M.E.B TALİM VE TERBİYE KURULU'NU İHBAR EDİYORUM!
Baskın Oran
Bizimle yaşayan ve biz beş yeğeninin her türlü eza cefasını hayatının son demine kadar çekmiş bir rahmetli teyzem vardı, adı Cemile, ben çocukken azıp durdukça şöyle söylenirdi:
"Oğlum, dur dedikçe ziyana gidiyon! Kal artık!" Bugünkü (1 Aralık) Cumhuriyet'te okuduğum bir haber, gene rahmetlinin bu sözünü aklıma getirdi.
"Biz Batılıyız" diye ortaya çıkarken, Batı dünyasının bizi adam yerine koymaması, hatta bize paçavra muamelesi yapması hepimizi mahvediyor. Ama biz de, ülkemizdeki insan haklarına paçavra muamelesi yaparak Batı'nın bu aşağılayıcı muamelesine çanak tutuyoruz. Dur dedikçe, ziyana gidiyoruz.
Nasıl iştir bu? Bunu yapanlara nasıl izin verilir? Bunun sorumluları nasıl en ağır biçimde cezalandırılmaz? Vatanın çıkarlarına kastetmek, sadece, örneğin Trakya'daki köprülerin fotoğrafını çekip yabancı ajanlara satmak mıdır? Bu ülkenin paçavra muamelesi görmesine yol açan insan hakları ihlâllerini yapan devlet memurlarının derhal en şiddetli biçimde cezalandırılması gerekmez mi? Eğer, devletimiz onları cezalandırmazsa, onların suçlarına katılmış sayılmaz mı? Hatta, bu türden davranışları teşvikten bizzat kendisi suçlu duruma düşmez mi?
Son olay şöyle: Aydın Engin'in haberini özetliyorum:
M.E.B. Talim ve Terbiye Kurulu bir karar alıyor. Buna göre, özel Ermeni ilkokullarında Ermenice dersi dışında bütün dersler artık Türkçe yapılacaktır. Din dersi ve müzik dersi de dahil olmak üzere. Habere göre karar, 11 Ekim 1993 tarih ve 2392 sayılı Tebliğler Dergisi'nde yayınlanan haftalık ders çizelgesinin altına düşülen üç maddelik "not"un 3. maddesine sıkıştırılmıştır: "Ermenice dersi dışındaki bütün dersler Türkçe olarak okutulacaktır".
Bu ülkede insan ve azınlık haklarının çiğnenerek bu ülkenin nasıl ikinci sınıf bir ülke haline getirildiğini teşhir ettiğinden dolayı, Aydın Engin'i burada kutluyorum.
Talim-Terbiye Kurulu ya yasaları ve uluslararası antlaşma yükümlülüklerini bilmiyor, ya da biliyor ve bile bile çiğniyor ve ülkemizi zor durumda bırakıyor.
Birinci durumda, Milli Eğitim'in beyni sayılan bu kadar önemli bir kurulda bu kadar korkunç bir cehalet örneği veren memurlar derhal görevden alınır, ikinci durumda ise Kurul'un suçu çok daha vahimdir ve üyeleri ona göre cezalandırılır.
Anlaşılan, sayın Kurul'un pek sayın üyeleri, Türkiye'deki gayrı müslimlere anadillerinde eğitimi yasaklayarak "milliyetçilik" yapmak istemişlerdir.
Yalnız, kendi akıllarınca "milliyetçilik" yapmaya yeltenirken, zaten insan haklarını çiğnediği için sürekli uluslararası bombardıman altında yaşayan Türkiye'yi, insan ve azınlık haklarını gündemin birinci sırasında tutan uluslararası arenada müthiş zor bir durumda bırakmışlardır. TC Dışişleri Bakanlığı, sanki başka hiçbir işi yokmuş gibi, şimdi bir de bu pisliği temizlemek zorunda kalacaktır. Bu, işin siyasal yönüdür.
Bitmedi. İşin bir de ulusal ve uluslararası hukuku ilgilendiren yönü vardır. Sayın Kurul'un sayın üyeleri, Türkiye'nin mevcut yasalarını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin imzaladığı uluslararası antlaşmaları çjğnemişlerdir. Bir de bundan suçludurlar. Yarın, bunları birer birer anlatacağım ki, bilmiyorlarsa öğrensinler, biliyor da yaptı iseler kamuoyunda sergilenmek suretiyle, eğer mümkünse, bir parça utansınlar.
Bir de, şiir ve türkü okuyanları bölücülükle yargılayan DGM savcıları, bölücülük başka nasıl yapılır, bir görsünler.
---------------------------------------------------------------------------------------------
Yarın: Talim-Terbiye Kurulu Lozan'ın üstünde mi ?
Dostları ilə paylaş: |