Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’dan oluşan mahkeme heyeti tarafından 9 Nisan 2010 günlü oturum açıldı



Yüklə 0,59 Mb.
səhifə6/7
tarix15.01.2019
ölçüsü0,59 Mb.
#96639
1   2   3   4   5   6   7
Duruşmaya kısa bir ara verildi.

Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.

Sanık Cihan Arık müdafi Av. Şevki Lülecioğlu söz istedi verildi:”Sayın Başkanım, Sayın üyeler müvekkilim Cihan Arık hakkında iddianamedeki isnat edilen suç 314. maddenin 2. bendi kapsamında örgüt üyesi olmaktan ibarettir. Sanık bu suçlamayla 15 aydan bu tarafa tutukludur. Bir süredir de Sayın iddia makamı gerekçelendirmek suretiyle tahliye talebinde bulunmaktadır yine Sayın heyetinizde ikiye bir oy çokluğu ile sanığın tutukluluk halinin devamına karar vermektedir. Cihan Arık neden buradadır, ne olmuştur? Bundan yaklaşık 15 ay kadar önce bir gün Cihan Arık’ın babası telefon etti dedi ki benim teğmen oğlum mahkemeye çıkarılıyor lütfen yetiş. Gittik Sayın savcının huzuruna çıktığımızda sanık tek başına esas duruşta duruyor. Ananın adı, babanın adı, sen kimsin? Ben buyum. Şu isimlerden kimleri tanıyorsun? Hiç kimseyi tanımıyorum. Bir kişi tanıyor Oğuzhan Sağıroğlu. Niye tanıyorsun? Şu sebeple tanıyorum. Sen bu kişiye ismini vermişsin, niye verdin? Neler verdin? Sicilini vermiş, kan grubunu vermiş, görev yerini vermiş. Niye verdin, ne zaman verdin? Ben bu bilgileri Ankara’da bir terörle mücadele müsteşarlığı ya da bir kurum kurulacak tayinim çıkacak önerisi üzerine verdim dedi ve muhtelif soruları cevapladı toplam sorgu tutanağı bir buçuk sayfa ve mahkemeye çıktık. Suçun vasıf mahiyeti, suçun vasıf mahiyeti ve mevcut delil durumu itibariyle şeklinde kısa bir gerekçe ile müvekkil tutuklandı. Şimdi biraz önce Sayın meslektaşlarımızdan birisi ceza kanununun amacını, ikinci maddeyi ve muhtelif maddeleri okudu. Bunlardan en önemlilerinden birine de ben değinmek istiyorum mutlaka mahkemeler karar verirken yargıçlar vicdanlarına danışıyorlar ve usul yasasının 817. maddesi hükmü gereği de delilleri takdir yetkisi hiç şüphesiz ve sınırsız biçimde mahkemeye ait. Mutlaka onlarda vicdanlarıyla hareket ediyorlar ama 101/2. fıkrası tutuklamaya tutuklamanın devamına veya bu husustaki bir tahliye isteminin reddine ilişkin kararlarda hukuki ve fiili nedenler ile gerekçesi gösterilir hükmünün gereğinin tutuklamanın devamına ilişkin kararlarda yeterince yer almadığı düşüncesindeyiz en azından tahmin edici değil. Dikkat edilirse Cihan’ın ismini verdiği dönemde Ankara’da terörle mücadele müsteşarlığı ya da benzer isimler altında bir örgüt kurulacağı devletin kuracağı hususu basına yansıdı. Bu çocuk buna inanarak verdi bu yönde savunmasının aksine bu savunmayı çürüten dosyada herhangi bir delilde yok örnek olarak ne telefon dinlemesi var üzerinde yapılan aramada elde edilen herhangi bir somut suç kanıtı yok. Herhangi bir mesaj yok, yazılı bir belge yok, kendisinden sadır olan ve illiyet rabıtası kurulabilecek kendisine suçu işlediğini gösteren somut bir olgu yok. Şimdi 21. maddeyi bir defa daha Sayın mahkemenizin dikkatine sunmak istiyorum. Suçun oluşması kastın varlığına bağlıdır. Kast suçun kanuni tanımındaki unsurların bilerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu yöndeki hüküm karşısında sanığın müsnet örgüt üyeliği suçunu işleme kastı ile hareket ettiğini gösterir dosyada ne delil var? Hiçbir delil yok, şimdi bununla ilgili olarak sanığın suçsuz olduğunu gösteren muhalefet şerhini bir defa daha heyete okumak istiyorum. Sanık Cihan Arık’a isnat olunan suçların vasıf ve mahiyetlerine dosyada mevcut delil durumuna, suç vasıflarının değişme ihtimaline, resmi görevli olup bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphesinin bulunmamasına, tutuklamada beklenilen gayenin sağlanmış olmasına ve de gerekirse hakkında adli kontrol uygulamasının da düşünülebileceği dikkate alınarak diyor. Bu gerekçenin benzerini Sayın iddia makamı talep olarak ileri sürüyor itirazımız üzerine benzer gerekçeyi İstanbul 14. ağır ceza mahkemesi gerekçelendiriyor yine oy çokluğuyla bu talebimiz reddedildi. Tutuklama bir tedbirdir peşin bir cezalandırma değildir. Sanık devlet memurudur ve bir teğmendir 1985 doğumlu bir çocuk ve 1998 yılı Ağustos’unda mezun oldu devreleri ile öğrenci kine piyade okulunda tutuklandı devreleri mezun oldu kıtaya çıktı kendisinden sonra gelen devreleri de bu Mayıs’ta mezun olacaklar ve bundan sonra artık Cihan Arık için bade harabül Basra. Basra harap olduktan sonra yani bugün bile tahliye olsa Cihan Arık için oluşan zararın giderilmesi, telafisi artık bizde mümkün değil daha fazla tutuklu kalmasında yargılamanın selameti açısından hakikaten bir gerek yok. Sanık savunmalarında önceki savunmaları dosyada var. Ben bu suçu işlemedim diyor ismimi verdim neden verdiğimi söyledim diyor. Diğer sanıklardan habersiz olarak bu savunmayı yapıyor ve bu sanığın bu savunmasını akseden ne Oğuzhan Sağıroğlu’nun ne diğer sanıkların her hangi birisinin bu yönde tutukluluğu haklı gösterecek en ufak bir ifadesi beyanı yok. Bu bakımdan müvekkilin bihakkın tahliyesini talep ediyoruz teşekkür ederim.”

Sanıklar Durmuş Ali Özoğlu, Hatice Bahtiyar, Erol Mütercimler, İbrahim Şahin, Yaşar Oğuz Şahin müdafi Av. Cavit Subaşı söz istedi verildi:”Sayın Başkan Sayın üyeler öncelikle davamızla da baştan beri alakası olan güncel bir haberi irdelemek istiyorum. Önceki gün Habur’dan gelen Habur’dan gelen kendilerince barış elçisi teröristlerin Kandil’den gelenleri hakkında terör örgütüne üye olmak suçundan Sayın savcılıkça Diyarbakır özel yetkili savcılığınca dava açıldığını okudum 20 sene hapis cezası ile cezalandırılmaları isteniyor. Yine aynı şekilde Mahmur kampından gelenler hakkında ise terör örgütü üyeliğini ispat edilemeyeceği yardım, yataklık benzeri şeylerden 16 sene hapis istemi ile dava açılmış durumda. Şimdi şöyle bir bakıyorum burada, burada bunlarla mücadele etmiş olan insanlar hakkında bu kadar ceza istenmemesine rağmen bu insanlar yaklaşık 2 senedir tutuklu. Bunların kimlikleri var, ikametgahları var, çalıştıkları bir iş var, hiç biri işsiz güçsüz serseri değil. Gelenlere bakıyorum nüfus kağıdı yok, ikametgahı yok, kim olduğu belli değil, buradakilere bakıyorum suç işlemedik diyorlar gelenlere bakıyorum terörist elebaşısının emri ile geldik, emri ile geldik. Pişman değiliz yaptıklarımızdan pişman değiliz silahlarımızı bıraktık geldik silahtan vazgeçtik falan demiyorlar bıraktık geldik diyorlar ve her türlü ortamda tekrar tekrar suç işlemeye devam ediyorlar. Bu insanlar dışarılarda ellerini kollarını sallayarak geziyorlar buralarda bunlarla karşı mücadele etmiş olan insanlar ise 2 senedir tutuklu. Başka bir şey daha irdelemek istiyorum. Malumatınız herkesin de bildiği gibi geçtiğimiz hafta içinde bir tahliye ve akabinde tekrar tutuklama furyası yaşandı. Bir yargıç, yargıç hallaç pamuğu gibi atılıyor kendi heyeti tarafından da yine bir başsavcı, başsavcı her tarafta işte şöyleydi, böyleydi diye koca koca adının başında profesör olan insanlar televizyonlarda çıkıyorlar her türlü müdahaleler yapıyorlar kimsenin gıkı çıkmıyor, kimse hiçbir şey söylemiyor. Ha bu arada biz 8 aydır 9 aydır Sayın heyetinizden bir şey talep ediyoruz diyoruz ki efendim tutuklama kararı verirken yani tutuklamanın devamı konusunda karar verirken tahliye talebinin reddi konusunda karar verirken lütfen diyoruz ya bir açıklama yapın. Şimdi bir heyet çıkıyor diyor ki efendim nöbetçi hakim veya ne diyeyim yedek üye neyse karar verirken böyle yuvarlak laflarla karar veremez diyor açıklamak zorundadır diyor. Bu görüşe katılıyoruz ama bunun herkese uygulanmasını istiyoruz. Şimdi bunları tek tek tespit ettikten sonra müvekkilim Durmuş Ali Özoğlu hakkında ifadesi alınmıştır daha doğrusu ifadesi değil iddiaya karşı beyanları alınmıştır. Kendisinin kaçma, delilleri karartma gibi bir durumu da söz konusu değildir. Tahliyesini talep ediyoruz. Yaşar Oğuz Yasin demin söylediğim bu Habur’dan giren barış elçilerinden daha fazla mı suçludur bilmiyorum. Daha başka bir şey açıklayacağım bu çok özel bir şey olacak Yaşar Oğuz Şahin 10 gündür İbrahim Şahin’le konuşmuyor aynı koğuşta olmasına rağmen. Sebebi çok basit çünkü İbrahim Şahin, Yaşar Oğuz Şahin’İ çileden çıkartmış durumda. Çünkü sorunlu sorunu var gerçekten hasta, hasta. Onunda tahliyesini istiyoruz. İbrahim Şahin için tekrar, tekrar her talep gününde tekrarladıklarımızı maalesef yine tekrarlamak zorundayım. Devletin Adli Tıp kurumunun verdiği rapor yok sayılarak yok sayılarak devamında Kartal devlet hastanesinin yine Türkiye Cumhuriyeti devletine bağlı bir hastanedir. Verdiği rapor yok sayılarak yine Şişli Etfal hastanesinin verdiği rapor yok sayılarak yine Adli Tıp kurumunun istek üzerine verdiği rapor yok sayılarak tekrar Adli Tıp’a sevki istenmiştir. Adli Tıp’a sevk edilmiştir iki buçuk ay sonra, iki buçuk ay sonra defalarca yazılan yazılar adli Tıp’ın umursamaz cevapları dosyada mevcut. Ve 24.02.2010 tarihinde muayenesi yapılmıştır. O tarihten sonra biz tekit istedik Sayın heyetiniz reddetti. Elden takip yetkisi istedik reddetti. İki saat öncesi veya üç saat öncesi itibariyle akıbet sorma müzekkeresine cevap verilip verilmediğini sordum kaleme, vermemişler. Biz kapılarına gidiyoruz zaten içeri falan aldıkları yok orda bilgisayara bakıyorlar telefonları açmadıkları için kapılarına gidiyoruz. Soruyoruz rapor çıktı mı? Çıkmadı heyette diyorlar biz tekrar bir dilekçe verdik heyetinize dedik ki tekit edelim ve bunu da lütfen elden takipli yapalım, buna da bir cevap verilmesini istiyoruz. Daha enteresan bir olayı söyleyeceğim bu da çok enteresan zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum 15 gün kadar önce İbrahim Şahin’in oğlu Ömer Şahin’e bir SMS mesajı geldi. Mesajın içeriği aynen şöyle, biz dosya konusunda bizin isteklerinizi yaptık sizin istediklerinizin tümünü yerine getirdik sözünüzde durmadınız çok terbiyesizsiniz. Bana geldi abi dedi böyle bir şey geldi hemen dedim şey yap aradın mı aradım dedi açmıyor dedi mesaj at dedim Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunuyorum kimsin beni ara, aramadı. Kadıköy Cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunduk Dört isimli bir Rus ismi. Yani bunun anlamı çok açık çok basit bir yol yapılıyor Ömer Şahin üzerinden. Bir yol yapılıyor bu konuda biz Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduk. SMS’in şeyini çıkarttırdık muhtemelen telefonları da dinlendiği için iletişim daire başkanlığından şeyi gelir bu SMS’in kim tarafından gönderildiği ama biz araştırmamıza göre bu tür şeyler genellikle kanunsuz insanlar veya kanunsuz işleri yapan insanlar, bu devletin içinde de olur, şahısların içinde de olur. Gelen turistlerin şeyleri ile bu kontörlü hatları alıp bu şekilde kullanım yapıyormuş bunu da zabıtlara geçmesi açısından söylüyorum ve netice olarak da diyorum ki yine İbrahim Şahin’in de tahliyesini talep ediyorum teşekkür ediyorum efendim.”

Sanık Hüdayi Ünlüer müdafi Av. Osman Topçu söz istedi verildi:” Yaklaşık olarak 15 aydır tutuklu bulanan müvekkilim hakkında her talep günü benzer cümlelerle müvekkilin üzerine atılı suçu işlemediğini, bu suçu işlediğine dair dosyada yeterli delil bulunmadığını yargılama sonuçlandığında müvekkilini kuvvetli ihtimalle beraat edeceğini belirttik. Bu taleplerimiz devamlı olarak reddedildi. En son 19.03.2010 tarihli oturumda Sayın mahkeme başkanına derdimizi anlatabildik. Çoğunluk oyları ile reddedilen tahliye talebimize Sayın Başkan müvekkille isnat olunan suçların vasıf ve mahiyeti delil durumu tespit edilen savunmalardaki anlatımlar. Suç vasfının değişme ihtimali, tutuklamadan beklenen gayenin sağlanmış olması, bu aşamadan sonra kaçma, saklanma ve delilleri karartma şüphelerinin bulunmaması ve gerekirse hakkında adli kontrol tedbiri alınabileceği gerekçesi ile taleplerimize katıldı. Bu gün kendi gerekçelerimle yeniden talep tahliye talebi etmeyeceğim. Sayın Başkanın 19.03.2010 günü sunmuş olduğu gerekçelerle müvekkilimin daha fazla mağduriyetine sebebiyet vermemesi için tahliyesini saygılarımla talep ediyorum.”

Sanıklar Yalçın Küçük, Muhammed Sarıkaya, Taylan Özgün Kırmızı müdafi Av. Hasan Fehmi Demir söz istedi verildi:”Sayın Başkan oturarak konuşabilir miyim efendim?”

Mahkeme Başkanı :”Tabi.”



Sanıklar Yalçın Küçük, Muhammed Sarıkaya, Taylan Özgün Kırmızı müdafi Av. Hasan Fehmi Demir:”Değerli Başkan Değerli üyeler aslında her Cuma her oturuma Cuma günleri her oturuma gelirken belki müvekkillerin kafasından da geçiyordur acaba ne söyleyecekler avukatlar söyleyecekleri her şeyi söylediler diye. Ancak benim açımdan söyleyeceğim her şey taleplerimizin ret olmasından itibaren bir sonraki Cuma günü daha da artıyor daha da heyecan sahibi oluyoruz. Bunun sebebi biz bu yargılamayı Türkiye’nin pek tabi ki başta sizlerin ve bizlerin onuru olarak değerlendiriyoruz. Bu davanın bir çöküşe bir sürüklenmeye gitmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Belleğin silinmesine müsaade etmeyeceğiz gerekirse her oturumda davanın özünden ve müvekkillerin somut durumundan bahsedeceğiz. Sayın Başkan Değerli üyeler birkaç oturumda arz etmiştik tüm Dünya’da terör suçunun istihbari bilgilerin kullanıldığı ve niyet suçu haline dönüştürüldüğünü bu haliyle artık ülkelerde gerçekten teröristlerin değil tüm muhalifleri tehdit eden bir suç haline dönüştürüldüğünü defalarca arz ettik. Gerçekten kendileri bilmesine rağmen doğrusu Sayın Tuncay Özkan her oturumda suçumu söyleyin diyor Sayın Balbay gazeteci olduğunu anlatmaya çalışıyor, çabalıyor haklı olarak soruyor Mehmet Baransu yazınca ödül alıyor iyi oluyor ama biz neden cezaevindeyiz. Sayın Tuncay Özkan bir savcı bunu yapabilir mi diye tarif edilmiş belgeleri sizlere sunuyor Cumhuriyet savcılığı tarafından. Oysaki Sayın Tuncay Özkan’da biliyor ki bugüne kadar verilmiş bir çok dinleme kararlarında diğer şahıslar şeklinde ifade edildiği şahısların bir çok dinleme kararırının emniyetten havale edilerek savcı tarafından bizzat sadece imzalanarak mahkemeye gönderiliği mahkeme heyetinin kararında bile yanlışlıkla savcının ifadesinin olduğunu gördüğümüz kararlar var. Yani bu ihlaller sıradanlaşmış durumda kısaca terör söylemi adı altında ki nitekim Ergenekon davasının ne kadar genişlediğine dikkat ettiğimizde tüm muhalifleri tehdit eder bir boyuta geldiğini açıklıkla görüyoruz. Dolayısıyla Sayın Balbay ve Tuncay Özkan’ın belki suçunu Sayın Cumhuriyet savcıları söylemedi ama ben söyleyebilirim muhalif olmalarıdır bu da yeter kendilerinin burda olmasına. Sayın Balbay sözlükte araştırdım diyor artık çare bulamıyor kendisini ifade etmek için kuvvetli şüphe nedir diye kuvvetli şüpheyi sizlere anlatmaya çalışıyor ve şüpheden sanık yararlanmaz mı diyor? Oysaki bu anlattığımız emperyalizme hizmet eden terör kavramı neticesinde yürütülen yargılamalarda şüpheden sanık yararlanmaz. Şüpheden emperyalizm yararlanır sanıklar için şüphe içeride uzun süre yatma sebebidir. Bakın bunu sadece siyasal bir söylem olarak sizlere arz etmek niyetinde değilim somut olarak olaylara bakalım yine arz etmiştim bir bu davanın bir terör tedhiş timine ihtiyacı vardı. Bu tedhiş timi İbrahim Şahin’in başkanlığında burada içlerinde hakikaten çok değerli olan iki tane emniyet müdürü, kahramanca bu güne kadar çalışmış ki öyle anlaşılıyor sicillerinde en ufak bir leke olmayan polis memuru arkadaşlar emniyet görevlileri teğmenler, üsteğmenler bulunmakta. Peki, bu nasıl bir örgüttür? Bakmıştık İbrahim Şahin iki kez bu dava açılmadan önce hakkında cezayı ehliyetinin olmadığına dair değişik tarihlerde verilen Adli Tıp raporu olduğunu Sayın heyetinizde biliyor. Fakat Cumhuriyet savcılığı hazırlık soruşturması esnasında haklı olarak belki de bununla yetinmeyip bir ker daha İbrahim Şahin’in akli melekelerinin incelenmesini talep ediyor. Fakat çok enteresandır Sayın Başkanım buna hiç yargılama deneyiminizde rastlamamışsınızdır eminim Cumhuriyet savcılığı Adli Tıp’a İbrahim Şahin’i sevk ederken ceza evinde yatıp yatmamasında bir sakınca olup olmadığının bildirilmesini istiyor hiç Cumhuriyet savcılığının böyle bir talebini bu güne kadar duydunuz mu efendim? Cezayı ehliyetinin olup olmadığı araştırılır ama cezaevinde yatıp yatmamasında cezayı ehliyeti olmayan bir adamın bir sakıncası var mıdır yok mudur diye sorulur mu? Nitekim Şişli Etfal hastanesinin Adli Tıp’ın 4. ihtisas dairesinin 2009’da verdiği raporlarda da çok açık olarak tespitlerde görülüyor onun doktor olmama gerek yok cezayı ehliyetinin olmadığı yazılıyor ama sonucunda cezaevinde yatmasında bir sakınca yoktur deniyor. Şimdi bu tedhiş örgütünün lideri İbrahim Şahin böyle gözüküyor iddiada. Peki, İbrahim Şahin yelpaze adlı bir görevlendirme yazısı ile İzmir Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü bir soruşturmada 2006 yılından itibaren efendim 2006 yılından itibaren teknik takibe alınıyor, dinleniyor. Bakın bu dava dosyasının 141. klasöründe İzmir’den gelen belgelerle sabit. Peki, İbrahim Şahin madem Mutafyan’ı öldürtecek madem Ali Balkız’a suikast düzenlettirecek 2006’dan ta ki 2009, 6 Ocak’ına kadar evinde bulunduğu iddia edilen Ankara. İstanbul’daki evinde bulunduğu iddia edilen suikast tedhiş planı diye geçen o kime ait olduğu belli olmayan hiç kimsenin yazısının olmadığı bir güya planı hazırlayan bir örgüt lideri olarak hiç mi 2006’dan itibaren bir kişiyle şu adamı öldürelim hadi öldürtmekten vazgeçtim her şeyi konuştuğu anlaşılıyor İbrahim Şahin’in bütün telefonları dinlenmiş. Yani şurda şu önlemi alalım şu istihbaratı yaptınız mı, bir tek konuşması var mı 2006’dan itibaren? Peki, tedhiş planına dönüp bakıyoruz efendim bu nasıl bir tedhiş planıdır ki hiç kimsenin parmak izi yok bakınız emniyet müdürlüğü kriminal şubenin verdiği raporda tedhiş planı denen planda hiç kimsenin parmak izinin olmadığı söyleniyor. Peki efendim bir kağıda tedhiş planı yazarken bu kadar dikkatli davranacak çok zeki bir insanın tedhiş planını, tedhiş planı diye yazıp ondan sonra AAA şunu yapacak, BBB şunu yapacak iddiasının akla hayatın olağan akışına uygun olduğunu söyleyebilmek mümkün müdür efendim? Diğer taraftan bir başka husus dikkatinizi çekmek istiyorum Yaşar Oğuz Şahin veya diğer arkadaşlardan biri söyledi sanıyorum nasıl bir şeydir ki bu tedhiş planı bulunmadan bununla ilgili Yaşar Oğuz Şahin daha önceden gözaltına alınıyor ve daha da enteresanı S1 belgesini İbrahim Şahin düzenlediğini söylüyor. Zaten ifadesinde ben diyor güvenlik müsteşarı olacaktım personel oluşturuyordum diyor onu kabul ediyor fakat S1 listesinde olmayanlar yani Muhammed Sarıkaya, Kenan Temur gibi bir kısım kişiler ise tedhiş listesinde var yani tedhiş listesinde olanlar S1’de yok S1’de olanlar tedhiş listesinde yok bunun nedeni şu efendim çok açık olarak anlaşılıyor. S1 listesini buluyorlar fakat bu arada Muhammed Sarıkaya’yı dinlemişler işte diğer Kenan Temur’u dinlemişler tedhiş planına da onları ekleyelim denmiş kim demişse. Şimdi planın durumu da bu efendim. Diğer taraftan örgüt üyelerine bakıyoruz bir tanesi Elazığ şube müdürü, bir tanesi Antalya şube müdürü, teğmenlerin biri Şırnak’ta, biri efendim Hakkari’de bu nasıl bir suikast timidir ki Sayın Başkanım bunlar üstelik resmi görevliler hepsi bunlara ulaşacak birisi diyecek ki şu gün hadi kalkın gelin şu kişiyi öldüreceğiz. Bunlar hani alay komutanı olsalar general olsalar diyeceğim ki kimseye sormadan birliklerinden ayrılabilirler. Böyle bir şey olanaklı mı efendim? Zaten ulaşmaları mümkün değil bir çoğu operasyonda polisler dahil olmak üzere özel harekâtçı oldukları için kendilerini bir araya toplamak isteseniz toplayamazsınız. Kısaca varlığı öne sürülen örgüt böyle bir örgüt. Nitekim Saygıdeğer heyetiniz de bunun farkında olmalı ki örneğin Muhammed Sarıkaya’yı tedhiş planında tim başkanı olarak geçen Muhammed Sarıkaya’yı tahliye ettik. E Muhammed Sarıkaya tahliye oldu geçenlerde İstanbul’a gelmişti görevli olarak gelmiş görevi de rehine kurtarma operasyonunda Atatürk havalimanında uçak rehinelerini kurtarma eğitimi yapıyorlar. Yani bunların terörist olmadığını çalıştırdıkları kurumda aslında çok iyi biliyor ve inanıyorlar. Sizlerde herhalde inandınız ki tahliye etmiş olmalısınız. Diğer örgütün üyesi olarak geçen kişi önemli bir kişi olarak da Fatma Cengiz gözüküyor efendim. E biz bakıyoruz ki Fatma Cengiz İbrahim Şahin’i bir şekilde yönlendirmiş bir şekilde inandırmış hakikaten güvenlik müsteşarı olacağına e yüzlerce konuşması var. Bu konuşmalarda bakıyoruz generallerle konuşuluyor oysaki hiç biri doğru değil Fatma Cengiz’in telefonundan çekilen mesajlarla yönlendiriliyor İbrahim Şahin. Sayın Başkanım Saygıdeğer üyeler çok önemli bir hususu daha bu konu ile ilgili olarak vurgulamak istiyorum efendim. Bakınız İzmir’deki operasyonla e Yelpaze operasyonu neticesinde İzmir Emniyet Müdürlüğü 9 Ocak 2009’da İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına operasyonla ilgili bilgi veriyor. Sadece tek cümle efendim okuyacağım müsaade ederseniz yani 9 Ocak’ta İbrahim Şahin ve bu terör timi olmakla suçlanan görevliler gözaltındaydı. Müsaade derseniz tek cümle diyor ki Emniyet Müdürlüğünün gizli yazısında dosya 141 nolu klasörde mevcut efendim. Yapılan teknik çalışmalarda suç örgütü lideri İbrahim Şahin’in yeniden göreve dönmesi konusunda çalışmalar yapıldığı örgüt mensupları arasında göreve dönme olarak bahsedilen konunun legal olarak bir görevlendirme mi, yoksa illegal bir oluşumun yeniden meydana getirilmesi mi olduğunu net olarak bilinmediği ancak bu konu ile ilgili görüşmelerin sürdüğü dönemde toplanan terörle mücadele yüksek kurulunda terörle mücadele amacıyla polis özel hareket timleri ile jandarma özel harekât timlerinden oluşturulacak yeni bir birim kurulması ve birimin doğrudan İçişleri bakanına bağlanması yönünde karar çıktığı ancak bu birimin başına getirilecek kişinin henüz belirlenemediği deniyor. Yani 9 Ocak tarihinde İbrahim Şahin’i 2006 yılından itibaren teknik takip ile izleyen telefonlarını dinleyen İzmir emniyet müdürlüğü bunu söylüyor efendim. Telefon konuşmaları dava dosyasına kanıt olarak sadece onlar sunuluyor bunlarda bunlar arasında en çok telefonla konuşmuş olan ve direk İbrahim Şahin’le konuşmuş olan müvekkilim Taylan Özgür Kırmızı, Taylan Özgür Kırmızı’nın lütfen telefon konuşmalarına bakınız efendim konuşlarda sürekli olarak tayinim ne zaman çıkacak, nerede görevlendirileceğim diye konuşmalar var. İbrahim Şahin’in verdiği yanıtlarda da hafta sonu kanun çıkıyor Cumhurbaşkanı onaylayacak işte size atayacaklar gibi konuşlara geçiyor yani. Telefon konuşmaları da değerlendirildiğinde Sayın Başkanım Değerli üyeler esasında Taylan Özgür Kırmızı’nın gerçekten resmi bir görevde yer alacağı, İbrahim Şahin’inde anlattığım şekilde inandırılmış inandırılmasın da çok zor olacağını zannetmiyorum zaten durumu itibariyle. Gerçekten güvenlik müsteşarı olacağına inanarak personel yaratma peşinde olduğunu anlıyoruz. S1 listesi de nitekim o. E şimdi böyle bir durumda bir örgütün varlığının öne sürülebilmesi olanaklı mıdır efendim? Ben hiç çok iyi bildiğinizi bildiğim hukuki niteliklerine örgütün nasıl ortaya çıkarılabileceği kısmına hiç değinmiyorum ama bakınız bir kez İbrahim Şahin’e çay ısmarlamış Ayhan Atabek Özel Harekât Şube Müdürü az önce huzurunuzda konuştu Ayhan Atabek adeta hiçi ispatlamaya çalıştı sizlere. Yani artık o kadar büyük bir çaresizlik içerisindeki gerçekten yani o gün işte tatlıyla geldiler tatlıyla gittiler biz zaten oturduk yarım saat konuştuk işte düğün vardı vesaire. Aslında efendim normalde hakikaten insanlar İbrahim Şahin’le tanışmış olabilir. İbrahim Şahin’de gerçekten bir örgüt lideri olabilir veya x şahıs e bununla bir saat oturmuş olmak, konuşmuş olmak bir gün görmüş olmak bir örgüt üyeliğine kanıt oluşturabilir mi efendim? Değerli Başkanım Saygıdeğer üyeler bakınız az önce bir meslektaşım tutuklanan avukat arkadaşımızdan bahsederek bu tutuklamanın savunmasından dolayı olabileceğini dile getirdi ve hatta daha da ötesi siz heyette olarak çekildikten sonra kırmızı ışıkların yandığını ve dinlenmiş olabileceklerini söyledi. Bu efendim doğru olabilir yanlış olabilir ama şundan emin olunuz ki ve bende eminim ki biliyorsunuz Türkiye’de işte bu terör söylemi adı altında öyle bir hava yaratıldı ki artık herkes her yerde dinlendiğini, takip edildiğini düşünüyor meslektaşlarımız bile. Belki Yusuf Erikel hakikaten onun için alındı bilemiyoruz belki hiç ilgisi yok ondan önce tutuklanan avukat arkadaşlarımız var ve biliyoruz ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı dinlenmiş, e İstanbul Cumhuriyet Başsavcısının 1999 yılında sesinin kayıt edildiği iddia ediliyor Tuncay bey bahsetti tahrif edildiğini söylüyor. E Yargıtay’ın Danıştay’ın santrallerinin dinlediğini biliyoruz e dolayısıyla meslektaşımın bundan kuşku duyması kadar olağan bir şey yoktur. Ortam böyle bir ortam bizde size huzurunuza gelip yüce mahkeme olarak hitap ediyoruz. Pek tabi ki hak ettiğiniz için ve bizimde görevimiz bunu gerektirdiği için. Efendim yücelik yalınlığı gerektirir. Yüceliğin niteliğinden biri budur. Yalınlık küçük yüce değil süslenebilir, bezenebilir ama yalınlık süslenemez yani yargılamanın açık yalın sade götürülmesi lazım yani burda yargılanan insanlara yüceliğini bir niteliği olarak mahkeme heyeti ve Sayın Cumhuriyet savcılarının suçlarını çok somut biçimde anlatabilmeleri gerekir. Onları ikna etmeleri gerekir çünkü makul süreyi çok aşan bir süredir bu insanlar ve birçoğu örgüt üyesi olarak tutuklu olarak bulunmaktadır. Yüceliğin diğer bir yanı büyüklüktür. Yargılamada büyüklük hakikaten yargılamanın en adil şekilde yürütülebilmesini sağlamakla olanaklı olur diye düşünüyorum. Diğer bir husus cesarettir hakikaten sizler cesarette bekliyoruz Saygıdeğer heyet. Diyebilirsiniz ki yargılama bizim görevimidir her zaman cesuruz her zaman böyle yaptık buna kuşkum yok efendim ama şu bir gerçek ki az önce avukat arkadaşımızın dile getirdiği benimde örneklerini verdiğim somut olayların da ortaya koyduğu gibi ülkemizde artık adil kararlar verebilmek savunmalar yapabilmek, muhalif olabilmek bile cesareti gerektirmektedir ve nihayet erdem gerekiyor erdemde adil olmak başlıca unsur oluyor. Burada Muhammed Sarıkaya’yı tahliye ettik ancak Cihan Arık gerçekten suçu nedir bilemiyorum ki çoğaltabiliriz bunu tutuklu. Taylan Özgün Kırmızı tutuklu, müebbetle yargılanan kişiler tahliye oldu bunlar doğru kararlardır hiç şüphesiz katıldığımız kararlardır ama diğer yandan sadece fikirleri için yargılanan insanlar halen tutuklu bulunmaktadır. Efendim ben yüce heyetinizde yalınlık, büyüklük ve erdem olduğuna yürekten inanıyorum. Bundan kuşkumuz yok ama cesaret göstermesini de bekliyoruz hepinize saygılar sunuyorum efendim.”

Mahkeme Başkanı :”İddia makamı.”



Cumhuriyet savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Sayın Başkan, sanık ve sanık müdafi taleplerinin bir kısmına ilişkin iddia makamı mütalaasını bildiriyorum. Sanık İbrahim Şahin müdafileri Sayın Avukatlar Cavit Subaşı ve Şule Gökyay Ağazade’nin; 4 Nisan 2010 havale tarihli dilekçelerindeki taleplerinin kısmen kabul edilmesi ile Adli Tıp Kurumuna yazı yazılarak, daha önce muayenesi yapılan sanık İbrahim Şahin hakkında düzenlenecek raporun bir an önce Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Ahmet Hurşit Tolon müdafileri Sayın Avukatlar Köksal Bayraktar, İlkay Sezer, Dilek Helvacı ve Yasemin Antakyalıoğlu’nun; 09.04.2010 havale tarihli dilekçelerindeki taleplerinin kabul edilerek, CMK.nun 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından, Adli Emanet memurluğunda bulunan sanık Ahmet Hurşit Tolon hakkındaki iletişim tespiti ses kayıtlarının mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine. 3-Sanık Ahmet Tuncay Özkan müdafi Sayın Avukat Ahmet Çörtoğlu’nun 9.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki ve sanık Ahmet Tuncay Özkan’ın sözlü beyanındaki açıklamalara göre, iletişimin dinlenilmesi kararında sahtecilik yapıldığından bahisle suç duyurusunda bulunulması talebinin CMK 205. maddesi uyarınca duruşma sırasında işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, ancak açılan bir davadan ayrılan gizli bir soruşturma söz konusu olduğunda, bu yöntemin yasal ve rutin olarak uygulanmakta olduğunun açıklanmasına, Sanık Hamza Demir’in; 09.04.2010 havale tarihli 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, CMK 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet başsavcılığından sanığa ait bazı eşyaların oğlu Erhan Demir’e teslim edildiğine dair teslim ve tesellüm tutanağının Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, geldiğinde bir örneğinin çıkartılarak kendisine verilmesine, Sanık Hasan Atilla Uğur’un; 8.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kısmen kabul edilerek, daha önce verilen ara kararları uyarınca Mahkemeye gelen gizli ibareleri askeri evrakları savunmasında kullanması için Mahkeme kaleminde incelemesine olanak sağlanmasına, bu evrakların birer örneğinin kendisine verilip verilmeyeceğinin ise Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Sanık Fahri Kepek’in 6.4.2010 havale tarihli dilekçesindeki Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından gelen kayıtlarda gözüken bazı telefon hatları ile görüşmeleri ses kayıtlarının ve bunlara ilişkin iletişimin tespiti kararlarının getirtilmesi talebinin, TİB kayıtlarının telefon görüşme ayrıntılarını gösterdiği, iletişimi dinlenilen telefonların ve ilgili kararların ise dosya içerisinde yer aldığı gözetilerek reddine, Sanık Hasan Ataman Yıldırım müdafi Sayın Avukat Hakan Coşkuner’in 31.03.2010 havale tarihli dilekçesindeki Adli Emanet Memurluğunda bulunan ve sanık Hasan Ataman Yıldırım’a ait olduğu iddia edilen tüm dijital eşyaların birer kopyasının verilmesi talebinin, bu dijital eşyalar üzerindeki Mahkeme incelemesinin tamamlanmış ve suç unsuru olabilecek veri bulunmamış olması kaydı ile kabulüne, ancak sanığın savunmasına başladığı gözetilerek isteği halinde emanet memurluğundaki dijital veri içeriklerinin savunmasına yetecek şekilde sayın Mahkeme tarafından kendisine özetlenmesine, Sanık Merdan Yanardağ’ın 09.04.2010 havale tarihli dilekçesindeki talebinin kabul edilerek, ruhsata bağlanmış silahının iade edilmesine, Sanık Osman Gürbüz’ün 05.04.2010 havale tarihli dilekçesindeki açıklamalar uyarınca CMK 332. maddesi uyarınca suç duyurusunda bulunulması talebini karara bağlamanın sayın Mahkemenin takdir yetkisinde bulunduğuna, Sanık Adil Serdar Saçan müdafileri Sayın Avukatlar Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz’ün 08.04.2010 havale tarihli dilekçelerindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek; Sanık hakkında, İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü görevinde iken Tuncay Güney’in ifadeleri üzerine başlatılan projeli çalışmayı görevini kötüye kullanıp kapattığından bahisle herhangi bir işlem yapılıp yapılmadığı konusu önceki cevabi yazılarda bildirildiğinden yeniden istenilmesine gerek olmadığına, Aynı konuda idari bir işlem yapılıp yapılmadığının İstanbul Emniyet Müdürlüğünden sorularak Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, CMK. nun 250. Maddesi ile Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı azılarak, Sanık Adil Serdar Saçan hakkında teknik takip yapılıp yapılmadığının, yapılmış ise sonucunun dayanak belgeleri ile birlikte Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığının 2001/633 sayılı görevsizlik kararı ekindeki evrakın nereye gönderildiğinin bildirilmesinin istenilmesine, cevabı geldiğinde bu evrakın bulunduğu yer Cumhuriyet başsavcılığı ya da mahkemeden söz konusu evrakın Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Mustafa Dönmez’in 09.04.2010 havale tarihli, 1 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebi konusunda önceki duruşmalarda bildirdiğimiz mütalaamızın esas alınmasına, 2 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki taleplerinin kabul edilerek, kendisinden ele geçtiği ve Başbakana suikast planı olduğu iddia edilen iki adet A 4 kâğıdının ve Ankara Zir Vadisi aramalarına dayanak teşkil eden el yazısı kroki sayfasının Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilip gerekli grafolojik incelemelerin yapılarak; Başbakan’a suikast planı olduğu iddia edilen iki adet A 4 kâğıdı üzerindeki yazıların sanığın eli ürünü olup olmadığı, Başbakan’a suikast ve Zir Vadisi krokisi yazıları arasında grafolojik benzerlik bulunup bulunmadığı, bunlar üzerinde parmak ve avuç izi bulunup bulunmadığı konusunda rapor düzenlenerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, gönderilen kâğıtlar üzerinde parmak izi bulunduğunun bildirilmesi halinde sanığın parmak izi ile mukayesesinin yaptırılmasının istenilmesine, 3 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilip, sanığın Sapanca ilçesindeki evinde ele geçtiği ileri sürülen mühürlerin Darphane Müdürlüğüne gönderilerek, gerçek olup olmadıkları, gerçek iseler hangi kuruma ait oldukları konusunda rapor düzenlenerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, gerçek olduklarının bildirilmesi halinde ilgili kuruma yazı yazılarak mühürler ile ilgili tutanakların, çalıntı veya kayıp olup olmadığına dair bir işlem yapılıp yapılmadığının bildirilmesinin istenilmesine, 4 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki talebinin kabul edilip Kandıra Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılarak, 2008 yılı içerisinde Kandıra F Tipi Cezaevinde tutuklu olarak bulunan Mahkemenin 2008/209 Esas nolu davası sanıklarından Emin Gürses’e para yatıran kişiler ile ziyaretçi listesi onaylı örneklerinin temin edilerek Mahkemeye gönderilmesinin istenilmesine, 5 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki eşya iadesi talebinin kısmen kabul edilerek, Mahkeme incelemesi tamamlanmış, suç unsuru veya delili olabileceği değerlendirilmemiş olması kaydı ile kabulüne, diğer eşyaların iadesi talebinin hüküm ile birlikte karara bağlanılmasına, aynı dilekçedeki kendisinden elde edildiği iddia edilen eşyaların listesinin verilmesi talebinin ilgili tutanakların zaten dosya içerisinde yer aldığı gözetilerek reddine, yine aynı dilekçedeki açıklamaları uyarınca kolluk görevlileri hakkında Mahkemenin suç duyurusunda bulunması talebinin CMK 205. maddesi uyarınca duruşmada işlenen bir suç söz konusu olmadığından reddine, sanığın ilgili yerlere müracaat etmede serbestliğinin bildirilmesine, 6 rakamı ile işaretlenen dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilerek, sanığa ait telefon görüşmeleri ses kayıtları tamamının kendisine verilmesine, aynı dilekçedeki diğer talebinin de kabul edilerek CMK.nun 250. Maddesiyle Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılıp sanığın kendisine ait olduğunu belirttiği 537 927 97 01 numaralı telefon hattının iletişiminin tespit edilip edilmediğinin bildirilmesi ile var ise ilgili Mahkeme kararının gönderilmesinin istenilmesine, Sanık Fahri Süslü’nün 09.04.2010 havale tarihli dilekçesindeki taleplerinin kısmen kabul edilip İstanbul Emniyet Müdürlüğüne yazı yazılarak, dosyanın mağdur ve müştekileri Ali Balkız, Kazım Genç, Minas Durmazgüler ve Mesrob Mutafyan’a yönelik olduğu iddia edilen suikast planlarından ilk olarak ne zaman haber alındığının, haber alındıktan sonra ne gibi tedbirler alındığının Mahkemeye bildirilmesinin istenilmesine, savunma mahiyetinde görülen diğer talepleri konusunda karar verilmesine yer olmadığına, Sanık Mehmet Haberal’ın kullanımında olduğunu belirttiği; 0 312 212 21 94 ve 0 312 235 06 82 numaralı sabit telefonlar ile bir kısım sanıkların rehberinde yer alan 533 424 72 72 ve 533 771 78 63 numaralı telefonların tesis tarihinden itibaren arayan-aranan, arama zamanı süresi ve baz istasyonu adresi bilgilerini içeren HTS raporunun Telekomünikasyon İletişim Başkanlığından, bu telefon numaralarının kime ait olduğunun dayanak belgeleri ile birlikte gönderilmesinin ilgili iletişim şirketinden istenilmesine, Sanık Mehmet Haberal ile ilgili iddianame anlatımları çerçevesinde, isimleri geçen Rahşan Ecevit, Emrehan Halıcı ve Mücahit Pehlivan’ın sanık savunmalarının alınmasından sonra tanık olarak dinlenilmek üzere Mahkemeye çağrılmalarına, Sanık Turhan Çömez hakkındaki yakalama emri kararının devamı ile infazının beklenilmesine, Sanıklar Cihan Arık ve Muzaffer Öztürk’ün önceki duruşmalarda bildirdiğimiz görüşümüzdeki gerekçeler uyarınca adli kontrol altına alınarak tahliyelerine, Bizzat veya müdafileri aracılığı ile tahliye talebinde bulunan tutuklu sanıklar ile diğer tutuklu sanıkların, Kendilerine yüklenen terör örgütü yöneticisi veya üyesi olmak ile buna bağlı suçları işlediklerine dair iddianamede de gösterilen kuvvetli suç şüphesi doğuran delillerin bulunması, Yüklenen bu suçun CMK.nun 100/3 üncü maddesinde sayılı tutuklama nedenlerinden olması, Tutuklama nedenlerinde herhangi bir değişiklik olmaması hususları gözetilerek, Tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi kamu adına talep ve mütalaa olunur.

Yüklə 0,59 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin