Gizli kararnamede buzağı arayınız
Baskın Oran
24 Haziran’da NTV’de ilki yapılan “Gölge Kabine” programına katıldım. Bakan Gül’e sorular soruldu. Bunların bir tanesi de, bir gün önce alındığını ayaküstü o anda öğreniverdiğimiz bir hükümet kararıydı: Liman ve havaalanlarımız “Irak’a insani yardım” için gelecek ülkelere açılmıştı.
Sorduk: “Peki, asker de gelecek mi?” Gül cevap verdi: “Bir miktar gelecek ama, zaten transit geçecek”. O zaman, niye Anayasa md. 92 gereği konuyu bir tezkere biçiminde TBMM’ye götürmediklerini sorduk. Şöyle dedi: “Biz herkese danıştık, Kanunlar ve Kararlar’a sorduk, Sayın Cumhurbaşkanı da bir süre koydurup onayladı. Anayasaya uygundur”.
Anayasaya uygunluk konusunda çok tereddütlerim vardı ama galiba Cumhurbaşkanı Sezer’in adının anılması o anda basiretimi bağladı. Tabii, bir de ufacık ayrıntı, kararnamenin gizli olduğunu bilmiyordum. Ertesi gün ve günler Resmî Gazete’de göremeyince Dışişleri’ndeki arkadaşlara sordum, “Gizlidir” dediler. Artık, basiretimi çözmenin sırasıdır.
1) Niye TBMM’ye tezkere gönderilmedi? Anayasa şöyle diyor: “...milletlerarası antlaşmaların... gerektirdiği haller dışında... yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye’de bulunmasına izin verme yetkisi TBMM’nindir”.
Burada böyle bir “milletlerarası antlaşma” yok. 22 Mayıs 2003 tarihli ve 1483 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararı var: “Güvenlik Konseyi; BM’nin ve diğer uluslararası örgütlerin Irak için yaptıkları insani yardım çağrılarına derhal yanıt vermeleri ve Irak halkının insani ve diğer ihtiyaçlarını sağlamak için gıda, tıbbi malzeme ve Irak’ın ekonomik altyapısının yeniden inşası ve düzeltilmesi için gerekli kaynakları sağlamaları için, bunu yapabilecek pozisyonda olan ülkelere çağrıda bulunur.”
Acaba hükümet, TBMM’ye gitmemek için, “Güvenlik Konseyi kararlarını uygulamak zaten zorunludur” mu dedi? Dediyse, kararı gördünüz, yalnızca “insani yardım”dan söz ediyor. Ayrıca, bizim Anayasa’nın dediği ne oluyor? Bilemiyoruz, çünkü değil kararnamenin gerekçesi, kendisini bile ortada yok: Gizli!
Acaba hükümet, “Türkiye BM’nin 1945 tarihli Anayasasını imzalamış ve onaylamıştır, o metin Güvenlik Konseyi kararlarının zorunlu olduğunu söylemektedir, demek ki anayasamızın 92. maddesinin hükmü (“milletlerarası antlaşmaların gerektirdiği haller”) yerine gelmiştir, TBMM’ye göndermek gereksizdir” mi dedi? Bilemiyoruz, çünkü kararname gizli!
2) Niye gizli? Mademki her yere sordunuz, Anayasaya aykırılıktan korkunuz yok, niye gizliyorsunuz? Aksine, böyle durumlarda insan göğsünü gere gere yapar; gizlemez. Gizleyince, öküzün altında buzağı kuşkusu doğmayacaksa da doğar. Bakın, birkaç buzağı sayayım:
1) Acaba kararnamede belli liman ve havaalanları belirlenmedi de, Türkiye’deki tüm liman ve havaalanları toptan mı açıldı? Cumhurbaşkanı uyarmasaydı bir de “ilelebet” mi açılacaktı?
2) Acaba buralara ne kadar neyin ve kimin geleceği belirlenmedi de, ipini koparanın kopardığı kadar gelmesine ve getirmesine kapı açık mı bırakıldı?
3) Acaba, Can’ın (Dündar; Milliyet, 1 Temmuz) anımsattığı gibi “Bilgi Edinme Hakkı” yasa tasarısı Meclis’e geldiği sırada bile bu kararname kamuoyundan gizlendiğine göre, ABD’nin baskısıyla, başımıza daha büyük belalar üşüştüğünde emsal oluşturacak biçimde mi yazıldı?
Örneğin, Kasım 2004’te ABD’de başkanlık seçimleri var. Eğer işler aynen böyle giderse, Bush’un tekrar seçilmesini unutun, çünkü hem Amerikan ekonomisi berbat, hem de Irak’ta durum felakete gidiyor (kitle imha silahları bulunamadı, Saddam bulunamadı, ama her gün minimum 1 Amerikan askeri ölümü buluyor; dün 4’ü daha gitti). Bunların sülalesinde vardır; Baba Bush da iç duruma hiç aldırmaz, dış politikadan parsa toplamaya soyunurdu; Oğul Bush’u 2004’te seçtirmek için yönetimdeki çete yine bir taraflara (örneğin İran’a) saldırabilir. Acaba o zaman olay TBMM’ye yollanmadan kestirme halledilsin diye mi baskı yapıp böyle yaptırdı ABD?
İran’a saldırmak biraz “ister”. Ama daha yakın ve dolayısıyla daha tatsız bir olasılık var: Yine Irak’daki durum an be an berbatlaştığı için, Bush Yönetimi artık Irak’ı bırakıp kaçmak istiyor. Yani, belayı bir uluslararası barış gücüne transfer etmek istiyor. 1 Temmuz tarihli Radikal’de, ayrıca Can’ın yazısında vardı, Senato Dış İlişkiler Komitesi “nüfuzlu” üyesi Demokrat Joseph Biden ve Cumhuriyetçi Senato çoğunluk lideri Bill Frist “İşgalci olarak algılanmamak için başka ülke askerlerini işin içine karıştırmalıyız” diye haykırıyorlar. Acaba hükümet, böyle korkular içindeki bir ABD’ye 1 Mart’ı “affettirmek” için böyle bir bela transferine hevesli de, onun mu emsalini şimdiden oluşturmak peşinde? Çünkü, artık milletçe öğrendik, 92. maddeye göre, “yabancı askerlerin Türkiye’ye gelmesi” kadar “Türk askerinin yabancı ülkelere gönderilmesi” için de TBMM’nin izni gerekiyor.
Gelelim sadede: Yukarıda uluslararası hukuk ve bizim anayasa hukukumuz açısından yaptığım tahlilleri unutunuz. Burada hukuk falan yok. Politika var. Korku’nun politikası: Hükümet, ABD’ye kendini affettirmek için (tanrım, ne büyük günah işlemiş!), aman bir kaza olur da TBMM’den geçmeyiverir diye, TBMM’ye gitmesi gereken tezkereyi göndermedi; kararname ve üstelik GİZLİ kararname olarak çıkarıverdi.
Büyük hatadır, 1 Mart olayının inkarıdır, bundan sonrası için felaket bir emsal olabilir, korku insana her şeyi yaptırabileceği için artık bundan sonra öküzün altında buzağı aranması vak’a-yi âdiyeden olmak gerekir.
Not: Cumhurbaşkanı Sezer TMK 8/1’i geri çevirerek ilk defa yanlış yaptı. Şu “ulusal” tatsızlıklar tatile girse de, artık Bodrum yazsam. Muvasalat eyledik, efendim.
Dostları ilə paylaş: |