San'a şehrinde bir tıp okulu açtığı ve bu okulda hem hocalık hem de yöneticilik yaptığı yolundaki iddia (Gâlib Ata, Tıp Tarihi, I, 127) hiçbir belgeye dayanmamaktadır.
Sahabe biyografisine dair bazı eserlerde yer almakla birlikte Haris b. Kelede'-nin İslâmiyet'i kabul ettiğine dair elde kesin bir kanıt yoktur. Fakat Hz. Peygam-ber'in onun hekimliğine güvendiği, hastalanan sahâbîlere tavsiye ettiği. Veda haccı sırasında kalbinden rahatsızlanan Sa'd b. Ebû Vakkâs'ı ziyarete gittiğinde bizzat kendisinin Haris b. Kelede'yi çağırtarak onu tedavi ettirdiği bilinmektedir (İbnü'1-Esîr, I, 413; İbn Hacer, I, 288-289). Bu ve benzeri bazı olaylara dayanarak gayri müslimlerin bilgi ve becerilerinden faydalanmanın dinen caiz olduğu kabul edilmiştir (Abdülhay el-Kettânî, II, 213,215-216). Çeşitli kaynaklar, onun Hu-lefâ-yi Râşidîn ve Muâviye ile ilişkilerinin bulunduğuna dair birtakım rivayetlere yer vermekte ve hicretin SO. yılında (670) öldüğünü söylemekte İseler de bu bilgileri ihtiyatla karşılamak gerekir. Zira o dönemin İslâm toplumunda bir insanın müşrik olarak elli yıl hayatını sürdürebildiğini düşünmek zordur. Bu bakımdan Hâris'in Hz. Ebû Bekir'le aynı günde (22 Cemâziyelâhir 13/23 Ağustos 634) öldüğünü haber veren başka bir rivayeti benimsemek daha doğru olacaktır. Bu takdirde diğer halifelerle olan münasebeti-
nin onların halifeliklerinden önceki yıllarda gerçekleştiği düşünülebilir.
Kaynaklarda Haris b. Kelede'nin çocuklarına da geniş yer verilmiştir. Bunlardan Nâfi', Nudayr ve Haris ünlü birer sahâbî, babası gibi hekim olan Nadr ise Resûl-i Ekrem'in emriyle Hz. Ali tarafından öldürülen ünlü bir müşriktir. Haris. Sümey-ye adlı cariyesinden doğan ve künyesi bizzat Hz. Peygamber tarafından verilen Ebû Bekre ile Emevîler'in İrak valisi Zi-yâd b. Ebîh'in neseplerini reddetmiştir. Kızlarından birinin de sahâbîlerden Basra Valisi Utbe b. Gazvân ile evli olduğu bilinmektedir.
Haris b. Kelede'nin teşhis ve tedavi konularında çok başarılı olduğu, hangi hastalığa hangi ilâcın verileceğini iyi bildiği, geniş kültürünün ve tecrübelerinin yardımıyla halkın gelenek ve alışkanlıklarını da göz önünde tutarak kendine has tedavi yöntemleri geliştirdiği rivayet edilir. Büyük bir kısmı İbn Ebû Usaybia'nin 'Uyûnü'J-enbd'ında yer alan el-Muhâ-vere fi't-tıb adlı küçük hacimli bir eserin ona ait olduğu kabul edilmektedir. Ancak İran'da bulunduğu sıralarda Sâsâ-nî Hükümdarı Enûşirvân (531-579) ile yaptığı tıp sohbetlerinin kaleme alınmış şekli olan esere, sonraki yıllarda halk sağlığıyla ilgili çeşitli darbımesellerin de karıştığı kabul edilmektedir. Bu metinde ona mal edilen şu tavsiyeler modern tıp açısından da dikkat çekicidir: "Güneş altında fazla kalmayın. Mide hastalıkların yuvası, az yemek ise devanın başıdır. Çok yaşamak isteyen kahvaltısını erken yapsın, akşam yemeğini erken yesin, az borçlansın, az cinsî münasebette bulunsun, sağlıklı iken ilâç kullanmaktan sakınsın, bir hastalık ortaya çıktığı zaman onu müzmin hale gelmeden önce izâle etsin; çünkü insan bedeni toprak gibidir, ıslah edersen mâmur, ihmal edersen harap olur. Pastırma yemek, tok karnına hamama girmek veya cinsî münasebette bulunmak, yaşlı kadınla evli olmak ve cinsel yaşamını onunla sürdürmek vücudu yıpratır. Genç kadınla evlenin, meyveyi ol-gunlaşmca yiyin, bedeniniz hastalığa tahammül ettiği müddetçe ilâç kullanmayın, zira ilâç bir hastalığı giderir, fakat bir başka rahatsızlığa yol açar. Sabah kahvaltısından sonra biraz uyuyun, akşam yemeğinden sonra ise kırk adım yürüyün".
BİBLİYOGRAFYA :
İbn Sa'd, et-raöa/câ(, III. 147, 198, 247; İbn Kuteybe. e(-Ma'ân7(Sâvî|. s. 68, 125, 151; İbn Düreyd. el-İştİkâk, s. 305-306; İbn Cülcül, Taba-kâtü'l-etıbbâ' (nşr. Fuad Seyyid), Kahire 1955, s. 54; İbn Abdülber. el-lstfâb, I, 289, 567-568; EH, 541, 567; IV, 389-390; Yâkût Mu'cemü7-büldân, I, 94; III. 154; IV, 9-11; İbnûl-ESfr, Ûs-dû't-ğâbe [Bennâ), I, 413; İbnü'l-Kıftt. İhbârü't-'uletnâ', s. 111 -113; İbn Ebû Usaybia. 'Uyûnü'l-enbâ\ s. 162-165; İbn Hacer, el-lşâbe,\, 276, 288-289; III, 544, 555, 557-558, 571-572; IV, 226, 335, 340, 346, 350, 389; Keşfü'z-zunûn, i, 783; Gâlib Ata. Tıp Târihi, İstanbul 1341/1925, I, 127;a.mlf.. Tıp Fakültesi, İstanbul 1341, s. 30-35; Hamîdullah. İslâm Peygamberi (Mutlu). I, 319; II, 100-101; Sezgin, GAS, III, 203-204; Ferîd Vecdî, DM, III, 398-403; Kemâl es-Sâmer-râî. Muhtasar târihu't-tibbİ'l-'Arabî, Beyrut 1404/1984, s. 267-278; Muhtar Salim. et-Jtb-bü'l-İstâmî beyne'l-'akide ue't-ibdâc, Beyrut 1408/1988, s. 67-72; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâübü'l-idâriyye (Özel). II, 212-218; III, 77; Ch. Pellat, "al-HariHı b. Kalada", EF Suppl. (İng). s. 354-355. r-,
İKİ Abdullah Köşe
HARİS b. MİSKİN
Ebû Amr el-Hâris b. Miskin
b. Muhammed el-Ümevî el-Mısrî
(ö. 250/864)
Mâliki fakihi.
L J
154 (771) yılında doğdu. Emevîler'in Mısır valisi Abdülazîz b. Mervân'ın torunu olan Muhammed b. Zebbân b. Abdü-lazîz'in mevlâsıdır. İlim tahsiline ileri yaşlarda başladı. Süfyân b. Uyeyne, Eşheb el-Kaysî, İbn Vehb. İbnü'l-Kâsım gibi âlimlerden hadis rivayet etti; ayrıca bu son iki hocasından fıkıh öğrendi. Güvenilir bir râvi kabul edilen Haris Mısır ve Bağdat'ta hadis dersleri verdi; kendisinden Ebû Dâvûd, Nesâî, Abdullah b. Ahmed b. Han-bel. Ebû Ya'lâ el-Mevsılî, İbn Vaddâh, Ebû Hatim er-Râzî gibi âlimler rivayette bulundular.
Halife Me'mûn'un Mısır seferi esnasında vezir FazI b. Mervân'ın başkanlığında mezâlim mahkemesi kuruldu. Haris de kadılık görevi verilmek üzere meclise çağrıldı. Yöneticilerin haksızlığına uğrayan bir kişinin Hâris'i şahit göstermesi ve onun da idareciler aleyhine ifade vermesi üzerine halk galeyana geldi. Halifenin huzuruna çıkarılan Haris, idarecilerin halka zulmettiğini burada da tekrar edince isyana sebebiyet verebileceği endişesiyle Bağdat'a sürüldü (217/832). Daha sonra burada halku'l-Kur'ân'la ilgili resmî görüşü benimsemediği için hapsedildi. Mütevekkil- Alellah halife olunca onu ser-
HARİS b. MÜRRE
best bırakarak (232/847) Mısır (Kahire) kadılığı ile görevlendirdi. Hâris'in bu görevi sürekli reddetmesi üzerine kadılık makamı beş yıl boyunca boş kaldı. Nihayet arkadaşlarının ısrarı üzerine Fustat'a giderek göreve başladı (10 Cemâziyelev-vel 237/9 Kasım 851).
Devlet adamlarından mümkün olduğu kadar uzak duran, görüştüğü zamanlarda da doğruyu söylemekten çekinmeyen Haris, kadılığı sırasında adaletten sapmamaya büyük özen gösterdi ve bid'atlarla mücadele etti. Mensubu bulunduğu Mâ-likî mezhebinin görüşlerine uygun olarak verdiği bir hükmün, huzurundaki fakih-lerle istişare ettikten sonra halife tarafından bozulması üzerine görevinden ayrıldı (245/859). Haris b. Miskin 27 Rebîü-levvel 250 (8 Mayıs 864) tarihinde vefat etti.
Hâris'in Eşheb el-Kaysî, İbn Vehb ve İb-nü'l-Kâsım'ın ittifak ettiği görüşlerle ilgili bir eser kaleme almış olduğu kaynaklarda zikredilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA :
Buhârî. et-Târîhu'ş-şağir, II, 392; Vekf, Ah-bârü'l-kudât, III, 240, 326; İbn Ebû Hatim, et-Cerh oe't-ta'dU, III, 90; Kindi. el-Vütât oe'l-ku-dât, s. 353-359; a.e. (Guest), s. 462, 467-475, 502-505; İbn Hibbân. e§-Şikât, VIII, 182; Hatîb. Târihu Bağdâd, VIII, 216-218; Şîrâzî, Tabaka-tü'l-fukahâ*, s. 158; Kâdî İyâz, Tertîbü'l-medâ-rik, !, 569-577; İbn Hallikân, Vefeyât, II, 56-57; Mizzî. Tehzîbü'l-Kemâl, V, 281-285; Zehebî. A'lâmü'n-nübeta', XII, 54-58; a.mlf.. Tezkire-tü't-huffâ?, II, 514-515; Sübkî. Taba/câ(, II, 113-114; İbn Ferhün, ed-Dîbâcü't-müzheb, s. 107; İbn Hacer. Tehzîbü't-Tehzîb, II, 156-158; İbn Tağrîberdî. en-Nücümü'z-zâhıre, II, 289, 331; Süyûtî. Hüsnü'l-muhâdara, I, 308; II, 144; İb-nü'l-İmâd, Şezerât, M, 121; Mahlûf, Şeceretü'n-nür, I, 67. rrı
İRİ Mehmet Erdoğan
r HARİS et-MUHÂSİBÎ "
L- J
HARİS b. MÜRRE
el-Hâris b. Mürre el-Abdî (ö. 42/662)
Hz. Ali'nin kumandanlarından.
L J
Tabiînden olup Abdülkays kabilesine mensuptur. Tarih sahnesine ilk defa Hz. Ali'nin halifeliği zamanında çıkmıştır. Sıf-fîn Savaşı'nda Hz. Ali'nin sol cenah piyade birlikleri kumandanı olarak görev yapan Haris (Nasrb. Müzâhim. s. 205), 37
199
HARİS b. MÜRRE
{657-58) yılında Basra'dan çıkıp Nehre-van'a giden Hâricîler'den bir grubun yolda rastladıkları Abdullah b. Habbâb b. Eret ve hamile karısı ile Abdülkays kabilesinden üç kadını öldürdüklerine dair haberler üzerine olayı tahkik etmek için Hz. Ali tarafından Hâricîler'e elçi olarak gönderildi. Bazı tarihçiler, onun Nehrevan'-da görüştüğü Haricîler tarafından öldürüldüğünü kaydederse de (Taberî, V, 82; Mes'ûdî, II. 415) bu doğru değildir.
Haris b. Mürre, 39 (659) yılında Hz. Ali'nin emriyle Mekrân (Mükrân). Kanda-bîl ve daha sonra Kîkan (bugün Pakistan'ın Kalat bölgesi) dağlarına akınlar yaptı ve çok miktarda ganimet ele geçirdi. Hz. Ali'nin öldürüldüğünü duyunca 41'de (661) Mekrân'a çekildi ve Muâvi-ye'nin halife olduğunu öğrenmesi üzerine ordusuyla birlikte tekrar Kîkan'a döndü (42/662). Burada mahallî güçler tarafından pusuya düşürülerek ordusunun büyük bir kısmıyla birlikte öldürüldü. Kaynaklar onun cesur bir kumandan olduğunu kaydeder.
BİBLİYOGRAFYA :
Nasr b. Miizâhim, Vak'atü Şifân (nşr Abdiis-selâmM Hârûn), Kahire 1401/1981, s. 205; Halîfe b. Hayyât, et-Târîh (Zekkâr). s. 214, 229; İbn Habîb. et-Muhabber, s. 154; Belâzürî. Fütûh (Rıdvan], s. 421; Taberî. Târih (Ebü'l-Fazi), V, 82; Mes'ûdî, Mürûcü'z-zeheb (Abdülhamîd), II, 415; İbnü'l-Esîr, el-Kâmil, III, 342, 391; Ziriklî. el-Aclâm, I, 205; Dihhudâ, Luğatnâme, XI, 77; Athar el-Mübârekfûrî, Ricâtü's-Sind ve'l-Hind, Kahire 1977, s. 378-379; Abdullah Mü-beşşir et-Tırâzî, Meusû'atü't-târihi'i-İslâmîüe't-hadâreti't-İslâmiyye li-bilâdi's-Sind ue'l-Ben-câb, Cidde 1403/1983, I, 136; Acyânü'ş-ŞVa, IV, 374-375; Abdüsselâm et-Termânînî. Ehdâ-şü't-târthi'l-İslârnî, Dımaşk 1408/1988, I, 390; Recep Uslu, Sind'de İslâm Fetihleri: 15-240/ 636-854 (yüksek lisans tezi, 1990), MÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü (İSAM Ktp., nr. 10577). s. 40-42. i-,
m Recep Uslu
HARİS b. NEVFEL
el-Hâris b. Nevfel
b. e!-Hâris b. Abdilmuttalib
el-Hâşimî el-Kareşî
(ö. 35/655 i?]}
Sahâbî.
L J
Tabiînden olduğu da söylenmektedir. Babası ile beraber Bedir Gazvesi'nden hemen sonra veya Hendek Gazvesi esnasında müslüman oldu ve Medine'ye hicret etti. Bedir Gazvesi'ne müşrik olarak katıldığına ve esir edildiğine dair rivayet za-
200
yıftır. Hz. Peygamber Hâris'i önce Mekke'de zekât tahsildarlığına, ardından Cidde valiliğine tayin etti. Bundan dolayı Hu-neyn Gazvesi'ne katılamadı. Hz. Ebû Bekir halife olunca onu bu vazifeden azletti. Bazı kaynaklarda Hz. Ömer tarafından Mekke valiliğine getirildiği. Hz. Osman zamanında bir süre daha bu görevde kaldığı, daha sonra Basra valiliğine tayin edildiği, Hz. Osman'ın hilâfetinde Tâif'te de valilik yaptığı rivayet edilmektedir. Abdullah b. Âmir b. Küreyz'in Basra valiliği sırasında orada ikamet etti. Resûl-i Ekrem'e benzeyenlerden biri sayılan Hâ-ris'in Hz. Peygamber'den ve Hz. Âişe'den birer rivayeti mevcut olup bunlar Ebû Dâvûd ve Nesâî'nin sünenleriyle Ahmed b. Hanbel'in e/-Müsned'inde yer almaktadır. Kendisinden oğlu Abdullah, torunu Haris b. Abdullah ve Ebû Miclez rivayette bulunmuşlardır. Haris 35 (655) yılında Basra'da yetmiş yaşlarında vefat etmiştir. Bazı kaynaklarda ise Muâviye'-nin hilâfetine (661-680) yetiştiği belirtilmektedir.
Haris b. Nevfel, Ebû Süfyân'ın kızı Hind ile evliydi. Abdullah. Muhammed el-Ek-ber, Rebîa, Abdurrahman, Remle, Üm-mü'z-Zübeyr ve Zarîbe adlı çocukları bu hanımdan doğdular. Diğer çocukları Ut-be, Muhammed el-Asgar, Haris ve Ray-te'nin anneleri Ümmü Amr binti'l-Mut-talib, Sa'd'ın annesi ise bir câriyedir. Üm-mü'z-Zübeyr'in annesinin Safiyye bint Amr b. Ümeyye olduğu da rivayet edilmektedir. Bir diğer karısı Ebû Leheb'in kızı Dürre'den de Ukbe, Velîd ve Ebû Müslim adlı çocukları olduğu kaydedilmekte, bazı kaynaklarda Dürre'nin bu çocuklarının Haris b. Nevfel'den değil, Bedir'de kâfir olarak öldürülen kocası Haris b. Âmir'-den olduğu belirtilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA :
Müsned, I, 100; Ebû Dâvûd, "Mcnâsik", 41; İbn SaU et-Tabakât, VII, 14; VIII, 50; İbn Habîb. et-Muhabber, s. 65, i 04. 450; Buhârî. et-Târî-hu'l-kebîr, II, 283; İbn Ebû Hatim, el-Cerh ue't-ta'd'd, III, 91; İbn Abdülber, el-İst?âb, I, 297; İbnü'l-Esîr. Üsdü't-ğâbe, I, 419; III, 207; V, 449-450; Zehebî. Târîhu'l-Isiâm: 'ahdü'i-hulefâ'İ'r-râşidîn, s. 463; Safedî. el-Vâfi. XI. 242-243; XIV. 10; Fâsî. el-'İkdü'ş-şemtn, IV, 29-32; İbn Hacer. el-İşabe, I, 292-293, 297; III, 58; İbn Fehd, Ğâ-yetü't-merâm, I, 35-39; VVensinck, el-Mu'cem, VIII, 53. ı—ı
ffil Asri Çubukçu
r . . . „ ~ı
HARİS b. RİB'I
{bk. EBÛ KATÂDE).
L J
HARİS b. SIMME ""
(iâ-all jj öjbOf)
Ebû Sa'd el-Hâris b. es-Sımme
b. Amr erı-Neccârî el-Hazrecî
(ö. 4/625)
Uhud Gazvesİ'nde
Hz. Peygamber'İn
etrafından ayrılmayan
sahâbflerden biri.
L J
Künyesi bazı kaynaklarda Ebü'l-Cü-heym olarak geçmekteyse de Ebü'l-Cü-heym onun sahâbî olan oğullarından biridir (İbn Hacer, I, 281). Resûl-i Ekrem, hicretten sonra ensarla muhacirler arasında yaptığı kardeşlik (muâhât) merasiminde onunla Suheyb b. Sinan'ı kardeş ilân etmiştir. Haris Bedir Gazvesi'ne katılmak istemiş, ancak deveden düşüp yaralandığı için Ravhâ'da Hz. Peygamber tarafından geri çevrilmiş, fakat zaferden sonra savaşa katılmış gibi kendisine ganimetten pay ayrılmıştır. Uhud Gazvesİ'nde önemli hizmetler gören Haris, bu savaşta zor durumda kalan arkadaşlarının yardımına koşmuş, Resûlullah'ın özel hizmetinde bulunmuş, müslümanların dağıldığı sırada Resûl-i Ekrem'in yanından ayrılmayan ve ona ölüm biati yapan beş on kişi arasında yer almıştır. Hz. Peygamber, bu sırada kendisini öldürmeye gelen Übey b. Halefi Hâris'in mızrağını kullanarak öldürmüş, yine aynı maksatla Resûl-i Ekrem'i arayan Osman b. Abdullah el-Mugîre'yi de Haris katletmiştir. Haris bu savaşta Resûlullah'ın emriyle Hz. Ham-za'yı aramaya çıkmış, onun parçalanmış cesediyle karşılaşınca başından uzun süre ayrılamamış, ardından gönderilen Hz. Ali Hamza'nın naaşı başında Hâris'i görünce duygulu bir şiir söylemiştir.
Haris, Resûl-i Ekrem tarafından Mün-zir b. Amr başkanlığında Necidliler'e İslâm'ı tebliğ için gönderilen heyet içinde yer almıştır. Heyette bulunanlar Bi'rima-ûne'de kuşatılıp şehid edildiği sırada onlardan ayrı olan Haris ile Amr b. Ümeyye katliamdan kurtulmuştur. Ancak durumu öğrenince geri dönmeyi doğru bulmayan Haris arkadaşlarını öldürenlere yetişerek onlarla bir süre savaşmış, fakat bir müddet sonra şehid edilmiştir. Düşmana esir düşen Amr b. Ümeyye ise daha sonra serbest bırakılmıştır.
Haris b. Sımme'nin, Taberânî'nin el-Mtfcemü'I-kebîr'indıe (III. 271) kaydedilen bir rivayetine göre Uhud'da Hz. Peygamber kendisine Abdurrahman b. Avf'ı
sormuş. Haris dağın eteğinde onu yalnız başına gördüğünü söyleyince Resûluiiah, melekler de yanında bulunduğu halde onun müşriklere karşı savaştığını haber vermiştir. Daha sonra Abdurrahman'ın yanına giden ve onu yedi kişinin cesedi başında gören Haris müşrikleri kimin öldürdüğünü sormuş, Abdurrahman da ikisini bizzat öldürdüğünü, diğerlerini ise kendilerini göremediği bazı kimselerin katlettiğini söylemiştir.
Hâris'in oğlu Sa'd'ın Sıffîn'de Hz. Ali'nin yanında savaştığı bilinmekte, soyunun Medine ve Bağdat'ta devam ettiği rivayet edilmektedir.
BİBLİYOGRAFYA :
Vâludi, el-Meğâzi, I, 101, 163,240,249,251, 253, 289, 308, 347, 348, 352; İbn Hişâm, es-Sîre (Zekkâr). I, 523; II, 601-602,677; İbn Sa'd, et-fabakât, III, 508-509; Taberi. Târih (Ebiil-Fazl), II, 546; İbn Abdürabbih. ei-Vkdü'l-ferîd, 1)1, 294; Mes'ûdî, et-Tenbth, s. 205; Taberânî, et-Mu'cemü'l-kebîr (nşr. Hamdı Abdülmecîd es-Selefî). Bağdad 1404/1984, III, 270-271; Ebû Nuaym el-İsfahânî. Ma'rifetil'ş-şahabe, TSMK, III. Ahmed, nr. 497/1-2, I, vr. 166"; İbn Abdülber, el-İstî'âb (Bicâvî), I, 292-293; İbnü'l-Esîr. Üs-dü'l-ğâbe, I. 333-334; a.mlf.. ei-Kâmil, II, 137, 155, 157, 171;Nevevî. Tehzîb, H/1, s. 36; Zehe-bî, Tecridü esmâ'i'ş-şahabe, Beyrut, ts. (Dârü'l-Ma'rife),!, 102; Safedî. el-Vafi, XI, 251-252; Hey-semî, Mecma'u 'z-zeoâ'id, VI, 114; İbn Hacer. el-Işâbe,!, 281; Diyarbekrî, Târihu't-hamîs, I, 371, 401,434.435.441,452. r—ı
Dostları ilə paylaş: |