Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 18 Mayıs 2010 tarihli oturum açıldı



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə5/12
tarix08.01.2019
ölçüsü0,78 Mb.
#92866
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devam ediyor, ben Taner Ünal’ı o güne kadar hiç görmemiştim ve tanımıyordum Hüseyin Görüm bu görüşmede bana 10-15 gün içerisinde bu derneğin İstanbul Vali Erol Çakır Konukevi’nde bir tanıtım toplantısı düzenleyeceğini söyledi. Nitekim tarihi hatırlayamadığım o toplantıya iştirak ettim başlangıçta edindiğim izlenim benim için hayal kırıklığıydı, katılım çok cılızdı ve bana hareketin arkasında olduğunu zikredilen isimlerden hiç birisi toplantıda yoktu. Hatta protokol masasına oturtulacak bir yetkili bulamadılar, vitrin yapmak için bana teklif ettiler ancak kabul etmedim protokole oturmadım. Toplantının hazırlanışı, sunumu ve organizasyonu tam bir fiyaskoydu. Dernek başkanı Taner Ünal’ın konuşması o gün tatmin edici olmadığı gibi, orda bulunan katılımcıların da heyecanına tercüman olamadı. Toplantı bitmeden katılanların bir çoğu toplantıyı terk etti, tam emin olmamakla birlikte Alparslan Aslan’ı da bu toplantı da görmüş gibiyim, toplantının sunuş konuşmasını kendisini ilk defa orada görüp tanıdığım görevinin teşkilatlardan sorumlu başkan yardımcısı olduğunu öğrendiğim Nihat Gürkan yaptı. Toplantının sonunda beni Hüseyin Görüm, Nihat Gürkan ve Taner Ünal ile tanıştırdı. Biz bu hareketin ilk safhasında ben emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ, Mehmet Zekeriya Öztürk, harp akademilerinde öğretim görevlisi arkadaşım Hüseyin Beyazıt, emekli Binbaşı Nedim Akdoğan arkadaş grubu olarak iyi niyetli olarak izlemeye başladık, bunu müteakip günlerde Hüseyin Görüm tarafından İsmail Paker bizimle tanıştırıldı. Tahminen bu toplantının 10-15 gün sonrası Hüseyin Görüm dernek başkanı Taner Ünal’ı beni ve arkadaşım Fikri Karadağ’ı bir araya getirdi. Benim dernek başkanı Taner Ünal ile ilk ve son defa yüz yüze görüşmem bu olmuştur, doğru mudur buraya kadar anlattıkları?”

Sanık Taner Ünal:”Son kısmını anlayamadım?

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizinle 10-15 gün sonra tekrar görüştüğünü söylüyor, o toplantıdan sonra.”

Sanık Taner Ünal:”Ben hatırlamıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muhtemelen ordu evindeki görüşme olabilir.”

Sanık Taner Ünal:”Ordu evindeki görüşmede aynı günlerdeydi. Şey günüydü, hemen şeyin arkasından oldu.”

Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu:”Bir veya iki gün sonra.”

Sanık Taner Ünal:”Evet yani 15 gün sonra öyle bir görüşmemiz olabilir.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”10-15 gün sonra diyor.”

Sanık Taner Ünal:”Olmadı efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”

Sanık Taner Ünal:”15 gün değil yani o konferansın bitimi.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani düzeltme imkanınız var. Bu arada birkaç kere Hüseyin Görüm kendisi arayarak veya dernek başkanı Taner Ünal’ın kendisini aradığında emrivaki ile beni telefonda buluşturdu. Telefonla görüştünüz mü? Muzaffer Tekinle?

Sanık Taner Ünal:” Hatırlamıyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Taner Ünal iltifatkar sözlerle benim dernek yönetiminde görev almam ısrarla istemesine rağmen, kendisine dernek yönetiminde ismimin geçemeyeceğini beyan ettim, çünkü o dönemde zaman benim için çok erkendi. Ben bu derneği izleme aşamasındaydım. Bu beyanları sizin telefon görüşmelerinizdeki beyanlarla çelişiyor siz iltifatkar söyleyerek dernek yönetimini almak istediğinizi beyan ediyor.”

Sanık Taner Ünal:”Sayın başkanım, kesinlikle öyle bir şey söz konusu olmamıştır, kendi beyanlarıdır saygı duyuyorum, konferans konusunu da yine kendi takdiridir. Tabi şöyle bir iki şey oldu bir iki terk eden oldu, olma hadisesinin olma sebebi de şudur; işte provokatif olduğunu sandığım konuşmalar yapıldı yani işte asalım keselimvari, işte şu şöyle bizim şehitlerimiz geliyor, böyle oluyor şuna karşı mısınız etnik konuşmalar oldu. Ben ülkenin birliğinin vatanın bölünmez bütünlüğünü düşündüğümüzü böyle bir etnik düşünceye karşı olduğumu her şeyi hukukun çok özetle söylemek gerekirse tüzüğümüzde de belirttiğimiz gibi hukukun içerisinde bir fikir ve düşünce hareketi yürütmeye çalıştığımızı bunları ifade ettim buna karşı çıkanlar oldu. Dediler, demek ki sizde de bir şeyler yok dedim. bizde bir şey yok bu düşüncedeyseniz, çekebilirsiniz gidebilirsiniz dedim. Gidiyoruz o zaman dedi. Güle güle gidin dedim hadise odur yani. Bir grup biz dedi, çekti gitti yani. onlar kayıtlarda da vardır hepsi benim konuşma metnim şeyde.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani siz telefon görüşmelerinde bunları almadım, bunları kovdum, bunları şey yaptım şeklinde beyanlarınız var ama Muzaffer Tekin iltifatlarını sözlerle beni yönetime davet etti ben kabul etmedin diyor ve devam ediyor, nitekim.”

Sanık Taner Ünal:”O öyle der, ( bir iki kelime anlaşılamadı) benim telefon görüşmelerimde de. Şimdi Sayın Başkanım, benim görüşmelerimde o kovdum, almadım şeylerim yani maksadını aşan konuşmalardır onlarda yüksek heyetinize arz ettim. Bunlar hep maksadını aşan hareketler olmuştur arkadaşın konuştuğu kendi takdiridir. Ben herkesin görüşünü saygı duyarım ama kabul etmiyorum.”

Mahkeme Başkanı:"Bu kadar bu kadar ortamlarda konferans verdiğinizi söylüyorsunuz demi çok çeşitli kişilere gruplara konferans veriyorsunuz.”

Sanık Taner Ünal:”Evet.”

Mahkeme Başkanı:"Uzunca bir süredir de bu işi yaptığınızı belirtiniz, yani bunun içerisinde bu dediğiniz şeylerin yeri olur mu? Telefon görüşmelerin yeri olabilir mi yani bu şekilde.”

Sanık Taner Ünal:”Efendim şimdi insanın zamanı zamanına uymuyor, Sayın Başkanım insanın zamanı zamanına uymuyor.”

Mahkeme Başkanı:" Öyle mi?”

Sanık Taner Ünal:”Yani öyle bir psikolojiniz oluyor ki bir an bunalıyorsunuz, bi deşarj oluyorsunuz yav diyorsunuz birisiyle bir şey yapim de diyorsunuz, biraz da yalanda olur bir şey söylemiş olabiliyorsunuz o anda maksadını aşan bir şeyler oluyor, o bir psikoloji anı, ama.”

Mahkeme Başkanı:" Ama çok aşan şeyler var orda, maksadın çok aşan şeyler var orda.”

Sanık Taner Ünal:”Şöyle evet ama Sayın Başkanım şimdi şöyle, yani insan toplum huzurunda konuştuğu şey ve yahut da mahkemenin verdiği huzurunda verdiği ifade muhakkak bir gerçeği ifade eder. Hem o iki şahıs arasında bir konuşma yapıyorsunuz o anda kendi kendiniz nefsiniz uyanıyor, kendinizi savunmak, veyahut ta o anda kendi nefsiniz doğrultusunda karşınızdakini maniple etmek istiyorsunuz, karşınızdaki anlamak istiyorsunuz, karşınızdaki bir insanda bir oyunun içinde mi onu görmek istiyorsunuz, çünkü sürekli etrafınızda bir takım şeyler dönüyor bunlar özel yani insanın mahremiyeti aslında bunlar, bunlar yaptığı şey değil bir insanın yaptığına bakmak lazım, asıl şey odur ne yapmış bu adam yani ne konuşmuş konuşacak bir şey e konuşmuş her şey konuşabilir insan telefonda ama o insan ne yapmış asıl ona bakmak lazım. Benim her yaptığım hareket hukuka uygun olmuştur, en ufak bir şekilde hukuksuz bir şey olduğunda karşısında dağ gibi durmuşumdur, en ufak bir şekilde hukuksuz bir hareket yapacağını anladığım insanı dahi kusura bakma kardeşim sizinle çalışamayacağız demişimdir. Bu konuda bunların hepsi şeyde de 11 Ağır Ceza Mahkemesinde da didik didik edildi. Sayın savcımın saygıyla karşılıyorum ve çok saygı duyuyorum söylediği gibi hepsinin hepsinin ben şeyini verdim efendim mahkemeler huzurunda verdim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Bu konular size sorulmuş olması zannetmiyorum.”

Sanık Taner Ünal:”Efendim, bunların hepsi daha önce efendim defalarca bana hepsi soruldu, ha 11 Ağır Ceza Mahkemesi’nde sorulmadı ama bunların hepsini kaç yerde, 3 Asliye Ceza Mahkemesinde bile ben bu konuyla ilgili bir çok sorulara muhatap oldum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Zapta geçmesi açısından burada sormamız gerekiyor.”

Sanık Taner Ünal:”Geçmedi efendim, geçmedi.”



Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şöyle diyor, izleme aşamasındaydım nitekim müteakip günlerde endişelerim haklılık kazanmaya başladı, zira dernek tüzüğünü incelediğimde gerektiğinde misil güçleri kurulur gibi bir ibarenin tüzükte yer almakta olduğunu gördüm. Böyle bir tüzüğün onaylanmasının mümkün olamayacağı düşüncesindeydim. Bunu Hüseyin Görüm ile paylaştığımda tüzük yasal hale geldi demişti, bizim bu izleme dönemimiz vali Erol Çakır konukevindeki toplantıdan itibaren üç buçuk dört ay sürmüştür. Bu dört ay içerisinde önce Nihat Gürkan bana dernek başkanı Taner Ünal’ın çok şaibeli biri olduğunu, kooperatif kurup üyeleri dolandırdığını, yedi yüz milyar lira piyasaya borcu olduğunu, dernek yönetimde kendi yakınlarını yerleştirdiğini söyledi. Daha sonra Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan bana dernek başkanı Taner Ünal hakkında Nihat Gürkan’ın bana söylediği şeylere benzer şeyler söylediler ayrıca başkan Taner Ünal’ın sekreteriyle yasak bir ilişki yaşadığını eklediler. Bunun üzerine ben kendilerine şimdiye kadar bana övdüğünüz bu insan nasıl oluyor da bir anda kötüleyebiliyorsunuz diye sordum. Ayrıca bana Trakya’dan bu hareketi duyup heyecanlanarak kendine ait bir ev tapusunu derneğe bağışlamak için veren bir şahıs olduğunu duydum. Bunun üzerine Hüseyin Görüm’e bu adamın tapusu tekrar vereceksin dedim ve verdimdim. Benim yukarda bahsettiğim yakın arkadaşım Emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ’ın bu dönem içerisinde derneğin Ankara’da başkan yardımcısı olduğunu öğrendim. Kendisi bu dönemde beni arayarak Taner Ünal’ında bizzat telefonda sesini duyduğum bir ortamda Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan hakkında dolandırıcı, eroinci, bu ve buna benzer çok ağır ithamlar içeren sözler söyledi. Ben kendisine bu konuşmaların çok yanlış olduğunu başkanı tanımadan kendisinin irtibat kurduğunu hatırlattım ve bu insanlarla birebir konuşman gerekir dedim, bu arada telefonda başkan Taner Ünal’ın, Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan hakkında hakaretvari sözlerin işiyordum. Bunun üzerine bende sinirlenerek Taner Ünal’a küfrederek telefonu kapattım. 10-15 gün sonra da Hüseyin Görüm’e benim bu hareket ile kesin surette ismimin anılmamasını ve bu olayın benim açımdan tamamen bittiğin belirttim, hatta benim bu kesin tavrım karşısında harp akademilerinde öğretim görevlisi arkadaşım Hüseyin Beyazıt’ı beni onlara karşı doldurduğu gerekçesiyle Hüseyin Görüm ve arkadaşları tehdit etmişler sen Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketine ihanet ettin. Kalemin kırıldı bir haftalık ömrün var demişler, bu tarihten yaklaşık bir ay sonra Fenerbahçe Orduevinde Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm, İbrahim Özcan’ı birlikte yemek yerken gördüm ve hayretle karşılaştım. Çünkü, yukarda belirttiğim gibi fikri Karadağ ile yaptığım telefon görüşmesinde Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan hakkında hakaret dolu sözler sarf etmişti. Şu anda ise Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan Milli Emlak’tan kiraladığın duyduğum, Kadıköy Halitağa Mahallesinde bulunun 3 katlı bir bina da Kuvai milliye adı altında faaliyetlerine devam etmektedirler. Sonuç olarak Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneğini başlangıçta üç dört ay kendi arkadaş grubumla izledim, özellikle birbirine yakın olan insanlarla birbiri hakkında kaldırılamayacak ithamlarda bulunması en önemlisi de bunun rant örgütü dönüşeceğini hissettiğim için buradan tamamen kendi arkadaşlarımı da yanıma alarak irtibatımı kopardım. Bir yıldır da benim bu insanlarla yani Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketiyle hiçbir ilişkim yoktur, Taner Ünal’dan bahseden insanlara da tepki gösteriyorum, bazı zamanlarda cep telefonuma VKGBH rumuzuyla organize ettikleri etkinlikleri anlatan mesajlar gelmektedir şeklinde beyanda bulunmuş. Bu beyanlar hakkında söyleyeceğiniz bir şey var mı?”

Sanık Taner Ünal:”Şimdi 1. kendisiyle böyle bir telefon ve küfürleşme hadisem söz konusu olmamıştır. Olsa zaten kayıtlara geçerdi. Kesinlikle böyle bir şey olmamıştır bu bir. 2.si, bu yani belden aşağı iftiralar beni çok üzmektedir. Hayatım boyunca üç tane kadın tanıdım, üçüyle de evlendim onun dışında hiçbir surette hiçbir kadınla en ufak bir ilişkim olmamıştır ve benim iş yerlerimde de sürekli eşlerim çalışmıştır. İlk eşimle üç ay evli kaldım. Ailevi bir sorun nedeniyle ayrılma durumunda kaldım, 2. eşimle 15 yıl evli kaldım o da mide kanseri olarak vefat etti, 3. eşimle de 11 yıldır beraberim ve evliyiz. Her son iki eşimle hep beraber birlikte çalıştım, dernek faaliyetlerimde de eşim Melek Ünal hep yanımda oldu. Derneğin sekreteri vardı ama benim sekreterliğimi eşim yaptı her zaman ben eşime yaptırırım, sekreterliklerimi. Yani hakkımda böyle bir belden aşağı iftira var bunu kesinlikle kabul etmiyorum. Bunlar hoşlanmayacağım şeyler zaten insanları şimdi karalamak için ya hırsız diyorlar, ya pornocu diyorlar, ya böyle sekreter diyorlar falan filan. Bunlar abuk subuk bizim konumumuzdaki insanlarla hiç olmayacak şeyler. Onun dışında tabi böyle şeyler insanın insicamını bozuyor yani biraz canım sıkıldı başka neydi Sayın savcım? Ha başka bunların işte.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizi izlediğini bir takım karşılıklı ithamlar nedeniyle derneğinizi katılmadığı, derneğinize katılmadığınız söylüyor ama siz diyorsunuz, başka nedenlerden dolayı (bir kelime anlaşılamadı) diyorsunuz.”

Sanık Taner Ünal:”Kendi takdirleridir, kendi konuşmaları, katılmamıştır, katılmamıştır, ama ben aynı düşüncede değildim kendileriyle hiçbir zaman böyle bir şeyim filan olmadı. İşim başımdan aşkındı zaten yani bir takım fitne fesat sürekli bir takım taciz hareketleri altındaydım, bunları düşünme fırsatım bile olmadı, durum budur yani. Kendi görüşleridir saygıyla karşılıyorum yani ne diyebilirim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine siz Ankara’da alınan ifadeniz sırasında bir takım Muzaffer Tekin’in kirli işleri olduğunuzdan bahsetmişsiniz bu konu nedir açar mısınız?”

Sanık Taner Ünal:”Şimdi öyle bir yani nasıl bahsetmişim bunların hep ifadesini verdim, bunları arz ettim Sayın mahkemeye. Bu Ankara’da değil de İçişleri Bakanlığının sorgusu sırasında arkadaşlar duydukları ile ilgili bir takım şeyler söylediler bende doğruladım, sorgu tutanaklarında tekrar bunlar önümü kondu o anda da evet o zaman bunları demiştim dedim. Ama bunu defalarca Sayın mahkemeye arz ettim yani bu bugünkü benim kesinlikle ve kesinlikle düşüncem değildir, bunları o zaman başta Mustafa Alpay olmak üzere, daha sonra bir İbrahim Özcan geldi o benim bazı şeyleri yanlış düşünmeme sebep oldu. Çünkü, İbrahim Özcan Hüseyin Görüm’ün yanındaydı etki altında kalarak böyle düşüncelere sahip oldum süreç içerisinde şunu açıkça ifade edeyim bunu birkaç kere tekrar ettim ve bunu samimiyetle inanıyorum şimdi arkadaşlarla, arkadaşların vatana olan sevgilerinden efendim, siyasi düşüncelerindeki samimiyetlerinden şu anda kesinlikle her hangi bir şüphem yok, o zaman her şeye şüpheyle bakar bir hale gelmiştim öyle bir konum oluştu etrafımda en güvendiğim insanlar hatta mesela Mehmet Ali Aygül bir ay dernekte yattı. Dernekte benim 40.000’den fazla kitabım vardı. E şimdi bu adam kalktı, her türlü madde manevi destek olduğumuz adam, yalan beyanda bulundu İçişleri Bakanlığı’nın raporunda. Öyle olunca şimdi bir, iki üç, dört, beş bir şey yaşıyorsunuz sonra olaylara travmatik bir bakış açınız oluyor, kendi içinizde. Ha dışa karşı toplumsal olarak farklı davranıyorsunuz etrafınızda on binlerce insan size sevgi saygı göstermiş ama iç bünyede şüpheli ve vehimli bir tavra giriyorsunuz, bu dönemde ki ifadelerimdir bunlar, kesinlikle şimdi sağlıklı düşünerek yüksek heyetiniz huzurunda sağlıklı bir ifade verme imkanı olarak bunlara kesinlikle katılmıyorum. Bu tür beyanlarımla ilgili olarak da ilgili şahıslardan bu beyanlarım nedeniyle beyan demeyeyim bunlara yani bir görüş olmuş o anda veya bir şey olmuş ve bunlar çok hızlandırılmış süreçler içerisinde söylenen ve alınan ifadeler, bunlar da bu şekilde demiş geçmişiz bunlar için özür diliyorum ama kesinlikle ve kesinlikle bunlara inanmıyorum Efendim şuanda, benim fikir ve düşüncem budur.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ali Kutlu derneğinizin üyesi aynı zamanda yöneticisi konumunda mıdır?”

Sanık Taner Ünal:”Şimdi efendim Ali Kutlu 2003 yılında şimdi biz dergide Türkeli Dergisi’ni.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani yönetici durumunda mı yoksa normal bir üyemidir?”

Sanık Taner Ünal:”Hayır, bu bir iki ay durdu bizde, bu seçilmeler filan da yani benim atamam şeklinde olmadı. Bir takım arkadaşlar işte bir şeyler öneriyor genel kurullarda veyahut ta kişi ben kendim adayım diyor, bir liste seçiliyor bu bizim yönetim kurulu işte bir dönem elli kişi oldu sonra otuz kişi oldu. E bunun bir de denetim kurulu filan var o da herhalde 10-15 kişiydi. Şimdi bunların içerisinde denetim kurulunda zannedersem bir ara seçilmiş bir iki ay kadar filan durdular. Bu arada Kemal Canay isminde Mersin’de bir il başkanımız vardı. Ali Kutlu da yanlış hatırlamıyorsam Kemal Canay’la birlikteydi. Kemal Canay’ın ben tavır ve hareketleri pek tasvip etmedim. O da emekli emniyet müdürüydü, müdürü olduğunu söylemişti. Tasvip etmedim orası hassas bir bölgeydi o hassa bölgede bizim, çok kucaklayıcı davranmamız gerekiyordu. Yani işte yani muhtelif Güneydoğu’dan vatandaşlarımız var orda bir gerginlik oluşmuş, yani şu şudur bu budur gibi bir ikileme girdiğimiz anda biz orda kışkırtıcı pozisyona düşerdik. Orda onun bir takım hatalar yapabileceği gibi bir kanaat oluştu bende ve kendisinin başkanlığı bırakması yönünde telkinde bulundum, bunu bulununca ikisi bana faks çektiler, biz dediler sizin başkanlığınızda işte bir şey söylediler yani milli devletin kurulacağına inanmıyoruz mu gibi filan bir faks çekmişler. Ben de memnun oldum ayrıldığınıza dedim, ayrıldılar benden bir iki ya filan durdu yani topu topu hepsi o efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kendisinin bir takım beyanları var.”

Sanık Taner Ünal:”Tabi olabilir evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”15 Nisan 2008 tarihinde kolluk ifadesinde, Veli Küçük isimli şahsı sadece medyadan tanıyorum. Kendisiyle bir tanışıklığım yoktur ancak yine internetten ve medyadan yaptığım araştırmalarda, kendisinin JİTEM kurucusu olduğunu Jandarma tümgeneral emekli olarak en son Kocaeli’nde görev yaptığını biliyorum. Bu zamana kadar kendisiyle hiçbir ortama birlikte bulunmadım. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği derneğinde denetleme kurulu merkez asil üyesi iken orada bulunan Yasin Alparslan’a yapmış olduğumuz telefon sohbetlerinde Halit Bozkurt’un vatanseverlerden ayrıldığından bahsetti, bende kendisine arkalarında kimin olduğunu sorduğumda bana bizim arkamızda Veli Küçük Paşa var. Veli paşa bizimle dedi. Ancak benim bu şahısla hiçbir irtibatım yoktur, şeklinde beyanı var, bu beyanlarına ne diyorsunuz?”

Sanık Taner Ünal:”Ben bunu Yasin’e sordum böyle bir şey dedin mi dedim, Sayın mahkemeye de Sayın Yasin Alparslan’ı çağırabilir. Ben dedi çocuklarımın üzerine yemin ederim ben böyle bir şey demedim dedi, kesinlikle benim böyle bir beyanım hatta kızdım dedim kardeşim bu derneğin arkasında bugüne kadar kim oldu biz niye bu kadar taarruza direniyoruz, ne demek bu laf dedim kesinlikle böyle bir beyanda bulunmadım ben dedi. Böyle bir şey aramızda böyle bir konuşma geçmedi dedi. Kesinlikle dedi.”



Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Gizli tanık olarak ifade veren tanık 17 numaralı tanık Ali Kutlu Mersin ilinden derneğe gelmişti kendisinin VKGB oluşumunun başlangıcında yer aldığını anlatıyordu. Bu kişinin Mersinde VKGB tarafından organize edilen bayram mitinginde yer aldığını bu miting öncesi iki adet Türk bayrağının VKGB tarafından halkın galeyana getirilmesi için özellikle yaktırıldığını bundan dolayı da on bin kişinin tepki amaçlı Türk bayrağı açtığını bizzat kendisinden duydum şeklinde beyanları var bu beyanlara ne diyorsunuz?”

Sanık Taner Ünal:”Çok çirkin bir iftira efendim. Bu biz Mersin’de bayrak mitingini 2006 yılı 15 Nisan günü yaptık. Zannedersem bu bayrak, bayrağın hakarete uğraması diyim. Bundan iki yıl önce olmuştur, bu tarihte derneğimizin kurulması bile söz konusu değildi. Biraz önce bu daire alacak verecek meselesi var ben 2004 yılı Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz aylarında benim şantiyem harp alanına dönmüştü, bir taraftan işte arsa sahipleri bizi şantiyeden dışarı çıkarmak için bir takım kavgalara filan giriştiler olay savcılıklara intikal etti, 20 tane karşılıklı savcılık şikayeti yapıldı. İşte karşılıklı davalar açıldı filan 5-6 ay biz bunla uğraştık ve şantiyeyi de terk etmedik. Neticede o dört yüz dairemizi de alacağız, biraz önce o konu ile ilgili de iddia demeyeyim de iftira söz konusu oldu, kesinlikle ve kesinlikle benim ne bir daireyi iki kişiye satmam, ne bir kişiyi dolandırmam, ne ki böyle bir olay ve mahkemede zaten bir dava açıldı bu konu ile ilgili ve çok teferruatlı Sayın mahkemeye de arz ettim, beş sayfa sundum beraat ettim. Ha bu mahkeme safahatı yansıdı, basın yazdı bunu çünkü böyle bir davadan yargılanıyor diye. E şimdi yargı bir davadan yargılanıyorsunuz o yargılanma sanki suç işlenilmiş gibi anlatılıyor halbuki işte yargının neticesi mahkeme baş sayfa karar yayınlamış ve demiş ki bu arsanın üzerinde şerh vardır, daireler Taner Ünal’a aittir demiş, her hangi bir dolandırıcılık hadisesi yoktur demiş. Şimdi sanki bir şey ondan ona anlatırken daha da abartılıyor, daha da abartılıyor, böyle bir şey söz konusu değil ama 2004 yılı benim o tartışmalarla geçti, ta eylül ayına kadar 2004 yılında öyle bir tartışma yaşadık. Neticede olay valiliğe intikal etti, valilik heyet teşekkül ettirdi, gelindi. İşte hatta o arada kaymakamlık, kaymakamlıktan bile şikayet etti kaymakam geçici olarak görevden alındı olay güzelce incelendi, şantiye bize teslim edildi. Yani o sürece benim şantiyedeki kendi mühendis olarak yaptığım işimle ilgili yaptığım mücadelelerle geçmiştir. kesinlikle böyle bir şeyden yani hayatta bize sürülebilecek en büyük lekedir. Allah muhafaza bu çok çirkin bir iftiradır. Ayrıca Mersin’de bayrak bir defa hakarete uğramamıştır efendim internet sitelerine gidin belki de 10-15 defa iftira, hakarete uğramıştır. Sadece Mersin’de değil yani bu PKK’nın siyasi sözcülüğünü yaptığını kendiside ifade eden bir parti. Belki 25-30 defa Türk bayrağına hakaret etmiştir, biz Mersin’de bayrak mitingi yapmadan evvel bile Türk bayrağı hakkında yani bir hakaret kabul ediliyorum. Muhayyel Kürt devletinin çaputları asılmıştır orda. Efendim Apo’nun posterleri taşınmıştır. Hiç bunlar kamuoyunda gündeme getirilmiyor, hiç suçlama vasıtası yapılmıyor, bunu bayrağı yakanlar belli, resimleri çekilmiş soruşturmaları yapılmış olay tamamıyla bütünüyle her şeyiyle dört dörtlük ortaya çıkmış neticede bir gizli tanık çıkıyor, efendim tarih ters yüz ediliyor, olaylar bir elbise nasıl astarı giyilecek şekilde ters çevrilirse ters yüz ediliyor, ben bunları çok üzülerek karşılıyorum efendim. Kesinlikle ve kesinlikle yukarda Allah var, öyle bir şey söz konusu olmaz bir o bayrağın bir ucunun teli için bile 50 defa ölürüz efendim 50 defa, hiç öyle bir şey söz konusu olmaz canımız feda olsun 50.000 kere bayrağa, o bayrağın her noktasında şehit kanı vardır, böyle bir şey kesinlikle olmaz.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Danıştay saldırısından sonra göz altına alınan Mehmet Zekeriya Öztürk, 25 Mayıs 2006 tarihinde vermiş olduğu ifadesinde söyle diyor; Ben Vatansever Kuvvetler Güç Birliği’yle 2004 yılının Nisan Mayıs aylarında ASEF’in Asılsız Ermeni İddiaları Federasyonu düzenlediği sözde Ermeni soykırımı ile ilgili düzenlenen bir konferansın sonunda tesadüf eseri karşılaştım. Konferans Atatürk kültür merkezinde düzenlenmişti ve konferansın nihayetinde katılımcılar arasında bulunan Muzaffer Tekin yanında bulunan emekli Kurmay Albay Fikri Karadağ ile tanıştırdı.“



Sanık Taner Ünal:”Çok affedersiniz efendim kim demiştiniz?”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Mehmet Zekeriya Öztürk sanıkların. O gün Fikri Karadağ’ın Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi derneğinin İstanbul şubesini kurmaya çalıştıklarını ve Albay Fikri Karadağ’ın aynı zamanda Muzaffer Tekin’in devre arkadaşı olduğunu öğrendim. Parantez içinde, Muzaffer Tekin’i uzun yıllar öncesinden tanırım bilirim. Bu karşılaşma ve tanışmanın ardından aynı yerden kendilerinin Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi üyesi oldukları belirten Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan ile de tanıştım. Daha sonra ilerleyen zamanlarda bu VKGBH üyeleri beni ve Muzaffer Tekin dahil bir çok kişiyi on günde on beş günde bir davet usulü ile bir araya getirmeye çalışırlardı. Ben VKGB’nin Şile’de 2004 bahar aylarında düzenlediği tanışma yemeğine katıldım. Bu yemeğe çeşitli meslek ve yaş gruplarından kadın ve erkek vatandaşlar katılmışlardır. Bu safhada VKGBH’nin organik yapısı içerisinde Emekli Albay Fikri Karadağ ile Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan bulunuyordu, en azından kendileri böyle ifade ediyorlardı. Daha sonraki zaman içerisinde 3-4 aktivitelerine daha iştirak ettim her defasında Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi derneğinin bir toplantı yapacak ve bu toplantıda derneğin teorik açılımını göreceğim diye bekliyordum. Yani bu derneğin amacı, içeriği, geleceğe bakış çözüm tarzları, iç ve dış politika unsurlarının projeksiyonlarının neler olacağını görmek öğrenmek istiyordum. Ancak her davet çay partisi kokteyl havasında geçiyordu, bu derneğin başkanı hakkında söylenenler çok ilginçti. Edindiğim bilgilere göre dernek başkanı Taner Ünal eski bir MHP’li, daha sonra iş hayatı içerisinde oluşan koşullar nedeniyle mafya ilişkisi gelişmiş ve mafya tabir edilen bir yaklaşım içerisinde olduğu şeklindeydi. Taner Ünal’ın bu dönemde bir çok senet olayı, çek senet olayı nedeniyle silahla vurularak yaralandığı belirtiliyordu. Bunun yanı sıra böyle bir başkanının olduğu bir dernekte yakından tanıdığım İstanbul grubunun iki üç kişi üyeleri de benzer yapıya sahiptiler bu bağlamda bahsetmek istediğim kişiler İstanbul gurubundan Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan’dır, diye devam ediyor. İbrahim Özcan önceden TİKKO adlı yasadışı sol örgüt üyesi olduğunu artık aşırı sol örgütlerle ilişkisinin olmadığını geçmiş yıllarda 12-13 yıl cezaevinde yattığını belirtmişti. VKGB derneğinin İstanbul’da birkaç üyesi hariç bu dernekten tanıdığım kimse yoktur. Emekli Albay Fikri Karadağ, Hüseyin Görüm ve İbrahim Özcan yaklaşık 8-10 önce VKGB’den ayrılarak Kuvai Milliye derneğini kurarak İstanbul’da faaliyetlerine başlamışlardır. Yine VKGBH’nin 2004 Haziran veya Temmuz ayları içerisinde Maltepe’deki baraka bir depo ve bahçesinde gerçekleştirmiş olduğu buluşmada, Hüseyin Görüm adlı şahıs çevresine topladığı 4-5 kişilik yaşları 20-25 arasında olan gençlerle konuşmaktaydı. Bu esnada ben cep telefonu ile daha ilerde konuşuyordum, konuşmayı bitirip bu grubun yanından geçerken Hüseyin Görüm bu gençlere hitaben ve bana duyurarak, komutanda sizin eğiminizi verecek dedi. Ben kendisine ne eğitimiymiş bu dediğimde cevaben, ne olacak komutan sen daha iyi bilirsin asker olan ben değilim sensin demişti. Ben bu eğitimin nerede verilecek olduğunu sorduğumda ise yerimiz var hazır Düzce’de diye karşılık vermişti. Devamında ise asker yetiştireceğiz silahımız her şeyimiz var her şeyimizde var diye konuyu bitirmişti. Bu olay üzerine adı geçen şahısa çok kızarak bu insanlara bunları nasıl söylersin ben artık asker değil bir gazeteciyim böyle konuşma hakkını insanlara böyle görev verme hakkını nereden aldığını sormuş, sonunda ise böyle konuşmalarla insanları yasa dışı yollara sevk etmesinin de suç olduğunu belirterek oradan uzaklaşmış ve kısa bir süre sonra da bölgeyi terk etmiştim ve bu toplantıların prefabrik bir depo yanındaki küçük bina ve bahçesinde yapıldığını bahsediyor. Karşılaştığım ilk günden beri VKGBH derneği benim için bir dernek olmaktan çok, organize suç örgütü gibi görülmektedir. Ben danıştan eylemine katılıp, danıştan üyelerine ateş eden Avukat Alparslan Arslan’ı çok emin olmamakla beraber VKGBH’nin bir toplantısında gördüğümü sanıyorum. Şahsı isim olarak hatırlayamıyorum ama buluşmalarda bir avukattan bahsediliyordu. Hatta bahsedilen bu avukat bahçenin önündeki yolun kenarında duran bir köpeğe gidip tekme atmıştı ve bende kim bu diye yanımdakilere sormuş cevap olarak da bizim avukat şeklinde cevap almıştım, şeklinde beyanları var. Sizin bunlardan haberiniz var mı, her hangi bir askeri eğitim yapılması konusunda sizin bir talimatınız oldu mu, bunları açıklar mısınız?”

Sanık Taner Ünal:”1. bunlardan haberim yok. İkincisi derneğimiz Ocak 2006 da kuruluş dilekçesini vermiştir. 2004 yılında kesinlikle ve kesinlikle ne böyle bir dernek söz konusuydu bilhassa haziran ayında biraz önce de arz ettim, haziran ayında ben şantiyede kendi dairelerimi yani dairelerimi değil şerefimi haysiyetimi kurtarmak için ayrı bir hukuk mücadelesi veriyordum. Burada böyle bir mücadele söz konusuydu ve kesinlikle böyle bir şey akılda bile yoktu. Yani bizim dernek faaliyetimiz 2005 yılı Ocak ayından itibaren kuruluş dilekçesi verildi ve 15 Mayıs 2006 tarihinden itibaren de ilk genel kurulunu yaparak faaliyete başladı. Şimdi bunların gerçeklere aykırı olduğu düşüncesindeyim bir. İki, bu anlatılanlar ile ilgili hiçbir bilgim yoktur, böyle bir şey olabileceğini tahmin de etmiyorum bunu da açıkça söyleyeyim. Kesinlikle ve kesinlikle bizim yapmış olduğumuz bütün hareketler konferanstır, bizim en fazla yaptığımız eylem konferanstır.diğer yaptığımız eylem bayrak yürüyüşü ve mitingdir. Orda da konuşma bile doğru dürüst yapmadık, 10. yıl marşı söylenildi biz bunu bir nevi marş olarak kabul etmiştik, benimsemiştik. 10. yıl marşı çokta güzel bir marş benim çocukluğumda da bu modernize edilmemiş haliyle rahmetli dedem evimizde sürekli çalardı bunu. Bunu çalıyorduk böyle bir hava içerisinde de dalınılıyordu, yani işte hafif halay çekiliyor falan filan böyle bir şey, basit bir şey bunun dışında bir şey söz konusu değildi. Bunun dışında hiçbir eylemimiz söz konusu olmamıştır. Bunlarda günler önceden hep emniyette izinleri alındı, bayağıda müracaat edildi filan fazla bir eylemimiz de söz konusu olmadı. İşte genelde konferanslarımız oldu benim televizyon programlarım oldu, bir hayli televizyon programın oda yöresel televizyon programları oldu muhtelif yerlere gittim, defalarca gittiğimde oldu mesela Antep’e beş altı defa gittim böyle konuşmalar yaptım, böyle bir süreç içerisinde kendimizi yani zaten yeni bir dernektik, çok yeni bir zamanda bir sürü saldırılara, uğradık arkasından İçişleri Bakanlığı sorgusu çıktı vesaire. Yani daha başından böyle bir şahsi düşüncem komplolarla uğraşır hale geldik. Bu beyanlarının gerçek olmadığı düşüncesindeyim, çok yönlü gerçek olmadığı düşüncesindeyim. 1.’si tarih yönünden yani 2005 yılında kurulan bir dernek 2004 yılında nasıl faaliyet gösterecek? Böyle bir şey söz konusu değil. 2.’si, Alparslan Arslan’ı kesinlikle ve kesinlikle ben tanımıyorum. Ha derneğimizdeki bazı arkadaşlarımız tanır mı tanımaz mı merhabası olmuş mu onu da bilemem o da kendi takdirleridir ama ben kesinlikle ve kesinlikle kendisiyle tanışmadım, bizim öyle mesela şey var Adana’da toplantımıza katılmış diyor Teoman’dan gelen bilgi filan diyor o şekilde. Bizim Adana toplantımız olmadı ki, işte Mersin toplantısı.”


Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin