Duruşmaya 13:30’a kadar ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Bu arada tutuksuz sanıklardan Fuat Turgut ile Taner Ünal ile bir kısım sanıklar müdafileri Av. Zeynep Avcı, Av. Turgay Şen, Av. İrfan Kocana, Av. Erdem Gümüş, Av. Bülent Karagöz ve Av. Çetin Kadı’nın da geldiği görülmekle, huzurdaki yerlerine alındı.
Bu arada bir kısım sanıklar müdafi Av. Hasan Basri Özbey söz istedi verildi:”Efendim bizler 5 Haziran 2010 günü Ergenekon savcılarının adalet adını verdikleri operasyonlarında sadece ve sadece savunmanlık görevini yaptığı için saldırıya uğrayan ve kanunsuz olarak tutuklanan bu davanın avukatı Sayın Doğu Perinçek, Nusret Senem, Hikmet Çiçek ve diğer İşçi Partili sanıkların avukatı ve bu davayı yürüten bizlerin buradaki görevimizden dolayı başkanlığını yürüten seçkin hukukçu Saygıdeğer hukukçu Avukat Mehmet Cengiz’in de avukatlarıyız. Önceki gün 2 yılı aşkın süredir belirttiğim gibi burada bu mahkemede bu davada savunmanlık yapan bu mahkemenin ayrılmaz bir parçası olan yargıçlar, savcılar ve avukatlar bu mahkemenin Anayasanın belirlediği şekilde ayrılmaz bir parçası olan savunma makamının unsuru, parçası, temsilcisi Avukat Mehmet Cengiz buradaki bu kovuşturmayı etkilediği ve yönlendirdiği gibi, ne kanunlarda olan olmayan kanunlarda olmayan akıl ve mantıkla izamla bağdaşmayan bir suçlamayla tutuklandı. Yani avukatlık görevini yaptığı için yani 13. ağır ceza mahkemesi 2008/209 esas sayılı davanın kovuşturmasında avukatlık yaptığı için tutuklandı. Neler soruldu Mehmet Cengiz ve diğer avukatlara, diğer avukatların bu davayla ilgisi yok. Burada yaptığı avukatlık faaliyetine ilişkin telefon konuşmaları soruldu, Avukat Hasan Basri Özbey yani benimle bu davada hangi aşamada hangi talepte bulunacağımıza dair telefon görüşmesi soruldu. Diğer avukatlara ki neler soruldu? Daha doğru bir deyişle bu soruşturmada hani Ergenekon ya bu soruşturmanın adı bunun sebebini defalarca açıkladık Türk milletinin tarih bilincini yok etmek için Ergenekon adını koymuşlardı bu savcılar bu soruşturmaya, şimdi de son dalgalarına adalet operasyonu koyuyorlar adını adaletin ırzına geçmek için. Adaletin ırzına geçmek için adaletin ırzına geçiliyor. Hepimizin gözleri önünde milletin gözleri önünde hepimiz seyrediyoruz, hepimiz suçluyuz. Adaletin Türk yargısına bu kadar hayasız bir saldırının seyircisi olanlar hepimiz büyük suç işliyoruz bunu seyrederek neler soruldu Sayın Başkanım? Neler soruldu? Köksal Şengün soruldu 1. sınıf yargıç İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı, İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak soruldu. Oktay Kuban soruldu, hakimler ve savcılar yüksek kurulu başkan vekili Kadir Özbek soruldu. Anayasa Mahkemesi üyesi Fulya Kantarcıoğlu soruldu, soruldu, soruldu, soruldu. Türkiye’de ne kadar namuslu, Atatürk yargıcı varsa. Atatürkçü hukukçu varsa onlar soruldu. Bu davalarda hukuka karş, hukuka aykırılıklara direnen ne kadar Saygın hakim varsa, namuslu hakim varsa, yargıç varsa Ergenekon terör örgütünden nasıl talimat alarak o kararları verdikleri soruldu. Bu soruşturmada Avukat Mehmet Cengiz’in ve diğer avukatların tutuklandığı eski adalet bakanı Sayın Seyfi Oktay’ın hedef alındığı bu soruşturmada hedef asıl hedef sizlersiniz Türk yargısı. Evet hedef Türk yargısı her kim ki bu salonda kendisini Türk yargısının bir parçası hissediyorsa Ergenekon savcıları tertipçiler Türk yargısını hedef alıyorlar herkes kendi payına düşeni görsün burada. Burada Sayın Köksal Şengün’ün şahsı, Sayın Mehmet Cengiz’in şahsı, Oktay Kuban’ın şahsı, efendim Kadir Özbek’in şahsi durumu önemli değil. Herkes kendi vicdanıyla yastığı başına koyduğunda rahat rahat uyur ve uyuyamaz. O herkesin kişisel sorunu şimdi bu soruşturmada yazalım ve altını çizelim bu soruşturmada Türk yargısının Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına uygulayan namuslu hukukçuları hedeftedir. Bakın Avukat Mehmet Cengiz özür diliyorum sizi tenzih ediyorum çünkü ben biliyorum ki siz bir Atatürk yargıcısınız ona uygunda davranacaksınız onu da bilmiyorum davranırsınız burda benim söyleyeceğim söz yok. Sizi yönlendirmiş sizi etkilemiş ben sizi yönlendiriyorum ve etkiliyorum Mehmet Cengiz’in işlediği suçu ben işlemeye devam ediyorum devam edeceğim. Burda her celse yaptığım taleplerle meslektaşlarım diğer meslektaşlarım sanıklar her konuşmamızın tek bir amacı var. Bu kovuşturmayı yönlendirmek bu kovuşturmayı yürüten hakimleri etkilemek bunu yapıyoruz bu suçu işliyoruz. İşte Mehmet Cengiz bunun için tutuklu. Delil mi var yok suç hakim soyadı neydi tutuklayan hakim? Metin Özçelik, Doğu Perinçek’i de tutuklayan hakim Sayın Perinçek’i de. Meslektaşım Osman Aydın Şahin diyor ki delil torbaları açıldığında ne var bunda hakim bey? Evet, bir şey yok ama ama lütfen dikkat edin ama Sayın Doğu Perinçek’in avukatı Mehmet Cengiz diyor. Hatta diyor Doğu Perinçek’in avukatının avukatı diyor. Yani Nusret Senem’in de avukatı suça bakın, suça bakın. Doğu Perinçek’in avukatı olduğunu söyledik bakın burda suçluları görüyor musunuz? Hepimiz suçluyuz hakim Metin Özçelik İşçi Partisi genel başkanı Doğu Perinçek’i de nefesi darala darala tutuklayan hakim Metin Özçelik’i Mehmet Cengiz hakkında Mehmet Cengiz’i de tutukladı. Şüphesine bakın Doğu Perinçek’in avukatı olmak bu da yetmez Doğu Perinçek’in avukatının avukatı olmak. Hukukçu, yargıç. Türk yargıcı hadi canım bu bir savunmaya saldırıdır. Savunmaya saldırıdır Zeynep Küçük uyarıyorum sizde suçlusunuz, Vural Ergül, Gönül hanım burda vekaletname koyan herkes suçlu. Bu kafaya göre, hangi kafa Türk kafası değil amerikan kafası Gladyo hukukunun elemanlarının kafası bu. Soruyor bir meslektaşa tutuklananlardan birine Allah’tan burada vekillik üstlenmemişim. Ergenekon davasına herhangi bir sanığın avukatlığını üstlendiniz mi? Sana ne? Sen kimsin? Bana hangi vatandaşın hangi yurttaşın hukuki yardımına evet veya hayır diyeceğime sen mi karar vereceksin? Karar vermiş. Efendim bu da önemsiz Mehmet Cengiz yatar. Mehmet Cengiz bu Ergenekon savcılarının sözde bulup çıkartmaya çalıştığı kontur gerillanın Gladyonun işkence hanelerinden geçmiştir. 12 Mart’ta 3 ay boyunca Ziver Bey köşkünde o Amerikanın zavallı maşalarının işkencesinden geçmiş bir yiğit devrimcidir. Bir yiğit Kemalist devrimcidir. Bilimsel sosyalisttir. Silivri zindanı mı Mehmet Cengiz’i korkutacak, dünyanın en özgür insanı Mehmet Cengiz, Ama bu Ergenekon savcıları bu dünyanın en büyük tutsakları, neden? Mesai arkadaşını suçluyor, mesai arkadaşını suçluyor. Daha dün amirini gizlice dinlemişte İstanbul Cumhuriyet Başsavcısını gizlice dinlemişlerde, bırakalım hâkimliği, savcılığı, yargıçlığı Anadolu halkının o güzel geleneklerine bakın. Arkadaş arkadaşa bunu yapar mı? Aynı dairede çalışan aynı görevi yapan insanlar bunu yapar mı kumpas kuruyorlar size kumpas, kumpas. Korkarım ki bir tane gizli tanık buluverirler şimdi, sordukları sorulara bakın burada ifade etmiyorum edemem ahlakım, terbiyem, namusum buna izin vermez ama birazdan talep edeceğim getirtin görün Sayın Hâkimim ve Sayın Özese, Sayın Haşıloğlu. Elinizi vicdanına koyun o zabıtları birde siz okuyun başkanınıza ahlaksızca bir saldırı var. Başkanınızın şahsı önemli değil, Türk yargısına sizin mensubu olduğunuz Türk yargısına mensubu olmanız gereken Türk yargısına ahlaksızca bir saldırı var. Şimdi bırakalım her şeyi burada ne yapıyoruz biz burası bir tiyatro mu değil, mahkeme yargı olduğunu iddia ediyoruz, bırakalım yargıcılık, burada yargı yapıyormuş, yargı olguluyormuş, kovuşturma yapıyormuş, kendimizi kandırmayalım, kendimizi kandırmayalım burada avukatlık yapan burada savunma yapan insanları niye burada savunma yaptın diye eğer bir hapse tutuklanıyorsa hapse atılıyorsa bunun adı yargı margı değildir. Özür diliyorum bu tiyatrodur ve biz avukatlar Atatürk’ün avukatlarıyız Türkiye Cumhuriyeti’nin avukatlarıyız ben Mustafa Kemal Atatürk'ün açmaktan büyük bahtiyarlık duyduğu Ankara Hukuk Fakültesi mezunuyum ben. Arkadaşlarım büyük çoğunluğu öyle hepimiz Atatürk’ün avukatlarıyız, biz Gladyo hukukunun tiyatroya geçirdiği bir yerde figüran olarak kalır mıyız? Mehmet Cengiz’i hapse atacaklar, görevimizi yapmaktan korkacak mıyız? Meydan okuyorum buradan isyan ediyorum isyan hepimiz isyan ediyoruz. Tıpkı Sayın Seyfi Oktay’ın gözaltına alınması sırasında canhıraş bir şekilde bu tertibe isyan eden o Keçiörenli Ankaralı yurttaşlar gibi isyan ediyorum ve meydan okuyorum ben Avukat Hasan Basri Özbey ve arkadaşlarım bu suçu işlemeye devam edeceğiz yiğitseniz bir şey yapın bakalım yiğitseniz bir davranış gösterin. Bu dünyayı size dar edeceğiz, nereye kaçarsanız kaçın Atatürk’ün hukuku yakanızda olacak doğrunun gönül süpürgesi peşinizde olacak bunu bilsinler buradan Türk milletine ilan ediyorum. Mehmet Cengiz’in, Doğu Perinçek’lerin, Nusret Senem’lerin özgürlüklerine kimse dokunamaz onlar dünyanın en özgür insanları o duvarları kahramanlar gibi kahramanlar gibi aslanlar gibi yıkıp çıkacaklar. Ama ben buradan son bir çağrı daha yapıyorum. Ey tertibe alet olanlar, hâkimi, savcısı, polisi aklınızı başınıza alın, aklınızı başınıza alın sizi kurtaracağını sandığınız güçler çatır çatır yıkılmaya başlamıştır bunu bir görev olarak anımsatıyorum. Mahkemenizden talebim şudur; lütfen mahkemenize sahip çıkın buraya sahip çıkın başından beri dedik ucu açık bir soruşturma yürütülüyor. İzin vermeyin nerede Ceza Muhakemeleri Kanunu, nerede usul kanunu, nerede kurallar. Siz burada yargılama yapıyorsunuz kovuşturma yapıyorsunuz biz orda çırpınıyoruz ah bu işi çözdük diyoruz. Tekrar tekrar yeni soruşturmalarda burada kanıtlanan ve Sayın savcıların evet ya biz hata yapmışız diyip geri çektikleri unsurlar orada yeniden önümüze çıkartılıyor. İşçi Partisi’nin devletin yeniden yapılandırılması programı, 8. kurultayında kurultay kararı haline getirildi burada tartışıldı. Ergenekon yeniden yapılandırmayla bunun karıştırıldığını evet dedi Sayın savcılar biz karıştırdık. İşçi Partisi’nin ki ayrı bu ayrı öteki bu savcılık makamı tek bir savcılık makamı değil mi? Ama Sayın Zekeriya Öz hiç buralara kulaklarını tıkıyor, burada bizim yaptığımız sizlerin büyük emeklerle yaptığınız çalışmaların hiç birini dikkate kale almadan hesaba katmadan aynı unsurları getiriyor önümüze koyuyor. Şimdi lütfen hâkimlik onurunuza sahip çıkınız, çünkü sizin şahsi onurunuz değildir bu milletin onurudur. Bu devletin onurudur, bu Cumhuriyetin onurudur. Lütfen hâkimlik onurunuza sahip çıkınız ve görevinizi yapınız. Yok eğer yapmayacaksanız orda oturmayınız. Sayın Özese, Sayın Haşıloğlu lütfen mahkemeye sahip çıkınız sizlerin hukuka uyarsız tutumlarda ısrar etmeniz hukuka aykırı kararlara imza atmaya devam etmeniz bu cüretkârlara bu zemini yaratıyor. Sizde varsınız hedefte hadi yiğitseniz bir hukuki karar verin bakalım diyorlar. Çünkü kamuoyu görüyor ki Köksal Şengün, Erkan Canak, HSYK Başkan vekili, Türk yargısı bir bütün olarak Yargıtay üyeleri burada kanunsuzluk var, kanunsuzluk var, kanunsuzluk var. Şimdi akıllarınca o zavallılar ne kanunsuzluğu efendim bu muhalefet edenler bu hukuksuzluğu karşı çıkanlar meğer ETÖ’nün, ETÖ’nün telkinleriyle, baskılarıyla, yönlendirmesiyle ve ETÖ’cü oldukları için böyle karar veriyorlarmış. Burada hepinize görev düşüyor lütfen bu görevinizi yapınız ve mahkemenize sahip çıkınız Türk yargısına sahip çıkınız, bu görevden kimse kaçınamaz bunu yapmıyorsak hukuk fakültesi mezunlarının hepsinin hâkimlik yapmak diye bir zorunluluğu yok. Bırakalım o kürsüyü hakkını vermiyorsak o kürsüyü bırakalım. Şimdi siz oturmaya devam ediyorsunuz, güle güle oturun. Ama biz burada olmayız biz bu tiyatroda figüran olmayız, bu koşullarda burada bir dakika daha kalmayacağız buna isyan ediyoruz, yürekten söylüyorum, bu duruma isyan ediyoruz, Mehmet Cengiz’in şahsı değildir mesele bu hukuksuzluğa isyan ediyoruz yurtseverlerin Sayın Doğu Perinçek 806 gündür burada tutuklu. Sayın Nusret Senem, Sayın Hikmet Çiçek hakkında açılmış iddianamede hakkında açılmış maddeden dolayı tutuklama kararı yok. Siz tutuyorsunuz Sayın Başkan buna muhalif kaldığı için Ergenekoncu oluyor. Hakkında Ergenekon savcıları tertipler, komplolar tezgâhlıyor ve siz buna her seferinde bakıyorum gözlerinize ne zaman vicdan vicdan harekete geç ey vicdan diyorum. Yoksa sizde mi başkanım gibi tertibe muhatap olmaktan korkuyorsunuz, korkmayın. Türk’sek Türk vatandaşıysak korkma, korkma diye başlıyor İstiklal Marşımız korkmayın Türk vatandaşı olmanın Atatürk’e hâkimi olmanın 1. kuralı korkmamaktır. Çünkü kendine güvenen adam korkmaz kendinden emin olan adam korkmaz vicdanı olan insan korkmaz. Bu koşullarda Sayın Başkanım bu ortam bizi şu yapacağımız davranışa mecbur ve mahkûm etmiştir. Ben burada cübbemi çıkartıyorum masaya bırakıyorum ve bu salonu terk ediyorum.”
Salonda yer alan bir kısım izleyiciler:”Kahrolsun ( iki üç kelime anlaşılamadı) faşizme karşı omuz omuza, faşizme karşı omuz omuza”
Duruşmaya kısa bir ara verildi.
Duruşmaya kaldığı yerden devam olundu.
Bu arada bir kısım sanıklar müdafii Engin Kadıgil ile Sanık Ahmet Cinali müdafiinin salonda olduğu, keza katılan idare müdafiinin de salonda olduğu anlaşıldı
Ara verilmeden önce devam eden oturumda, oturum sonuna doğru bir kısımlar müdafii Avukat Hasan Basri Özbey’in konuşmasının bitirmesini ve hemen akabinde cübbesini çıkarıp salon dışına çıkmaya yöneldiği sırada, duruşma salonundaki seyircilerin büyük bir kısmının alkışlanıp bir takım sloganlar atması üzerine duruşmaya ara verildiği ve salonun boşaltılmasının yetkilerden istendiği anlaşıldığı.
Sanık Ahmet Cinali tekrar huzura alındı.
Çapraz sorgusuna kaldığı yerden devamla.
Mahkeme Başkanı:"Savcı Bey buyurun.”
Sanık Ahmet cinali:”Ahmet cinali saygılarımızı arz ederim.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Önceki aşama ifadelerinizi tekrar ettiğinizi beyan ettiniz. Ancak özellikle telefon görüşmeleri bunlar size sorulmamış, yargılama aşamasında ve Cumhuriyet savcılığı ifadesinde, kollukta zaten susma hakkınızı kullanmışsınız. Bunlar cevapsız kalmış durumda bunlardan.”
Sanık Ahmet Cinali:”Hepsinin cevabını verdim ben Savcı Bey hepsinin cevabını verdim, cevabını vermediğim bir tek konuşmam yok. Az öz olarak verdim hepsinin cevabını.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Sayın Başkan savcılık ifadenizi okudu burada kollukta zaten susma hakkınızı kullandınız.”
Sanık Ahmet Cinali:”Hepsi, hepsinin cevabını verdim. O Savcı Bey geldi.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Yo yasal hakkınız o ona bir şey demiyorum, sadece bunun sorma nedenini ben size açıklamak için söyledim. 20.09.2006 günü Ali isimli kişi ile yaptığınız bir telefon görüşmesi var. Bu telefon görüşmesi daha sonra Cafer Tayyar Çağlayan ile devam ediyor, bu görüşmenin bir bölümünü size okuyup sorumu soracağım. Ali, burada bir şeyimiz var albaylıktan emekli olmuş Çanakkale’de şeyde de Veli Paşa ile çalışmış bir arkadaşımız var, ee adı soyadı neydi? Cafer, neydi abi? Çağlayan, Cafer Tayyar Çağlayan, Veli Paşa ile çalışmış. Şeklinde devam ediyor daha sonra Cafer Tayyar Çağlayanla sizin görüşmeniz devam ediyor, telefonu ona veriyor. Nerde kaldınız Güneydoğuda diye soruyorsunuz. Cafer, Güneydoğu, Urfa, Siverek, Diyarbakır, Lice, Batman. Ahmet, Diyarbakır’da Lice’de ne zaman oralardaydınız? Yetmişte jandarma komutanıydım. Kaçta, yetmiş, yetmiş bir. He yetmiş bir Batman’da ne zamandı albayım? 82-85 jandarma komutanı, belediye başkanı ve kaymakamlık görevi yaptım. Ahmet, tabi o dönemler öyleydi doğrudur bizde uzun zamandır Güneydoğudayız. Oradaki sivil örgütlenmeleri hep ben yaptım albayım. Cafer, nasıl efendim Ahmet, sivil örgütlenmeleri ben yaptım Doğudaki bu konu size soruldu, belli bir şekilde izah ettiniz ben size tekrar soruyorum. Burada sivil örgütlenmeleri yaptığınızdan bahsediyorsunuz nedir bu konu?”
Sanık Ahmet Cinali:”Milliyetçi Hareket Partisinin teşkilatlarını kurduğumu söyledim. Bu iki üç defa cevabını verdim. Yine aynısını söylüyorum yani kaldı ki.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Zaten sivil örgütlenmesi dışında bir örgütlenmesi mi var yani Milliyetçi Hareket Partisinin?
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır, neyin örgütlenmesi olacak zaten MHP sivil bir siyasi partidir. Yaptığımız bu.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Görünüşte bir çelişki var, onu size soruyorum zaten sivil bir parti.”
Sanık Ahmet Cinali:”Hiçbir çelişki yok yapmış olduğum Milliyetçi Hareket Partisinin.
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Peki üyesi bile olmadığınız bir partinin.”
Sanık Ahmet Cinali:”Milliyetçi Hareket Partisinin teşkilatlarını kurmaktır. Kurduğum ha buradan çıktıktan sonrada yine aynı şekilde yoluma devam edeceğim. “
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Üyesi bile olmadığınız bir partinin, il teşkilatı vesair bazında teşkilatlanmalarını nasıl yapıyorsunuz bu bir çelişki değil mi?”
Sanık Ahmet Cinali:”Neden bir çelişki olsun ki az önce Ramboyu Ramazanı sordunuz bende açıkladım. Biraz önce kim olduğunu, ne zaman ne, hepsini anlattım yani hep aynı yerde dönüp duruyoruz yani, kaldı ki Cafer Albay gelince hayatım boyunca ilk defa konuştum. Akrabalarım olan iş adamı olan insanların orda güvenlik işlerini yapan bir insan olduğu için oradan benlen telefonla beraber görüştürüldü görüştürende Ali Karayel hadise bu başka bir şey yok. Yani bu görüşmenin suç içeren tarafı ne onu anlamış değilim.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu görüşme şöyle devam ediyor. Cafer size soruyor. Sizin rütbeniz nasıl nerden emeklisiniz. Ahmet, yok ben emekli değilim biz devam ediyoruz yani sivil örgütlenmeye tekrar devam ediyoruz çalışıyoruz yani.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet bu Milliyetçi Hareket Partisinin çalışmalarını anlatıyor. Türk milliyetçiliğini anlatıyorum. Adamlar bangır bangır bağırıyor, Güneydoğu’da Kürdistan kuracağım diye kıyamet koparıyor. Ne olmuş yani şey mi yine de aynı devam edeceğim yoluma. Memleketin bölünmez bütünlüğü için canımla malımla her şeyimle o yoldayım aynı şeyleri de yapmaya devam edeceğim saygılarımı arz ederim.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Beni tanırsın herhalde ben Cafer Tayyar Çağlayan, he şimdi ben isminizi biliyorum. Cafer, Güneydoğuda kaldınızsa bilirsiniz. Ahmet, ben biliyorum albayım buyurun misafirimiz olun. Cafer, Avrupa’dan tanırsınız beni. Ahmet, yo ben sizi tanıyorum bu Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi var. Cafer, evet o ben varım onun kurucusuyum aynı zamanda teşkilat başkanıyım. Buradan siz Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketini hem kurucusu olduğunuzu hem de teşkilat başkanı olduğunuzu emekli bir albaya söylüyorsunuz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Bunun ifadesin kaç kere verdim dönüp dönüp aynı yerde duruyoruz. Ben yöneticisi olduğum için bu ifadeyi kullandım, yine aynısı söylüyorum yani hadise budur bundan ibaret. Sonra ne yapmış vatansever kuvvetler vatanı mı satmış ne yapmış.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Siz Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin kurucusu musunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketinin yöneticisi olduğum için ondan dolayı söylemiş olduğum bir kelimedir.”
Mahkeme Başkanı:" Yani kurucu musunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır değilim, belli zaten kurucuların kim olduğu Sayın Başkanım. Derneğin tüzüğünde belli hayır değilim ama aynı Sayın Başkanım, dönüp dönüp aynı sorular soruluyor aynı. Bunca yani kıymetli zamanlarınızı burada almayı düşünmüyorum ben kısa ve net olarak cevapları verip bitirmeyi düşünüyorum yani saygılarımı arz ederim.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Başka bir telefon görüşmesi size okuyorum. 22.06.2007 günü Ali Kara isimli şahısla yapmış olduğunuz telefon görüşmesinin bir bölümü. Ahmet, ya bir rapor dalgası var azcık ona dedik ya. Ali, işi varsa Hayretine uğra. Ahmet, Hayrettin nereye bakıyor? Ali, müdür müdür. Ahmet, Hayrettin müdüre varayım da seni arattırayım. Ali, yeğenim benim ya. Ahmet, ha bizim Hayrettin he abi. Ali, Cem Uzan askerlik yapmamış. Ahmet, he. Ali, askerden işte askere elverişsiz raporu almış Adapazarı’ndan bunun bir şeysini alabilir miyik? Ahmet, Adapazarı’ndan aldırırız niye aldırmayalım ya zaten ben sana bir şey diyeyim mi? Ali, he. Ahmet, bu Ak Partinin ekmeğine yağ sürmek için mücadele ediyor haberin olsun yani. Ali, sen şimdi gardaşım bak Adapazarı’nda kim varsa askerlik şubesinden veya onun askerlik şeysinden şunu aldıralım. Ahmet, tamam. Ali veya Ankara’dan buldurabilirsek. Ahmet, tamam. Ali, Cem Uzan bak bu Adapazarı’na kayıtlıymış. Ahmet, hı. Ali, Veli Paşa dedik bu Adapazarı’na kayıtlı dedi. Ahmet, biliyor e babasını Veli Paşa tanıyor hem de iyi tanıyor. Ali, biliyor canım bir iş yok dedi, bir iş yok o dedi zaten sinkaf et dedi. Sen şuna bir bak şeklinde devam ediyor. Burada Cem Uzan’ın askerlik konusunu askerlik şubesinden araştırma konusu geçiyor nedir bu konu açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Neticede İsmail arkadaşımız sarhoşluk sakisiyle bize böyle bir söyledi ama sonuçta da böyle bir şey olmadı yani arkadaşlarıyla otururken oradan bana telefon aştı. Konuşulan konu bunun içeriği başka bir şey yok. Ne Cem Uzanın askerliği beni ilgilendiriyor ne şu ne bu yani hadise bu. Kaldı ki yani burada suç teşkil eden ne var onu anlayamıyorum. Yani belgeler, belgeler meydandadır zaten yapmışsa yapmamışsa meydandadır yani.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:” Tamam yani siz niçin araştırıyorsunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Ben araştırmadım ki, arkadaş böyle sarhoşluk sakisiyle bize bir telefon aştı bunu söyledi. Öylede kaldı yani öyle bir şey olduğu yok. Yani bütün işimiz bitti de Cem Uzan’ın askerlik yaptığı yapmadığıyla mı uğraşacağız savcım? Saygılar sunarım.”
Mahkeme Başkanı:"Sarhoş dediğiniz bu şahsa siz bu detayları söylüyorsunuz?
Sanık Ahmet Cinali:”Ali Kara askerlik yapmadığını soruyor bana.”
Mahkeme Başkanı:" Yani biliyorsunuz bu detayları bilmiyorum falan diyorsunuz ama biliyorsun bunları.”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır bilmiyorum ki, hayır bilmiyorum ki.”
Mahkeme Başkanı:" Nasıl bilmiyorsun?”
Sanık Ahmet Cinali:”Bunun belgesini bana alabilir misin diyor.”
Mahkeme Başkanı:" Okudu size işte telefon görüşmenizi okudu.”
Sanık Ahmet Cinali:”Tamam okudu ama Ali Kara istiyor bunları.”
Mahkeme Başkanı:" E siz nerden biliyorsunuz onları?”
Sanık Ahmet Cinali:”Bildiğim bir şey yok ben Cem Uzan’ı.
Mahkeme Başkanı:" Bak söylüyorlar size ya söylüyor okuyor size.”
Sanık Ahmet Cinali:”Bana alabilir misin diyor. Yani bunu almak istedikten sonra herkes alır yani Sayın Başkanım. Şimdi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının ile ilgili Bilgi almak çok zor bir hadise değil ki.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Başka bir telefon görüşmesi okuyorum. 25.06.2007 günü Abuzer Aydın ve A. Şeref Duvan isimli şahıslar ile yaptığınız bir telefon görüşmesi var bunun bir kısmını size okuyorum. Şeref başlıyor, alo Ahmet e şerefim. Şeref, bu Abuzer binbaşı soruyor senet üstüne yapılan Urfalı adamın adı ne diye. Ahmet, ha şimdi Urfalı adamın adını vereceğim dur az ver bakim sen az Abuzer’i bana. Şeref, bir dakika. Ahmet, ver Abuzer’i alo. Ahmet, Abuzer, Abuzer he abi o Urfalının adı neydi? Ahmet, Urfalının adını soyadını baksana hepsini vereyim kaydet kardeşim söylesin tamam mı? Şeklinde devam ediyor bu görüşme Abuzer, abi Birecik’in çok sağlam adamlarını tanıyorum da şimdi telefonları bende yok telefonlarını sildim bende ben ancak ona yarın ulaşabilirim İstanbul kanalıyla. Ahmet, ama çok hızlı ulaşman lazım. Abuzer, ulaşırsak eğer bu adamlarda varsa senedi yırtarlar yani. Ahmet, ha senedi yırtarlar zaten adam her türlü haklı bizim ki ya bizim paşanın yeğeni Sait Paşanın yeğeni bizim doktor paşa yok mu? Arka fondan Vedat Hava Kuvvetleri Komutanlığı Daire Başkanı şeklinde not düşürülmüş. Eski sağlık daire başkanı yok mu? Hava Kuvvetler Komutanlığı. Abuzer, evet Ahmet, onun öz yeğeni anlasana artık bize gelmesini Abuzer, anladım. Ahmet, amcası yani. Abuzer, ben onu anladım. Ahmet, kendi şeyimiz yani. Abuzer, susuyor. Ahmet, bizim Veli Paşa gönderdi anlasana muhabbetleri ya. Abuzer, abi tamam. Ahmet, tamam mı hemen hızlan bu Dürzü şey etsin bende buradan ona destek veren bir de ne var onun önünü kestim tamam mı. Abuzer, aha bu ulaşınca ben sana bildiririm tamam mı. Ahmet, tamam çok hızlı şekilde haydi öpüyorum gözlerinden. Abuzer, tamam oldu abi ellerinden öperim. Şeklinde bir telefon görüşmesi. Burada bir senet ve alacak mevzundan bahsediliyor. Sizde konuğu Veli Paşa gönderdi. Diye açıklıyorsunuz Abuzer’e nedir bu konu mahkemeye açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi bir benzinlik işi yapan Mardinli olan kendisi dolayısıyla ben orda dediğim gibi Milliyetçi Hareket Partisini organize ettiğim için bütün teşkilatları kurduğumuz için ve buradan duyduğu için bu arkadaş ismini de hatırlayamıyorum. Ziyaretime geldi Veli Paşa abimiz dedi. Amcamı da tanır dedi böyle böyle sıkıntım var bu işte bize yardımcı olabilecek insan senin olduğunu şey yaptığımız için dedi diğerleri de Urfalı. Bize yardımcı ol aramıza gir beni mağdur ettiler beni faize boğdular hadise çok perişan vaziyetteyim dedi geldi ve bunun ötesinde de başka bir şey olmadı adam geldi ondan sonra evrakları getireceklerdi falan ne oldu ne yapacağı ondan sonrada gelmedi öyle yine kaldı kalan bir konu böyle bir sürü insanlar bizi ararlar bize yardımcı ol diye bizde elimizden gelini yaparız yani, hadise bu.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Burada siz bahsettiğiniz için Veli Küçük’ün.”
Sanık Ahmet Cinali:”İşte anlatıyorum nasıl olduğunu adam geldi dedi ki ben dedi Veli Paşayı tanırım amcamda dedi kendisini dedi tanışırlar dedi onun için geldi bizde dedim gereken ne varsa yaparız oradan da arkadaşları aradım Abuzerleri falan bakın dedim şuna elinizden geleni yapın adam yanımıza gelecekti gelmedi ondan sonra öyle kaldı hadise bu. Demek ki kendi işlerini organize ettiler hallettiler yani netice de biz menfaat işin yaptığımız bir şey yok ki bir hatıra istinaden insanın işini bozmayın diyeceğimiz iki tane kelime yani hadise bu.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Aynı tarihte 25.06.2007 günü bu sefer Keko isimli birisiyle yapmış olduğunuz.”
Sanık Ahmet Cinali:”İşte onlarla bağlantılı aynı şey yani oda Urfalı. Dedim bakın dedim böyle böyle şey varmış dedim bir sıkıntısı varmış bir arkadaşın bu adam dedim şeyini aşiretlerinde bulunda bunların meselesini adamın üzerine gitmesinler, adam bütün müşterek kanını emmişler dedi, anlattı adamı bize bu. Yani adamın işinin bozulmaması için bizim bir insanı bir vazifeydi yapmaya çalıştığım ama gelmediler ondan sonra daha da gelmediler yine kaldı yani Keko’yu aradım sen ilgilen bakalım bu arkadaşlar kimdir. Gelirlerse yanına elimizden geleni yaparız dediler öyle kaldı ondan sonra hadise bu ne daha adamı gördüm ne bir şey yaptım.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu dava sanıklarından Ali Kutlu ile bu tanışıklığınız bağlantınız var mı?”
Sanık Ahmet Cinali:”Ali Kutlu bizim Mersindeki dergilerimizi dağıttığı için Taner Bey tanıştırtmıştı. Telefon beraber tanıştırdı bana bunu orda ülkü ocaklarından bir ilgili sıkıntısı olmuş bende ülkü ocakları başkanlığı olan çocuğu aradım ve aralarındaki sıkıntıyı neydi senin zorun derdin neydi Türkeli gazetesini, dergisini dağıttırmıyorsun dedim. Böyle yine de sorunları bitti arasında bu kadar Ali Kutlu başka türlü tanıdığım yok.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu İsrailli general vesair ile başlayan not bunu Veli Küçük’e iletirken yanınızda kimse var mıydı?”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi hatırlayamıyorum Sayın savcım, yani o yanında adam var mıydı yok muydu ben gitti daha evvelde ifadelerimde söyledim vardım Veli Paşama zaten telefon açtım bu hadisenin olduğu anda hemen o anda telefon açtım kendi o zaman Türkmenistan’a gidiyordu. Bir hafta sonra döneceğini söyledi çünkü konu ilginçti ve adamlar bize suikast düzenleyeceği haberini almıştık. Veli Paşamı zehirleyeceklerini, işte bize silahlı suikast yapacaklarını ve derhal uyarmama lazımdı dostumu insanı vazifemizi yerine getirdik hadise budur.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Bu notun içerisinde bu bilgileri veren Murat Ursavaş’ın arkadaşıymış şeklinde bir saptama var kim bu Murat Ursavaş?”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi ben Murat Ursavaş’ı falan tanımıyorum. Bu Ali Karslı Ali denen insanın getirmiş olduğu kendi yazdığı bize şey yapmış olduğu hadiseydi yani bu isimleri isimlerle açık açık zaten orda isimler, telefonlar bellidir yani kimler, kimler bu şeyin içerisindeyse hepsi o şeyin içerisindeydi ben yanımda olduğu gibi yazıhanemde tutuyorum her ihtimale karşı dursun dedim yani hafta, aileyi de uyardık bu noktada bunun dışında başka bir bildiğim yok.”
Cumhuriyet Savcısı Nihat Taşkın:”Meslektaşım birkaç sorusu olacak Sayın Başkan, teşekkür ederim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkanım müsaadenizle birkaç soru sormak istiyorum?”
Mahkeme Başkanı:" Buyurun.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sizin 13.11.2006 tarihinde yapmış olduğunuz bir telefon görüşmesi var Zeki Balaban’la. Zeki size komutanım saygılar ellerinizden öperim diyor. Sizde, gözlerinden öpüyorum canım benim. Zeki komutanım Mersinde ülkü ocakları bu Mesut Bey var ya bizim bu Mesut Sezer he. İl başkanı bunun evini basmışlar komutanın onunla ilgili bir uyarı yapabilir miyiz komutanım? Sizde, kim basmış? Ülkü ocakları komutanım, iyi yapmış. Evet komutanım gayet iyi yapmış sence de iyi yapmış değil mi? Evet komutanım şeklinde bir görüşmeniz var burada size komutanım olarak hitap eden bir şahıs var. Yine Fırat ismindeki bir şahısla yaptığınız telefon görüşmesinde size albay olarak hitap ediyor, yine Zeynel adındaki Mehmet Doğanla yapmış olduğunuz telefon görüşmesinde Zeynel’i polisler durduruyorlar. O görüşmeyi size okuyayım. Telefonu siz orda ki polis memurlarına vermelerini söylüyorsunuz. Şöyle baştan okuyayım 16 Şubat 2007 günü. Mehmet Doğan isimli şahıs Zeynel lakaplı şahısla yaptığınız görüşmede. Abi bak ben ölürsem var ya istetme var ya ben bitirmek üzereyim tamam mı istetmenin altı, istetmenin olduğu yer tüm dolu tamam mı birde ara bölme var arka oturak arası bir de oradan malı al. Gafur Emmiyi de bul yani ben ölürsem tamam mı hadi nerde nerde diyorsunuz. İstetme var ya arkada. Siz de, sen niye ölüyorsun ya. Zeynel, ben aha bitirmek üzereyim tamam. Siz, yok yok seni hiç şey etme üzme. Zeynel, ben nefes alamıyorum, ben nefes alamıyorum şey bitti şarj bitti. Zeynel, O iti ben gönderem oraya dur sen şimdi şeklindeki. Bir konuşma var araçta bir şeyler saklanıyor daha sonra polis geldi yine 16 Şubat 2007 saat 16.15’te. Zeynel, ya polis geldi al arabayı durdurdu şoför daha yetişmedi al onlara veriyorum. Polis geldi şimdi durdurdu komutanım diyor size. Sizde, tamam tamam diyorsunuz devamında. Zeynel, al veriyorum al bir dakika yanında parantez içinde yanında bulunan polise bu kurmay albay diye söylüyor, polis ise ben ne konuşacağım ya diye tepki gösteriyor telefonu almak istemiyor. Daha sonra siz telefonu alan Selahattin isimli polis memuruna Albay Şahin Bey şimdi hemen arkadaşlar geliyorlar yetişiyorlar çocuğa şimdi peşinden geliyorlar yetişiyorlar çocuğa şimdi peşinden geliyorlar hemen biraz sonra çekecekler diyorsunuz. Polis memuru, bakın şimdi bu arkadaşımızın ehliyeti yok bir. Bu arkadaşımız alkollü iki. Bu arkadaşımızı ehliyetten mahkemeye vereceğim, alkolden işlem yapmayacağım bu şekilde götüreceğim alacağım arkadaşımızı diyor. Siz, sizden biz rica etsek şimdi arkadaşlar gelse zaten başka bir arkadaş kullanıyordu arabayı benzin almaya gitti yanına arabayı kullanan o değil benzin almaya gittiler. Biraz sonra orda olacaklar. Polis memuru, siz nerde çalışıyorsunuz diye soruyor. Sizde genel komutanlıkta diyorsunuz. Polis memuru, genel kom diyor. Siz, evet biraz sonra gelecekler rica ediyorum size polis arkadaş şey arabayı kullanan arkadaş biraz sonra orda olacak. Polis memuru, olmaz böyle nasıl göz yumayım ben alkol yok, ehliyet yok hangi birisine göz yumayım. Sizde, yok şimdi ehliyetli şoförü var zaten benzin almaya gitti oraya arkadaş biraz sonra orda olacak yanımda polis memuru, burada olacakta diyor siz rica ediyorum biraz sonra orda olacak. Polis memuru, ben diyor tamam diyor ben yine işlemini yapıyorum veriyorum arkadaşa, arkadaşa veriyorum. Sizde, çok rica ediyorum, çok rica ediyorum efendim diyor ve yine devam eden 16 Şubat 2007 16.20’de. Zeynel sizi arıyor efendim komutanım diyor. Sizde, he şoförün Ali Doğan ha, şoförün Ali Doğan geliyor benzinlikten onu yönlendiriyorsunuz. O da tamam ben telefonu veriyorum polislere diyor, nasıl al bir dakika alo diyor yine Selahattin isimli Polis memuru alıyor. Tamam tamam sizin memleketiniz neresi diye size soruyor. Ben Karadenizliyim. Neresinden bende Karadenizliyim neresinden Orduluyum diyor Selahattin. Sizde, Allah ordunun neresinden bende şuan Ordudayım bak Selahattin neredesin. Sizde Ordunun merkezindeyim Gürgentepede’nim, Gürgentepeden terörün yoğun olduğu yerden diyor burada. Sizde gülüyorsunuz. Gözünü seveyim senin ben güzel hemşerim istihbarat müdürü benim kardeşimdir sizin orda Orduludur biliyorsun. He diyor çok sevdiğim bir kardeşimdir, Mersindeki mi diyor. Sizde Mersin İstihbarat Müdürü. Yerköylüdür filan şeklinde konuşuyorsunuz yani burada da kendinizi albay olarak tanıtıp devam ediyorsunuz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi Sayın savcım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Size komutanım denmesi, arabaya yüklenen yükler ve kendinizi Albay Şahin olarak Şahin Bey olarak tanıtmanızın nedeni genel komutanlıkta çalıştığınızı beyan ediyorsunuz bu konuları açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet açıklarım Sayın savcım. Şimdi Zeki’nin ruh hali belli önüne gelenle komutanım der. Zeynel’e gelince Zeynel sarhoşun teki Ali Doğan onun akrabası benim çok sevdiğim imanı bütün bir çocuk. Yani şimdi çocuk bana telefon aştı böyle böyle abi bir durum var benzinimiz bitti benzin almaya gidiyoruz. Bu içince dengesizleşiyor, kendi kafasına göre afaki afaki laflar konuşuyor kaldı ki orda ki arkadaşların gelene kadar zaten benim konuşmalarımda bellidir yani Ali benzin almaya gidip geliyor. Benden böyle böyle bu kendine bir zarar verir filan sen abi bunla beraber konuş diyor. Polis memuru arkadaşların gelip bu komutan olarak beni anlattığı için orda şey yapmamak için onun dengesizliğe vermemek için artı ben tekrar polis memurunu Alinin telefonundan arıyorum. Bu arada benim telefonumun şarjı bitti. Arkadaşın ordulu olduğunu ve kendimin de Bulancaklı olduğunu yerimin, adresimi verdim benim böyle bir görevli filan olmadığımı çocuğun sarhoş olduğunu ve dengesiz olduğu için böyle konuşulduğu kendisinin de misafir edeceğini söyledim Bulanca’ya Orduya geldiklerinde benim misafir olmaları gerektiğini söyledim. Hadise bundan ibaret yani herhangi bir şey değil adam dengesizin teki ama yanındaki o Ali Doğan akrabası benim sevdiğim bir çocuk yani düzgün bir çocuk hadise bu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Onların dengesizliği değil de ben sizin kendinizi genel komutanlıkta çalışan bir kişi olarak tanıtmanızın amacını sordum yani.”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır efendim ya önce evet işte bende onu anlatıyorum orda o sarhoşun bu şekilde konuştuğu için o çocuğun amacını aşan lafı, bende kendisine artı telefon açtım Alinin telefonundan benim şarjım bitti o arada kendi telefonumun zaten şarjım bitmese gerisini de öğreneceksiniz ama şarjım bitti için diğer telefondan Alinin orda telefonları olması lazım bu kadar telefon dinlendiğine göre ve arayıp aynısını devam ettim. Böyle bir şey yok o sarhoş olduğu için dengesiz olduğundan bu gelene gidene böyle konuşuyor. Bende seni misafir olarak beklerim benim dedim geldiğimde misafirim olursun Karadeniz’e benim otoparkın adresini verdim, yazıhanenin adresini verdim, o da geldiğinde uğrayacağını söyledi hadise budur. Ha Mersin İstihbarat müdürü hadisesine gelince, benim ben yardım isteyince tesadüfen adam Ordulu çıktı. Hadise bu başka bir şey yok yani vatansever kuvvetlerle ilgili bana telefon açtıklarında istihbarat müdürü gittiğimde bu bayrak yürüyüşünün bilahare ertelediğimiz için orda konuştuğum bir arkadaş tesadüfen Ordulu çıktı hadise bu o zamana gittiğimde ne adamın Ordulu olduğu biliyorum ne bir yerli olduğunu biliyorum tesadüfen gelişen hadise bu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”04.11.2006 tarihinde Zeki Balabanla yaptığınız bir telefon görüşmesinde. Zeki, iyilik durumdan vazife çıkardık Mesudu sepetledim abi diyor. Siz, ne oldu diyorsunuz, Mesut sepetlendi. Mesut sepetlenecek zaten Mesut’a bir be yok. He ondan sonra şimdi Mersin’e gidiyor başkanın yanından uzaklaştırdık başkanla da konuştum diyor. Sizde, he bu arada sana bir müjde vereyim, belki Taner anlatmıştır Osman Baydemir’e adam gönderdim tamam mı aklını başına al orda şov yaparsan oyarım seni diye tamam mı. Zeki, tamam. Siz, o kortejde sende olacaksın dedim. Zeki, evet Ahmet, aklını başına koy orda bir karıştırma yaparsan bayrak yürüyüşünde dedim oyarım dedim tamam mı anladım diyor. Anladın mı taraflara tüm aşiretlere şunlara bunlara çalışma on üzerinden on. Zeki, çok güzel diyor siz tamam mı. Bir de şimdi Irak, Irak’a adam gönderiyorum tamam mı diyorsunuz hı diyor. Siz, memleketteki sesleri nasıl kesiyor abin gör. Zeki, aslan abim benim diyor. Siz, gücü gör yani gücü gör tamam mı? Zeki, sende oğlunu gör ama diyor. Sizde, he ona bir destur çektik böyle p nokta nokta küfürlü konuşuyorsunuz. Zeki, he diyor sizde, tamam mı bu zamana kadar biraz bekledik anla işi herkes görsün Zeki, o kadar diyor. Siz, kimin kudretini kimin gücünü tamam mı o kadar aslan abi diyor, aynen bu tamam mı bir günlük işi var. Siz, Taner’e de söyledim bizim Zekiye de dedim bak o aslandır o dedik o Zeki dedim tamam mı he diyor konuşmanız bu şekilde devam ediyor. Buradaki benim sormak istediğim konu Osman Baydamir’e adam gönderdiğinizi.
Sanık Ahmet Cinali:”Doğrudur, doğrudur evet.
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Kendisine aklını başına al şov yaparsan oyarım şeklinde beyanınız olduğunu. Biliyorsunuz bu davada Kuva-i Milliye derneğindeki bir takım kişilerinde telefon görüşmelerinde Osman Baydemir’i hedef aldıkları anlatılıyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi bakın Osman Baydemiri.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Siz ne zaman, ne şekilde, adam gönderdiniz, kiminle muhatap ettiniz, ne şekilde konuştunuz bir. İkincisi, Irak’a adam gönderiyorum diyorsunuz Irak’a kimleri, ne şekilde, hangi amaçla gönderdiniz açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Osman Baydemir’i. Şimdi Osman Baydemir hadisesi şöyle; Orda biz bir Vatansever Derneğini kuracağımız için bende onların kendi aşiretlerini tanıdığım için yakın dostlarını dolayısıyla benim Güneydoğu bir sürü zamanım geldi geçti hala da benim evimin bahçesi gibi aynen gider gelirim ve onların ailesiyle, ailesine haber gönderttim aile büyükleri de Osman’a bu işe taraf olup şey yapmamalı gerektiğini söylediler ve bu da jandarma raporlarında da vardır ben evimin içinden vuruldum diye adam feryat ediyor Osman Baydemir. Yani yapılabileceğim hiçbir şey yok diyor, ha bu vatansever kuvvetlerin kurulması ile ilgili ve böyle oluyor yani hadise budur başka bir şey yok. Irak’a gelince Irak’taki yani orda da dostlarımızın filan olduğunu söylemiştiniz yani öyle bir şeydir veya bir adamı filan bizden yardım mı istedi öyle bir şeydir çok detayını hatırlayamıyorum. Osman Baydemir hadisesini hatırlıyorum artı bunlarla ilgili ifadeler verdim ben. Sincan savcılığına talimatlı ifadeler verdim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”05.12.2006 tarihinde Mehmet Ali Danışman ismindeki bir şahısla yaptınız bir telefon görüşmesinde. Hal hatır sorduktan sonra siz şöyle diyorsunuz; E seni rahatsız edenler Vanlıymış zaten o şeyler ben şimdi bak ona göre yarın bir daha gelecek çocuklar tamam mı evet abi diyor siz yarına gelecekler zaten onlar tamam mı hı diyor. Zati 24 saat bunlar senin telefonunu bekliyorlar. Evet, sağ olsunlar söylediler diyor. Siz, ben talimat verdim tamam mı O da, sağ olun diyor. Siz, anlaşılmayan bir bölüm var şeyin varsa olmadı çeker hemen derhal hallettiririm onu kızağa çektiririm p nokta nokta kaldı ki ekipte sıkıntın olmasın her türlü ekip var yani işini yapacak diyorsunuz. O da, söylediler diyor. Sizde, sen nasıl istiyorsak bak sen nasıl istiyorsan öyle yapacak ekip var ellerinde her türlü diyor tamam abi diyor karşı taraf. Siz, yani işin duracak gibi korkma yani hiçbir noktada tamam diyor. O, i nokta sana pürüz yapacak gibi de çekinme, hiçbir b nokta yiyemez tamam şeklinde bir görüşmeniz var. Burada sizin şeyin varsa olmadı çeker hemen derhal hallettiririm onu kızağa çektiririm ekipte sıkıntın olmasın şeklinde bahsettiğiniz bir ekip var bu ekip nedir? Kızağa çektireceğiniz kişiler kimlerdir açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi bu efendim. Bu 11’de zaten bunun mahkemesi sürdü bu davalarda bitti yine aynı şeylere devam ediyoruz. Yani bu da müteahhit arkadaşımızın orda ki bir Vanlılar grubu Van’da da benim büyük iki aşiret hem bununkiler hem Şilanlar benim kirvelerim yani. Ondan Ağrı ben onların aile büyükleriyle şey ederim dedim haber gönderttiririm ve bu hadise şey olmaz orda da kaldı ki, ekipte uyuşmazlığın olursa tekrar yeni ekip orda çocuklar size ayarlarlar dedim. Bir insani bir yardımımız yani sevdiğimiz arkadaşımızın müteahhit arkadaşımızın TOKİ’ye inşaat yapan İzmir’deki bir arkadaşın şeyi bu bunla ilgili de şey yaptık taşındı zaten O Mehmet Ali denen arkadaş beni arayan. Ne Mehmet Ali’yi tanırım ne orda çalışanları tanırım hadise budur ve öylede aralarında sulh oldular bitti. Bunda 11. Ağır ceza mahkemeleri de bunların hep davaları görüldü burada konuştuklarımızın hepsini çocuğu Sincan’da ya talimatlı ifade savcı beylere şey hâkim beye verdik ya ağır ceza mahkemelerine verdik veya savcılara ifade verdik yani. Dünya kadar davayla yargılandım. Hep bunların hep hesaplarını verdim ben artı siz zaten elinizde de var ifadelerde saygılar sunarım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”18 Haziran 2006 tarihinde İrfan ismindeki şahısla yaptığınız telefon görüşmesi var. Burada da siz kendisine Diyarbakır Silvan’da sağlam elemanın var mı diye soruyorsunuz Silvan’da mı diyor he diyorsunuz. İrfan, var abi diyor. Sizde, şimdi bizim çocuklar vardı oradan bir karşı taraftan bir organizasyon yaptırıyorlar şeye terör timine şey vereceğiz oradan anladın mı? İrfan’da, bir telefonla konuşmayalım abi. Sizde, yani anladın dediğimi demi diyorsunuz. O da, teferruata girme şuanda benimde telefonum sakat seninde sakat. Sizde, ya öyle eleman eleman oraya bizimkilere öyle bir şey ayarla diyorsunuz. O da, tamam ben gelim görüşelim sen nerdesin şimdi şeklinde devam ediyor. Burada eleman aramanızın Silvan’da sebebi nedir? Ve telefonda göremeyeceğiniz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet söyleyeyim.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Telefondaki sorum bitsin lütfen. Telefondaki görüşemeyeceğiniz konular nelerdir bunları açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Terör timine orda yardımcı olacak halktan insanlar neticede o İrfan dediğim, İrfan Şuroy bahsediyorsunuz Batmanlıdır bunlar seyit sülalesidir geniştirler yani aileleri zaten 5000’e yakın ailesinden korucu vardır. Batman Sasunludur bunlar, ondan dolayı akraba bağları ile terörle mücadele noktasında yardımcı olunması için oradan insan vermesini istiyorum söylediğim bu. Hadise bu yaptığım yapmaya da devam edeceğim bu zamana kadar terörle mücadele noktasında her türlü noktada devletimin yanındayım. Buna kadar yaptıklarımda bundan sonrada yapmaya devam edeceğim Sayın savcım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet sizin Silvan’da böyle bir çalışmanız oldu mu terörle mücadele konusunda?”
Sanık Ahmet Cinali:”Terörle mücadeleden oradan özel hareketten çocuklar dediler abi biz yetersiz kalıyoruz burada halk bazında bize haber elemanı lazım. Evet, doğrudur yani Türkiye’nin her tarafında haber elemanı hem polis istihbarata veririm hem de jandarmaya veririm yani terörle mücadele noktasında neden yapmayayım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sabahki oturumda ben size sordum herhangi bir haber elemanı istihbarat göreviniz var mı diye öyle bir görevim yok dedin?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır ben vatandaşlık görevimi yaptım savcım bir daha söylüyorum her Türk çocuğu bana göre her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı bunu da yapması lazım devletinin bölünmez bütünlüğü için niye yani devletinin yanında her türlü mücadeleyi yapmasın. Benim için ekstra bir durum değil bu yapmış olduğum her vatandaşın vatandaşlık vazifesi benim anlayışıma göre ama bazılarına göre bu değişir ben onları bilemem. Saygılar sunuyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”19 Haziran 2006 tarihinde Taner Ünal ile yapmış olduğunuz telefon görüşmesinde. Siz, ya Tanerciğim sana aslan gibi bir hemşerini tanıştıracağım, tanıştıracaktım Burdur Bucaklı. Taner he diyor. Siz, tamam mı bizim jandarmadan aslan gibi bir kardeşimiz vardı dur sana vereyim telefonunu ararsan çok sürpriz olur ona ha. Taner, öyle mi diyor. Siz, hı ara bak ara Cihan astsubay aslan gibi özel kuvvetlerde çalışmış şeyin yanına gelmiş bizim Serdar’ın yanındaymış yaz bak şeklinde telefon numarası vermeye çalışıyorsunuz. Burada bahsettiğiniz şahıs kimdir, özel kuvvetlerde çalışan şahıs kimdir, sizin Serdar kimdir burada bahsettiğiniz bizim Serdarın yanında diyorsunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hatırlamıyorum, hatırlamıyorum, yalnız şu, bir sürü, bir sürü ondan sonra neticede insanlar var tanıdığımız?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Nerde görev yapıyor bu şahıslar?”
Sanık Ahmet Cinali:”Jandarma, tesadüfen tanıştığım bir çocuk demek ki yani Burdur bucaklı yani Taner şey ettiğim benim için bir detay olan bir hadise değil tesadüfen gelişen bir hadise.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Serdar kimdir bu özel kuvvetlerde çalışan şahıslar kimdir?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hatırlayamıyorum ki Serdar tanıdığım bir sürü Serdar var hangi serdarı bahsettiğin şuanda savcım 3 senedir haksız yere içerdeyiz. İşimiz gücümüz perme perişan olmuşum ben bunlarla yatıp kalkmıyorum ki. Netice itibariyle yani artı da her günde bu işi yapanları tezgâhları da kinim artıyor yani onu da söyleyeyim sizlere saygılarım sunuyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”05.10.2006 tarihinde Taner Ünal’la yaptığınız telefon görüşmesinde. Hal hatır sorduktan sonra. Taner, bir iş ticaret mahkemesindeki davadan bahsediyor daha sonra he çok güzel gitti bir buçuk iki saat sürdü mahkeme, bayağı mahkemeyi falan reddettim tartıştım mahkeme e faturaları maturaları bir takım haklar vardı kabul ettirdim. Siz, iyi ne güzel çok güzel. Taner, iyi bir mücadele verdik bir şeyler bir düzene giriyor kardeş. Siz, inşallah inşallah diyorsunuz he ne yapıyorsun diyor inşallah ben de uğraşıp duruyorum işte seni İstanbul’a alacağım Allah izin verirse bir yer yapacağız. siz, Taner Ünal’ı İstanbul'a alıp bir yer yapacağınızdan bahsediyorsunuz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet doğrudur. Kendi pasajıma bir düzen yapacaktım ama Taner ondan sonra buna gerek yok dedi ve kaldı yani kendi mülküm olan yerler var yani kendi burada yazıhanem var şey var. Yani Taner inşaat mühendisi beynelmilel bir arkadaşımız yani her tarafta inşaat yapan onun için hadise bu ama tabi işlerinin yoğunluğundan dolayı Ankara kalmayı tercih etti hadise bu. Bugünde gelse Karadeniz’de nerde olursa olsun benim kapım sonuna kadar Taner Ünal’a açıktır hadise bu savcım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu görüşme içerisinde Taner diyor ya bu şey Diyarbakır’ı önümüzdeki günlerde şey yapıyoruz açılışını, çocuklarda mükemmel bir hazırlık yapıyorlar. Siz, he yapsınlar diyorsunuz devamında şimdi bu bizim için çok önemli yalnız Mesutla konuştum şimdi mersinde mesut mersinden şimdi 1000 kişi falan oraya aktaracağız. Sizde, aradılar diyorsunuz. Taner, 1000 kişi falan Mersinden götüreceğiz yalnız işte bi otobüs motobüs e masraf organize edilmesi lazım. Zeki’yle de konuştum yani orda bize 500 metre bayrak açacağız programı ona göre yapacağız veya 1000 metre şeyde Diyarbakır'da bunu muhakkak halletmemiz lazım Ahmet bu bizim için yeni bir başlangıç olacak gibi şey gibi Mersindeki gibi büyük bir şey meydana getirecek bu ona göre diyor. Sizde, başlangıçlar yapacağız da sonra ne olacağız o aynen MHP’ye yaptık ya şeyde diyorsunuz. Buradaki olay nedir? Başlangıç yapılması olayı.”
Sanık Ahmet Cinali:”Efendim bu dernek, dernek hadisesi yani derneğin oradan yeniden yani ben daha evvelden güneydoğuda Milliyetçi Hareket Partisi teşkilatlarını kurduğum için ama maalesef bizim uşaklar işin gerisini getiremediler yani keşke getirebilselerdi de Türkiye bugün bu durumların içerisinde olmasaydı. Yani MHP zaten işlevinin yerine getirseydi vatansever kuvvetler olmazdı bana göre yani. Demek ki getirmediği için lüzum hissi hissetmiş arkadaşımız o da bir ülkücüdür Taner’de onun için bu dernek kuruldu yani hadise budur anlatılmaya başla, konuşulan bu hadisi başka bir şey yok yani orda ki insanlarımızın vatanına milletine sahip çıkar bir halde olmasını arzulamaktan başka ortaya bir şey yok. Bana göre bir vatan mücadelesi ama kime göre nedir bilemem saygılar sunuyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”12.12.2006 tarihinde yine Taner Ünal’la yaptığınız görüşmede. Taner, Mersindeyiz işte çalışıyoruz burada şimdi Diyarbakır’ı senle konuştuktan sonra 28 şeye erteledim Ekim’e. 29 Ekimde zaten bayram ya diyor. Sizde, he 28 Ekim’e erteledin. Taner, 28 Ekim yani bayramın o sıcak havasına yapacağız hem de şeyde bitmiş olacak Ramazan bitmiş olacak. Siz, he daha iyi diyorsunuz. Taner, Mersinden de güzel bir hazırlık yapmış olacağız sende oraya hazırlık yaparsın diyor. Sizde, ben gideceğim şimdi orayı düzenleyeceğim sen merak etme tamam mı kardeşim diyor tamam kardeşim siz diyorsunuz. Taner, işte harekete geçiyoruz artık yolda yürümede parayla değil şimdi şeyden çıkacağım işte geçeceğim herhalde yarın çıkacağız yola öyle görüküyor inşallah diyor yarın akşama doğru. Taner, o çocukla bir buluş bunu başkaları kafasını çelmesin diyor. Sizde, yok yok organize ederiz onları diyorsunuz kimdir bu çocuk kafası çelinmemesi gereken?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hangi kimden bahsettiğinizi şuanda hatırlayamıyorum şuanda kim, mutlaka orda, orda ki belki korucu ailelerdir yani bu vatanını milletini seven insanlardır başka kim olacak.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Özellikle o çocuk diye birisinden bahsediyor aklı çelinmesin diyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Şuanda hatırlayamıyorum, hatırlayamıyorum şimdi hatırlasam savcım cevabını vereceğim, hatırladıklarımı direk veriyorum yani şuan hatırlayamıyorum hatırlamadığım şeyi de bir yanlış beyanda bulunmak istemiyorum yani hatırlasam söyleyeceğim size, saygılar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Devamında aslanım benim koçum benim diyor. Sizde, bölge komutanı, asayiş komutanı, falan organize edeceğiz. Taner, şu bayrağı bayrağı bir yükseltelim ya diyor. Sizde, yükselteceğiz Allah’ın izniyle. Taner, bak şey dedim Diyarbakır’da bayrağın yürümesi var ya Çanakkale’de savaşmak kadar önemli bugün diyor. Siz, ya her halde her halde diyorsunuz. Taner, görüyorsun adamları Ermeni Yasasını oylarken Orhan Pamuk’a da aynı anda şey verdiler. Siz, bunlar şerefsiz yani diyorsunuz. Taner, hı işte ne diyorlar bilmem ne verdiler ödül verdiler yani bu memlekette bugüne kadar Nobel alacak hiç mi yazar çıkmadı Reşat Nuri Gültekin’ler şunlar bunlar bilmem neler küfürlü konuşuyor çocuğuna Yahudi çocuğuna mı verilmesi lazımdı bu ödülü. Sizde, ya ya Tanerciğim orda ki yapılan yürüyüş çok önemli Diyarbakır’da çok önemli dedikten sonra, bir bölüm sonra şimdi bu asayiş komutanıyla, kolordu komutanıyla ondan sonra ben organizeyi yapacağım bölge komutanıyla. Taner, canım kardeşim tamam diyor. Siz, tamam mı işler adam gibi olacak anla dediklerimi özel hareket falan tamam mı diyorsunuz. Taner, nasıl diyor. Zibidilerin işi bozmasında diyor fırsat diyor. Sizde, yok yok sen boşver onla bir şey olmaz sen hiç merak etme. Taner, tamam abi diyor. bu şekilde bir görüşmeniz var. Bu kolordu komutanıyla, asayiş komutanıyla, organize ettiğiniz konu nedir bunu açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Zaten bu Taner’e psikolojik olarak desteklemek için söylenen bir hadisedir. Neticede Diyarbakır’da bir bayrak yürüyüşü yapılacak yani bir teşkilat grubu yani her hangi bir şekilde ne asayiş komutanına ne de bölge komutanına filan böyle bir temas olmamıştır. Hadise bu yani Taner’i psikolojik olarak desteklemek için söylenen bir kelimedir yani motivasyondur yani. Saygılar sunuyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine 16.11.2006 tarihinde Taner Ünal’la yaptığınız görüşmede siz Taner Ünal’a, oradan size 3 tane çocuk gelecek uzman özel hareketten. Taner, hı diyor 30-40 kişi de sivil getirecekler. Taner, tamam diyor. Siz, yalnız sen onları deşifre etmiyorsun hiçbir şekilde yanında olacaklar silahları ile birlikte 5’te orda olacaklar şimdi sizi arattırıyorum cebini veriyorum diyorsunuz. Taner, tamam canım kardeşim diyor ve Selami uzman şeklinde bir isim veriyorsunuz ve şöyle diyorsunuz onlar seni koruyacak Taner a bak beni az dinle tamam mı diyorsunuz. Tamam kardeşim diyor onların getirdiği bayrak tutacak onlar seni koruyacak diyorsunuz. Taner’de ben korunmaktan vazgeçtim ya kardeşim dinle sen beni tamam mı tamam diyor ve bu şekilde görüşmeniz bitiyor. Burada koruma gönderiyorsunuz kendisine kimdir bu özel hareketten uzmanlar gelip koruması olayı? Bu yürüyüş jandarma bölgesinde mi oldu polis bölgesinde mi?”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi orda ki, orda ki hadise ben bunların cevabını verdim tekrar edeyim yani şimdi iki defa verdim bi daha üçüncü olacak.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Selami ismindeki şahıs sabahta sormuştum bu konuyu.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet, evet uzman uzman çavuştur Selami netice itibariyle benim sevdiğim çocuktur. Orda ki orda ki benim tanıdığım dostlarım korucu olan aileler var aşiretler var artı. Onlara gönderdim o çocuğu ve onu da sen oraya kesinlikle gitme dedim, sonra tekrar ben Selamiyi aradım diğer arkadaşlar gitsinler senin orda bulunman uygun değil yanlıştır dedim yani her türlü açıdan hem sivil otorite açısından. Yani orada şimdi askerin orda bir tanıyan çıksa asker ne oluyor derler. Bu dedikodu zaten Güneydoğuda bitirir hadiseyi sakın oraya sen gitme dedim bizim korucu aileleri ve benim orda ki diğer aşiretlerden benim sana vatanı milleti seven insanlardan gitsin dedim ve gidenlerde bunlardır yani hiçbir şekilde oraya özel hareketçi filan gitmedi. Taner Beyde bunların cevabını verdi artı. Saygılar sunarım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani siz Selami ismindeki uzman çavuşun oraya gitmemesini söylediğinizi iddia ediyorsunuz 16.11.2006 tarihinde sabahta.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet, evet bilahare söyledim ama ama, ben ama ben Selamiye şunu söyledim savcım git dedim falan falan aşiretlerle git görüş benim söylediğimi söyle katılsınlar yürüyüşe desteklesinler derneği dedim. Netice itibariyle aynı amaca hizmet eden memleketin bölünmez bütünlüğüne hizmet eden bir dernek kurduk oraya hepsi de orda camianın altında olması lazım dedim. selamiden sadece istediğim buydu başka da bir şey yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Selami ile 16.11.2006 tarihinde sabahleyin bir kısmını okumuş olduğum telefon görüşmenizde. Devamında okumadığın kısım vardı Osman Balak emniyet amiriyle görüşmesini söyledikten sonra şöyle diyorsunuz.”
Sanık Ahmet Cinali:”Evet doğrudur.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Selami tamam onu da bulun o çocukta aslan gibidir dedikten sonra, Celal Paşam ne yapıyor durumu nasıl? Celal Paşam çok iyi abi diyor. He şimdi şey yapın orda yine bir organizasyon yapın oradan sivillerinizi çekin asker olduğunuzda belli olmasın tamam mı? Evet abi diyor. Tabi silahlarınızı da alın yanınıza mutlaka şeklinde beyanınız var. Yani siz gitme falan demiyorsunuz sivilleriniz çekin asker olduğuz belli olmasın silahlarınızı da alın diyor. tamam abi yaparız onu diyor daha sonra cep telefon numarasını veriyorsunuz ve şöyle diyorsunuz yalnız o bayrakları taşıyan sivillere taşıtın, bir güzellik yapın tamam mı 40-50 kişi falan dedikten sonra konuşmanız geçiyor bitiyor. Taner’le yaptığınız bu görüşmeden sonra tekrar Selami ile yaptığız görüşmede 17.11.2006 günü bir gün sonrasında hal hatır sorduktan sonra. Selami, abi ayrıldık onlar komutanın yanına gittiler bi diyor. Siz, nereye gittiler? komutanın yanına abi. Siz, kimin alay komutanının mı? Selami, kolordu komutanına gittiler abi. Siz, ha iyi. Selami’nin sağa çıktık sağa sola baktık adam topladık bayağı işte yarın toplanacaklar yani saat on buçukta oraya gelecekler. Tamam diyorsunuz. Selami, noktaya gelecek hepsi yani. Tamam sen organize ettin adamları da. Selami, abi öpüyorum göz he diyor görüşecek görüşecek beraber yani tamam tamam gaymağım öpüyorum gözlerinden diyorsunuz. Siz, yanları galabalık mıydı? Selami, galabalık abi. Siz, ne kadar galabalık vardı? Selami, yani masada 8-10 kişi vardı da aşağı yani dediklerine göre bayağı adam var dedi. Siz, senin gördüğün ne kadardı. Benim gördüğüm 8-10 kişi vardı diyor. siz, 8-10 kişi. Selami, yemek yiyorlardı yani. siz, he tamam nasıl gözün tuttu mu? Etraftaki adamları Selami, e benle Taner abi vardı Taner abinin garşısındaki adam onları gözüm tuttu abi de öbürküleri tam görüşemedik, yani ben Taner abiyle devamlı görüştüm yani konuştum yani beraber. Siz, ha onlar bizim adamlar sen Mesutlar falan. Selami, he evet abi zaten Taner abi diyor Ahmet abinen diyor 30 yıldan beri beraberik diyor yani. Siz, doğrudur o Diyarbakır grubunu gözün tutumu diyorsunuz. Selami, biraz iyi yani öyle şey yok değil yani tamam evet biraz. Siz, tamam Selami şimdi öpüyorum dedikten sonra öpüyorum gözlerinden bu hareketler önemli orda psikolojik savaş bunlar biliyorsun psikolojik harp diyorsunuz. Siz uzman çavuşa psikolojik savaşı öğretiyorsunuz bunu bir açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Tabi ki adam orda ben Kürdistan kuracağım diyor paçavrayla sokaklarda geziyor. Elbette ki psikolojik savaştır bu. Bizde orda Türk milliyetçiliğini anlatıyoruz Atatürk milliyetçiliğini anlatıyoruz. Söylediklerim doğrudur. Kaldı ki orda Selami’nin artı ben tekrar bilmiyorum telefonlarda var mı görüşmelerde tekrar ben Selami’yi aradım. Kesinlikle sen orda olmayacaksın benim sana söylediğim aşiretlere git korucu ailelerine benim selamlarımı söyle onlar katılacak oraya hadise bu. Çünkü orda ki bir askeri görmesi halkın paniklemesi demektir yani yaklaşmazlar hadiseye. Ondan sonra iş kalır ortada yani herhangi bir şeyden selami’ye oraya gitme demedin yani, sırf bu düşünceden gitme oraya sen olma orda dedim yani askerden kimse olmasın dedim ve düşündüğümde gayet isabetli. Çünkü orda birisi görse onu alır işler bu malzemeyi ve orda halka derler ki aman derler işte bu hadise böyle böyle oldu, aman buraya yaklaşmayın şudur budur derler yani. Onun için buna meyil vermemek için burada hiçbir şekilde hiçbir asker gitmedi. ama Selami’yi ben aşiretlere gönderdim doğrudur orda benim tanıdıklarımı o biliyor zaten artı terörle mücadele noktasında onlara daha evvelde sorduğunuz siz ramazan (bir kelime anlaşılamadı) ve ekibe insanlardan istihbarı noktada yardımcı olması için insanlar verdik zaten, yani dostlarımızdan dostlarımızın aşiretinden güvenilir insanlar verdik terörle mücadele noktasında o insanların oraya katılmasını istedim hadise budur yani bir kısmı bu bu yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu şahıs nerde görev yapmaktadır, hangi birimde görev yapmaktadır?”
Sanık Ahmet Cinali:”Nasıl?”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Selami ismindeki şahıs hangi birimde?”
Sanık Ahmet Cinali:”Özel harekette, özel harekette çalışıyor operasyon ekibinde.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Özel hareket dediğiniz Jandarma?”
Sanık Ahmet Cinali:”Jandarma, jandarma özel hareketi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yani bunun kendi komutanları yok mu yani sizin söylediğinizi şeyleri yapıyor onu nasıl açıklıyorsunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Yani şimdi beni Selami’nin yaptığı ekstra bir durum yok ki ben falan aşiretlere git şunlara şunlara söyle dedim yani çocuğun yaptığı vatandaşlık vazifesi herhangi bir şekilde emir aldığı memir aldığı şey değil ki yani. Neticede oraya bir bayrak yürüyüşü yapılacak vatanını milletini seven bir dernek kuruluyor hadise bu, ne kadar rahatsız oldu millet bu kadar saygılar sunarım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”19.12.2006 tarihli Zeynel lakaplı Mehmet Doğanla yapmış olduğunuz bir telefon görüşmesinde. Zeynel, ben gele kadar, ben gele kadar şöyle 4-5 kutu kısa dokuzlu mermisi ayarlan bana diyor. Sizde, onlar mesele değil sen işine devam et tamam tamam diyor. Zeynel, 5 heç olmazsa 5 kutu olsun ben gelince alıp geleceğim şeklinde bir beyanı var.”
Sanık Ahmet Cinali:”Dengesiz..”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ve 19.12.2006 tarih saat 12:36’da da alo kısa dokuzlu bana lazım, birde yedi atmış beş, beş kutu da o da. Siz, hep olmayacak istiyon ha uzun desem var ya neyse dur bakacam halledecem diyorsunuz. Zeynel, ya yedi atmış beş var ya diyor nama koyacağım onu biliyor musun, bir kutu da ondan getir şeklinde sizden mermi istiyor. Siz mermi ticareti yapıyor musunuz? Böyle bir işiniz var mı?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hiç alakası yok savcım Zeynel dediğin adam dengesizin, alkoliğin bir tanesi yani işte.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Niye sizden dokuzlu ya da yedi atmış beşlik istiyor.”
Sanık Ahmet Cinali:”Dedim ya aile Ali Doğan’ın akrabası olduğu için Ali Doğanda benim çok sevdiğim bir çocuk olduğu için ondan dolayı laf olsun diye işte bizi arıyor ara da bir hadise bu duyması gereken he hı hıp diyoruz geçip gidiyor yoksa benim mermiyle ne içim var milletin mermisiyle, benim kendi tabancama lazım kendi mermilerim savcım. Kimseye ne mermi verecek halim var ne bilmem ne. Böyle bir şeyi soran şeylerini de terslerim yani kaldı ki o dengesizin bir tanesi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet genelde telefon görüşmelerinizi sorduğumuzda aynı yanıtları alıyoruz. Yani onların dengesiz olduğunu veya sizde sizin onları atlatmak için cevap verdiğiniz şeklinde.”
Sanık Ahmet Cinali:”E dengesizler adam şimdi.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel: Fakat o kadar çok telefon görüşmeniz var ki bu şahısla.”
Sanık Ahmet Cinali:”Dengeli adam var bir ton bunlar niye şeye girmemiş yani. Ne kadar dengesizler varsa alınmış alınmış onlar monte edilmiş bizde onların cevabını veriyoruz, diğerleri niye yok? Bütün tapeleri getirin onları da cevaplayalım. Yani nerde dengesiz abidik gubidik adamlar varsa monte edilmiş şimdi bunların hesaplarını veriyoruz. Mahkemeyi burada meşgul ediyoruz başka bir şey yok.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu şahıslar niye size arıyorlar yani başka.”
Sanık Ahmet Cinali:”Beni sadece onlar değil ki beni dünyanın adamı arıyor, tanıdıklarım var tanımadığım var adam alıyor telefonumu abi ya işte bana şunu yapın bizde he yok deyip geçip gidiyor yani insanları kırmak benim âdetim değil ki.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Yine bu Zeynel’le yaptığınız telefon görüşmesi Mehmet Doğan asıl ismi. 20.12.2006 tarihinde Zeynel diyor ki; 364 tane ben pul getiriyorum tamam mı bir dakika bak bir de o ufak heykel var ya. Siz, tamam ya teferruata çok inme telefonda tamam yavrum diyorsunuz. Zeynel, tamam onu götürüyorum galanı o büyük şey zaten 100-150 kilo onu ben atamam arabada bu arabaya hiç atamam yani. Siz yok yok doğrudur, diyorsunuz. Zeynel, amma bunları portakalı yaptık mı portakal Mustafa’yla beraber geliyoruz buraya biliyon mu tamam tamam diyor. Portakalı kestik mi arasına doldurur götürürüz hepsini. Sizde, tamam aynen doğrudur. Zeynel, anca abi 40 ton portakal aldım 8 milyar bak faizle para aldım bir yerden şeklinde bir görüşme var burada 364 tane pul getirildiğini söylüyor ve ufak bir heykelden bahsediyor, portakalın arasına bunları koyacağından söz ediyor bu konu nedir?”
Sanık Ahmet Cinali:”Adamın yemeğe ekmeği yok, hangi heykel, hangi pul ya kaldı ki konuşuyor adam öyle bizde he yok deyip tamam tamam tamam Zeynel deyip geçip gidiyor yani. Zeynel dediğin adamı görseniz şöyle adam yerine konacak bir sıfatı yok tabi biz insanları kırmak istemediğimiz için öyle sine geçip geçiştirilen laflar bunlar.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Fakat bu şahsın birçok sıkıntı yaşadığında polisi aramanız, onu kurtarmaya çalışmanız, alkollü araç kullanmaktan diğer şeylerden.”
Sanık Ahmet Cinali:”E doğrudur çünkü ailesini tanıyorum hep kaldı ki ailesinden, ailesinden de bir kısım insanlar bu Mersinde olan tarihi eser fezlekesini tutturmuş olduğumuz kültür bakanlığından hadiseyle ilgili jandarmaya devlete yardımcı olan insanlar olduğu için idare et abi idare et o çocuk, konu çözülsün diye idare ettiğimiz bir vatandaş dengesizin bir tanesi yani. Adam bir tutuklandı, ifade verdi, bunların ifadelerini verdik defalarca verdik 11’de hala da aynı şeyleri devam ediyoruz 3 senedir artık yani ambale oldu kafamız. Artık adamın ismini dahi duymak istemiyorum yani sadece bunun değil bu tip insanların hiçbirini benim için kapımın dışında kaldılar yani saygılar sunarım savcım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”4 Ocak 2007 tarihinde 5393141268 numaralı bir telefonu kullanan kimliği belirlenemeyen bir erkek şahısla yaptığınız telefon görüşmesinde hocam diye hitap ediyorsunuz bu şahsa. Ne oldu senin ki kurtuldu mu diye size soruyor. Sizde, onu bıraktırdık işte ondan sonra mecburi şeyden işte altı yedi ay geçmiş herif şey yapmış arabayı bırakmıyor ki adam mecburi şey olacak ondan sonra arabayı yarın noterde şey yapacaklar işlerini halledecekler mahkemeden işte şeye bıraktırdım otelciye aldırtırdım bunu Battal savcıya gidip salacaklar. Erkek şahıs, şimdi ben ona göre hareket çekeceğim diyor. Sizde, hareketini çek sen onu sıkıştır onu sıkıştır bizim kucağımıza düşürecek şekilde diyorsunuz. Erkek şahıs, daha da sıkışacak o daha da diyor siz tam sıkıştır onu tamam şimdi şimdi arıyom telefonla ulaşılmıyor. O şahıs, tabi kurtuldu yarın der kontör gönder. Siz, yok artık yani hocam şimdi şuanda ben akrabalarıma anlattım yine bizim orda adamımızın yanında şuanda diyorsunuz. O da, tamam bunu şeyden bu gece iyice diyor. Siz, sen iyice o elbiseleri melbiseleriyle icraatına bak tam dört bacağı mamur et ki ona göre bir şey yapalım çok namussuzluk etti de hocam diyorsunuz. Bu, aman tamam oldu tamam diyor. Sizde, sende görüyon şuan ki durumu. O şahıs da, kurtuluşu yok geberecek yani şahsı yokta. Siz, ne arabasını arattırdık ne bilmem ne ettik silahı hiç birini aldırttırmadım nasıl orda şey vardı av tüfeği falan vardı. Hepsi hiç birini hallettirmeden bıraktırdım diyorsunuz. O şahıs da, sen şimdi diyeceğim bir şey var diye devam ediyor, gücümü tırnakları sökerim diyeceğim bu kadar filan diye konuşmanız devam ediyor. Burada siz bir olaydan bahsediyorsunuz silahlarını arabasını arattırmadığını söylüyorsunuz nedir bu konu?”
Sanık Ahmet Cinali:”Yine bu Zeynel davaları yine ne Zeynel davası yani adam. İşte bu Mehmet Doğan hadisesi yine böyle aptal aptal şeyler ( bir kelime anlaşılamadı).”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Hocam dediğiniz şahıs kim bu görüştüğünüz şahıs kimdir?”
Sanık Ahmet Cinali:”Bilemiyorum ki. O da yine o akrabalarımdan bir tanesidir yani Mehmet Doğan teferruatına şey ettiğim bir şey yok. Adam her saniye elinden gelse telefonu bırakmayacak yani dengesizin bir tanesi öylesine konuşulmuş akrabalarımdan birisi aramıştır beni çünkü sevdiğim insanlar var ailesinin içerisinde o dur. Bu şekilde bir konuşmadır, hatırlayamıyorum da şimdi detayını yani.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Evet. Sizin Ankara’da soruşturmanız yapıldığı sırada, mahkemeden alınan karar gereğince Ankara Aşağı Ayrancı Güvenlik Caddesin üzerinde bulunan Melis Pastanesinde 4 Temmuz 2006 günü saat 11.00’den itibaren Taner Ünal, Mustafa Uzun, siz ve dört kişi birlikte bir görüşme yapmışsınız. Bu toplantıyı hatırladınız mı, kimlerle niçin yaptınız, bu şahıslar kimlerdi katılan kişiler konuyu açıklar mısınız?”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi Mustafa, şimdi Mustafa Uzun’u ben dernekte tanıdım yani il başkanı olan çocuk vardı. Antalya’nın Ahmet diye, tam konuyu hatırlayamıyorum ama Taner Beyle beraber orda buluşmuşuzdur belki oda vardır gelmiştir yani hatırlayamıyorum şuanda Mustafa Uzun profesörlük yapan bir insan o kadar biliyorum başka.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Ne üzerine profesör?”
Sanık Ahmet Cinali:”Galiba Akdeniz Üniversitesinde öğretim görevlisiyim filan demişti yani o da ona bir sıcak bakmamın nedeni kendisi Trabzon Vakfikebirli olduğunu söylediği için yani hadise bu kadar adamla da çok uzun bir şeyim olmadı 3-5 defa belki bi konuştuk yani telefonla.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Tarihi eserle ilgili herhangi bir görüşme yaptınız mı?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır hayır hayır, hiç öyle bir şey yok hiç öyle bir konuşma yok. Kaldı ki tarihi eserle ilgili zaten Mersinde bir çalışmam var yani, hadiseyi de söylüyorum zaten burada kültür bakanlığına fezlekesini sundu diye söylüyoruz yani. Başkalarının çıkartmış oldukları sakladıkları kaçıracakları hadiseyi bir kaçırttırmadık iyi ki de kaçırttırmamışız başımıza gelmeyen kalmadı yani her biri bir biri içine şey ediyor devam edip gidiyor hadise bu.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”27 Ocak 2007 tarihinde Musa isminde 536 941 35 30 numaralı telefonu kullanan şahısla yaptığınız görüşmede, Musa şöyle; Yatırdın mı? Diye size soruyor. Sizde, he mevzu araba otoparkta diyorsunuz. Musa, gördün mü sen diyor. Siz, yokta burada yani anahtarını alıp da zorla açman bana yakışmaz açman bana yakışmaz. Musa, o zaman diyor. Siz, adam gibi hareket yaparız biliyorsun sen. Musa, işte benim senden şüphem yok reis sen sabah gör bak onların üzerindeki figürler var ya reis. Siz, hı diyorsunuz. Dinliyor musun beni diyor. Evet diyorsunuz. Böyle hepsini böyle düz birbirini tutmaması lazım ayrı ayrı farklı olması lazım tepesi aynı ise yapmadır ben sana söyleyeyim yani ayrı ayrı dediğimiz ne heykel ne şey heykeli. Siz, bayan diyorsunuz. Alo diyor bayan bayan, bayan. Musa, çıplak mı giyinik mi. siz, bilemiyorum diyorsunuz. Ahmet, siz yarın ben sana söylerim. Musa, tamam sen yarın söyle. Siz, gelebiliyorsan çık gel ya orda şey. Musa, ya ben sana bir şey söyleyeyim mi, gelirim de şuradaki işleri yatırırım şöyle bir durum var reis; yani biz arkadaşız dostuz benim zararım senindir, seninki benimdir. Yeter ki burada bir iş yapayım burada şimdi üç dört tane sandık var biliyor musun? Evet diyorsunuz. Adamları bul adamları buldunuz mu diyorsunuz. Musa, o değil o değil bu Gürsel Binbaşı getirdi bunları. Ya başka biri. Sizde, he diyorsunuz. Musa, onu da onun da izini bulduk şuanda görüşmeler onlarlan o bir tane vardı ya he diyorsunuz onun da izin bulduk. Biz yani şimdi buradaki işte güzel iş ama benim için önemli olan senin için benim için önceliklidir senin işin benim için önceliklidir çünkü sen orda bayağı parçalandın hırpalandın biliyorum. Şeklinde telefon görüşmeniz devam ediyor. Burada bahsedilen olay nedir açıklar mısınız? Gürsel Binbaşı kimdir?”
Sanık Ahmet Cinali:”Şimdi savcım konuyu tam yine şu anda hatırlayamıyorum. Belki o mersindeki hadiselerle ilgili olabilir yani işin çözülmesi noktasında belki organize etmiş olduğumuz bi konuşmaya yaptığım bir iş olabilir yani mersindeki tarihi eser hadisesi ile ilgili ama şuanda içeriğini hatırlayamıyorum yani. O kadar o kadar çok insan.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Bu heykel çıplak mı, giyinik mi filan şeklinde beyanlarınız var?”
Sanık Ahmet Cinali:”Yav tamam vardır da bu işlerin o kadar bi palavrası var ki. Bir sürü insan bir şeyler anlatıp geziyor. Yani daha benim bu hadiselerin içerisinde gördüğüm bir şey yok halan daha da mersindeki dava da devam ediyor hadise bu. Bilemiyorum yani şua anda detayını hatırlayamıyorum, o kadar çok konuşuldu ki o kadar çok konuşuldu ki yani böyle abidik gubidik işlerle ilgili. Artık yani benim içinde şey olsalar bir önemi yok artık hiçbir şeyisinin saygılar sunarım.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Geçen duruşmalarda da ismi geçti bu tarihi eser konusu ile ilgili Abdurrahman Öz ismindeki şahsı tanıyor musunuz?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Herhangi bir irtibatınız oldu mu?”
Sanık Ahmet Cinali:”Hayır, hayır hatırlayamıyorum.”
Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel:”Sayın Başkan sorularım bu kadar teşekkür ederim.”
Mahkeme Başkanı:" Bitirdiniz değil mi Savcı bey? Bitirdiniz.”
Sanık Ahmet Cinali ile ilgili iddia makamının çapraz sorgusunun bitiminde bugünkü oturuma son verildi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
1-Zabta geçen olayla ilgili yetkililer tarafından tutulacak tutanağın gereğinin takdir ve ifası için Silivri Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine.
2-Yargılamanın kaldığı yerden devam edilmek üzere 08.06.2010 Salı günü saat 09:00’a bırakılmasına oy birliği ile karar verildi. 07.06.2010
BAŞKAN 20909 ÜYE 28298 ÜYE 37266 KÂTİP 128002
Dostları ilə paylaş: |