Mahmut ARSLAN - HAK-İŞ / HİZMET-İŞ Genel Başkanı
25 Ocak 2014, Ankara – Bilkent Otel ve Konferans Merkezi’ndeki
HİZMET-İŞ Sendikası - 35. Kuruluş Yıldönümü ve Sendikal Örgütlenme Kampanyası Açılış Konuşması
Sayın Bakan Yardımcım,
Konfederasyonumuzun değerli Onursal Başkanı,
HİZMET-İŞ Sendikamızın kıymetli Kurucu ve Onursal Başkanı,
Siyasi Partilerimizin Sayın Başkan ve Temsilcileri,
Sayın Milletvekilleri,
İşçi ve Memur Sendikalarımızla, Sivil Toplum Örgütlerinin Değerli Başkan ve Yöneticileri,
Konfederasyonumuzun Değerli Yöneticileri,
Sendikamızın Değerli Başkan ve Yöneticileri,
HAK-İŞ'in Değerli İl Temsilcileri,
Sendikamızın Değerli Genel Merkez Yöneticileri,
Sendikamızın Değerli Bölge, Şube, İl Başkanları ve Değerli Yöneticileri,
Sendikamızın 35. yaş günü etkinliklerine katılımınız için teşekkür ediyor, şahsım ve HİZMET-İŞ Sendikası adına sizleri sevgi ve saygıyla selamlıyorum.
Hoş Geldiniz.
Bugün, 35 yaşında olgun bir genç haline gelmiş Sendikamızın 35. yaş gününü kutlamanın heyecanını ve haklı gururunu yaşıyoruz. Tarihe kayıt düşerken, aynı zamanda sendikal tarihe yeni bir sayfa ekliyoruz.
35. yaş günümüzde Şair Cahit Sıtkı’nın dizelerini hatırlıyoruz. Diyor ki Şairimiz: “YAŞ OTUZ BEŞ, YOLUN YARISI EDER.” Biz, işte böylesine bir uzun yolun neredeyse yarısını katettik. Şair aynı şiirinde devam ediyor:
“Gökyüzünün başka rengi de varmış!
Geç farkettim taşın sert olduğunu.
Su insanı boğar, ateş yakarmış!
Her doğan günün bir dert olduğunu,
İnsan bu yaşa gelince anlarmış.”
35 yıl önce, 24 Ocak 1979’da dönemin çetin şartlarında, suyun insanı boğduğu, ateşin yaktığı, her doğan günün dert olduğu, çatışmanın, kargaşanın, ölümlerin kol gezdiği yıllarda “emek mücadelesi”ne kendini adamış 7 misyon adamının açtığı yolun 35. Büyük adımındayız.
HAK-İŞ’in ilke ve misyonu doğrultusunda, ülkemizin doğusunu batıya bağlayan, kavşak noktasında bulunan, tarihi öneme sahip bir Anadolu kenti olan Adıyaman’da, bu büyük yürüyüşü başlatan, şu anda aramızda bulunan, Kurucu ve Onursal Genel Başkanımız Sayın Hüseyin TANRIVERDİ’ye ve mücadele arkadaşlarına bir kez daha şükranlarımızı sunuyoruz.
1979 yılında Adıyaman’da doğan ırmak, giderek büyük bir çağlayana, bugün ise bir okyanusa dönüşmüştür.
Bu büyük mücadelenin isimsiz kahramanları da dahil olmak üzere, emeği geçen herkese teşekkür etmeyi bir borç biliyorum. Bu yürüyüşte ahirete göçenlere Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum.
Bu anlamlı günde, iş kazaları ve meslek hastalıkları nedeniyle kaybettiğimiz, bütün şehitlerimize de Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyorum.
Bu emek mücadelesi, HİZMET-İŞ’i 60 bine yaklaşan üyesiyle, işkolumuzun en büyük, ülkemizin de 2. Büyük sendikası yapmıştır.
Bugün, 48 Şube, 4 İl ve 2 Bölge Başkanlığıyla; 14 Büyükşehir, 32 İl, 421 İlçe, 494 Belde, 134 şirket ve konut işyeri olmak üzere toplam 1.089 işyerinde örgütlü ve yetkili sendika konumuna getirmiştir.
Bu başarıda onların emek ve alın terlerinin payı büyüktür.
Onlar 35 yıl önce yola çıktılar. Ama yoldan çıkmadılar.
Onları unutmadık, unutmuyoruz, unutmayacağız.
Ülkemizin kısa demokrasi tarihine baktığımızda, geride bıraktığımız 35 yıl, bir teşkilatın tarihî için oldukça kısa sayılabilir.
HİZMET-İŞ’in sahip olduğu 35 yıllık bilgi, birikim ve deneyim, HAK-İŞ’in tarihsel birikimiyle yüklü, geleceğe kararlılıkla yürüyen bir dinamizme sahiptir.
· Onun için bu 35 yılda yanlış notaya basmadık.
· Hayali tehditlere aldırış etmedik. Hayatî teklifler ürettik.
· Gerekçesiz tepkilere değil, hayatî tercihlere kilitlendik.
· Doğru bir istikamet ve kırılmamış bir çizgide, eğilip bükülmeden yolumuza devam ettik.
· Her zaman ve zemini emekçilerin örgütlenmesi için fırsat bildik.
Çünkü biz biliyoruz ki, “doğru bir hareket için asla yanlış zaman yoktur.”
Değerli Hizmet-İş Dostları,
Sendikamızın Kuruluş Yıldönümü etkinliklerini, alışılagelmiş standart kutlamaların ötesinde, “tema”sı olan, geleceğimize yön veren mesajlarla daha da anlamlı hale getiriyoruz.
Geçtiğimiz yıl ülkemizin ve dünyanın en önemli sorunlarından birisi olan “Su, Sanitasyon ve HIV” konulu Uluslararası Emek Buluşması’nı gerçekleştirdik.
Bu yıl da “HAKKIN BİZE EMANET” temasıyla, bugün burada startını vereceğimiz, büyük bir sendikal örgütlenme kampanyamızı başlatacağız.
HİZMET-İŞ olarak; Hakk’ın ve Emanet’in ne olduğunu bilen bir sorumlulukla, Medeniyet bilincinden kaynaklanan misyonumuzla, HAKKIN BİZE EMANET diyoruz.
Bizler, yaşanabilir bir dünya için, üzerimizdeki “medeniyet inşası”nın emekçileriyiz… Medeniyet işçileriyiz.
Tüm dünya, mazlum milletler, mağdur emekçiler, yüzünü bize çevirmiştir. Onların nasırlaşmış elleri, terlemiş yüzleri ve ışıl ışıl parlayan alınları, YENİ BİR DÜNYA’yı müjdelemektedir.
Hayalini kurduğumuz medeniyet, onlar ve sizlerin ter ve emeğiyle inşa edilecektir.
Sizleri böyle bir misyonun sahibi olarak selâmlıyorum.
Evet…. HAKKIN BİZE EMANET diyoruz.
Tüm mağdurlar için,
Tüm mazlumlar için,
Tüm masumlar için, HAKKIN BİZE EMANET diyoruz.
Üzerimizde ağır bir medeniyet emaneti taşıyoruz.
Bu emanetin idrakinde olduğumuz için;
Gazze’deki emekçiler için,
Arakan’daki emekçiler için ,
Somali’deki emekçiler için,
Irak’taki, Suriye’deki emekçiler için, HAKKIN BİZE EMANET diyoruz.
Çünkü onların bize EMANET EDİLMİŞ HAKları olduğuna inanıyoruz.
Değerli Konuklar,
Sevgili Mücadele Arkadaşlarım,
İşte bu medeniyet tasavvuruna inanmış, erdemli bir sendikal inşa için, ter ve emek harcamış emekçiler var aramızda.
Burası bir TÜRKİYE fotoğrafıdır.
Bugün, tüm TÜRKİYE emekçileri burada.
Tüm Belediye İşçileri,
Taşeron İşçileri,
Belediye Şirket İşçileri,
Konut İşçileri,
Genel Temizlik İşçileri,
Yâni Tüm emekçiler için, HAKKIN BİZE EMANET diyoruz.
Erdemli bir Sendikal inşaya talip olan, sizlerle birlikte yaşadığınız çetin sorunları çözecek, zor engelleri inşallah birlikte aşacağız.
Çalışma hayatımız, giderek tahammül edilemez bir Taşeron Sektörüne dönüşüyor. Adeta 17 ve 18. yüzyılın köle tüccarlığı günümüzde yeniden hortlamıştır .
Hiçbir sosyal ve psikolojik sonuçları düşünülmeden, şehirlerimizin geleceğini inşa edecek, insanca yaşanabilecek il, ilçe ve beldelere, 24 saat hizmet veren, siz emekçileri sadece kâr unsuru ve ucuz emek olarak gören, bu uygulama ne yazık ki hızla yaygınlaşmaktadır.
Biz HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ olarak kölelik sistemiyle eş değer bir hale gelen, kabul edilemez bulduğumuz alt işverenlik uygulamasını, teşvik eden politikaların, derhal terk edilmesini istiyoruz.
Buna inandığımız için buradayız.
Bugün, sadece yerel yönetimlerde, yaklaşık 400 bin emekçi, güvencesiz koşullarda, taşeron işçi olarak çalışmaktadır. Başta belediyeler olmak üzere, kamu ve özel sektörde her geçen gün daha da yaygınlaşan taşeron işçilik uygulaması, Çalışma hayatının acil çözüm bekleyen, kangren olmuş en temel sorunudur.
Örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıtdışılığı, kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yaraşır, düzgün iş tanımını yok sayan taşeron işçilik, çalışma hayatının dengelerini bozmakta, ekonomik ve sosyal olarak, büyük bir tahribat yapmaktadır.
Bu noktada temel referansımızın ILO sözleşmeleri olması gerekmektedir.
Taşeron işçilerinin ücret alacakları, sendikal örgütlenme, yllık izinlerinin hak edilmesi ve kullanılması, kıdem tazminatı ve işverenlerin değiştiği durumlarda, yaşanan mağduriyetlere ilişkin, yasal düzenlemeler yeniden ele alınmalı ve güvencelere kavuşturulmalıdır.
Taşeron işçilerinin durumunun düzeltilmesi anlamında, 94 sayılı ILO sözleşmesi önemlidir.
Biz HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ olarak, taşeron işçilerinin yaşadıkları sorunları yakından biliyoruz ve onların mağduriyetinin giderilmesi için yoğun bir çaba harcıyoruz.
Son günlerde Taşeron işçilikle ilgili medyada ve kamuoyunda yer alan haberler, “taşeron işçilerine kadro verileceği” yönündeki umutları artırmış, ancak Maliye Bakanlığı, böyle bir çalışmanın olmadığını belirterek, bunu kesin olarak yalanlamıştır.
Biz bu noktada 1 milyon taşeron işçinin umutlarıyla, duygularıyla oynandığını düşünüyoruz.
Taşeronluk Sistemine kökten ve doğrudan karşıyız. Bundan sonra da konuya yönelik yasal düzenleme hazırlıklarına, görüş ve önerilerimiz ile katkı vermeye devam edeceğiz.
Ancak, her şeye rağmen, bütün hakların “mücadele ile alınacağı”nı biliyoruz. Onun için mücadelemiz büyüktür.
Değerli Arkadaşlarım,
Kamu kurumları ve belediyelerde, yıllardır muvazaalı bir şekilde asıl işlerde çalıştırılan, taşeron işçilerine KADRO VERİLMELİDİR.
Kamu kurumları ve belediyelerde, muvazaa tespitine yönelik mahkeme kararlarının gereği bir an önce yapılmalıdır. İşçilere mahkeme kararlarına uygun olarak, KADROLARI VE YASAL HAKLARI VERİLMELİDİR.
Kamu kurumları ve belediyelerin vize işlemlerini, usulüne uygun olarak yapmamış olmaları nedeniyle, sürekli işçi kadrolarına atanamayan işçilerin, MAĞDURİYETLERİ GİDERİLMELİDİR.
Geçici işçilerin yıl içerisindeki çalışma sürelerini, 6 ayla sınırlandıran kanun hükmü değiştirilmelidir.
Belediyelerde çalışan teknik lise ve üniversite mezunu geçici işçilerin mağduriyetleri giderilmelidir.
Onun için HAKKINIZ BİZE EMANET DİYORUZ.
Sizin HAKLARINIZI EMANET KABUL EDİYORUZ, her zaman ve yerde mücadelesini veriyoruz.
Onun için buradayız.
Haklarımız için, alınteri ve emeğimizin karşılığı için,
Sendikal örgütlenmenin önünün açılması için,
İş cinayetlerine dönüşen iş kazalarında ölmemek için,
İnsanca yaşam için, bugün buradayız. HEP BİRLİKTEYİZ.
Türkiye’nin dört bir yanından akan ırmaklar gibi, bugün Ankara’da, bu mekânda, HAKLARINIZA SAHİP ÇIKMAK için, el ele verdiniz, gönül gönüle verdiniz ve bu ırmakları bir derya haline getirdiniz.
BU KIŞ GÜNÜNDE UZUN YOLDAN GELDİNİZ.
UYKUSUZ KALDINIZ. YORULDUNUZ.
AMA YILMADINIZ. “BANA NE” DEMEDİNİZ, HAKLARINIZA SAHİP ÇIKMAK İÇİN BİZ DE VARIZ DEDİNİZ.
SİZİ TEBRİK EDİYORUM.
MÜCADELENİZİ SELAMLIYORUM. İYİ Kİ VARSINIZ, SAĞOLUN.
Biz de “HAKKIN BİZE EMANET” diyerek, sizin buraya taşıdığınız mücadeleyi, size lâyık olarak sürdüreceğiz.
Bundan hiç şüpheniz olmasın.
Gözünüz arkada kalmasın.
Bugün, burada bulunmanızın anlamı işte budur.
Değerli Mücadele arkadaşlarım,
Çalışma hayatının çözüm bekleyen önemli sorunları var.
Bu sorunlardan bir diğeri de Kıdem Tazminatıdır.
Biz, kıdem tazminatı haklarımızın garanti edilmesinden yanayız. Kıdem tazminatının kaldırılması, yok edilmesi, düşürülmesi gibi bir yaklaşımı asla kabul etmeyeceğiz.
HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ olarak, Kıdem tazminatının alınması konusunda, yaşanan sorunları ortadan kaldıracak, kıdem tazminatını istisnasız her bir çalışan için güvence altına alacak, haksızlıkların, adaletsizliklerin olmadığı, uygulanabilir ve sürdürülebilir, güçlü bir sistemin kurulmasından yanayız.
Çünkü Kıdem Tazminatı, bizim “olmazsa olmaz”ımızdır. Kıdem Tazminatı konusundaki yasal mevzuatın, nasıl bir faciaya yol açtığına en yakın örnek, FENİŞ ALÜMİNYUM işyerinde yaşananlardır.
Biliyorsunuz, Çelik-İş Sendikamızın örgütlü olduğu Feniş Alüminyum'un Gebze fabrikasında, üretimin durdurulması nedeniyle, yüzlerce çalışanın iş akdi feshedildi.
İşçi arkadaşlarımız, ücret, kıdem tazminatı ve diğer ücret alacakları için aylardır eylem yapıyorlar.
Feniş özelinde bir sorun yaşanıyor, ama biz biliyoruz ki Türkiye’de yüzlerce işyerinde ve binlerce işçi aynı sorunla karşı karşıya.
Halen Feniş Alüminyum özelinde, çalışanların, alacaklarının nasıl tahsil edilebileceği üzerinde, yoğun bir çalışma yapıyoruz.
Feniş’te yaşananlar, HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ’in öteden beri savunduğu Kıdem Tazminatı Fonunun önemini, bir kez daha göstermiştir.
Çünkü biz, kıdem tazminatı fonu ile, özellikle özel sektörde çalışan binlerce işçinin yaşadığı mağduriyetin giderilmesini, alacaklarının kıdem tazminatı fonundan ödenmesini istiyoruz.
Ancak sosyal taraflar arasında bir mutabakat olmaması nedeniyle, Kıdem Tazminatı Fonu bir türlü hayata geçirilememiştir.
Değerli Hizmet-İş Dostları,
İşsizlik ve istihdam oranlarında, rakamsal iyileşmeler görülse de işsizlik hâlâ ülkemizin en önemli sorunlarından birisi olmaya devam etmektedir.
İşsizlik düzeyi, taşeronlaşmayı tetiklemekte, yoğun bir sömürüye dönüştürmektedir.
Biz, Çalışma hayatının sorunlarının çözümü, eksikliklerin giderilmesi için, politika ve araçların bütüncül bir yaklaşımla, hayata geçirilmesi gerektiğine inanıyoruz. Onun için de adil ve sürdürülebilir bir “sosyal model” hayata geçirilmelidir.
Toplumsal uzlaşma ve refah için, bunun şart olduğuna inanıyoruz.
Ancak bu şekilde sürdürülebilir, istikrarlı ve adil bir iyileşme sağlanabilir.
Değerli Konuklar,
Sendikalar açısından bu süreçte, eski ezber ve alışkanlıklardan kurtulup, değişime ve gelişime ayak uydurmak, tenkit etmek yerine teklif üretmek, klasik anlayış yerine, yenilikçi fikirler oluşturmak, sendikal mücadeleye yeni boyutlar ve ufuklar kazandırmak, temel hale gelmiştir.
Aynı şekilde, işverenlerin de, yeni bir vizyon geliştirmeleri ve yeni süreçlerle uyumlu, çağdaş uygulamalara kapılarını açmaları gerekiyor.
Özellikle, haksız rekabet unsuru olarak gördükleri, sendikalara karşı, önyargı ve tutumlarını gözden geçirerek, eski ezberlerini bozmalıdırlar.
Bunun en somut örneğini yeni Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun hazırlık sürecinde yaşadık.
Sendikaların işyerlerini savaş alanına çevireceği, işçiler arasında çatışma ve kavga ortamı yaratacağı, işyerlerindeki çalışma barışının ve huzurun bozulacağı gibi, ciddi ithamlarla karşı karşıya kaldık.
Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasasının yürürlüğe, girmesinin üzerinden geçen süre içerisinde, yayınlanan çalışma istatistiklerine bakarsak, söz konusu kaygıların ne kadar yersiz ve anlamsız olduğunu görebiliriz.
İşverenlerin iddia ettiği gibi, ne sendikal kavgalar yaşanmış, ne de işletmelere zarar verilmiştir.
Tam aksine sendikal örgütlenmede ciddi bir geriye gidişe neden olmuş, işverenlerin kaygılarını boşa çıkarmıştır.
Sendikal örgütlenme oranı, Ocak 2013’te yüzde 9.21 iken, Temmuz ayında yüzde 8.88’e gerilemiştir.
Türkiye'deki toplam 11 milyon 628 bin olan sigortalı işçinin sadece 1 milyon 32 bininin sendika üyesi olduğunu görüyoruz.
Bu, ülkemize yakışmayacak kadar düşük bir orandır.
Barajı aşan sendika sayısı da, ocak ayına göre değişmemiştir. 100’ü aşkın sendika içerisinde, sadece 44’ü yüzde 1’lik barajı aşarak toplu iş sözleşmesi yapma yetkisi alabilmiştir.
İşkolu barajını geçen bu sendikalardan bazıları da, işletme barajını aşamadığı için toplu sözleşme yapamamaktadır.
Ülkemiz çalışanları böyle bir endüstri ilişkiler sistemini hak etmiyor.
Kıdem tazminatı, taşeron çalışma ve sendikal mevzuatın, özellikle barajlar ve sendikal güvenceler boyutuyla, tekrar ele alınması gerekiyor.
Çalışma hayatının sorunlarına, tüm aktörlerin talepleri dikkate alınarak çözüm bulunmalı, aksi halde çalışanlar ötelenerek, sadece işveren odaklı bir bakış açısıyla tek taraflı yapılacak düzenlemeler, çalışma hayatının dengelerini dinamitleyecektir.
Bugün Türkiye, tüm engellemelere rağmen, dünyanın hızla gelişen bir ekonomisi, G 20’nin en aktif üyelerinden birisi ise, bu ülkemiz işçi ve işverenlerinin birlikte inşa ettiği bir başarıdır.
Bu başarıyı daha ileriye taşımak için,
Daha güçlü bir Türkiye’ye ulaşmak için,
Demokrasisi tartışılmayan,
Yeni, özgün, katılımcı ve insan hakları temeline dayanan bir anayasa artık kaçınılmaz hale gelmiştir.
Ayrıca;
Rekabet gücü yüksek işletmeler için,
İnsan onuruna yakışır şartlarda çalışan işçiler için,
Mutlu insanlar için,
Sendikaların ve işverenlerin, sosyal diyalog anlayışı etrafında,
Ortak akıl,
Erdem ve sağduyu içinde,
“birlikte” hareket etmesi, büyük bir itici güç olacaktır.
Değerli Konuklar,
Kıymetli Mücadele Arkadaşlarım,
Türkiye her şeye rağmen, her alanda BÜYÜK İDDİALAR ve BÜYÜK ATILIMLAR içerisindedir.
2013 yılı tüm dünyada siyasi, ekonomik, sosyal birçok gelişmenin yaşandığı bir yıl olmuştur.
Türkiye’nin bölgesinde ve dünyada önemli konuma geldiği bir dönemde, her türlü olumlu gelişmeye rağmen, bazı kesimlerin kaos oluşturmaya yönelik, çaba içerisinde olduğunu görüyoruz.
Ancak Türkiye, bu sorunları aşacak sağduyuya, birikime, güce ve kapasiteye fazlasıyla sahiptir.
Türkiye biran önce normalleşmeli, gerçek gündemine dönmelidir.
Değerli Arkadaşlarım,
Sözlerimin burasında, önemli bir gerçeğin altını çizmek istiyorum.
Bildiğiniz gibi Gezi olaylarıyla başlayan ve 17 Aralık operasyonlarıyla devam eden yaşadığımız olaylar, ülkemiz üzerinde BÜYÜK ULUSLARARASI projelerin, komploların, operasyonların hangi boyutlarda olduğunu göstermektedir.
Türkiye zor bir Coğrafyada bulunmaktadır.
Anadolu, tüm zamanlar boyunca paylaşılamayan, üzerinde hakimiyet rüyaları görülen bir coğrafya olmuştur. Bir düşünürümüzün dediği gibi “DOĞU VE BATININ HESAPLAŞMA HAVZASI” olmuştur.
Tarihin bize yüklediği görev ve sorumluluklar vardır.
Bu sorumluluklarımıza sahip çıktığımız için, ülkemizle birlikte bizim de üzerimizde planlar yapılmaktadır.
Konfederasyonumuz HAK-İŞ ve Sendikamız HİZMET-İŞ de bu komploların içine çekilmek istenmekte, HAK-İŞ ve HİZMET-İŞ’le ilgili müthiş bir ALGI OPERASYONU yürütülmektedir.
12 Eylül’de, emekçilerin gerçek temsilcisi olduğumuz için,
28 Şubat’ta, hukuk ve demokrasiyi savunduğumuz için, baskılara, haksızlıklara maruz bırakıldık.
Bugün ise, başka bir kirli haber kampanyasıyla karşı karşıyayız. Misyonumuz ve duruşumuzdan rahatsız olanlar gazete ve televizyonlarında, HAK-İŞ ve bağlı sendikalarımıza karşı linç girişiminde bulunmakta, çarpık haberlerle kampanya yürütmektedir. Bir kısım çevreler de bu yalan haberleri referans almaktadır.
Biz bütün bunların nedenini biliyoruz.
Biz TÜRKİYE’ye sahip çıktığımız için,
GELECEĞİMİZE sahip çıktığımız için,
Terörün son bulmasına katkı verdiğimiz için,
Demokratik bir Türkiye istediğimiz için,
Emekçilere, mağdurlara, mazlumlara sahip çıktığımız için, üzerimizde operasyon yapılmak istenmektedir.
Sizin HAKLARINIZA, sizin verdiğiniz EMANETE sahip çıktığımız için, EMANETİNİZİ koruma mücadelesi verdiğimiz için HAK-İŞ’e, HİZMET-İŞ’e karşı linç seferberliği, kara propagandalar başlatıldı. İtibarsızlaştırma senaryoları üretildi ve üretiliyor.
Biz, bunlar karşısında asla yılmayız.
Hangi güç olursa olsun, bizim istikametimizi değiştiremez.
Tehditler, korku ve endişe senaryoları, bizi yolumuzdan alıkoyamaz. Yeter ki doğru yolumuzdan, doğru hedefimizden şaşmayalım.
Değerli Mücadele Arkadaşlarım,
Biz 35 yıl önce ÖNCE İNSAN ÖNCE EMEK dedik. Yâni ONURUMUZLA YAŞAMAYA, meşakkate, terlemeye, mücadeleye KARAR VEREREK yola çıktık.
Biz bunlarla MÜCADELE ederiz.
Çünkü bizim MÜCADELE AZMİMİZ VAR. Bizim DOĞRULARIMIZ var.
Çünkü biz, ZOR ZAMANDA KONUŞMANIN ne olduğunu biliriz.
Oluşturulmak istenilen Algı yerleştirme, zihinleri şartlandırma operasyonlarını bertaraf etmesini biliriz.
Çünkü; “Bütün ihtimaller, gerekenleri yapanlardan yanadır.”
Yeter ki ALIN TERİ YOLUMUZU, GELECEĞİMİZİ AYDINLATANLAR, SİZLER bizimle olun, GEREKENLERİ BİRLİKTE YAPALIM!
DOĞRU ZAMANDA, DOĞRU YERDE, DOĞRU HEDEFE HEP BİRLİKTE YÜRÜYORUZ.
BUNA İNANDIK, BUNA İNANIYORUZ.
Türkiye zor bir koridordan geçiyor. Bizler, emekçiler olarak bu koridorda, birbirimize ne kadar KENETLENİRSEK, IŞIĞA o kadar yakın olacağız.
Bizim güçlü bir geçmişimiz var. Onun için de birlikte inşaallah güçlü bir GELECEK İNŞA edeceğiz.
Evet… Zor zamanlardayız. Bu zor zamanlarda KİMİNLE OLDUĞUNUZ önemlidir. Bosna-Hersek’in Bilge Devlet Başkanı rahmetli Aliya İzzetbegoviç’in söylediği gib: “…her şey bittiğinde hatırlayacağımız şey; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır.”
Onun için diyoruz ki; “ZOR ZAMANDA NEREDE OLDUĞUNUZ”u göstermek zorundasınız. Aksi takdirde yaşanan tarihte ASLA HATIRLANMAYAN BİR SAMAN ÇÖPÜ, veya HAVADA UÇUŞAN BİR KURU YAPRAKTAN FARKINIZ KALMAZ.
Bizim HAK-İŞ, HİZMET-İŞ olarak DURUŞUMUZU, İLKELERİMİZ, DEĞERLERİMİZ BELİRLİYOR.
SİZLER BU DURUŞU TAHKİM EDİYOR, SAHİP ÇIKIYORSUNUZ.
ONUN İÇİN MÜSTERİHİZ,
ONUN İÇİN MÜCADELEYE DEVAM DİYORUZ.
Bu salondaki varlığınız, istismarcı UMUT TACİRLERİNİ ürkütüyor, bizim umutlarımızı ise artırıyor, mücadele azmimizi, kararlığımızı yükseltiyor.
Değerli Mücadele Arkadaşlarım,
Bütün bunlar için, HAKKIN BİZE EMANET diyoruz.
EMANETİNİZİ KORUMAK İÇİN BURADAYIZ, BİRİZ, BERABERİZ, BİRLİKTEYİZ DİYORUZ!
ŞİMDİ BİR KEZ DAHA HEP BİRLİKTE, GÜR BİR SESLE HERKESİN DUYACAĞI BİR KARARLILIKLA SİZLERE SORUYORUM:
· EMEK VE ALINTERİ EMANETİNE, BİRLİKTE SAHİP ÇIKMAYA VAR MISINIZ?
· BİRLİKTE MÜCADELEYE VAR MISINIZ?
· HEP BİRLİKTE ENGELLERİ AŞMAYA HAZIR MISINIZ?
· TAŞERONLUĞA, ÖRGÜTSÜZLÜĞE, BİRLİKTE KARŞI ÇIKACAK MIYIZ?
· YENİ TÜRKİYE’Yİ BİRLİKTE İNŞA EDECEK MİYİZ?
Artık, sizin emanetinizin EMİN ELLERDE olduğundan şüpheniz olmasın!
İşte bunun için bir kez daha diyoruz ki:
BİZİM;
ÜLKEMİZE,
BÖLGEMİZE,
VE KÜREMİZE SORUMLULUKLARIMIZ VAR.
BÜYÜK BİR BORCUN ALTINDA OLDUĞUMUZU BİLİYORUZ.
BU BORÇ; Medeniyet Tasavvurumuzun, EMEKÇİLER ÜZERİNE YÜKLEDİĞİ “ERDEMLİ BİR SENDİKAL İNŞA” borcudur.
Birbirimize SIRTIMIZI değil YÜZÜMÜZÜ dönüyoruz.
Siz, yiğit, cefakâr emekçilerle birlikte 35 yıl sonra da diyoruz ki:
· Biz dünümüzü unutmayacak kadar soylu,
· Bugünümüzü heba etmeyecek kadar dirençli,
· Yarınımızı inşa edecek kadar, ufuk sahibiyiz.
Madem ki derdimiz bir, dersimiz de bir olmalıdır.
Ne mutlu dertli olanlara…
Hep birlikte geleceğimizi düşünmek, geleceğimizi kurmak zorundayız. Bunun da yolu FİKİR VE GÜÇ BİRLİĞİNDEN geçiyor.
Sorunlarımız ne kadar büyük olursa olsun, onları aşma ve çözme irademiz daha büyük olacaktır.
Burada toplanan “BÜYÜK EMEK AİLESİ”nin, bunu başaracağını düşünüyor,
“İnsanca yaşanabilir bir dünya için hep birlikte !” diyor, ve sorumluluklarımızı ertelemeden, başarılarımızı arkamıza, yapacaklarımızı ve umutlarımızı önümüze alarak, geleceğe umutla bakıyor,
Mücadelemizin duruş sahibi, siz yiğit emekçilerini tekrar saygı, sevgi ve muhabbetle selamlıyor,
Saygılar sunuyor,
Hepinizi Allah’a emanet ediyorum.
Dostları ilə paylaş: |