Sanık Mustafa Özbek:”Terör örgütü olmadığımı da anladınız her halde sayın başkan, yani şimdi bunların anlatan kişiden terör örgütüne üye olur mu sayın başkan? Yaşım itibariyle üstelik şeker hastasıyım ben insülin vuruluyorum. İğneden önce göbeğimize sürecek ben karından vuruluyorum doktor şeyiyle inan sürecek bir şey istedik sağlık dairesinden verdiler karnım kıpkırmızı geçti. Yani bir ıslak mendil dahi alamıyoruz. E diyabetliyim çıkan yemekler malumunuz, yaş itibariyle belli, ama suçluysam boynum kıldan ince adaletin önünde biz babamızdan vasiyetliyiz. Devletle oğlum kesinlikle karşı karşıya gelme demiştir. Babam 12 yıl 12 yıl harp etmiştir bu vatan için, ve Atatürk’ü babam anlatmıştır bana sayın başkan, Atatürk’ü babam anlatmıştır. Bolu, Geyve ve Sivrihisar’a kadar olan toplantıların içinde olmuş kendisi çavuştur ta Galiçya, Çanakkale ve istiklal harbi Deli Halit paşa babamın komutanı ve babam Atatürk’ü bana öğreten sakın şunlara inanma diyen kişi Nakşibendi Şeyhiydi benim. babam 16 yıl Kırıkkale de Nakşibendi şeyhliğini yapmıştır. Ama Atatürkçüydü Atatürk’ün harbini anlattı bana büyük taarruz öncesi Fevzi Çakmak paşanın rahmetlinin düzenlediği toplantıda Atatürk’ün yaptığı konuşmayı anlatmıştır. onun için Atatürk’e sahip çıkın Atatürk’ün fikirlerine sahip çıkın o gazi paşa önümüzde bu vatanı öyle kurtardık diye ağlayarak bize anlatmıştır sayın başkan. tabi laik demokratik sistemde elbet savunacağız Atatürk’ü savunacağız laik demokratik sistem olamasa Müslümanlık bu güne gelebilir miydi, bu 70 sen zarfında veyahut 86 sene zarfında mümkün değil. Ha öyleyse laik demokratik sistemi ve Atatürk’ü vazgeçilmezimiz kabul etmemiz lazım ve şunu söylüyorum sayın başkan, hiçbir yerde bana senin şu suçun terör örgütüne üyesin para verdin belgesi bu, Türkiyem Topluluğu toplantı yaptı, faturayı ona ödettin Türk-metal’e ödettin Allah aşkına bir tane fatura, bir tane belge yok hep varsayım. Falan yerde toplantı olmuş, hiçbir toplantıya gitti diyenin alnını karışlarım ben hiçbir toplantıya, hiçbir gurupla kesinlikle ama gıyabımda konuşulmuş. Özbek’i bunun içine çekebilir miyiz çünkü biliyorlar benim yapımı ben hiç kimsenin uydusu olmadım hayatımda doğru neyse ondan ayrılmadım. Ha onların yanlış mı? hayır herkes kendi bildiği yolda gitmiştir. Ben sendikacıyım falanla şunu yapayım filanla şunu yapayım böyle bir şeylere kesinlikle taassup etmemişimdir, etmemde. Ne diyalog toplantılarına katıldım ne Cumhuriyet toplan, varsa bilmiyorum Cumhuriyeti ben burada duydum, Cumhuriyet gurubu falan inanın dışarıda duymadım yani haberlerde diyalog gurubuydu, hiçbirine gelip yalvardılar bana inanın ille hayır dedim ben kesinlikle gitmem hiç birine ve gitmedim katılmadım. Hiçbir örgüte üye değilim hiçbir partiye üye değilim, ispat edenin alnını karışlarım yok böyle bir şeyim yok benim. Ama bir takım varsayımlarla herhalde konuştuğumuzdan dolayı hükümetleri eleştirdiğimizden dolayı ben her dönem eleştirdim hükümetleri efendim bizi geldiler evimizi aradılar aldılar içeri işte 11 ay bitiyor hapis yatıyoruz. Sizin adaletinize güveniyorum, yaşım 71 kendim şeker hastasıyım, teşekkür ederim.”
Sanık Fatma Cengiz söz istedi verildi:" Sayın başkan değerli mahkeme üyeleri, sayın başkan, ben öncelikle gözünüzün önündeki manzaraya şöyle bir bakar mısınız sayın başkan, gözünüzün önündeki manzara size neyi gösteriyor bilmiyorum. Ama buradaki manzara şunu gösteriyor. Türkiye için Türk milleti için hiçbir karşılık beklemeden, can siperane milletimizi aydınlatmaya çalışan aydınlar gördüğünüz gibi burada, bu tarafa döndüğüm zaman bakıyorum şöyle ey vatan uğruna veremediğim canı bağrımda yaşatmaya hakkım yoktur diyen özel harekatçılar burada, arkaya dönüyoruz bakıyoruz, şöyle bir bakıyoruz, bayrak üzerine silah üzerine yemin eden gencecik teğmenler burada peki almadıkları kim kaldı sayın başkan? Suçları ne bu insanların? Efendim darbe yapacaklarmış, mış, mış. Mışla, mişle adam yargılanırmış sayın başkan? Türkiye Cumhuriyetinde adalet hukuk bu kadar mı ayaklar altına düşmüştür? Mışlı, mişle dedikoduyla adam mı yargılanır? Neyse bunu geçelim ben meramımı anlatacağım. Sayın başkan, benim bir talebim var, geçen celselerden bir tanesinde istemiştim talep etmiştim, yüce mahkemeniz uygun gördü ve Ermeni tehciri ile ilgili sık sorulan sorular adıyla başlayan 32 sayfalık belgeyi demiştim. çünkü ben bu belgenin 32 sayfa olduğunu sayın iddia makamı iddianameye 32 sayfa diye yazmıştı belge geldi. Yalnız bu belge 22 sayfa, peki o halde iddia makamı cebinden 10 sayfa çıkartıp ta eklememi yapmış iddianamede? Nasıl oluyor 22 sayfalık bir dökümü 32 sayfa göstermek? Birde bu yazı hakkında bir şey rica edeceğim, bu el yazısının bana ait olmadığını ben defalarca kez ifademde belirttim, o gün sayın Özese’ye ben ifade verirken belirttim el yazısı bana ait midir, değil midir incelensin diye talepte verdim, henüz bir cevap gelmedi özellikle rica ediyorum, bu belgedeki el yazısının bana ait olup olmadığının incelenmesini talep ediyorum yüce mahkemenizden. Birde sayın başkan yine iddia makamı iddianamemize yazmış efendim 1’den 12’ye kadar olan CD’ler evin mutfağında çekmecede bulunmuş. 13 ve 14 numaralı CD’ler ki bunlar suç unsuru olarak gördüğü CD’ler iddia makamının, evimin salonundaki dolaptan çıkmış, nasıl oluyorsa. Sayın başkan sanırım eşiniz vardır, kızınız vardır bir bayan dağınık ondan sonra böyle her attığı sağda solda gezen bir insan olabilir mi sizce? Ben o kadar dağınık bir insan değilim. Benim CD’lerim her zaman mutfakta yerinde durur ve suç unsuru olarak gösterdikleri iki CD ne hikmetse evimin salonunda hem de ben takip edildiğimi bile bile, telefonlarımın dinlendiğini bile bile ben çok özür dilerim çok af edersiniz ama iddia makamından bakınca saf salak mı görünüyorum sayın başkan? Ki oraya götüreyim ki polisin tam elinin altına o CD’nin içerisinde öyle bir suç unsuru olduğunu bile bile tam polisin ilk gelir gelmez gelip bakacağı yere ben o CD’yi bırakayım? Daha sonradan ben eklerden öğreniyorum ki bu sözü edilen 14 numaralı Agos aboneleri isimli CD, 12 ay önce tutuklandık 12 ay oluyor tutuklanalı eklere bir baktım sayın başkan, eklerde diyor ki CD sayın Levent Bektaş’a ait deniyor oluşturulma tarihini de veriyor orada, sayın Levent Bektaş bizden çok sonra tutuklandı, 9 aydır tutuklu Sayın Levent Bektaş televizyondan, basından yayından takip edebildiğime göre. Peki kendisini tanımıyorum Sayın Levent Göktaş’ın kendisini tanımıyorum aynı CD nasıl daha önce hem İbrahim Şahin beyden hem benden çıkıyor? Ki biz 12 aydır tutukluyuz nerdeyse bir sene olacak. nasıl bu CD buradan çıkıyor bu CD’nin bir araştırmasının yapılmasını istiyorum sayın başkan. Dün Birol bey tarif etti gösterdi bu CD’nin bana ait CD’lerden bir tanesinin içeriğinin değiştirilmediğini ben nereden bileceğim çünkü evimden aldıklarında kopyasını vermediler o CD’nin bana kopyası verilmedi. İkincisi, üçüncüsü daha doğrusu evde cep telefonu bulundurmak evde fotoğraf makinesi bulundurmak ondan sonra not tutmak, not almak suç mudur, suç teşkil eder mi? kağıtlar üzerine yazılan yazılar suç teşkil eder mi? birde bunu öğrenmek istiyorum. Birde sayın başkan, sanırım bu tekrar döndüğüm bu 22 sayfalık bu belgeyi incelediniz zannedersem incelemiş olmanız lazım. Bu bilgiler ta 1878-1915’te ki Ermeni tehciri olaylarını anlatıyor, Ermeni tehciri derken Osmanlı devletinin yıkılma zamanında ayaklanan bu Taşnak, Hıncak komitelerinin o zamanki isyanlarını, isyanlardan dolayı tehcir nasıl uygulanmış, neden uygulanmış? Onları anlatan bir belge artı birde PKK Asala ilişkisini anlatan bir belge bunların suç unsuru suç içeriyor diyor sayın iddia makamı ama bu bilgiler ta 1878-1915’e ait olan bilgiler. Artı benim böyle bir çalışmam yok, benim çalışmam değil. Ben bunu ifade verirken de söyledim Abdullah Ayata isminde bir ilkokul öğretmeni 15 yıldır Ermeni tehcirini araştıran her yerde de bu bilgilerle, bu belgelerle seminerler veren, konferanslar düzenleyen bir insan tehcir kanunu neden uygulandı diye merak ediyorum deyince dedi vereyim oku, bende aldım okudum. Tarih okumak suç mudur? Yada bu tarihi belgeleri İbrahim Şahin’e sen telefonuna göndermişsin ya telefonla göndermesem postayla veya elden versem suç olmayacak mıydı? Sonuçta tarih notu yani, tarih notunu telefona göndermek suç mudur sayın başkan? Suç içerecek herhangi bir şey var mıdır bu yazının içerisinde bana suç diye onu isnat ediyor sonra terör örgütü üyesisin. Böyle bir terör örgütü olduğuna inanmadığım gibi herhangi bir terör örgütü üyesi falan değilim. Sayın başkan tahliyemi talep ediyorum. Zulümse bu kadar zülüm yeter, kanaatinizce yetmedi mi bir senedir zulüm teşekkür ederim.”
Sanık Ayhan Atabek söz istedi verildi:" Sayın başkanım sayın üyeler, öncelikle Sayın Durmuş Ali Özoğlu beyefendinin birkaç duruşmadan beri merhum daire başkanımız Behçet Oktay’la ilgili bir takım ifadeleri olmuştur. Ben kendisiyle şube müdürlüğü zamanındayken komiser yardımcılığı rütbesinden komiserlik rütbesine kadar hep birlikte yaptım. Kendisiyle aynı mevzide çok yattım ve adam gibi adamdır, insan gibi insandır, vatanını milletini seven çok dürüst her insana yardım eden her şeyi ondan öğrendiğim ölürsem şehit kalırsam gazinin anlamını kelime anlamını onda idrak ettiğim personel sevk ve idaresini onda öğrendiğim bir şahıstır, bir insandır, bir ağabeyimdir, bir babamdır, bir amirimdir, bir müdürümdür. Her zaman bize öğrettiği şey şuydu, görevinizi yaparken tedbirinizi alın ama şehit olursanız akıtılan kan o bayrakta o rengi veren bir damla al renk olur. Anlamında yani buna benzer tam bu şekilde bizi göreve kanalize eder yönlendirir ve yönetirdi. Bu meyanda ben birkaç duruşmadan beri babam gibi gördüğüm rahmetli Behçet Oktay için Allah’tan rahmet diliyorum. Efendim şu zamana kadar kendime 3-5 dakikalık konuşmalarla ifade etmeye çalıştım şuna inanıyordum çünkü siz mahkeme heyeti olarak size gelen iddianameyi mutlaka okudunuz ancak takdir edersiniz ki daha evvelden yani birkaç duruşma önce size lütfen dosyaları birazcık daha dikkatli inceleyebilir misiniz. zira binlerce sayfa içerisinde gözünüzden kaçan noktalar, çelişki oluşturabilen noktalar olabilir belki farkında olamayabilirsiniz diye düşünmüştüm, bu şekilde talebim olmuştu bu da çok normal bir şey çünkü baktığımız zaman gerçekten işiniz zor, yani sizin yapacağınız işi yapacağımı ben 50 tane teröristin içine gireyim daha kolay olur yani işiniz gerçekten zor. O yüzden bu konuda ben talepte bulunmuştum ve bunu fark ettim geçen bayramdan evvel 5 tane İbrahim Şahin’le alakalı bağlantılı olduğu iddia edilerek huzurunuzda yargılanma sırası bekleyen 5 kişiyi Salıverdiniz, tahliye ettiniz, bu da şunu gösteriyor demek ki gerçekten gözünüzden kaçmayan çelişkilere dikkat ederek, hakikaten adil bir yargılama yapıyorsunuz bu benim için çok önemli bir şey çünkü ben ümitlendim yani şurada şu koridorda şu büyük odada küçük odada herkesin bir takım ortak konuşmaları var, sıra bize ne zaman gelecek? İşte kaç ay sonra ifade vereceğiz? Kendimizi ne zaman savunabileceğiz? Gibi bir takım konuşmalar oluyordu. Davaya genel olarak baktığımız zaman sanıkların konumlarını pozisyonlarını iddianame sıralamasını takip ettiğimizde bize bu sıranın çok geç geleceğini ve kendimizi ifade etmekte hayli bir zaman geçip ondan sonra kendimizi ifade edeceğimiz kanaatimiz mevcuttu. Bu da haliyle hapiste olan bir insan için psikolojik bir etki meydana getiriyor ve dolayısıyla bir umutsuzluk bir ümitsizlik meydana getiriyordu fakat dosyayı incelediğinize kani oldum artık ne medyada nede bir takım adil bir şekilde yargılama yaptığınıza kalben şahsi fikrimdir inanıyorum ve inancımı tekrar yenilerek size teşekkür etmek istiyorum efendim. Efendim , şimdi ben size defalarca hep aynı şeyleri söyledim, aynı durumları arz ettim yani benim ismim bir listede bir belgede yazıyor doğrudur ismim yazıyor fakat benim bu belgedeki ismimim bulunmasında herhangi bir rızam, bilgim, haberim ve iradem olmadığını birkaç kere size arz ettim yine arz ediyorum çünkü benim kürsüye sıram geldiği zaman şu kürsüye çıktığım zamanda söyleyeceğim şeyde bu. Yani beni birisi yazmış ama kimin yazdığını bilmiyorum neden, nerede, ne zaman, nasıl, niye yazdığını bilmiyorum. Yani bunu size tekrar yeniden belirtmek istiyorum. Şimdi siz yılların deneyimli hakimlerisiniz belki benim yaşım kadar yargılama yaptınız. Sayın hukuk bilimi üstatlar Türkiye’nin en değerli avukatları onlarda dahil şimdi yanlışlıkla anlaşılmasın ukalalık olarak addedilmesin bildiğiniz gibi malum TCK’da bir kasıt irade olayı vardır yani bir insan bir taşı aldığı takdirde diyelim ki birisinin camına atar, nası izrar suçu yani bilerek, isteyerek kast ederek birisini camını kırar bir suç işlemiş olur o fiile fiile bir irade gösterir, bir kasıt olur kast olur. Ben bu irademin olmadığını devamlı defaten her zaman size söylüyorum tabi şöyle bir soru işareti oluşabilir efendim sizde, niye bir başkası ismi değil de senin ismin var? Onu bende bilmiyorum ve siz yoktunuz efendim sayın Özese başkanımız, Başkanlığınıza refakat etmişti o zaman bende yani benim ismimi kimin yazdığını gerçekten sizden çok daha fazla arzu ediyorum, çok daha fazla öğrenmek istiyorum ama yapılabilecek bir şey yok yani bir yorum biliyorsunuz polis mantığında bir yelpaze yapılır yani bütün ihtimaller değerlendirilir. Ya bütün ihtimalleri koyuyorum yelpazeyi açıyorum fakat olmuyor yani ifadeleri de okuyunca değerlendirince bir şekilde tutarlı bir şey bulamıyorum. Kaderimize razı olduk orada bekliyoruz. Tamam yargılamamızı bekliyoruz ve adil olduğunuza da inandığım için artık rahat bir şekilde içim rahatladı diyebilirim. Efendim şimdi bir şahıs biraz önce dediğim gibi iyi veya kötü irade sergileyerek olumlu veya olumsuz fiil ve eylemlerde davranışlarda bulunuyor. Olumsuz davranışlar bulunduğu zaman TCK’ nın karşılığında gözüken müeyyide uygulanıyor. Ama yargılama esnasında her zaman dikkat edilen unsurlardan müdafilerde yanlış anlaşılmasın yani ben ukalalıkta yapmak istemiyorum. Özel harekatçılık yaptığımdan sürekli kadroda çalışmadım asayiş birimde çalışmadım, sürekli bizim işimiz daha terörle mücadele olduğu için çok fazla yazışma tekniklerini akademiden öğrendikten sonra bir takım değişmeler oldu çok fazla aklımdan kalan olmadı ama yine de iradenin çok önemli bir yargılamada çok önemli bir konu olduğunu biliyorum, yani hatta bu maddeler halinde Ceza Kanunumuzu biliyorsunuz değerlendirilmiştir. Yani iradeyi aşan fiillerde ceza indirimleri şunlar bunlar falan değerlendirilmiş. Şimdi kişilerin iradeleri neticesinde bir eylem oluşabildiği bildiğiniz gibi guruplarında iradesi vardır dolayısıyla, ya şuna mesela bir şirket yönetim bir yerde şirketle ilgili bir karar alacaksa bir yerde toplanır o toplantı neticesinde fikirlerini herkes beyan eder ve ona göre bir karar alınır yani bir gurup iradesi vardır aynı zamanda yada çok özür dileyerek affınıza sığınarak arz etmek istiyorum. Sayın heyetiniz mesela sayın başkanımız, yargılama yapıyor sayın üyemiz başka bir ilde, sayın üyemiz başka bir ilde birbirlerini tanımıyorlar, birbirleriyle haberleşmeleri yok veya telefonla konuşuyorlar ve burada yargılama yapıyorlar ortak bir karar alma durumları söz konusu olduğu zaman sağlıklı olabilir mi? hayır ne yapılıyor o zaman efendim, içeride odanız var orada oturuyorsunuz usulü, esası, kanunu, yasayı, maddeyi değerlendiriyorsunuz verileri topluyorsunuz ona göre bir değerlendirme yargılama yapıyorsunuz. Fikir birliğinde kanaat birliğinde bulunuyorsunuz ve hüküm veriyorsunuz ve o hükmü biz burada ayağa kalkıyoruz yüzümüze karşı Türk milleti adına okuyorsunuz. Yani amacınız ortak, ortak bir amacınız ve aynı amaç için heyetiniz burada toplanmış ve görevini ifa ediyor. Şimdi efendim bu liste var, bu plan var bu planda ismi geçen 3 kişi var. Birisi jandarma üsteğmen Muhammed Sarıkaya, birisi öğretmen Oğuzhan Sağıroğlu ki onunda Oğuzhan o listelere baktım Oğuzhan Sarıoğlu diye yazmışlar ismi de yanlış yani, birde ben varım Elazığ özel hareket şube müdürü şimdi bakıyorum efendim yani birde 11 kişi var. aa, bb cc, dd, ı harfine kadar sıralanmış 11 kişi var şimdi benim ismim açık yazılmış yani burada efendim, her ne kadar adli birimde çalışmasam da yine de bir takdir edersiniz ki yani yanlış anlaşılmasın tekrar efendim arz ediyorum. Yani o isimlerin yazılmaması da bir soru işareti şimdi benim bu şahıslarla görüşmüş olmadığım da klasörleri inceleme talebimde size defaten arz ettiğimde bu hususlara dikkat etmenizi ve çelişkilerinize yoğunlaşabilmenize amaçlamıştım. Şahıslarla da benim herhangi bir irtibatım yok, yani ben bu kişileri tanımıyorum ben ilk defa 7 Eylül’de duruşma salonunda Oğuzhan Sağıroğlu, Muhammet Sarıkaya’yı ilk defa 7 Eylül’de gördüm, 7 Eylül’de tanıdım. Şimdi ortak bir şey var diyelim mantık olarak baktığımızda ortak bir diyelim ki bir eylem yapılıyor, eylem yapılacak diyelim ve bu kişilerin bir yerde toplanması lazım efendim. 11 artı 3 14 kişinin toplanması lazım bir yerde karar alınması lazım. Bir yerde oturup fikir telakkisinde bulunması lazım, ama bu insanların hiç birisi bir araya gelmemiş fakat bir yere birilerinin isimleri yazılmış. Şimdi bakıyorum tek tek, inceledim dosyaları el yazıları da kimsenin tutmuyor soru işareti bunların hepsi. İbrahim Şahin’in ifadesinde diyor ki ben diyor yazmadım diyor. S1 listesini tamam terörle mücadele olarak hazırladığını beyan etmiş ama bu da soru işareti bunların çözülmesi gereken tabi tabi ki, çözülmesi gereken mevzular fakat karmaşık gibi gözüken şeylerin çok basit anahtarları vardır efendim takdir ederseniz çok basit ayrıntıda gizlidir her şey çok küçüktür yani karmaşık gibi gözükür, her şey yığın yığındır fakat bir tane şey onun çözülmesine çok büyük bir fayda katkı sağlar, tek bir mantık yani. Efendim şimdi kişilerin iradesinden bahsetmiştik kişiler normal olumlu veya olumsuz irade sergileyerek fiiller, eylemler, davranışlarda bulunabilir normal insanlar fakat bir de normal olmayan insanlar vardır normal olmayan insanların fiil, eylem ve davranışları var. Şimdi normal olmayan insanların fiil, eylem ve davranışlarında normal olan topludaki diğer insanlar bunu atasözü olarak mal etmişler veya mal olmuş bir cümle olarak söylerler. Delidir ne yapsa yeridir veya bir deli bir kuyuya taş atmış elli tane akıllı çıkartamamış derler. Buna benzer laflar sarf ederler, buna benzer cümleler sarf ederler. Yani bir tane deli taşa taş bir kuyuya bir taş atar elli tane akıllı çıkartamaz iki tane bir kuyuya taş atarsa yüz tane akıllı nasıl çıkarsın, çok zor mevzu bunu da tekrar mal etmek lazım. Şimdi normal gibi görünen insanların normal olup olmadığını ben anlayamam sizde anlayamazsınız bir takım şeylere sevk edersiniz kurumlara, hiç kimse anlayamaz yani ancak bunu ihtisas sahibi uzman, uzmanlar, hekimler anlar hekimlerde ona göre isimlendirir, yazar ve gerekli olan tedavisini ilgili kurum ve hekimlikte sağlar temin eder. Ama müracaat olmazsa o insan normal olmadığını da bilmeyebilir. Yani demek istediğim kısacası bunda da biraz atıf oluyor ama yani elinize gelen evrak ve dokümanları inceleyerek onları da kattığınız zaman çünkü burada yaklaşık 20 kişilik bir insanlar var onları da ekleyip kattığınız zaman bir takım konularda daha kolay yorumlamanızı sağlayacak diye düşünüyorum. Şimdi efendim biraz önce arz ettiğim gibi gurup karar alacaksa yani 3 heyetimizi hakimlerimiz karar alacaksa mutlaka bir toplantı yapar mutlaka bir toplantı yapar, bir konuya vakıf olur hele ki, böyle bir iddia edildiği gibi terör eylemiyse mutlaka toplantı olur. Hiç kimsenin birbirini tanımadığı AA’nın, BB’nin kimin olduğu belli olmadığı hiç kimsenin birbiriyle daha önce hiç görüşmediği bir durumla nasıl bir karar alınabilir, nasıl bir fiil olabilir? Birde ayrıca o mesele o belgede diyor ki, hhh, ııı, şimdi aynı belgede hhh, ııı, şeklinde kodlanan kişilerin karşılığında yani bana demişler yani mesela Ayhan Atabek şunları görevlendirecek işte, Oğuzhan Sağıroğlu şunları görevlendirecek, Muhammet Sarıkaya şunları görevlendirecek fakat hhh, ııı, isminde kişiler görevlendirilmemiş. Üstelik ııı diye kodlanan kişi birde bombayı patlatacak tetikçiymiş yani, yani yanlış yazılmış yada unutulmuş veya bir şekilde karıştırılmış yani efendim tekrar arz etmek istiyorum yani dosyalarımıza vakıfsınız, vakıf olduğunuzu anladım. Mutlaka iletişim tapelerini, iletişim tespit tutanaklarında okuduğunuzu tahmin ediyorum. Şimdi buna ben tekrar bir vurgu yapmak istiyorum müsaade ederseniz. 9139 ve 9140 nolu tapelerden yola çıktığımızda efendim, 9140 düzeltiyorum, 9139 numaralı tape şahsıma ait 149 numaralı klasörde mevcut, 2008/1756 soruşturma numarası İbrahim Şahin’le Behçet Oktay arasında cereyan eden telefon görüşmesi, 29.08.2008, 29 Ağustos 2008 12.59’da cereyan bir hadise bir telefon görüşmesi müsaade ederseniz birazcık daha 3-5 dakikanızı alacağım fazla uzatmak istemiyorum. Behçet Oktay İbrahim Şahin telefon açıyor, Behçet Oktay efendim abi diyor. İbrahim Şahin , Behçet selamun aleyküm. Behçet Oktay, aleykümselam ağabey ne var ne yok? İbrahim Şahin, iyi ya Ankara’ya geldin mi? Behçet Oktay, yoldayım ağabey dönüyorum. İbrahim Şahin, ben şimdi Malatya Elazığ’a geçiyorum. Behçet Oktay, hayır olsun. İbrahim Şahin, bir arkadaşımın düğünü var ona katılıyorum da. Behçet Oktay, Hı Hı. İbrahim Şahin, Elazığ da şube müdürü kim?. Behçet Oktay, bizim şey Rambo Ayhan ufaklık 20. dönem. İbrahim Şahin, yav neyse sen oraya bir talimat ver de ben akşam. Behçet Oktay, tamam. İbrahim Şahin, akşama ancak orada olurum. Behçet Oktay, tamam bizim Mehmet Şenol var o da orada, ikisine de söylüyorum. İbrahim Şahin, tamam sen Malatya, Elazığ’a söylersen. Behçet Oktay, Malatya’ya da söylüyorum. İbrahim Şahin, tamam o bölgedeyim kardaş, haberleri olsun. Behçet Oktay, peki uğrayacak mısın çocuklara? Bizim çocuklara uğrar mısınız şubeye? İbrahim Şahin, Elazığ’a uğrayacağım. Behçet Oktay, tamam yeni şube var şube değişti, biliyorsunuz değil mi? İbrahim Şahin, yok Ankara. Behçet Oktay, ben bu telefonu şeye vereceğim Ayhan’a sizi arayacak. İbrahim Şahin, tamam yahutta sen şimdi Elazığ’a bir talimat ver de, onlar beni arasın. Behçet Oktay, işte onu diyorum Ayhan seni arayacak emniyet amiri Ayhan. İbrahim Şahin, tamam. Behçet Oktay, tamam Allah’a emanet hayırlı cumalar olsun. Sağ ol, sağ ol. Şimdi burada efendim 29 Ağustos 2008 saat 12.59 149. klasörde mevcut olan 9139 numaralı tape edilmiş iletişim tespit tutanağı. Behçet Oktay ile İbrahim Şahin arasında cereyan eden bir konuşma burada İbrahim Şahin Elazığ’da şube müdürünün kim olduğunu biliyor mu efendim? Bilmiyor. Elazığ da şube müdürü kim diyor? Şimdi benim 29 Ağustos 2008 tarihinde saat 12.59’dan evvel İbrahim Şahin’le herhangi bir tanışıklığım, herhangi bir diyalogum herhangi bir görüşmem olmuş olsaydı. İbrahim Şahin direk beni aramaz mıydı? Veya ben Ayhan’ın yanına gidiyorum diye Behçet Oktay ile böyle bir trafik telefon trafiği görüşmesi olmaz mıydı? Olurdu. Fakat üstüne basarak tekrar ediyorum. Şey Elazığ da şube müdürü kim? Bizim şey Rambo Ayhan ufaklık 20. dönem. Yav neyse sen oraya talimat ver de ben akşam. Ben bu telefonu şeye vereceğim Ayhan’a sizi arayacak tamam veyahut ta sen şimdi Elazığ’a bir talimat ver de onlar beni arasın, işte onu söylüyorum Ayhan seni arayacak emniyet amiri Ayhan. 29.08.2008 12.59’da 9139 nolu tape. Yine aynı şekilde 9140 numaralı olarak tape edilen, iletişim tespit tutanağını okuyorum. 29.08.2008 13.49, 13.49’da 29.08.2008 tarihinde yani 20 dakika sonra, 50 dakika kadar sonra ben İbrahim Şahin’i arıyorum. Çünkü biraz önce arz ettiğim gibi Behçet başkanım benim daire başkanımdır, aynı zamanda ben bir çok şeyi ondan öğrendim. Benim şube müdürlüğümü yaptı, yani merkez teşkilatında genel müdürden sonra benim en yüksek rütbeli amirim. Taşra teşkilatında il emniyet müdürüm, merkez teşkilatında da en yüksek rütbeli amirim Behçet Oktay’dır daire başkanıdır, özel harekat daire başkanıdır. Bana lütfetmiş aramış beni bir daire başkanı beni arıyor ve bana diyor ki, Ayhan telefon numarası var not al diyor, numarayı yazıyorum bu diyor İbrahim Şahin’in numarası Elazığ’a gelecek karşıla ilgilen diyor. Emredersin başkanım diyorum. Aramızdaki İbrahim Şahin’le Ayhan arasındaki telefon tapesini okuyorum, lütfen efendim kusura bakmayın zamanınızı alacağım ama, İbrahim Şahin, alo. Ayhan, alo sayın başkanım. İbrahim Şahin, efendim. Ayhan, ben Elazığ özel harekat müdürü şube müdürü Ayhan. İbrahim Şahin, Elazığ mı? Ayhan, evet Sayın başkanım Elazığ. Elazığ’ı mı diye soruyor? Şimdi ben peki Sayın başkanım diye niye hitap ettim? Bu iddianamede geçmiş, İbrahim Şahin demişim ki, evet Sayın başkanım Elazığ, şimdi efendim ben 1985 polis koleji girişliyim, 1989’a eğitime polis akademisine başladım 93’te komiser yardımcısı olarak mezun oldum. 93 3 ay polis okulunda çalıştım, kayseri polis okulunda ama ondan sonraki geri kalan 15 yılımı özel harekatta ve bunun 8 yılını Diyarbakır özel harekatta terörle mücadelede geçirdim. Kolejliyim kolej kültürü vardır. Hukuki iddianamede diyor ki yani bu diyor meslek geleneğine uymaz diyor. Polis kolejinin yapısını polis kolejinin kültürünü polis kolejinin ruh halini burada tahmin ediyorum bir Adil Serdar Saçan müdürümle bir ben biliriz. Adil Serdar Saçan müdürümle 79’ludur. 78 mezunudur biz onlara kısaca 78’li deriz yani koleje giriş tarihi itibariyle değerlendirir ve söyleriz ve ben aradan onca yıllar geçmiş olmasına rağmen o kolej sıralarından geçti diye ben onun yanında bacak bacak üstüne atamam, elimi rahat, rahat cebime sokamam, çünkü o kültür vardı. Yani son bundan on yıl öncesine kadar kolejde öyle bir ağabeylik kardeşlik polis okulunda öyle bir ağabeylik kardeşlik vardı. Bu bir ikincisi, beni daire başkanım lütfedip Ayhan, İbrahim Şahin geliyor ilgilen demesi daire başkanımın değer verdiği benim değer verdiğim daire başkanımın değer verdiği ve eskiden de, eski özel harekat daire başkanı olduğunu bildiğim insana nasıl başkanım demem? Dememem mi lazımdı? Ama dememiz lazımdı, efendim çünkü mesleki terbiye bunu gerektirir. Yani takdir edersiniz Allah uzun ömürler versin yarın bir gün sizle karşılaştığımız zaman yıllar sonra herhangi bir üyemizle Sayın başkanım demeyecek miyim ben? Ne olursa diyeceğim, bu aynı zamanda Türk geleneğidir efendim yani bizden büyük olan insanlara biz bu şekilde hitap ederiz yani, yani ben ağabey mağabey diyemem. Çünkü o daha yukarıda yaş olarak eski rütbesi neyse ona göre hitap ederim. Sayın başkanım, 9140 nolu tapeyi ve 9149 nolu tapeyi lütfen değerlendirmenizi ayrıca talep ediyorum. Evet Sayın başkanım Elazığ diye ben teyit ediyorum kendisi Elazığ mı diye soruyor. Yani benim Elazığ da olduğumu gene bilmiyor. 29 Ağustos 2008, anladım şimdi ben Ankara’dan çıktımda artık akşam üstü gelirim yolda geliyorum ben. Evet başkanım çünkü ben Elazığ a geleceğini biliyorum çünkü daha. Behçet Oktay başkanım bana söyledi. İşte akşam üstü kaç gibi bir dakika, arka fondan gelen ses saat dokuz on gibi orada oluruz. Dokuz on gibi Elazığ da oluruz. O saatlerde girişte falan olursanız. Evet Başkanım. Yani dönüşte bu numaradan ararım. Elazığ a girişte bu numaradan ararım. Fahrettin Emniyet Müdürü oldu dimi, Elazığ da başladı. Doğrudur başkanım, doğrudur başkanım üç dört gün oldu başlayalı, tamam sen şimdi onun cep telefonundan bana cep telefonunu bana bul bildir. Birde ayrıca kendisini ara o bizim eski özel timci biliyorsun. Evet Başkanım, benim dokuz on gibi Elazığ da olacağımı da kendisine söyle. Emredersiniz başkanım diyorum çünkü aynı zamanda ben on beş yıldan beri amirim, Komiser yardımcısı, komiser, baş komiserlik, emniyet amirliği , şube müdürlüğü. Ben kendimden üst olarak hissettiğim insanlara ağzım alışmış emredersiniz, baş üstüne, anlaşıldı gibi laflar söylerim ve daire başkanı Behçet Oktay aradığı için, eski daire başkanı olduğu için değer verdiğini hissettiğim için Behçet Oktay Başkanımın emredersin diyorum. O gayri ihtiyari söylenen bi laf buda iddianamede değerlendirmelerde bana soruldu. Ya ben ona bi kasıt yok yani bu gayri ihtiyari söylenmiş bi laf, bunu nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Tamam ben Elazığ a yaklaşınca ben seni ararım zaten, emredersiniz başkanım emir anlaşıldı takibini yapıyorum efendim. Emredersiniz yani bunlar efendim bunlar şeydir, yani biz telsiz konuşmalarında, ne bilim üstümüzle şunla bunla konuşurken bu şekilde sürekli konuştuğumuz için bir dil alışkanlığı mevcuttur yani. Allah a emanet ol, sağ olasın, sağol başkanım, sağolasın. Bu 29 Ağustos 2008 tarihli 9139 ve 9140 nolu tape edilmiş, iletişim tespit tutanakları 12 ve 2 arasında. 12:59 la 13:49 arasında. şimdi benim ismim nerde geçiyor efendim. Okudunuz mutlaka tedhiş planını parantez içersinde Ali Balkız yazmışlar. Ben yüce heyetinizden talep ettim çünkü bu benim dikkatimi çekti, tahmin ediyorum sizinde dikkatinizi çekmiştir ve bu çelişkiyi farkına varıp idrak edip anlaşabilmişsinizdir. Bu kalabalık hengame bu bu kadar binlerce dosya içersinde diye düşünmüştüm. Fakat yardımcı olmak babında tekrar arz etmek istiyorum. 3. iddianamenin 917. sayfası 3. iddianamenin 917. sayfası müşteki Ali Balkız, benim ismim geçiyor ya yazmışlar ya benim ismimi o belgeye müşteki Ali Balkız savcılıkta alınan ifadesinde özetle. Gazi Mustafa Kemal bulvarı Süleyman bey sokaktaki işaretli bulunan krokideki evin kendisine geçen yıl parantez içersinde 2008 ocak ayında boşalttığı ev olduğu, elle çizilen krokinin de doğru olduğunu evin ait olduğunu, ayrıca 50 adet fotoğrafında kendisinin geçen yıl oturduğu eve ait sokağa ait fotoğraflar olduğunu beyan etmiştir. Yani müşteki olarak vermiş olduğu ifadesinde krokide evin kendisine ait olduğunu, fakat geçen yıl 2008 ocak ayından evvel ocak ayında boşalttığı ev olduğunu ifade etmiş. 2008 yılında ocak ayında bu şu anlamdır efendim bu kadar hengame bu kadar karışıklık içersinde bu bir ayrıntıdır ve anahtardır bu yani bu çözen çözen nokta budur. Ben talep ettim hani özetle acaba yanlışlık mı ya falan gibisinden hani netleşsin bir şey yapalım çünkü maddi hata olabilir benim telefon konuşmalarımda da maddi hata yapılmış yani 15 defa görüşülmüş demiş fakat TİB’ten kayıtlar geldi fakat ben 15 defa görüşmemişim. Yani maddi hatalar olabilir evraktır yani yazanla, okuyana zor, yazana da zor imzalayana da zor. Yani hata olabilir diye düşünüyorum. Ama 2008 geçen yıl parantez içinde 2008 Ocak ayında diyor. Dolayısıyla bu planın yani bu teftiş planının bize atılı bulunan suçlamadaki bulunan bu teftiş planın 2008 Ocak ayından evvel veyahut ta 2007 veyahut ta daha erken yapılmış olması lazım. Ama benim ismim burada geçiyor, o zaman benim İbrahim Şahin’i 2008 Ocak ayından evvel tanıyor olmuş olmam lazım yada İbrahim Şahinle mutlaka benim telefon trafiğim olması lazım TİB’ten evraklar geldi lütfen bakar mısınız? Benim nerede olduğumu bilmiyor. 2008 Ocak ayından evvel yada 2007 yılında yapılmış olan evimde çıkan o belgede benim ismim yazıyor, bilmiyorum efendim. İradem yok iradeyle ilgili biraz önceki mevzuları sayın heyetinize takdir edersiniz anlattım. Şimdi bunu destekleyen bu birinci nokta. Bunu destekleyen bunu başka ne destekleyebilir, iddianameyi tekrar okuduğumda benimle aynı yerde ismi yazılan Muhammet Sarıkaya, jandarma üsteğmen, telefon tapelerine baktım dosyasını inceledim. 9314 numaralı tape, Muhammet Sarıkaya’nın dosyasında 9314 numaralı tape 8 Kasım 2008 tarihinde İbrahim Şahinle yaptığı telefon görüşmesinde özetle, İbrahim Şahin, üsteğmen Muhammet ile mi görüşüyorum? Dediği Muhammet Sarıkaya’nın evet benim dediği. İbrahim Şahin’in bizim üsteğmen Özgür bahsetmiştir herhalde ben İbrahim Şahin emniyet müdürü emekli emniyet müdürü dediği. 8 Kasım 2008 bu görüşme ne zaman oluyor? 29 Ağustostan sonra Eylül, Ekim, Kasım 3 ay sonra. Muhammet Sarıkaya’ya o belgede ne yazmışlar? Hücre başkanı, yine aynı durum bunu destekleyen teyit eden bir bilgi ayrıca bu da şu anlamda olur. Hücre başkanıysa jandarma üsteğmen Muhammet Sarıkaya hücre başkanıysa, Elazığ özel harekat müdürü hücre üyesiyse 8 Kasımdan sonra yani 2 ay içerisinde gözaltına alındığı tarih olan 2 aylık zaman dilimi içerisinde benim kendisiyle görüşmem, toplantı yapmam, haberleşmem, muhabere yapmam gerekiyor. Ama öyle bir şeyde yok. başkanım bu kadar karışıklık içerisinde sadece anahtar, anahtar budur efendim. Bir af edersiniz biraz önce konuşmama başlamadan önce söylemiştim biraz atıfta oldu. Bir deli bir kuyuya bir taş atar ben çıkartamıyorum o taşı, o taşı ben çıkartamıyorum sizden yardım istiyorum. O taşı bende çıkartamıyorum, burada ki bir çok insanda çıkartamıyor. O taşı çıkartmamızda bize yardımcı olun. Bizi görevlerimize iade edin, gördüğünüz gibi bizi görevler bekliyor. Bizim mağduriyetimizi giderin efendim, sizden başka güveneceğimiz ve o taşı çıkartmamıza yardım edecek hiç kimsemizde yok, saygılarımla tahliyemi arz ve talep ediyorum.”