Duruşmaya saat 13:00’e kadar ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Bu sırada bir kısım sanıklar müdafilerinden Av. Ali Rıza Dizdar, Av. Mehmet İpek, Av. Filiz Esen, Av. Rukiye Kibar, Av. Ruşen Özmen, Av. Şule Gökyay Ağazade, Av. Cavit Subaşı ve Av. Bülent Vural’ın geldikleri görüldü.
Huzurdaki yerlerine alındı.
Sanık Tuncay Özkan söz istedi verildi:” Sayın Başkan kıymetli hazirun ve 26 yıl önce 27 yıl önce beni gazetecilik mesleğine başlatan Saygıdeğer ustam Ümit Gürtuna’yı saygıyla selamlıyorum. O da burada izlemeye gelmiş. Bir samimi soru sormak istiyorum Sayın Haşıloğlu’ndan başlayarak Sayın Haşıloğlu.”
Mahkeme Başkanı :”Efendim böyle soru sorma hakkınız yok lütfen yani mahkeme heyetine soru sormak gibi bir usulde bir hüküm göremiyorum. Buyurun. Buyurun.”
Sanık Tuncay Özkan:”Peki o zaman şöyle şöyle başlayayım şöyle başlayayım efendim. 2 yıldır tutukluyum bana sormak istediğiniz bir soru yok mu? Ya biz seni 2 yıldır tutuklu tutuyoruz sende her talep günü çıkıyorsun burada bazı şeyler söylüyorsun konuşuyorsun bizim aklımızda şöyle bir soru kaldı kardeşim bununla ilgili senin söyleyecek bir şeyin var mı diye bana soru sormak ihtiyacı içinde değil misiniz? Ben bu ihtiyacı hissediyorum her hafta söylüyorum size bana bunu sorun diye yani hukuki son talebim budur sizden. Başka bir talebim yoktur sizden hukuki. Aklınızda ne kaldıysa beni burada kuvvetli suç şüphesi olarak tutan şey neyse Sayın savcılarda sorsunlar ek savunma olarak çıkayım bana bir gün verin bir saat verin arkaya çağırın ne bileyim daha başka bir şey yapalım bir şey yapalım yani. Ama burada böyle bunun böyle devam etmesi mümkün değil benim açımdan. Bana aklınızda kalan şeyi sorun bende size net bir şekilde söyleyeyim delil bir fotokopi. O fotokopi üzerine konuşmak bile istemiyorum artık çünkü deliriyorum onu konuşmaya başladığım zaman olmayan bir şeyin nasıl olamadığını ispatlamak konusunda çılgınlık yaşıyorum bana sorun bende size yanıt vereyim ama yani ben burada oturayım siz orada oturun ben diğer arkadaşları dinleyeyim böyle geçsin 10 yıl ama bu bu insan haklarına aykırı bu hukuk değil bu hiçbir şey değil Sayın Özese. Ya bunun ne olduğuna dair bana bir açıklama yapın bende bunu kabul edeyim şimdi gelip siyaset konuşuyorum siyaset konuşuyor oluyorum. Hukuk adına soruyorum bana soru soramazsın oluyor. Beyefendi bana geçen soru sordu o kadar mutlu oldum ki ajandanızda şu kayıt var iddianame açıklanmamıştı bu kaydı nasıl yazdın buraya dedi beyefendi ben o kadar mutlu oldum ki kafasındaki bir soruyu sordu bende ona yanıt verdim. Kanıtlarımı gösterdim. Ama şimdi soru yoksa yanıt yoksa e delil yok zaten iddianamede delilleri gösterecekler 25 Eylül’de yazılı mail istediler sizde verdiniz sizin başkanlığınızda verdiniz o günden beri bana yazılı belge verecekler vermiyorlar. Şimdi buradaki yargılanın boyutu hakkında o zaman bana bir bilgi verin şimdi her seferinde karşılıklı olarak birbirimizle ilgili biz iyi niyetliyiz diyorsunuz ben miyim kötü niyetli o zaman? Kötü niyetli benim suçsuzluğumu ispat etmek zorundayım beyefendiler göstermemek zorunda söylememek zorunda siz konuşmamak zorundasınız kötü niyetli memleketin düzenini bozmaya çalışan Anayasal düzeni değiştirmek isteyen bir suçlu tip karşınızda öyle duruyorum ben öyle bir adam değilim efendim yapmayın bana bunu. Nasıl böyle bir muameleyi hak edebilirim ben? Bu suçu işlemiş dahi olsam şuranın her tarafını delillerle donatsanız bana böyle davranamazsınız. Ben 27 yıldır bu ülkeye sadece yurttaşlık bilinciyle değil mesleki bilinçle ve bu ülkenin bütün yönetim kademelerine bildiğim her şeyi paylaşarak ve bu ülke için pek çok fedakarlıkta bulunarak mesleki olarak Susurluk diyorsunuz derin devlet diyorsunuz o diyorsunuz bu diyorsunuz bunları kimden öğrendiniz? Çok merak ediyorum 33 askerin öldürüldüğü Bingöl olayında istihbarat zaafı olduğunu kimden öğrendiniz, kimden öğrendiniz Sayın Taşkın, Sayın Pekgüzel kimden öğrendiniz? Ben çıkarttım ben, ben, ben. Ben gittim A teyitli rapor olmasına rağmen koruma helikopterinin kaldırılmadığını ben buldum. Ben çıkarttım oradan alıyorsunuz gelip beni suçluyorsunuz. Uğur Mumcu’yla ilgili olarak ya artık aklım kaldırmıyor yani aklım kaldırmıyor midemi falan geçtik aklım kaldırmıyor nasıl beni bunlarla yan yana koyarsınız? Ali Balkız’la Alevi Bektaşi federasyonuyla bu insanlarla ben onlarla ben, ben onları öldürtmeye çalışacağım bu çetenin organizasyonu içerisinde bulunacağım da onlarla birlikte bir savaşa girişeceğim de böyle bir şey olabilir mi? Benim hayatım bununla mücadeleyle geçmiş o zaman bana delil diyeceksiniz bana diyorsunuz ki Türkiye Büyük Millet Meclisini sen ortadan kaldırmak istedin arkadaş. Bende diyorum ne ne yapmışım ne var hükümeti ortadan kaldırmak istemişim silahlı. Ya ben bu hükümeti devirmek istiyorum parti kurdum onu yaptım bunu yaptım her şeyi yaptım hepsi yasal hepsine izin aldım. Valiliğe sorun izin almadan bir tek toplantı yapmış mıyım? 3 milyon kişi geldi gitti tekrar tekrar anlatıyorum artık çıldırmak üzereyim. 3 milyon kişiyi dağıttım cam kırılmadı cüzdan kaybolmadı bir kişi ben rahatsızım demedi. Suç neresinde lütfen bana söyleyin? Bende onun üzerine bir daha hukuki talepte falan bulunmayayım. Size söyledim çıkıp parti programını okumaya başlarım bu da bir şeydir ama siz iyi niyetlisiniz yasaların size hukukun size tanıdığı hakları uygulamak istiyorsunuz. Savcılık iyi niyetli hiçbir kastı yok yani o yaptıklarının hiç birisinde bir kastı yok öyle olmuş ama öyle oluyor polisi iyi niyetli istihbarat şubesi kadar iyi niyetli bir şube yok organize kadar iyi niyetli çalışan bir şube yok terörle mücadele kadar iyi niyetli şube yok kötü niyetli benim o zaman kötü niyetimi ortaya koyun. Cumhuriyet Halk Partisini ele geçirmek Kemal Kılıçdaroğlu ele geçirdi, iddianamenin yarısını Cumhuriyet Halk Partisini ele geçirmek çalışması siyasi faaliyet diye koymuşsunuz bir tek soru sormadınız. Neden çünkü CHP üyesi değilim üyesi olmayan kapıcı olamaz kurultay salonuna giremez. E ne oldu? 1800 telefon konuşmasının 400’ü bununla ilgili e ne oldu şimdi bunun sonucu ne? Ben siyaset yapmayacak mıyım? Yapacağım. Yapmamam için bir suç bir şey söyleyin bende yapmayayım. Tamam diyeyim o da yok işte bu iddianamede yazılanlar suçlamaysa niye delil değerlendirmesi kısmında yok. Eğer delil değerlendirmesi kısmındakiler ise orada suç nerede bana gösterin lütfen gösterin bana o suçu? Kanaatine varılmıştır diye biten bir cümle. Şu kadar bir şey 1870 tane telefon konuşması 10000 toplam 10000’de 1870 telefon konuşması ADD’yi ele geçirmek, CHP’yi ele geçirmek Kanaltürk, Kanaltürk’ü suçlama ne? Birde ben hangi darbe döneminde hangi darbeyle ilişkilendiriliyorum? 2003, 2004 mü, 2001, 2002 mi Cumhuriyet mitingleri niye var, yani 2008’dean sonra bir darbe mi var Türkiye’de böyle bir hazırlık mı var, onlar nerede, onlar kim? Şimdi bu kadar bilinmeyenin içerisinde bana suçumu söyleyin diye feryat ettiğim zaman eğer savcılık makamı bunu bana söylemiyorsa siz bana söylemiyorsanız o zaman burada sorun yok mu? O zaman ben bu duruşmayı bu yargılamayı nasıl algılayayım? Niye güveneyim ben Nihat Beyin yaptığı araştırmaya? Neden güveneceğim ben Nihat Beyin yaptığı araştırmaya o bana güvenmiyor ben ona niye güveneceğim? Benim lehime bir tek delil toplamamış. Bir tek şey söylememiş niye güveneyim ben ona Mehmet Ali bey çok tecrübeli savcı Ankara görmüş devlet umuru nedir biliyor. E bütün onlar yakışıyor mu o iddianame Mehmet Ali Beye? Bazen dudağını ısırıyor. Onlar bana güvenecekler, güvenmeyecekler ben onlara güveneceğim niye güveneyim e siz o zaman bu boşluğu doldurun siz doldurmuyorsunuz soru sorun diyorum soru sormuyorsunuz sorgulayın diyorum sorgulamıyorsunuz. Nasıl kalkacağız biz bu işin içinden? Ne yapmam bekleniyor yani kendime bir gömlek arıyorum. Yani deli gömleği dışında giyebilecek bir gömleğim kalmadı. Onu da giymem yani izninizle. Kendimi burada yakarım ama deli gömleği giymem. Kemal Kılıçdaroğlu CHP’yi ele mi geçirdi şimdi? Yok mudur yurttaşların? Meşru bütün ilişkilerim suç Mehmet Ali Bey nedir bu Ergenekoncu. Hangisiyle? Hepsiyle yani bu hepsi kavramının içinde kim var? Bana Deniz Baykal’ı da sordular Devlet Bahçeli’yi de sordular bana yaklaşık 300 tane isim sordular. E tanıyorum suç mu? Suç ne hangi meşru ilişkimden gayrimeşru bir suç çıkmış? Recep Tayyip Erdoğan’ı da tanıyorum. Hakkındaki yolsuzluk haberlerini yapana kadarda çok iyiydi aramız. Benden daha iyi gazeteci yoktu. Ne yapayım şimdi yani bütün bu meşru ilişkilerim nedeniyle burada deli gömleği giyeceksem ben o gömleği giymem reddederim o gömleği giymeyi bu muameleyi de kabul etmem. 2 yıldır tutuklusun kalacaksın arkadaş daha yatacaksın. Bir sebep söyleyin ya bir tek sebep söyleyin bir tek sebebe yatmaya razıyım bana deyin ki ya buradan kapının önüne bırakacağız kaçacaksın arkadaş. Eğer buna inanıyorsanız ben yatarım burada. Ben buna inanıyorum Hasan Hüseyin Özese olarak diyorsanız ki yargıç kimliğinizi falan da vicdanınız size diyorsa ki Tuncay Özkan seni bu kapının önüne koyduğum gün yurtdışına kaçacaksın arkadaş eğer vicdanen buna inanıyorsanız ben burada yatmaya razıyım. Öyle bir şey olabilir mi ya? Sevmeyebilirsiniz katılmayabilirsiniz görüşlerini paylaşmayabilirsiniz Mustafa Özbek doğaliteye inanıyor 2 parti olmalı diyor 2 parti olmayı Türkiye’de çok parti var diyor ama iddianame diyor ki Mustafa Özbek Mustafa Balbay’a söyledi Mustafa Balbay Tuncay Özkan’a söyledi Tuncay Özkan parti kurdu Hasan Ataman Yıldırım’da çalışma yaptı Tuncay Özkan’ı genel başkan seçtirdi. Şimdi böyle baktığınızda ulan uf ben beyefendiyi tanımıyorum biliyor musunuz tanımıyorum bir kere Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir görüşmeden o çıkarken ben giriyordum. Bir de telefon konuşması bunlarla falan ilgisi yok ben tanımıyorum beyefendiyle oturup konuşmadık. Mustafa’yla 20 yıl boyunca birlikte çalışmışız 4 telefon konuşmamız var 4 telefon konuşması bir akşam yemeğimiz yok. Mustafa Bey Mustafa Beye söylüyor Mustafa Bey bana soruyor söylüyor ben siyasi parti kuruyorum ama polis ek klasörlere koymuş 2 gün sonra kurduğu partiyi ilan edecek diyor. Sonra ben CHP’yi ele geçirmek suçlamasıyla buradayım. Bana sorulan 200 sorudan 100 tanesi CHP’yi ele geçirmek çalışması ya adam bana milletvekili ol diye yalvardı ben kabul etmedim. Allah Allah ve iyi niyetli savcılık iyi niyetli mahkeme herkes iyi niyetli bir tek ben kötü niyetli ve suçluyum bana kötü niyetimi söyleyin ben ne yaptım? 1980 yılından bu yana Türkiye Cumhuriyeti devletinde ne kadar asker, sivil, bürokrat varsa tanıyorum. Herkesi tanıyorum. Bütün İstanbul DGM Başsavcılarını bütün İstanbul Başsavcılarını tanıyorum. Ankara’yı tanıyorum İzmir’İ tanıyorum yargıçları tanıyorum. 1992 yılında Turgut Özal’dan aldığım çevik çekiç güç belgesi gizlilik mizlilik yok çekiç güç kalktı gitti provite conferton bütün belgeleri yayınlandı. Suç diyor gizli açıkladı buna şu kadar ceza ver diyor. E insaf diye bir şey yok mu? Benim kitaptaki kavramları tanımları alıp iddianameye koyacaksın ben suçlu olacağım sen savcı olacaksın yok ya. Ben gideceğim Bingöl’de Elazığ’da Hizbullah’ın PKK’nın tehdidi altında bu askerler niye öldüler diye araştırma yapacağım A teyitli rapora rağmen helikopter kepinin uçurulmadığını saptayacağım bunu televizyonda haber yapacağım belgeleri çıkartım göstereceğim onun üzerine soruşturmalar açılacak askerler yargılanacak mahkemeler olacak sonra geleceğim PKK’yı PKK’yla ilintili Ergenekoncu olarak PKK’yı yöneten Ergenekoncu olarak düzenlenen rapor gereği burada ondan dolayı yargılanacağım. Akıl akıl gel peşime takıl. Böyle bir şey olur mu? Beyefendi Uğur Mumcu’nun evine giden 3 tane adam varsa bir tanesi benim ben o evin çocuğuyum burada konuşmaktan utanıyorum. Orada Mustafa Balbay’la ben siz bizim yaşadıklarımızı biliyor musunuz burada? Biz nasıl ölmeden hala burada canlı kalabiliyoruz bilebiliyor musunuz? Ben Uğur Mumcu suikastı raporu kitabını yazan adamım. Okudunuz mu o raporu? Ama iddianame var ondan. Orada raporda ne demişiz biz o suikastı nasıl algılamışız? Siz bizim yerimizdesiniz demokrasi talebinde Türkiye’nin yönetim talebinde biz o raporu 1996’da yazdık. Ben orada şimdi geleceğim ben onunla suçlanacağım onunla. Faali meçhul siyasal cinayetleri araştırma meclis komisyonunda bana teşekkür var. Jandarmanın Sekili, Gergüş, Çiçekli’de gizli kamplar kurarak Hizbullah’ı eğittiğine dair görüntülü haber yapmışım görüntülü ödül almışım. JİTEM diyorsunuz her şey yeniden icat ediliyor Türkiye’de bu günün konusu mu JİTEM? Soruyorum Diyarbakır’da görev yapmışlar beyefendiler. Onlar Diyarbakır’da JİTEM’İn o söyledikleri eylemlerini saklarken biz onları açığa çıkartmaya çalışıyorduk suçlu kim? Devletin kimliğinin arkasına saklananlar mı canını ortaya koyup savaşanlar mı? Bu nasıl bir yargılama şimdi beni neyle yargılıyorsunuz, ben ne ile yargılanıyorum burada? Recep Tayyip Erdoğan’ın ekonomik politikasını, sosyal politikasını, siyasal politikasını beğenmiyorum. Türkiye’yi çürütür dış politikası bu ülkenin yüz yıl sonrasını karartır. Recep Tayyip Erdoğan’dan lider olur devlet adamı olmaz. Recep Tayyip Erdoğan bu ülkeyi vasatın altında yönetir Recep Tayyip Erdoğan’dan kurtulmadıkça bu ülke kurtuluşa yürümez suç nerede? Recep Tayyip Erdoğan gocunuyorsa gitsin bir tane dava açsın beyefendiler fırlıyorlar hemen oradan kaşları çatılıyor falan. Beğenmek zorunda mıyım ne bilir o ya hesabı mesabı ne bilir ekonomiyi matematiği falan filan bilmez o tarihte bilmez yakın tarih üzerine söylediği her şey yalan her şey provokasyon. Ekran prompterları çıkartın, adam tarih üzerine tek kelime laf edemez. Ben tanıyorum adamı ya Abdullah Gül öyle değil ama o söyleyemez o Şevki Yılmaz’ın bir kademe üstü propagandist. Abdullah Gül bilir suç mu meydan meydan gezip bağırıyor ya meydan meydan hakaret ediyor ya o meydanda söylediği sözler sizi rahatsız etmiyor mu? Ergenekon davasını yürüten yargıçlar olarak beni şikayet ettiniz. Adalet istiyorum diye bağırdım diye elimi buraya vurdum diye adam her şeyi yapıyor meydanda neler söylüyor. Onu niye şikayet etmiyorsunuz hani eşitlik ben ondan daha eşitim ben mahkemeniz huzurunda bir adım önde eşitim. O güç sahibi iktidar sahibi ben burada sizin elinize emanet edilmişim siz benim hakkımı korumazsanız kim koruyacak benim hakkımı. Başbakan karşısında diktatör karşısında padişah karşısında benim hakkımı kim koruyacak siz korumazsanız. Ben kendi hakkımı korumaktan aciz değilim ama sizin elinizde emanetim. Hiç umursamıyorsunuz ya.”
Mahkeme Başkanı:" Dinliyoruz sizi.”
Sanık Tuncay Özkan:”Dinlediğinize eminim dinlediğinizi çok iyi biliyorum. Ama dinlemekle kalmayın dinlemek bana yetse ben bir daha konuşmam zaten o sizi tatmin edebilir beni tatmin etmiyor. Cezayı sadece ben ödemiyorum benim ailem ödüyor cezayı biliyor musunuz, siyasi kumpas benim çocuğum ceza öderken, eşim ceza öderken, benim arkadaşlarım ceza öderken bu nasıl bir yargılama. Benimle beraber parti örgütlenmesinin 12 kişisini daha aldınız beyefendiler aldılar bir tek kişi tutuklu yargılanmıyor 2 doktor arkadaşım ikisini de aldılar ikisi de tutuksuz yargılanıyor. Ben niye tutuklu yargılanıyorum? Hangi kanlı eylemde benim parmak izim çıktı? Mehmet Ali Bey, Nihat Bey, vicdan yok mu vefa yok mu.”
Mahkeme Başkanı:" Tuncay Bey heyete dönün bize hitap edin.”
Sanık Tuncay Özkan:”Yok mu vefa vicdan eğer bunlar yoksa insanlık da yok demektir zaten ama böyle olmaz bu böyle gitmez bakın iddianamenin benimle ilgili bölümünün dörtte üçü benim siyasi faaliyetlerim. Mustafa Özbek Mustafa Balbay’a talimat veriyor bana siyasi parti kur diyorlar ben siyasi parti kuruyorum. Ataman Bey’de gidiyor Ankara’da kulis yapıyor beni genel başkan seçtiriyor. Ya partinin kurucusu benim, lider benim Ataman Bey’i ben tanımıyorum ben burada tanıdım, Mustafa Bey’i burada tanıdım. Birliktelik buradan bile yola çıkarak baktığınızda ne siyaseti etkilemesi ne bilmem nesi benim bağımsız fikrim olamaz mı yurttaş olarak bu anayasa bana geçerli değil mi. meşru ilişkilerim meşru amaçlarım meşru araçlarım meşruiyet yok mu oldu bu ülkede yok mu meşruiyet? O zaman beni burada nasıl yargılarsınız ki, meşruiyet yoksa ben sizi dinlemem ki meşruiyet varsa bana soru sorun delilleri araştırıyoruz diyorsunuz o delilleri bana da sorun bende bileyim o delilleri. Televizyona çıksam sizde izleseniz televizyonda beni üçünüz, desem ki ben darbe istiyorum bu ülke ancak darbeyle ayağa kalkar darbe olmazsa bu ülke batar bak Güneydoğu’sundan parça parça gidiyor, uyuyor musunuz desem suç mu. Ya adam çıkıyor televizyona nedir o çocuğu adı bir çocuk var Taraf’ta Rasim Ozan Kütahyalı asker Allah belası versin namussuz şerefsizler kestiler yok ettiler derin devlet, namussuz şerefsizler kestiler yok ettiler bunların hepsini yok etmek lazım bunlar muhalefet ooo rezalet şimdi bu darbe istiyorum diye bağıran adamla bu adam arasındaki fark ne birisi Rasim Ozan Kütahyalı biri de herhangi bir vatandaş ikisinin de düşünce özgürlüğü varsa bundan dolayı düşünen böyle adamla böyle düşünen adam arasındaki ölçü ne size yakınlık ölçüsü mü böyle bir şey olabilir mi hukukta. Adam her gün küfrediyor her gün ağzına gelen her şeyi söylüyor. Yahu ben onun söylediklerinin yarısını söylemiş olsam şu tavandan sallanmıştım şimdiye kadar adamın ölçüsü yok ayarı yok. Yani düşünceye kelepçe, ifadeye kelepçe, soruya kelepçe, yanıt yok o zaman ben niye burada varım. Niçin ben buradayım karar vermişsiniz fotokopiden belge olmaz diye. E söylüyor fotokopi 70. duruşmaya kadar ses ve görüntü kaydedildi nerde görüntü ve ses kaydı. İstiyorum delil olarak ısrarla soruyorum 70. duruşmada anladık ki o bir ses ve görüntü kaydı değil fotokopiymiş, üstelik de düzmece bir fotokopi. Olmayan şeyin olmadığını ispatlamaya çalışıyorum. Zaten ona başladığım andan itibaren deli gömleğinin bir kolu kolumda. E geldik bugüne ne yapacağız şimdi sanıkların yarısı bana küfretmiş telefon konuşmalarında bir diğer yarısı da burada zaten çelişkilerini beyan ediyorlar. Buradan bir örgüt çıkacak öyle mi? Biz bu insanlarla beraber bir araya geleceğiz ya Hasan Ataman Yıldırım’la biz şurada aynı siyasi parti içinde farklı şeyleri savunuyoruz. Bu nasıl bir birliktelik, Osman benden çektiğini çok az adamdan çekmiştir. Açın bakın haberlere ya üzülüyorum şimdi ya hakkâkten hakkını yemişiz buradaki zulüm daha başka bir şey yani burada polis arkadaşlar var, şimdi beyefendi kalktı konuştu. Hayretler içerisinde bakıyorum hayretler içerisinde bakıyorum anlatılanlara ya biz burada oturanlar aptal falan değiliz niye burada olduğunu anlıyorum. Şemdinli soruşturmasında ateş eden adamı yakalamış getirmiş Yargıtay’a inanıyor musunuz? Yargıtay kurumuna ve verdiği kararlara inanıyor musunuz? İnanıyorsanız yahu Şemdinli iddianamesi ile ilgili gerçeküstü saçma delil yok, uydurma diye karar verdi ya Yargıtay verdi bu kararı ve onayladı. Askeri Yargıtay değil sivil Yargıtay verdi ya Yargıtay’a inanmıyoruz. Danıştay’a inanmıyoruz Anayasa Mahkemesine inanmıyoruz size güvenmiyoruz beyefendiler iyi niyetli siz iyi niyetlisiniz Yargıtay öyle karar verdiği zaman iyi niyetli böyle karar verdiği zaman kötü niyetli Anayasa Mahkemesi öyle dediği zaman iyi böyle dediği zaman kötü. Bu parçalanmadan bir sonuca varamayız bunu bir yerde durdurun size yalvarıyorum bunu bir yerde durdurun. Bunu bir yerde durdurmazsanız bu parçalanma toplumsal ayrışma bu ülkenin geleceğini yok eder. Bakın sosyolojik olarak söylüyorum bu ayrışmanın sonu felakettir ve bu mahkeme bu ayrışmayı körüklüyor. Tekrar ediyorum ya Bülent Arınç kadar vicdan sahibi değil misiniz ya şeytanım kadar sevmem diyor şeytanım kadar sevmem günahım kadar sevmem bir insan şeytanı ne kadar seviyorsa ben onu o kadar seviyorum. Bir insan günahından ne kadar memnunsa ben ondan o kadar memnunum ama söylediğini önemsiyorum siz önemsemiyor musunuz? Adalet Bakanının söylediğini önemsemiyor musunuz? Sözlerimi tekrar etmek istemiyorum gelmek istediğim yer şu. 3 tane şey söyledim size 1, bana sorun söyleyeyim. 2, delil gösterin tartışalım konuşalım delili gösterin ama suçumun ne olduğunu bana söyleyin onun üzerine konuşalım bu iddianame değil söylesinler o zaman iddianamede şurada yazıyor senin meclisi ıskatın silahlı eylemin, hükümeti silahlı eylemin ıskatın burada yazıyor diye söylesinler bir yıldır size yanıt verecekler o yanıtı versinler dünyanın en gidebileceğim her yerine gideceğim vermiyorlar. Rica ettim sizden de rica ettim yardımcı olun dedim söylemiyorlar. 3. şeyi söylüyorum sosyolojik olarak bu mahkeme bu ülkenin ayrışmasını tel tel dökülmesine katkı sunuyor. Çünkü siyaset bu mahkemeyi kullanıyor beni burada tutuyorsunuz AKP’nin başındaki kişiyi meydanlara salıyorsunuz iddianameyi okudunuz mu e seninle ilgili iddianameyi de okudum ben. Sana kalpazan diyor dolandırıcı diyor akbilin yerine para bastı götürdü hepsini diyor o zaman o iddianamede doğru. Onu da bir mahkeme düzenledi bu Ergenekon okumadınız mı diyor Ergenekon yargıçlarını değiştirmek istiyorlar diyor sizi kim değiştirmek istiyor. Çekilin diyoruz çekilmiyorsunuz kim değiştirmek istiyor sizi HSYK’nın da gücü yetmediğini gördük. Beyefendi Adalet Bakanının da gücü yetmez dedi e o zaman. Recep Tayyip Erdoğan’a malzeme içinse bu mahkeme siyasi malzemeyse e dolaşıyor adam bağıra bağıra geziyor. Değilse durdurun bunu, bunu durdurun, anayasa referandumuna gidiyoruz ben bir siyasi ben bir siyasi kimliğim beni niye burada tutuyorsunuz ben burada duracağıma sokakta olsam Recep Tayyip Erdoğan’ın karşısına çıksam siz bundan ne kaybedersiniz Türkiye bundan ne kaybeder ne kaybı olur Türkiye’nin? Ama beni burada tutuyorsunuz onu konuşturuyorsunuz üstelikte benim üzerimden oy alması için konuşturuyorsunuz prim yapması için konuşturuyorsunuz, her konuşmasında okudunuz mu o iddianameyi neler yapmışlar nasıl yapmışlar uuuuu e buradayız içindeyiz ne uuu su nerenin uuu su sana uu hatta sana yuh adil yargılamayı etkilediğin için yuh sana. Onun hakkında yazılan iddianamelerdekilerin yarısını söylemeye burada utanırım Başbakan olduğu için Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı olduğu için. ben diyorum ki; bir eşitlik hakkaniyet ve hukuk arıyorum adalet arıyorum, bunu sağlamak için ben ne yapabileceksem onu yapayım elimden ne geliyorsa söyleyin onu yapayım bana soru sorun yanıt vereyim delil koyun görüşlerimi söyleyeyim, suçlamayı söyleyin neyse o suç gösterin onu yanıt vereyim. Ama sizde bir adım atın bir adım atın bu tutukluluk böyle olmaz anayasada anayasa oylamasında halk ne diyecek şimdi ben söylüyorum hayır çıkarsa bir dert evet çıkartsa da bir dert. Burada oturan adam için hayır çıktı başka bir süreç başlayacak evet çıktı başka bir süreç başlayacak etkilenmeyecek misiniz o süreçlerden etkileneceksiniz. Ben, sizin bana taktığınız kelepçeler prangalar nedeniyle siyasi görüşümü açıklayamıyorum halkımla paylaşamıyorum. Hayır diye meydanlarda bağırmak istiyorum, kendi tezimi kendi HSYK tezimi açıklamak istiyorum, kendi yeniden yapılanma düzenimi açıklamak istiyorum e beni tutuyorsunuz neden tutuyorsunuz beni saldığınız zaman yargılama bitmiyor ki. Beni saldığınız zaman bu yargılamanın sona ermesi diye bir şey mümkün mü. Tuncay Özkan’dan o kadar güzel anlatıyor ki Mehmet Ali Bey bir okuyor ilerde bunu filmi yapılacaksa herhalde Marlon Brando lazım Mehmet Ali Beyi canlandırabilmesi için. o kadar güzel o kadar içten okudu ki ben bile bir ara ulan bu iddianame yazanlar doğru galiba dedim ya. Vay anasını ama 5 dakika sonra tel tel dökülüyor güneşte kuruyan çamur gibi toz geriye ne kalıyor eğer geriye insanlık kalacaksa suçluysam bile kazıdığınız zaman altından bir insan çıkacaksa ve siz insanı var etmek için ve siz insana adalet sunmak için buradaysanız lütfen gereğini yapın teşekkür ederim.”
Mahkeme Başkanı:"Tuncay Bey burada bir hukuki yargılama yapılıyor dava dışı beyanlar bizi bağlamaz CMK’ya göre Ceza Kanununa göre, anayasamız ve kanunlara göre bir yargılama yapılıyor, tamam , tamam o onlar dava dışın beyanlar buyurun, buyurun.
Sanık Tuncay Özkan:”Beni bağlıyor, bana katil diyorlar bana Uğur Mumcu’nun katili diyorlar , bana Uğur Mumcu’nun katili diyorlar bana 33 tane erin katili diyorlar, dava dışı onu durdurmaz sizin elinizde siz bir karar verirseniz o durur.”
Sanık Hasan Atilla Uğur söz istedi, verildi:" Sayın Başkanım Değerli Üyeler bana verilen süre içerisine okuyarak taleplerimi dile getirmek istiyorum. tutukluluğumu devam ettirirken her seferinde kuvvetli suç şüphesi olgusunu kullanıyorsunuz, yani Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın kitabında net olarak belirttiği bizim yıllardır dikkat çekmek istediğimiz terör örgütü mensuplarının evime koydukları uydurma CD’lere göre mi şüphe duyuyorsunuz? Hanefi Avcı’nın artık anlatmak zorunda kaldığı terör örgütü mensuplarınca ortaya atılan düzmece kanaatler mi sizi benim hakkımda derin şüpheye düşürüyor? Defalarca yalan olduğunu ispatladığım gizli tanık beyanları sizi neden şüpheye hiç düşürmüyor? Defalarca sordum bunu yine soruyorum kayıtlara geçmesi için söylüyorum sizler, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 5. maddesi 3. fıkrasını alenen ihlal ediyorsunuz. O madde gerekçesinde aynen şöyle söylenmektedir; kişinin suç işlediğine dair makul şüphe sürüyor olsa bile kamu yararı yoksa yani delilleri karartma tehlikesi, suçta tekerrür tehlikesi kamu düzeninin bozulması gibi riskler kalmamış ise tutukluluk devam etmemelidir. Sayın Başkanım benim tahliyemin sizin elinizde olan bir durum olmadığını çok iyi biliyorum. Bize kimse baskı yapamaz söyleminin gerçeği yansıtmadığını birazdan vereceğim örneklerle ortaya net olarak koyacağım. Benim açımdan artık sizlere hukuki durumla ilgili söyleyeceğim bir söz, anlatacağım bir husus, kalmamıştır. Heyetinizin tavır ve uygulamaları şahsımla ilgili ihsası rey niteliğindedir. Bunu tespit etmek için hukukçu ya da çok zeki olmaya da gerek yoktur her şey ayan beyan ortadadır. Şöyle ki; geçen söz alışımda Sayın Başkan, sizin iddianamede bulunmayan maksatlı ve yönlendirici sorularınızdan örnekler vermiştim. Bunların tutanaklara geçmesi son derece önemlidir. Çünkü bu devran hep böyle sürmeyecektir. O günkü talep konuşmamda üyeniz Sami Haşıloğlu yoktu, bu yüzden kendisinin hakkımdaki ihsası rey niteliğindeki bazı sorularını salona da sizlere de kısaca hatırlatmak istiyorum. 6 Kasım 2009 günü Sami Haşıloğlu’nun bana sorduğu sorulardan birisi şuydu; Abdullah Öcalan’ı sizden önce emniyet ve MİT sorguladı mı, iddianamenin neresinde benimle ilgili böyle bir suçlama var ya da benimle ilgili maddi gerçeği bulmak için böyle bir soru sorulmasının mantığı nedir ben çözemedim. Ben yargıçların önlerine gelen dosyadaki hususlara göre maddi gerçeği ortaya çıkartmak için soru soracaklarını biliyordum. Yargıçlar yanıltmak, yönlendirmek için veya iddianameyi hazırlayanlarla aynı doğrultu da soru sormazlar diye düşünüyorum. Yine Sami Haşıloğlu daha sonra kurgu olduğu anlaşılıyor diye başlayarak oğlumun romanından uzun uzun pasajlar okudu. Aynı yargıç gecenin bir yarısında 5 Temmuz 2008 günü 3,5 dakikalık bir sorgu neticesinde büyük bir keyifle beni tutuklayan yargıçtı. Kura sonucu belirlendiği iddia olunan yargılamamı yapacak olan mahkemenin de üyesi yine çok büyük bir tesadüf eseri Sami Haşıloğlu’ydu. Daha da enteresanı benim ve yakınlarımın bunu tekrar söylüyorum benim ve yakınlarımın fiziki takip kararlarında imzası bulunan iki Hakim Sami Haşıloğlu’ydu. Bunların hepsinin tesadüf olup olmadığını merak ediyorum. Bakınız Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’nın Beşiktaş düzeltiyorum Haliçte yaşayan Simonlar adlı kitabının 432. sayfasında ne diyor; Ahmet İhsan Güler’in yerine normalde hiçbir zaman bu göreve gelemeyecek gerekli niteliklere sahip olmayan hatta sosyal ve psikolojik açıdan sorunlu olduğunu değerlendirdiğim Ali Fuat Yılmazer İstanbul Emniyet İstihbarat Şube Müdürlüğüne getirildi. Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah alenen muhalefet etmesine rağmen buna engel olamadı. Sayın Başkan, işte bu Ali Fuat Yılmazer Ergenekon düzmece davasının tezgâhlandığı bütün aşamalarda bulunan ve tahmin ediyorum sizi de yönlendiren kişidir. Hanefi Avcı kitabının 435. sayfasında çok önemli tespitte bulunuyor. Diyor ki; aksiyonel bir eylem gerçekleştirme arzusundaysanız Milli İstihbarat Teşkilatı size yetmez bu doğrultuda önce kaçakçılık organize suçlarla mücadele daire başkanlığı sonra istihbarat daire başkanlığı ve burası önemli bakınız ve buna paralel özel yetkili mahkemelerin savcı ve Hakimlerinin de belli oranda belirli eğilimde olan kişilerden oluşturulduğunu bugün net olarak görmek mümkündür. Bunu böyle söylüyor emniyet müdürü, yine yılların tecrübeli emniyet müdürü Hanefi Avcı’ya göre malum örgüt polis ve özel yetkili mahkemeler ve savcılar arasında yapılanmıştır diyor. net olarak deşifre etmek zorunda kaldığı bu örgütte bu şer örgütünde hiçbir sınır yoktur Allah korkusu ve vicdan yoktur sadece biat vardır. Abi ve sözde imamların talimatları aynen yerine getirilir, kitabın 583. sayfasında aynen şöyle denilmektedir; cemaatin istediği gibi karar vermeyen her Hakim ve savcı aleyhine oluşturulan kampanyalar utanç verici şekilde devam etmektedir. Ergenekon davasına bakan İstanbul özel yetkili 13. Ağır Ceza Mahkemesi başkanı Köksal Şengün hakkında basına servis edilen dinleme tapeleri ve yorumları bunun göstergesidir bunları sizde biliyorsunuz. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu haklarında somut delillere dayanan yüzlerce şikayet buluna Hakim ve savcılarının durumunu görüşmek istediğinde her kesin bildiği gibi malum irade tarafından engellenmiştir. Ağustos ayının 2. yarısında meydana gelen bu gelişmeler üzerine Hanefi Avcı’nın deşifre ettiği örgütün borazanlığını yapan bir gazetede yani Zaman Gazetesinde size Ali Pekgüzel’e ve Zekeriya Öz'e övgüler düzülmüştür. Niye acaba, devletin bütün kurumlarını ele geçirmekte olan bu şer örgütünün gazetesinde neden bazı savcı ve Hakimler göklere çıkarılırken Oktay Kuban gibi Osman Kaçmaz gibi Aykut Cengiz Engin gibi ve hatta Köksal Şengün gibi bazı Hakim ve savcılara iftiralarla saldırılmaktadır merak ediyorum. Artık mızrak çuvala sığmamaktadır bu tezgahları düzenleyenler hep aynı kişilerdir amaçları devleti tamamen ele geçirmek Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyeti yok etmektir. Kinleri çok büyüktür böyle bir örgütün Hanefi Avcı gibi bir isim tarafından net bir şekilde vurgulanması son derece önemlidir. Cumhuriyetin savcıları zaten bu konuda çalışmalara başlamışlardır. Sayın Başkan, İmralı’daki bölücü başı ve yandaşları şehidimize kelle, terörist başına sayın diyen ve ekibi, yargı emniyet ve kısmen de olsa ordunun içinde parazit gibi yuvalanan örgütün mensupları bu düzmece davanın mimarlarıdır. Ortak menfaatleri sebebiyle Cumhuriyet, Atatürk ve millet düşmanları bir araya gelmişlerdir. Sayın Başbakan mitingde yaptığı konuşmada geçen gün müddei iddiasını ispatlamak zorundadır benim PKK ile görüştüğümü ispatlamazsanız şerefsizsiniz demiştir. Bende şimdi söylüyorum demek ki bu suç değil benim iddianamede PKK ile PKK terör örgütüyle iddiasını söyleyenler ispat edemezlerse şerefsizdirler. 16 Şubat 1999 günün bana İmralı’da devletimin vereceği her türlü göreve hazırım. Türkiye Cumhuriyetine hizmet etmek acılarımı biraz olsun dindirecek Kürtler aptaldır güce taparlar diyen bölücü başı bugün ne olmuştur da Türkiye’nin gündemini belirlemekte, yol haritaları çizmektedir. Bana terörist başının sorgusuyla iddianamede bulunmayan soruları soran sizler öncelikle bu durumu sorgulamalısınız. 3 hafta önce ve dün, dünkü konuşmasında savunması sırasında teğmen Mehmet Ali Çelebi’yi dinlerken gözlerim yaşardı ama aynı zamanda da göğsüm kabardı o konuşurken bazılarının utanması gerektiğini düşündüm. Hayatının en güzel çağında yaşıtlarının çoğunun ışık evleri veya diskotek köşelerinde beyin iğfaline uğradıkları bir zamanda özgürlüğü elinden alınmış bir genç olarak kimseye yalvarmıyorsa ağlayıp sızlamıyorsa bu düzmece davanın asıl amacının Cumhuriyeti, Atatürk ilkelerini ve Türk milletini bitirmek olduğunu kavramışsa ve en önemlisi inandığı değerleri korkmadan haykırabiliyorsa bu onun gerçek bir Türk subayı olmasından kaynaklanmaktadır. Ben 52 yaşındayım Mehmet Ali Çelebi ise 26 yaşında bu Cumhuriyeti müfteri ve mürtecilere meze ettirmeyecek olan daha binlercemiz var. Ulu önder Atatürk'ün izinden ayrılmayan ve bu tezgâhı bozacak olan milyonlar var, bütün kurumlara sızmış olan Cumhuriyet ve millet düşmanı sahtekârların esas korkusu ve pervasızca saldırmalarının esas sebebi de budur. İmralı canisiyle mübarek şehit kanı üzerinden pazarlığa oturanlar şunu çok iyi bilsinler ki bu millet atasına da Cumhuriyetine de vatanına da Allah’ın izniyle sahip çıkacaktır. Beni Silivri esir kampında çürütmeye karar vermiş olsanız bile bütün gücümle bu oyunu kurgulayanlarla mücadeleye devam edeceğim. Bütün ömrünü bu hainlerle savaşarak geçirmiş bir kişi olarak kimse benden başka bir şey beklemesin. Hiçbir şey yapamasam bile yasa ve hukukun bana tanıdığı talepte bulunma hakkımı milleti bilgilendirme amacıyla kullanacağım. Bu şartlarda bile hainlerle mücadele edebilmek ve ihanet şebekelerinin isteği doğrultusunda Silivri kampında bulunmak benim için onurdur. Bu tezgaha bilerek veya bilmeyerek alet olanlara da bu ayıp yeter. Söyleyeceklerim bu kadar.”
Mahkeme Başkanı:" Buyurun.”
Dostları ilə paylaş: |