Liyakat ali han 5 Bibliyografya : 5


LOGOS Hıristiyanlık'ta, Hz. isa'nın Tann'nın kendisine hulul etmiş ezelî ve ebedî kelâmı olduğu inancını ifade eden terim.9 LOG MİNARE 10



Yüklə 1,26 Mb.
səhifə3/49
tarix12.09.2018
ölçüsü1,26 Mb.
#81305
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   49

LOGOS

Hıristiyanlık'ta, Hz. isa'nın Tann'nın kendisine hulul etmiş ezelî ve ebedî kelâmı olduğu inancını ifade eden terim.9



LOG MİNARE 10

LOKMAN

Kur'an'da kendisine hikmet verildiği bildirilen, peygamberliği tartışmalı bir din büyüğü.

Lukmân kelimesinin İbrânîce veya Sür-yânîce olduğu belirtilmektedir.11 Kur'an'da Lok-man'la ilgili bilgiler, aynı adı taşıyan sûre­de onun iki defa ismen zikredilmesinden ve oğluna verdiği bazı öğütlerin naklinden ibarettir.12 Buna karşı­lık Câhiliye şiirinde ve kısas-i enbiyâ baş­ta olmak üzere bazı İslâmî kaynaklarda Lokman'a dair çeşitli rivayetler yer almak­ta ve bu rivayetlerdeki bilgilerin aynı adı taşıyan veya benzer niteliklere sahip farklı kişilere ait olduğu ve bunların birbirine karıştırıldığı ifade edilmektedir. Gerçekte biri Kur'an'da zikredilen ve kendisine hik­met verilmesi sebebiyle Lokmânü'l-hakîm (Lokman Hekim) diye mâruf olan, diğeri ise Arap şiirinde Lokman b. Âd olarak geçen iki kişinin mevcudiyeti yanında 13 zaman içinde muhtelif kişile­re ait çeşitli özellikler de bu isim etrafında toplanmıştır. Künyesiyle ilgili olarak Lok­man b. Âd 14 Lokman b. Âdi-yâ b. Lüceyn b. Âd veya Lokman b. Âd b. Avs b. İrem 15 Lok­man b. Anka 16 Lokman b. Bâûr b. Nâhûr b. Târeh 17 gibi bilgiler vardır.

İslâm'dan önce Araplar arasında uzun ömrü, bilgeliği ve darbımeselieriyle tema­yüz eden Lokman, Câhiliye dönemi şiirle­rinde Hz. Hûd'un kavmine adını veren Âd'a nisbetle Lokman b. Âd olarak geç­mekte, ancak İslâmî kaynaklarda bu za­tın Kur'an'da zikredilen Lokman olmadığı belirtilmektedir.18 Hz. Lokman'ın Kur'an'da örnek bir şahsiyet olarak takdim edilmesi onun Arap toplumunca bilindiğini göstermek­tedir. Rivayete göre Âd kavmi günahkâr­lıkları ve peygamberlerini dinlememeleri yüzünden kuraklıkla cezalandırılınca 19 bu felâket­ten sadece Hûd ve ona inananlarla yağ­mur duası için Mekke'ye giden, araların­da Lokman'ın da bulunduğu bir heyet kurtulmuştur. İkinci Âd kavminin çekirde­ğini oluşturan bu topluluk, yeni bir ku­raklıktan korktuğu için başlarına geçen Lokman'la birlikte Sebe bölgesine göç et­miş, Me'rib Şeddi de Lokman tarafından inşa edilmiştir.20

Lokman'm ne kadar yaşadığı konusun­da farklı rivayetler vardır. Bu rivayetlere göre Lokman Allah'tan uzun ömür dile­miş, tercih kendisine bırakılınca Araplar'-da uzun ömr^in simgesi olan kartaldan hareketle yedi kartal ömrü kadar yaşa­mayı istemiştir.21 Lok­man'ın beş yüz altmış, bin, üç bin. üç bin beş yüz veya dört bin yıl yaşadığı nakle­dilmektedir. Bu sebeple kendisine "Lok-mânü'n-nüsûr" (kartallar kadar uzun ya­şayan Lokman) denildiği gibi "el-Muam-mer" (uzun ömürlü) lakabıyla da anılmış­tır.22 Ebû Hatimes-Sicis-tânî uzun ömürlüler arasında Lokman'ı Hızır'dan sonra ikinci sırada zikreder.23 Vefat ettiğinde Ah-kâf'ta Hûd peygamberin kabrinin yakını­na defnedildiği söylenir.24 Yâküt, onun mezarının Taberiye gölünün doğu tarafında veya Rem-le'de, bir rivayete göre de Yemen'de oldu­ğunu nakletmektedir.25

Lokman b. Âd hikmetli sözler söyleme­siyle meşhur olduğundan Lokmânü'l-ha­kîm diye de mâruftur. Hz. Peygamber'in Yemen'den gelen bir heyeti karşılarken onlara, "İman Yemenli'dir, hikmet Yemenli'dir.26 şeklindeki iltifatıyla Lokman'ın Yemen'deki Âd kav­mine mensubiyetine atıfta bulunduğu öne sürülmüştür.27 Lokman'a pek çok darbımesel atfe­dilmektedir.28 İmruülkays b. Hucr, Nâbiga ez-Züb-yânî, A'şâ, Lebîd b. Rebîa ve Tarafe b. Abd gibi şairler onun bu özelliğinden bahseder.29 Câhiliye Arapları Lokman'la ilgili birçok kıssa biliyor ve kendisini hakîm diye niteliyordu. Bu özelliği Kur'an'da da vurgulanmaktadır.30

Eski Arap kıssalarında Lokman, Âd kav­mine mensup bir kişi olarak takdim edil­diği gibi İslâmî kaynaklarda İsrâiloğulla-n'ndan biri olarak da gösterilmektedir. Buna göre Lokman. Hz. Eyyûb'un kız kar­deşinin veya teyzesinin oğludur. Hz. Dâ-vûd zamanına yetişip ondan ilim öğren­miş, Dâvûd peygamber oluncaya kadar fetva vermiş, sonra da onun yardımcısı olmuştur.31 Yunan filozofu Empedokles'in Lok-man'dan hikmet okuduğu rivayet edil­mektedir. Lokman'ın İsrâiloğullarf nın ka­dılarından biri olduğu, Hz. Dâvûd veya Hz. îsâ ile Hz. Muhammed arasında yaşadığı da öne sürülmektedir.32 Di­ğer taraftan Benî İsrail'den birine ait Ha-beşli 33 veya Nübyeli 34 siyahî bir köle olduğu gibi başka rivayetler de vardır.35

Rivayete göre Lokman'dan nübüvvetle hikmetten birini seçmesi istenince hik­meti tercih etmiş, hilâfet Davud'a veril­miş. Lokman da ona vezir olmuştur.36 îkrimeel-BerberîveŞa'bî onun nebî olduğunu söylemekteyse de Katâde b. Diâme, Mücâhid b. Cebr gibi âlimlere göre nebî değil hakîmdir.37

Kur'ân-ı Kerîm'in Mekke'de nazil olan 31. sûresi Lokman adını taşımaktadır. Fa­kat bu sûrede Lokman'in kimliğine dair bilgi bulunmadığı gibi Âd kavminden ve onlara gönderilen Hûd peygamberden bahseden diğer sûrelerde de onun adın­dan söz edilmemektedir. Lokman sûre­sinde (31/12-19) Lokman'a hikmet veril­diği bildirilmekte ve oğluna hitaben iman, ibadet, ahlâk ve görgü kurallarına dair öğütleri aktarılmaktadır. Lokman'a veri­len hikmetin ilim, üstün kavrama yetene­ği, isabetli söz ve davranış, ilim-amei uy­gunluğu, din konusunda derin bilgi oldu­ğu belirtilmektedir.38 Hikmetlerinden bir kısmı hadislerde de nakledilir (Müs-ned, II, 87}. İbn Hişâm'ın rivayetine göre Süveyd b. Sâmit adlı müşrik Lokman'a nisbet edilen ve onun hikmetini, ilmini ve mesellerini ihtiva eden Mecelletü Luk-mân'ın Kur'an'dan üstün olduğunu ileri sürmüş, Resûlullah onu dinledikten sonra Lokman'a atfen söylenenleri güzel bul­muş, fakat Kur'an'ın bunlardan daha üs­tün olduğunu belirtmiştir.39 Bu durum, Câhiliye Arapları'nca "Mecelletü Lukmân" denilen bir sahife-nin bilindiğini doğrulamaktadır. Vehb b. Münebbih'in, Lokman'a nisbet edilen hik­met külliyatından on bin babı aşkın bir kısmı okuduğunu, daha güzelini kimse­nin işitmediği bu sözleri insanların hem konuşmalarında hem yazılarında kullan­dıklarını belirtmesi de 40 bunu teyit eder.

Lokman'ın Câhiliye şiirinde efsaneleş-tirilmiş kişiliği başkalarına ait pek çok sö­zün ona nisbet edilmesine, özellikle onun­kilerle Ezop'un (Aesop) sözleri arasında alâka kurulmasına sebep olmuş, Batı'da neşredilen bazı eserlerde Ezop'a atfedi­lenler gibi Lokman'a da çeşitli kıssa ve rivayetler mal edilmiştir.

Çok yönlü bir kişiliğe sahip olduğu için Lokman Bel'am, Ahikar ve Ezop gibi ta­rihî şahsiyetlerle karalaştırılmıştır. Sa'le-bî ve Beyzâvî onun şeceresini Lokman b. Bâûr b. Nâhûr olarak verirler; benzer bir şecere, Bel'am b. Bâûrâ şeklinde Tevrat'­ta Bel'am'ın künyesi olarak geçmektedir. Lokman'ın Bel'am ile aynı kişi sayılması Taberî'de de rastlanmayan, geç dönem­lere ait asılsız bir iddiadır.

Lokman'ın Öğütleriyle Asur kralının ve­ziri, kâhin ve hakîm Ahikar'ın vecizeleri arasında benzerlikler bulunduğu yolun­daki eski bir iddia XX. yüzyılın başında R. Harris tarafından yeniden ileri sürülmüş-se de bu iddia tatminkâr delillere dayanmaz. Bununla birlikte Ahikar efsanesi Arap dünyasında biliniyor, ona ve Lok­man'a nisbet edilen hikmetli sözler Yakın­doğu hikmet edebiyatının ortak birikimi­nin bir parçasını oluşturuyordu. Muhte­melen Yakındoğu'nun hikmet literatürü­ne ait pek çok mesel Câhiliye döneminden itibaren Arap yarımadasına girmeye baş­lamıştır. Nitekim Hîreli hıristiyan Arap şairi Adî b. Zeyd, Ahikar'dan el-Haykar diye bahsetmektedir. Bütün bunlar Lok­man'a nisbet edilen hikmetli sözler külli­yatını arttırmış olabilir.41

Ortaçağ'lar boyunca çeşitli kıssaların kahramanı olarak dillerde dolaşan Lok­man bir bakıma Araplar'ın Ezop'u haline gelmiş, Avrupa'da Ezop'la ilgili söylenen­lerin büyük bir kısmı Lokman'a uyarlan­mıştır. İslâmî kaynaklarda onun kalın du­daklı, geniş ayaktı, Habeşistanlı veya Nüb-yeli bir köle olarak takdim edilmesi de Ezop'u hatırlatmaktadır. Efendisinin ken­disinden bir koyun kesip önce en iyi, son­ra da en kötü iki yerini getirmesini iste­mesi kıssası 42 diğer kölelerin efendilerinin inci­rinden yiyip Lokman'ı itham etmeleri gibi olaylar Ezop'un kıssasında da mevcuttur. Lokman'ia ilgili olan ve Câhiliye Arapları'n-ca bilinmeyen bu tür kıssalar Ortaçağ'ın sonundan itibaren ortaya çıkmıştır. Bu sebeple Lokman'a dair muahhar hikâye­lerin birçok unsuru Ezop'un hikâyelerin­den alınmadır.

Lokman diğer özellikleri yanında he­kimliğin atası olarak da tanınmış, onun bütün bitkilerin özünü bildiği söylenmiş ve kendisinden dertlere şifa olacak reçe­teler ve formüller nakledilmiştir. Lok­man'a nisbet edilen meseller çeşitli ad­larla bir araya getirilmiştir. Bunlardan biri Emşâlü Lukmân al-Hakîm ve ba'zu akvâli'l-Arab'dır ki Thomas Erpenius 43 bir diğeri olan £mşâiü Luk­mân el-Hakîm ise Georg VVilhelm Freytag (Bonn 1823) tarafından Latince'ye çevrilmiştir.


Bibliyografya :

Mustafavî, et-Tahkik, "Lukmân" md. (X, 225-226); Müsned, 11, 87; Müslim. "îmân", 88-90; Vehb b. Münebbİh, Kitâbü't-Ticân (t mülûki Himyer, San'a 1347, s. 78-87; Mufaddal ed-Dabbî, Emşâlü'l-cArab (nşr. İhsan Abbasi. Bey­rut 1981, s. 151-163; İbn Hişâm, es-Sire*. s. 427; Ebû Hatim es-Sİcistânî. el-Mu'ammerûfi ue't-ueşâyâ (nşr. Abdülmün'im Âmir), Kahire 1961,s.4-5;Câhiz, el-Beyân ve't-tebyln,l, 126-130; İbn Kuteybe. e/-Matârif(Sâvî], s. 25; Taberî, Târih (Ebü'l-Fazl), 1, 219-223; a.mlf., CâmtV/-beyân, XXI, 67-68; Mes'ûdî, Mürûcü 'z-zeheb

(Abdülhamîd), 1, 57; III, 366; Sa'lebî, ArâHsü'l-mecâtis, s. 266-269; İbn Fâtik. Muhtârü'l-hi-kem ue mehâsinü'l-keiim (nşr. Abdurrahman Bedevîj, Beyrut 1980, s. 260-279; Meydânı. Mecma*u'l-emşâl (Abdülhamîd], 1, 429-430; II, 389; Süheylî. er-Raüzü'1-û.nüf, Mısır 1914, I, 266; Fahreddin er-Râzî, MefâÜhu'l-ğayb, XXV, 145; Yâküt. Mu'cemû't-büldân, IV, 19; Kurtu­bî. el-Câmif, XIV, 59-72; Beyzâvî, Enuârü't-ten-zît, İstanbul 1303, !l, 253; Nüveyrî, Nihâyetü'l-ereb, XIII, 60-61; İbn Kesîr. el-Bidâye, II, 123-129; Demîrî, Hayâtü'l-hayeoân, II, 353-354; Fîrûzâbâdî. Beşâ'ir{nşr. M..AM en-Neccâr], Bey­rut, ts. (el-Mektebetü'1-ilmiyye), VI, 90-91; Alû-sî, Rühu'l-me'ânl, XXI, 82-84; J. Horovitz, Ko-ranischeuntersuch.un.gen, Berlin-Leipzig 1926, s. 132-136; L. Pirot."Ahikar", DBS, I, 203; Ab-dülmecîd Âbidîn, el-Emşâl fi'n-neşri'l-cArabiy~ yi'i-kaüîm. Kahire 1956, s.46; Cevâd Ali, el-Mu-faşşal, I, 314-320; Mustafa Asım Koksal. Pey­gamberler Tarihi, Ankara 1993, II, 229-235; Cevdet İsmail Çakmakçı, "Lukmân fi'I-edebi'l-'Arabî", /\Û/FD,XXlll(1978), s. 367-391;a.mlf.. "Lukmân Bibliyografyası", AÛilahiyat Fakül­tesi İslâm İlimleri Enstitüsü Dergisi, IV, Ankara 1980, s. 295-302; D. Gutas, "Classical Arabic Wisdom Lİtterature: Nature and Scope", JAOS, Cl/1 (1981), s. 78; B. Heller, "Lokman". M, VII, 64-67; a.mlf.-[N. A. Stillman]. "Lukmân11, £7» (Fr.).V, 817-819. Ömer Faruk Harman

Türk Edebiyatı.

Türk edebiya­tında Lokman, Arap edebiyatında öne çı­kan özellikleri yanında hakîm / filozof kim­liğinden çok hekim tabip hüviyetinde görülmektedir. Bu sebeple Türk divan, ta­savvuf ve halk edebiyatlarıyla Türk folk­lorunda "Lokman Hekim, Lokmân-ı hazık, tabip Lokman, dert Lokman'ı, şifâ Lok-man'ı" gibi ad ve sıfatlarla anılmış, bu özelliğini vurgulayacak kelimelerle tavsif edilmiştir. "Şİfâ-yı Lokman, devâ-yı Lok­man, yed-i Lokman, Lokman eli, ilâc-ı Lokman, merhem-i Lokman, bâb-ı Lok­man, muhtâc-ı Lokman, yara saran Lok­man" bunlardan en yaygın olanlardır. Ya-zıcıoğlu Mehmed, Muhammediyye'nin "Tertîbü'l-Enbiyâ" adlı bölümünde onu, "Gitti ol da geldi Lokmân-ı hekîm Mahir etmiş hikmete onu hakîm" beytiyle Sü­leyman peygamberden sonra gelen hik­met sahibi bir hekim nebî olarak anar. Müştak Baba'mn, "Âvâz-ı bülend ile de­miş Hazret-i Lokman / Hikmetle tegannî maraz-ı aşka devadır" beytinde olduğu gibi onun hikmet sahibi oluşu tabip olma­sının gereği gibi görülmüş, birçok şiirde bu iki özelliği bir arada zikredilmiştir.

Türk-İslâm edebiyat ve kültüründe Lokman'ın tabip özelliğinin öne çıkması, hakîm kelimesinin halk ağzında hekime dönüşmesi ve eski dönemde felsefenin tıp dahi! olmak üzere devrin belli başlı ilimlerini de içine almasıyla olmuştur.44 Osman Şems'in, "Bu Şems gibi var ise her kanda Hudâyâ Bîmâr-i gam-ı aşk ona Lokman bağışla" ve Süley­man Zâtî'nin "Hikmet olur sözleri haste-dil olanlara İllet emrazına mâni-i Lok­man olur" beyitlerinden onun aşk derdi­nin devasını bilen tabip olarak benimsen­diği görülmektedir. Karacaoğlan'ın, "Şu dertli gönlümün Lokman'ı sensin"; "Der­dimin Lokman'i gel yavaş yavaş" mısrala­rı ile Feyrnânî'nin, "Her doktora Lokman diye sarıldım" mısraı bu anlayışı halk şiiri içinde ortaya koyan örneklerdir. Ancak âşık bu dert yüzünden açıkça veya ŞemT-nin ifadesiyle "gizli gizli bâb-ı Lokman'a düşmüş" olsa da Lokman'ın gücü sınırlı­dır ve gerçek şifa Allah'tandır. Nihânî bu­nu, "Lokmanlar yaraya sarar dermanı Velâkin sağaldır keremler kânı" beytiyle ifade eder.

Âşık, Lokman'a benzettiği sevgilisi için. "İnayet et şol Lokman'ı yetiştir Hizr elin­den şol peymânı yetiştir" diye feryat eder­ken Lokman-Hızır münasebetini ortaya koyar. Ancak derdin devasını bulmakta bazan o da âciz kalır: "Lokman çare bil­mez dil yâresine" (Müdâmî). Bazan da aşk derdinin devası sevgilinin Lokman gibi şifa dağıtan elleri yahut gözleri olur: "Bana Lokman yeter şimdi yâr eli" (Gev-herî); "O şâh-ı Lokman'a benzer gözlerin" (Noksânî). Ölüm derdine ise Lokman da şifa bulamaz: "Cihan tasında ma'cûn-ı ha­yâta sa'y edip Lokman Çürüttü mâye-i ömrün memâta bulmadı derman" (Ağa-zâde Nakşî). Lokman'ın sevgiliye benze­tilmesi onun diğer özelliklerinin de ortaya konulmasına yol açar. Nitekim şairler bu­rada hakîm oluşuna, hikmetli söz ve nasihatlerine yönelirler. Yârin sözü Lokman'ın hikmeti gibidir: "Maraz-ı aşk devasın leb-i canandan sor Yürü ey hasta gönül hik­meti Lokman'dan sor" (Ulvî).

Divan şairleri bazı bakımlardan kendi sözlerini Lokman'm hikmetlerine benze­tirler. Özellikle sevgilinin güzelliği vasfe-dilirken, memduh Övülürken bu alâka iyi­ce öne çıkarılır. Ahmed Paşa, II. Bayezid için yazdığı "geçmiş olsun" kasidesinde padişahı överken, "Sû-i mîzâcın âlemin hikmetle ıslâh etmeye / Sen Hızr-dem îsâ-nefes Lokman'a sıhhat yaraşır" bey­tiyle onun tabip ve hakîm oluşunun ya­nında Hizır-İsâ-Lokman ilişkisine de işa­ret etmiştir. Hakânî ise, "Ma'rifet kadrini İrfan anlar/ Hikmet-i nazmımı Lokman anlar" diyerek övünür.

Lokman'm hakîm ve tabip özelliği Ef­lâtun, Câlînûs (Galenos), Bukrat (Hİpokrat) gibi aynı yolda şöhret yapmış diğer isimleri de çağrıştırarak birlikte kullanılma­sına vesile olmuştur: "Gözlerin Eflâtun ellerin Lokman 45 "Bir dem cehaletle kalır hîç nesneyi bilmez olur. Bir dem dalar hikmetlere Câlînûs u Lok­man olur"; "Nice bir Câlînûs u Bukrât olam Lokman olam.46

Felsefî ve ilmî bilgiyle düşünceyi ifade eden hikmet, Türk tasavvuf edebiyatın­da "ilm-i Iedün", yani Allah tarafından ve yalnız Allah'ın dilediği kullara verdiği özel bilgi olarak anlaşıldığından hikmet sahibi Lokman da bir insân-ı kâmil telakki edil­miştir. Bu sebeple Hak âşığı. Yûnus gibi, "Okuyup hikmet ilmini Lokman olayım bir zaman" diyerek onun mertebesine ulaşmak ister. İlâhî hikmetler gerçek ma­nasıyla gönül sahipleri tarafından anlaşı­labileceğinden hikmetin kaynağı ve yolu "gönül" mânasına da gelen "diPdir. Bu durumda Lokman, tasavvuf ve tekke şii­rinde âşığın gönlünü ifade eden bir tasav-vufı remiz haline gelmiş olur.

Lokman hekimin oğluna vasiyetleri, öğütleri, hikmetli sözleri, adı etrafında şekillenmiş efsaneler, onunla ilgili olarak nakledilen fıkralar Arap, Fars ve Türk ede­biyatında, tasavvuf ve ahlâk kitaplarında ele alınmış, her üç edebiyatın nasihatnâ-me türü eserlerinde müstakil kitaplara konu olmuştur. Bunları doğrudan doğru­ya Pendnâme-i Lokman adını taşıyanlarla Atebetü'i-hakayık'tan başlayarak Attâr'ın tanınmış eseri de dahil Türkçe -Farsça çeşitli pendnâmelerde mevcut na­sihatlere kadar genişletmek mümkün­dür. Türk edebiyatında müellifi bilinme­yen Hikâyot'i Hazret-i Lokman 47 Nidâîmahlas-lı Kaysûnîzâde Mehmed'İn Tercüme-i Nazm-ı Lokman Hekim 48 ve Çağatayca Sad Pend-i Sûd-mend Berâ-yı Ferzend-i Hidmend 49 adlı eserler bilin­mektedir, Pendnâme-i Lokman Hekim adını taşıyan bir diğer manzum eser, Medîne Kadısı Ahmed Râşid Efendi'nin Şeyhülislâm Arif Hikmet Kütüphanesi'n-de rastladığı. Mîr İmâd hattıyla yazılmış Pendnâme-i Lokman Hekim Cihet-i Ferzend adlı Farsça bir eserdeki otuz dört nasihatin her birini beşer beyit halin­de tercüme edip çeşitli konulardaki bazı şiirlerini de ekleyerek neşrettiği risaledir.50

Tefsirler, hadis kitapları ve şerhleri, kı-sas-ı enbiyâ, İslâm tarihleri, tasavvuf ve ahlâk kitapları ve nasihatnâmelere ka­dar çeşitli eserlerde de Lokman'Ia ilgili konulara yer verilmiştir.51

Lokman'ın öğütleri XVII. yüzyıldan iti­baren Batı dünyasında da dikkatleri çek­miştir. Bu konuda yazılmış eserlerin en eski tarihlisi, Lokman'dan nakledilen fık­ralarla Lokman'a atfedilen Arapça kelâ­mıkibarları içine alan Fabules Locmai Sapientis Et Quddam Dicta Arabum adlı kitaptır (Leidae 1615).52

Lokman Hekim'in tabip kimliği onun şifalı bitkiler hususunda uzman kabul edilmesini gerektirdiğinden bu alanda kaleme alınan kitaplarda, kitap adından başlayarak çeşitli hastalıklar için sundu­ğu reçetelere kadar pek çok konuda ismi kullanılmıştır. Ayrıca ünlü kişiler adına falname tertip etme geleneğinden Lok­man Hekim de nasibini almış görünmek­tedir. Süheyl Ünver, Topkapı Sarayı Mü­zesi Kütüphanesi'nde bulunan 53 ve I. Ahmed adına hazırlanmış olan bir falnamede minyatürünün de bu­lunduğu bir Lokman Hekim falı tesbit etmiştir.54 Bu konuda Emin Cenkmen'in Eski Bir Aşkın Hikâyesi (İstanbul 1941) ve Ahmet Cemil Akıncı'nın Lokman He­kim (İstanbul 1973) adıyla kaleme aldığı romanları vardır. Lokman Hekim Halk Sağlığı Dergisi ile Lokman Hekim Yayın-ları'nı da Türk yayın hayatında onun adını taşıyan eserler olarak zikretmek gerekir.

Bibliyografya :

A. Süheyl Ünver, Lokman Hekim, İstanbul 1968; ilhan Yardımcı, Sağlık Folklorumuzda Lokman Hekim, İstanbul 1969; Harun Tolasa, Ahmet Paşa'nın Şiir Dünyası, Ankara 1973, s. 26; Müjgan Üçer. "Halk Edebiyatımızda Lok­man Hekim Üzerine", /. uluslararası Halk Ede­biyatı Semineri, Eskişehir 1984, s. 365-372; Mustafa Kalender, Lokman Sûresinin Eğitim Açısından Yorumu (yüksek lisans tezi, 1991], Mü Sosyal Bilimler Enstitüsü; Yunus Ekin. İslâm Ahlâkı Açısından Lokman Sûresi'nin Tefsiri (yüksek lisans tezi, 1994), Mü Sosyal Bilimler Enstitüsü; Osman Öztürk, Lokman Hekimin Oğluna Nasihati, İstanbul 1997; İskender Pala, Ansiklopedik Divan Şiiri Sözlüğü, İstanbul 1999, s. 257; Nevin Akkaya. Türk Halk Şiirinde Özel Adlar, Balıkesir 1999, s. 140-141; ayrıca bk. İndeks; Ali Haydar Bayat, Türk Kültüründe Lokman Hekim, İstanbul 2000; Muhsin Demir­ci. Lokman Süresi ue Ahlâkî Öğütler, İstanbul 2001; Ahmet Gül, "Lokman Hekim ve Öğütle­ri", EÜ İlahiyat Fakültesi Dergisi, II, Kayseri 1985, s. 387-406; Dihhudâ, Luğatnâme, XII, 17423-17426.

Mustafa Uzun


Yüklə 1,26 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   49




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin