Mahkeme Başkanı Köksal Şengün ile üye hakimler Hasan Hüseyin Özese ve Sedat Sami Haşıloğlu’ndan oluşan mahkeme heyeti tarafından 18 Mayıs 2010 tarihli oturum açıldı



Yüklə 0,78 Mb.
səhifə9/12
tarix08.01.2019
ölçüsü0,78 Mb.
#92866
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12

Mahkeme Başkanı:"Efendim o da olacak zamanı gelince o da olacak.”

Sanık Taner Ünal:”İnşallah olacak bizde sorgulayacağız kendisini ve Sayın mahkemeden de gerçek dışı yalan beyanda bulunduğu için tutuklanmasını arz ve talep edeceğiz. Yalan yalan yalan efendim.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”(1-2 kelime anlaşılamadı) kardeşim şimdi talep ediniz.”

Sanık Taner Ünal:”( sanık Doğu Perinçek’e hitaben) Şimdi talep edelim o zaman talep ediliyorsa edim bilmiyorum efendim mahkeme usulünü.”



Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”(1-2 kelime anlaşılamadı) edeceğim biraz sonra edeceğim.”

Sanık Taner Ünal:”Evet yalan bu kadar yalan olmaz. Bu kadar yalan olmaz yani adam bir paranoyak hasta ruhlu bir adam çıkıyor her türlü yalanı söylüyor ve ben Sayın savcım okurken, şöyle düşünüyorum yüksek bir heyet çok yüksek bir mahkeme, Türkiye’nin gözünü diktiği bir mahkeme ve bu mahkemenin de yüksek savcıları. Bir yalancının beyanını okuyor ve bizde dinliyoruz bunu ve bu ifadeyi vermeye gittiği günde dolandırıcılıktan tutuklanıyor efendim bu, dolandırıcılıktan tutuklanıyor sahtekarlıktan. Hayatı sahtekarlıkla geçmiş bir adam çok yüz kızartıcı bir suç işledi onun için kovdum ben bunu1999 Nisan ayında. Bir daha da dedim hayatta gözüme görükme dedim, yapılmayacak kadar ağır bir taciz hareketi yaptı bir yakınıma, ahlaksızda bir adam ve bu adam oturuyor ve bu benden kaçıyor işin aslını söyleyeyim yüksek heyetinize madem Sayın savcım okudu. Kendisini öldüreceğim paranoyası taşıyor ve cezaevine girer girmez 15 gün sonra da bir kitap yazıyor. Taner Ünal diyor nasıl olsa yakalandı hah diyor, ondan sonra ve bu süre içinde de kayıp bu adam hiç göremiyorum hiç kimse de görmüyor, Pursaklar’da bir yerlerde saklanıyormuş çünkü aranıyor, 10 yıl aranıyor ceza yemiş bu arada dolandırıcılıktan ceza yemiş, 10 yıl kaçıyor ve bu arada bir kitap yazıyor. Amacı ne? o arada zaten basında var Taner Ünal 400 yıldan yargılanıyor, 700 yıldan yargılanıyor diye hah diyor Taner Ünal elime geçtiğine göre diyor bir kitap yazayım diye Ergenekon bilmem ne saçma sapan bir kitap yazıyor, yalan dolan ve tabi Sayın savcılarda madem böyle bir kitap var diye kendisini ifadeye çağırıyorlar. Orda da kitaptaki ifadeleri ve bir sürüde daha yalan katıyor, beyanda bulunuyor. Şimdi 1999’da tutuklandım diyor o sorguda şeyinde var, ben diyor 1999’da diyor Türkçüler günü yapıldı, bilmem ne de benim eşim zaten komada o dönemde dün yüksek heyetinize arz ettim durumu. Ben bunları birer birer şimdi bu ifade edilen şeylere hepsine cevap verebilirim, ama yalan. Şimdi ben Sayın Veli Küçük’ü, yemin ederim hayatım boyunca bir arada olmadım. İlk defa Sayın mahkemede gördüm, ilk defa yemin ederim ilk defa gördüm. Sonra depo dedikleri yer Sayın mahkemece bir tespit yapılmasını arz ve talep ediyorum, bir depo dergileri koyuyoruz dergilerim için dergileri bastığımda bir irtibat noktası lazım matbaaya götürmek için kamyon yanaşacak bir yer lazım. Bir kamyon dergi basıyoruz, bu dergi matbaadan geliyor bir kamyon yanaşacak oradan kargo paketleri hazırlıyoruz, bütün valiliklere, kaymakamlıklara belediyelere işte kütüphanelere her yere bir hafta kargo hazırlanıyor, paket hazırlanıyor, hazırlanıyor gene kamyonetlere yükleyip gönderiyoruz, böyle bir depo gibi yerimiz var. Bu depodaki dergileri de koyacak altında bir depo lazım dükkanların altında da zaten depo olur. Amfiydi, vesaireydi falan hepsi külliyen yalan. Şimdi bu ismi geçen şahıslar hepsi topluma mal olmuş insanlar 1997 yılında Sayın Veli Küçük nerdeydi bilmiyorum, Sayın Doğu Perinçek hangi işi yapıyordu bilmiyorum, Sayın Nusret Demiral DGM’den ayrıldı mı ayrılmadı mı bilmiyorum ama bunların hepsi toplumda belli yeri olan insanlar, gelip de öyle bir mekana hangi birini davet edebilirim? Ben nasıl onlarla oralarda bir arada olabilirim? Sonra diyor Şeker Bank’ın üstündeki yer. Bu bir gün bizi takip ediyor, Şeker Bank’ın önünde Yasin’le karşılaşıyor, Yasin’de duruyor Dikmen’de kayınvalidemin evi var tabi bu takip ettiği için öğrenilmesinden korkuyor. Bana geliyor Şeker Bank’ın Dikmen, kayınvalidemgilin ev tarafına dönen yerde Dikmen Caddesi’nde bir Şeker Bank şubesi var, o da Şeker Bank’ın önünde duruyor ne yapıyorsun diyor ya diyor yukarıda diyor.”

Mahkeme Başkanı:" Kim Yasin kim.?”

Sanık Taner Ünal:”Yasin Alparslan, benim o dönemde Türkeli Gazetesi’nin teknik müdürlüğünü yapıyor.”

Mahkeme Başkanı:" Hıh Alparslan, Yasin Alparslan.”

Sanık Taner Ünal:”Yasin Alparslan efendim. Ne yapıyorsun burada diyor üst tarafta diyor üst tarafında da Ümit Bey’in Ümit Cançeker’in bir şeyi var evi var üst tarafta diyor yukarda evimiz var diyor oraya geldim diyor. Kimin evi diyor Taner Bey’in evi. Taner Bey’in diyor bürosu pardon, halbuki ne oraya ben gittim ne Yasin gitti veyahut da ne bir şey ne de o tarihlerde gördük. Hemen oradan bir senaryo yazılıyor işte orda bir büro vardı, yer vardı vesaire vardı. Orada bir yerim varsa kira tutanaklarım vardır, orada bir yerim varsa bir belgesi vardır bir şeyi vardır. Hepsi külliyen yalan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Söze araya giriyorum ama bir fotoğraflara bakabilir misiniz sizin çekildiğiniz fotoğraflar var bir takım bunların olduğu yer midir bahsettiği yer.”

Sanık Taner Ünal:”Neresiymiş efendim?”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada İbrahim Özcan ( 1-2 kelime anlaşılamadı)”

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese:”Mikrofonu verelim.”

Sanık Taner Ünal:”Açın efendim tamamıyla göreyim. Resmi tam göremiyorum ki, ha bu rahmetli Kuddusi Okkır’ın, bu bizim derneğin adresinde hürriyet caddesi 43/11 adresinde bize bir slayt gösterisi hazırlamış benim muhtelif televizyon programlarımdan görüntüleri almış bir slayt gösterisi hazırlamış. Slayt gösterisi yaparken bu slayt gösterisi ile ilgili resim çekildi efendim, bu resim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”(2-3 kelime anlaşılamadı)”

Sanık Taner Ünal:”Yani bu resim Zihni Çakır’ın burada bulunduğunu tahmin etmiyorum efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu yer değil dimi?”

Sanık Taner Ünal:”Hayır efendim değil burası bu resim 2005 yılında çekildi efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yanınızdaki kimdir?”

Sanık Taner Ünal:”Yanımdakileri hatırlamıyorum ki.”

Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Resmini görüyorsunuz.”

Sanık Taner Ünal:” Bilemiyorum efendim kimdir, tam göremiyorum resimleri ha birisi benim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Aşağı doğru yapar mısınız?”

Sanık Taner Ünal:”Ha birisi benim ha şimdi gördüm, birisi de İbrahim Özcan. Hangisi efendim. şu taraftaki İbrahim Özcan olması lazım, bu benim bu Kuddusi Okkır aynı işte slayt gösterisi olduğu gün getirmişti evet, 2005 yılında çekildi efendim. Şimdi burada batı çalışma grubuna raportörlük vesaire kendisi mi yapmış ne yapmış bilemiyorum.”

Mahkeme Başkanı:" Mikrofona konuşun.”

Sanık Taner Ünal:”Ha pardon. Dün bunların hepsine cevap verdim efendim, ben batı çalışma grubu diye bir grup filan kesinlikle bilmiyorum zaten benim bu tür benim hayatım izlenmiş yani takip edilmişim hep bütün konuşmalarım Sayın savcı tarafından dile getirildi. Şimdi bir şey bulunamıyor, bulunamayınca bu tür provokatörler, komplocular bu tür adamları Sayın mahkemelere bizi suçlu göstertmek için delil oluşturuluyor. Aslında bunlar delil karartmamı diyeyim Sayın mahkemeleri yanlış yönlendirtmek, aldatma mı diyeyim.”

Mahkeme Başkanı:" Efendim orda neler yazmışsa okundu, onlara verin onlara cevap verin.”

Sanık Taner Ünal:”Tabi cevaplarını vereyim şimdi Güven Erkaya’yı görmüş burada şey yapmış e peki suç işlemiş işte.”

Mahkeme Başkanı:" Doğru olan hangisiyse, hangi bölümse orası onun dışında yanlıştır deyin.”

Sanık Taner Ünal:”Efendim doğru, doğru olan burada.



Mahkeme Başkanı:"Ha onları not edeceksin ondan sonra söyleyin bize.”

Sanık Taner Ünal:”1990 şimdi mesela şuradan şey yaparak gideyim. Ortadoğu Gazetesi’ne gidilmesi hadisesi, bununla bu bir yalan. Ahmet Cinali ile ilgili iddialarının gerçeklere uygun olduğunu sanmıyorum çünkü Ahmet Cinali o tarihlerde bizimle böyle bir ilgisi olmadı. Fuat Turgut’un benim inşaat işlerimi takip ettiği yalan, külliyen yalan. Halit Bozkurt’u 1995 yılında tanıdım o arada biz Eskişehir yolu pardon, Esenboğa’da 2000 konutluk bir kooperatif projesi oluşturulmuştu, kooperatifin de inşaatlarını yapmak üzere almıştım ve o kooperatif projesi ile ilgili bir takım komplolar yapıldı ve ben bunları çağırdım, üyeleri 1995 yılında ve paralarını ödedik. Halit Bozkurt’un o tarihten sonra derneğimizde şeyimize gazetemize filan gelip gittiğini pek tahmin etmiyorum. Nihat Gürkan’ın beni askerlerle tanıştırdığı filan hepsi yalan komple yalan Nihat Gürkan Ahmet Cinali 1995 yılında bir gün geldiler bana gazetemizin İstanbul temsilciliği almak istediklerini söylediler ve epey konuştuk sohbet ettik. Baktım münevver insanlar böylece tanıdım Ahmet Cinali’de ve gazetenin İstanbul temsilciliğini Ahmet Cinali’ye verdik. Buradaki bu İbrahim Gürüp, Tarkan Toper, bu bir numara, Koray Özcan, Hadi Özcan, Koray Çetinkaya vesaire bunlar hepsi külliyen yalan bu Hayrullah Bey, Sadullah Bey hadisesi gerçek yeşil diye bir kitap yazmış getirmiş. 1997 yılında hatta Susurluk hadisesi olmuştu kendi kitabında da yazmış karanlık diyebileceğim bir tip getirmiş orda durmadan anlatıyorlar işte bu işin aslı şuda falan da filan da, bakın beyler dedim ben bunları dinlemiyorum ya bu çok önemli bir bilgi bir hangi gazeteye satsak işte 100 milyar alırız 150 milyar alırız bilmem ne. Bende gidin dedim o gazetelere satın. Türkeli Dergisi dedim çok ciddi bir dergi ben böyle bir şeyi dedim kesinlikle gazetemde yayınlayamam biz burada bir bilgi kültür yayını yapıyoruz, bana ne dedim yani işte bir sürü masal anlatıyorlar. Şimdi burada da bu Hayrullah, Sadullah Beyler vardı ve buradaki pek çok şey alelacele monte edildiği için bu gerçek yeşil mesela yeşil ile ilgili tarifi de aynıydı, göçmen tipli diyordu. Dedim kardeşim kendisine yeşil dedim gazetelerde resmi yayınlanıyor dedim, o dedim vatandaş değil mi dedim bu yayınlanan dedim adam? Yok abi dedi yeşil gözlü göçmen tipli dedi, 60-65 yaşlarında dedi, biraz rahatsız dedi hasta bir adam dedi, beni dedi gözümü bağladılar götürdüler filan falan. Dedim hay Allah bunlar saçma sapan şeyler kardeşim git bu yalanları başka yerde anlat filan dedim. Şimdi işte buna bir numara ha şuna değinim. Yani aynı şey aynı senaryo bir senaryo var burada ama senaryo benzer ama bu bilgileri buna birileri tarafından söylenmiş olması lazım bunlar hep araştırılması lazım. Bu bir numara ile çok yakınmış buna ilgi gösteriyormuş burada anlatıyor, ona çok güveniyormuş şimdi bu bir numara denen şahıs bu kadar büyük bir adamsa Türkiye’de bütün istihbaratı yöneten, her türlü şeyin başında bir adamsa, böyle bir o zaman 25 yaşında mı 27 yaşında mı her neyse bir gazeteci buna mı güvenip de bütün sırlarını anlatacak veya bu şekilde götürecek. Efendim Ergün Poyraz 1997 yılında yazılar yayınlıyormuş, bunun sorulması lazım Ergül Poyraz’a 1997 yılında yazı yazıyor muydu yazmıyor muydu, ben hiç Ergül Poyraz ismine 1997’lerde filan bir yazı duymadım. Şimdi bir numara tablosu anlatıyor işte, şöyleydi böyleydi, o zaman şimdi efendim bu eğer böyle şey bir şahıssa. Bunları bulmak çok kolay yani bizim bize bu İçişleri Bakanlığı bünyesindeki bizim kim olduğunu öğrenmeye çalıştığımız tasvir ettiğimiz o bir numara tiplemesinden zannedersem hemen bir masal yazılmış bu bir numara denilmiş. Çünkü biz o zaman ifadelerimizden ve bir monte ile bir şey oluşturulmaya çalışılıyor olmayan bir adam. Şimdi Türkiye’de hiç kimse yok değil ki teknoloji o kadar artık yani animasyonda bir insanı oynatıyorlar. Bir yüzün resmini çekseler o insanı animasyon olarak oynatıyorlar. Şimdi birisini tarif edin hemen animasyonda o kişinin gerçek şekli hemen çizilebilir bu madem bu kadar şeyse bunları bu kadar Sayın savcılarımız dile getiriyor, okuyor, işte göçmen tipli şuydu, Muzaffer Tekin’e benziyordu vesaireydi Muzaffer Tekin’in tipi de belli koyarsan ortaya zayıfsa biraz zayıflaştırırsın ben az çok gençliğimde çizgi roman filan yaptım da gazetelerde ilk öyle başladım, tarih şeylerine tarihi bilgilerimi aktarmaya. Şimdi resimde her şey mümkün ve teknoloji çok arttı, bir adamı bulmak zor değil ki bu kadar yakın bu kadar ilişkide bulunmuş getirilsin adam çiz söyle kardeşim bu adamın tipi nedir denilsin bunu ben akıl verecek değilim yüksek heyetinize. Şimdi, bir takım toplantılar olmuş vesairelerin bunların hepsi gerçek dışı efendim. İşte Ayma Otel’inde, Ayma Otel’inde biz 3-4 tane toplantı yaptık temsilcilerimizle. Ama inanın ben ne Ayma Otel’in sahiplerini, tanırım yemin ederim ve orda makbuzlarımız da vardır, 1995 yılında biz yapmış olduğumuz toplantıların bedellerini Ayma Otel’ine o zaman ödedik. 1999 yılı ile ilgili daha sonraki iddialar olması lazım. 1999 yılında madem çekten yakalanmış bu adam cezaevine girmiş 1999 yılında nasıl bizimle bir takım kültürel faaliyetleri olmuş, 98 yılında nasıl faaliyetleri olmuş? Şimdi burada doğru olan bir şey eşim 1998 yılında yüksek heyetinize arz ettim ben eşim mide kanseri geçirdi ben dağıldım. İşlerimle ilgili de bu fesihler başladı o zaman, Türkeş Bey rahmetli olmuştu. Türkeş Bey benim yapmış olduğum yayınlarda, faaliyetlerde, Atatürkçü faaliyetlerde, bana kol kanat oluyordu onun rahmetli olması ile ilgili sonunda ben bir takım sıkıntılar yaşadım şimdiki kadar da tecrübeli olmadığım için göğüsleyemedim bunları ve kendim dağıldım, işlerim dağıldı bir takım çeklerim yazıldı inşaat yaptığım firmalar git paranı ödemiyoruz mahkemeden al dediler.bu arada bu inşaatı yap, yani bu felaketle karşılaşmadan evvel. İşte bu bahsedilen şirketlerimizi kurmuştuk ve eşim rahatsız olduğu içinde Zihni ille dedi abi dedi bu işleri dedi biz şey yapalım ben takip edeyim. Ben dedi 3-5 kuruş para kazanıyım. Yap yap yap kardeşim dedim ve çekler yazıldı Tabi o arada bir benim tasvip etmediğim ahlak dışı bir olay oldu bende gözüme görünmemesini söyledim. Arkasından eşim vefat etti, arkasından da kendisini doğru dürüst gördüğümü hatırlamıyorum efendim, yani 99 yılından itibaren o itibarla buradaki anlatılan şeylerin tamamına yakını yalandır. Ha çeklerin ödenmediği doğrudur, cezaevinde kaldığı doğrudur, bu nedenle bana husumet beslediği doğrudur ama biraz önce arz ettiğim gibi bu adam aslında benden 10 yıldır kaçıyor. Zaten beyanında da demiş, Erdal Şimşek’le demiş beni demiş öldürecek falan filan, veyahut da beni şey yapacak tehdit ediyor, kesinlikle böyle bir şey söz konusu değil ama benden kaçtığı kesindir. fırsattan istifade işte böyle beni suçlayarak filan intikam almaya çalışmaktadır. Bu bir intikam hareketidir yalandır, dolandır, iftiradır. Yüksek heyetinizden Sayın avukatımdan şey yapıyorum, tutuklanmasını şey bunların kendisinin sorgulanmasını ve iftiradan dava açılmasını arz ve talep ediyorum. İftiradır efendim bunlar iftira.”

Mahkeme Başkanı:" Savcı Bey buyurun.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sanık Doğu Perinçek’le sadece bir Diyarbakır mitingi sırasında telefonla görüştüğünüzü o mitinge de katılmadığınızı söylediniz doğru mudur?”

Sanık Taner Ünal:”Katılmadım efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Onun dışında başka bir faaliyetiniz oldu mu? Ortak bir faaliyet yürüttünüz mü Doğu Perinçek’le?”

Sanık Taner Ünal:”Hayır hiçbir ortak faaliyet yürütmedik efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu olayla ilgili yaptığınız telefon görüşmeleri var 6 Haziran 2007 tarihinde Mesut Sezer’le yapmış olduğunuz görüşmede siz, he hemen bir paket ver o zamanda ancak yetişir bugün altısı değil mi yedi, sekiz, dokuz çok az bir vakit var. Mesut, evet siz şeyle bir kontak kurunda Perinçek’le. Siz, tamam şimdi aradım zaten beni temsilen şey katılıyor diyeceğim Mesut Bey diyeceğim, Mesut Bey diyeceğim söyleyeceğim yani. Mesut, yani bir konuşma monuşma fırsatı. Siz, sen organize et orda basın toplantısı filan yaparsınız, zaten oraya vardı mıydı ben ne söyleyeceğini şey yaparım sana söylerim. Mesut, işte burada şey olursa daha iyi olur yani bu adamlarla kontaklı olursak orda organize etmek biraz zor olur, şeklinde beyanı var daha sonra Doğu Perinçek’le görüşme yapıyorsunuz. Nasılsınız efendim hürmet ederim, kucak dolusu sevgi ve saygılarımı sunuyorum efendim diyorsunuz. Perinçek, saygılar Taner Bey çok sağ olunuz sağ olunuz, iyisiniz. Siz, şimdi Diyarbakır’daki mitinginize bir katılacağız efendim. Perinçek, güzel. Siz, hı işte arkadaşları da şey yaptım bayrakta gönderdim oraya iki kilometre bayrağımız var ya onu gönderdim. Perinçek, çok güzel çok güzel. Siz, bütün ilçelerde zaten biz teşkilatlanmış durumdayız Diyarbakır’da. Perinçek, çok güzel çok güzel. Siz, yani bütün gücümüzle destek vereceğiz hatta işte Erzincan’dan, Mardin’den yani çevre bütün teşkilatlardan da arkadaşları aradım. Perinçek, lütfen. Siz, hepsi bütün gücü ile yanınızda olacak efendim. Perinçek, sağ olunuz sizde mehter takımı varmış var mı öyle bir şey. Siz, hayır yok Sayın genel başkanım. Perinçek, o zaman başka arkadaşlarla karıştırdılar vatanseverlerin mehter takımı diye. Perinçek, çok güzel çok güzel bekliyoruz bayrağınızla birlikte bekliyoruz kardeşim diyor. Bu görüşmeden sonra tekrar 9 Haziran tarihinde yürüyüşün olduğu gün Mesut Sezer’le bir görüşme yapıyorsunuz siz, arkadaşlar katıldı bizden değil mi diyorsunuz. Mesut, zayıf biraz. Siz, mümkün olduğu kadar. Mesut, tamam. Siz, tamam mı canım hemen nerde bir basın görürsen oraya sirayet et orayı organize et hepsi ile konuş, Mesut, tamam oldu. Siz, zaten şeye de yoğun bir propaganda yap el altından, Mesut, anladım siz şeyle Perinçek’le bir kontak kurunda bizim genel sekretere de bir söz verin falan deyin. Siz, artık onu sen direk kendin konuş ona ulaştırmazlar şuanda beni. Mesut, iyi peki siz tamam mı yani kendisine direk kendisine şey yapmazlar. Mesut, tamam. sen gerekeni yap orda şeklinde telefon görüşmeniz var. Burada Mesut Sezer’in katıldığı anlaşılıyor bu toplantıya, orda propaganda yap diyorsunuz, yoğun bir propaganda yap bu propaganda kime karşı yapılacak?”

Sanık Taner Ünal:”Derneğimizin propagandası efendim yani her sivil toplum kuruluşu kendini tanıtmak ister yani bizde orda varlığımızı belirt diyorum onu belirtmesi maksadıyla değil de arkadaşlarımız hoş olsun şey olsun o şekilde yani gönülleri olsun şimdi bunlar şeydir. Sayın Perinçek’le görüştüğüm doğrudur, bu mitinge destek verdiğimiz doğrudur bunlar doğal şeylerdir yani bir mitingi yapılıyor ona 100 tane sivil toplum kuruluşu destek verir. Bunlar gayet doğal şeylerdir. Bizde doğal olarak Diyarbakır’da bir yürüyüş olduğunu düşündük ona bayrak yolladık o yürüyüşe bazı arkadaşlarımız katıldı. İşte Diyarbakır’da bir yürüyüş nasıl olacaksa o kadar muhteşem yürüyüş oldu. Hakikaten de güzel muhteşem bir yürüyüş oldu İşçi Partisi’nin de buraya çok muhteşem bir katılımı oldu. Bizde dernek olarak karınca kararınca elimizden geldiği kadar destek verdik. Hadise bundan ibaret yani, ortadaki yürüyüş nedir bayrak yürüyüşüdür. Bu hiçbir surette bizim bir örgüt olduğumuzu, zaten konuşmalardan da belli yani diyorum Mesut diyor Doğu Perinçek’le görüş beni ulaştırmazlar diyor yani o anda bir Sayın genel başkan yani tamamıyla aramızda.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz nerden haberdar oldunuz haberdar olduğunuz böyle bir yürüyüş olduğunu?”

Sanık Taner Ünal:”Efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nereden haberdar oldunuz?”

Sanık Taner Ünal:”Basında günlerce yayınlanıyordu, yürüyüş yapılacak.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ordan öğrendiniz kendiniz ulaştınız değil mi?”

Sanık Taner Ünal:”E tabi efendim tabi evet.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Başka bir görüşmeniz oldu mu başka bir toplantınız?”

Sanık Taner Ünal:”Hatırlamıyorum efendim ha başka bir toplantımız olduğunu bilmiyorum yapmadık.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Şimdi bir takım telefon görüşmelerinde Mersin’de yapılan yürüyüşte askerlerin sivil olarak katıldıkları şeklinde beyan var.”

Sanık Taner Ünal:”Kesinlikle, kesinlikle yalandır efendim.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Zeki Balaban’ın.”

Sanık Taner Ünal:”Yalandır hastalıklı.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:” 4 bin kişi askeri birlik 4 bin kişi diyor askerler sivil giyerek yürüdüler.”

Sanık Taner Ünal:”Yalan efendim yalan efendim kesinlikle yalan.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Böyle bir çalışmanız oldu mu?”

Sanık Taner Ünal:”Kimin katıldığından hepsinin resmi çekildi Sayın Başkanım hepsinin resmi çekildi katılan.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”(2-3 kelime anlaşılamadı) ordu komutanlarını getirin( 6-7 kelime anlaşılamadı) komutanını.”

Sanık Taner Ünal:”Getirin yani nerdeyse hepsini görelim efendim böyle bir şey söz konusu değil.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yerden yerinde oturanlar konuşmasa Başkanım ikaz etsek.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu.”(1-2 kelime anlaşılamadı) siz karışamazsını. Bu kadar haksızlık yaparsanız (4, 5 kelime anlaşılmadı)”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Savunmaya müdahale etmeseler.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Çöplükten delil topluyorsunuz devamlı. Çöplükten delil topluyorsunuz başka yaptığınız bir şey yok.”

Salonda söz almadan konuşanlar oldu, anlaşılamadı.

Mahkeme Başkanı :”Efendim.”

Sanık Doğu Perinçek söz almadan konuştu:”Çöplükten delil topluyorsunuz başka yaptığınız bir şey yok.”

Mahkeme Başkanı :”Soruyu, soruyu sorsun sizde cevap verin çok doğal bir şekilde detaylı bir şekilde cevap verebilirsiniz.”

Sanık Taner Ünal:”Tabi efendim tabi oldu Sayın Başkanım tamam efendim.”

Mahkeme Başkanı :”Ama soruyu bekleyin.”

Sanık Taner Ünal:”Dinleyeyim efendim dinleyeyim efendim oldu efendim oldu Sayın Başkanım özür dilerim. Tamam Sayın Başkanım. Efendim şunu söyleyeyim Yüksek Heyetinizin Yüksek yargısı için teşekkür ederim bunu bütün samimiyetimle söylüyorum bunu da herhangi bir şey için söylemiyorum. Ama şimdi bir takım haksızlıklar oluştukça şey oldukça yani bunda Sayın savcımızın da bir şeyi yok. Tabi ben olan haksızlığa söylenen şeylere böyle dengesiz bir adam konuşuyor.”

Mahkeme Başkanı :”Efendim haksızlıklar olacak, haksızlıklar olacak, olacak iddialar yanlış iddialar olacak iddia adı üzerinde iddia.”

Sanık Taner Ünal:”Tamam efendim tamam Başkanım oldu efendim yani bambaşka şeylerle başka türlü bir faaliyet yaptık hiç ummadığımız iddialarla ve ithamlarla”

Mahkeme Başkanı :”Yani her haksızlığı hem iddiaya böyle şey yaparsak harp ederiz burda. Altından kalmamayız.”

Sanık Taner Ünal:”Evet oldu efendim. Buyurun Sayın savcım.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tuncay Özkan’ı tanıyor musunuz onunla herhangi bir irtibatınız oldu mu?”

Sanık Taner Ünal:”Hayır efendim tanımıyorum.”

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nihat Gürkan’la yaptığınız 11 Ocak 2007 tarihli bir telefon görüşmesinde bunlar şöyle diyor Nihat, bir araya gelmemiz icap ediyor. Tamam gelelim gelelim bizim faaliyetlerimiz devam ediyor işte İzmir’de baya bir çalışma var arkadaşlar çalışıyorlar Adana’da bir bayrak yürüyüşü çalışmamız var. Nihat, evet. Siz, o devam ediyor işte Güneydoğu’da yapılanma çalışmaları devam ediyor. Nihat, şimdi ben sormadan hareket etmeyeyim dedim burda belki ben konuşmada yapacağım İzmir’de. Siz, tamam bir şey yapalım da abi bir araya bir gelelim bir şey yapalım ne zaman geleceksin bu tarafa? Valla şu anda bilemiyorum ama hafta içinde gelirim. Siz, tamam bir hafta içinde Kanaltürk ile ilgili bir şeylerim var diyorsunuz. Nihat, tamam diyor. Siz, bunlar hepsi Amerikanın köpekleri yanlış anlama da. Nihat, he. Siz. Yani böyle dedim mi biraz sert tavır almış gibi oluyoruz da Amerika herkese kendisi istediği kadar küfrettiriyor. Nihat, Kanaltürk’e mi diyorsun diyor? Siz. Tabi canım hepsi ayrı B’nin soyu ya neyse yani vatana faydalı bir şey varsa biz orda olalım tamam. Yalnız önce bir konuşmamız lazım şeklinde bir görüşmeniz var. Burda Kanaltürk bildiğimiz kadarıyla Tuncay Özkan’ın kanalıydı bununla ilgili bir beyanınız var bunu açıklar mısınız?”

Sanık Taner Ünal:”Şimdi bu görüşme şundan kaynaklandı belki o görüşmenin devamındaki görüşmelerde şey yapılacaksa onlar sorgu tutanaklarında vardı. Şimdi Nihat Gürkan’ın ben Kanaltürk ve Tuncay Özkan’la ilişki, ilişkisi olduğuna dair bir bilgi aldım ve ben bundan rahatsız oldum. Şimdi bu adamda yaşça büyük benden hasta olduğunu kanser olduğunu eşi de rahmetli olmuş onun için kırmamaya da çalışıyorum. O şekilde Ahmet beyde beni aradı ya dedi sen bazı tavırlarında çok kırıcı davranmışsın. Nihat abi yaralı adam dedi eşi vefat etti dedi kendisi de hasta dedi şu anda çok az bir ömrü kaldı dedi bize öyle söylemişti ama sağlıklı şu anda. Vefat etmedi yani dedim kırmamaya çalışayım diyorum arkasından üzülür diyorum onun için bir gel filan dedim işte sonradan dedi biz bunlarla dedi yürüyüş yapacağız bir şey. Dedim sakın işte onlarla görüşeceğim dedi bende televizyonlara çıkacağım. Şimdi bu benim şahsi görüşüm. Şimdi nerden bu görüşe vardım? Şimdi Türkiye üzerinde benim şahsi düşüncem emperyal güç eskiden düveli muazzama devletlerinin başı İngiltere, Türkiye üzerinde emperyal faaliyet yürütüyordu bugün aynı emperyal faaliyeti Amerikanın yürüttüğüne inanıyorum bunun içinde çeşitli kollar ve şeyler oluşturmaya karar inanıyorum. Tabi gözlemliyorum ne oluyor diye. E şimdi Kanaltürk’te bazı programlar yapılıyor. İzliyorum Tuncay Özkan birileri ile görüşüyor. E bir anda Amerikanın methi yapılıyor İran kötüleniyor. İşte İran’a karşı hemen diyor savaş açalım Allah Allah bir dakika ya nereye savaş açıyorsun yani Türkiye Cumhuriyeti devleti öteki de senin efendim bin yıllık komşun ve çokta ilginç bir şey bugün İran’ın yüzde 55’i öz ve öz Türk’tür. Türk’tür İran yani İran daha düne kadar Safavi devletinin soyunun idare ettiği yani Rıza şahtan önceki hanedan bile Türk’tür. Halen İran’da Türk devleti vardır Türk ağırlıkladır. Yani bugün Türk dünyasına ulaşacaksan da bunun yolu İran’dan geçer bunun için şimdi ha şimdi İran’ın yönetimini tasvip ediyor muyum? Kesinlikle hayır, ama şimdi halkların birbiri ile ilgili binlerce yıllık bağı var. Bin yılık en azından bildiğimiz şurda gözümüzün önünde ki bağ var Karakoyunlar Türk, Akkoyunlar Türk, Safaviler Türk hepsi Türk e izledim o gün bir program oldu etkisinde kaldım zannedersem Kemal Yavuz’la Tuncay Özkan arasında bir programdı ve canım sıkıldı bir tarih araştırmacısı olarak da canım sıkıldı benim görüşüm bu şahsi görüşüm. Belki yanlıştır yanlışsa muhataplarından özür dilerim ama şahsi düşüncemi ve yapmış oldukları hareketi ben hiçbir zaman tasvip etmedim Tuncay Özkan hareketini de tasvip etmedim. Halende yaptığı davranışlarını filan tasvip etmiyorum yani bir fikir ve düşünce hareketi olaşacaksa Türkiye’de bunun çok seviyeli çok düzgün ayakları yere basan bir şekilde çok bilimsel araştırılmış alt yapısı olan bir şekilde olmasını tarihi, kültürü bütün derinliklerle bütün özelliklerle olması gerektiğine inanıyorum hadise budur efendim. Buyurun Sayın savcım.”


Yüklə 0,78 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   4   5   6   7   8   9   10   11   12




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin