Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu şahısla yaptığınız görüşmede Tarkan Toper’in sizin elinizde büyüdüğünü diplomasını sizin aldırdığınızı söylediğiniz görüşmeler var. Şimdi şöyle ben görüşmeyi okuyum isterseniz hatırlamak için 11 Şubat 2007 tarihinde saat 09:42 de merhabalaştıktan sonra şöyle diyorsunuz. Sen pek yatmazdın. Yatmazdım amma vallahi pis bir işim yoktur. Yok bir şey yok vallahi dedim ya. Televizyon gazetelerde gördüm ya Adana da. Siz, hiç bilmiyom bakmadım. Kime ne olduğundan haberim yok ya diyorsunuz. Gazeteden Adana’da olan bir şeyden bahsediliyor size siz görmediğinizi söylüyorsunuz. Muzaffer yav su yakalandı yüz milyarlık. Siz, he diyorsunuz. Muzaffer, belediye başkanının deposunda. Evet diyor Ahmet siz. Durum böyle. Ben televizyon bile seyretmedim ki şey diyorsunuz. Muzaffer, sen ne yaptın abi diyor. Burada bir su yakalanmasından bahsediyor yüz milyarlık?”
Sanık Ahmet Cinali:”Yav Muzaffer savcım dengesiz bir çocuk yani açıyor öylesine bende he o deyip geçip gittiğim bir çocuk yani. Dengesiz çocuk yani. Sevdiğim için.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hatırladınız mı ne olduğunu yani yakalanan olayın ne?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır efendim hayır. Hiç beni ilgilendirmiyor o kadar çok zaten yoğun bir temponun içinde işlerimi güçlerim var ki yani onlarla uğraşacak zamanım bile yok. Ama Muzaffer’i de kırmak istemediğim için çocuğun psikolojisi bozuk onun için konuşulan bir kelime yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devam ediyor şöyle diyor. i bu Tarkan aradı beni de diyorsunuz siz. Muzaffer, kim. Siz, Tarkan Tarkan. Eski Ankara ocak başkanı. Eski ülkü ocakları ATP ülkü ocakları genel başkanı. Muzaffer, he. Siz, Abit Abit ile senin işin var mı? Abit ile eski ülkü ocakları genel sekreteriyle diye soruyorsunuz. Muzaffer, Abit mi hayırdır. Siz, yok yok var mı bir işin diyorsunuz. Muzaffer, yok diyor. Siz de, bu Yaşar’larla maşarlarla şey varmış işte telefon açtı bana dedi böyle böyle Muzaffer dedim bizim yavrumuzdur dedim ne oldu dedim. Dedi böyle böyle dedi. Ben dedim Abit’lerden haberim yok dedim ama Muzaffer dedim ondan sonra Hatay da dedi bir işleri varmış filan dedi. Sen tanımıyor de mi abit’i. Muzaffer, Hamit mi. Siz, Abit Abit. Muzaffer, Abit. Siz, eski ülkü ocakları genel sekreteri. Muzaffer, yok tanımıyorum. Burada bahsedilen konu nedir Yaşar ve Abit’lerden bahsettiğiniz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim hiç hatırlayamıyorum öylesine öylesine konuşup pilav yer çok aradan zaman geçmiş yani. (1-2 kelime anlaşılamadı) Muzaffer.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Eski ülkü ocakları genel sekreteri olduğunu söylüyorsunuz Abit’in. Kimdir bu şahıs?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hiç hatırlamıyorum efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tanımadığınız birisi mi?”
Sanık Ahmet Cinali:”Tarkan belki bana o zaman söylemiştir onu yani çok geçmiş zaman bir hadise. Hiç hatırla yani beni çok öyle enterese eden bir konu olmadığı için yani böyle hafızamda yer edecek bir hadise değil.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hayır siz açıyorsunuz konuyu yani Tarkan sizi aramış bu konuda bir şeyler söylemiş.”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır doğrudur da belki Tarkan bana bir şey söylemiştir bende aramışımdır. Yani neticede Tarkan’ın da abisiyiz Muzaffer’in de abisiyiz.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Adana da bir su yakalandığından bahsediyonuz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Ya aralarında belki bir problem olduğunu söylemiştir öylesine konuşulmuş bir hadisedir yani. Öyle.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet devamında şöyle diyorsunuz. O zaman, o zaman o Yaşar an ağardır o iş. Bir kısmı anlaşılamamış. Muzaffer, ha Yaşar’dır. Siz, Yaşar söylemiştir. Muzaffer, he olabilir. Siz, sen ama hiç tanımıyon değil mi onu? Muzaffer, yok tanımıyom. Siz, he. Muzaffer, Abit kim ki ben bilmiyim ki. Ahmet, siz eski ülkü ocakları genel sekreteri. Muzaffer, hı o mu söylemiş. Siz, Tarkan aradı beni nedir ondan sonra demişler böyle böyle filan o telefon açtı akşam. Bende Muzaffer dedim bana hiç öyle bir şey anlatmadı dedim. Muzaffer, yok haberim yok. Siz, he evet hangi belediye başkanı Adana belediye başkanı mı? Muzaffer, he. Siz, he. Muzaffer, Adana hıh Huzurkent başkanı. Siz su yakalanıyor diyorsunuz. Muzaffer, hee içki işte. İçki işte diyor. hatırladınız mı şimdi?
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim hiç hatırlayamıyorum savcım geçmiş zaman yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yakalanan içki olduğunu söylüyor sizde he Muzaffer haa ama çok haa ama çok diyor siz evet.”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi efendim ney bunların ben. Ben bir kere kaçakçılığın yapı olarak her türlüsüne karşıyım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muzaffer belki o söylemiş o diyor getir adam üstüne alsın. Belki o söylemiş o diyor getir adam üstüne alsın. Siz, yok. Yaşar işte Yaşar o söyleyen hangi adam üstüne alacakmış. Sen mi aldıracakmışsın diyorsunuz. Muzaffer he. Sizde, öyle bir laf söylemediler bana ki. Muzaffer, Yaşar mı aramış onu? Siz, bilmiyorum ki beni Tarkan aradı. Muzaffer, e ne için arıyor yani. Siz, o şey Yaşar’dan bahsetti. Bilmem ne işte Hatay da işleri varmış dedi filan. Muzaffer, he. Sizde, he. Muzaffer, ee taam Yaşargil aratmıştır o zaman. Siz, öyledir o zaman öyle. Muzaffer, bizim abilerimiz var reisi tut reis sağ. Hesabı sorar dedim. Senin abilerinde küfürlü konuşuyorsunuz hesaplarının da küfürlü konuşuyorsunuz. Ahmet, siz devam ediyorsunuz pardon. He o işte onun için o zaman oraya. Muzaffer, onlar mı bizim kulağımızı çekecek.? Sizde, kim yok ya ne kulak çekmesi ya dediler böyle böyle ben bilmiyorum dedim ondan sonra burada Ferman öyle bir şey anlatmadı. Yalnız Hatay da bi mevzuları var yardımcı olacak Abit’in ne işi varmış dedim. Ondan sonra ordaki işlerle dedim diyorsunuz. Burada bir Ferman ismi geçiyor kimdir bu şahıs?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hiç hatırlamıyorum hiç beni böyle pek enterese edecek konu olmadığı için yani öylesine konuşulmuş bir hadise.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muzaffer he Abit. Siz, eski ülkü ocakları.”
Sanık Ahmet Cinali:”Muzaffer dengesiz bir çocuk yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muzaffer, bunlar bunları şöyle samimi ya Turan Çirkin’len. Kim. Turan Çirkin yok mu? He. Muzaffer, MHP milletvekili. Ahmet, Turan Çirkin mi? He. Mustafa Çirkin’in nesi Turan Çirkin. Turan Şefik Çirkin, Turan Çirkin Mustafa Çirkin’in nesi Mustafa Çirkin. Ben onu tanımıyorum diyor Muzaffer. Siz Mustafa Çirkin benim çok eski bir dostumdur ya. Yo bilmiyorum diyor. yine niye onlardan bir korkumuz mu var reis diye soruyor size. Siz de yok yav yok Abit Mabit ondan sonra sen bana hiç öyle şey anlatmadın da onun için neyinden korkacağım. Muzaffer, abi benim öyle ben tanımıyom ki ben tanımam. Siz, sende tanımıyorsun. Muzaffer, tabi. Ahmet, he. Muzaffer, tanımıyom sana ne anlatayım. Sizde anladım anladım o zaman Yaşar’ın gıl yaka isim arıyor öyle mi? Muzaffer, e tabi canım ben sana dedim yalnız dedi bu acele etme pazartesi ben bakıp işte yarın bakarım. Yani bu hallettin ettin yoksa bölgeyi terk edecem. Sizde he. Muzaffer, yani askeriyeden şey etmezsem. Siz, oo bunlar mı oynaşıyorlar Yaşar’lan. Hay bunlar hem senlen birlikte yola çıktılar. Hem da oynaşıyorlar öyle mi? Muzaffer, e he abi da. Siz, küfürlü konuştuktan sonra sen dur bakıyım e Abit tamam ondan sonra daha iyi ya. Muzaffer, ya ben sana ben Abit’in ne küfürlü konuşuyor. MHP ülkü ocağının ta bunların küfürlü konuşuyor. Ben kimseden korkar mıyım diyor. sizde, yok yok korkma mevzusu değil. Muzaffer, onlar bana yani siz bizim abilerimiz var işte bunu yapar bunu ya sizin abileriniz. Yine küfürlü konuşuluyor. Siz, he Yaşar dedi bu cilveleri de mi? Hı. He. Gene küfürlü neyse boşver. Muzaffer, abi. Siz de, he diyorsunuz. Muzaffer, benim için öyle gelir öyle gider. Bana sen askeri hallet MHP teşkilatı tamamı gelsin. Ha bizim dostluğumuz ayrı. Siz de yav MHP teşkilatının sana ne dedi var da MHP teşkilatını karıştırıyon şimdi abi. Böyle böyle bir durum var dedim ondan sonra tanıyon mu bu Abit’i diye soruyorum ben sana. Muzaffer, ya ben zaten MHP’den gıcık alıyorum reisim bu şeyden dolayı. Devletten silahı Allah’ını seversen odur Muzaffer Çakmak ben bunların anasını gene küfrediyor. Siz de, hı dedim ki orda ne işleri varmış onların dedim. Bende. Muzaffer, he tamam mı onların ne işi varmış. Muzaffer, ee rüşvet dönüyor. Rüşvet dönüyor para gidiyor. Sizde, aynısını dedim. Bu P. Günde iki yüz kağıt para alırmış dedim. Kime ne faydası olmuş dedim söyledim seni. Muzaffer, hı. Siz de, onlar neyin nesiymiş neresindeymiş bu işlerin dedim. Muzaffer derler Hatay da bir işimiz var. Siz de, he Hatay deyince ben çözdüm işi. O Hatay deyince siz olayı çözmüşsünüz nedir bu konu?
Sanık Ahmet Cinali:”Öylesine efendim konuşulmuş bir laf yani Muzaffer dengesiz çocuk zaten her şeyde küfreder filan. Ama sevdiğim bir çocuk yani babasının hatırı var bizde yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani sadece o küfretmiyor yani şimdi karşılıklı konuşuyorsunuz. Devam ediyor Yaşar da deyince tamam anlaşıldı demiş. Yaşar’ı dediler mi diyor. dediler Yaşar’ı da dediler diyorsunuz. Hıh Ahmet Yaşar’ı da dediler dedim o Yaşar’ı telefon açtım yine küfürlü şeyler söylüyorsunuz. Ha didim kendi kendine didim artislik yapıyor ben bilmiyom ya bundan bak bir hafta on gün önce ülkü ocakları genel sekreteri olduğunu söyleyen Selçuk diye bir çocuk beni arıyor. Muzaffer hı. Sizde, ben kimle görüşüyüm sen dedim kimlen görüştüğünü bilmiyon mu aradığın adamın kim olduğunu dedim. Muzaffer, he. Sizde, aradığına göre biliyor olman lazım ben ne biliyim. Tamam mı akşam Tarkan’a da söyledim. Bu konuyu Tarkan ile de görüşmüşsünüz Muzaffer he diyor. Siz, e işte ondan sonra sen ondan sonra demişin ki ben eski reislerden demişim he dedim öyleyim dedim. Ne oldu dedim hı. Ahmet, siz nerdeydiniz la bu mücadeleleri ederken dedim. Siz, onlara bir mücadele ettiğinizi ve bu mücadele edilirken onların nerede olduğunu sormuşsunuz nedir bu mücadele?”
Sanık Ahmet Cinali:”Ya şimdi Milliyetçi Hareket partisinin ülkü ocaklarının teşkilatlarının kurulması efendim şimdi güneydoğudaki teşkilatları ben kurdum daha evvelde söyledim yani güneydoğudaki il teşkilatlarının hepsini ben kurdum yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hangi teşkilatları kurdunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Milliyetçi Hareket Partisinin.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”O şahıs sizi tanımadığı için öyle dediniz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Diyarbakır ili kurdum. Mardin’i kurdum. Şırnak.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz Giresun da oturuyorsunuz değil mi?”
Sanık Ahmet Cinali:”Giresun da oturuyorum ama ben neticede orada adamlar kakmışlar ayrı bir devlet kuracağız diye mücadele ediyorlar. Bunları ne yapmak lazım. Bunlara Türk milliyetçiliğini anlatacaksın ki yani kendi kıçlarının üzerine otursunlar. İşte Türkiye’nin halini görüyorsunuz şu andaki vaziyeti. Ya bugün de yaparım aynı şeyi ya şimdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet bu vatansever kuvvetler güç birliği hareketiyle bağlantılı bir şey midir yoksa daha önce mi?”
Sanık Ahmet Cinali:”Nasıl efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Vatansever kuvvetler güç birliği hareket derneğiyle ilgili mi?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır efendim vatansever daha dünkü işler bu teeyy 25-30 yıllık mevzu bu şimdi şu anki konuşulan hadiseler.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet.”
Sanık Ahmet Cinali:”Kaç önce kurulmuş teşkilatlar. Bu, bundan sonra da aynısını yapmaya devam edeceğim savcım yani. Ben öyle ondan bundan dardan durdan çekinecek bir adam değilim ben yukarıda Allah’tan başka hiçbir şeyden çekinmem.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet devamında zaten böyle diye söylüyorsunuz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Yapmışım devam edeceğim yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu gördüğün güneydoğunun tamamı dedim benim icraatımdır dedim.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet doğru.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Trakya’sı güneydoğusu dedim.”
Sanık Ahmet Cinali:”Nasıl efendim?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Trakya’sı güneydoğusu dedim.”
Sanık Ahmet Cinali:”Doğru Trakya’daki teşkilatı da ben kurdum. Cengiz Bağdan’ı Kürtlerin elinden belediye başkanı yaptık doğrudur. O zaman.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kim, kim görevlendirdi sizi. Siz parti üyesi misiniz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Bizi zamanında Alparslan Türkeş gönderdi genel başkanım, görevlendirdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Partiyle bir üyeliğiniz şeyiniz var mı göreviniz var mı?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır efendim ben, ben kendimi üye yaptırtmadım yani. O şekilde evet.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne şekilde teşkilat kurdunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Kendim gittim o şekilde organizasyonlarımı yaptım. İşte bugünkü görüyoruz yani iyi ki de o gün üyeleri olmamışım yani. Şimdi bir de Milliyetçi Hareket Partisi taşınacaktı buraya. Demek ki bu günleri görmüşüz yani o günden.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devam ediyorsunuz. Hangi biriniz gidebildiniz oraya dedim. Veya senin genel başkanın gidebildi mi dedim.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet böyle efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Genel başkanı Muzaffer he. İşte abi özür dilerim ney dedim bunları konuşan kim dedim. Sonra kaldı ki dedim teşkilatın bana verebileceği hiçbir şey yok. Ancak teşkilata ben veririm. Hı diyor. Siz, yani benden fazla mı icraat var dedim teşkilatın dedim tamam mı? He. Sen dedim niye arıyon bakıyım dedim onu söyle bakıyım bana dedim. Iı işte gençler böyle dedi. Gençlerin ağzıyla mı geziyorsunuz dedim. Aradığın adamın sen kim olduğunu öğrenemiyor musun dedim. Muzaffer, hı. Siz de, demek ki bu ordan ağrı başlıyor hı öyledir hı o akşam seni o Tarkan mı aradı diyor. Siz de, hı Tarkan bizim evladımız ya Tarkan. Ondan sonra dedim böyle böyle dedim ki durum bu, bu, bu. Muzaffer, hı. Sen, sizde devamında. Ondan sonra sen Tarkan’ı tanıyorsun ayrıca cenazeye gelmişti hatırladın mı? Muzaffer, yok valla diyor. Devamında. Yok yok tanıyon Tarkan’ı Konya da gördün ya. Muzaffer, vallahi görmedim diyor. siz de, talebelerden bizim çocuklardan bizim evlat.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet şimdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bizim çocuklardan bizim evlat devam ediyor. Demek ki gelmişte ben tanımıyorum falan diyor. biraz daha devamında. Siz, Yaşargilin katkılı olduğunu söyleyeydin diyor. Söyledim Yaşar’a telefon açtım biraz daha aşağıda devamında Tarkan ya Tarkan kaldı ki bizim çocuğumuzdur. Tarkan bizim dediğimizden çıkmaz ki. Yarım saniye hem yiğitte bir oğlandır yani. Muzaffer diyor ki, yolunda çıkmazsa desin ki bu adama orda yardımcı olun. Sizde, yav Tarkan ne biliyor. Ben neyi biliyom şimdi öğreniyomda Tarkan telefon açtı dedi. Dedi böyle böyle. Dedim ki Abit de dedim beni arasın. Bakayım dedim dertleri neymiş bir öğreneyim dedim. E aradı mı Abit seni diyor yok diyorsunuz yok o şimdi anlattı. Tarkan sen dedi böyle böyle diye daha bilmiyorum arayan marayan yok. Bende bilmediğim için sana soruyum dedim. Yine devamında, Muzaffer’e yardımcı olunacak oraya onun da organizasyonlarını yaptırttırıyorum dedim kendilerine anlattım diyorsunuz. Devamında abidik gubidik dedi etmelerine gerek yok yani sonra dedim galdı ki dedim öbürlerinin de ne işi var bu işlerin içerisinde. Orda büyük para dönüyor. Onlar da mı ortak bu işlerde dedim anladın mı diyorsunuz. Devamında söylediğim işin ağırlığını anladın galiba. Diyorsunuz. Muzaffer he diyor. yine devamında he onların ne işi varmış bu işlerde dedim. Tarkan da dedi ki abi dedi bunların hepsi dedi yolundaydı. Millet dedi para muhabbetinde dedi. Muzaffer, Tarkan mı dedi he diyor. E doğrudur.
Sanık Muzaffer Tekin söz almadan konuştu anlaşılamadı.
Sanık Ahmet Cinali:”( Muzaffer Tekin’e hitaben)Söyledik, söyledik, söyledik. Karlıdağ söyledi. “
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muzaffer Karlıdağ mıydı?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır söylendi söylendi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muzaffer Karlıdağ hı, hı.”
Sanık Ahmet Cinali:”Söylendi söylendi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ahmet he onların ne işi varmış bu işlerde dedim. Tarkan da dedi ki abi dedi bunların hepsi dedi yolundaydı millet dedi para muhabbetinde yine devamında Muzaffer Karlıdağ, ama büyük para dönüyor reis siz he neyse şimdi anlaşıldı. Ondan gaşındı orayı gaşıycaz. Muzaffer Karlıdağ, he işte bende onu diyorum diyor. sizde, tam gaşıycaz yav. Şimdi bu yaş bu Yaşar bize yol verirse ya. Var ya diyor Muzaffer Karlıdağ sizde, ben sana Yaşar’a değil kralını yolunu verdirecem. Muzaffer Karlıdağ ya yolu verse uzayda beş diyor sizde bak şimdi bak. Muzaffer Karlıdağ, beş yüz bin dolar para alırız abi diyor. Beş yüz bin dolar para alırız abi. Nedir bu para mevzusu beş yüz bin dolar mevzusu.”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim, efendim bakın.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu bizim Danıştay davasında da çokça geçen bir ifade bu. Beş yüz bin dolar olayı geçiyor burada.”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nedir bu olay Tarkan Toper ismi geçiyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Ya Muzaffer, Muzaffer’in öylesine konuşmuş olduğu laflar bunlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Öylesine değil bir olaydan bahsediliyor. Adana’dan bahsediliyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Bir olay yok ki neticede bilmiyorum ne hayaller kurdu ne.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hatay’dan bahsediliyor nedir bu konu yani?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hadisenin içine girdi Muzaffer kafası sarhoş şey yapmıştır bizi birilerini aramıştır dolayısıyla da birbirlerine düşmesinler diye iki tarafta beni aramıştır. Bende onlara bırakın bu işleri dediğim bir hadisedir yani. Böylesine yani beni ilgilendiren çok önemli bir hadise değil savcım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizi ilgilendirmiyor da bizim davamızı çok ilgilendiren bir konu bu yani beş yüz bin dolar olayı. Adana mevzusu. Tarkan Toper olayı.”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim bu benim bir bunların başında başka bir şey yok. Hatırladığım ben şimdi yalan beyanda bulunacak halim yok ki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hiç mi hatırlamadınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hatırladığım kadarıyla zaten size söylüyorum yani hatırlamadığımı da yani insanları zan altında bırakacak kelimeyi ben etmem. “
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devamında şöyle diyorsunuz ben gerekirse ordan yukarıdan ağara aşağıdan adam indittiricem. Sen ne, sen ne edecen yukardan benim bana isim gonuştuğumu sen şey ettirecen. Diyorsunuz ben gerekirse ordan yukarıdan ağara aşağıya adam indittirecem?”
Sanık Ahmet Cinali:”Bu Muzaffer’i rahatlatmak için bu Muzafferi işte psikolojisi bozuk olduğu için rahatlamak için konuşulacak bir konuşulmuş bir laftır yani. Muzaffer tuhaf bir çocuk yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Muzaffer Karlıdağ devam ediyor. Sen bana öyle bir şey yap diyon ki uzaydan beş yüz bin dolar para alırız. Siz de ben sana ne yap, ben sana ne yapacağımı tahmin bile edemezsin. Şu anda geldim yoldan tarafsız kaldım geri döndüm sövüyorsunuz yerinden mahsur kaldım dağda yattık, ha orda köy şey gibi bütün milleti de bizim üzerimizde geri dönüş yaptım mecbur yani. Rezillik almaktansa geri döndük diyorsunuz. Dağda yatmışsınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Netice itibariyle Muzaffer’in orda psikolojisini rahatlatmak için konuşulan hadiseler bunlar yani dağa dağa da gelince efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sadece rahatlatmak için konuştunuz öyle mi?”
Sanık Ahmet Cinali:”Ben dağa giderim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devam ediyorsunuz tamam da daha iyi ya diyom ben sana diyorum ki, o şimdi Tarkan ona bizim gücümüzü ve kudretimizi biliyor tamam mı Tarkan. Şimdi Abit’e der ki bak böyle böyle orda bütün düzenlerin sövüyorsunuz. Reis koyar sizin de koyar dedittirecem şimdi. Daha iyi oldu ya. Muzaffer, he işte bende diyom diyor. devamında yine siz, şöyle diyorsunuz. Hayır ben başka bir şey anlatıyom bak ak aklın yolunu anlatıyom yani Tarkan bizim gudretimizin ne olduğunu biliyor. Ne şekilde olduğunu biliyo. Anladın mı hepsini biliyo. Çünkü Tarkan’ın üniversite diplomalarını falan hep ben aldırttım. Anlayabildin mi diyorsunuz. Nedir bu diplomasını aldırtma olayı?”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim öylesine, öylesine konuşulmuş bir hadisedir yani. Netice itibariyle.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Daha önce de bizim çocuğumuz diyorsun bizim evladımız diyorsun.”
Sanık Ahmet Cinali:”Bizim o yine ben Tarkan’ı severim. Sevdiğim bir çocuktur. Mücadele eden bir çocuktur. Vatanı milleti için.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne zamandan beri berabersiniz Tarkan ile?”
Sanık Ahmet Cinali:”Benim Tarkan ile bir beraberliğim yok sevdiğim çocuk Tarkan gibi binlerce insan var efendim. sadece bir Tarkan değil ki. Ülkücü hareket.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Vatansever kuvvetlerde.”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi ordan getirmiş bir Tarkan bulunuyor dünya kadar telefon konuşmaları var onlar niye yok peki. Kimlerle kimlerle konuşmalar var.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Onları da okuruz vatansever kuvvetlerde çalışırken Tarkan Toper de geliyor muydu sizin toplantılarınıza ”
Sanık Ahmet Cinali:”Gelip işine işine alınanlar alınmış ordan makaslana makaslana konuş olarak konuşuluyor. Ben bir daha söylüyorum ben Tarkan’ı severim. Tarkan gibi düşünenleri de severim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne zamandan beri tanıyorsunuz Tarkan Toper’i?”
Sanık Ahmet Cinali:”Bilmiyorum yani vardır herhalde on sene mi var on beş sene mi var vardır yani. Üniversite yıllarından beri tanırım yani. Ben Tarkan Toper de üniversitede de ocaklardan sorumlu olduğu için yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Diplomayı nasıl aldıttırıyorsunuz kendisi okumadı mı okulu. Kendisi okulda okumadı mı nasıl diploma aldıttırıyorsunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır o afaki konuşulan bir laftır yani. Öyle bir şekil değil çocuk üniversitede okuyan üniversite genç. Ben sorumlu idi o zaman ocaklardan. Sorumlu bir gencimizdi yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ama şöyle diyorsunuz. Çünkü Tarkan’ın üniversite diplomalarını falan hep ben aldırttım he diyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Öylesine konuşulmuş bir hadisedir.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Anlayabildin mi diyorsunuz. Anladım abi diyor Muzaffer Karlıdağ siz paşaya aldırtırdım yani korgenerale. Muzaffer evet diyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim öylesine (1-2 kelime anlaşılamadı) konuşulmuş laflardır onlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”kimdir bu korgeneral?”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim öylesine konuşulmuş bir laf ne korgenerali.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devamında şöyle diyor bir numaraya o bütün gudreti biliyo. Bütün hepsini ve bizim emeklerimiz olan bir çocuk.”
Sanık Ahmet Cinali:”Yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sen benim dediklerimi tam anlıyorsun değil mi diyorsunuz anladım diyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bir korgenerale diplomasını aldırttığınız ve bunun bir numara olduğunu söylüyorsunuz. Kimdir bu bir numara?”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim ben benim için bir tane bir numara vardır hepte var olacak Mustafa Kemal Atatürk’tür ben gerisini bilmem. Bir numara iki numara üç numara beş numara anlamam ki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nasıl yani korgeneral dediğiniz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Öylesine konuşulmuş.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”diplomayı aldırttığınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Bir laftır adamlar telefonu alıyor devlet kurup devlet yıkıyorlar. Meyhanelere gidin adamlar devlet kurup devlet yıkıyor. Telefonla neler neler neler yani şimdi gelmiş öylesine konuşulmuş bir laftır bunlar yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ama bu bir numara sadece burada geçmiyor yani birçok telefon görüşmenizde Taner Ünal ile yaptığınız görüşmelerde?”
Sanık Ahmet Cinali:”Doğru. Rezilin bir tanesi bir kitap yazıyor oturur diyor başı zaten bu ergenekon tertibinin hadisesinin başı vatanseverlerle başladı. Hala da işte içindeyiz yani. Neden üç yılım üç yılım geçti savcım üç yılım geçti.”
Dostları ilə paylaş: |