T.C.
İSTANBUL
13.AĞIR CEZA MAHKEMESİ
( CMK 250 MADDESİ İLE YETKİLİ ) DURUŞMA TUTANAĞI
ESAS NO :2008/209
CELSE NO :146
CELSE TARİHİ :18.05.2010
BAŞKAN :KÖKSAL ŞENGÜN 20909
ÜYE :HASAN HÜSEYİN ÖZESE 28298
ÜYE :SEDAT SAMİ HAŞILOĞLU 37266
C. SAVCISI :MEHMET ALİ PEKGÜZEL 33954
C. SAVCISI :NİHAT TAŞKIN 36924
KATİP :MEHMET ALİ ALTUNKAYNAK 128002
Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 18 Mayıs 2010 tarihli oturum açıldı.
Tutuklu sanıklardan Ergün Poyraz, Hayrettin Ertekin, Mehmet Fikri Karadağ ile başka suçtan tutuklu sanıklar Sedat Peker, Semih Tufan Gülaltay ve Selim Akkurt dışındaki tutuklu sanıklar cezaevinden getirildi.
Bağsız olarak huzurdaki yerlerine alındı.
Bu arada birleşen dosyanın başka suçtan tutuklu sanığı Ahmet Cinali’nin geldiği görülmekle, huzurdaki yerine alındı.
Tutuksuz sanık Taner Ünal ile sanıklar müdafilerinden Sanıklar Taner Ünal ve Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil, Sanık Veli Küçük müdafii Av. Zeynep Küçük, Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Mehmet Cengiz, Sanıklar Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek müdafii Av. Hasan Basri Özbey, Danıştay’ı temsilen hazine vekili Av. Şerife Usta geldikleri görüldü.
Huzurdaki yerlerine alındı.
Sanık Taner Ünal huzura alındı.
Mahkeme Başkanı:" Efendim vekili olarak iki isim söylediniz sadece.”
Sanıklar Taner Ünal, Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:” Taner Ünal ve Muzaffer Tekin.(2-3 kelime anlaşılamadı)”
Mahkeme Başkanı:" Yalnız, yalnız, anlatımlarda bir husumet gibi bir şey söz konusu olabilir.”
Sanıklar Taner Ünal, Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:”Hayır efendim yok o yanlış anlaşılmadan kaynaklanıyor. Husumet yok efendim. Biz barıştık.”
Mahkeme Başkanı:" Efendim husumet derken menfaat çatışması vardır anlatımlarda. Anlatımlarda menfaat çatışması vardır söz konusu.”
Sanıklar Taner Ünal, Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:”Hayır efendim bir menfaat. Hayır sanmıyorum efendim. Ben yani dosyaya baktım ifadelerini de okudum.”
Mahkeme Başkanı:" Beyan olarak beyanlara baktınız mı?”
Sanıklar Taner Ünal, Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:”Beyanlara da baktım efendim yani. Öyle köklü bir çelişki yok bence.”
Mahkeme Başkanı:" Şimdi ihtilalin başbakanı olacağı sözü beyanı var.”
Sanıklar Taner Ünal, Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:”Başkasının söylediği sözü aktarıyor kendi beyanı değil efendim. Başkası böyle bir şeyde bulunmuş diye beyanda bulunuyor. Kendi beyanı görgü bilgiye dayalı beyan değil o efendim, falanca böyle demiş.”
Sanık Taner Ünal:”Sayın başkanım ben bir durumu arz etmek istiyorum. Engin Çelik Kadıgil benim yirmi yıllık avukatımdır ve 1990’lı yıllarda birçok davama girmiştir. Bilhassa gazete ile ilgili. Zannedersem Muzaffer Tekin ile de bir iki yıllık bir şeyliği vardı yani benim çok eski bir tanıdığım avukatım olduğu için kendisine bu konuda görev verdim. Yoksa Muzaffer Tekin hadisesini de ben buraya geldikten sonra öğrendim.”
Sanıklar Taner Ünal ve Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:”( 2-3 kelime anlaşılamadı)”
Mahkeme Başkanı:" Ya çok daha uygun olur. Bu beyanlara karşısında çok daha uygun olur. Kendisinin de efendim kendisinin de zaten müdafii zorunluluğu yoktu yani kendi beyanına da itibar edebiliriz. ”
Sanık Muzaffer Tekin söz istedi, verildi:” Sayın başkanım ben burada salonda öğrendim huzurdaki bey efendinin avukatı olduğunu Engin beyin şu andan itibaren avukatlığımdan azlini istirham ediyorum.”
Sanıklar Taner Ünal, Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:”Teşekkür ederim.”
Mahkeme Başkanı:" Müdafii buyurun sizin de beyanınızı alalım.”
Sanıklar Taner Ünal, Muzaffer Tekin müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil:”Şimdi efendim bu durumda eğer ikisinin arasında bir çelişki varsa, Muzaffer Tekin ile ilgili zaten savunmamızı yaptık. Zaten esas savunmaya da herhalde 50 yıl sonra gelir bu durumda bizde Muzaffer Tekin’in savunmasından çekiliyoruz efendim.”
Mahkeme Başkanı:" Buyurun efendim.”
SANIK TANER ÜNAL’IN ÇAPRAZ SORGUSUNA DEVAMLA:
Mahkeme Başkanı:" İddia makamı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın başkanım müsaadenizle sanık Taner Ünal’a birkaç soru tevcih etmek istiyorum. Sanık Taner Ünal suç tarihine kadar kullanmış olduğunuz cep ve sabit numaraları sayabilir misiniz?”
Sanık Taner Ünal:”Şimdi Sayın başkanım yani pek hatırlamıyorum. Pek hatırlamıyorum tam numaraları.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ben size birkaç numara söylesem bunlar size mi aittir?”
Sanık Taner Ünal:”Evet yani şimdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”538 961 68 26?”
Sanık Taner Ünal:”Olabilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Efendim?”
Sanık Taner Ünal:”Olabilir efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”544 504 85 83?”
Sanık Taner Ünal:”Evet o bana aittir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”546 843 11 43?”
Sanık Taner Ünal:”O da bana aittir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”537 957 88 66?”
Sanık Taner Ünal:”Olabilir belki evet kullanmış olabilirim efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”537 687 22 02?”
Sanık Taner Ünal:”Onu bilemiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Murat Selçuk Şahin üzerine kayıtlı.”
Sanık Taner Ünal:”Bilemiyorum efendim olabilir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”542 602 85 49?”
Sanık Taner Ünal:”Bir daha söyler misiniz?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”542 602 85 49?”
Sanık Taner Ünal:”Onu da pek bilemiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kemal Kerinçsiz de bu şekilde kayıtlı telefonunuz.”
Sanık Taner Ünal:”Olabilir görüşmüş olabilirim yani evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu kadar çok değişik numara kullanmanızın nedeni nedir?”
Sanık Taner Ünal:”Yani şimdi şöyle Sayın başkanım Sayın savcım.”
Mahkeme Başkanı:" Mahkemeye konuşunuz. Mahkemeye hitaben cevap verin lütfen.”
Sanık Taner Ünal:”Pardon şimdi efendim özür dilerim ha anladım efendim. Şimdi 50 tane bir günde telefonla konuşsanız hatta gidip ankesörlü telefonda bile konuşsanız dinleniyorsa bu dinleniyor. Yani bu kadar telefonla konuşmamızın sebebi bilemiyorum daha fazla telefonla da konuşmuş olabilirdik. Herhangi bir gerekçeyle değil o anda hangi telefon elimizdeyse onunla konuşuyoruz. Bir arkadaşın telefonunu alıp konuşuyoruz. Bir iki defa telefonum çalındı. Herhalde bilgilerini o nedenle değiştirmeler söz konusu oldu. Bu şekilde o dönemlerde telefonlar işte sonra bazı telefonlar öğreniliyor biz tehdit almaya başlıyoruz. O tehditler de bu sorgu tutanaklarında vardır. İşte bizimle beraber hareket et tanımadığım şahıslar telefon ediyor ve sürekli taciz ediyor. Böyle bir durumda değiştiriyoruz başka bir telefondan konuşmaya başlıyoruz. Budur yani yoksa bunda yani ben fazla telefonla konuşuyum da benim bir kimliğim bilgim belli olmasın gibi bir şey mümkün değil çünkü milyonlarca kişinin tanıdığı 35 yıldır bir insanım ben. Yani bir telefonu değişik telefonlarla konuşmuş olmakla ben gizli kapaklı bir takım işler yapacağım gibi bir durumun olması söz konusu olamaz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin vatansever kuvvetler güç birliği hareketi derneğini kurma kararı ne şekilde ne zaman alındı bu karar size mi aittir açıklar mısınız teferruatlı olarak?”
Sanık Taner Ünal:”Vatansever kuvvetler güç birliği hareketi derneğinin.”
Mahkeme Başkanı:" Efendim mahkemeye karşı hitaben konuşun. Dinleyin mahkemeye hitaben konuşun.”
Sanık Taner Ünal:”Pardon özür dilerim çok özür dilerim ben anladım tamam efendim. Dernek kurma fikri tamamıyla benden çıkmıştır. Ancak benim aklımdaki isim arkadaşlara o günkü toplandığımız tabi dernek kurma fikri ortaya çıkınca dernek bir tüzel kişilik daha önce Türkeli dergisi dağı tabi yani insanlar nasıl çevre edinir. Yaptığı kültürel ve sosyal faaliyetlerle çevre edinir. Bizim de yapmış olduğumuz faaliyet Türkeli dergisiydi. Zaten Türkeli dergisi temsilciliği veyahut da Türkeli dergisi ile ilgili arkadaşlarımızın başkanım bir dernek kuralım ve biz daha rahat hareket edelim. İşte içişleri bakanlığı şemsiyesi altında oluruz. Derneklere çok büyük özgürlükler ve haklar verildi bir yerde konferans veriyorsunuz ve bu belki mahsurlu görülebilir ama bir dernek çatısı altında olursa bu çok daha iyi olur gibi telkinleri sayesinde ve samimi olarak söylüyorum biz şu anda muhatap kaldığımız provokasyonların ve komploların olabilme ihtimalini dernek kurarsak bu önler diye düşündük halbuki tam tersiymiş bunu kurunca anladık. Bu düşüncelerle, samimi bir düşünceyle bunu bunun kararını kendim verdim. Benim kafamdaki isim vatanseverler birliğiydi. O dönemde yönetim kuruluna yönetim kurulu demeyim de oluşturduğumuz toplantılarda isimler ortaya çıktı. Bu isimler arasında milli kuvvetler güç birliği hareketi derneği diye bir isim üzerinde mutabık kalındı ben dernekler masasına gittim. Bu ismi sundum. Dediler ki milli sözcüğüne müsaade edilmiyor dediler. Bende hemen ordan ben vatansever kavramı üzerinde düşündüğüm için o zaman vatansever yazsak olur mu dedim. O zaman olur dediler. Vatansever olarak hemen müracaatımızı yeniledik bu benim yine bu isim tespiti bile benim şahsi kararımdır. Vatansever kuvvetler güç birliği hareketi derneği olarak dernek tescil oldu Sayın başkanım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ulusal güç birliği, yeniden kuvai milliye hareketi isminde bir hareketten haberiniz oldu mu?”
Sanık Taner Ünal:”Yani pek olmadı.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Dernek kurma çalışmaları sırasında şu ismini sayacağım kişilerden herhangi birisiyle görüştünüz mü? Anıl Çeçen.”
Sanık Taner Ünal:”Hayır görüşmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tayyip Yelen?”
Sanık Taner Ünal:”Efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tayyip Yelen?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır görüşmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Arif İskender Könder?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır görüşmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şahin Keçeli?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır görüşmedim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şakir Keçeli?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu kişileri tanıyor musunuz?”
Sanık Taner Ünal:”Zannedersem tanımıyorum efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tanımıyorsunuz.”
Sanık Taner Ünal:”Şahsen tanımıyorum yani şimdi şöyle bunu şöyle arz etmek istiyorum şimdi toplumun önünde olduğunuzda sosyal ve kültürel bir faaliyet yürüttüğünüzde bir konferans veriyorsunuz bin kişi geliyor üç bin kişinin geldiği bile oluyor. Tanımıyorsunuz insanları icabında o insan gelip sizin elini sıkıyor. Sizi kutluyor veyahut da hiç ummadığınız bir mekanda orda bir göz aşinalığı olduğu için merhaba efendim nasılsınız diyorsunuz ama merhaba dediğiniz adamın kim olduğunu bile bilmiyorsunuz. Yani şahsi bir tanışıklık olması lazım. Bu adamlarla şahsen ben oturup da bir tanışma olduğunu sanmıyorum aramızda.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Mete İzzet Özcanoğlu’nu tanıyor musunuz?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır efendim tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hüsnü Merdanoğlu?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır tanımıyorum. Mete, Mete ismi yabancı gelmedi yalnız. O isim bir dernek filan mı vardı bir toplu bir sivil toplum yani bir yerden bir aşinalık oluşturdu bende ama gerisini hatırlamıyorum. ”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Size Ankara’daki ifadeniz sırasında da bir takım sorular sorulmuş. Orada Haluk Hıdıroğlu tanıyor musunuz?”
Sanık Taner Ünal:”Evet çok iyi tanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kendisi alınan ifadesinde sizin görüşmeler sırasında bu derneğin kuruluşu sırasında Genelkurmay başkanlığı, milli güvenlik kurulu genel sekreterliği ve MİT ile görüşüldüğünü onların desteğini aldığınızı.”
Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle ve külliyen yalandır. “
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Beyan etmiş.”
Sanık Taner Ünal:”Bu kesinlikle ve külliyen yalandır şimdi bunlar bu içişleri bakanlığı sorgusu sırasında bunlara bu ifadeler verdirilmiştir efendim. hatta şunları da hatta emniyet ifadesi sırasında da sonradan bir araya geldiğimizde arkadaşlar bana hep söylediler. Taner Ünal aleyhinde bir cümle de sen söyle onu yazalım ne deyim demiş ya demiş Taner Ünal yarbayım dedi de. Ya benim yarbay olmama ihtiyacım var mı adam da ifadesinde Taner Ünal kendisini yarbay demiş. Ya şimdi ben yarbayım desem herkes güler beni herkes inşaat mühendisi olduğumu pek bilmezler hocam diyorlar tarih hocası falan sanıyorlar bende düzeltiyorum hayır diyorum ben tarih hocası falan değilim inşaat mühendisiyim. Yani topluma mal olmuş bir insanım ben şimdi bir yarbaylığa filan ihtiyacım yok ki benim. Benim akranlarımın hepsi şu anda korgeneral orgeneral.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Derneğin tüzüğünü kim hazırladı?”
Sanık Taner Ünal:”Derneğin tüzüğünü ben kendim hazırladım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tek başınıza mı hazırladınız?”
Sanık Taner Ünal:”Evet tek başıma hazırladım bu derneğin tüzüğü ile ilgili aynı paragraflar daha önce Türkeli dergisinde yayınlanmıştır. Hepsini oturdum hatta bir tüzük hazırlayın dediler. O dönemde birlikte olduğumuz arkadaşlar onu evet ben hemen oturdum bir şey yazdım. Tabi burada çok farklı bir düşünce oluşturuluyor. Şimdi ben bir Türk milliyetçisiyim. Ben Türk tarihini ve İslam tarihini yazdım. 15 sene kadar İslam tarihiyle uğraştım. İslam tarihini yazarken de Türkeli gazetesinde Gazi Savtekin adını kullandım. Emeviler ile ilgili çalışmalar yayınladım. Kuteybe Bin Müslim’in Kuteybe Bin Müslim ile ilgili o dönemde Türk İslam ilk münasebetleriyle ilgili geniş bir çalışma yayınladım. Ve bu çalışmaların içinde bir 15 sene civarında emek çektim. Hatta gazetede bazı İslam konusunda bilgi sahibi olmak isteyen yahut da o konuya ilgi duyan arkadaşlarımız beni hep aradılar dediler hocam dediler Gazi Savtekin hocamız niye yazmıyor. Biz dediler onunla işte Yüce dinimizde kendimizi buluyorduk filan. Halbuki ben burada açıklıyorum böyle bir şahıs yoktu yani bu benim. Şimdi en azından Türklüğe ne kadar önem veriyorsam. İnançlarıma da o kadar önem veren bir insanım. Ve onun için derneğin tüzüğünde de zaten genellikle okunduğunda milli değerlerimizin bir bütün olduğunu ve bu bütün değerlerimizin içinde inançlarımızın da söz konusu olarak yer aldığı görülecektir. Ve bunlar da hepsi benim eserimdir. Ben yazdım eğer ve neticede de bu dernek tüzüğü ile ilgili şikayette bulunuldu. Kovuşturmaya yer ilişkin olmadığına dair Sayın savcılık makamı karar verdi efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Dernek kurucularından olduğunu beyan ettiğiniz Mehmet Ali Aygül.”
Sanık Taner Ünal:”Evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”02 Mart 2006 tarihli ifadesinde Taner Ünal değişik ortamlarda yaptığı konuşmalarda Genelkurmayın milli istihbarat teşkilatının ve milli güvenlik kurulunun bu derneğin arkasında olduğunu derneğin isim ve amblemini seçerken de bu durumu göz önünde bulundurulduğunu ifade etmiştir.”
Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle, kesinlikle.”
Mahkeme Başkanı:" Dinleyin, dinleyin, dinleyin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Taner Ünal derneğin arkasında askerin ve devletin olduğunu ifade ederken Halit Bozkurt isimli bir kişiden de bahsederdi. Bu kişinin devletin paşası olduğunu söylerdi. Hatta Halit Bozkurt’u derneğe geldiğinde kapıda karşılar elini öper Hasan Kundakçı paşaya gösterdiği saygı kadar ona da saygı gösterirdi. Bize derneğin arkasındaki devletin ve askerin temsilcisi olarak Halit Bozkurt olduğunu imajını veriyordu. Şeklinde beyanları var bu beyanlarına ne diyorsunuz?”
Sanık Taner Ünal:”Efendim bunlar hepsi komplo olarak hazırlanmıştır. Önüme zaten getiriyorlar, getiriyorlar hep içişleri bakanlığının sorgusunu. 5 ayrı davada şu anda içişleri bakanlığının sorgusundan yargılanıyorum. İçişleri bakanlığı sorgusuyla ilgili Sayın Cumhuriyet savcılığının yapmış olduğu dava da bitmek üzere. Yani son ifadeler için çağrıldı hatta avukatım gitti efendim dedi nerede olsa dedi müvekkilim dedi bu içişleri bakanlığı sor yani elde bir komplo var. Üç beş tane kişi götürülmüş elinden düzmece ifadeler alınmış. Yıllardır getiriliyor, getiriliyor karşıma bu konuluyor. Bunların hepsi şerefsizim namusum, şerefim, haysiyetim, Allah’ım üzerine hepsine yemin ederim hepsi yalandır. Ben hayatım boyunca ne MİT ile ilişkim olur tanımam hiçbir zaman. Ve bu adamlardan birisi de MİT’ten geliyorum dedi miydi kardeşim yanlış yere gelmişsin lütfen sen başka yere git. Veyahut da işte ben bir şeyle devletle filan alakam var bilgi falan filan bir şey söylemeye başladı mıydı biraz dinlemişimdir dinlemişimdir kusura bakmayın bu konuda ben konuşmak istemiyorum. Şimdi ben topluma mal olmuş bir fikir ve düşünce adamıyım. Ben 35 yıldır bu şekilde faaliyette bulundum. Bunun dışında bir faaliyette bulunmadım. Şimdi bir insanı bu şekilde zaten eziyorlar yok ediyorlar. İntikam böyle alınıyor. Komplolar böyle hazırlıyor. Dört tane adama diyorlar ki sen mesela bu ifadelerin verilmesini Mehmet Ali Aygül’ün ise ben Mehmet Ali Aygül bir cami hocasıdır. Cami hocasıdır. Geldi illa bu dernekte dedi görev yapmak istiyorum bende toplum olarak şey yapmak istiyorum. ve bir gün burada huzurda açıklıyorum Allah var bir gün Halit Bozkurt, Halit Bozkurt’un yanında dedi beni ülkü ocakları genel başkanı yapar mısın dedi. Ben şok oldum. Sen dedim nereden böyle bir ülkü ocakları genel başkanı oluyorsun. Bilmem ne oluyorsun. Halit Bozkurt seni nasıl yapıyor bu ne biçim ilişkiler dedim. Ben bu adamı zaten derneğe sokmak istemiyorum. Sen buna dedim tabi oluyorsun. Ve dernekteki bazı kitaplarımızı iki bine yakın kitabımızı aldığı hususunda da bilgi gelince kendisine dedi ki kardeşim sen bu derneğe girme. Çünkü dernek aynı zamanda benim kitaplarımın bir bölümünü derneğe getirmiştik bir otuz kırk bin civarında kitap vardı büyüktü derneğimiz büyük bir bölümü arşiv şeklindeydi sen dedik bu derneğe gelme. Şimdi bütün bunlar komplodur. Bütün bunlar yalandır. Böyle bir şey kesinlikle mümkün değildir. Yani iki tane adam bulunuyor. Yok efendim Taner şunun arkasında bunun arkasında çocuk oyunu oynamıyoruz ki. Benim hiç kimsemin arkasında olmasını ihtiyacı olan bir adam değilim ki Sayın başkanım. Bu beni büyütmez benim arkamda Genelkurmay var dedim miydi bana af edersiniz herkes güler yani. Yav Taner bey o zaman biz şurdan şöyle şöyle gidelim yani ben bunu devletin en üst makamlarında görev yapmış subaylara bile söylesem derler ki kusura bakma kardeşim ya. Çünkü bir muvazzaf asker bile emekli olduktan sonra onun benim bildiğim kadarıyla ben ordudan şunu yapıyorum dese bile kimse ciddiye almaz kendisini. İnsanın bende devlet memurluğu yaptım. DSİ de önemli görevlerde bulundum. DSİ’nin kapısına çıktım istifamı verdim özel sektörde çalışmaya başladım işim bitti. Bu böyledir. Yani nasıl olabilir böyle saçma sapan şeyler. Bunlarla ilgili soruşturmalar sürüyor şimdi burada Sayın mahkemeye arz etmek istediğim bir husus var. Elde bir sorgu tutanağı var. Ve elde bir içişleri bakanlığının soruşturması var. Yani bu bir komplo. Zaten komplo olduğunu 11. ağır ceza mahkemesinde görüldü ve Sayın Orhan Karadeniz’di orada başkan ben bütün her şeye cevap verdim. Bana sorgu bile sorulmaya gerek duyulmadı. Ve şunu söyledim Sayın dedim başkanım benim ben bu bütün komplo şey ortaya çıkmıştır. Bütün CD’ler incelenmiştir Türkiye’nin sanal bilgisayar ortamında en büyük fikir ve düşünce ve kültür arşivini kurdum ben yaklaşık 80 bin civarında kitabı önemli bölümlerini kaynak bölümlerini bilgisayara aktarttım. 10 tane yazıcı çalıştırdım. 15 sene ve bunlara para ödedim ben. Büyük servet harcadım bütün kazançlarım birikimlerim bunlara aktardım ve bunlar da kayıtlarda ortaya çıktı. Benim yaptığım işin ne olduğu da mahkemece görüldü. Anlattım bu yürüyüşleri dedim yaptık, bu hizmetleri yaptık. Görüldüğü gibi incelendiği gibi bunların hepsinin parası da benim cebimden çıktı. Bunların hepsi dedim belgelerde bilgilerde mevcut. Benim yaptığım işi yapanlara medeni ülkelerde nişan böyle şilt veriyorlar. Hatta şövalye ilan ediyorlar dedim. Ne bekliyorsun dedi otur dedi. Ne bekliyordun ki otur dedi. Ben ve ilk celse tahliye oldum. Şimdi aynı şeyi sürekli aynı sorular bunlar da soruldu bana orda da soruldu şimdi hep aynı şey efendim. Yani bu mükerrer bir yargılama olduğu hususundaki kanaatimi Sayın mahkemeye arz etmek istiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Mesut Sezer’i tanıyorsunuz?”
Sanık Taner Ünal:”Tabi halen yani son genel kurula kadar genel sekreterimizdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Genel sekreteriniz.”
Sanık Taner Ünal:”Yani 2006 yılında zannedersem 2005 yılı sonunda ve 2006 yılında genel sekreterimiz oldu. Ondan sonra da genel sekreter olarak devam etti.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tutuklanıncaya kadar genel sekreter miydi?”
Sanık Taner Ünal:”Evet efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”31 Mayıs 2007 tarihli bir görüşmeniz var. Saat 16:53 de. Şöyle diyor Mesut, efendim başkanım. Taner, ha şey uğraşıyor çocuklar işte bakalım bende görüştüm ordaki muhabirle filan. Mesut, he. Taner, yalnız onu resimlemiş filmlemiş bunları yani inşallah başımıza bir şey çıkmaz. Mesut, he. Taner, onlara ilk defa koz vermiş olduk şeyde bende çocuklarda diyor Mesut bey git şey yap dedi biraz bunlara biraz görün dediler diyor. Mesut, Allah Allah. Siz, he bende dediler ki şey için demiş olabilir. Öyle çok kızdım da bi ara dedim ne yapıyorsunuz dedim ya böyle dedim. Şey yapmaya hakkınız var mı filan dedim de belki ondan yani danışmadan dedim hiç hareket yapılır mı. Belki ondan yapmış olabilirler yani. Mesut, hayır hayır şöyle oldu, onlar şeyi aldılar gazeteyi aldılar zaten direk ordan aradılar beni, gazeteyi okuyun bi arayın dedim. Direk zaman gazetesindeyiz diye aradılar beni. Siz, çok çocukça işler yani böyle bir şey yapma hakları yok. Mesut, evet. Siz, şimdi ortada şimdi herkesin bilmediği bir takım şey var tabi neticede ortada gariban bir Taner Ünal görünüyor. Yanlış anlama ama biz bir hata yaptığımızda da icabında jandarma genel komutanı çağırıyor. 5 tane üst rütbeli subay sorguya çekiyor. Şeyi anlatmak istiyorum sana. Mesut, evet. Siz, anlatabildim mi yani bir sürü sıkıntı yaşanıyor arka arkasına. Mesut, hıh diyor siz de onun için yani bizim tamam önümüzde çok az insan var ama arkamızda çok insan var. Mesut, evet. Siz, onun için hareket yani şimdi bir takım insanlar hep bize güveniyor her harekette bize destek çıkıyor ama birisi fevri bir şey yaptığında da e bir sürü insan birden sıkıntıya uğruyor. Doğru doğru diyor Mesut. Siz de, ama bizde yani herkes teşkilat dediğinde o mantıkla bakıyor yani birisi gidip birine tokat vursa haa diyor bunun emri bir yerden geliyor sen öyle düşünmez misin şeklinde görüşmeniz devam ediyor. Burada siz herhangi bir şey yapıldığında jandarma genel komutanı sizi çağırdığını 5 tane üst rütbeli subayın sorguya.”
Sanık Taner Ünal:”Şimdi, şimdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”çektiğini beyan ediyorsunuz bu konuyu açıklar mısınız?”
Sanık Taner Ünal:”Tabi efendim. Şimdi, bu arkadaşlarımızın bir takım olaylara sebebiyet vermemesi için maniplasyon amacı söylediğim bir yalandır benim. Ne yapayım bir yalan söylemek durumunda kaldım. Neden bunu söyledim şunun için. Şimdi Diyarbakır da ve ben Diyarbakır’da da bunun için cezaevinde kaldım. Yani bu nedenle de şu anda davam devam ediyor Diyarbakır 6. Ağır ceza mahkemesinde ve orda da olayın ne olduğu anlaşıldı ve ilk celse tahliye oldum. Şimdi zaman gazetesinde bir manşet çıkıyor. Bizim Diyarbakır teşkilatındaki üyeler kendi arabasını kurşunlattı diye. Bu çocukların arabası kurşunlanıyor. Ben olaydan çok sonra haberim oldu ve bizim yönetim kurulu üyesi ordaki arkadaşımız gidiyor zaman gazetesi ordaki yetkili temsilcisiyle kavga ediyor. Mehmet neyse ismini şu anda çıkaramadım. Şahısla kavga ediyor ve kavga ettiği noktadan sonra da beni arıyor. Abi diyor işte ben diyor böyle böyle kavga ettim diyor kendisiyle diyor şey yaptım filan deyince ben panikledim. Yani çünkü benim dernekteki tek görevim basınla ilişkiler sadece ve sadece basınla ilişkiler benim tek görevim. Artı propaganda faaliyetleri. Bunun dışında mali konular şeyler hepsi arkadaşlar tarafından yürütülüyor. Bu da beni ilgilendiren bir konu. Dedim biz hiçbir basın kuruluşuyla böyle bir kavgaya tartışmaya giremeyiz. Niye bunu yapıyorsunuz dedim ve kendisini yönlendirdim bu arkadaşın. O gazete yöneticisiyle konuştu ve gazete yöneticisinden özür dilerim ve kendi o şahsa da özür dilettim. Ama bu olay beni çok etkiledi yani şimdi gidiyor bizim her temsilcimiz gider de herhangi bir gazeteyle kavga ederse ve kendisini sıkıştırdığımda da bu konuda dedi ben dedi işte Mesut Sezer ile konuşmuştum dedi Mesut Sezer ile konuştuktan sonra dedi ben bu konuyu yaptım. Dedim Mesut Sezer mi talimat verdi dedim, hayır amma falan deyince ben şüphelendim. Dedim bizim genel sekreter herhalde bir hata yaptı ben onu dedim bi yoklayım bakıyım. Şimdi buradaki konuşmamda görüleceği gibi bizim böyle şeyler yapmamızın aykırı olduğu söyleniyor. Şimdi bu telefon görüşmeleri çok sıkıştırılmış bir zaman içerisinde biz kabul etme durumunda kaldık ve itiraz ettiğim noktada da bu telefon görüşmelerine hayır ben böyle konuşmam benim tarzım bu değildir. Ben mesela durmadan o telefon kayıtlarını inceleyin hıh hıh hıh hih hih hih böyle acayip sesler bilmem neler garip konuşma tarzları bunlar benim tarzım değil dedim ben böyle konuşmam. Ben şey mey diye de konuşmam. Ben açık açık ve net konuşurum. Şimdi bunu dediler Sayın savcıya anlatırsın. Nasıl olsa dediler savcıya ifade vereceksin dediler. Ha savcıya dedim ben bunların hepsini şikayet edeceğim yalnız dedim merak etmeyin dedim. Tamam dediler savcıya şikayet edersin yani buradaki bu ifade burada biter dediler. Bu o kadar önemli değil asıl ifadeni savcıya vereceksin dediler. Fakat sabahleyin dokuzda bu sefer adliyeye götürdüler. Savcı bizi direk şeye sevk etti ifademizi almadı.”
Dostları ilə paylaş: |