Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Adana toplantısı değil o kebapçıda yapılan Sirkecide yapılan toplantı.”
Sanık Taner Ünal:”Öyle bir toplantı da kesinlikle olmadı yemin ederim olmadı efendim, olsa zaten bunların hepsinin evet tabi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Onu henüz sormadım, şimdi Alparslan Arslan’ı tanımadığınızı söylediniz,”
Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Alparslan Arslan’ın babası İdris Arslan, 20 Mayıs 2006 tarihinde Ankara’da bir ifade vermiş şöyle diyor ifadesinin içerisinde; 2006 yılının başlarına geldiğimizde biz anne ve baba olarak Alparslan’ın bizden biraz soğuduğunu hissettik. Bizi aramaları daha da seyrekleşti o bizi aramadığı zamanlarda biz telefonla aramaya çalışıyorduk. Bu görüşmelerimizde özelikle sesinden yorgun olduğu, uykusuz olduğu izlenimini aldım. Olaydan yaklaşık 15-20 gün öncesinde ise küçük kardeşi elife attığı mesajlar bizi iyice endişelendirdi. Mesajlardan psikolojisinin çokta yerinde olmadığını aramızda konuştuk, hatta olaydan bir iki gün öncesinde sabaha kadar hiç uyumadan elife mesajlar attı. Mesajlar genelde anlaşılmayan tarzda şeylerdi, bazı mesajlarında zor durumdayım beni kurtarın bana dua edin gibi ibareler geçiyordu. Bu durum bizi iyice endişelendiriyordu, zaman zamanda bizi telefonla bizi arayarak size bir şey mi oldu her hangi bir tehdit geldi mi şeklinde sorular soruyordu. Kendisinin yüzünden bizim başımıza bela geleceği endişesi taşıyordu, ben kendisini bir sıkıntısı olduğunu düşünerek Elazığ’a davet ettim. Kendisi de bana geleceğini söyledi hatta kardeşi Elif’e bileti ne zaman alacağını sorduğunu Elif bana söyledi. Ben kendisinin Elazığ’a geleceğini beklerken bu olayın olduğunu öğrendim. Daha sonra ailece bir araya gelerek oğlumuzun neden böyle bir eylem yapmış olabileceğini aramızda konuşurken oğlumun yakın arkadaşı avukat Teoman beni cep telefonundan aradı, geçmiş olsun dileklerinden sonra ben kendisine Alparslan’ın nasıl böyle bir şey yapabileceğini sordum. Telefonla konuşurken medya da yer alan ve yakalandığında üzerinde çıktığı söylenen ulusal haber kimlik kartı ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini ona sordum. Çünkü bu kartlar benim kafamı karıştırdı daha önceden de ben bu kimlik kartını ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi kartvizitini cüzdanında görmüştüm, hatta oğlum senin bu insanlarla ne işin var, bizim yapımıza ters insanlar diye tepki verdim. Çünkü oğlum üniversitedeyken sol gruplarla değil daha çok ülkücü çevre içerisindeydi. Hatta reislik bile yaptığını biliyorum o da bana kimliği bazı yerlere rahat girmek için kullandığını ve bir arkadaşının temin ettiğini söyledi. Teoman’la telefonla konuşurken bana oğlumun 4-5 aydır ulusal haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketiyle irtibatı olduğunu hatta Adana, Mersin ve İstanbul illerinde adı geçen derneğin toplantılarına birlikte gittiklerini bu derneğin genel başkanı Taner Ünal ile tanıştıklarını ayrıca Veli Küçük, Muzaffer Tekin isimli şahıslarla.”
Sanık Taner Ünal:”Yalan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu dernek vasıtasıyla tanıştıklarını bana anlattı bu da benim kafamda bir takım şüphelere neden oldu, şeklinde beyanı devam ediyor.”
Sanık Taner Ünal:”Şimdi bu baştan başa.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:Buradaki, burada Teoman Ekşioğlu isimli şahıstan bahsediliyor, Teoman Ekşioğlu’nu tanıyor musunuz? “
Sanık Taner Ünal:”Efendim bu külliyen yalan maniplasyon. Yok tanımıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu kişi sizin dernek toplantılarına katıldı mı?”
Sanık Taner Ünal:”Bilmiyorum, sanmıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Adana’da Mersin’de Alparslan Arslan’la bir araya geldiniz mi?”
Sanık Taner Ünal:” Kesinlikle ve kesinlikle hayır efendim, kesinlikle ve kesinlikle böyle bir şey olamaz, söz konusu bile olamaz. Bizim İstanbul’da bir tek toplantımız oldu 13 Mart’ta bir konferans verdik onun dışında bir toplantımız olmadı o konferansında bütün görüntülü kayıtları emniyette mevcuttur. Bizim arkadaşlarımız onu görüntüye almışlar bütün görüntüsü kapıdan giren çıkan iki saat boyunca iki buçuk saat boyunca bütün şeyler hepsi mevcuttur hepsi incelenmiştir, bunların hepsi gerçek dışı bilgilerdir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İstanbul’daki konferanstan sonra görüştünüz mü Alparslan Arslan’la veya konferansta gördünüz mü?”
Sanık Taner Ünal:”Adana’da kesinlikle, Hayır kesinlikle İstanbul hiç İstanbul’a gitmedim ondan sonra o ayaktan şeyimi, zaten Sayın Başkana, Sayın Heyete de arz ettim, kesinlikle ve kesinlikle ben zaten kapandım belli bir dönem sonra İçişleri Bakanlığı’nın sorgusundan sonra dernek merkezini kapattım gidip evimde oturdum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İçişleri Bakanlığı ne zaman başladı soruşturması?”
Sanık Taner Ünal:”2005 yılının sonunda oldu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Danıştay olayından önce oldu.”
Sanık Taner Ünal:”Tabi, tabi ondan sonra ben gidip eve oturdum sadece ve sadece bir konferans olduğunda televizyon programı olduğunda, evimden çıkıyordum hatta ifademi alan polislerde kapımın önünde beklemekten yorulduk gelip eve oturuyorsun başka yere gitmiyorsun dediler. Evimden çıkıp evime gittim ve hiçbir şahısla görüşmedim, işte tanıdığım insanlarla telefonla görüşüyordum. İşte araştırma yazıları hazırlıyordum, mahkemelerle ilgili beyanlarım vardı onları hazırlıyordum, kesinlikle ve kesinlikle bu denilenlerin hiç birisi olmamıştır, kesinlikle.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”
Sanık Taner Ünal:”Öyle bir Adana toplantısı da olmamıştır. 2006 yılında olmamıştır, Adana teşkilatımızda yoktu zaten yalan beyan olduğu oradan bellidir. Birilerine bir şeyler söyletiliyor birileri bir etki de kalıyor bir şey söylüyor maksat o dönemde zaten, hiçbir bir kere yani aklın hayalin mantığın bir araya gelmeyeceği şey Alparslan Arslan’la Vatansever Birliği derneğinin bir araya gelmesidir. O basın onu başarmıştır yani o zaman basın o zaman benim manşet manşet resmin, işte arz ettim dün yüksek heyete bizim Murat Ilgan’ın genel sekreterimiz Murat Ilgan korkutuluyor, eline benim sözde mahkemelerim olduğunu dair dolandırıcılıktan aldığım cezalar olduğuna dair bir yazı veriliyor o da götürüp onu akşam gazetesine veriyor ben diyor genel sekreteriyim, bu olmuş. Halbuki öyle bir ceza hiç hayatta almadım, o da yayın konusu yapılıyor. Onun üzerine Ufuk Türkyılmaz’la konuştum, o zaman neyin kuvvetleri diye bir manşet atılıyor filan, belki bunların tesiriyle yapılmış bir ifade de olabilir ama kesinlikle ve kesinlikle hiçbir surette ben Alparslan Arslan’ı da tanımıyorum bu olaylarla ilgili de kesinlikle bir ilgim alakam bilgim söz konusu değildir. Zaten hemen bu konuda gazetede filan yayın çıkınca hemen basın toplantısı yaptım ben. Bu kartvizit hadisesinde dün arz ettiğim gibi Ercan Cin’in kartviziti sanıyordum, ben dernekteki arkadaşlarıma kendim de kartvizit bastırmadım. Kartvizit dedim bastırmayan kimlik kartımız olmasın bir yere atarlar bir şey olur dedim, ama sonradan çok sonradan öğrendim ki Nihat Gürkan bir kartvizit bastırmış ve Nihat Gürkan’ın kartvizitiymiş. O da benim şahsım ilgim dahilinde bir olay kesinlikle değildir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sanık Alparslan Arslan’a çapraz sorgusu sırasında Sayın Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese tarafından bu VKGBH’de kimleri tanırsınız Hüseyin Görüm dışında şeklinde bir soru soruluyor. Alparslan Arslan, Nihat Gürkan’ı tanırım, Muzaffer Tekin Bey, Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese, Taner Ünal’ı tanır mısın, Şeklinde sorduğunda şöyle cevap veriyor; Taner Ünal’ı sadece medyadan birde bu ya 12 ay benim zannım yani bildiğim Türkçü kılığı vardır, bu ülkücü hareketin içinde, ülkücülerin içerisinde. Türkçü yani bir yerde gelir Arap milliyetçisi der Müslümanlara hatır derim üzülürüm. Yer gök yere iner nefesim çıkamaz yani bu konuda anlatabildim mi, cevap veremezsiniz yani bu tip insanlar vardır ama yine de diyalog devam eder, uzakta duramazsınız. Neticede camianın içerisindedir, gelir komünistlere karşı kavga eder falan böyle insanlar vardır yani ama yaşayamazsınız yani bu tip insanlarla bir arada yaşayamazsınız. Omuzlarsınız şaraba gider bu insanlar ben gitmem yani şaraba giderim mezarlıkta yatarım ama şarap hiç içemem. Yani anlatabildim mi yani bu da bunlardan biri, şeklinde beyanı var. Devamında da Ahmet Cinali’yi tanıyıp tanımadığını Ali Kutlu’yu tanıyıp tanımadığını soruyor, tanımıyorum diyor. Devamında VKGBH’nin toplantılarına katıldınız mı, şeklinde Sayın üye Hakimin sorması üzerine Alparslan Arslan, ya toplantı sadece sohbet var başka bir şey yok yani o da vatan, millet, din, diyanet, o da özel sohbetler. Özel sohbetlerde kim vardı, sadece Nihat Gürkan vardı yani benim bildiğim, özel sohbetlerde Nihat Gürkan vardı yani benim bildiğim.”
Sanık Taner ÜNAl:”Yapmışlar kendi aralarında ( Bir kelime anlaşılamadı) başka da kimsede yoktu özel sohbetler dediğim derin meseleler değil yani din, diyanet. Nihat Gürkan’la konuşabiliyorduk yani anlatabildim mi, diğerleri ile edep diyor susuyordum. Yani ben şahsen anlaşamıyorum çünkü ama Hüseyin Görüm, Hüseyin Nalcı tamam. Nihat Abiyle de bir yere kadar konuşabiliyoruz ama diğerleri ile bir mecradan bir mecraya vesile olmak lazım. Yaşam gayemiz bu yani hepimizin yaşam gayesi budur, başka bir şey değil. Yani burada hastalanan bir insanın savcı bey jip’i ile evine götürmezse manevi sorumluluk altındadır, şeklinde devam ediyor. Alparslan Arslan’ın beyanları bu şekilde.”
Sanık Taner Ünal:”Bizi tanımadığı belli evet yalnız orda bizi şey yaparken tanımlarken bir şey söylemiş ben hiç hayatım boyunca hiç içki kullanmadım şaraba filan da gitmem yani demek ki o çocuğa da öyle anlatmışlar, şaraba filan gidiyor diye o da öyle tanımış. Ben hayatım boyunca hiç içki içmedim. Sigara bile kullanmıyorum Allah nasip etmedi, hayatım boyunca sadece bir koşuda yaşar gibi 8 yaşımdan bu yana dedemin genetiğime de işlemiş her halde yapmış olduğu istiklal harbini, istiklal savaşına layık olacak şerefli, haysiyetli bir yaşam sürdürmeye çalışıyorum.“
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nihat Gürkan’la yaptığınız bir telefon konuşması var 4 Temmuz 2006 tarihinde Danıştay olayından sonra yapılan bir görüşmede şöyle diyorsunuz, abi ben sana bir şey söyleyeyim mi ben sana bir şey söyleyeyim mi Nihat diyor, ulu savcılar istemiyorlar dün gece kanal Türk’ü dinledin mi, sizde abiciğim kanal Türk’ü dinledim. Ulusal değil bak bizi istemiyorlar bizim dışımızda biz çıkacağız sağdan. Türkiyem topluluğu, bilmem Alaaddin Parmaksızın topluluğu, bilmem Amerikan yurtluklar, organize edilecek oyun bu oyun bu, sahayı boşaltma hareketi bu. Nihat Gürkan, ben şey abi bazı şeyleri yüz yüze konuşmak istiyorum seninle diyor. Sizde, gel abi konuşalım ya bak şimdi Nihat, bazı şeylere muttali oldum diyor. Sizde, bak bu bir numaraya falan söyle de bu Amerika’nın şeyini çalmasın zurnası bunları diyorsunuz. Nihat, anladım. Siz, bu ülke elden gidiyor elden gidiyor her şey bitmiş artık son noktada. Nihat, ya gitti gitti. Siz, abi işte görüyorsun akşam dinlediysen bende bir buçuğa kadar dinledim, ikiye kadar yazık yani yapmasınlar bu ülkeye kötülük, diyorsunuz. Devamında, ben Halit’in belasını sinkaf edeceğim vuracağım gerekirse ya diyorsunuz. Nihat, abi böyle konuşma bak ne olur diyor. Siz, ne olacak kafasına kurşunu sıkacağım milletin içinde. Nihat, bak işte en son en son söyleyeceğini en başta söyleyen adamsın o yüzden. Siz, hayır ne yapabilirim adam bir yıldır iki yıldır uğraşıyor benimle ya. Nihat, abi senden rica ediyorum böyle konuşma. Taner, abi gazetelere bir sayfa, sayfa sayfa hakkımda yazı yazdırıyor bir insan bu kadar kötü olabilir mi? Nihat, hangi gazeteye yazmış. Taner, siz akşam gazetesine bir sayfa kapakla yazı yazıldı ya şafak gazetesi, yeni şafak gazetesine manşetten yazıldı ya daha ne yapılsın. Nihat, ben yoktum içerdeydim o zaman ben yoktum içerdeydim o zaman. Siz, daha ne yapılacak abi. Nihat, ben görmedim onları. Yani bu içerdeydim dediği acaba Danıştay hadisesinden dolayı bende o şekilde anladım.”
Sanık Taner Ünal:”Danıştay hadisesinden dolayı göz altına alınmıştı, evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz, benim resimleri bastılar gazeteye sanki Türkiye’nin en büyük teröristi benmişim gibi hepsini Halit yazdırdı. Nihat, beni eli kelepçeli o SKY televizyonu CNN bir saat göstermiş abi bir saat. Siz, Halit’e soracaksınız abi diyorsunuz. Nihat, iftihar etsin. Siz, gerçekten bak iftihar etsin şey yapsın baksın p nokta çocuğu. Nihat, evet bana ne vermişlerde ne vermişler bana. Siz, neyse Nihat, abi ya senin için üzülüyorum benim içinde üzülüyorum, bak vatan için mücadele ediyoruz, muhatap kaldığımız şeye bak abi. Nihat, diyor ki; yok abi yok yalnız sana şunu söyleyelim, bu ülkenin dinamikleri halen çalışıyor yalnız bunu unutma eğer öyle olmasaydı diyor sizde, dinamik minamik kalmamış abi ya boş şeyler ben ümidimi yitirdim hiç dinamik minamik yok bir şey varsın, bir sen varsın bir ben varım. Nihat, ya öyle olmaz. Siz başka hepsi b nokta ya a nokta koyayım. Nihat, hiç birimiz dışarıda olmazdık abi dinamiklerin ayakta olduğunu eğer dinamikler ayakta olmasaydı şuanda dışarıda olamayacağını söylüyor, bu konuşmayı açıklar mısınız?”
Sanık Taner Ünal:”Şimdi efendim Danıştay hadisesi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Danıştay hadisesi ile ilgili.”
Sanık Taner Ünal:”Tabi tabi. Danıştay hadisesi olduktan sonra bu adam tutuklanınca bu hadise ile ilgili ben bundan rahatsız oldum. Ağzını aramaya çalıştım, işte daha öncede arz ettiğim gibi İçişleri Bakanlığının sorgusu ile ilgili de savcılık soruşturması açılmış, savcılık soruşturması açıldığıyla ilgili de bana bir ifade davetiyesi gelmemişti ve Yeni Şafak gazetesi’nde bir manşet çıktı bu adamı kim koruyor, niye bu adam içeri alınmıyor, niye en büyük suçlar aradı, işte bir buçuk milyon TL’yi bir buçuk trilyonu cebine attığı halde. O arada Mustafa Alpay isimli şahıs bir sayfa çok ağır hakaretler ediyor vatanseverlerin maskesi düşmüş filan böyle ben adliyede adam vurdurmuşum böyle uçuk şeyler, yani bir adliyede insan nasıl adam vurdurtabilir adliyenin içerisinde? Bir avukatı vurdurmuşum ben, halbuki tam tersi o avukat bana hakaret etti şey, iftira ettiği için o daire maire sattı dediği için, bir de on ay hapis cezası aldı. Şimdi bunlar olurken tabi Nihat Bey Halit Bozkurt’la görüşen bir kimse. Ben şüpheleniyorum Mustafa Alpay’da sürekli Nihat Bey’in yanındaydı Nihat beyde yaklaşık şu anda 70 yaşında filan olması lazım yani benden çok yaşça da büyük bir insan ve mecburen abi diyorum ama deşelemeye çalışıyorum yani biraz önceki Sayın mahkemeye arz ettiğim gibi işte bu etrafımda dönen komplo kim, nedir, bir açıklasın istiyorum. Yani bu bir numara kim, başka neler oluyor, onun için küfrediyorum, biraz deşeliyorum, vurumum öldürürüm, bunu açıklayın filan gibi bunu şeyiyle telaşıyla yapılmış laflar şey konuşmalar bunlar böyle şeyler efendim. Yani bir ciddiye alınacak görüşme olduğu düşüncesinde benim öyle bir niyetim yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu ülkenin dinamiklerinden bahsediliyor yani bu dinamikler nelerdir yani dışarıda olmasının nedeninin o dinamikler olduğunu söylüyor nedir o dinamikler?”
Sanık Taner Ünal:”Onlar,o, onun, o, şimdi herkesin bir konuşma tarzı vardır, işte ben milli direniş hareketi filan derim. Bunu ben halbuki bu direniş manasını hukuksal manaya baktığınızda çok büyük anlamlara çekilir. Halbuki benim ona direniş demem işte emperyalizm karşı, karşı duruş bir köşe yazısı bile benim için bir direniştir. Bir sayfayı kağıt yayınlasan o bile bir direniştir. Şimdi onun da öyle dinamik, dinamik onun diline yerleşmiştir yani toplumsal o zaman bir refleks oluştu böyle bir hadise de yani bunun bir başörtüsü meselesi olduğu gibi filan bir şeyler zannedersem onu kast etmiş olabilir o niyetle şey yapılmış bir konuşma olabilir. Bende orda diyorum zaten dinamik minamik yok diyorum yani, ben mahsus onu sürekli tahrik ediyorum, konuşturmaya çalışıyorum, durum bu. Zaten daha sonra da yanlış hatırlamıyorsam böyle bir kartvizitin filan dedi nasıl geçtiğini bende bilemiyorum dedi nasıl oluyor bu çünkü çok sıkıştırdım kendisini öğrenmeye çalıştım. Nasıl kondu dedi nasıl oldu bende anlayamadım filan dedi ben de o zaman dedim Halit mi koydu yoksa bunu koydurttu birilerine dedim. Çünkü bilemiyorum neyin ne olduğunu araştırmaya çalışıyorum, bunlar hep şey sözlerdir, bir şeyleri öğrenmeye çalışıp çünkü bir bakıyorsunuz bir gün sabah uyanıyorsunuz gazetede manşettesiniz, şoka uğruyorsunuz yani neyin kuvvetleri, işte bilmem ne Danıştay da bir cinayet işlenmiş televizyonu açıyorsunuz vatanseverlerin işte filan yerdeki karargahı diye bir binayı gösteriyorlar bir villayı gösteriyorlar filan. Allah Allah, diyorsunuz bu nedir ben nerdeyim, ben evimde oturan bir adamım hiçbir şeyle bir alakam yok bu ne biçim yayındır filan. Ondan sonra araştırıyorsunuz bakıyorsunuz işte gazeteyi birisi arıyor, bir şeyler yapıyor birilerin gönderiyor, bu yayınlar yapılıyor. Diyorsunuz neler dönüyor filan belki maksadını aşan konuşmalar yapıyorsunuz bunlar hep onlarla ilgilidir efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz ifadeniz sırasında bu Danıştay olayın Halit Bozkurt’un yaptırdığı şeklinde beyanlarınız olmuş.”
Sanık Taner Ünal:”Beyan değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bunu da Mesut Sezer’in size anlattığı bir takım şeylere bağlamışsınız.”
Sanık Taner Ünal:”Beyanlar değil de, Halit Bozkurt’un bunu bildiği şeklinde, bilebileceği şeklinde bir düşüncem oldu, bunu dünde mahkemeye arz ettim Halit Bozkurt’u.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ben beyanınızı okuyayım isterseniz.”
Sanık Taner Ünal:”Ha evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Benim ve derneğimin bu olayla hiçbir alakası yoktur. Nihat Gürkan bana olaydan 3-4 ay sonra yaptığımız bir görüşmede, Alparslan Arslan’a Nihat Gürkan adına düzenlenmiş olan bir kartvizitin, Halit Bozkurt tarafından verdirildiğini, bu işin kendisine karşı bir komplo olduğunu anlatmıştı. Ayrıca derneğin genel sekreteri Mesut Sezer olaydan bir müddet sonra bana kendisini Danıştay saldırısından üç beş gün önce Ercan Cin vasıtasıyla Halit Bozkurt’un Ankara’daki bürosuna Mersin’den alıp getirdiklerini, büroda Nihat Gürkan ve Mustafa Alpay ile Halit Bozkurt’un bulunduğunu Halit Bozkurt’un Taner Ünal hakkında İçişleri Bakanlığı’na sende şikayet dilekçesi ver ve diğer arkadaşlar gibi kendini kurtar onunla sende batma dediğini, bu arada Mustafa Alpay’ın da senin bayrak yürüyüşü nedeniyle borçların var biliyoruz bunları biz ödeyelim demesi üzerine kendisinin de bu teklifi kabul etmeyince Mustafa Alpay tarafından tehdit edildiği son olarak Halit Bozkurt’un kendisine birkaç gün içerisinde Türkiye’yi ve Dünya’yı sallayacak büyük bir eylem olacak ve bunu biz vatansever kuvvetlerin üzerine yıkacağız bir an önce kaç kendini kurtar diye tehdit ettiğini anlattı bu konuşmaların hemen akabinde Danıştay saldırısının olması nedeniyle kendisinin bundan korkarak kimseye anlatamadığını, bana da bu yüzden olaydan bir müddet sonra anlatabildiği söyledi. Bana söylediği Nihat Gürkan’ı arayarak küfür ettim, benim düşünceme göre Halit Bozkurt, Nihat Gürkan ve Mustafa Alpay ile bunların birlikte hareket ettiği şahıslar böyle bir saldırının olacağını haber aldılar, ancak nerden haber aldıkları hususunda bilgim yoktur, şeklinde beyanınız var beyanlarınız doğrumudur?”
Sanık Taner Ünal:”Evet o düşüncedeydim efendim o zaman, şimdi de bir haber, yani bu olay veya başka bir olay bir duyumlar olduğu kanaatindeyim. Çünkü, olay aynen olmuştur. Şimdi Mesut Sezer bu şekilde bana açıklamıştır, dünde arz ettiğim gibi ben bu konu ile ilgili de bir basın toplantısında sorarken bir basın mensubuna söyledim ama basında yer almadı, fazla küçük bir gazetede basıldı yöresel bir gazetede. Bunu arkadaşlar Mesut Sezer’den genel kurulda böyle bir şey var mı diye sordular oda açıkladı genel kurulda 08.12.2009 tarihli genel kurulda aynen bu ifade Mesut Sezer’in 2009 o genel kurul tutanaklarında Sayın mahkemeye arz edeyim efendim böyle bir şey olmuştur doğrudur bu doğruya doğru. Şimdi bu kartvizitin konulma hadisesine gelince bu benim kurgumdur onu söyleyeyim. Çünkü Halit Bozkurt’un yanına çok insanlar gelip gidiyordu mesela gelip gittiğinde de birisi gelip gidiyor mesela diyordu ki ya bu emniyetten geldi diyordu bu bilmem nereden geldi diyordu, şimdi tabi bu adamın etrafında bir güç oluştuğu ekseni gibi bir düşünce oluştu bende. Nihat Gürkan bu kartviziti vermediğine göre dedim ama sonra ifadelerden öğrendim ki Nihat Gürkan’da bu kartviziti vermiş yani öyleymiş yani bu benim kendi kurgumdur düşüncemdir. Nihat Gürkan’a sordum hı hı dedi, yani bende de öyle bir şey oluştu o zaman ama o konuyu Nihat Gürkan daha iyi biliyor bence. Ama ben hala şuna canım sıkılıyor efendim onu arz edeyim. Danıştay da bir cinayet işleniyor o Danıştay’daki cinayetle ilgili hiç uzaktan yakından alakası olmayan bir kartvizit hadisesi benim canımı sıkıyor ben bunla ilgili olan şeyimi arz ediyorum yani ifade ediyorum burada öfkemi ifade ediyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İzzet ismindeki bir gazeteci olduğunu söylediğiniz Ahmet İzzet Dağıstanlı isimli şahısla 06.10.2006 tarihinde yaptığınız telefon görüşmesinde, şu şekilde beyanlarınız var. Şimdi, şimdi bu Danıştay eylemi, hı yani birazcık olayı kritik yapalım senle dedim böyle arada bir. İzzet, hı. Taner, çok uzun aralı olsa da bir kritik yapıyoruz bazen ya. İzzet, hı. Taner, şimdi bu Danıştay eyleminde vatanseverler, ulusalcı milliler, milli düşünenler, milliyetçiler suçlandı ancak iş ortada kaldı. Mesela bir Muzaffer Tekin, yani ifadesi savcılıkça alınıp bırakılacakken neden kendini bu adam zanlı haline getirdi, yani ben İstanbul’da savcıyla görüştüm dedi, kardeşim dedi kaç kere rica ettim kendisine dedi ya gel bi ifadeni verip göndereceğim seni dedi, bu şekilde beyanınız var bu olay nedir?”
Sanık Taner Ünal:”O gün basına yansıyan şeyler efendim bunlar o günlerde de basına yansıdı, bende onu sorguluyorum nedir bu diyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hangi savcı bu şekilde beyanda bulunmuş?”
Sanık Taner Ünal:”Ben kendi ifadesini yani bir takım şeyler bahsediliyordu, o gün basında, basında vardır bunlar. Savcının ifadesinin almasının o kadar kolay bir durum olduğu halde yani kendisi arandığında kendisinin gidip savcılığa baş vurarak efendim ben geldim benimle ilgili bir şey var iddia var ben bu konu ile ilgili ifade vermem gerekir, geldim demesi lazımken kendi kendini işte yaralaması filan bundan bir şey yani bunun yanlış olduğunu ifade etmeye çalışıyorum orda. Nitekim derneğimizle ilgili böyle bir iddia olduğunda ben hemen o akşam derneğimizle ilgili bir takım laflar söylenmeye başlandı, ertesi gün basın toplantısı yaptım, basın huzuruna çıktım 60 civarında gazeteci geldi hepsine her şeyi açık açık buyurun dedim ne soracaksınız sorun bizim yüreğimiz sonuna kadar açık ve 3 gün üstü üstüne benden basın toplantısı yapmam istendi. Sürekli çünkü gündemde tutularak arka arkasına olaylar sıralandı yok efendim, dolandırıcılık yapmışım, yok şu yok bu hepsinin belgeleri ile basın huzurunda cevabını verdim. Yani ben o düşüncede olduğumu ifade ettim orada yani bir insan ile ilgili dedim bir iddia varsa hemen gidip yapması gereken şey ilgili mahkemeye ilgili savcılığa, teslim olarak ifadesini vermesini ve olayı daha büyütmemesi gerekir orda ki ifade etmek istediğim şey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”İfade verip göndereceğim diyen kim onu anlamadım? İfadeyi verip göndereceğim.”
Sanık Taner Ünal:”O zaman ifadeyi verip göndereceğim demiyorum bakın, ifadesi verilip gönderilebilirdi diye o zaman gazetelerde de yazılarda çıktı bu olay çok öyle abartılacak bir şey değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ben İstanbul’da savcıyla görüştüm dedi kardeşim dedi, kaç kere rica ettim kendisine dedi ya gel bir ifadeni verip göndereceğim seni dedi, dedi.”
Sanık Taner Ünal:”O zaman gazetede böyle şeyler çıktı efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Savcı mı diyor bunu ifadeni verip göndereceğim diyen kim?”
Sanık Taner Ünal:”Bir Sayın savcı kendisinin ifadesi istediği şeklinde gazetede yayınlar çıktı o zaman onu ifade ediyorum ben. Ne bileyim kim ifadesini vereceğim dedi ne yaptı(bir kelime anlaşılamadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devamda şöyle diyorsunuz hay o enteresan bir şekilde dedi adam kendisini zanlı haline getirdi, yakalandığı,yakalandığı anda da ağzından çıkan ilk söz ben diyo şey diyo şey diyor Alparslan Arslan diyo Taner Bey’in adamıdır diyor düşünebiliyor musunuz.”
Dostları ilə paylaş: |