Sanık Taner Ünal:”Evet o halinin o hareketinin yakalanma hadisesini, gazetede öyle yazdı o zaman yani Muzaffer Tekin’in öyle dedi dememiş.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yakalanır yakalanmaz öyle bir şey mi söylemiş şimdi, biraz önce okudum ben beyanlarını.”
Sanık Taner Ünal:”Hayır, yakalanır yakalanmaz değil de gazetede Alparslan Arslan Taner Ünal’ı tanıyor onun adamıdır şeklindedir gibi yayınlar çıktı. O arada ben ondan duyduğum rahatsızlığı ifade ediyorum ki sonradan ifadeleri öğrendik işte sizde biraz önce bahsettiğiniz efendim o şekilde bir ifadesi olmamış ama gazeteler öyle şeyler yazıyor ki mesela ben tutuklandığımda da girdap operasyonu kapsamında, gazetelerde Tanır Ünal Danıştay cinayetini Muzaffer Tekin işlettirdi Diye yazılar çıktı dedi diye. Halbuki ben böyle bir ifadede bulunmamıştım. Bunlar mahkeme huzurunda bile dile getirildi, Taner Ünal’ın ifadesinde bunlar var diye hiç böyle bir şeyler ifade etmemiştim hatta bunu söyleyen Hüseyin Ener isimli avukatı şikayet bile ettim ben böyle bir ifade vermedim nasıl böyle dersiniz diye o da ben böyle bir şey demedim dedi ve öylece hakkındaki soruşturma düştü. Yani her şey ortada maniplasyon amaçlı dönüyor böyle zamanlarda bizde olayı izleyen konumunda olduğumuz için bundan rahatsızlık duyuyoruz ve bunu da gerçek sanıyoruz çoğu zamanda bunları tartışmışım o dönemde. Bu kişi de benim uzun yıllar dergilerimi, gazetemi takip eden aynı zamanda akademisyen eğitim alan şahıstır, gazetecidir. O nedenle karşılıklı bir sevgi saygıyla bir defaya mahsus oda yani belki bir bilemediğiniz iki defa öyle bir görüşmem söz konusu oldu bu görüşmemde de öylesine bir istişarem oldu yani bu istişare görüşmesidir nedir olayı anlamaya çalışıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet, görüşme devam ediyor. Yani vatansever kuvvetlerin adamıdır, sonradan da Flash TV’de bir program var izlediniz mi bilmiyorum o diyor ki şey diyor Alparslan Arslan diyor üç senedir benim büromun karşısında avukatlık yapıyordu diyor. Efendim savcıya verdiği ifadede 2004 yılında şeydeydi diyor, vatansever kuvvetlerin karargahında tanıdım diyor. halbuki bizim öyle bir karargahımızda yok 2005 yılı Nisan ayında kurulduk biz 2004 biz yok ki, yoktuk ki şimdi o gün sana söyledim mi bilmiyorum olay günü bana tabi bizim milli kanatta çok iyi yetişmiş kıymetli elemanlarımız var, bunlar ta ben Türkeli Gazetesi zamanında kendi şeyim çalışmalarım döneminde bunları hep yanımda yetiştirdim işte çocuklar avukat oldu şu oldu bu oldu, belli yerlere gittiler bilgisayarcı oldu. Belli noktalara soktum ben bunları bunlar gayet temiz çocuklar hepsi temiz vatan evladı yani sürekli bilgi alıyorum milli kanatta da çok geniş dostlarımız var ama bu kendi şeylerimden arkadaşlarımdan çok sağlıklı bilgiler alıyorum ve bir saat sonra şey başladı kimlik kartı meselesi efendim kime kimlik kartı verdiniz, şey saldırganın üzerinde kimlik kartı çıktı, bu konuda ne diyorsunuz? Şimdi bende herkese gayri ihtiyarı kimlik kartı vermedik dedim. Halbuki demesem daha iyi olacakmış, şeklinde beyanınız var burada da nasıl elemanları yetiştirdiğinizi, onları belli noktalara soktuğunu, size bilgiler geldiğini söylüyorsunuz, nedir bu gelen bilgiler bu çocuklar kimlerdir onları da açıklarsanız?”
Sanık Taner Ünal:”Evet keşke demeseydim, bakın şunu da söyleyeyim Danıştay’la ilgili, evet şimdi şöyle evet o bir abartıdır, bir şeydir, biraz önce söylediğim gibi yani öyle bir şey olması değil bir telefon muhabbeti o ama şu var şunu gerçek olarak söyleyeyim. Tabi ben ot gibi bitmedim, yani 35 yıldır bir fikir mücadelesi yapıyorum, gazetecilik yapıyorum yanımda bir sürü insanlar çalışıyor bu çalışan insanlarda bugün Türkiye’nin çok çok saygın yerindeler. Mesela yanımda yüzlerce taşeron çalıştı bu taşeronlardan bugün milyarlarca dolar iş yapan firmalar var. Ben hala aynı yerlerdeyim çünkü, ben siyaset yaptığım için yani bir insan sürekli üreten insanlar böyle şeyler yaşarlar hiç ummadığımı yerlerde gidiyorum çocuk akademisyen, pro, doçent olmuş mesela. Yolda karşılaşıyorum, başkanım diyor bir emriniz var mı ben sizin yazınızı okudum veya ben sizin gazetenizde çalıştım sürekli topluma bir şeyler vermişiz yani ve ben şuna dikkat ettim hayatım boyunca bu çok önemlidir. Ben mümkün olduğu kadar vizyona çıkmamaya gayret ettim. Yani bunu da şundan yaptım, insanların yaptığı işlerin görünür oldukça sevabının azalacağı kanaatindeyim ben. Yani bizim inanç sistemimizde de bu vardır. Bir ceptekini öbür cep bilmeyecek gibi yani bir hayır yapıyorsanız bile bir elinizin verdiğinden öbür eliniz haberi olmayacağı gibi. Yani ben yapmış olduğumu bütün faaliyetleri özellikle kültürel hizmetleri hep Allah rızası için yaptım Onun rızasını kazanmak şehitlerimizin, gazilerimiz ve milletimizin bilhassa ileri de ileriki yıllara yönelik bizi anacak insanların sevgisini kazanmak düşüncesiyle yaptığım için bugünkü dünyadan bir şey beklemiyorum. Ama bir sürü insanda yetişiyor bu arada bunlar beni ilgilendiriyor da gün akşamleyin doğrudur ama bu milli kanat filan hikayesi oldukça öylesine abartılı bir şey ama o gün akşamleyin bir iki arkadaşımız vardır bunlar kayıtlarda mesajlarda olması lazım. emniyet kayıtlarında. Çünkü bütün şeylerimiz görüşmelerimiz kayda alınmış, bana dediler abi dediler bu dediler bir komplo derneğe bunu bulaştırmaya çalışıyorlar dediler böyle, bir iki mesaj geldi. Ama mesajı gönderen arkadaşımız bir bilgisayarcıydı doğru ama ismini filan hatırlamıyorum şuanda yani öyle bir bilgisayarcı çocuk bana mesaj çekmiş abi dedi ben dedi böyle bir bilgi aldım bilgin olsun dedi. Bende şaşırdım ve burada şu var gazeteciler beni aradığında ben kartvizit kullanmıyorum deseydim, beni endişem o. E şey kartvizit kullanıyoruz evet doğrudur deseydim belki de haberler, şey pardon kartvizit diyorum, kimlik kartı, kimlik kartı olarak çıkacaktı. Çünkü ilk olarak beni basın aramaya başladığında Alparslan Arslan’ın üzerinde kimlik kartınız çıkmış şey, VKGB’nin kimlik kartı çıkmış ne diyorsunuz dediler bende kimlik kartı kullanmıyoruz dedim 3-4 saat sonra bu sefer iş kartvizite döndü, bu olay bende endişe oluşturdu yani kimlik kartınız yok kartvizit verelim gibi, böyle bir düşünce oluştu bende bu kartvizit hadisesini hala bir komplo olduğu düşüncesindeyim ben. Bu benim şahsi kanaatim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Size ulaşan bilgiler nelerdir yani özel bilgi aldığınızı söylüyorsunuz, nedir o bilgiler?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır, bir bilgi falan almadım, çocuklar bir arkadaşımız, bilgisayarcı arkadaşımız mesaj çekti, bunlar dinlenip izlendiğimiz için kayıtlarda olması lazım bunun üstünde yemin ederim Sayın Başkanım, her hangi bir şey söz konusu değildir. Sadece bilgisayarcı arkadaşımız ismi Mustafa mıydı neydi hatırlamıyorum, dedi başkanım dedi dernek üzerinde derneği dedi belki o çocukta gazete de okuduğu kanaatiyle bunu da bildirmiş olabilir. Ben sadece orda bu arkadaşımızda Kanal B’de görev yapıyordu, orda da farklı bir yayın çevresi ve bilgi akışı vardı, ne tür bilgiler geliyor kendisine onu anlamak için bu konuşmayı yaptım zaten benim yaptığım konuşmalar genellikle bir şeyleri anlamaya yöneliktir anlamak içinde önce bir şeyler söylüyorum anlatıyorum, anlatıyorum ve sonra ne alabilirim düşüncesine kapılıyorum. Yani, düşüncesini taşıyorum bunla yapılmış görüşmelerdir bunlar ve kesinlikle ve kesinlikle öyle bir şey söz konusu değil ama, halen düşünüyorum kartvizit hadisesinin derneğimizi bu olayla birlikte anılması için çünkü bir anda manşetler oluştu, bir anda benimle ilgili dolandırıcı bilmem ne diye gerçek dışı iddialar oluştu, bir anda manşetlere taşındık. Sabahtan akşama kadar vatanseverler vatanseverler, ne alakası var hiç böyle alakasız bir olayla karşılaşıyorsunuz. E bu kadarcıkta bir şey olmasını yüksek heyetinizin ve Sayın savcılığınızın takdirle karşılaması gerektiği düşüncesindeyim efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yaptığınız tüm işlemlerin legal olduğunu”?
Sanık Taner Ünal:”Efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Yaptığınız tüm işlemlerin her şeyin legal olduğunu, illegal herhangi bir faaliyet içinde olmadığınızı baştan beri ifade ediyorsunuz.”
Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle olmadı Sayın savcım yani kesinlikle şimdi şunu arz ediyorum Sayın başkanım ve Sayın savcım, evet evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şimdi sorumu sorayım sonra siz devam ediniz. 31 Mayıs 2007 tarihinde Yüksel Kurt isimli şahısla bir telefon görüşmesi yapıyorsunuz. Bu telefon görüşmesi sırasında Soner isimli şahısla da telefon devam ediyor.şöyle diyor. Soner, bana Mesut Bey dedi göz dağı verin dedi, bende ağzıma geleni söyledim yani haberi yazana söyledim diğerlerine demedim. Siz, adam çekmiş ama çekmese hiç sorun yok. Siz, çektiğini gördüm zaten başta da söyledim dedim bak kameranız orda bu haberi yazana böyle. Siz, kameranın olduğu yerde susacaksın, adam çektiyse onu el altından şeye gönderecek e onlarda yayınlarlar bunu. Bugün çok tehlikeli bir şey. Soner, zannetmiyorum ben çünkü kendilerini başka farklı şekilde şey yaptım. Siz, onlar için hiç fark etmez onlar öyle bir organizasyon ki çok kirli bir organizasyon o çocuğu bir organizasyon. Bir adamın eline en güzel kozu vermenin yolu ona hakaret etmektir şimdi hakaretlerin cezası çok ağırlaştı adam vur öldür cezası nerdeyse hakaret kadar. Soner, şimdi bir defa oldu başkanım artık orda gerekeni onlar yapsın yalnız biz bu haberi düzeltmek için bize söz verdiler en azından devam ediyor. Ya kendisi nasıl düzelteceğini bilmiyor mu?”
Sanık Taner Ünal:”Sayın savcım, ama ben bunu 10 aydır mahkemede yargılandım bundan efendim. Halen Diyarbakır’da aynı konuşmadan yargılanıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şöyle bir ifadeniz var onu okuyayım, şimdi ben onun hemen şeyini vereyim yalnız yanlış anlama şimdi biz gerekirse her şeyi yaparız yani zaten ölmeye çıkmışız öldürmeyi de hiç umurumuzda da değil gebersin millet şeklinde beyanınız var.”
Sanık Taner Ünal:”Sayın Başkanım şimdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nedir bu beyanınız?”
Sanık Taner Ünal:”Kıymetli Savcım Bakın hadise şudur, dünde arz ettim, gazetede olay manşete taşınıyor bu adamların arabası kurşunlanmış adam panik halinde, panik halinde ve ben Ankara’dayım bu adam Diyarbakır’da. Şimdi kitle psikolojisi ve insanları maniplasyon çok önemli konudur. Bir insanın suyunu gittiğiniz takdirde o insanı idare etmeniz daha kolaydır. Şimdi ben bu adama gazeteciden git özür dile desem bu adam senin derneğini de bilmem neyini de diyebilir çünkü o anda psikolojisi çok kötü öyle bir şekilde beni arıyor ki zaten ilk görüşmeler orda yer almamış yani adama potansiyel olarak o anda her türlü şeyi yapmaya müsait. Ne yapmam lazım diye düşündüm, o anda aklıma geldi ya dedim, bunun suyuna gidim ve bunu bir gazeteye vardırayım, vardırdıktan sonra hemen dedim, telefonu şeye verdirim. Mehmet neydi çocuğun ismi ona verdirim onla ikisini dedim barıştırim, yemin ederim düşüncem budur. Bununla ilgili zaten Diyarbakır’da ben bu hususla ilgili yargılandım onun için götürüldüm Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesine bu olaydan dolayı ve orda ilk celse tahliye oldum ve olay anlaşıldı. Müşteki olan şahıs çıktı dedi ki efendim, dedi kesinlikle ve kesinlikle şahsıma karşı en ufak bir saldırı olmamıştır, benden özür dilendi dedi Taner Bey’de özür diledi dedi. Hemen oraya varınca sen hele dedim önce bir şeyi ver bakim gazeteciyi bana dedim ve de o da gayri ihtiyari verdi, verir vermez dedim ki arkadaşımız çok sinirli idare et senden çok özür diliyorum dedim. Biz dedim bütün basına karşı çok sevgili ve saygılıyız ama dedim bu çocuk bu işten çok yaralanmış ve dedim bir şey halinde şu anda psikolojisi bozuk. Şimdi dedim sen buna biraz güler yüz göster, şimdi dedim telefonu ona ver birazdan dedim ben onunla tekrar konuşacağım dedim ve konuştum tekrar ötekiyle konuştum bak dedim sana Mehmet Bey dedim sana çok iyi şey gösteriyor filan dedim ikisin orda karşılaştırdım kaynaştırdım, Soner’e özür dilettirdim. Şimdi eğer öyle bir kışkırtma falan şeyim olsaydı oraya giden adam bir eylem yaptırırdım kesinlikle böyle bir şey olmadı. Çok çok defalarca özür dilettim ondan sonra bunlar daha öfkeleri geçmemiş diğer arkadaşların biz dediler Zaman Gazetesi önünde basın açıklaması yapacağız dediler. Kesinlikle ve kesinlikle dedim, Zaman Gazetesi önünde basın açıklaması yapmayacaksınız bu dedim orda ki bak arkadaşla dedim size karşı çok saygılı bir davranışta bulundu dedim. Bu arada Zaman Gazetesi’nin genel merkezini aradım böyle bir hareket olmuş dedim sizlerden özür dilerim, orda ki arkadaşlardan da özür dileriz. Bizimle ilgili ne yazarsanız yazın bu sizin kendi tasarrufunuzdur bizim hiçbir basın kuruluşuna saygısızlığımız söz konusu olamaz, böyle bir şey olmuş çok özür diliyorum dedim. Onlarda hakikaten çok kibar davrandılar ve olay tabi aleyhimizde her hangi bir şey yayın yapmadılar o tarihten sonra böyle bir şey dedim bir şey yanlış anlaşılma var dedim bizim size karşı her hangi bir saygısızlığımız filan söz konusu olamaz dedim ve şeyde arkadaşlara da kesinlikle ve kesinlikle dedim gazete önünde, hatta gazete önüne toplanmışlarmış derhal dedim orayı terk edeceksiniz bunlar telefon konuşmalarında var ve onlara da büroda gazlarını almak için bir toplantı yaptırttım ve dağıttım. Bir şikayetiniz varsa savcılar orda biz savcıya şikayet edeceğiz dedi o zaman dedim gidin Sayın savcılığa şikayetinizi verin dedim olayla ilgili dedim, ondan sonra da hiçbir şey yaptığınızı görmeyeyim dedim. Şimdi efendim her şey neticesiyle ölçülür, ben orda bir başarıya imza attım, ben orda bu olaya bu şekilde müdahale etmeseydim Allah muhafaza kötü bir olay olabileceğini tahmin ediyorum. Ben bunu Sayın savcım önledim neticesi de budur yani nitekim bunun davası da görülmüştür ve ilk celse de ben tahliye oldum. İnşallah gelecek bu 25 Mayıs’ta da inşallah mahkeme neticeye çıkacak. Hatta benim ifademden sonra orda 20 aydır yatan 7-8 tane dernek mensubu vardı hepsi benimle birlikte tahliye edildi Sayın Savcım, Sayın Başkan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu görüşmenin içerisinde şöyle diyorsunuz onun için bak Mesut Bey o Konuda hata yapmış onu şimdi uyaracağım, kendisini sakın ve sakın hiçbir suretle biz hep topluma karşı gülen yüzümüzü göstereceğiz. Ha adamı dövecek misin çek geceleyin kır kafasını ne demek istediğimi anladın mı? Anladım efendim yani Zaman Gazetesi’nin muhabirini dövmek istiyorsan git geceleyin döv gitsin şeye ağlasın, ama kameraya karşı olmaz ne demek istediğimi anlatabildim mi? Bunları şimdi bak şöyle düşün Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatan hainlerinin işgali altında bak Türkiye Cumhuriyeti Devleti vatan hainlerinin işgali altında, bu vatan hainlerinden bir grupta ve bunlar muhtelifte yerlerde işgal etmiş konumdalar yani tamamıyla devleti ele geçirememişler ama büyük ölçüde ele geçirmişler. Ne olmuşlar Türkiye’de en azından hükümet olmuşlar. Soner, evet aynen öyledir doğrudur efendim. Taner, anladın mı İçişleri Bakanlığını ele geçirmişler. Soner, doğrudur. Siz, bazı yerleri ele geçirmişler bunlar önemli bunlar devletin mekanizmaları güzel kardeşim ve bunlar senin telefon konuşmanı da dinliyorlar, bunlar hep aleyhimize delil olur yarın. Bir şey olsa adını ismini zikrettiğimiz insanlarda hiç haberi olmadan yazık bu durumlarda sanık olurlar. Şeklinde beyanlarınız var.”
Sanık Taner Ünal:”Efendim bunlar bugün.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani yapacaksan gizli yap gülen yüzünüzü gösterin şeklinde beyanlarınız var.”
Sanık Taner Ünal:”Mahkemeler, bunlar ( bir kelime anlaşılamadı) şimdi efendim neticesi çok önemli bakın, ne diyebilirim adamın gazını almaya çalışıyorum yani adamı pasifize etmeye.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.
Mahkeme Başkanı:" Bir dakika.”
Sanık Taner Ünal müdafii Av. Engin Çelik Kadıgil söz istedi, verildi:" Sayın Başkanım, sabahtan 9’dan beri müvekkilim tüm sorulara açık yüreklilikle cevap veriyor. Dün size açıkladığı şeyleri de Sayın savcım defalarca çevirerek soruyor. Şuanda sorulan soru Diyarbakır’da bir gazeteciye tahrik yada hakaret davasının davamızla ne ilgisi olabilir Sayın Başkanım? İstirham ediyorum konuya dönelim 6 saattir ayakta dikiliyor. “
Mahkeme Başkanı:"Efendim Konu anlaşıldı buyurun Savcı Bey.”
Sanık Taner Ünal:”Sayın Başkanım Sayın Savcıma saygım çok büyük yalnız ben bu konuyu tekrar açıklamak istiyorum. kesinlikle ve kesinlikle.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani yorulduysa ara vermek isteyebilir sayın müdafii.”
Sanık Taner Ünal:”Hayır hayır hiç önemli değil efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ara vermek isteyebilir.”
Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.
Sanık Taner Ünal:”Kıymetli vakitleriniz bölmeyeyim Sayın Savcım, Sayın başkanım öyle bir talebim yok. Şimdi kesinlikle ve kesinlikle Sayın Başkanım hiçbir surette içimden bir an için öyle bir şey bile geçmemiştir her iş neticesiyle ölçülür ne yaptırmışım ben.”
Mahkeme Başkanı:" Anlattığınız,demin buyurun Savcı Bey.”
Sanık Taner Ünal:”Evet gitti gitti arkadaş yanına varır varmaz hemen ver telefonu dedim özür dilettim.
Mahkeme Başkanı:" Efendim anlattınız anlattınız. Buyurun savcı bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet size tamam anlaşıldı.”
Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle yani bu adamla konuştuğum onun gazını almak için ve arkasından bakın Mesut’u arıyorum arkasından Mesut’u arıyorum Sayın Savcım diyorum ki, böyle şeylerin olmasına bir daha müsaade etmeyin ve bu adamı görevden almasını söylüyorum. Çünkü adam o anda potansiyel tehlike konumunda o adama desem inanım bakın ben yıllardır insanlarla uğraştım.”
Mahkeme Başkanı:" Efendim konu anlaşıldı, buyurun, buyurun savcı Bey.”
Sanık Taner Ünal:”Tabi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Talip Doğan Karlıbel isimli bir şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Taner Ünal:”efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” Talip Doğan Karlıbel?”
Sanık Taner Ünal:”Hatırlayamadım efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Gazeteci olduğunu söyleyen bir şahıs 11 Haziran 2008 tarihinde Cumhuriyet başsavcılığımıza vermiş olduğu bir beyan var, siz hiçbir yurt dışından destek almadığınız yardım almadığınızı dünkü savunmanız sırasında beyan ettiniz.”
Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle efendim almadım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şöyle diyor, 2001-2007 yılları arasında Almanya anayasayı koruma teşkilatı tarafından takip edilip rapor edilen ve istediğimiz zaman açık kaynaklardan elde edebileceğimiz her yıl yayınlanan raporlarında yer alan yabancı ekstrem sağcı gruplar içinde yer alan oluşum tarafından gazetede teferruatlı olarak yazıldığı üzere 120,000 Euro Yeni Çağ Gazetesi’ne, 380,000 Euro Türk Ortodoks Kilisesine, 90,000 Euro Noel Baba Derneğine, 15,000 Euro Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Başkanı Taner Ünal’a, şeklinde devam ediyor. Veli Küçük, Sevgi Erenerol, Kemal Kerinçsiz,( bir kelime anlaşılamadı) şeklinde.”
Sanık Taner Ünal:”İspat etsinler, ispat etsinler efendim, ispat etsinler kafama kurşunu sıkarım. Hayatta kesinlikle ve kesinlikle yapılabilecek bana yapılabilecek en büyük iftira bu. “
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu ödemeler, bitireyim beyanını bitireyim siz cevap verin, bu ödemeler Almanya’daki.”
Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle ve kesinlikle hiçbir sivil toplum kuruluşundan hiçbir devlet kuruluşundan evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bitireyim öyle cevap verininiz.”
Sanık Taner Ünal:”Evet kesinlikle mümkün değil, belgesini ortaya koysunlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu ödemeler Almanya’daki Ergenekon oluşumu tarafından yapılmış olup 2004-2006 yılında bu oluşumun vermiş olduğumu beyannamelerde yer almaktadır.”
Sanık Taner Ünal:”İspat etsinler efendim. Beyannamede verme de kolaydır broşürde kolaydır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Almanya’ da her sivil toplum kuruluşu dernek yapmış olduğu harcamaları gelirleri her yıl bulunduğu Baden Vurtenberk Eyaleti’nin gelirler gelen müdürlüğüne beyanname olarak verilir. Bu bilgileri de muhabir arkadaşım Rainer Nübil belgelerin kendisinde olduğu söyleyerek bana iletti. Benim elimde bunlara ilişkin resmi kayıtlar mevcut olmamakla birlikte Almanya’nın Karsruhe şehri Bundersgeral, Şitanvanşivas federal savcılığından talep edildiği takdirde gerek anayasa koruma teşkilatının raporları gerekse söz konusu Ergenekon oluşumunun Türkiye’ye transfer etmiş olduğu paraların belgelerinin resmi olarak makamımıza gönderilecektir. Benim elimde bulunan söz konusu gazete de çıkan haberin fotokopisi Tamer Ünal’a, Taner değil de Tamer Ünal olarak geçiyor Henrişbölsitiftung derneğinin 6 Mayıs 97 tarihli 12,750 Alman Markı gönderildiğine ilişkin Frederik Meyler isimli şahsın imzasını taşıyan belge fotokopisi vardır demiş ve ibraz etmiş, böyle bir belgeden bahsetmiş.”
Sanık Taner Ünal:”Efendim MASAK Soruşturması yapıldı Sayın Başkanım, MASAK Soruşturmasında bütün benim attığım yani ticareten veya ne varsa ben babaannemden kalan malları bile ondan öğrendim, hiç unuttuğum banka hesapları, yaptığım ticari işlemler, hepsi klasörler dolusu önüme kondu. Bula bula 210 Euro o da banka bilgisayar sistemine geçtiği için bir dava açılabildi. Bir paranın benim şahsıma geçmesi için elde bir delil belge olması lazım, kayıt olması lazım, ta 1990’lardan beri benim eşimin üstüne rahmetli eşimin üzerine yaptığımın inşaat yapım sözleşmelerine kadar hepsi dosyamda vardı, kat karşılığı sözleşmelere kadar hepsi dosyamda vardı yani kesinlikle ve kesinlikle böyle bir şey söz konusu değildir olması da mümkün değildir, efendim yalan yalandan kim ölmüş işte zaten hep yaşadığımız şey bunları yaşıyoruz bunların hepsi külliyen yalandır ispat edilmesi için Sayın mahkemenden bu konuda araştırma yapılmasını arz ve talep ediyorum. “
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Almanca biliyor musunuz?”
Sanık Taner Ünal:”Hayır, hiç bilmiyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Burada belge ibraz etmiş.”
Duruşmaya kısa bir ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Bu arada tutuklu sanık Hayrettin Ertekin ile bir kısım sanıklar müdafii Avukat Osman Aydın Şahin’in de geldikleri görülmekle huzurdaki yerlerine alındı.
Sanık Taner Ünal tekrar huzura alındı.
Çapraz sorgusuna devamla.
Mahkeme Başkanı:" Buyurun Savcı Bey.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sorularıma devam edeceğim de arada bir konuyu da öğrenmek istiyorum. Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi Derneği’nin üyeleri var normal kayıtlı üyeleri bir de müfettiş raporlarında gördüğümüz kadarıyla onursal üyeler şeklinde bir takım üyeler var bu onursal üyeler konusu biraz açar mısınız? ne şekilde yapılıyor? Onursal üyelere bir tebligat yapıyor musunuz? Kendilerinin talepleri oluyor mu nasıl belirliyorsunuz onursal üyeleri kim belirliyor?”
Sanık Taner Ünal:”Onursal üyeyi genel kuralda zannedersem yazıldı şunlar şunlar onursal üye olsun diye talepte bulunuldu. Bu genel kuralları yapan divan heyeti vardır ben değilim muhtelif işte Türkeli dergisine, gazetesine daha önce yazı yazmış yazarlar, bilim fikir adamlarını bir onursal üye olarak belirleme gibi o gün zannedersem öyle bir temayül oluştu ve yazıldı. Bunlar benim bilgim, yani biliyorum da ne oldu ne bitti hatırlamıyorum, onursal üye zaten derneğim tüzüğünde vardır, derneklerde onursal üye vardır, dernekler masasında tüzüğümüzde onaylanmıştır, onaylı bir tüzüktür, onursal üye kuruluşunda vardır yani bütün dernek mevzuatında vardır o şekilde bazı üye, kişilere onursal olarak yazıldı efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bunlara tebligat yaptınız mı siz bu derneğinin onursal üyesisiniz şeklinde bilgileri var mı?
Sanık Taner Ünal:”Hayır çünkü pek önemsemedim yani böyle bir şeyi ben bilmiyorum belki dernekte belki bu işleri yürüten genel sekreter.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kim yürütüyordu isim olarak?”
Sanık Taner Ünal:”Genel sekreterimiz Murat Ilıkan isimli bir şahıstı o yapıyordu genel sekreterliğimizi öyle bir ne yapıldı ne edildi filan onları bilmiyorum efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Savunmanız sırasında tanık Zihni Çakır’ın beyanlarını kabul etmediğiniz beyan ettiniz ancak zabıtlara girme açısından da ben tek tek size sormak istiyorum, “
Sanık Taner Ünal:”Bunları okudum Sayın savcım ben tek tek oradaki iddiaları okudum hiç birini kabul etmiyorum.”
Dostları ilə paylaş: |