Sanık Hüdai Ünlüer söz istedi, verildi:” Sayın başkanım, sayın üyeler, ben bir iş adamıyım tam 12 aydır ilk defa bu sorgulama sırasında duyduğum ve asla mensubu olmadığım bir terör örgütü üyesi olduğum iddiasıyla tutukluyum. Hayatım boyunca adı, amacı, ideolojisi ne olursa olsun içinde terör kelimesi geçen hiçbir oluşumun içinde olmadım. Hatta lanet okuyan, kınayan karşısında olan biri olarak önce yüce Allah sonra da Türkiye Cumhuriyeti devleti ve onun kurumlarından başka güç tanımayan devletini, milletini sadakatle ve aşkla bağlı milli ve manevi duygularla yaşamaya ticaret yapmaya çalışan bir insanım. Şirketinde beş yüzden fazla insan çalıştırırken 2008 yılı başında tüm dünyayı etkisi altına alan ekonomik kriz hükümetin tarım ve hayvancılık politikası ile yapılan yanlış yatırımlardan dolayı şirketimde ekonomik kriz yaşamaya başladı. Bunun yanı sıra, iki üç tane bankanın aynı anda sebebini bilmediğim bir şekilde günü geçmiş bir kuruş borcu yazılı tek bir çeki bile yokken hesapları katetmesinden dolayı da ciddi bir sıkıntıya girdik. Bu ekonomik krizden kurtulmak, ekonomik gücümüzü yeniden kazanmak, ayağa kalkmak için 24 saat çalışmaya mücadele etmeye başladığımız bir yıldır 2008 yılı. Dünya başımıza yıkıldı sandık. Fakat aldanıyor muşuz? Bunu 7 Ocak 2009 tarihinde anladık. Evet sayın başkanım 7 Ocak 2008 tarihinde kalabalık bir polis ekibiyle evim, yuvam bir terör örgütü sığınağı gibi basıldı eşim ve gelinlik çağa gelmiş iki kızımın odalarına girip elbiselerini bile giymelerine müsaade edilmeden yatak kıyafetleriyle iki üç saat evin her tarafı didik didik arandı. Bu ne Türk polisine ne Türk aile yapısına uyacak bir arama şeklide değildi. Oradan işyerime geçip, işyerim de aynı şekilde arandı. Sayın başkanım ev ve işyerimde yapılan aramalarda hiçbir suç unsuru bulunamamıştır. Bulunan şeylerin dökümü dosyamda bellidir bulunan eşyalarda biri taşıma biri bulundurma ruhsatlı iki adet tabanca ve mermileri, 70 civarında CD oğlumun ders CD’leri, filmler, işyerlerimizin açılış CD’leri ve tutuklanmasaydım 2009 yılı Mart ayında düğününü yapıp evlendireceğim kızımın nişan görüntüleri, üç adet diz üstü bilgisayar. Sayın başkanım ilkokul mezunuyum ve bilgisayar kullanmasını da bilmiyorum. Bütün bunlar incelendiğinde bunların hiçbirinde bir suç unsuru bulunmadığı ortadadır. Daha önce hiç tanımadığım ve tarihinden iki üç ay kadar önce işletmesi bana ait olan Ünlüer restorana Mehmet Koral ile birlikte bir iftar yemeğine gelen ve yemek masasında 15-20 dakika sohbet ettiğim, sohbet sırasında Erzincanlı olduğumu söylediğim İbrahim Şahin’in o bölgede madencilik yapan Serpil Matilda isminde bir bayanın adresini askeriyeye vermek için bulabilir miyiz diye sorduğunda ben İbrahim Şahin’e terörle mücadelede yıllarca çalışmış üst düzey bir emniyet görevlisi olarak bildiğim için bakarız dedim ve telefonlarımızı birbirimize verdikten sonra ben masalarından kalktım. Daha sonra İbrahim Şahin telefonla beni arayarak Ankara’dayım askeriyeye vereceğim adresi bulabildiysen bana mesaj çeker misin deyince bende vatandaşlık görevi düşüncesiyle elime geçen bir adresi mesaj ile gönderdim. Bütün bunlar dosyada sabittir. Terör örgütü üyeliğinden tutuklanma sebebim bu. PKK’lı olduğu söylenen ve ben tutuklandıktan sonra belli gazetelerde PKK’lı olduğu ve bir sürü insanı dolandırdı hatta resmi kurumlardan bile dolandırdığı yazılan bir insanın adresini askeriyeye vermek üzere İbrahim Şahin’e bildirmişimdir. Sayın başkanım, sayın üyeler, ben hukukçu değilim sizler avukatlar ve bazı sanıklar gibi hukuku bilmem. İçinde hiçbir suç unsuru bulunmayan böyle bir mesajı çekmek insanı bir örgüt üyesi yapar mı bu duruşmalar sonucunda berat edeceğimi biliyorum çünkü suçsuzum. Gecikmiş adaletin adalet sayılmayacağını biliyorum. 12 aydır tutukluyum üçüncü iddianamenin 47. sırasındayım. Bu duruşma hızı ile benim savunma vermeme bir yıl daha sıra gelmeyecektir. Ben merhamet değil sayın başkanım adalet istiyorum. 12 aylık sürede şirketin bütün sıkıntıları borçları hesapları benim yerime biri 21 biri 23 yaşında olan iki kızım muhatap olmuştur. Muhatap oldukları insanların büyük bir bölümü hayvancılıkla uğraşan insanlar. Bu tutukluluk süresi içerisinde maddi ve manevi telafisi mümkün olmayan çok zararlara uğradım. Karartacak veya kaçırabileceğim herhangi bir delil yoktur. Sabit ikametgah sahibiyim. Bu mağduriyetlerimin daha fazla uzamaması için tahliyeme karar verilmesini saygılarımla talep ediyorum.”
Sanık Mehmet Koral söz istedi, verildi:” Sayın başkanım biraz önce arkadaşım Hüdai Ünlüer’in beyan ettiği gibi bende Hüdai Ünlüer’den beş altı ay kadar önce İbrahim Şahin ile Bostancı da bir oto yıkamada tanıştım. Daha sonra arkadaşlığımız orada zaman zaman sohbetlerimizde ilerledi, iftar yemeği için arkadaşımın restoranına götürdüm ve orada kısa bir sohbet esnasında Erzincanlı olduğunu beyan ettiğinden dolayı arkadaşım bir bayanın ismini vererek adresini istedi kendiside temin ettiğinden Hüdai bey İstanbul dışında olduğundan ortak tanıdığımız bir arkadaşımız benim ofisime not olarak adresi bırakmıştır. Aradan 40 gün geçtikten sonra İbrahim Şahin’i tekrar arkadaşımı arayıp askeriyeye gireceğim, askeriyeye vereceğini belirterek Ankara da adresini istemiştir. O da adres bende değil Mehmet abiye bırakıldı size vermedi mi diye sorduğunda hayır dediğinden bana telefon açarak adresi istedi kendisine ben Hüdayi Ünlüer’e mesaj çekerek bana bırakılan emanet adresi bilgilerini verdim ve bundan dolayı 12 aydır tutukluyuz. Şirketim benimde şu an iflas noktasına geldi. Birçok ihalem ve aldığım işler Ergenekon tutuklusu olduğumuzdan dolayı iptal edildi. Bakmakla ve geçindirmekle yükümlü olduğum çocuklarım ailem şuan mağdur durumda. Bizler sorumlu vatandaşlık gereği suç örgütüne mensup olan birinin beyan edilen askeriyeye lazım olduğu söylenen bir şahsın adresini ve bilgilerini vermekten terör örgütü oluyorsak bu ülkenin güvenliğini ve bizlerin can güvenliğini sağlayan istihbarat birimleri, kolluk kuvvetleri, faili meçhul cinayetleri araştırırken görgü tanığı istiyorlar. Görgü tanıklarından yardımcı olmasını istiyorlar. Peki biz bu vaziyette yargılanırken bundan sonra işlenecek bütün suçları gören tanıkların nasıl yardımcı olacağını bu devletimize bize izah etmeleri mümkün müdür? Ve sanki tertiplenmiş bir program gibi ben olayların İbrahim Şahin ile tanıştıktan sonra ruhsatlı silah almak için talepte bulundum talebim üzerine beni bir emekli komiserle tanıştırdılar. 6000 dolar karşılığında F92 Baretta bir silah aldım. Ruhsat işlemlerini yapmak üzere yetki ve belgeleri kendisine verdiğimde parasını da ödedim daha sonra ruhsatımı çıkarmadığından kendisini arayarak ne yaptın dedim. Sıkıntılarım var benim dedi geleyim görüşelim, geldi ofisime 2000 dolar daha istedi benden silah ruhsatıyla birlikte takdim edeceğini söyledi bende kendisine param olmadığını beyan ederek 2000 dolarım olmadığını ama işimin de hızlanması için daha önce verdiğim paranın da kaybolmaması için kendi silahını emanet olarak bana yediemin olarak bırakmak suretiyle 2000 dolar buldum kendisine verdim. Daha sonra şahıs iki üç ay hiç uğramadı yanıma telefonlarıma cevap vermedi kapatmış telefonlarını bulamadım. Ondan sonra iş yerimi değiştirdiğimden dolayı işyerimdeki kasayla birlikte silahları aldık getirdik evime koydum ortağımın evine silahlarım orada yakalandı. Yani üzerine işlem yapılacak diye zaten mağduriyetimden paramı kaptırdığım dolandırıldığım silahlarla da terör örgütü üyesi olmak suçundan 12 aydır yatıyorum. Ben tutulamamakta yargılanmaktan kaçmıyorum tutukluluk halimin son verilmesini adli tedbirler alınarak yargılanmamın devam edilmesini saygılarımla arz ediyorum. Arkadaşımın da mağduriyetinin giderilmesini talep ediyorum. Benim tanıştırdığım tanımadığı İbrahim Şahin’den dolayı büyük ticari kayıplara uğradığından dolayı ben her zaman yüzüne baktığım zaman burada ve aynı koğuşta kalıyoruz. Ben cezaevine girinceye kadar aspirinden başka ilaç içmemiş bir şahısım cezaevine girdikten sonra şeker hastası, yüksek tansiyon hastası ve kolesterol hastası oldum. Bunun üzüntüsüyle burada yaşıyorum. Saygılarımla arz ederim.”
Sanık Adil Serdar Saçan söz istedi, verildi:” 1978 senesinde ben polis kolejine girdim ve 2003 yılına kadar emniyet örgütünde hizmet ettim. Uzun zamandır da emniyet örgütünden ayrıyım. Yalnız duruşmaların başından beri bir kısım arkadaşlarımız gerek emniyet teşkilatı, gerek asker yani Türk Silahlı Kuvvetleri gerek MİT ve diğer resmi teşkilatlarla ilgili olarak tüm teşkilatları töhmet altında bırakacak ağır kelimeler sarf ediyorlar. Bunlardan rahatsızlık duyduğumu belirtiyorum. Ve bunlara izin verilmemesini talep ediyorum. Yani burada bir kişi eğer yanlış yapmışsa o kişi hakkında gerekli işlemin yapılması için talepte bulunulabilir ama şimdi beni birçok arkadaşım uyarıyor. Rahatsızlık duyduklarını söylüyorlar. Emniyet teşkilatı içerisinde çok düzgün çalışan insanlarda var o örgüt içerisinde Fethullahçı örgütlenmeyle ilgili izni alan kişi olarak söylüyorum. Yani eğer gerçekten rahatsızlık verici kişiler varsa ki ben savunmamda bunları isim isim vereceğim burada onlarla ilgili konuşmak kurumları töhmet altında bırakmamak gerektiğine inanıyorum. Özellikle hakaretamiz kelimeleri kabul etmiyorum. Sadece Türk Silahlı Kuvvetleri için değil tüm devlet kurumları için. Bunların içinde çok düzgün olan insanlarda var evet Türkiye Cumhuriyeti devletinin memurları görevlileridir. Bundan rahatsızlık duyuyorum sadece. Eğer arkadaşlarımızın benim de başıma geldiği halde bir rahatsızlık duydukları konu varsa dediğim gibi kurumları değil kişileri veya sanıkları hedef almaları onlara suçlama yöneltmeleri gerekir diye düşünüyorum. Bu rahatsızlığımı belirttikten sonra iki talebim var bunlardan bir tanesi duruşmalara ara verildiği dönemde eski üç tane kuvvet komutanımız DGM de daha doğrusu özel yetkili savcılıkta ifade verdiler. Eğer heyetiniz uygun görürse bu davayla doğrudan bağlantılı olduğu için bu ifadelerin mahkemeye bu dosyaya celbini talep ediyorum. Eğer savcılık yeni bir soruşturma var ve hazırlık tahkikatının gizliliğini eğer öne sürerse en azından buraya celp edilip heyetiniz tarafından okunmasını talep ediyorum. Çünkü iddianame baştan sonuna kadar darbeye ortam hazırlamak için bir örgüt oluşturulmasından söz ediyor. Darbeyi yapabilecek kudrete sahip olan insanlar olarak kamuoyuna lanse edildikleri için ve ifadelerinin alındığı için en azından sizler tarafından okunması gerektiğini düşünüyorum. O durumda bizim konumumuza da bir ışık tutacaktır diye düşünüyorum. Yani iddianamenin özü, ruhu eğer darbe yapmaksa veya darbe girişiminde bulunmaksa o zaman o iktidarı elinde tutan. Ona muktedir olan kişilerin savunmalarının alınması gecikti bence önce alınmaları lazımdı. Onların savunmalarının tarafınızdan incelenmesi gerekir ki bize bir soru sorulsun yani mesela ben Özden Örnek’in ifadesini daha önce söylemiştim biliyorsunuz. Hatta ikinci duruşmada söylemiştim. Yine Özden Örnek’in ifadesi niye alınmadı diye o ifadeyi okumadan Mustafa Balbay ile irtibatlandırılması konusunda kafamda şüphe var yani her zamanda oldu olacakta. Şimdi Özden Örnek’in ifadesini görmeliyim ki ben örneğin Mustafa Balbay Balbay ile irtibatlandırmış, örneğin Tuncay Özkan ile irtibatlandırmış, iddianamenin bir çok yerinde bu var. Bunlara bir cevap vereyim ama dediğim gibi eğer gizlilik savcılık haklı olarak şunu söyleyebilir efendim biz o ifadeyi aldık ama daha bir dava açmadık veya biz soruşturmaya devam ediliyor gizlilik var. O zamanda heyetiniz incelesin efendim ve ona göre biz, bizim durumumuzu tekrar gözden geçirirseniz uygun olur diye düşünüyorum onu talep ediyorum. İkincisi de bugüne kadar çok sayıda dilekçe verdim. Bu dilekçelere Ankara’daki bir dava dosyası dışında hiçbirisine cevap gelmedi. E şimdi bu Birol’dan sonra Tuncay, Tuncay’dan sonra ben varım. Burada çok yaşamsal konular yani savunmamın çok yaşamsal konularıyla ilgili iki satır yazı yazacak, İstanbul Cumhuriyet başsavcılığı yazacak, İstanbul Emniyet Müdürlüğünün organize suçlar şubesi kurucusu olduğumu yazacak, terörle mücadele şubesi yazacak yani bunlara cevap vermek bu kadar zor mu sayın başkanım 6 aydır bekliyorum. yani bana diyecek ki şu sayılı evrakınız şöyle olmuştur. Bu kadar yani sizde biliyorsunuz taktir edersiniz. Okumuşsunuzdur zaten hepsini neden cevap vermediklerini veya cevapların neden geç geldiğini anlamış değilim. Mesela maliye bakanlığına bir yazı yazılmış ondan da haberimiz yok o da ayrı bir mesele bana sorsaydı savcılık söylerdim yani o belgelerin gizli olmadığını. Maliye bakanlığına bir yazı yazılmış. Maliye bakanlığı cevabı Mart ayında vermiş sayın başkanım. Mart 2009’da vermiş bana Ekim ayında tebliğ edildi. Yani şimdi bu bu gerçekten sıkıntılı bir durum e şimdi yani ben yasaklanan bakın yetkili makamlar tarafından yasaklanan gizli ve niteliği itibariyle gizli olan belgeleri açıklamak suçundan hakkımda ceza isteniyor efendim. Şimdi ben soruyorum yetkili makam yasaklamış mı? Hiçbir cevap gelmiyor. Sayın başkanım nasıl savunacağım kendimi yani yetki hangi yetkili makam yasaklamış? ona da cevap yok. Dolayısıyla askıda kalıyor ben biliyorsunuz kendim çabalıyorum işte Ankara da dosya numarası buluyorum Ankara’dan geldi sayın başkanım Ankara’dan dosya geldi inceledik geri gitti ama İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından altı aydır evrak gelmiyor. Yani bunların hızlandırılmasını talep ediyorum arz ediyorum.”
Sanık Hasan Ataman Yıldırım söz istedi, verildi:” Sayın başkanım sayın üyeler, bir dosya hazırladım bunu Salı günü verecektim onun için ayın 15 tarihini atmıştım bütün sayfaların altında ayın 15 diye yazıyor. Kapak olarak da 18’i bugünü tarihini atıp kapakla beraber size arz ettim. Orada kısaca durumu size bu daha uzun ama size özet olarak açıklamak istiyorum. Benim babam polistir onunda babası Erzurumludur. Ve birinci dünya harbi sırasında şehit olmuştur. Annemin babası da balkan harbi sırasında göç ederek Trakya’ya gelmiş daha sonra Çanakkale’de şehit olmuştur yani iki taraftan dedemde şehittir. Bunları özellikle söylememin sebebi benim hanım da böyle değişik taraflardan dolayısıyla DNA’larımız çok karışık. Onu anlatamaya çalışıyorum daha sonra ileride tekrar anlatacağım. Ben yine bir polis çocuğu olarak bu arada özellikle demin polisle ilgili bahsetti, tabi burada bu tertibin arkasında polisin olduğunu hepimiz biliyoruz ama ben polise sevgim ve saygım sonsuzdur. Burada polise karşı söyleyeceğim laflar polisin tamamına değil onun içine çöreklenmiş F tipi cemaatin dediğimiz ufak bir kısmıdır, yoksa ben gördüğüm polisin hepsine saygı ve sevgilerimi sunarım. Şimdiye kadarda benim hiçbir şekilde karakolda bir olayım olmamıştır. Hiçbir davada zaten şimdiye kadar kavga filan etmedim ama işte dernek yöneticisi olarak karakola gidip evrak al ver gibi işlemlerde veya trafikle ilgili cam kırıldı onun için veya hırsız girdi şirkete o tip olaylarla polise gitmişliğim vardır. Yoksa hiçbir şekilde mahkemeye de şimdiye kadar çıkmadım. Veyahut da herhangi bir kimseyle en ufak bir kavgam dahi olmamıştır. İlkokulda başarılı bir öğrenci olarak hep sınıf birincisi olarak ilkokul, ortaokuldan sonra deniz lisesi orada da başarılı, sonra deniz harp okulu mezunu olarak subaylıktan mezun oldum dolayısıyla benim birinci uzmanlık dalım subaylıktır. Daha sonra bir yıl ikmal okulunda özellikle bunu daha önce söylemiştim ama tekrar söylüyorum. Uzmanlık dalım ikmal okulu yani lojistik sınıfında malzeme konusunda stok kontrol ve maliye konularında uzman oldum. Daha sonra eşim Ayten hanımla 1971 yılında evlendim 38 yıldır evliyim çok başarılı bir hayatım var sizler de görüyorsunuz devamlı duruşmalara geliyor. Beni destekliyor iki de kızım var mühendis kızım var. Yüksek mühendis ve onlarında desteğiyle ben bu zor günleri nispeten manevi olarak daha rahat atlatıyorum. Zaten hayatımda başarılı çalışmalarımın arkasında eşimin desteği her zaman olmuştur. Şimdiye kadar evden evlendikten sonra 38 yıl içinde bir veya iki ay ayrı kalmışımdır görev icabı gemide bulunduğum sırada gemi diyorum burada ben deniz kuvvetlerinde subay olarak hizmet yaparken su üstü gemsinde su üstünü bir daha bir daha söylüyorum su üstü gemisinde görev yaptım. Daha sonra Amerika da bilgisayar eğitimi aldım. Ve dolayısıyla üçüncü uzmanlık dalım orada da iki yıl kaldım ailemle beraber gittim oraya. Bilgisayar konusunda uzman oldum üçüncü uzmanlık dalım. Ve o zamanlarda Türkiye de sağ sol olayları vardı biliyorsunuz. Ben sağ veya sol hiçbir şekilde siyasetle veya bu tip olaylarla hiç ilgilenmedim sıfır yani benim sağla solla hiçbir ilgim yoktur. Bunu da özellikle söylüyorum daha sonra belgelerde bana işçi partisi sol DEVSOL vesaire gibi sahte polisin koyduğu bir sürü belgeler var. Bunlarla benim hiç ilişkim yoktur. Onları da tekrar söyleyeceğim. Daha sonra 1984 yılında istifa edip ayrıldım, bende bulunan bir takım polisin koyduğu belgelerden subaylara gitmeye çalışıyorlar. O subaylarında benimle hiçbir ilgisi yok çünkü ben deniz kuvvetleri 1984 de ayrıldığımda o subaylar ya lisedeydi, ya kısa paçalı daha okula girmemişti ilkokulda ortaokulda olanlar var veya harp okulu en yüksek olanı şimdi bugün deniz kuvvetlerinde görevde olan albaylar o zaman harp okulunda öğrenci benim onlarla hiçbir ilişkim olmadı. O bakımdan bunu söylemek istiyorum. Ben deniz kuvvetlerinden istifa edip ayrıldım ama kalbim bahriye ile deniz kuvveleriyle TSK ile beraber kalmıştır. Türk Silahlı Kuvvetleri ile benim kesinlikle onlardan ayrı gayrı bir şeyim yoktur, yani kalbimdedir çok severim. Daha sonra özel şirkette iki büyük şirkette çalıştıktan sonra kendi şirketimi kurdum. Hastane otomasyonu konusunda başka birde oto kiralama konusunda, yazılımlar değişik konularda yazılım yapıyoruz. Bu hastane konusunda çeşitli yolsuzluklar oluyor, bununla ilgili zamanın MHP’li Durmuş bakan sağlık bakanı zamanında bir takım yanlış olaylar oldu. Ben bunların üzerine gittim, bunların üzerine hatta o zamanki cumhurbaşkanı da gitti. Bir çok yerlere şey ettim. En sonunda mahkemeye de verdim yani bir takım olaylar oldu burada kısa geçmek istiyorum. Ama bu olaylarla ilgili olarak buraya girdikten sonra aydınlık dergisinde görüyorum 12 Temmuz 2009 da sayfa 31 de Sağlık Bakanlığında yılan hikayesine dönen davalar zinciri diyor. Yani özetle şöyle söylemeye çalışayım Sağlık Bakanlığı resmi Sağlık Bakanlığının binasında özel şirket kurdular resmi adreste bu mahkemeyi adres göstererek burada özel şirket kurulur mu maalesef kuruldu. Bu şirket hastanelere program veriyorum, bedava veriyorum diye Sağlık Bakanlığının diye veriyor arkadan kendi özel şirketiyle gelip oradan para oluyor. Bizde o zaman büyük hastanelerde yapıyorduk ben bunlarla baya bir mücadele ettim. İnterneti çok iyi kullandığım için o zamanlar bütün Türkiye bu olayı bilgisayar sektörü biliyor. Bende bilgisayar sektöründe oldukça eskiyim. Ve dolayısıyla bu olaylarla mücadele ettim. Daha sonra Ak parti iktidara geldi. Ak parti iktidara geldiği zaman onlara gittim anlattım zannettim onlarda işi düzeltecekler onlar yolsuzluğa başka türlü devam ettiler onun için yolsuzluk olayı devam ediyor. Başka şirketin programlarını bu sefer kullanıyorlar. Bu olay devam ediyor. Tabi ben bu olaylarla uğraşırken yolsuzlukla mücadelenin anladım ki bütün devlet dairelerine herkese o zaman bütün siyasi partilere gittim. Bir tek dünde Birol bey söylemişti Sema Pişkinsüt’ün partisi DSP’den ayrılan Sema Pişkinsüt bu olayda bana destek verdi, bu olayı meclise getirdi bu yolsuzluğu getirdiği için bende siyasete girdim yolsuzlukla mücadele için o partide çalışmaya başladım. Daha sonra o partide baktım iyi yürütülmüyor kaldı. O partiden ayrıldım. Daha sonra İsmail Cem’in kurduğu Yeni Türkiye Partisi vardı orada İstanbul yönetiminde çalıştım, önce ilçede sonra ilde bende siyasette öyle sıfırdan elli yaşından sonra yolsuzlukla mücadele için siyasete başlamış oldum. Şimdi bunları anlatırken o arada demokrasi platformu diye parti içinde gerçek demokrasiyi getirmek için bir demokrasi platformu kurduk burada da yazılarda bahsediliyor. O parti zamanında kurulan bir yahoo grubudur. O grup halen devam ediyor. Birde Yeni Türkiye Partisi diye bir grup var. Bunları ben yahoo da bilgisayarcı olduğum için ben idare ediyorum. Bu arada çok basit bir şey söyleyim internette osmiyum diye bir elementten bahsediliyor. Bu element çok kuvvetliymiş Türkiye’de de tonlarca varmış. Türkiye’nin yani bir sürü borcunun gittiği gibi verebildiğin gibi onu satarsak diye böyle yalan haberler var. Ben bir örgüt üyesi olsam evet böyle bir şey haber var Türkiye yabancılar orada çünkü öyle söylüyor. Yabancılar Türkiye’yi gelip ele geçirmek istiyor. Neden bu osmiyum elementi var diye. Ben bunu araştırdım böyle bir element yok. Onu yazanlarda uydurma. Ben gelen postalara bunlar benim anlattıklarım benim bilgisayarlarda polisin el koyduğu bilgisayarlarımda vardır. Bu uydurmadır, böyle bir şeye inanmayın diyorum. Yani orada Türkiye kıymetli yabancılar Amerikalılar falan Türkiye’ye onun için gelmek istiyor gibilerde kışkırtıyor halkı kışkırtıyor. Ben böyle bir örgüt üyesi olsam böyle kışkırtmaları bende kışkırtırım. Ben halbuki bu kışkırtmaya karşıyım. Demek ki iddia edilen örgütle benim hiçbir alakam yok. Tersi. Daha sonra bu partilerde işler yürümeyince ben kendim yaptığım çalışmayla işte dün yine bahis konusu oldu. Yeni oluşum diye çalışmalar başlattım. Dört kişi başlatmıştık o biride bendim orada. Çağdaş Türkiye partisi diye bir parti kurduk. Partiyi de çok anlatmaya gerek yok ama çağdaş isminden gayet açık olarak anlaşılıyor. Etnik ayrım yok, dini siyasete alet etmiyorsunuz. kadınlar, gençler vesaire herkes eşit. Ekonomi olarak da karma ekonomi olarak zaten yani sağ sol ayrımı yok ve hedefimiz de etnik ayrım olmadan aşırı uçlara gitmeden bütün Türkiye’deki yelpazeyi sağdan soldan herkesi kavrayacak şekilde bir parti bunların detaylarını ben sonra tüzükleri programları falan var onları vereceğim. Yine amerikan halkıyla ilgili benim Amerika’daki bulunmam ve iki yıl içinde onları gayet severim ederim gayet iyi insanlardır. Orda bir sorun yok. Ve Amerikalılara karşı şimdiye kadar hiçbir şeyim olmamıştı. Yalnız, bunların gelip Irak’a petrolü alacağım diye oradaki insanları öldürmeleri bende Amerika’ya karşı bir değişik düşünce oluşmaya başladı. Obama geldi ama o da bunu düzeltmedi. Dolayısıyla o sırada parti çalışmaları sırasında bunları da şöyle söyleyeceğim benim bir neyse onu biraz sonra söyleyim. Çağdaş Türkiye partisini bu şekilde söyleyim. Yine önemli bir nokta biz politik olarak partide tespit ederken dedik ki AKP dahil hiçbir partiye saldırmayacağız. Onların aleyhinde konuşmayacağız. Sadece biz parti olarak neler yapacağımızı söyleyeceğiz. Onun için benim hiçbir beyanatımda AKP’ye karşı hiçbir laf yoktur partilere karşı başka partilere karşı bu şekildedir. Yine deminde kısaca bahsettiğim gibi bu yazıda da detayları var. Bizim genlerimiz karışık DNA’larımız karışık dolayısıyla ben insanlar arasında hiçbir ayrım yapmam. Ve dolayısıyla hem şirketimde olsun hem ben öğretmen olarak ders verirken üniversitelerde öğrencilerim olsun benim her kesimden öğrencilerim vardır ve herkes beni sever. Yine daha sonra yani bunu özellikle de ermeni olayında da şöyle söylemek istiyorum. Benim şirketimde ermeni kökenli insanlarda staj yapmıştır. Bir tanesi de geçen sene yani 2008 de tutuklanmadan evveldi. Bir tanesi de daha evveldi. Staj dediğim böyle kısa vadeli değil uzun vadeli bir yıl falan geliyorlar lise öğrencileri onlarda vardır. Bu şekilde benim hiçbir şekilde şeyim bir düşmanlığım yok. Bu arada çok kısa söyleyim babam şehit dedem yani babamın babası derken esasında Ermeniler tarafından şehit edilmiştir ama ben ne bize aileden böyle bir şey ters bir şey öğretildi nede ben çocuklarıma öğrettim. Ve biz kesinlikle bunların ben şahitleriyle yani benim yanımda çalışan staj yapan bunların hepsini getirebilirim belgeleriyle beraber onları daha sonra getireceğim. Kesinlikle hiçbir şekilde ayrım yapmam. O zamanlar vaktiyle olmuş o şartlar altında ama hiçbir şekilde insanlar arasında ayrım yapmam. Yine benim mesela belgelerimde vardır 15 Aralık 2005 tarihinde bir gruptan bulunduğumuz yahoo grupta Kürtlerle ilgili kötü mesajlar geliyor. Diyor ki Kürtler şöyle yapıyor, böyle yapıyor. İşte gibilerde onların aleyhinde. bende yazdığım yazı aynen şöyle yazıyorum. Geçen gün gelen bir e-posta da Kürtlere hakaretler vardı, bu tip yazılar göndermek bölücülüğü teşvik eder lütfen dikkatli olalım oyuna gelmeyelim. Ben Ergenekon terör örgütü olup darbe yapmak isteyen bir sözde kuruluşun veya örgütün üyesi olsam böyle mi yazarım. Ülkede karışıklık çıksın, dolayısıyla benim Kürtlerle bir alışverişim yoktur kesinlikle onlardan şimdiye kadar ya benim Türküm ne mutlu Türküm diyene filan diyorum ama buradaki Türk olana ne mutlu demiyorum. Türküm diye bu bizim düsturumuz Atatürk’ün söylediği bir söz. Doğru da bir söz. Sapına kadarda Atatürkçüyüm onu da söyleyim. Dolayısıyla Atatürk de böyle bir ayrım yapmamıştır insanlar arasında bende böyle bir şey yapmadım. Bunlar benim lehime olan delilerdir. Bunları koymamışlar iddianamelere. Daha sonra Tuncay Özkan’ın kurduğu biz kaç kişiyiz grubuna üye oldum. Uzun süre onunla ilgili o sıra ben parti çalışmalarında olduğum için kendi partim. Bu çalışmalara katılmadım. Bu arada benim derneklerle ilgili çalışmalarım var. Açık sistem kullanıcıları derneği Unix diye ilk başlamıştı dün bahsetmiştik teknik dernek. Yine TÜBİDER diye bir derneğimiz var onda çok yoğun tubider.org.tr diye bakabilirsiniz orada. İstanbul, Kocaeli, Ankara, Diyarbakır Diyarbakır’ı üstüne basa basa söylüyorum ve Samsun şubeleri vardır. Diyarbakır’a da gittik orada arkadaşlarla şubeye onlarda İstanbul da toplantı olduğu zaman gelirler. Ve bana da oy verirler benim herkesle ilişkilerim gayet güzel ilişkilerim vardır. Yine siyasi olarak düşünürsek bizim bu dernek toplantılarına devlet büyükleri de mesela sanayinin sanayi bakanı zamanın Ali Coşkun gelmiştir. Yine başka bir meslek birliğimiz var BSM oraya da AKP’deyken Abdüllatif Şener gelmiştir. Diğer bazı milletvekilleri gelmiştir. Bu şekilde benim hiçbir ayrımım yok. Yine bu derneklere siyaset karıştırmamak için bu muhtemelen ben tutuklanmadan on beş yirmi gün evvel bir takım konuşmalar var benim cep telefonumda ve e-postalarımda da var derneğe siyaseti karıştırmayalım şeklinde yazılarım vardır orada. Kesinlikle bu şekilde yapmıyorum. Yine bir katıldığım televizyon programında da krize karşı bir takım önlemler alalım derken bilgisayarı kullanalım hep olumlu yönde hep pozitif düşündüm ben. Bu şekilde çalışmalarım var. Yine dernekte bu bilgisayarın merkezi olan CPU’ların üretilmesiyle ilgili bir çalışmamız olmuştur. Ondan sonra yine dernekte IBM firması milli eğitim bakanlığı ile ilgili ve TÜBİDER olarak bir protokol benim çalışmamla hazırlanmış tam eğitimler başladı ve ben o sırada tutuklandığım için o eğitimlere ben katılamadım. Yine derneğimizle beraber yine milli eğitimle beraber, yine bir protokol imzalandı 18 Mart 2009’da bunlarında belgeleri var. Ben onlara katılamadım çünkü ben dernekte eğitim kısmına bakıyordum, hocalıkta yaptığım için ders verdiğim için. yine BSM diye bir meslek birliğimiz var bu aşağı yukarı Türkiye’deki yazılımcı beş yüz kadar şirketin kurucu olduğu benim de baştan kurucu olduğum diğerleri daha sonra geldi tabi ve yönetim kurul üyesi olduğum bir meslek birliği yarı resmi kültür bakanlığına bağlı ve benim de ben burada tutuklu iken 21 Şubat 2009’da yapılan genel kurulda ben tekrar yönetim kurulu üyeliğine seçildim. Bütün bilgisayarcılar beni tanıyanlar biliyorlar ki bu davayla ilgili değilim Ataman’ın terörle ilgisi yok. Bu çok önemli bir göstergedir. BSM.org.tr burada da yazıyor ona bakıp internetten bakıp benim oradaki çalışmalar üyeler vesaire onları görebilirsiniz. Yine bir federasyon çalışmamız vardı Anadolu’daki derneklerle bizim TÜBİDER’in on yani şehri kapsayan bir çalışmanın onunda kurucu üyelerindenim. YASAD diye yazılım sanayicileri var derneği var onun yönetiminde zaman zaman bulundum. Türkiye bilişim derneğinin üyesiyim 1900, çok uzun zamandan beri. Denizciler dayanışma derneği, sağlık yöneticileri, memleket sevdalıları ve en önemlisi burada suç unsuru gibi gösterilen Atatürkçü Düşünce Derneği bu benim her zaman gururla taşıdığım kartımdır bu kartımı gururla taşıyorum. Buradaki benim verdiğim üyelik sırasında verdiğim ufak vesikalık resmim sanki suç unsuru Şener Eruygur’un bilgisayarında bulunmuş deniyor. Halbuki Ekimde daha önce de söylemiştim. Derneğin bilgisayarında bulunmuş Şener Eruygur’un başkanı olduğu derneğin bilgisayarında bulunmuş. Ben Şener Eruygur ile hiçbir ilişkim olamadı ama Şener Eruygur ile bir araya gelseydim her türlü saygıyı sevgiyi gösterirdim. Bir ordu komutanına böyle benim saygı göstermem gerekiyor. Evet benim hep yolsuzlukla ilgili dedim çalışmam gerekiyor çalıştım. Tam bağımsız Türkiye ve gazi birde Gazi Güder olayı var Gazi Güder bahriyeden benim sınıf arkadaşım. İlk tutuklandığı sırada ben Karadeniz de dernekle beraber bir gezideydim orada bir arkadaş dedi ki ya tutuklandığına göre mutlaka bir şeyleri vardır. Ben dedim ya yok dedim, görüyorsun dedim Gazi’nin hiçbir şeyi yok çünkü ben Gazi Güder’i şöyle tanıyorum yani iyi tanıyorum da son zamanlarda uzun zamandır hiç görüşemedik. Fakat başka bir arkadaş vasıtasıyla onun gece gündüz şirket işleriyle ilgili çalıştığını biliyorum, yani böyle bir terör örgütü vesaire bir şey başka bir şeyle uğraşması mümkün değil. Nitekim Gazi Güder ilk tahliye olanlardan biri oldu. Sonra ben neden tutuklandım diye düşünürken bir tanesi benim yazılarım var. Bir yahoo grup var orada Amerika”dan idare edilen bir Türk tarafından bütün dünyadaki Türkleri şey ediyor bunların detayları var burada. Orada Türkdev diye bir grup. Orada deniyor ki İran’a saldıralım yani orada 20-30 milyon Azeri türkü var onları kurtaralım. Ben dedim ki sakın CIA’in oyununa gelmeyin Amerikanın oyununa gelmeyin petrol için İran’a saldırmayın uzun yıllardır biz onlarla dostuz yani Türkiye’nin savaşması gerekmiyor. Ve ben hep barıştan yana olmuşumdur.tabi CIA tarafından, ben kontrole alındım diye düşünüyorum. İkinci olay ben deniz kuvvetleri eski mensubu olduğum için bu davanın da kökeninde kesinlikle bakın ben bunları anlatırken sizlerin tarafsız olduğunu ve size güvendiğimi söyleyerek anlatıyorum yoksa bu olayın hazırlayıcı tertipçileri bunları düşünerek beni aldı diye onu anlatmaya çalışıyorum. Hedefte TSK vardır. Beni alırlarsa benim üzerimden başka subaylara gidebilirler diye nitekim bana konan sahte belgelerden onu da şöyle çok kısaca söyleyim. Şirkete geldiler arıyorlar evdeki zaten bilgisayarlardan filan bir şey çıkmadı ama şirkette şöyle bir aradılar bakmadılar üzerime bile hiçbir şey çantama bile doğru düzgün bakmadılar sonra gördüm polisin iki tane bellek var masanın üzerinde tutanak yazarken bunlar bende değil nereden çıktı şuradan ha bellek mi istiyorsun al dedim bir tane verdim iki tane de çantadan çıkardım verdim. Üst aramasında da onlar iddianamede üst aramasında bulunan diyor. Üst aramasında bulunmadı bir şey. Onları ben kendim verdim. Bu çok önemli bunu da polise de sorabilirsiniz. Dolayısıyla bu sahte belgelerle beni tutuklayıp özellikle bu sahte belgelerde adı geçen Murat Ünlü var denizci yarbay denizaltıcı onun belgelerini çalmışlar onları da daha detaylı evveli anlatmıştım. Onları çalmışlar ordan diğer denizci subaylara koymaları lazım iki tane deniz, denizaltıcı bana getirip koydular. Ben o belgelerle hiç alakam yok bunların bütün bu belgeleri artı başka böyle ilgisiz işçi partisiyle DEVSOL bilmem ne ben onların hepsini ilk defa savcılık sorgusunda gördüm. Diğer bir üçüncü olay tutuklamaya gerekçe olarak. Yeni partideki çalışmam sayın Tuncay Özkan ile onu da ilk defa ben Kartepe’de orada gördüm o beni hatırlamaz bile. Burada kendisiyle tanıştık. Yani buraya da geldim kendisiyle tanışmak için bir vesile oldu. İlk defa burada kendisiyle yüz yüze görüşmüş oluyoruz. Daha evvelde orada bir resmim var ama o resimde bulanıktır. Öyle herkes resim çektirirken hatıra diye bende bir resim çektirmiştim. Ama kendisiyle konuşmamız olmadı. Diğer bir benim gözaltına almalarının sebebi sosyal çevre. Benim tanıdığım çok insan var. Yani aklımda tutamıyorum bahriyeden var, iş hayatından var ben aşağı yukarı 1984’den beri özel sektördeyim. Şişecam’da çalıştım toprak holdingde çalıştım ufak şirketlerde çalışmadım bir sürü şirkete de girip çıktık piyasada çok tanınan biriyim. Bilgisayar sektöründen tanınan biriyim. Bir sürü öğrencilerim var. Dolayısıyla benim üzerimden istedikleri kadar kişilere gidebilirler diye düşündüler savcılık sorgusunda da çeşitli sorular sordular. Bu sahte hiç duymadığım daha evvelden okumadığım belgeleri sordular. Onlarla benim bir ilgim yoktur. En önemlisi bir tanesi, Avukat Kazım Özok tarafından daha evvelde söylemiştim hazırlanmış bir belgeyi koymuş bana polisler ondan sonra bu benimmiş gibi halbuki ek dosyalarda yazıyor. Başkası tarafından hazırlandığı da belli. Benim hiç ilgim yok. Oradan bir de oradan suçlama yapıyorlar. Diğer bir olay bende ben stok kontrol elemanı olduğum için yani malzeme bahriyede, bahriyeyi 1984’den ayrılmadan evvel muhtemelen 1980 yılında belki de daha evvel yazılmış saman kağıda daktilo ile yazılmış gizlilik, gizliliği olmayan bir belge var. Bu stok kontrol için çeşitli malzeme grup sınıfları bunu ilk başında silahlar vardır, mühimmat vardır. Ondan sonraki sayfalarda da gemi parçaları, motor vesaire elektrik, elektronik daha sonra yiyecek içecek giyecek aklınıza gelebilen şu masa bilgisayar bu yer döşemesi yani burada görebileceğiniz yediğimiz içtiğimiz her şey dahil orada kodlama sistemi vardır. Zaten yine o girip baktığınız zaman o da bir yerlerde yazıyor buralarda. 17 milyon federal Subway class clasicifacion yazıp da girdiğiniz zaman bununla ilgili olarak ben buradayken kızlarım getirdi onu bilgisayardan bulmuşlar onları daha sonra savunmada detayla vereceğim 17 milyon adet google den cevap geliyor bununla ilgili olarak içinden seçip bendeki çıkan listenin ingilizcesini çıkarmışlar. Ben bahriyedeyken onu Türkçeleştirmiştim. Orada ve bunu da dışarıda stok kontrol olarak şişecam’da ve toprak holdingde ben onları kullandım bu sistemleri kullandım. Oralara şey ettim. Yine beni suçlamalardan bir tanesi Çağdaş Türkiye partisinin genel başkanı olarak benim yaptığım 30 Ağustosta bir resmi yemek var resmi dediğim bunu parti yemek yaparken biliyorsunuz adli makamlara şeylere emniyete filan bildiriliyor. Resmi hatta oraya o gün polisler bile gelmişti yani bizi korumak için o şekilde bir şeyle uzun bir yazı iki sayfalık ama sadece içinden çekmişler bu Mehmet Ali sayın savcım Mehmet Ali Pekgüzel bana o gün sordu. O da şu Türk ordusu azınlık oyuyla seçim sisteminden, seçim sisteminden kaynaklanan aksaklıkla iktidara gelen AKP hükümetinin ordusu değildir. Ordumuz Türk ulusunun bağrından çıkan halkın ta kendisidir. Türk ordusu şehitlerimizin kanı yerde dururken başkalarının emperyalist menfaatleri için kullanılacak paralı asker ordusu veya taşeron bir ordu değildir. Bizde askerlik vatan için yapılır. İki sayfaya yazı içinde dört beşi böyle iki satırlık üç dört satırlık şeyi almışlar bana bunu sen mi söyledin filan, bu senden çıktı nedir. Şimdi ben bunu birden çıkartamadım hatırlamıyorum dedim. Hakikatten de hatırlamanız mümkün değil çünkü o 2006 yılının Ağustosunda aradan üç seneden fazla zaman geçmiş ufacık bir şeyi çekiyorlar bu nedir diye. Dedim hatırlamıyorum, daha sonra araştırdık kızlarım araştırdı sana sorulan soru şuradan gelmiş dediler bilgisayarlardan bulup onları şey ettiler. Bu arada şunu söyleyim şirket bilgisayarı olduğu için bizim o bilgisayara iki tanede o belleği bir ay sonra filan veya 15 gün yanlış söylemeyim şirkete iade ettiler. Dolayısıyla onlar elimizde. Şimdi Amerika’ya karşı olan 2006 yılında Türk halkını ABD’ye güveni % 12’miş 2007’de yüzde 9’a düşmüş. Bu da sizin taktirinize bırakıyorum. Yine bana hep soru sorarken ikametinizde çıkan diyor CD belgelerin altında ben evde CD belgelerini kullanmam başka kullanıyorum. Halbuki benim kendi ikamette çıkan bilgisayarda hiçbir şekilde böyle cevaplar bilgisayarım temiz ama bana soru sorarken bilgisayarımdan diye söylendi. Halbuki daha sonra iddianame filan geldiği zaman bunlara bakıyoruz bana birde sahte 6 tane CD koymuşlar. Bu 6 tane CD ve iki tane bellek bütün onlar oradan. Birde bu davanın ilk tutuklularından Oktay Yıldırım var. Ben onu şöyle tanıyorum. Bir toplantı olmuştu, daha doğrusu Güven grubu diye bir grup var sepetçiler kasrında ayda bir iki ayda bir böyle kış aylarında toplantılar yapıyorlar çeşitli konularda buradan her kesimden insanlar var. Sağdan soldan o gruptan gittiğimde bende orada tanışmıştım daha sonra demokrasi platformuna onu üye yapmıştım Birol’u yaptığım gibi ben Birol’un üye olduğunu da bilmiyordum meğer o arada bir mesajları görüyormuş ama hiçbir posta göndermemiş ben onun grupta üye olduğunun bile farkında değilim. Kaç sene evvel olmuş çünkü. Bu arada dediğim gibi Oktay Yıldırım’ın gruba gönderdiği bir mesajda diyor ki sizi tanımıyorum ama yüreğinizin vatan için çarptığından hiç şüphe duymuyorum. Bu satırı kesiyorlar iddianameye hemen onun altında ve aynen aynı satırda devam eden bizler tarafları net olarak belli eden insanlarla bir arada olmalıyız gibi devam ediyor. İddianameye koydukları o ama kişi beni tanımıyor diyor, tanımıyorum dediği kısmını kesmişler. Benim Oktay Yıldırım ile bir ilişkim o grup üzerinden herkesle haberleşildiği gibi öyle bir haberleşme onların detayını daha sonra girerim. Yani iddianamede konan şeyler dünde gayet güzel çıktı sorguda, Gürol Başaran diye geçiyor. Ben olsam Birol Başaran yazarım belli bunu başka bilmeyen benim dışımda zaten belgelerde de belli. Çok kısa bir bilgi daha yine Birol Başaran ile ilgili, ben yılbaşında sırasında daha evvel aynı dernekte çalıştığımız için o dernekte görevli olan bir bayan eleman beni arıyor Birol’un diyor bir sitesi var. Birol diyor tutuklandı, onun bir sitesi var o siteye de girip bir iki şey yazarsan iyi olur diyor. Ben 3 Ocak 2009 yani tutuklanmadan 4 gün evvel girip şunu yazıyorum. Sevgili web sitesine girip şunu yazıyorum. Sevgili Birol Başaran seni ilk yıllar evvel Unix bilgisayar yani parantez içinde bilgisayar kullanıcıları derneği çalışmalarında tanıdım. Doğru dürüst sözüne güvenilir bir biri olarak hep taktir ettim. Senin bu olayla hiçbir ilgin olmadığını düşünüyorum. En kısa zamanda tahliye olacağını ümit ediyorum her zaman Atatürk yolunda yürüyeceğiz sevgilerimle Ataman Yıldırım. 3’ünde yazıyorum bakıyorum 4’ü 5’i çıkmıyor bu meğer o kontrol edilip öyle girecekmiş siteye, ayın 5’inde bir daha yazıyorum sevgili Birol Başaran seni Unix bilgisayar kullanıcıları derneği yönetimi yıllar önce tanıdım namuslu vatanını seven dernek için her türlü desteği veren bir arkadaş olarak tanıdım senin demokratik görüşlerin doğrultusunda hiçbir zaman Ergenekon suçlusu olabileceğine inanmıyorum. En kısa zamanda tahliye olacağını bekliyorum. Ben eğer örgüt üyesi olsam o kişi örgüt üyesi diye tutuklanmış etmiş bende öyle bir ilişkim olsa tutup bunları yazar mıyım? Bu konuşma olsun internete yazdığım bilgiler olsun, internette var konuşmamda cep telefonum dinleniyordur var, ama benim cep telefonuyla ilgili bir tane tapem yok. Demek hiçbir suç unsuru bulunmamış. Hiçbir şey yazılmamış. Zaten o deliller tamamen sahte olarak hazırlanmış onları geçiyorum. onlarla ilgili burada çok detaylı ve bunun dışında benim bazı tanıdığım kişiler var. Benim sosyal çevrem, siyasetle uğraşmam, internetle ve bir vatansever olmam dolayısıyla Atatürkçü olmam dolayısıyla zaten burada yargılanan milletini vatanını seven Atatürkçü insanlar yargılanıyor. Başka tanıdıklarımız buraya girmemiş. Başka kesimden insanlar varsa da onlar zaten suçlu olamaz. Tabi şimdi Ergenekon davası ileride zaman değişecek mergenekon olacak tersi olarak. Bu sefer onlarla konuşmuş olanlar buraya gelecek veya onu tanıyanlar buraya gelecek o onları ileride göreceğiz. Bu tamamen siyasi bir davadır. Bitirmeye çalışıyorum. Yine çok basit mesela Mehmet Haberal’ın toplantılarından ben bir tanesine Ankara da partimi tanıtmak için gitmiştim, orada beş dakika konuşma yaptım o da belgelerle sabit çünkü benim şeyimde görmüşler ajandamda yazılı. O ikram olarak orada çay kahve servisi vardı. Mehmet Haberal da böyle girdiğimde toplantı başlamıştı aşağı yukarı içeride 75 kişi 100 kişi tam unuttum tabi kalabalık oturuyor bende boş yer buldum oturdum, ondan sonra toplantı bittiğinde ben parti tanıtımı yaptığım için etrafa insanlar geldi Mehmet Haberal da gitmiş ben Mehmet Haberal ile o çok muhterem deyim, saygı değer insanın elini dahi sıkamadım. O kendisi böyle uzakta, uzaktan gördüm. Ondan sonra ben onu bir kere toplantıya katıldığımı söylememe rağmen savcılık ifademde şeye yazarken burada Mehmet Haberal’ın toplantılarına katılmıştır diyor. Toplantılar çoğuldur ben bir toplantıya katıldım halbuki sanki çok toplantıya katılmış gibi yazılmış. Evet son kısma geliyorum. Benim işte değişik şapkalarım var onları anlattım. İddianame tamamen komplodur. Davanın siyasi olduğunu biliyoruz. Ekonomik krizi, ülkedeki ekonomik krizi kapatmak için bu davayı kullanıyorlar. Yine yabancı bir gazetecinin gözüyle İngiliz gazeteci Jenkins’in hem Türkiye de hem yurtdışında söyledikleri sözler var. Tamamen kasıtlı olarak şişirilmiş bir iddianame. Herkes okumuyor, herkes dışarıdan bir şeyler söylüyor ama iddianamenin tamamını okuyan yok ama ben okudum. Ben birinci ikinci üçüncü iddianameyi okudum. Dört beşte çıksa ben buradan tahliye de olsam hepsini okuyacağım. Medyada da hakkımızda her gün yalan yolu tv’de böyle dizi film halinde bir şeyler çıkartıyorlar. İddianamede olmayan şeyler halkın gözünü korkutuyorlar. Yine kızımla ilgili hiç ilgisiz bilgileri de oraya koymuşlar. Suç unsuru filan bir şey yok orada. Ama onları da koymaları onun bilgisayarına bakmaları doğru değil. Bu iddianamede çok yalan yanlış şeyler var. Zaten bu iddianameyi savcılar tarafından hazırlandığını kesinlikle düşünmüyorum. Polis hazırlamış savcılarda kontrol etmeden imzalamış diye. Yoksa savcıların bu kadar hata yapacağını düşünmek bile istemiyorum. Tabi bu arada bütün Türkiye de telefon görüşmelerini herkes dinliyor ediyor. Bütün herkes baskı altında onları biliyoruz. Herkesi korkutuyorlar. Avukatları korkutuyorlar. Avukatı mesela Mustafa Levent Göktaş avukattı bunu aldılar, Levent Göktaş albayımı bu sefer onun avukatı olan diğer avukatı aldılar. Avukat Serdar Öztürk’ü böyle zincirleme avukatın avukatı, avukatın avukatı gidiyor yani herkes korkutuluyor burada. Sonuç olarak ben pırlantayım diyorum. Deniz subayları da pırlanta ve bütün bunlara çamur atmaya çalışılıyor. Ne kadar atılırsa atılsın çamur pırlanta pırlantadır. Ben demokrasi aşığı etnik ayrım yapmayan, kanunla hiçbir ilişkisi olmayan, hiçbir düşmanı olmayan, demokrat, çağdaş, sosyal, Atatürkçü biriyim. Diğer başka özelliklerimi söylediğim için çok geçmek istemiyorum. Bir de ben hep pozitif düşünürüm her zaman. Benim bu pozitif olayımı bildikleri için sayfa 29 da beni motivasyoncu, örgütün motivasyoncusu olarak değerlendirmişler. Hakikatten burada herkese de hem kendime motive ediyorum. Burada da konuştuğum herkese aman bu geçecek edecek sağlığına dikkat et vesaire diye motivasyonda bulunuyorum. Örgüt ben dışarıda kimseyi tanımıyorum örgüt diye. Sözde örgüt dedikleri insanlar burada. Beni savcılar acaba kasıtlı olarak buradaki insanlara yardım için mi buraya getirdiler diye düşünmeye başlıyorum. Hani düşünüyorum ki savcılar da sanki bu örgütün destekçisi gibi beni destek için buraya göndermişler. Yani savcılar da burada suçlu bu madde olarak diye düşünüyorum. En son netice sayfaya geliyorum. Ben 7 Ocakta tutuklandım neredeyse yakında bir seneye geliyor. İkametgahım belli, yirmi yıldır aynı yerde oturuyorum. Daha evvel de İstanbul da yine oturduğum yerlerde hep uzun süreli oturduğum yerlerdir yani. İki çocuğum var. Evliyim. Şirketim var. İşim var. Bu arada mesela söylemedim ben Kadir Has üniversitesinde 10 yıldır ders veriyorum. Verdiğim dersler de üçüncü dördüncü sınıf mühendislik dersleri. Uzman dersleri. İşletim sistemiyle ilgili dersler. Onlarla ilgili dersler veriyorum artı Marmara üniversitesinde sağlık enstitüsünde Haydarpaşa da yüksek lisans ve doktora öğrencilerine hastane otomasyonu dersi veriyorum. Özel bir ders veriyorum. Bunlar hepsi kaldı. Yine benle beraber aynı dalgada tutuklanan Hüseyin Vural Vural denizaltıcı kurmay albay, ve denizaltıcı burada İlyas Çınar ikisi de serbest, onlarla benim aramda bir fark yok belgeler olarak vesaire olarak. İkisi serbest hatta Vural Vural’ın biliyorsunuz yurtdışında da gemilerde de seferde de bulunuyor. Yurtdışına da gelip gidiyor. Kaçmıyor geliyor. Onlar kaçmıyor ben kaçacak mıyım? Benim bu kadar yerim yurdum her şeyim belli onların da belli tabi. Deliller toplanmış muhafaza altına alınmış. Benim delilleri karartmam diye bir şey söz konusu değil. Hepsi ellerinde. Daha başka bir şey yok ailecek mağdur oluyoruz. Sağlık bakımından bir takım sorunlar çıkıyor burada sağlık bakımından baya sorunlarım var. Başka bir sorunumda şu bendeki bütün her şey bütün suçlama dijital veriler. Bunlarla ilgili çalışacağım ben daha bütün CD’leri inceleyemedim. Orada yazı yazacağız gidiyoruz çalıştığımız yerde soğuk. Oranın kaloriferleri yok. Bizi oraya çıkartıyorlar yani bilgisayar olarak. Orada da baya çok sorunlu üşüye üşüye çalışıyoruz. Neticede sayın başkanım sayın mahkeme heyeti sizin vicdanınıza sığınarak ben tahliyemi talep ediyorum, çok konuştum çok teşekkür ediyorum kusura bakmayın saygılar sevgiler.”