Sanık Servet Kaynak söz istedi verildi:" Antalya özel harekat şubesinin emniyet amiri olarak görev yaptığım sırada yaklaşık bir yıl önce göz altına alındım akabinde tutuklandım. Rahmetli başkanımın bana vermiş olduğu bir görev ve akabinde İbrahim Şahin’le yaptığım telefon görüşmeleri sonucu arkadaşlarımı göreve davet ettim ve netice itibariyle buradayım. Öncelikle şunu arz etmek isterim ki efendim, polis memurlarının bizde hiçbir inisiyatifi yoktur. Görev verilir onlarda yapılır, onlar açısından düşünelim diyelim ki tam tersi oldu. Efendime söyleyeyim savcılıkta veya emniyetteki sorgularında siz niye böyle bir görevi kabul ettiniz etmediniz falan, efendim kanun açık ben amirim benim verdiğim görevleri yapmak zorunda, aksi takdirde meslekten ihraçtır bunun cezası. Kaldı ki ben kanunsuz bir emir teklif etmedim görev onayımın gereği bir emir söyledim. Kanunsuz emir verirse dahi değin ki böyle bir konu var, böyle bir şey yokta konusu suç teşkil etse dahi bu emir yapıldıktan sonra soruşturma gerektirmez mi? böyle bir şey de yok. telefon tapelerimiz açık. İbrahim Şahinle benim daha öncesinden hiçbir telefon görüşmem yok sadece 2003 yılında şube müdürümüz vurulduğunda yine rahmetli Behçet Oktay’ın talimatıyla İbrahim Şahin’i hastaneye götürdüm Antalya da. onun haricinde hiçbir görüşmüşlüğüm yok. aradan 5-6 yıl geçiyor İbrahim Şahin beni arıyor, doğal olarak bana sorguda İbrahim Şahin neden seni aradı? Bende Behçet Oktay’ın söylemiş olduğun vermiş olabileceğini düşündüm ve öyle ifade ettim. Peki neden sen diye cevap verildi tekrar soruldu? Şöyle dönüp bakıyorum efendim, neden ben? Zaten özel bir görev Behçet Oktay tarafından bana teklif edildi, örgütün üst düzey yöneticilerine görevdi ve bu yurtdışı görevi bizdi bir ayın üzerinde olan bütün görevler yurt dışı görevidir, yurtiçinde olan görevlerimiz hala benim şubemde Kars, Digor’a göreve gitmektedir. Birer aylık görevler şeklinde nöbetleşe gidilir bunlarla bizim hali hazırda Afganistan, Bardak, Kabil, Mezarı Şerif. Irak’ta, Bağdat, Musul ve Basra olmak üzere görevlerimiz vardır efendim. Fakat bu görevler her ne hikmetse işte bu işin bilirkişisi kim? Bilirkişisi polistir. Yazılmış yurtdışı görevleri 3 yıl olur bunun için müracaat edilir, yabancı dil yeterliliği aranır falan iddianameye doğal olarak sayın savcılar bunu bu şekilde koyuyor. Bilirkişisi kim? Polis. Ama öyle olmadığını biz orada da söyledik, emniyette de söyledik emniyet bunu bilmemesi mümkün değil, yani benim sorgumu yapan benim devrem daha düne kadar canım ciğerim dediğim adam. Sayın savcılara söyledik onların inanmamaları doğal, onlar bizi tanımız biz onları tanımayız. Sonra mahkemenizden talep ettik yazı geldi, bizim özel harekat teşkilatının görevlendirmesi farklıdır ve şu an 3’er aylık görev ve bu da kadro farklılığı gözetmeksizin Türkiye’nin herhangi bir yerinde çeşitli şubelerinde 15’er kişilik 20’şer kişilik ekipler yapılır o yurtdışı görevlerine gönderilir. E peki bu niye böyle yapıldı? Sayın üye Haşıloğlu diyor ki bizde peygamber sabrı var doğrudur efendim onu görüyoruz peygamber sabrı var e bizde de var. E dönüp bakıyorum avukatlarda da var, e niye biz sabrediyoruz? Orada bir polisin art niyetinden dolayı polisin bunu bilmemesi mümkün mü? Ve bakıyorum aşağı yukarı bütün sanıklar aynı şeylerden şikayetçi peki bundan dolayı polise bir dönüşüm var mı? yani ispatlanmış bir iftiraya karşı polis gel bakayım sen bunu niye yaptın diyen var mı? yok. olmadığı içinde bu böyle devam ediyor. Bakın efendim ben bu arkadaşlara görev verdim, bu arkadaşların hiçbir inisiyatifi yok. ben onlarla yüzlerce operasyon yaptım. Bırakın idari görevleri yani kırsal görevlerini, valilikten onaylı şekilde gidiyorduk. Adli görevlerde dahi ne arama kararını, ne idari görevlerde valilik olurun hiç biri görmemiştir. Pratikte hiç kimse görmez zaten, şube müdürü görür. Neden efendim böyle olur? Çok basit efendim, ben hayatımı arkadaşıma güveniyorum, onlar hayatlarını bana güvenerek geliyor. Yani ortada bir can varken ortada bu kadar güvenilmesi gereken bir durum varken bir onayın adı bile olmaz. Kaldı ki ben telefon tapelerinde görev onay evrakınız kadronuza gelecek diye söylüyorum. O zaman da diyor ki sayın savcılık efendim gizli belgeleri niye verdin? İbrahim Şahin’e? gizli denilen belgeleri efendim biz her gün eczanelere veriyoruz zaten. Her Allah’ın günü ve her tayinde gittiğimiz yerlerde güneydoğuda DTP’li belediyeler ki bir çoğunun sicili PKK’yla bağlantılı olduğu için zaten şimdi Anayasa mahkemesi tarafından kapatıldı, hepsini sicil bilgilerimizi, kimlik belgelerimizi, su, elektrik aboneliği için zaten vermekteyiz. Ya bunlar gizli bilgi değil internete girince her zaman görülür. Bir üçüncü husus bizim görev anlayışımızda yönetmeliğimizde tim 22 kişiden oluşur ve bu bütünlük bozulmaz. Ben Mehmet Dalagan’ı göreve davet ettiğimde Mehmet Dalagan tek başına istihbaratın takip ettiği bir canlı bombayı görevini ifa etmek için tek başına 2-3 istihbaratçıyla birlikte çalışıyordu. Yasaksa veya konu yasal değilse işte bu yasal değil, tim bütünlüğü bozulmuştur. Ama biz niye Mehmet Dalagan gitti başka adam mı yoktu? Hakikaten yoktu efendim, kaliteli personel sıkıntısı çekiyoruz bunu özel harekat daire Başkanlığı da çekiyor. 2006 yılında benim yaptığım ki ben 2004-2006 yılları arasında baş komiser rütbesindeyken Türkiye’nin en büyük şubesine iki yıl boyunca vekaleten şube müdürlüğü yaptım ve benim yaptığım şube müdürlüğünü kabul etmemek için 52 tane amir müdür seviyesinde insan istifa etti özel harekattan neden ben işte bu yüzden ben ve şimdi dönüp baktığımda 20-25 gün kadar önce arkadaşlarımız tahliye ettiniz, subay arkadaşlarımızdan tahliye oldu, 3 gün içinde de göreve başladılar. Düne kadar terörden yargılanıyorlardı bugün teröre karşı tekrar mücadeleye gittiler subay arkadaşlarımız yine kırsala gitti, PKK’ya karşı mücadeleye. Şimdi askeri okullar, polis kolejleri öğrenci alırken GBT yapılır efendim bu GBT’yi de kim yapar ya polis yapar ya jandarma yapar. Kırsalda jandarma, belediye olan yerlerde polis yapar. Nasıl yapar o tamamen oraya giden insanın inisiyatifine kalmış. Gider ki konu komşuya sorar herhangi bir sabıka sicil kaydına da gerek yoktur. Bu çocuğun ailesinden falan kişi teröre bulaşmış olabilir veya örgütsel eylemde bulunmuş olabilir. Çiz gitsin o adam giremez yani bizim geçmişimizle ilgili olmasa bile 7 sülaleden akrabamız 7 göbek bağından akrabamız olan birisinin dahi teröre bulaşmış veya örgütsel faaliyete bulaşmış olup olmaması o memurun kanaatine göre bizim mesleğe girip girmememizi etkiler. Hal böyleyken daha düne kadar yani bunun dedikodusu bile bizi mesleğe sokmaz efendim. Düne kadar burada terör örgütü mensubu olmaktan yargılanan arkadaşlarımız göreve başladılar birde teröre karşı mücadele ediyorlar yine, subay arkadaşlarımız yine öyle ben burada hukukçu arkadaşlara sordum sanıklardan onlar bilemedi birkaç tane avukata sordum onlarda bilemedi. peki dedim bu PKK’lılar için bir hak değil midir? Mesela adamlar emsal göstermez mi? bizde PKK’lıydık itirafçı olduk, geldik bende terör örgütü üyesiydim, bende harp okuluna gireyim diyebilir veya polis akademisine gireyim diyebilir, diyemez mi? lütfen efendim benim tahliye olan arkadaşla bu arkadaşlarım arasında hukuki, fiziki, ahlaki veya özel hayat arasında hiçbir fark yoktur. Ben o yüzden onları seçtim. Bize verilmiş gayri yasal hiçbir görev yoktur, biz sadece verilen göreve evet dedik. Niye biz dedik? Onu da açıklamaya çalıştım. Maalesef Türkiye de bu tür görevleri kabul edecek olan özel harekat daire başkanında bile adam sayısı sınırlı, Malatya’dan öte şarka gitmem diye tutturan bir sürü insan vardır. Biz sadece iyi niyetimizin, vatana olan sevgimizin kurbanı olduk. 1 yıl dolunca biz zaten meslekten ihraç olmuş olacağız, şu arkadaşlarımı bırakın ben meslekten istifa dilekçemi tarafınızı arz edeyim, vallahi arz edeyim. Ben bu çocukların yüzlerine bakamıyorum ben o çocuklara şimdiye kadar hiçbir yanlış bir şey yapmadım, yaptırmadım. Ben meslek hayatımda hiç hırsızlık yapmadım, hiç 4X4 jeeplerle gezmedim, bunlar gezen adamlar dışarıda ben burada yargılanıyorum niye? Vatanım için bir görevi kabul ettim diye bunu da takdirlerinize sunuyorum. Tahliyemi ve tahliyemizi talep ediyorum efendim arz ederim.”
Sanık Mehmet Dalagan söz istedi, verildi.” Sayın başkanım, 22 Ocak’ta alındığımızdan sonra benimle birlikte bir adet bilgisayar kasası, 65 adet CD ve DVD bir adette flaş disk diye tabir ettiğimiz dijital veri alınmıştı. Buradaki pek çok sanık gibi benimde söyleyeceğim şey aynıdır hiçbir şekilde dijital verilerin imajı bana verilmedi, bununla birlikte yaklaşık emniyette 5 ay sonra incelendi, ki inceleme raporu ek delillerde çıktı, sayın mahkemenize de dilekçemle birlikte sundum bu gün. tarafıma bilgisayarımın seri numarası yazılı hard diskinde Milli güvenlik siyaset belgesi diye bir belgenin olduğu isnat ediliyor. Kırmız kitap başlığı altında söz konusu belge 2005 yılında çeşitli ülke çapında yayın yapan büyük gazetelerde çıkmış bununla birlikte halı hazırda internette yine kırmız kitap ismini yazarak her yerden ulaşabileceğiniz bir belge bununla beraber birde enteresan bir şey daha çıktı ortaya yine dilekçemde sayın mahkemenize sunduğum dilekçemde ek evraklarda mevcut bu belgenin oluşturulma tarihi 2005 fakat benim bilgisayarım banka ekstreleriyle de sabit olmak üzere 2006 model. Böyle bir enteresan durum var. bunu bir türlü ben çözemedim bu bizzat inceleme yapılan ekip tarafından verilen raporda aynen bu şekilde sunulmuş, belgenin tarihi 2005, bilgisayarın tarihi 2006. tabi bununla birlikte, geçtiğimiz günlerde savunmasını yapan Sayın Birol Başaran’ın da söylediği burada hatırlarsanız bilgisayarda bir veri üzerinde tarih değiştirilmesi yapmıştı bu sizinde dikkatinizi çekmişti Sayın başkanım, oluşturulma tarihi diyelim ki 2009 en son incelenme tarihi 2007 diye kaydetmişti ve sizde sormuştunuz bunu tam tersi olması gerekmez mi diye? Evet suç unsuru içermiyor ama yinede belgelerin içine atılmış bir tane de bende de var öyle bir belge, oluşturulma tarihi 2006 inceleme tarihi 2005. bununla birlikte bana isnat edilen suç devletin güvenliğine ait verileri kanunsuz şekilde elde edip saklamak, tabi terör örgütüne üye olmakla birlikte ikisi birlikte tahliye olan arkadaşlardan tek farkım benim iddianamede bakabildiğim kadarıyla bu, bunun haricinde başka bir şey bulamadım. Sayın mahkemenize verdiğim dilekçemde de arz ettiğim gibi heyetinizden tahliyemi arz ve talep ediyorum.”
Sanık Kenan Temur söz istedi verildi:" Müsaade ederseniz kürsüde konuşmak istiyorum. Sayın başkanım, sözlerime başlamadan önce bir terörist dahi değilim demenin bile beni ne kadar yıprattığını ve üzdüğünü sizlere hatırlatmak isterim. Kaldı ki burada terörist olmadığımı delilleriyle ve belgeleriyle sizlere izah etmem gerekiyor sözlerime şu şekilde başlamak istiyorum.”
Mahkeme Başkanı:" Kenan savunma mı yapacaksın? Yani o listeyi savunma olarak mı hazırladın?”
Sanık Kenan Temur:”Şimdi Sayın başkanım, davanın pozisyonunu biliyoruz görüyoruz süreç çok uzayacağı için ben duygularımı ve savunma evet.”
Mahkeme Başkanı:" Kısa öz sadece, savunma yok, savunmayı savunma geldiği zaman alacağız senden. Kısa öz durumunu anlat bize bu şekilde olmaz, savunma sıran geldiğinde anlatacaksın o savunmayı öyle her önüne gelen savunma yaparsa burada kaldık olmaz düzeni bozamayız. Sende ona göre yani tahliye konusunda ne istiyorsan ne istiyorsan dinleyelim seni şu anda savunmanı almıyorum. Anladın mı? savunma vermiyorsun bana.”
Sanık Kenan Temur:” Ama sayın başkanım yani savunma verecek zaten pozisyonum yok.”
Mahkeme Başkanı:" savunma yapacağım diyorsun ama baksana.”
Sanık Kenan Temur:” Savunma yapacak bir pozisyonum yok sadece durumumu izah edeceğim sizlere, sadece durumumu izah edeceğim sadece 5 sayfa müsaade ederseniz. 24.01.2009 tarihinde Ergenekon terör örgütüne üye olma iddiasıyla 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığınca tutuklandım. Yaklaşık bir yıldır Silivri 4 nolu yüksek güvenlikli L tipi kapalı ceza infaz kurumunda tutuklu olarak bulunuyorum. Hakkımda düzenlenen iddianamede şüpheli Kenan Temur’un İbrahim Şahin’e olarak Nesrop Mutafyan’a yönelik Lav silahı ile gerçekleştirilmesi düşünülen suikast ve tedhiş planında eylem hücresi içerisinde hücre lideri olarak yer aldığı ve bu şekilde Ergenekon terör örgütü üyesi olduğu anlaşılmakta denilmektedir. Sayın başkanım değerli üyeler, bu iddia çok haksız gerçekle uzaktan yakından alakası olmayan bir iddiadır ben devletin kurum ve kurallarına, kanun ve nizamlarına Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına canı pahasına sıkı sıkıya bağlı bir Türkiye vatandaşıyım. Ben hayatım boyunca hiçbir yasadışı illegal bir suç işlemedim. 3713 sayılı terörle mücadele kanununun 20. maddesine istinaden 16.09.1995 tarihli başbakan oluru ile yürürlüğe konulan 9.11.1999 tarihinde başbakan oluruyla bazı maddeleri değiştirilen koruma hizmetleri yönetmenliğinin 8. maddesine istinaden özel koruma tedbiri ile koruma altında bulundurulan eski özel hareket dairesi başkan vekili İbrahim Şahin’in 12.09.2007 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü tarafından 277172 sicil sayılı polis memuru Ali Özer ile birlikte yakın koruma memuru olarak görevlendirildim. Sizlere arz ediyorum efendim. Belge orijinal haliyle ek klasörlerden çıkartılmış vaziyette sizlere sunuyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü tarafından 12.09.2007 tarihinde almış olduğum görev talimatı yazısı üzerine yasal koruma mevzuatı içerisinde hareket ettim, görev talimatı yazım efendim. 24.10.2008 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü görev yazısıyla ile İbrahim Şahin’in yakın korumasından çekilerek devlet büyükleri yakın koruma büro amirliğinde görevlendirildim, görev talimatı görevden çekildiğime dahil İbrahim Şahin’den. Sayın başkanım, 12.09.2007 ile 24.10.2008 tarihleri arasında İbrahim Şahin de yasal koruma mevzuatı çerçevesinde koruma görevi yaptım ancak koruma hizmetleri yönetmenliği çerçevesinde korunan şahsın mevzuata uymayan yönlerini Koruma Şube Müdürlüğü ne hitaben vermiş olduğum raporlardan da anlaşılacağı üzere İbrahim Şahin’in İbrahim Şahin ile yasal koruma mevzuatı çerçevesinde fiili olarak birlikteliğim 3 ile 4 ay kadar bir süreyi kapsar yani çok uzun süreli çalışmadım kendisiyle şimdi bunları sizlere neden anlatıyorum? 12 aydır tutukluyum ve buradaki sanıkların hiçbirisiyle irtibatım ilişkim olmadığı halde yani bunların hepsi belgeli burada var yani şaşırıyorum Sayın başkanım, üzülüyorum durumumuzu anlamanızı istiyorum burada bir komplo var bu komployu kim yaptı? Bu komployu acaba İbrahim Şahin mi yaptı, Yoksa polis mi yaptı, Yoksa istihbarat mı yaptı, yoksa emniyet mi yaptı? Ama kim yaptıysa yaptı arada yıpranan biz oluyoruz Sayın başkanım bunu anlamanızı istiyorum, lütfen. Yani müsaade ederseniz savunma maksatlı ama biraz uzun olacak, ilk etapta o şekilde tepkiyi verdiğiniz için şimdi korkarak cevaplamaya çalışıyorum.”
Mahkeme Başkanı:" Devam et başladın nasılsa.”
Sanık Kenan Temur:”Tamam, teşekkür ederim. Şimdi koruma hizmetleri. Sayın başkanım, koruma hizmetleri yönetmenliği çerçevesi içerisinde korunan şahsın mevzuata uymayan yönlerini Koruma Şube Müdürlüğü ne hitaben vermiş olduğum raporumdan da anlaşılacağı üzere İbrahim Şahin ile yasal koruma mevzuatı çerçevesinde fiili olarak birlikteliğim 3 ile 4 ay kadar bir süreyi kapsar yasal koruma mevzuatı çerçevesinde koruma memuru olarak çalıştığım dönemlere ait ayrıntılı raporlar düzenleyerek Koruma Şube Müdürlüğüne hitaben sundum. Ara verebilirsek daha iyi olur hem ben.”
Mahkeme Başkanı:" Sizi dinliyorum, bitirin.”
Sanık Kenan Temur:”Teşekkür ederim Sayın başkanım, bu yazmış olduğum raporlar neticesinde İstanbul Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü tarafından 25.10.2007 ve 09.07.2008 tarihlerinde İbrahim Şahin’e uyarı yazıları yazılmıştır. Bu uyarı yazıları da şöyle sizleri takdim etmek istiyorum şu yapmış olduğum görev sürelerini belirten evrak eğer başkanımıza verebilirseniz baksın hem anlat.”
Mahkeme Başkanı:" Topluyoruz daha vereceksin, vereceksin topluyoruz onları.”
Sanık Kenan Temur:”Hepsini birliktemi?”
Mahkeme Başkanı:" E hayır işte tek tek toplayalım, hep çıkmasın yukarıya.”
Sanık Kenan Temur:”Tamam efendim, yazmış olduğum Koruma Şube Müdürlüğü burada efendim. Şimdi koruma şubesinin İbrahim Şahin’e yazmış olduğu uyarı yazıların içeriğini okuyorum. Belirtilen mevzuat hükümlerinden de anlaşılacağı üzere koruma hizmetinizin etkin bir biçimde yerine getirilmesi için bundan sonra özel koruma tedbiri kapsamındaki yakın korumanızda görevlendirilen personelin koruma ile ilgili uyarılarını dikkate almanız, günlük programlarınızı bildirmeniz, koruma usul ve esaslarına uymanız ile mümkündür. Bu nedenle polis memurlarının raporunda belirtilen konuların tekerrürü ve devamı halinde olası istenmeyen olayın yaşanması halinde sorumluluk tamamen tarafınıza ait olacağı gibi koruma ile ilgili durumunuz toplanacak il koruma komisyonunda değerlendirilecektir denmektedir. Yani korumaya uyun yoksa korumanız kaldırılacaktır, deniliyor İbrahim Şahin’e. buradan da şu sonuç ortaya çıkıyor. Zaten yazmış olduğum raporlar da ortada İbrahim Şahin’le çok büyük bir sıkı fıkılığım samimiyetim yok aksine İbrahim Şahin’le çalışırken mağdur durumdayım, İbrahim Şahinle çalışırken mağdur durumdayım bir, ikincisi şu an burada Ergenekon soruşturmasında yargılanırken daha da bir mağdur durumdayım. Sayın başkanım, sayın başkan değerli üyeler, İbrahim şahin’in benden önce yakın korumasında görevli polis memurları Hüseyin Cımdıl ve Abdullah Korkmaz’ın İbrahim Şahin hakkında İstanbul Emniyet Müdürlüğü Koruma Şube Müdürlüğü ne hitaben vermiş oldukları 15.06.2007.tarihli raporlarında da İbrahim Şahin’in koruma görevini yaparken koruma hizmetleri yönetmenliği ve koruma hizmetleri yönergesinde belirtilen hükümlere uygun bir biçimde yerine getiremediğini ve bu nedenle olası bir istenmeyen olayın engellenmesi amacıyla durumun idarece bilinmesini talep etmişlerdir. Bu taleplerinin üzerine 19.06.2007 tarihinde Koruma Şube Müdürlüğü tarafından İbrahim Şahin’e uyarı yazısı yazılmıştır. Yani buradan şu sonuç ortaya çıkıyor, benden önceki koruma memurlarıyla da tam anlamıyla layıkıyla bir çalışma fırsatı yakalayamamışlar ve şube tekrar bir uyarı yazısı yazmış. Uyarı yazısı yine burada evraklarımın içerisinde. Yine sayın başkanım değerli üyeler benden sonraki yakın koruma memuru olarak görev yapan Engin Dere isimli polis memurunun da 28. 11. 2008 ve 23.12.2008 tarihli raporlarından da anlaşılacağı üzere İbrahim Şahin’in koruma memurlarından ayrı hareket ettiğini görüyoruz. Engin dere’nin de raporları var, Engin Dere’nin de raporları düzenlenmiş ve klasörlerimizde var. Sayın Başkan Değerli üyeler, İbrahim Şahin hakkındaki izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Kişisel izlenimlerimi yani o süre zarfında, kısa bir süre korumalık yaptığım süre zarfında Duyma problemi yaşayan, zaten sizlerde şahitsiniz, Yasal koruma mevzuatına uymayan raporlarım mevcut, diğer memur arkadaşlarında raporları mevcut, rahatsızlığından ve yaşlılığından dolayı düşündüğüm Tutarsız davranışları, ve biz koruma memurlarına karsı Agresif ve azarlar tarzda konuşan sert tutum ve davranışları olan .iletişim kurmakta çok güçlükler yaşadığımız bir devlet büyüğümüz olarak aklımda yer etmiştir. Şimdi Sayın başkanım, İbrahim Şahin’i tam olarak anlamak mümkün değil, özellikle ben yeni bir polis memuru olarak İbrahim Şahin’i çözmem İbrahim şahinle bir diyalog kurabilmem mümkün değil. Burada sorgulanması gereken çok soru var bir, ben yeni memur olarak Koruma Şube Müdürlüğü beni niye İbrahim Şahin’e görevlendirdi? Benim VIP kursum bile yok. yani buradan şu sonucu çıkartmaya çalışıyorum benim üzerimden çok büyük oyunlar planlanıyor, çok büyük enteresan ilişkiler diyaloglar kurulmuş. Şimdi İbrahim Şahin’in bana karşı olan tutumunu sizlere izah ettim. Bu tespitlerime değerlendirmelerime benim koruma şubesinde bütün memur arkadaşlar tanık, ekip arkadaşlarım tanık ama dava şimdi öyle bir dava ki sayın başkanım, onların dinlenmesi onların gelmesi, bu yaşamış olduğumuz yani savunma aşamasına dahi gelmememiz bitecek gibi gözükmüyor yani burada biz ezilen biz oluyoruz. Yuvamızdan çocuklarımızdan, ailelerimizden ayrı olan biz oluyoruz. Şimdi şunu izah etmeye çalışıyorum benim yani Ergenekon soruşturması kapsamında benim yerim kendime göre çok farklı neden? Bir, şu ana kadar ki yaşantımda hiçbir zaman siyasi bir iş içerisinde olmadım ne bir dernek ne bir kulüp vesaire, vesaire hiçbir ortamda bulunmadım. Klasik dünyası küçük olan, ailesine bağlı klasik bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım bunun haricinde, başka hiçbir ekstram olmadı benim, hiçbir ekstram olmadı. Yani olaya eğer siyasi dava açısından bakarsak, hani olabilir bir takım siyasi hesaplaşmalar bilmem nelerdir vesarelerdir yani davanın kapsamına baktığımız zaman hadi düşünülebilir belki şekilde bir şeyler olmuş denilebilir ama yok yani benim siyasi bir boyutum yok. ikinci aşaması eğer cezai ehliyet açısından ceza davası olarak bakıyorsak benim kişiliğim ortada devlet memuruyum, hakkımda soruşturmalar yapılmış polis memurluğuna yeni başlamışım. Neyse Sayın başkanım şimdi birazdan daha detaylı bilgi vereceğim. İbrahim ŞAHİN ile hiçbir zaman kişisel ilişki içerisinde bulunmadım. Zaten mümkün de değil, İbrahim Şahin’le nasıl kişisel ilişki içerisinde bulunacağım. Yani eğer iddianame delil üzerinden gidersek hadi İbrahim Şahin’e gidelim hadi tedhiş planları yapalım. Niçin? Yav bu çok saçma sayın başkanım, çok saçma yani bildiğiniz gibi değil bizim durumumuz, bizim durumumuz gerçekten hani akıl almaz, izah edilemez bir durum Sayın başkanım, yani bizi anlamanız aslında çok kolay gibi gözüküyor ama, aslında çokta zor yani bilemiyorum. İlişkim devletimin bana vermiş olduğu yasal koruma mevzuatı çerçevesinde oldu. Kaldı ki bu yasal koruma görevini de yalnız olarak değil Ali Özer ve Hüseyin Barış Öksüz adlı polis memuru ekip arkadaşlarımla beraber yerine getirdim. Sayın başkan Değerli üyeler, Emniyet tarafından yapılan üst ve ev aramalarında yasadışı.kanunsuz.illegal hiçbir suç unsuruna rastlanılmamıştır.Tutanaklarla da sabittir. Bakın efendim, Kenan Temur’un şube dışında görev yaptığı koruma şube memurları genelde evlerinde olurlar yakın korumaysa sizlerinde biliyorsunuz korumaları vardır. İletişim kurulur bir şekilde görev ifa edilir. eğer çağrı üzerine korumaysa şubeye gider şube de bekler eğer korunan şahıs talepte bulunursa şube gönderir memur arkadaşı o da görevini ifa etmeye çalışır. Bunu diğer tarafında ekipler vardır birde onlar da İstanbul’un belirli semtlerinde büyük ilçelerinde oluşturulan ekipler vardır. Dörder kişilik beşer kişilik onlara da görev nöbetçi amirliği tarafından tebliğ edilir akşamları, ertesi günde görevi neyse ifa edilir. burada benimde Kenan Temur’un şube dışında görev yaptığı şube içerisinde kendisine ait odasının ve dolabının bulunmadığı ve dışarıda olduğu anlaşılmış, şüpheli Kenan Temur ile telefon irtibatı kurularak devlet büyükler Koruma Şube Müdürlüğü’ne çağırılmıştır. Şüpheli Kenan Temur aynı gün saat 10.30 sıralarında devlet büyükleri Koruma Şube Müdürlüğü ne intikal etmiş denilerek polis memurları kimlik kartları gösterdiler, soruşturma kapsamında tutuklanıyorsun dediler, yani gözaltına alınıyorsun dediler. Tabi büyük bir şaşkınlık, televizyonlardan izlemiş olduğumuz yani milyon kilometreler uzak olan bir şeyin içerisinde buluyorum kendimi. Bir şaşkınlık tabi üst araması bir adet sarsılmaz marka üzerinde kılınç mega ibareli T110207U204 seri nolu CAL9X19 ibareli beylik tabancası, beylik tabancamı aldılar efendim. Bu tabancaya takılı bir adet şarjör ve şarjör içerisinde 15 MKE yapımı 9MM çaplı fişeklerin beylik tabancamın fişekleri, şimdi ev aramasına geliyoruz. Başkada bir şey yok yani üzerimde bir tane Nokia telefonum vardı onu aldılar efendim. Ev aramasına geçildi, daire girişine göre sağ tarafta bulunan oda içerisindeki televizyon sehpasının içerisinde birden üçe kadar numaralanmış 3 adet CD, incelemişler efendim, inceleme tutanakları hazır burada. İnceleme ve değerlendirme raporu, rapor tarihi 25.06.2009 sonuç olarak Kenan Temur isimli şahsa ait 3 adet CD, DVD üzerinde yapılan inceleme içerisinde tahkikata esas alınacak değerlendirilen herhangi bir kayıta rastlanamamıştır. Belge burda efendim. Yine aynı yerde birden dörde numaralandırılmış 3 adet MD bir adet büyük olmak üzere dört adet video kaseti elde edilmiştir. CD ve Kaset ön inceleme tutanağı burada da belirtilmiş efendim tek tek okuyup zaman kaybetmek istemiyorum aşağı yukarı iki dakikamızı alır, düğün görüntülerimin CD’leri bunları Sayın başkanım, sorgu hakimliğinde, emniyette, savcılıkta belirtmeme rağmen tutuklandık. Soruşturma çok geniş kapsamlı yani her şey çok ince ayrıntısıyla düşünülmüş ve bu her şey çok ince ayrıntısında düşünüldüğü içinde bende buradayım zaten ben o şekilde düşünüyorum yani Sayın başkanım, burada bir örgüt olup olmadığı sizlerin yargılamalarıyla ortaya çıkacak fakat burada, emniyet bence soruşturmayı kendi açısından ciddi bir şekilde sürdürdüğünü düşünüyor veya o şekilde zannediyor ama çok büyük hatalar yapıyor çok büyük hatalar yapıyor. İnsanların canı yanıyor mesela benim canım yanıyor, çok kötü yanı yani bildiğiniz gibi yani bu öyle şey ki, ya bu işin içinden çıkılmaz bir durum yani normal şartlarda olmaması gereken şeyler oluyor sayın başkanım ama niye ben? Yani İbrahim Şahin’le çalışmak suç muydu? Görevlendirmeselerdi beni onun evinde çıkan, çıktığı iddia edilen bir kağıttan dolayı buradayım. Şimdi insanın aklına bin bir türlü soru geliyor yani bunu çok boyutlu yani bunu izah edemiyoruz. tamam otur sen burada bekle ama nereye kadar bekleyeceğim, sayın savcım diyorsunuz bakın peygamberimizden bahsediyorsunuz, hepimiz Müslümanız yani, yav ben düşündüm de bulamıyorum, yani burada dramatize olsun diye anlatmıyorum, sakın dramatik konuşuyor yok şöyle yapıyor böyle yapıyor gibisinden düşünmeyin efendim.”
Mahkeme Başkanı:" Rahat ol, rahat konuş, rahat konuş sıkma kendini rahat ol.”
Sanık Kenan Temur:” Arama ve el koyma tutanağını da okudum efendim. Ayrıca ev aramasında polisi memuru görevlileri tarafından da tespit edilen ikametin diğer kısımlarında başkaca suç ve suç unsuruna rastlanmamıştır denmiştir. Ve imza altına alınmıştır bu da belgeli, belgeli şimdi Sayın başkanım, değerli üyeler, üst aramamda ele geçirilen o beylik silahımın teslim tesellüm belgesi, o da yine Koruma Şube Müdürlüğü yetkililerine üst araması gerçekleştiren polis memurları tarafından tespit edildi. Yakalama ve gözaltı alma tutanağı şüpheli hakları formu düzenlendi üzerime yakalandığım yer Gayrettepe emniyet, yakalanmanı hangi koşullarda yapıldığı normal,”
Mahkeme Başkanı:" O belgeler tamam sen dilekçeni oku.”
Sanık Kenan Temur:”Yakalanmamıza gerekçe olan o tedhiş iddia edilen bu tedhiş başımızın belası. şimdi Sayın başkanım, burası çok önemli çünkü çok çok önemli İstanbul Cumhuriyet başsavcılığınca CMK 250 SMY 2000/7536, 2008/1756, 2009/303, 2009/827, 2009/969 sayılı soruşturması kapsamında gözaltına alınan şahısların birbirleriyle irtibatının tespit edilebilmesi amacıyla ilgili mahkeme kararları gereği TİB, telekomünikasyon iletişim Başkanlığından temin edilen verilerin İ2 analiz notebook versiyon 60 serial no 118450 cihaz ve lisanslı programıyla yapılan karşılaştırmaları neticesinde Kenan Temur’un kullanmış 5065858793 nolu numara ile dosya kapsamında diğer şahıslarla yapmış olduğu toplam görüşme, arama adetleri aşağı çıkartılmış. Burada sadece İbrahim Şahin var. Sadece İbrahim Şahin, koruma mevzuatı yasal koruma mevzuatıyla koruması olarak görevlendirilmiş olduğum kişi şahıs, diğer hiçbir sanıkla hiçbir, şekilde hiçbir ortamda ne telefonla, ne Internet ile, ne aklınıza nasıl bir iletişim yolu geliyorsa hiçbir şekilde bağım yok. ne birinci iddianame, ne ikinci iddianame, ne üçüncü iddianame, ne dördüncü iddianame veyahut gelecek olan bir sürü iddianameler ben kalıbımı basıyorum yani beni alet ettiler bu işin içine, beni alet ettiler kim alet etti bilmiyorum, ama adaletin yerine, yerine geleceğine adaletin tecelli edeceğine inancım sonsuz, sizlere de sonuna kadar güveniyorum. Sizlere de kızmıyorum, burada kızdığım bir tek emniyet var, çünkü neden emniyete kızıyorum? Yani bu kadar, bu kadar olmaması gerekiyordu yani, olmaması gerekiyordu yani bir soruşturma yürütüyorsan biraz ciddi yürütmen gerekir diye düşünüyorum. Efendim iddianamede benimle ilgili olarak üç tane tape var, üç tane tape iletişim tespit tutanağı, kayıt sıra nosu 9772 İbrahim Şahin ile yapmış olduğum bir görüşme , 14.03.2008 saat 15.08’de gerçekleştirmiş olduğum bir görüşme, İbrahim Şahin, Efendim, pardon ben arıyorum, Kenan Temur,Müdürüm iyi günler, İbrahim Şahin, Efendim, İbrahim Şahin, günler. Kenan Temur: Ben polis memuru Kenan müdürüm, burada mısınız acaba geldiniz mi ?İbrahim Şahin: Nasıl ? Kenan Temur, İstanbul damısınız acaba burada mısınız Yok yok başka bir yerdeyim. E ne zaman geleceksiniz müdürüm ? Ha ben haber veririm Kenan , Tamam anlaşıldı müdürüm iyi günler, Tamam hadi görüşürüz. İyi günler sağ olun. Şimdi bu görüşmeyi ben 14.03.2008 tarihinde görüşmüşüm kayda düşmüş. Efendim 14.03.2008 tarihinde ilimizce koruma il koruma komisyon kararına istinaden özel koruma tedbiriyle koruma altında bulundurulan özel harekat dairesi başkanı eski başkan vekili İbrahim Şahin’in özel koruma tedbiri kapsamında yakın korumanızda 13.09.2007 tarihinden itibaren görevlendirilmiş bulunmaktayız, Ali Özer ile birlikte. 14.03.2008 saat 15.05 sularında bakın 3 dakika yanılmayla yazmışım. İbrahim Şahin'e ait 0532 261 65 92 numaralı cep telefonu aranarak İbrahim Şahin ile görüşülmüştür. Yapılan görüşmede kendisinin İstanbul da olmadığı başka bir ilde bulunduğu ve İstanbul'a geldiğinde bize haber vereceğini beyan etmiştir. İçerik aynen içerik burada emniyete niçin kızıyorum? eğer benim hakkımda soruşturma yapıyorsan tahkikat yapıyorsan iddianameye koyuyorsan e bunu niye araştırmıyorsun? Buna niye bakmıyorsun yani sen beni suçluyorsun terör örgütüyle, böyle büyük bir çuvalın içine atıyorsun ne olduk, Türkiye’nin gündemini belirleyen belki de dünya gündemini belirleyen bir olay benim için yani. ben bu girdabın içinde boğulur giderim Sayın başkanım, yani 12 aydır da boğuluyorum. İkinci iletişim tespit tutanağı Sayın başkanım, yine 5322626592 İbrahim Şahin’e ait olan telefonu arıyorum. Niçin arıyorum İbrahim Şahin’in ertesi günkü programını öğrenmek için kendisine soracağım hani haber vermiyor normal şartlarda bize söylemesi lazım ama telefon görüşmesinin içeriğinden de anlaşılacağı üzere ortam gürültülü olduğundan dolayı oğlu Ömer alıyor telefonu Ömer ile görüşüyorum. Görüşmenin içeriği, Kenan Temur, Alo Ömer, alo Ömer: İyi günler, Kenan Temur: İyi günler müdürümüz yok mu acaba? Ömer: Kulağı biraz zor duyuyor, oğluyum biraz kalabalıktayız buyurun, Kenan Temur: Hı Ömer abi, Ömer abi ben polis memuru Kenan koruma abi, Ömer: Hı buyur Kenan’ım, Kenan Temur: Abi yarın saat kaçta gelelim diye soracaktım ağabey, Ömer: Bir saniye Ömer arka planda, x şahsa hitaben gizem oluşturulmuş o korumalar yarın saat kaç hı pardon Yarın saat 11 gibi abi, Tamam on birde sizin evde olalım abi, Tamam okey, Tamam sağol abi, Hadi abi görüşürüz. Yani burada tamam 11’de sizin evde olalım ağabey tedhiş palanı yapmaya mı gidiyorum Sayın başkanım? Yine aynı şekilde Sayın başkanım ben o kadar titiz bir insanım ki yani buna şöyle bir tabir kullansam acaba doğru mu olur, kıl kuyruk diyebilir veya öyle pinpirikli diyebilirsiniz. Ben her şeyimin her şeyimin titiz olmasını isteyen bir insanım neden? Onların da özelliklerini anlatacağım, ama önce şu raporumu korumak istiyorum Koruma Şube Müdürlüğü ne yazmış olduğum raporum, 02.04.2008 ile 11.04.2008 tarihleri arasındaki ayrıntılı raporumuz aşağıya çıkartılmıştır. 07.04.2008 günü görüşmeyi 06’da gerçekleştirmiştim ya, günü saat 10 sıralarında İbrahim Şahin ikametine gidildi, kendisiyle yapılan görüşmede kendisini beklememizi söyledi, saat 13 sularında tekrar kendisiyle görüştüğümüzde, bakın saat 10’da gidiyoruz 3 saat bekletiyor ertesi geceden bize saat 11’de gelsinler diyor. Biz 10’da gidiyoruz garanti olsun diye saat 1’e kadar bekletiyor. Görüştüğümüzde dışarıya çıkmaktan vazgeçtim bugün dışarıya çıkmayacağım demesine üzerine normal (1 kelime anlaşılamıyor), bizde gidip güzel güzel yazmışız bunları, kimse çalışmak istemiyor efendim. İbrahim Şahin şimdi ben İbrahim Şahin’i kötülemek istemiyorum, İbrahim Şahin Türkiye Cumhuriyeti devletinde zamanında çok büyük görevlerde bulunulmuş he hakkında bir tek benim bildiğim basından bildiğim, susurluk soruşturması kapsamında almış olduğu ceza ve cumhurbaşkanının affedişi, sağlık sebeplerinden dolayı. Bunu bildiğim için şimdi İbrahim Şahin sürekli yani bu raporlara yazmadığımız bir sürü detay var, bir sürü detay var. Bundan dolayı kimse çalışmak istemiyor, yani bir nevi ben yeni başlamışım göreve, Koruma Şube Müdürlüğü ne İstanbul Emniyet Müdürlüğü tarafından görevlendirildik ya yeni çömezlerden kim var, Kenan var Ali var tamam verelim bunları.biz Tabi biz bilmiyoruz nedir ne değildir? Gidiyoruz elimizden geldiği kadar bu raporlarda Allah’tan yazmışız Allah yazdırmış yani yazmaya da bilirdik, belki birçok şeyi de yazmadık. Yani yaşamış olduğumuz sıkıntıları her şeyi yazmamızı zaten bekleyemezlerdi ki. Efendim üçüncü görüşmem ise şimdi iddianamede üç tane telefon tapesi var yani müsaade ederseniz kimseyle de alakalı değil burada ki kimseyle alakalı değil o yüzden yani savunma nedir? Savunma soru soracak birsi şu bu, bana bunlarla ilgili yani. Üçüncü görüşmem ise 07/01/2009 tarihinde Basın yolu ile İbrahim Şahin’in bakın efendim basın yoluyla, Ergenekon soruşturması kapsamında göz altına alınışını öğrenince daha önceden koruma memuru olarak görev yaptığımız bir kişinin göz altına alınışının bizde yaratmış olduğu şaşkınlık duygusunun karşılıklı olarak bir birimizle paylaştığımız bir konuşmak, içerik. Ali Özer,Ortak Kenan Temur , Ortak ne yapıyorsun be. Ali Ömer, Sağol sen ne yapıyorsun Kenan Temur, iyi iyiyim iyi. Ali Özer, Duydun mu bombaları ? Kenan Temur, İzliyorum ya. Ali Öze ,Ya ben izleyemedim adliyedeyim de duydum yani, Aziz maziz aradı buradan arkadaşlar dedi, senin patronu almışlar diye. Bak Ali patron diyor Ali’yi almıyorlar beni alıyorlar neden ben İstanbul’dayım yakınında burada herhalde ondan, bir Ali duydun mu bombaları diyor, bomba diyor mesela, yani Ali suçludur demiyorum Ali canımdır benim Ali’yi seviyorum., He almışlar izliyorum bende Ali Özer, Nerden almışlar var mı görüntü, televizyonda görüntü var mı?, Valla görüntüleri veriyor da işte göz altına alındığını söyledi de nerden alındığım bilmiyorum herhalde Ankara'dan aldılar. Ankara da annem, annesi var olduğunu biliyoruz biz, oğluyla bazen konuşurduk, bazen biz giderdik biz nerde? İbrahim Şahin ya Ankara ya annesinin yanına gitti diye biliyorduk. Ali Özer, He. Kenan Temur, Şimdide Sabih Kanadoğlu’nu alıyorlarmış evin de evinin önünde diyor polisler bilmiyorum valla almışlar ya, şoktayız ya, şoktayız daha önceden koruma yani efendim, bizim dünyamızı sizlerin kendi dünyaları gibi değerlendirmeyin veyahut da burada ki, bir çok devlet büyüğümüzün dünyaları gibi değerlendirmeyin benim dünyam ailem, çocuklarım, işim ya başka bir şeyim olmadığı için bakın şimdi bura da ne konuşuyoruz. Şimdi de Sabih Kanadoğlu’nu alıyorlarmış. Aynı zamanda bu davanın basındaki, basının toplum üzerindeki etkisini de görebilirsiniz yani benim üzerimden beni normal bir vatandaş olarak kabul edin. Şimdi de Sabih Kanadoğlu nu alıyorlarmış evinde evinin önünde diyor polisler, bilmiyorum valla almışlar ya, Ali Özer, Kanadoğlu kimdi? Bakın Ali Özer Kanadoğlu’nu bilmiyor. Kenan Temur, Bu eski Yargıtay başkanımıydı neydi ? Anayasa Başkanımıydı ya Sabih Kanadoğlu diyorum, bende tam bilmiyorum. Ali Özer, He Özgürler mi bakıyordu ona ? Kenan Temur, Şimdi Özgürler bakıyordu da Özgür de ayrılmış her hal de Özgür de Kadıköy e geçmiş. Bakın Özgür de kurtulmanın hesabını yapıyordu. Özgür biran önce ben ayrılayım da gideyim. Kadıköy’e araştırmaya geçeceğim. Ali Özer, Neye? Kenan Temur, Koruma şubeden ayrılmış Kadıköy araştırmaya geçecem diyordu. Vay anasına be. Kenan Temur, He oraya geçmiş her halde engin diye bir çocuk vardı o bakıyordu Enginle bir tane yeni bir tane çocuk vermişler. Görüyor musunuz Sayın başkanım, benden sonra yine devam ediyor yani, kimse çalışmak istemiyor. He veremli olduğu için mi? hayır. Ama yani bilirsiniz işte korumalarınız vardır, sizle çalışmaktan memnun olanlar, olmayanlar vardır. Ali Özer, Hee iyi. Kenan Temur, Sende ne var ne yok, İyilik be ne olsun işte aynı devam Ali Özer diyor. Kenan Temur, bakın burada tam şaşkınlık duygusunu tam olarak ortaya çıkartıyor. Vay anasına be muhabbetlere bak ya. Ali Özer bunun üzerine diyor ki, Beni aradılar, Aziz diyor patron oğlum dedim ne patronu dur a..dinlemeye minleme ye alırlar. Kenan Temur, He Ali Özer, Patron derken bakın Ali diyor, Ali Özer diyor ki, patron derken sanki bizde işin içindeymişik gibi vay be. Hani göz altına alınıyor ya, sanki zannediyoruz ki, gözaltına alınınca sanki bir iş vardı yav bu normal, normal bir tepki, Ali Özer diyor ki, bizde işin içindeymişik gibi, madem emniyet soruşturma yapıyor keşke Ali’yi alsaydı, burada derdi ki bu iş nedir, nedir bu iş? Hangi işin içindeyiz, iş mi var? Kenan Temur, He neyse ya bizde bir şey yok anasını satayım ne olacak. Ali Özer, Şimdi zaten yaptığımız her şeyi yazdık anasını satayım dünya raporu var şubede. Ali Özer diyor. Kenan Temur ,Tabi bi dünya raporu var şeyi var ya Ali Özer,Yani. Kenan Temur, Ya onlardan bilmiyom ne olacak neyse ya bunlar bizi ilgilendiren şeyler değil ya. Ali Özer,He iyi kanka var mı isteğin buralardan Kenan Temur,Yok canının sağlığı Ali Özer,Hadi görüşürüz iyi günler,Hadi görüşürüz yine sağol sağol. Sayın Başkan Değerli üyeler, Görüşmenin içeriğinden de anlaşılacağı üzere basın yolu ile İbrahim Şahin’in Ergenekon soruşturması kapsamında göz altına alınışını öğrenince daha önceden koruma görevini yaptığımız bir kişinin göz altına alınışının bizim üzerimizde yaratmış olduğu şaşkınlık duygusunun Ali Özer ile birlikte karşılıklı olarak birbirimizle paylaştığımız bir konuşmadır. Sayın başkanım ben iddia edildiği gibi İbrahim Şahin ile bir eylem hazırlığı içerisinde olsa idim eğer, İbrahim Şahin’in göz altına alınışına şaşırmaz nedir, aksine korkar ve kaçacak yer arardım. Yani doğru değil mi yani ben İbrahim Şahin’in eğer gözaltına alınacağını biliyorsam, niye ben Ali ile konuşma gereği duyayım, niye şaşırayım yani? Sizlerinde takdir edeceği üzere, bu görüşmelerimin suç unsuru oluşturabilecek bir özelliği olmadığı açık bir şekilde ortadadır. Ben göz altına alındığım tarihe kadar Koruma Şube Müdürlüğü Devlet büyükleri koruma büro amirliğinde faal olarak çalıştırılıyordum .Bu görevim dolayısı ile devletin üst ve en üst düzey görevlilerini korumakla görevlendirildim. Bakın Sayın başkanım, benim talihsizliğim ne oldu biliyor musunuz? Koruma şubeye memuriyet hayatıma başlar başlamaz verilişim olması. şimdi diyeceksiniz yaşın 30 Kenan niye bu kadar geç başladın mesleğe? Şimdi onu da izah edeyim ben öğretmen çocuğuyum babam Artvinli emekli öğretmen, Bursa İnegöl’de ikamet ediyoruz. Normal aile yapısı olan insanlarız, üniversite bitti üniversiteden sonra bu yeni bilirsiniz hatta sizlerinde sayın savcılarımızla çalışan koruma memurları arkadaşları da benim hep devrelerim hep benim arkadaşlarım. POMEM, polis meslek eğitim merkezleri açıldı. Adile Sadullah Mermerci polis eğitim merkezinde altı aylık bir kurs gördüm ondan sonra polis memuru oldum ama, yani şimdi böyle bir şeyler gelince başıma da keşke de olmasaydım diyorum yani. Ama bir yananda diyorum, şimdi bu dava çok farklı bu davayı ben anlayamadım sayın başkanım yani bu yorum getiremiyorum, iyimidir, kötümüdür, suçlumudur, suçsuz mudur, kim suçludur, delil var mıdır, yargı mı? yani gerçekten bir yargılama mı yapılıyor? Yani bilemiyorum yani siyaset oluyor, aklım karman karışık yani ya burada çok sevdiğim değer verdiğim devlet büyüklerim var. Televizyonlardan başından kalkmadığım izlediğim gazeteci ağabeylerimiz var. Televizyon sahiplerimiz var, bunları hep televizyonlardan izliyorduk, görüyorduk. Ama şimdi burada olaya bakın ki geldik terör örgütü olarak yargılanıyoruz. Ben inanmıyorum, inanmıyorum yani buradaki kişilerin terörist olduğuna ben bütün kalbiyle söylüyorum, bütün samimiyetimle söylüyorum inanmıyorum emniyet çok yanlış yapıyor, veyahut da emniyete birileri yanlış yaptırtıyor veya bu işkenceyi bu yani buna kimsenin izin vermemesi lazım aslında Sayın başkanım, ben şimdi ben inanıyorum sizde bütün olanın farkındasınız, sizlerde bizim özellikle yani şahsım adına yani ya bu çocuğun sütten çıkmış ak kaşık olduğunu biliyorsunuz, yemin ediyorum biliyorsunuz. Ya düşünebiliyor musunuz, kaç sayfaydı Toplam iddianameler 4500 sayfa hiçbir yerde benim ismim geçmiyor, hiç kimseyle görüşmem yok. ya böyle bir şey olmaz hadi birisiyle konuşursun bir şey der ya şöyle dersin böyle dersin. En son eski adalet bakanı Mehmet Moğultay'ın yakın koruma memuru olarak çalışıyor idim. Bakın burası da çok enteresan yani eski adalet bakanında çalışıyorum en son görevdeyim hakkımda soruşturma var telefonlarımı dinliyorlar beni faal olarak göreve veriyorlar. Onu şu şekilde yazmışım, Şimdi sizlere soruyorum Sayın başkanım Değerli üyeler eğer ki ben kuvvetli bir suç şüphesi ile iddia edildiği gibi bir terör örgütü mensubu şüphelisi olarak görülüyorsam neden aktif olarak koruma memuru olarak çalıştırılıyorum? Sayın başkanım ben hem terörist olarak suçlanıyorum hem de devlet büyüklerimizin can güvenliği bana emanet ediliyordu .Sizce bu olabilir mi ? ben gözaltına alındığım tarihe kadar Sayın başkanım, faal olarak faal olarak Mehmet Moğoltay’ın yanında yakın koruma memuru olarak çalışıyordum. Ha bunu da talep edebiliriz, talep yani bir güven olması açısından istiyorsanız Koruma Şube Müdürlüğü’nden görev yazımı talep edebilirim, buna da bir talep olarak değerlendirebilirseniz kabul ederim. Yine aynı şekilde Sayın başkanım yani eğer terörist olmamda kuvvetli suç şüphesi görülüyordu ise yani kuvvetli suç şüphesi görülüyorduysa terörist olmamda veyahut da bu şekilde yok tedhişti yok bilmem neydi falandı filandı bunları gerçekleştireceğime inanılıyordu ise niçin devlet büyüklerimizi korumakla görevlendirildim? Polis memurluğuna niçin kabul edildim? Asalet tasdik yazımda burada oldu. Yani onu da sizlere gösterebilirim burada, şeyime geldi cezaevine geldi. Çok isteyip girdiğim yıllardan sonra devlet memurluğu ya babam devlet memuru, tarlamız yok bağımız yok, bahçemiz yok e ne olacağım ben? Devlet memuru olmak için yıllarca çalıştık çabaladık, mücadele ettik en sonunda polis memuru olduk, polis memurluğunda başımıza bunla geldi sayın başkanım. Bunu daha önceden vermiştim siz yoktunuz gerçi o gün Hasan Hüseyin Özese başkanımız bakmıştı, bilmiyorum hatırlarsam tekrar vermemde bir fayda yok kağıt kalabalığı olacak. yine aynı şekilde polis meslek eğitim merkezi diplomam, polis meslek eğitim merkezinden 15.01.2007 ile 16.07.2007 tarihleri arasında düzenlenen dördüncü dönem eğitimini başarıyla tamamlayarak 5336 sayılı kanun kapsamında çıkartılan POMEM, polis meslek eğitim merkezi, eğitim öğretim yönetmenliğinin 23.maddesi uyarınca polis meslek eğitim diploması almaya hak kazanmıştır diyor. Mezuniyetim.”
Mahkeme Başkanı:" Dilekçeni bitirir misin? Dilekçene gel dilekçeni bitir onları toplu verirsin bize zaten dilekçene eklidir bunlar.”
Sanık Kenan Temür:”Tamam Sayın başkanım, yani kısacası ben”
Mahkeme Başkanı:" dilekçeni oku bitir.”
Sanık Kenan Temür:”Tamam, şimdi ben iddianameyle ilgili şöyle, ha bide çok bariz bir hata var mesela İbrahim Şahin 7’sinde gözaltına alınıyor biz 22’sined alınıyoruz, biz kaçmıyoruz şubeye çağırıyorlar, şubeye gidiyoruz yani olayla alakamızın olmadığı belli açık aşikar. Ben polis memurluğuna 2007 yılında başladım. Adile Sadullah Mermerci Polis Meslek Eğitim Merkezi mezun oldum. Bakın 2007 bakın Sayın başkanım yani .03.11.2007 tarihinde evlendim neden çünkü memur olmuşum, maaşımı kazanmışım, ekmeğimi almışım evlenmişim ve evliliğimden 1 çocuk babasıyım yuva kurmuşum yani Allah bizlere nasip etti hemende bir çocuğumuz oldu. Hayatla bu kadar barışık ve huzur içerisinde yaşarken Sayın başkanım, hayatla bu kadar barışık ve huzur içinde yaşarken neden böyle iddia edildiği gibi illegal işler yapayım bunun akılla izah edilebilir bir tarafı var mı? yani bunun nasıl olarak değerlendirirsek değerlendirelim yani ister siyasi açıdan değerlendirelim ister ceza ehliyeti açısından değerlendirelim, ceza yargılaması açısından değerlendirelim benim bir işim olmaz yani benim yerim yok yani burada benim yerim yok. Sayın Başkan değerli üyeler sizlere bir diğer çelişkiyi aktarmak istiyorum. Çelişkili raporlarım zaten izah ettim. Sayın başkan değerli üyeler mağdur durumdayım.Mağduriyetimin bir an önce giderilmesini talep ediyorum. İnşallah mağduriyetimiz gidereceksiniz sizlere inanıyorum yani, inanıyorum tahliyemi gerçekleştireceksiniz. Yaklaşık bir yıldır Ailemden ve sevdiklerimden alıkoyuluyorum.Özgürlüğüme kavuşmak istiyorum.Severek girdiğim Polis memurluğu görevime kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Devlet memuru olmam, Pasaportumun olmaması, Devletin kurum ve kurallarına, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, Kanunlara ve nizamlara canım
pahasına bağlı bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmam göz önüne alınarak, tutuksuz olarak yargılanmak istiyorum. tahliyemi talep ediyorum. Kabul buyurmanızı bütün kalbimle diliyorum, çektiğimiz acıları düşünmenizi istiyorum lütfen,lütfen efendim bitirin, bunu siz bitireceksiniz Sayın başkanım, başka kimse bitiremez. Teşekkür ediyorum arz ediyorum.”
Sanık Oğuzhan Sağıroğlu söz istedi verildi:" Sayın başkanım, değerli üyeler, 7 Ocak 2009 tarihinde Tokat’tan alındım. Tokat’ta öğretmenlik yapmaktaydım daha önceden de durumumu size izah etmiştim, şu anda benim yüzünden mağdur olan kendimle birlikte mağdur olan Cihan Arık isimli bir teğmen arkadaşım var. Cihan Arık’ın burada bulunmasının sebebi Onur Özdemir daha önceki bayramdan önceki duruşmada tahliye edildi. Cihan Arık ve Onur Özdemir’in durumunu size izah etmiştim daha önceden, Cihan Arık’a bilgiyi ben verdim. İbrahim Şahin’le evde otururken kendi aramızda geçen bir konuşmada ki ben İbrahim Şahin’in kiracısıydım, durumu kendisine izah ettim. İbrahim Şahin’in bana bir müsteşarlık görevinin kurulacağını söylemesi üzerine, bu sohbet esnasında, başkanım, İbrahim Şahin’in kiracısıyım, İbrahim Şahinle evde otururken ki bekarım, geldiği zaman birlikte kalıyorduk İbrahim ağabeyle ki bu yaz Erzurum’dan tayinim oldu Tokat’a taşınmıştım İbrahim ağabeyin evine taşınmıştım sohbet esnasında devletin, devletin iadeyi itibar yapacağını terörle mücadeleyle ilgili bir müsteşarlıkta görevlendirileceğini söyledi. Bu müsteşarlık görevinin cumhurbaşkanı, başbakan ve içişleri bakanlığı onaylı olduğunu söyledi, bu birimin asker, polis ve MİT’ten oluşacağını söyledi. Kendi aramızda geçen bir sohbet bu, kendisinin de bu müsteşarlığın başına geleceğini söylemişti. Bu müsteşarlık için genç asker ve polisleri toplayacağını bildirdi, bunun üzerine bende tanıdığım bir iki tane arkadaşımın olduğunu kendisine bildirdim. Birisinin jandarma Astsubay Fatih Eraslan, diğerinin Cihan Arık olduğunu bunun üzerine Cihan Arık’ın teğmen olduğunu bildirmiştim. İkisinin ismini ben kendisine verdim, teğmen olan Cihan Arık’a telefonda durumu izah ettim dedim böyle böyle bir müsteşarlık kuruluyormuş bunda Genelkurmay’ında desteği varmış, Başbakanlık, Cumhurbaşkanlığı ve İçişleri bakanlığı onayıyla kuruluyormuş. Genç askerler, polisler ve MİT’ten oluşacakmış böyle bir görev var. Eğer şeyse İbrahim ağabeyle benim aram işi şey böyle bir görev kurulacak, bu görevi alacak insanla benim aram iyi senin ismini dedim verebilirim, bu konu hakkında ne düşünüyorsun? O da dedi ki ağabey resmi görev mi dedi. Dedim ki, herhalde Başbakanın, Cumhurbaşkanının, İçişleri Bakanının onayladığı bir yapı gayrı resmi olmaz, yani bu kurumların onayladığı bir yapının ben terör örgütü üyesi diye ortaya çıkacağını, veyahut ta böyle değerlendirileceğini ben hiç düşünmedim. Bunun üzerine durumu kendisine izah ettim, dedim bakanlıktan zaten size yazı gelecek, bu yazı üzerine artık kabul edersiniz etmezsiniz büyük ihtimalle dedim bu tercihe bağlıdır. Yazı geldiği zaman değerlendirmeyi yaparsınız, kabul ederseniz edersinizi, etmezseniz etmesiniz. Onun üzerine ben İbrahim ağabeyden aldığım şeyde ortada. Cihan Arık’ın bilgilerini istedim, hatta varsa arkadaşlarının isimlerini de verebileceğini söyledim. O da Onur Özdemir diye bir arkadaşının olduğunu onu adını soyadını verdi, kimlik bilgilerini verdi, sicil bilgilerini verdi. Bende bunun üzerine İbrahim Şahin’in kendisine mesajla ilettim, hatta 3 mesajla ilettim, birinde arıyor soruyor işte bu teğmenlerin yeri neresi? Diyorum ki, bu başkanım stajyermiş bunlar, bunlar henüz göreve başlamamışlar.”
Mahkeme Başkanı:" Oğuzhan bunları noktası virgülüne kadar anlattın. Çıkarayım sana listeyi ? aynısın noktasını aynı ezbere sanki anlatıyorsun. Buna ilave edeceğin bir şey var mı?”
Sanık Oğuzhan Sağıroğlu:”Evet. Başkanım buraya ilave edeceğim bir şey yokta yani.”
Mahkeme Başkanı:" Bunları biliyoruz, bunları anlattın, ikisini de anlattın yani.”
Sanık Oğuzhan Sağıroğlu:”Mart ayında Cihan Arık denilen teğmen arkadaşımızın dönemi kayboluyor ve ben kendi sorumluluğumdan değil şu anda sırtımda benimle birlikte başka bir arkadaşında yükü var. Yani sen ne suç işlediğini bilmiyorsun ama bilmediğin suçtan başka insanlara sebep oldum ben. Ben arkadaşımın tahliyesini talep ediyorum başkanım.”
Sanık Emre Baltacı söz istedi verildi:" Sayın başkan sayın üyeler, öncelikle bana atılan suçlama İbrahim Şahin’in evinde geçen başında da S1 yazan A4 kağıdında ismimin yazmasıdır. Öncelikle ben İbrahim Şahin’i tanımıyorum, hayatımda kendisini görmedim, telefonla konuşmadım. İlk defa İbrahim Şahin’den haberim savcılık karşısındaki sorgumda olmuştur. Üsteğmen Taylan Özgür Kırmızı benim Şırnak’ta aynı birlikte çalıştığım komutanımdır. Üsteğmen Taylan Özgür Kırmızı ile iddianamede bir adet telefon konuşmam vardır ve ben bu telefon konuşmamdan dolayı tutukluyum. İddia makamının suç dediği teflon tapesini okumak istiyorum. Zaman geç olduğu için çok kısa 2-3 noktaya değineceğim, 13 Kasım 2008’de ben izindeyken Taylan üsteğmen beni arıyor ve telefonu ben emredin komutanım diye açıyorum. Ciddi bir konu var onun için aradım diyor. Bende evet ağabey dinliyorum diyorum. Beni buradan çekecekler tamam mı Şırnak’tan tayinim çıkacak ara tayinle diyor. Bende evet ağabey diyorum. Benim bir ekip kurmam lazım beş kişi biride sen olacaksın. Bende soruyorum ne ekibi ağabey bu? Amaç şey terörle mücadele amaç tamam mı? aynen verdiğim cevap, varım ağabey. Bir altında tekrar soruyor, amaç terörle mücadele bu birimde olur musun diye, ben tekrar cevaplıyorum tamam ağabey varım. Terörle mücadeleyse varım diyorum. O da son kez tayinimiz ne zaman çıkacak? Ne yapacağız bende bilmiyorum, tamam mı diyor. Bende tamam ağabey diyorum. İki tane subayın birbiri arasında yaptığı telefon konuşmasıdır ve başka telefon konuşmam yoktur. Bu bilgilerimin İbrahim Şahin’e gittiğinden de haberim yoktur. Ben zaten subayım Şırnak’ta görev yapmaktayım, bölük komutanımın bilgisi dahi olmadan nizamiyeyi terk edemem. Benim bir yerden bir yere tayinim çıkacaksa veya terk edeceksem bu bana emirle bildirilir, bu bir emir benim tugay komutanımdan gelir, sözlü emirle dahi terk edemem. Ben sadece terörle mücadele edecek yasal bir kurumda çalışmak için evet dedim bu sorusuna. Daha demin polis arkadaşımız bahsetti ismini de bilmiyorum bu Rambo, Rambo Ayhan’dı. İsmim sadece S1 listesinde var, suikast planlarında ismim yok ama hakim sorgumda bana aynen şunu dedi. İşte ismin suikast listesinde var. Bende hakime dedim, hayır hakim bey benim ismim yok savcı beyde bulamadı dedim. Sonra baktı 2-3 dakika a evet doğruymuş ama sen ffff, gggg olabilirsinmiş demiş dedi. Aynen verdiğim cevap, adım Emre Baltacı adımda ne F var ne G var. Hakimde çıkarttı, tekrar geri çağırttı gittim geldim. Özür dileyerek tutukluyorum dedi. 11 aydır tutukluyum tahliyemi talep ediyorum.”
Sanık Ali Oktay Şahbaz söz istedi verildi:”Sayın başkanım değerli üyeler, bende yaklaşık olarak 1 senedir tutuklu bulunmaktayım. Komutanların bahsettiği gibi olaylar hemen hemen, aynı benimde iddianamede sadece bir tane tapem bulunmaktadır. Bu da daha önce görev yaptığım Taylan üsteğmenle yaptığım konuşmadır. Bunu fazla uzatmak istemiyorum baya saatimizde geç oldu, yalnız buradaki konuşmalar sadece komutanında bahsettiği ölçüde hemen hemen aynı görüşmelerdir. Terörle mücadele konusu olacağı ve tayinimizin çıkacağı bunun dışında herhangi bir görüşme herhangi bir şey olmamıştır. Sadece iddianamede incelendiğinde bir tane telefon tapem vardır. Burada da Genelkurmay ve MİT’in oluşturduğu ve tayinimiz çıkacağı emir geleceği söylenmişti. Onun dışında ben ne İbrahim Şahin ile nede başka bir şeyle görüşmedik. Herhangi bilgilerimizi de vermedik ve İbrahim Şahin de ilk defa bu salonda burada gördük. Daha öncede bir görüşmemiz olmadı. Bu kapsamda geçen oturumda 24.11.2009 günü vermiş olduğunuz suç vasfının değişebileceği nitelikleri verdiğiniz karardaki olduğu gibi o arkadaşlarla bizimde durumumuz aynıdır. Bu bakımdan bu suç vasfının değişebileceği bize de kanaat getirerek tahliye talebimin kabul edilmesini arz ederim.”
Sanık Muhammet Sarıkaya söz istedi verildi:" Sayın başkanım, öncelikle ben şunu ifade etmek istiyorum. Ben burada üzerimize bu çamur gibi atılsında atılsın de belki kalırsa lekesi kalsın dercesine atılan bu suçlamalar karşısında, konuşmaktan açıklama yapmaktan veya kendimi savunmaktan zül duyuyorum, önce bunu bir açıklamak istiyorum. İşte arkadaşlar konuştu, bu konuda da daha önce belirtmişlerdi, bende tam onların üzerine geldim aslında tam sıralama olarak ta iyi geldik. Ayhan Atabek anlattı tedhiş planlarının durumunu arkadaşlar işte Taylan Özgür Kırmızıyla yaptıkları konuşmaların içeriğini anlattılar. Ben size niye burada olduğumu söyleyeyim, ben Kasım 2008 ayında Taylan beni arıyor diyor ki, iç güvenlik kapsamında terörle mücadele kapsamında bir birlik kuruluyormuş. Kanka sende benle birlikte çalışmak ister misin ben böyle bir şey aldım diyor. Tamam diyorum bende yaz beni de yaz çalışırız diyor ondan sonra bunun üzerine birkaç telefon konuşmamızda bununla ilgili konuşuyoruz zaten iddianamede tapelerde var bu işte nasıl bir görevmiş, tayin yerimiz neresiymiş? Taylan diyor işte bende tam bilmiyorum bildiğim şu işte emir daha çıkmamış çıkacakmış falan derken, bende diyorum ki işte bazı tayin yerinin değişmesini istemiyorum. Aradan 3-5 gün sonra ben diyorum kanka beni yazma, ben diyorum istemiyorum o da tamam diyor senin ismini vermiyorum zaten bu konuşmamız,mesajlaşmamız iddianamede sabit. Ben burada sanık sandalyesinde olduğum için kendimi savunmak anlamında herhangi bir yalan beyanda bulunmuyorum. Başka birini çağırsanız da şu Muhammet Sarıkaya’nın bölümün okursanız, okutsanız. Bir anlat bakalım neymiş deseniz o bunları söyleyecek, iddianameden anlatıyorum. Benim ismimi verme diyorum o da benim ismimi vermiyor. Daha sonra Kasım ayında oluyor bu aradan 2 ay geçiyor ben normal yaşantıma devam ediyorum, Ocak 2007’de gözaltına alınıyorum. Savcı Mehmet Ali Pekgüzel burada kendisi bana işte ifademde Taylan’la yaptığım konuşmaları soruyor burada niye böyle dedin, burada niye böyle dedin bende anlatıyorum olayı şöyle oldu böyle oldu, daha sonra tamam diyor, bana bir tane kağıt çıkartıyor diyor ki, burada bir tane kağıt var, içinde senin ismin yazıyor. Nedir diyor bu kağıt bakıyorum, tedhiş planı diye bir tane kağıt içinde benim ismim yazıyor 3-4 sayfa uzunluğunda nerede bulunmuş bu diyorum? İbrahim Şahin’den ele geçmiş diyor. Ondan sonra tutuklanıyorum 12. aydır cezaevindeyim yaklaşık. Şimdi burada her gün geliyoruz sabah Hasdal’dan geliyoruz bir saat boyunca sabah bir saat geliyoruz, akşam bir saat gidiyoruz gelip burada oturuyoruz karşınıza işte savunma sırası gelenler savunmasını yapıyor. Siz bir şey söylüyorsunuz oradan birisi bir şey söylüyor tavan çöküyor, yağmur yağıyor, sel oluyor falan biz kalkıyoruz gidiyoruz ertesi gün bir daha geliyoruz, savunma sıramızı bekliyoruz ama yaklaşık 5 ay oldu 3 kişinin savunması henüz bitebildi ben tutuklular sırasında 37’inciyim bu gidişle yaklaşık 12 ay sonra savunma sıram gelecek keşke savunmada size uzun uzun anlatsam gerçi çokta bir şey yok ama o nedenle bir şeyler söyleme ihtiyacı duyuyorum size burada. Şimdi burada bu tedhiş planı denilen olay nedir önce onu anlatmak istiyorum. Bu ilk biz tutuklandığımızda basında, televizyonlarda böyle bomba efektleri işte kurşun sesleri, şarjör boşaltmalarla verilen tedhiş planı şu an elimde tutuyorum göstereyim size kamerada çekebilirse A4 kağıdına artık bir meczubun biri yazmış, el yazısıyla kurşun kalemle 3-4 sayfa boyunca, tedhiş planı demiş buda çok manidar. tedhiş kelimesi şimdi günlük yaşantımızda pek kullandığımız bir kelimede değil, ancak herhalde yüz tane kitap okusanız bir tanesinde geçen eski Türkçe belki Farsça’dan geçme bir kelime tedhiş planı diye açıkça yazmış, parantez içinde Ali Balkız yazmış 3-4 sayfa boyunca böyle inciğini ciciğini en ufak noktasında şu köşeden şu yapılacak bu köşeden bu yapılacak falan kroki çizilmiş, suikast yapılacakmış onun planı yapılmış burada. içine de işte eylem hücreleri üyesi başlığının altında diyor ki, A başkan Muhammet Sarıkaya, eleman bbb eleman ccc eleman ddd eleman eee, fff, ggg bu şekilde gidiyor şimdi bu kadar ince ayrıntılarla yapılmış bir plan mesela buradan size bir örnek vermek istiyorum. Diyor ki bu tedhiş planı içerisinde, eğer E 5 gününe kadar hücre elemanı sayısı kadar CSM hattı ve cep telefonu temin edilecek ve her telefon hattıyla birlikte her telefonda ilgili elemanların eylemde kullanacağı telefon numaraları kaydedilmiş olarak dağıtım sağlanacaktır. Bu telefonlar E2 gününe kadar hiçbir suretle birbiriyle irtibata geçmeyecektir. E2 günü hücre başkanından cep telefonlarına çekilecek esintili günler mesajlarının ertesi günü olacaktır. Zaten hani biz bunu yapmışsak cep telefonu kullanmayalım diye buraya yazmışız ama polis arkadaşlar bizi dinlemiş cep telefonundan biz bu işle irtibatlıymışız gibi gösterilerek buraya alınmışız. Bir nokta daha var çok kısa onu da söyleyeyim. Diyor ki bomba koyuluyormuş oradan açıldı işareti falan diyor. Uğur Mumcu ile Vedat Doğakay’ın kesiştiği yerde trafik lambasının Uğur Mumcu yüzüne yapıştırılmış iki santimetrelik yuvarlak etiket yapıştırılacakmış işte bunun gören adamda tehlike varmış yaklaşmayın falan diye düşünecekmiş bu kadar ince ayrıntılı planın yapıldığı bir suikast listesinde bütün elemanlar bbb, ccc falan diye böyle çok güzel bir şekilde kodlanmış, başkan tam orta noktaya amiyane tabirle affedersiniz kabak gibi Muhammet Sarıkaya yazılmış, bunun bir anlamı var, bunun bir anlamı nedir Sayın başkanım? Muhammet Sarıkaya tutuklansın. Aynı şekilde Ayhan Atabek’te burada az önce açıkladı. Ayhan Atabek, Kenan Temur bunlar tutuklansın. peki niye bizim ismimiz var? Bunun da bir anlamı var, bunu hazırlayanlar tarafından şimdi buradaki bir gurup arkadaşımız S1 listesinde ki bunların nasıl yapıldığı biliniyor, işte hiç müsteşarlık kapsamında, terörle mücadele kapsamında yapılacak birliğe isim alma yöntemiyle alınmış S1 diye bir kağıdın içinde çıkıyor. Bu kağıtta ismi yazılı olmayanlar işte Ayhan Atabek, Kenan Temur, Ben, Oğuzhan Sağıroğlu, Yaşar Oğuz Şahin onlarda ne hikmetse hiçbirinin ismi S1 listesinde yok hepsi tedhiş planının içinde. Yani bunu dinleyen arkadaşlar düşünmüşler bunlar ismini vermedi böyle bir oluşum için o zaman biz bunları nasıl tutuklatalım bunları tedhiş planı diye bir şey yapalım. Bu tedhiş planına yazalım bizde bunları bu şeklide tutuklatalım diye düşünmüşler buraya yazmışlar. Şimdi durum bu kadar açıkken hakkımızda başka bir delil yokken delil diye sadece böyle kimin olduğu belli olmayan ki el yazısı örneği herkesten aldık kimsenin olmadığı ortaya çıktı. Kimin olmadığı belli olmayan bulunduğu adam kendisi bu benim değil diye kabul etmediği bir kağıt yüzünden 12 aydır veya artık savunma sıram gelinceye kadar bir sene iki seni benim burada tutuklu olarak kalmam savcıların iddianamede kullandığı tabirle olağan hayatın olağan akışına uygun mudur değil midir? Ben önce kendilerine bunları soruyorum. Eğer hayatın olağan akışına uygun değilse bunun bir çözümü olması lazım. Peki neden ben şimdi kendi açımdan değerlendiriyorum, bide neden ben buradayım son olarak ta şunu da söyleyeyim. Şimdi bu palanların tedhiş planların içinde yazan tek subayda benim askerde benim, polis arkadaşlarla beraber, şimdi dün Genelkurmay başkanımız bir açıklama yaptı dedi ki daha öncede yapmıştı. Silahlı kuvvetlere yönelik bir işte asimetrik psikolojik harp var, bir saldırı var isimsiz, ihbar mektuplarıyla saldırıyorlar ve bunun gibi çok şey var dedi. Bunu da onlardan biri olarak görüyorum ben, benim burada ismimin yazılmasının tek nedeni benim subay olmam olarak görüyorum. Çünkü iddianameye göre konuşuyorum başka hiçbir şey yok yani iddianamede olan şeyleri size aktarıyorum savcının beni suçladığı şey bu kadar. Şimdi ben buraya bir tane daha kağıt yazsam rüşvet planı diye içine işte hakimlerden savcılardan birinin ismini yazsam ben yakalansam buda benim üstümden çıksa, onu da böyle yakalanacakmış gibi hemen üstümde veya evimde masanın üstünde bulundursam poliste gelse onu alsa veya o iş olmazsa polis gelse benim evimde arama yaparken benden böyle bir kağıt buldu dese hakim savcı bilmem ne tutuklansa olur mu böyle bir şey yani buna reva mıdır? Sadece bunları söylemek istiyorum. Bu Ergenekon konusunda basında da herkes takip ediyor şimdi birisi çıkıyor, işte yazarlarımız var, politikacılarımız var onlar hakkında basında çeşitli değerlendirmeler yapılıyor deniyor ki işte bu bir tertiptir Ergenekon oyunudur onun için almışlardır diyor, ama şimdi suikast planına bakıyorlar, geliyorlar tedhiş planı kimse ağzını açmıyor. Niye işte tedhiş planı aman bunlarda asker polis, özel harekatçı kesin bunlarda bir şey vardır. Bizde şimdi senelerdir izliyoruz kurtlar vadisinde orada asker, polis bir şeyler vardır her gün leblebi gibi adam öldürüyorlar. Kesin bunlarda yapmıştır diye ağzını açan yok bizde burada 12 aydır tutuklu kalalım. Bizi savunan yok, bizi kendimize savunma şansımız yok. kendimizi savunmak için 2 sene beklememiz lazım, 2 sene bekledikten sonra zaten ben neyin savunmasını yapacağım bilmiyorum. kendimiz böyle aralarda artık sizde arkadaşımıza kısa kesmesini söylediniz böyle sabrınızın yettiği ölçüde ifade etmeye çalışıyoruz. Ben bundan artık ne zaman savunma sıram gelirse geldiğinde de kürsüye huzurunuza çıktığım zaman bunlardan farklı bir şey söyleyemeyeceğim yok çünkü başka hiçbir şey yok. ben orada karşınıza çıktığım zaman 7 Ocak 2009 günü savcının karşısında söylediğim şeylerden başka hiçbir şey söylemeyeceğim ve göreceksiniz o gün hatırlatacağım bunu size savcı de sizde bana o gün sorduğu şeylerden başka hiçbir şey soramayacak. Durum böyleyken benim ha niye tutuklandım geçtim artık 12 ay oldu, bir noktada hazmettik ama benim bundan sonra daha tutuklu kalmamın mantığı nedir, bunu size vicdanınıza seslenerekten soruyorum ve tahliyemi talep ediyorum.”
Sanık Taylan Özgür Kırmızı söz istedi verildi:" Sayın başkan değerli üyeler, arkadaşlar başından beri telefon dinlemelerini, telefon konuşmalarını bahsettiler aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum artık bu müsteşarlık konusu bahsini geçen her şeyin kanuni olduğu kanuni bir oluşumdan bahsedildiği anlaşıldı. Muhammet olsun Ayhan Atabek olsun delillerin ciddiyetiyle ilgili haddinden fazla bilgiyi verdiler. Ben sadece bu telefon konuşmaları esnasında işte İbrahim Şahin e şu arkadaş bu arkadaş diye önerirken geçen bazı bilgiler İbrahim Şahin’in istediği bazı bilgiler vardı ben onlardan kısaca bahsetmek istiyorum. Dün Cumhuriyet Savcısıyla Birol Başaran arasında burada bir diyalog yaşandı. Herkes şahit oldu. Bu diyalog esnasında bir evraktan bahsediyordu. Avukatının çıkardığı bir evraktan evrakı Cumhuriyet Savcısı şöyle dedi. Birol Başaran bunu kim yazmış diye sorunca dedi ki bu bir örgüt evrakın altında alenen isim yazmaz örgütler alenen isim kullanmazlar. Şimdi bu müsteşarlık konusu işte bilgi istenirken de bizim verdiğimiz bilgiler şunlar işte kişinin ismi, adı soyadı, kan grubu, babasının adı, doğum tarihi ve TC kimlik numarası evrakın altına isim yazmayan örgüt TC kimlik numarasıyla iş yapar mı? Cumhuriyet Savcısı dün dedi ki örgütler böyle olmaz dedi, yani Cumhuriyet Savcısı da bizim buradaki subayların bizim buradaki subayların terör örgütü mensubu olabileceğine inanmıyor. O da ihtimal vermiyor. Bizde ona yürekten katılıyoruz, inanıyoruz. Subay dan terör örgütü mensubu olmaz. Bunun haricinde söyleyebileceğim geçen hafta önceki haftaki taleplerde çok büyük iyi niyet gösterdiniz bu konuyla alakalı 5 tane arkadaşımızı tahliye ettiniz. Cuma günü saat 2 sularıydı. Tahliye kararının verildiğinde yani duruşmanın bittiğinde 2 sularıydı. Cumartesi günü dinlendilerse dinlendiler, Astsubay Murat Eke Pazar günü sabah Şırnak Cizre’deki görevinin başına gitti, diğer astsubay İlhan Bulayır da pazartesi günü Siirt il jandarmadaki görevinin başına gitti. Yani tahliye taleplerini reddederken altına yazılan işte kaçma şüphesi, delil karartma şüphesini bırakın yapmaya, aileleriyle vakit geçirmeye bile fırsatları olmadı. Şimdiki buradaki subayları tahliye ettiğiniz zaman işte bir astsubayı, subayları tahliye ettiğiniz zaman bugün tahliye ederseniz en geç pazartesi günü onlarda görevinin başında olacak nedir. Hakkari çukurca, Şırnak bunların dediğim gibi bırakın delil karartmayı ailelerini görmeye bile fırsatları olmayacak. çünkü orda hakikaten bir görev bekliyor bizi, biz kendimden örnek veriyorum ben komando bölük komutanıyım. Ben burada tutuklandım. Tutuklandıktan sonra beni geçici olarak karargaha aldılar, yerime de geçici olarak bir bölük komutanı atadılar. Ben gittiğim zaman o bölük komutanı oradan ayrılacak ben yine bölüğümün başına geçeceğim. Ben geçen hafta önceki hafta gösterdiğiniz iyi niyetin devamını ve burada bulunan subayların tahliyesini talep ediyorum. Teşekkür ediyorum.”
Sanık Emcet Olcaytu söz istedi verildi:" Ben bugün biraz farklı bir talepte bulunacağım, daha önce usule ilişkin savunma haklarımızın kısıtlanmasının önlenmesi için taleplerde bulunmuştum. Ama bugün kişisel bir talepte bulunacağım. İzninizle notlarımı kullanmak için masayı. Bugünkü talebimin farklılığı biraz önce belirttiğim gibi kişisel bir talepte bulunmam, tahliyemi talep etmeden önce niçin bu talepte bulunduğumu tabi ki anlatmak istiyorum. Talebimin farklı bir yönü de şudur, bugünkü konuşmamı ana fikri belirtecek bir başlık altında yapacağım. Onu söyleyeyim ana fikrin dışına çıkarsam, zamanı eğer iyi kullanamazsam belki uyarmanız için yararı olur. Bugün yapacağım konuşmayı şu başlık altında size sunacağım. Biz peygamber sabrı değil, Cumhuriyet Adaleti istiyoruz. Çünkü bugüne kadar diğer ülkeleri bir tarafa bırakalım. Türkiye de ne yapıldıysa Allah Peygamber adına yapıldı ve Türkiye’nin başına ne geldiyse bu tür lafların arkasına saklanılarak yapıldı. O bakımdan ben kendi adıma Peygamber sabrı istemiyorum. Cumhuriyet Adaletini istiyorum. Neden bu şekilde başlıyorum konuşmama önce size 1-2 tahliye konusunda söylediğim gerekçeleri bazı başlıklar altında toplayarak söylememde yarar var. 1. davada yani şu 2008/209 esasta kayıtlı davada son tutuklamalar 21 mart 2008 de yapıldı bildiğim kadarıyla veya 25 mart ta birkaç gün sonra 1-2 tutuklama daha yapılmıştı. 3. ay yani, 7 ay sonra sanıklar mahkemenin huzurunda sorguların vermeye başladılar. 2. iddianamenin sanıklarıyla ilgili son tutuklamalar Eylül ayında yapıldı. 10 ay sonra biz burada mahkemenin huzuruna çıktık ama 10 ay sonra değil zannediyorum 12 ay sonra burada iddianamelerin okunmasına başlandı, kasım ayı itibariyle demek ki 14 ay sonrada biz burada 2. iddianamenin sanıklarının sorgularının yapıldığına tanık olabildik. 3. iddianame daha garip 3. iddianameyle ilgili son tutuklamalar 7 Ocakta yapıldı, 15 gün sonra bir yılı dolacak ama 3. iddianamenin ilk tutuklusu kaç ay sonra sorgusunu verebilecek o belli değil, şimdi bizim aramızda yaptığımız hesaplara göre demek ki, bizim davamızda 17-18 tutuklu var onların sorguları da her bir sanık ortalama 2-3 gün eğer sürecekse demek ki 50 duruşma sonra onlara sıra gelecek. Buradan anlatmak istediğim şudur, Cumhuriyet adaleti istiyoruz derken. 1. davanın iddianamesi UYAP’ tan bildiğimiz kadarıyla mahkemenize düştü, bunu anladık tamam peki ikinci davanın iddianamesi niçin heyetiniz tarafından üstlenildi savcı birleştirme talepli açtı. Savcı bu davayı açalı demek ki 9 ay oldu, birleştirdiniz mi bu davayı? Birleştirmediniz. Savcı birleştirilmesini talep etti burada duyduk. Birleştirmediniz ayrı olarak bizim davamız görülüyor. Peki niçin bizim davamızı heyetiniz üstlendi bu sonuç belli değil miydi? Birinci davanın sanıkları tutuklu sanıkları 7. ayda huzurunuzda sorgu vermeye başladılar siz bizim davamızı birleştirme kabul etmediğiniz halde yine kucaklayıp bütün klasörleri buraya getirdiniz, diğer davanın sanıkları bir haftadır duruşma yapılıyorsa bir haftada bize böylece yarı yarıya süreyi uzatmış oldunuz. Bu sonucu tahmin edemediğinizi acaba söyler misiniz? Söylemezsiniz. Bu sonuç belliydi Türkiye Cumhuriyetinde başka bir duruşma salonu mu kalmadı? Türkiye Cumhuriyetinde bu davaya bakacak 3 tane hakim daha bulunamıyor mu? heyetiniz özel olarak bu dava için mi yetiştirildi? Niçin başka 3 tane yargıç yok. sizin 13 numaralı mahkemenin 7-8 tane üyesi var. Diğer heyet baksın ama eğer yine salon burası olacaksa o zaman o heyet haftanın 4 günü bizim davaya bakacak yine 15 gün atacak filan şimdi duruşma salonu çok matah bir yer mi? sabah geldik. Çamur yığınını içerisinden geçerek geldik salona sizin tarafı bilmiyorum. Bizi buraya sürüklediniz avukatlarımız her gün 80 kilometre gidip 80 kilometre dönüyorlar 160 kilometre yol gidiyorlar, peki niye biz burada yargılanıyoruz? bakın onu da bizim aleyhimize kullanıyorsunuz . hem bu davayı üstleniyorsunuz bu salon özel olarak yapılmış ama bu salonun ben diğerlerini saymayayım bugün gördüğümüzü söylüyorum. Ayaklarımız suyun içerisinde batarak çamurlu sudan geçerek salona geldik. Türkiye Cumhuriyeti bu durumda mıdır? 52 tane sanığı yargılayacak bir mahkeme salonu 3 tane yargıç bulunamıyor mu? bundan neden şikayet ediyorum, çünkü adaletsizlik ortada siz peygamber sabrı gösteriyorsunuz evet ama kime karşı? O peygamber sabrı iddia makamına karşı gösteriliyor. İddia makamı dava açıyor 6 ay sonra 10 bin sayfa daha evrak yolluyor. Evet peygamber sabrı olursa bu olur ama biz bunu istemiyoruz biz Cumhuriyet adaleti istiyoruz. Ben bugüne kadar her söz alışımda soruşturma ve kovuşturma aşamasında CMK hükümlerinin nasıl çiğnenmekte olduğunu heyetinize anlatamaya çalıştım saya saya bitiremedik onun için bu gün onu erteliyorum, onun dışındaki nedenlerle talepte bulunuyorum. Devam ediyorum tahliye talebimle ilgili onun haklılığını gösterecek nedenleri size anlatmaya çalışacağım. 2008/209 esasta kayıtlı davada bu güne kadar 10 ay ile 14 ay arasında tutuklu kalan 12 kişi tahliye edilmiş, tahliye edilenlerin savcılık tarafından kendilerine hangi suçlar isnat edilmiş iken tahliye edildikleri konusunda bir fikir vermek için söyleyeyim önce isimlerini sayayım isterseniz. Behiç Gürcihan, Muammer Karabulut, Vedat Yenerer, Orhan Tunç, Serhan Bolluk, bunlar 11 ay 1 günlük süreden sonra tahliye edilmişler. Diğer 7 kişi 12 ay içerisinde tahliye edilmiş şimdi bakın 11 ayda tahliye edilen Behiç Gürcihan’a savcılığın isnat ettiği suçları okuyorum iddianameden aldım. Silahlı terör örgütüne üye olma, yasaklanan bilgileri temin etme, hukuka aykırı olarak kişisel verileri kaydetmek, adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs, açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etme buna ilaveten mesela Muammer Karabulut’un silahlı terör örgütüne üye olma zaten herkesin kaderi yapılmış ilaveten Türkiye Cumhuriyeti hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme. Şimdi bunlar ciddi suçlamalar ben niye tahliye edildiği anlamında söylemiyorum. 11 ay içerisinde bu suçlarla huzurunuza gelen tutuklanan kişi tahliye olabiliyor ama bizim davamızda, benim şu ana 15 ay’ı geçti tutukluğum. Keşke hükümete karşı isyan falan bir iki müebbet daha olsaydı biraz daha kolay hazmederdik bunu, ben TCK 314/2 nedeniyle 15 ay doldu şu anda, daha ne kadar geçecek bilemiyorum. Bir önceki celsede söz aldığımda kısaca şunu söylemiştim sizin CMK’yla ilgili ölçüleriniz kesinlikle yasaya uygun değil, ama hiç olmazsa demiştim, tahliye konusundaki ölçülerinizi kendiniz uyun hangi yasayı uygulandığınızı bilmiyoruz ama şu tahliye süreleri elimizde. siz 12 kişiyi 10 ila 14 ay arasında tahliye etmişsiniz, peki bu davada ne fak var? Hiçbir fark yok. bize bunu nasıl kabul ettirebilirisiniz, böyle Cumhuriyet adaleti olur mu? bu kadar açık aradaki fark ve adaletsizlik olarak açık tabi ki sadece fark değil bu. Biz nasıl bir iddianameyle bu kadar süredir tutukluyuz ve biraz önce bahsettiğim gibi üçüncü davanın tutuklu sanıkları da muhtemelen daha 8 ay mı, 10 ay mı bekleyecekler?. Bakın bizim hakkımızda yazılıp mahkemenize tevdi edilen 2. iddianame diye bilinen iddianamenin birinci sayfasına baktığımızda soruşturma no 2009/511 vesaire son sayfasında 6 tane savcının imzası var. Ercan Şafak, Mehmet Ali Pekgüzel, Fikret Seçen, Murat Yönder, Zekeriya Öz, Nihat Taşkın bu isimleri niçin okuyorum? İddianamenin son sayfasında savcılar niçin imzaları isimleri bulunur? Bunun nedeni şudur, bu iddianameyi biz yazdık anlamına gelir o oraya imza atıyorlar. Peki ben şimdi size sayfa numaralarını belirterek 27 tane örnek sunacağım. Kısa bir açıklama yapayım bu örnekleri sunmadan önce mesela bizim soruşturmada savcılar burada, eğer bu iddianamedeki imzalarını bilerek attılarsa her halde uygun bir zamanda cevap verecekler. Bu iddianameyi siz mi yazdınız desem, inkar etmeleri mümkün mü? Değil. Peki şimdi okuyorum iddianamenin 306. sayfasında filan yerde yapılan ev aramasında tarafımızdan 1’den 41’e kadar numaralandırılmış filan filan notun olduğu görülmüştür. Bu ne demek? Yani savcılar ev araması yapmışlar orada 41 sayfalık doküman bulmuşlar bunu numaralandırmışlar iddianamelerinde bunu belirtiyorlar bu bir tane değil, bunun gibi 27 tane var ben sadece sayfalarını söyleyeceğim, kendileri de not etsinler. 306. sayfadan başlıyor bu gerçeğe aykırı beyan tarafımızdan numaralandırılan doküman falan, 308. sayfada yine iş yeri araması yapmışlar diyorlar ki, tarafımızdan birden ikiye kadar numaralandırılmış gözaltına alınması planlanan kişiler başlığıyla başlayan vesaire doküman. Yine 308. sayfada benzeri şey var, 599. sayfa yine benzeri tarafımızdan vesair, vesair, 993. sayfa iddianame yine iddianame 1077. sayfa 1077. sayfada ikinci bir not yine tarafımızdan ibaresiyle başlayan, 1078. sayfa ikinci iddianame bunlar yine 1078. sayfa, 1094. sayfa, 1528. sayfa, 1532. sayfa, bunlar hep bu belirttiğim sayfalarda bunları vereceğim size satırlarını da yazdım buraya kolay olsun diye şu satırda diye. Şimdi bunlara baktığınız zaman savcılar ev araması yapmış, iş araması yapmış daha güzel bir şey var üst araması da yapmışlar. İddianamede bunun da kanıtı var bunu da sayfası ve satırıyla yazdım diyorlar ki tarafımızdan yapılan üst aramasında şahsın üzerinde bulunan filan seri numaralı NOKIA marka cep telefonu bu ikinci iddianameden yanlış anlaşılmasın şimdi üçüncü iddianamedekilere bakalım, üçüncü iddianamedeki benzeri gerçeğe aykırı beyanlar 315, 380. sayfa, 586. sayfa üçüncü iddianame bunlar 733. sayfa, 734. sayfa, 755. sayfa, 758. sayfa , 759. sayfa, 763. sayfa burada yazılı bilgilere göre savcılar ev aramaları yapıyorlar, iş yeri aramaları yapıyorlar buldukları ele geçirdikleri dokümanlar da numaralandırıyorlar. şimdi diyebilirsiniz ki, savcıların ev arama yetkisi yok mu? iş yeri arama yetkisi yok mu? üst arama yetkisi yok mu? olabilir isterlerse herhalde arayabilirler. Bunun doğru olduğunu göstermek açısından demiyorum bunu akla öyle bir şey gelebilir, belki savcılarda öyle diyordur. Biz istediğimizin üstünü de ararız. Hakikaten polis kılığına girip onu da yapmış olabilirler o kısmını bilemiyorum ama bakın bunun yalan olduğunu gösteren başka bir şey var, çok akıllı olmaya lüzum yok. ben o bahsettikleri aramalarla ilgili tutanakları ek klasörlerde baktım, hiçbirisinin altında bir savcı adı yok. bu nasıl olacak? İddianamenin 27 ayrı yerine tarafımızdan yapılan aramada şu şu şu numaraları verdik diyeceksiniz ve resmen yalan beyanda bulunacaksınız. Bunlar savcıdır, Cumhuriyetin savcısıdır. Ben utanarak şu Cumhuriyet lafını bu savcı sıfatının üstüne ekliyorum. Bunları söylediğimiz zaman savcılar havalara zıplıyorlar. Suç duyurularında bulunulmasını istiyorlar. Bizim savunma dokunulmazlığımızı yok edebilmek bizi sindirebilmek için derhal suç duyurusunda bulunulması talebinde bulunuyorlar. Heyetiniz ne yapıyor? Tutanakları incelemeye gerek bile görmeden kabul, ilgili yere gönderilmesine. Biz bir gece vakti geliniyor koğuşumuza hadi yarın sabah hazırlanın Silivri savcılığına hiç olmazsa o tutanakları bir örneğini bize göndermek gibi bir şey yok mudur Cumhuriyet adaletinin? Biz tutanağı görmüyoruz daha ama biz okumadan tutanaklar Silivri savcılığını boyluyor, oradan ihzarlar çıkıyor vesair bir apar topar gidiyoruz. İşte bu biz şimdi Cumhuriyet adaletini aramakta haklı değil miyiz? Böyle Cumhuriyet adaleti olur mu? burada peygamber sabrı ölçüsünü kullanacaksak, bizde buna peygamber sabrı gösterelim, neye yarayacak peygamber sabrı? Peygamber sabrını adaletle bir tutabilir miyiz? Böyle bir gerekçeyi bir daha duymak istemiyorum ben kendi adıma. Burada şu soruyu da tabi sormak kaçınılmaz, 27 tane şimdi biraz önce bahsettiğim, iddianameye yakışmayan gerçeğe aykırı beyanlar niçin heyetinizin dikkatini çekmedi? Niçin heyetiniz bunu fark etmedi? Şimdi birisi bunun 306. sayfasında ikinci iddianamenin, üçüncü iddianamenin de 315. sayfasında, demek ki heyetiniz 306. sayfaya kadar okumamış iddianameyi, ben onu okurken dikkatimi çekiyor. Ama heyetinizin dikkatini çekmiyor. Savcılar ne iddianameye yollarsa hemen kabul, ek klasörler ne kadar saçma sapan delillerle doldurulmuş olursa olsun hemen kabul, bunları biz bulup söylüyoruz size, söylüyoruz da ne oluyor? Hiç. ne zaman heyetiniz savunmayı kısıtlayacak bir karar veriyor o ısrarla uygulanıyor. Şimdi bir karar verdiniz sanıklarla avukatları hiç olmazsa sorgu sırasında biraz yakın olsunlar diye o reddedildi, ısrarla o talebinizi kararınızı devam ettiriyorsunuz. Peki bizim lehimize verilen kararlarda ne yapıyorsunuz? Ben sizden burada 3 celse ısrar ede ede, benimle ilgili şu takip kararları niçin dosyada yok diyorum. Heyetiniz ne yapıyor önce onu duymazlıktan geliyor. İkinci celse diyor ki, sözlü talepleri bir tarafa attık yazılı talepte bulunursanız bunu kabul ederiz. Yazılı talepte bulunuyoruz, bir buçuk ayı geçti. Bunu ben mi takip edeceğim, koğuştan? Heyetiniz bakacak. Burada bahsettik CMK 332 var o da göstermelikmiş demek ki, ısrarımız üzerine burada heyetinizin ara kararında denildi ki, yazılacak teskerelere CMK 332. maddesinde ki uyarının eklenmesine. Peki siz eklediniz, savcılıktan istediniz teknik takip kararlarını, kırk gün oldu. Niçin bunu takip etmiyor mahkemeniz? Çünkü o bizim savunma hakkımızla ilgili. Bütün bunlar bakın dikkat ederseniz, bir manzume halinde birbirini tamamlıyor. Bizim iddianamemizi alıyorsunuz üçüncü iddianameyi alıyorsunuz onu birlikte görüyorsunuz, öbür davayla birlikte bunu da siz üstleniyorsunuz bunların hepsi bizim aleyhimize sonuç veriyor. Şurada taleplerimiz ile ilgili aleyhte kararlar veriyorsunuz açık yasanın açık hükmünü hatırlatıyoruz, onları da reddediyorsunuz ve ısrarla uyguluyorsunuz ama ne zaman bizim bir talebimiz var, kuyuya atılmış taş. Biz bunu takip etmezsek heyetiniz kesinlikle bunu takip etmiyor. Şimdi diyeceksiniz ki belki 200 tane sanık var 300 tane talepte bulunuyorsunuz, ne yapalım yani bizim sorumluluğumuz mu bu, biz mi dedik 300 kişi bizi beraber yargılayın diye? Mahkemenin böyle bir gerekçesi de olamaz. Talepte bulunuyoruz 50 tane talepte de bulunabiliriz biz. Mahkemeniz o taleple ilgili kabul ettiği kararları takip etmek zorunda değil mi? değil o şekilde buraya gelen sanıklar 15 ay sonra mı sorgu verecek, 1 yıl sonra mı? hiç bu ilgilendirmiyor mahkemeyi peygamber sabrı hakikaten ama bakın orada cezaevinde sağlık sorunlarıyla boğuşan biziz vicdansızca, kanunsuzca bize yöneltilen suçlamaların muhatabı siz değilsiniz. Onun için hiç heyetiniz bu konularda hassasiyetini göremiyoruz. Böyle Cumhuriyet yargısı olur mu? olmaz. Bu güne kadar bu davayla ilgili aleyhimizde gizli ve açık iki ayrı alanda ısrarla yoğun bir şekilde faaliyet yürütülüyor ben orada yasak kararı falan oraya gidecek değilim, şunu söyleyeceğim. Şimdi açık olarak yapılan faaliyetleri hepimiz görüyoruz, televizyon kanalları, gazeteler her türlü yalan serbest, her türlü alçaklık serbest bizde burada tutukluyuz. İmkanlarımız neyse ondan yararlanmaya çalışıyoruz. Peki açıktan hatta mahkemenizi terörize edecek biçimde yapılan yayınlar bu kadar göz önündeyken acaba kapalı kapılar arasında neler yapılıyor? Biz bunu size sormakta haklı değil miyiz? Bundan şüphelenmekte haklı değil miyiz? Açıktan bu kadar rezalet yapılıyorsa kapalı kapılar arkasında neler yapılıyor kim bilir. Buda bizim Cumhuriyet adaletini istememiz için yeterli bir sebep herhalde, Cumhuriyet bizi korumayacaksa Anayasaya niçin bir kişi kesin hükümle mahkum olana kadar masum sayılır diye yazdı? Bu hüküm sizi bağlamıyor mu? mahkemenizi bağlamıyor mu? mahkemeniz bizi peygamber sabrıyla yargılıyormuş birde bunu başımıza kakıyorsunuz. Yani ne olacaktı, tutukluyuz zaten. peygamber sabrı gösterilmese ne olacaktı doğrudan uzun bir falakayla kafamıza sopa mı indirilecekti. Biz ne yapabiliriz başka? Sizin yapacak çok şeyiniz var, söylediğim gibi bizim savunma haklarımızı en azından tanıyacaksınız. Bunu da kabul etmiyorsunuz. Sözlerimi bitiriyorum, şimdi bütün bu söylediklerimden sonra bu güne kadar geçmişte ne olduysa ona bakarak önümüzdeki dönemle ilgili bir tespit yapacağım. Heyetiniz şu söz aldığım andan itibaren çizmeye çalıştığım tabloyu orada oturduğu kürsüden seyretmeye devam edecek, yasaya aykırı işlemleri heyetinizin dikkatini çekmek için yaptığımız taleplerimizi savcıların isteği üzerine suçtur diye, savcılıklara göndereceksiniz. O da olacak ama bunlar burada kalmayacak ki, bakın şunu söyleyeyim bu davada ne oldu ne bitti gizli yönü de ileride açığa çıkacak kapalı kapıla arasında neler olduğu. Şu davada bütün olarak ne tür haksızlıklar yapıldığını biz görmesek bile bizden sonraki kuşaklar hukuk tarihinden, siyasi tarihten öğrenecekler sadece buradan da değil bakın ansiklopedilerden bile bunu öğrenecekler. O bakımdan biz burada bir anlamda tarihe kayıt düşmüş oluyoruz. O bakımdan taleplerimi bitirirken belki heyetinizi biraz daha düşündürür diye bir örnek vereceğim, orta çağda dinsel dogmalara karşı kitaplar yazan bu nedenle yakılan çok önemli bir filozof vardır Jordano Bruno biz hukuk fakültesinde bunu öğrenmiştik, hala öğretiyorlardır zannediyorum. Şimdi Bruno kilisenin tabi görüşlerine iktidarına tehlike teşkil eden kitaplar yazdığı için ateşte yakılmak suretiyle ölüme mahkum edilmişti. son anı tarihe şöyle geçmiştir. Bilemiyorum belki edebiyattır, Bruno şöyle sesleniyor, ey beni ölüme mahkum edenler, belki sizler benim kitaplarda yazdığım gerçekler nedeniyle benim şu anda ateşe atılmaktan duyduğum korkudan daha fazlasını duymaktasınız, işte bu söz yeter. 600 yıl mı geçti, 700 yıl mı geçti şu anda tam hesaplayamıyorum, ama bakın 700 yıl sonra hala burada bu lafı konuşuyoruz. Bu açıdan şimdi burada heyetiniz ne yapacak onu bilemiyorum, ama ben Cumhuriyet yurttaşı olarak sahip olduğum hukuk mantığıyla şu talepte bulunuyorum. Tutukluluğun kaldırılması için sorguların yapılması şart değildir. Nitekim zaten savcılık bu davada yöneticidir dediği kişilerin tutuklanmasını talep etmiyor, güzel tamam. Bize gelince niçin değişiyor bu ölçü? Yani orada savcılıkta ifade alınıyor, mahkemeye sevk etmiyor. Bakın hakimin önünde sorgusu alınmayıp serbest bırakılan ve sonradan sanık yapılanlar var. Niçin buraya gelince mahkemenizin ölçüsü değişiyor? Burada sorgular yapılmadan tahliye olmaz diye bir kural var mı? Cumhuriyet hukuku derken bunu söylüyorum. Toparlayayım, biz peygamber sabrı istemiyoruz Cumhuriyet adaleti istiyoruz. Söyleyeceklerim bu kadar.”
Sanık Hüseyin Keskin söz istedi verildi :” Sayın başkan değerli üyeler, sayın başkanım, 17 Ekim 2008 Sarıkamış’a gittim tatile. orada bulunan komutanım var ben Balıkesir il jandarma alay komutanlığında askerliğimi yaptım. Karakol dağıtımı olarak Avşa adasına gittim, kendisini orada tanıdım ve kendisini çok seviyorum onun yanına ziyarete gittim hem gezmek amacıyla 5 seneden beri kendisini de görmedim. Gezmeye gittim yanına Ertaç Giray kendisi benim manevi amcam avukattır kendisi ve de kendisi Sarıyer eski Cumhuriyet savcısı, kendisini de çok seviyorum. Yani kendisi tutuksuzdur davada tutuksuzdur, tutuksuz yargılanıyor ben tutukluyum. 14 buçuk aydan beri tutukluyum ve neden tutuklu olduğumu bilmiyorum efendim. Ailem perişan maddi yönden değil, sevgisinden dolayı perişan annem buraya geliyor, kardeşim geliyor daha 5, 9 yaşında ilkokula gidiyor. Ağabey diyor ne zaman geleceksin şurada boynuma sarılarak gözlerim doluyor. Annem kendini kaybediyor ve efendim sayın başkanım, ailemi cezaevine çağırmıyorum, gelmeyin diyorum benim psikolojim bozuluyor yani gerçekten çok bozuldu onları buraya çağırmıyorum, babamı da çağırmıyorum bayramda bile kendisi gelmedi efendin çağırmadım, gelmeyin dedim psikolojim bozuluyor onları gördükçe dayanamıyorum ben ailemi çok seviyorum ve onlardan uzağım, haftada bir telefonum var. O zaman zarfında içerisinde hep böyle düşünüyorum diyorum ki acaba bir şey mi oldu? Yani hep böyle tedirgin yaşıyorum. Biraz da heyecanlıyım kusura bakmayın efendim yani bilmiyorum efendim. Sarıkamış’a Kars ilçesi Sarıkamış’a tatile diye gittim, gezmeye gittim başıma bunlar geldi bunlar Sarıkamış Cumhuriyet savcısının bana bir hakaretidir bu. öyle düşünüyorum efendim. Çünkü ben hiçbir zaman herhangi bir suç herhangi bir illegal bir şeyde bulunmadım. Yasa dışı bir işte bulunmadım, düşünmedim yani böyle bu ağır bir suçtur efendim yani bu teröristlik ya ben böyle bir şey kabul etmiyorum yani kendimi de biliyorum Allah’a şükür ham dolsun başım dik ama böyle bir şey burada kendimi ispatlamak yâda bir şey değil ailem perişan oldu, gerçekten perişan oldu. Kız kardeşimin bir hafta sonra bilmiyorum unuttum düğünü var, eniştem diyecemde benden aynı yaşıt kendisi buraya gelmeye çekiniyor diyor ki, senin yok işte ağabeyin Ergenekoncu işte böyledir şöyledir diye dışlanıyor yani buraya gelecek gelemiyor. Ya böyle bir etken bıraktık dışarıda yani böyle insanlar bizi artık öcü biliyor, yani böyle canavar gibi bir şey artık Ergenekoncu deyince böyle biliyor. Arkadaşlarım öyle biliyor ya ben anlamıyorum efendim gerçekten yani anlayamıyorum. Komutanım bile vermiş olduğu beyanında yani herhangi bir telefon dinlemem yada bir şey yok yani böyle bir delil yok yani hakkımda delil yok bir tane silah var, o da 1939 yapım el yapımı silah var, başka da hiçbir şey yok oda antika, antika evimden hiçbir şey çıkmadı bizim şirketimiz var ben babamın yanında çalışıyordum ya bizim işyerinden oradan buradan, kesinlikle öyle bir şey çıkmadı yani ben sabıkasızımda hiçbir suçumda yok yani hiç daha önce ben karakola böyle bir mahkeme, böyle bir şey elime alıp mikrofonu bu şekilde ben büyüklerime yani böyle olmadı konuşmadım. İstirham ediyorum efendim, gerçekten suçsuzum Allah aşkına yani bunun son verilmesini istiyorum efendim, kendi adıma gerçekten suçsuzum şu kadar suçum varsa gerçekten çekeyim cezamı Allah aşkı için, adalet tecelli etsin, ilk defa bak bakın efendim 14 buçuk aydan beri ilk defa çıktım karşınıza huzurunuza çıktım o da şimdi böyle biraz heyecanlanarak konuşuyorum. Af buyurun yani gerçekten yani derdim sizden başka kimseye anlatamam burada kişilere söylesem, dinleyecek evet diyecek ama sonra size aksedecek çünkü sizler anlayacaksın beni sizden başka kime anlatacağım, kime söyleyeceğim? Yani efendim bilmiyorum gerçekten yani kafam karma karışık, böyle bir terör örgütü olduğuna da inanmıyorum yok yani, benim tanıdıklarım Kubilay Seyhan Sarıkamış ilçe jandarma karakolunda kendisi görevlidir. O tutuksuz, Ertaç Giray eski emekli savcı o tutuksuz bir tek ben tutukluyum. Beni birde oraya şey yapmışlar korumasıyım diye bana bi de orada emniyet müdürüne Sarıkamış ilçe emniyet müdürlüğünde senin yanında bulunduğun çalıştığın yanındaki adam diyor, terörist diyor. Şimdi ben sevdiğim bir insan nasıl öyle bir ağır bir ithamda peki tabi siz iyi ettiniz teröristtir tasvip edecek miyim efendim? tabi ki bende savundum vermiş olduğum ifade vatanımı milletimi seviyorum ben terörist değilim, teröristin yanında olmadım diye sözümü bu benim birde bu konularda benim biraz tecrübesizliğim var, yani işte burada tecrübe sahibi oluyoruz yavaş yavaş o ayrı, o tecrübesiz halimden dolayı ben biraz sitemvari konuştum. Efendim Allah aşkına lütfen, kardeşimin düğünü var ağlıyor, ağabey diyor ne zaman geleceksin? telefonda ağlıyor, ailemi görmüyorum ben kendi isteğimle görmüyorum onlar kendisi gelecek ben çağırmıyorum. Buraya çağırıyorum buranın vermiş olduğu bir teneffüs var işte renk görüyorum burada değişik insanlar görüyorum, onun vermiş olduğu benim mutluluk veriyor yani orada bir dört duvar arasında duvar görüp de mas mavi yere bakıp ta onların böyle yani anlayabiliyorum. İstirham ediyorum komutanım efendim, sayın başkanım, gerçekten mağdurum bu konuda yani Allah aşkı için tahliyemi talep ediyorum sizden, arz ederim saygılarımla.”
Duruşmaya kısa bir ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Mahkeme Başkanı: “ Sayın avukatlar saat 10.45- 11.00 oldu. Yani muhakkak herkesin, herkesin konuşma herkesin konuşma hakkı var. çok doğal olarak, yalnız bu konuşmalar bizi epeyce süreye götürecek, karda yağıyor.”
Sanık Levent Ersöz müdafii Av. Ali Rıza Dizdar söz istedi, verildi :” Sayın başkan şimdi meslektaşlarım ne düşünür bilmiyorum. Aslında ben gerçekten samimi olarak söyleyeyim son derece ayrıntılı son derece geniş taleplerde bulunmak istiyordum ama savunma hakkı kutsal olmakla birlikte savunmanında tüm standartlara uygun bir şekilde olabilmesi olanağının da sağlanması lazım. Ancak bir konuda şimdi yalnız ben uzun uzun böyle konuşmak istemiyorum. Çok kısa iki tane notu vermek istiyorum. Öğrendiğim bilgi nedeni ile burada kaldım. Bu, bu 8 sayfa bu 161 sayfa ne diye sorarsanız Levent Ersöz’ün yazılı talepleri, çünkü hastaneye yazmış olduğunuz yazıların cevabını kar başlamadan evvel öğrendim. Adli Tıp Kurumu’na dahi götüremiyorlar. Hastanede odadan çıkmasını yasakladı doktorlar. ve ben ısrarla ısrarla savcılık makamına lütfen gidin kimliğini tespit edin dedim. Şimdi benim talebim şu: Benim müvekkilimin 8 sayfalık yazılı talebini ve diğer talebini okuyabilmem için sizden istirham ediyorum, mahkemeden istirham ediyorum kimliğinin tespit ettirin naip bir hakimle çünkü şeyde de yasak koydular bakınız usulde var hüküm usuldeki hükmünü buldum, 191/d CMK- 191/d ve 195/6, hastanede bulanan kişinin sorgusunun yapılıp yapılmayacağı sırası tespitini siz yapıyorsunuz ve iddianamede kendisine tebliğ edilmedi. Bunlarda eksiklikler, şimdi hastane de kimlik tespiti için şunu söylemek istiyorum. Orda bunu size ibraz etsin ben burda okuyayım yani orda ibraz etsin. İmzalı bir şekilde hazır bekliyor orada. yoksa ben mehil istiyorum pazartesi öğleden sonra ben bunları okumak istiyorum.
Mahkeme Başkanı:” Talebiniz alınmıştır. Zaten ilk söz hakkı Mustafa Ali Balbay’ın müdafisine verilecekti çünkü konuşmamıştı daha sonra konuşacağım dedi tahliye talebi ile ilgili daha sonra konuşacağım dedi, son hak onundu. Ona vermemiz lazım o da söylediği anlattığı kadarıyla bir 45 dakika 1 saatlik bir beyanda bulunması söz konusu.”
Bu şartlar altında saatinde 11:00 olması karşısında bu aşamada bunların yapılmasının mümkün olmadığını anlaşıldı.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ.
Duruşmaya kaldığı yerden devam edilmek üzere oturumun 21.12.2009 Pazartesi günü saat 09.30’a bırakılmasına oy birliğiyle karar verildi. 18.12.2009
BAŞKAN 20209 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KÂTİP 116766
Dostları ilə paylaş: |